18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 28 Eylül 2015 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY ekonomi 11 İade edilen gıdalar iç piyasaya sürülüyor ZEHİRLİ GIDALARI YURTTAŞ YİYOR Türkiye’den ihraç edilen tonlarca meyvesebze ilaç kalıntısı veya haşerat bulundurduğu için iade edilirken; ZMO’ya göre bu ürünler imha edilmiyor u yılın başından itibaren Türkiye’den ihraç edilen yaş meyve ve sebzelerde tarım ilacı kalıntısı veya tehlikeli haşeratlardan sayılan Batı Çiçek Tripsi tespit edildiği gerekçesiyle çok büyük miktarlarda gıda ürünü Türkiye’ye iade edildi. Tonlarca zararlı ve yasak madde içerdiği tespit edilen “asma yaprağı” ve Batı Çiçek Tripsi içerdiği belirlenen domates, başta RusPINAR ya olmak üzere AlYILDIZ manya, İsviçre ve bazı AB ülkelerinden geri gönderilirken; kayısı, biber, kiraz ve armut da en fazla iade edilen ürünler oldu. Türkiye geçen yıl 28.7 milyon ton sebze ve 17.1 milyon ton meyve üretti. Üretimin ortalama yüzde 5’i ihraç edildi. İhracatta ilk sırada Rusya, ikinci sırada AB bulunurken özellikle ilaç kalıntısı ve haşerat nedeniyle her iki pazarda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. AB’ye yapılan ihracatta yaşanılan problemler RASFF “hızlı alarm sistemi” raporlarında görülebiliyor. 2015’in ilk altı ayında Türkiye’den gelen ürünlerle alakalı 169 raporlama olurken 2015 için ise toplam 1967 raporlama gerçekleşti. B Liberal demokrasiden sosyal demokrasiye yeniden... iberal demokrasiye karşı beş yıldır sağdan ve soldan yükselen itirazlar, kitlelerin politika sahnesine geri dönmeye başlaması, Türkiye yeni bir seçime hazırlanırken, bana Mark Twain’in “tarih kendini tekrarlamaz, ama kafiyeli konuşur” sözünü anımsattı. 600 MİLYOn AvRO’LUk pAZAR Dünya pestisit tüketimi yıllık 3.5 milyon ton iken satış tutarı da 50 milyar dolar. Türkiye’de ise tüketilen pestisitlerin yıllık satış tutarı 2014 sonu itibarıyla 600 milyon Avro. Tarım ilaçları kullanımına bakıldığında insektisitlerin; Türkiye’de yüzde 42, dünyada yüzde 30, herbisitlerin; Türkiye’de yüzde 29, dünyada yüzde 45 ve fungisitlerin de Türkiye’de yüzde 18, dünyada yüzde 20 oranlarında kullanıldığı görülüyor. Akdeniz Bölgesi’nde yüzde 36, Marmara Bölgesi’nde yüzde 15, Ege Bölgesi’nde yüzde 18 pestisit kullanılıyor. L Liberalizm ve sosyal demokrasi Kapitalist sınıfın yükseliş döneminde, liberalizm, demokrasi (cumhuriyet) düşüncesi de yükseliyor, tarihsel haklar, özgürlükler mücadelesinin en önemli talebi (aracı) oluyordu. Kapitalist üretim tarzı egemenliğini kurar, kapitalist sınıf egemen sınıf konumuna yerleşirken haklar, özgürlükler alanında da önemli kazanımlar elde ediyordu. Ne ki bir süre sonra, özgürlüklerin, kapitalist sınıf için üretim, yatırım, ticaret serbestisi (liberty) ile, işçinin özgürlüğünün de işgücünü satma serbestisinin ufkuyla sınırlı kaldığı ortaya çıktı. Bir taraftan teknolojik gelişmeler, insan ve bilgi dolaşımını hızlandırırken (göç dalgaları da bu dönemde hızlandı), liberal demokrasinin yetersizlikleri, zaafları, haklar, özgürlükler mücadelesinin önüne koyduğu engeller, bu engellerle kapitalizmin öteki sınıfının, işçilerin kendi çıkarlarını koruma refleksi arasındaki düşünsel, fiziki bağlar dikkat çekmeye başladı. Liberal demokrasiye karşı sosyal demokrasi bu ortamda, hem liberal demokrasinin teorik varsayımlarına, hem gerçek yetersizliklerine, hem de genel olarak kapitalizmin özelliklerine karşı şekillendi. Sosyal demokrasi, işçi sınıfıyla entelektüellerin bir işbirliği idi, haklar, özgürlükler mücadelesini kapitalizmin ufkunun ötesine taşımayı amaçlıyordu. Sosyal demokrasi, kapitalizmin ilk ticari krizinin, Avrupa çapında yaşanan 1848 ayaklanmalarının (başarısız devrimlerinin) ardından şekillendi, hızla kitlesel bir harekete dönüştü. Aynı dönemde kapitalist sınıf da servetini, ekonomik modelini koruyabilmek amacıyla, ülkesinde “toplumsal reform” fikrine yakınlaşıyor, uluslararası alanda da saldırgan, katliamcı, soykırımcı bir emperyalizmi geliştiriyordu. Zirai ilaç kalıntılı ürünleri tüketmek uzun vadede birikimle etkisini gösterirken; karaciğer kanserine yakalanma riski bulunuyor. İmha edildiğini görmedim aş meyve ve sebzelerin bu yıl çiçek tripsi, domates güvesi gibi zararlılar nedeniyle geri gönderildiğini söyleyen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör, aynı zamanda narenciye, kiraz ve armutun kalıntı nedeniyle geri gönderildiğini belirtti. Türkiye’deki pestitit (zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddeler Y den oluşan karışımlar) kullanımına dikkat çeken Güngör, Türkiye’de toplam tarım alanı temel alındığında birim alanda ortalama Bitkisel Koruma Ürünü (BKÜ) kullanımının son üç yılda 1.3 kg/ha’dan, 1.7 kg/ha’a çıktığını kaydederek 2014 itibarıyla da Akdeniz Bölgesi’nde birim alanda ortalama BKÜ kullanımı ise 3.1 kg/ha olarak tespit edildiğini ifade etti. Her bir pestisit için tarım ürünlerindeki maksimum ka lıntı limitlerinin tespit edildiğini söyleyen Güngör, “Pestisit içeren gıdaların devamlı tüketilmesi durumunda bir risk söz konusu olabilir. Burada en büyük problem ilacın kullanılması değil ilacın yanlış kullanımıdır” dedi. Özden, yönetmeliğe göre geri gönderilen gıda ürünlerinin imha edilmesi gerektiğini ancak bu ürünlerin imha edildiğini hiç görmediğini ve eğer imha edilmemişse de iç piyasada kullanıldığını vurguladı. kansere yol açıyor MMOB Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Kuru, “Avrupa Birliği’ne ihraç edilen ürünlerinde bu kadar sorun çıkması iç piyasa için bizi düşündürüyor. Bu kadar dikkatli olunan ithal ürünlerde bu kadar problem çıkıyorsa içi piyasada daha büyük problemlerle karşı karşıya olduğumuzun göstergesidir” dedi. Avrupa Birliği’ne kabul edilmeyen ürünlerin problemlerinin dağılımına bakıldığında ağırlıklı olarak aflatoksin ve pestisit yani zirai ilaç kalıntıları görüldüğünü söyleyen Kuru, bu problemlerin ağırlıklı olarak meyve sebzelerle T fındık ve fındık ürünlerinden kaynaklandığını belirtti. Ani zehirlenmelerin çok nadir olduğunun altını çizen Kuru, bunun uzun vadede birikimle etkisini gösterebileceğini ve yüksek doza maruz kalma nedeniyle karaciğer kanseri yapabileceğini de sözlerine ekledi. Türkiye’ye yapılan ürünlere yönelik işlemlerin farklılık gösterdiğini de söyleyen Kuru, “Bazen sınırda iade ediliyor, bazen kabul görmeyen ülke tarafından imha ediliyor, bazen uyarı yapılıyor. Ülkemize gelen iade ürünlerle ilgili gerekli izlemenin yapıldığı söylense de bu konuda yeterli tedbirlerin alınmadığını düşünüyorum” dedi. Neoliberalizm ve sosyal demokrasi Tarih kendini tekrarlamıyor, ama yukarıda kaba fırça darbeleriyle çiziktirdiğim resimle kapitalizmin bugünkü durumu arasında çarpıcı benzerlikler sergiliyor. Teknolojik gelişmeler, bilginin yaygınlaşmasının hızlanması kapitalist sınıfın gerçek konumunu (“plütokrasi” ve “% 1”), kapitalizmin sorunlarını yeniden açıkça gözler önüne seriyor. Liberal demokrasiye karşı yaygın bir başkaldırma, Tahrir, Gezi, Podemos, Syriza, Corbyn olayı, aynı anda sağ popülizmin de güçlenmesi kitlelerin siyaset sahnesine daha sık çıkmaya başladığını gösteriyor. Bu sırada kapitalist sınıfın, neoliberalizmle birlikte terk ettiği “sosyal reform” düşüncesine bir mali kriz içinde, sık sık tekrarlanan gelir dağılımı bozulması sorunu, iklim krizi, gıda krizi, göçmen dalgası, hatta talep yetersizliği temaları üzerinden geri dönmeye yönelik ilk refleksleri şekilleniyor. Ancak bugün ortada gerçek bir sosyal demokrat akım yok. Bu, akımın II. Enternasyonal’den, “Bad Godesberg” konferansında, Tony Blair’den geçerek nasıl, ne zaman yok olduğu, bugün gerçek sosyal demokrasinin mirasçısı komünist solun zayıflığının nedenleri üzerinde düşünmek gerekiyor. Ancak, Podemos, Syriza gibi partilerle Corbyn’e verilen destek, gerçek sosyal demokrasiye dönme çabalarının da şekillenmekte olduğunu gösteriyor. Şimdi önümüzdeki bir sorun, bu gerçek sosyal demokrasinin alması olası yeni biçimlere, komünist solun bu süreçteki olası işlevine ilişkin. İkinci sorun ise, bir taraftan gelişmiş ülkelerde sosyal reform düşüncesi dillendirilirken diğer taraftan canavarlaşmaya başlayarak, toplumsal, ekolojik yıkımı hızla yaygınlaştıran kapitalizmin getireceği yeni felaketlere ilişkin. Bu ikisi insanlığın önüne bir “kurtarma” projesi koyuyor: Kapitalizm yıkarken, insanlığın bugüne kadar oluşan birikiminden neyi, nasıl kurtaracağız; kurtardıklarımızla nereye gideceğiz? Bu sorular, kapitalizmin en karanlık, ekonomik, kültürel açıdan en yıkıcı örneklerinden birini sergilemekte olduğu Türkiye’de yeni bir seçimlere giderken can alıcı öneme sahip. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle