18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 18 Eylül 2015 KULTUR John Malkovich’ten Üzümcü’ye destek gönderemeyeceğimi sordu. Daha iyi bir geleceği umut edebiliriz. Kendine çok iyi bak. Sana New York’tan sevgilerimi ve iyi dileklerimi Levent Üzümcü gönderiyorum” ifadelerini gönderdi. Üzümcü ise Twitter hesabından Malkovich’in destek videosunu “Çok teşekkürler, zor günlerin ilacı dostlar” ifadeleriyle paylaştı. Sinema oyuncusu, yapımcı ve yönetmen John Malkovich, muhalif duruşu sebebiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan ihraç edilen oyuncu Levent Üzümcü’ye destek mesajı gönderdi. Malkovich, Twitter üzerinden paylaştığı videoda, “Merhaba Levent, Meltem (Cumbul), senin içinde bulunduJohn Malkovich ğun sıkıntılı durumla ilgili bir destek videosu çekerek gönderip EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK 17 Tüketim ve despotluk el ele... alt Beyoğlu’ndaki serginin adı “Nerden Geldik Buraya?”... Hem çok masum hem de çok tehlikeli bir soru! Bugün “burası” bir cehennem. Bir korku imparatorluğu... Bugün “burası” terörün hepimizi tehdit ettiği, askere giden çocukların dönmediği, bebeklerin evlerde vurulduğu bir ülke... Bugün burası insanların birbirini linç etmeye kalktığı, düşüncesinden, dininden, dilinden, cinsiyetinden, cinsel tercihinden, görünümünden dolayı saldırıya uğrayıp öldürüldüğü bir ülke... Sahi, biz nerden geldik buraya?.. Cağaloğlu Meydanı’nda yapılan siyahlı kadınlar eylemi 1980’ler... NERDEN GELDİK BURAYA? .Ü. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), Türkiye’nin “Superbrands” markalarından biri oldu. Sanat alanında ilk defa verilen ödülün, “üniversite müzesi olma misyonuyla gerçekleştirdiği tüm sergiler ve projelerde farklı tarihsel ve kültürel dönemlerin, sanatsal akım ve sanatçıların Türkiye çapında anlaşılması ve çalışılması konusundaki çalışmalarından dolayı” S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’ne verildiği açıklandı. Superbrands, Türkiye’de 2005 yılından itibaren iki yılda bir olmak üzere, araştırma firması Nielsen tarafından düzenleniyor. Bağımsız bir jüri Superbrands statüsüne layık görülecek kurumları, teknolojisi, yatırımları, iş gücü kalitesi, yaratıcılığı, markalaşmaya yaptığı yatırım, marka devamlılığı gibi kriterlerle değerlendiriyor. l Kültür Servisi Sabancı Müzesi’ne ödül... S Ai Weiwei ve Anish Kapoor. Sığınmacılar için yürüdüler int asıllı İngiliz sanatçı Anish Kapoor’la Çinli muhalif sanatçı Ai Weiwei, mülteci krizine yönelik farkındalığı artırmak için yapacaklarını duyurdukları yürüyüşü dün gerçekleştirdi. Londra’da Royal Sanat Akademisi’nden Stratford’a kadar yaklaşık 10 km’lik yolu yürüyen sanatçılar omuzlarında, Avrupa’ya gelen sığın H macılara verilmek istenen battaniyeleri sembolize eden birer tane battaniye taşıdı. Çevredeki insanlardan kendilerini katılmalarını isteyen sanatçılar bu yürüyüşü 60 milyonu aşan sığınmacıların haklarına dikkat çekmek için planladıklarını duyurmuşlardı. Ai Weiwei bu eylemlerini başka şehirlerde de yapacaklarını belirtmişti. l Kültür Servisi S 12 Eylül’den geldik Sergiyi dolaşırken ölüyorum sandım. Yaşadım bunları ben, bunları yaşadım! Bunu da, bunu da, bunu da diye diye dolaştım ve ölmemek için zor tuttum kendimi. Şöyle anlatayım. Sergi bir arşiv ve araştırma ürünü: 1980’den başlayarak, 24 Ocak 1980 kararları, 12 Eylül faşist askeri darbesi ve neoliberal politikalarla ilerleyen süreci irdeliyor. Gazete, dergi, reklam filmi, fotoğraf, video gibi arşiv materyalleri ve sinemadan örneklerle... Politik ve kültürel dinamikler bir arada... Çelişkileri ve ilişkileri gözümüze ve yüreğimize soka soka ilerliyor... İşte 1983’te ANAP kuruldu. 1991’e kadar tek başına iktidarda kalacak. Ve ANAP armağanı: “Yaşasın Tüketim” anlayışı... Artık ne kadar tüketirsen o kadar “adam” yerine konuyorsun! Ne kadar tüketirsen o kadar “sözde özgür” olacaksın... Ne kadar çok tüketirsen o kadar çok refaha kavuşacaksın! Vaat edilen bu! İşçi hakları, sendikal haklar hak getire! O yasak bu yasak! Neokapitalist sistemin ve tüketim toplumunun garantisi despotluk. Her şey yasak! Politik örgütlenme yasak! Ama toplumsal örgütlenmeyi durduramıyorlar! Bellek tazeleme Fotoğrafları izliyorum: Cumartesi Anneleri... Feminist Buluşmalar... Siyahlı kadınlar oturma eyleminde... Öte yanda televizyonda Semra Özal’ın “Papatyalar”ı... Lale Devri davetleri... (Evet aynen böyleydi... Çelişkiler yan yana.) Aydınlar Dilekçesi: 8 Mart 1984... Biz aşağıda imzası bulunanlar... “Demokrasi, kurumları ve ilkeleriyle yaşar... diye başlayan... Aziz Nesin’in öncülüğünü yaptığı, o meşhur dilekçenin tam metni... (Evet, aynen böyleydi!) İlk çevreci hareket: Caretta caretta... Aliağa Termik Santralı’na Hayır! Üçüncü Köprü’ye Hayır! Politik mücadele Gündelik hayat artık politik bir mücadele alanına dö nüşmüştür! Feministler, çevreciler, eşcinsel hakları aktivistleri, insan hakları savunucuları... İlk vicdani retçiler... Hepsi seferber olmuş yürüyor... Yürüyor, yürüyor, yürüyoruz! (Evet aynen böyleydi!) Televizyonda Naim Süleymanoğlu, kendinden büyük ağırlıkları kaldırıyor! Güzeller güzeli Katarina Witt buz üzerinde fır dönüyor! Onlar bunu yaparken bizim TRT yüzlerce kelimenin daha kullanılmasını yasaklıyor. Örneğin: Anımsamak, bellek, devinim, düşsel, ekin, doğa... Arapçaları varken niye öztürkçesi kullanılsın ki!!! (Aynen böyleydi. Ve yasağı duyan Gülriz Sururi o an, radyo ve televizyondaki işlerinden ayrıldı!) ANAP’lı Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, “Çayda bir miktar radyasyon olduğu doğrudur... ama bu radyasyon suya geçmediğinden tehlike arz etmez. Bu Allah’ın bir lütfudur” diyor... Ve televizyonda çay içiyor! Unutmak imkânsız! Sergide sanatçılar Halil Altındere, Serdar Ateşer, Aslı Çavuşoğlu, Barış Doğrusöz, Ayşe Erkmen, Esra Ersen ve Hale Tenger’in 1980’lere dair işleriyle bu gerçekler arasında gidip geliyorum... Arada kalbim sıkışır gibi oluyor: 40 yıl öncesini mi yaşamaktayım şimdi, yoksa daha mı kötüsünü... Hiç mi bir şey değişmedi? Hep daha mı kötüye gittik / geldik? Sergi 29 Kasım’a dek sürüyor. Kaçırmayın. Orhan Pamuk’la ‘Romancı olmaya karar verince sanki kolumu keser gibi öldürdüm’ dediği ‘içindeki ressam’ı konuştuk... EZGİ ATABİLEN ‘İçimdeki ressamı nasıl öldürdüm...’ rhan Pamuk’la söyleşimiz üçüncü gününde sürüyor. İki sene önce bir martı resmi 20. İstanbul Caz Festivali’nin afişinde kullanılan Pamuk, bu yıl 14. İstanbul Bienali’nin sanatçılarından biri. Masumiyet Müzesi de bienal mekânlarından. Pamuk’la ‘Romancı olmaya karar verince sanki kolumu keser gibi öldürdüm’ dediği ‘içindeki ressam’ı konuşuyoruz... Ressam kimliğiniz yazarken kendini ne kadar gösterir? Görsel bir yazar olduğunuz fikrine katılır mısınız? Tabii görsel bir yazarımdır. Sevdiğim Proust ve Nabokov da cümle cümle resimler kurarlar. Ressam olma isteğim, görsel bir insan olmam, seyretmeyi, bakmayı, görmeyi içten bir iştahla sevmemin etkisi var. İmgelerin, görmenin bir düşünme biçimi olduğuna inanırım. O mutlu olmak istiyorum. Bienaldekiler bizim görebildiklerimiz. Göremediğimiz daha ne kadar resminiz var acaba? Bienalde sergilenen defterlerin aynılarından her zaman yanımda vardır. O tarz şeyler yaparım. Japon defteri diye bir şeyler var. Onlara uzun panaromik resimler yaparım. Ressamlığımda çok özgürümdür. Size daha önemli bir şey söylemek isterim, ben hâlâ resim yaparken kendimi daha “mutlu” hissediyorum. 2 ‘Amy’ belgeseline erteleme 5 Eylül’de vizyona gireceği duyurulan ‘Amy’ belgeselinin gösterimi 16 Ekim tarihine ertelendi. Türkiye hakları D Producitons’a ait olan, yönetmenliğini Asif Kapadia’nın üstlendiği, 27 yaşında trajik bir şekilde hayatını kaybeden Grammy ödüllü sanatçı Amy Winehouse’un hayatını anlatan belgesel, 1998 yılında 14 yaşındaki Amy’nin Londra’daki bir evde çocukluk arkadaşı Juliette Ashby ile ortak arkadaşlarının doğum gününde çekilen şarkı söyledikleri bir video ile başlıyor. Winehouse’un daha önce hiç görülmemiş fotoğrafları, videoları ve duyulmamış şarkılarına da yer veren “Amy”, İngiltere’de “ilk haftasında en çok hasılat yapan belgesel” unvanını aldı. Yapı Kredi Bankası IBAN Numaraları TL TR 8500 0670 1000 0000 9416 0833 USD TR 5700 0670 1000 0000 9416 0852 EURO TR 1800 0670 1000 0000 9416 0875 Bienaldeki resimlerinizde de imgelerle kelimeler arasında kurduğunuz ilişki dikkat çekiyor. Romancılığa karar verdiğinizde ressamlıktan vazgeçtiğinizi anlatmıştınız. Kararınızı gözden geçirme vakti mi gelmiş acaba? 23 yaşında romancı olmaya karar verince, sanki kolumu keser gibi, 10 yıl içimdeki ressamı öldürdüm. Ama 40’ımdan sonra o ressam canlandı ve kendi kendine defterlere resimler yapmaya başladı. Önce karalamaları, çizgileri saklamaya başladı. Sonra defterler tutmaya, daha çok resim yapmaya. Ama hiçbir zaman sergilemeyi düşünmeden yaptım bunları. Daha yeni Büyükada’dan İstanbul’a döndüm. Yaz başı adaya gelirken bütün resim defterlerimi, boyalarımı getirmiştim. Dönmek için her şeyimi toplarken, “Keşke daha çok yapsaymışım” dedim... Bienalde resimlerinizi göstermeye nasıl ikna oldunuz? Carolyn ChristovBakargiev arkadaşım olduğu için karar verdim. O istedi. Seni ünlü bir ressam gibi sergilemeyeceğim, dedi. Yazarken arada da karalamalar yapan birinin çizgileri olarak göstereceğim, dedi. Nabokov’un kelebek resimlerini ve Lacan’ın karalamalarını da göstermek istiyordu. Herhalde izin ‘40’ımdan sonra içimdeki ressam canlandı’ alamadı. Peki, ne kadar sıklıkla resim yapıyorsunuz? Belirli bir disiplininiz var mı? Değişiyor. Her gün yaptığım ya da uzak kaldığım için üzüldüğüm oluyor. Kural yok gerçekten. En sevdiğim şey, arkadaşlarımla yemeğe gittiğimde çıkarıp defteri dikkat çekmeden çizmek, kara Yazmaktan daha mutlu mu? Yazarken daha “akıllı” hissediyorum. Kabaca ayırt etmek gerekirse, resmi daha lirik, şiirsel bir duyguyla yapıyorum. Hatta bir bardak bira veya şarap içersem daha da rahat yapıyorum. Ama yazarken bunları yapamam. Yazarken daha mantıklı, gene yaratıcı ama daha düşünen biriyim. Kelimeleri sanki zihnim kontrol ediyor. Resim yaparken, “Benim Adım Kırmızı”da da anlatmaya çalıştığım gibi, elim kendiliğinali den yapıyor. Hep duşiv st Fe az C l bu 20. İstan an Pamuk ta şarkı söyleyen adaafişindeki Orh mın rahatlığına benzeimzalı çizim. tiyorum bunu. Bir zaman kendime resimle ilgili kısıtlamalar koyunca, resim yapma zevkimin azaldığını hissettim. Çünkü o zaman mesleğe dönüşüyor. ‘Yazarken yaratıcı, düşünen biriyim...’ Orhan Pamuk’un bienal kapsamında İstanbul Modern’de sergilenen yapıtları. lamak. En çok başkalarıyla konuşurken elimin kendiliğinden yaptığı resmi seviyorum. Ortadaki konuşmayı takip ediyorum, konuşulanları resme ekliyorum. Resimlerimin başarılı olması gibi derin bir isteğim yok. Resimlerimle kendim Ama yazarlık sizin için bir meslek. Ne yazdığınızın daha bilincinde olarak yazmak otosansürü beraberinde getiriyor mu? Önce kendinizi bırakarak yazarsınız. Sonra bir editör gibi bakarsınız. En iyi roman yazma yöntemi budur. “Saf ve Düşünceli Romancı”da bir romancının böyle olması gerektiğine inandığımı yazdım. Çünkü bana kalırsa romancılık bazen saf, duygusal bazen de mimari düşünen iki ruh halini sürekli olarak yan yana bulundurma işidir. “Otosansür” kelimesi yanlış. Benim romancılığımda öyle dertler olmadı. Siyasi dertlerim roman dışı röportajlarda, dayanışma duygusu dolayısıyla bile bile yapılmış siyasetten oldu. Şikâyetim yok ama. O da yanlış anlaşılsın istemem. l ‘Saf ve Düşünceli Romancı’ BİTTİ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle