28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 31 Ağustos 2015 TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 7 IŞİD’den Türkiye’ye tehdit Örgütün internet sitesinde Erdoğan’dan “Tağut” diye söz edildi ürkiye’nin IŞİD’e karşı üslerini ABD öncülüğündeki koalisyona açması ve Türk jetlerinin de IŞİD hedeflerini bombalamasından sonra örgütten yeni tehdit geldi. Örgütün Türkçe yayın yapan haber sitesi hilafettakip.com’da Türkiye’ye “Bugün elleriyle işledikleri, kendisine geri döndürülecek. Müslüman topraklarından sürülecek” denildi. Bu ay Bursa, Artvin ve Hatay’dan IŞİD’e katıldıkları sanılan üç militanın Suriye’nin Rakka kentinde çektikleri Türkçe videodaki gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yine “tağut” diye söz edildi. T ÖSO’yu Türkiye üzerinden sokup, gıda, ilaç ve teçhizatla destekleyip Kobane’yi kurtardı. Haçlıların daha çabuk PKK ve Esad rejmine yardıma yetişmesi için incirliği (İncirlik Üssü) ABD’ye açtı” diye devam eden açıklama şöyle sona eriyor: “Allah, tüm kafirleri ittifak ettikleri haçlılar ile haşredecek. Allah sizi muvahhid mücahidlerin elleriyle işgal ettiğiniz İslam topraklarından sürecek. Nasıl ki, Irak’ın elleriyle işledikleri bu gün onlara döndürüldüyse Türkiye’nin, bugün elleriyle işledikleri de Türkiye’ye döndürülecek.” Kendi parasını video ile tanıttı Amerikan dolarını yasaklayan IŞİD, hâkim olduğu bölgelerde sadece kendi ürettiği “dinar”ın geçerli olacağını duyurdu. Yayımladığı video ile parayı tanıtan IŞİD, Hz. Muhammet zamanında kullanılan altın dinarların bir benzerini yeniden bastırdı. Bir dinar yaklaşık 4.25 gr altına denk geliyor. Başkasına Emanet Edilemeyen 3 Bakanlık üzik deyince akıllarına darbuka, dümbelek çalıp göbek atmak geliyor ki, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle düzenlenen dinletileri de yasakladılar. Oysa, geçici hükümeti, anayasanın öngördüğü çoklu temsilden yan çizerek AKP hükümeti olarak kurmalarındaki başarıyı, havai fişekler atarak, ince saz eşliğinde göbek atarak kutlamalıydılar. Atatürk’ün adını 30 Ağustos’ta Anıtkabir’de anmayan yeni başkomutanımızla ne kadar övünsek yeridir. (!) HHH Önce AKP hükümetinde yer alanların yenilerinden değil de vazgeçilemeyenlerinden başlayalım. En başta Yalçın Akdoğan geliyor. Yandaş medyayı en başarılı biçimde yönlendiren başbakan yardımcısı olarak biliniyor. Karşıt basına, başta tehdit olmak üzere sürekli laf sokuşturma konusunda da bulunmaz bir uzman! Ben, kendisine sürekli basın kartı veren ilk başbakan yardımcısı olmasını eleştirmiştim. Meslektaşım Kadri Gürsel, kara mizahla karşı çıktı: “Onca yandaş gazete ve televizyonun genel yayın yönetmenliğini yaptığına göre hak etmiş durumda.” Doğru söze ne denir... HHH Mehmet Müezzinoğlu’nun Sağlık Bakanlığı’na gelmesiyle başta müşteriye, sağlık sektörü de ticarethaneye dönüştü. Devletin sağlık kurumları ve üniversite hastaneleri ödeneksizlikten kıvranırken, kamunun paraları “İstediğin hastanede, istediğin doktora görün. Hem de bedavadan” aldatmasıyla yandaş kurumlara yönlendirildi. “Bedava kan” sözü de havada kaldı. Fark diye alınan tutar, vicdanlı bir hekimin vizitesini bile neredeyse aşmış gibi. HHH Nabi Avcı, Milli Eğitim Bakanı olarak ilköğretimi mahalle mektebine, ortaöğretimi de medreseye çevirme başarısının mimarı. Uluslararası ölçeklere göre nal topluyoruz, ama çocuklarımızı bu dünyada yetkin kişiler olarak yaşamaları yerine, öbür dünyaya hazırlama konusunda en başarılı ülkeyiz. Kimi özel okulları saymazsak, okulların tümünde imam hatip yetiştirme konusunda önemli bir yol aldık sayılır... HHH Başka bakanlar da yapamaz mıydı? AKP bunlardan başkasına emanet edemediğine göre bunlar: “Aramakla bulunmaz meğer ki rastgele” sav sözüne en uygun bakan sayılıyorlar. HHH Geçici hükümet, görünüşe göre Ahmet Davutoğlu’nun yanlışları üzerine kurulan ilk hükümet oldu. AKP dışındaki üç partiden 12 milletvekiline götürdüğü bakanlık önerisinin ancak 3’ü cuk oturdu. Yanılma payı, yüzde 75’le rekor kırdı. “Bağımsız” olarak nitelendirilen bakanlar ise başka bir âlem. Hemen hemen hepsi görevi bırakan bakanların siyasal tercihlerini yürürlüğe koymakla görevli, bağlılıkları kesin baş yardımcıları. AKP’nin “bağımsızlık” anlayışının tipik göstergesi. Aynı zamanda AKP’nin “ulusal bağımsızlık” anlayışını da gözler önüne seriyor. Bağımsız sayılmak için birine ya da birilerine bağımlı olmamak gerekiyor. HHH En ilginç bakanlardan biri de Tuğrul Türkeş. Genel başkan seçilemediği için MHP’den ayrılıp parti kurmuş olduğunu göz ardı edip, ülkeyi babalarının malı sayanlara katılıyor ama “MHP, babamın partisi” demeyi de unutmuyor. 1 Kasım sonrasında siyasal yaşantısını sürdürmesinin tek yolu var. Milletvekili olmak. Olabileceği tek parti ise AKP. Aday olmak için üye olmak lazım. Üye olursa anlı şanlı geçici hükümet anayasanın tanımına aykırı düşecek. Bakanlıktan istifa etse, devletin şu anda muhtaç olduğu görevden kaçmış olarak! Siyaset gerçekten zor zenaat! HHH Özür: Gazeteciliğin duygusallıkla yapılamayacağını bir kez de ben kanıtladım. Oktay Abi’nin doğum gününe giderken, iki doğum günü pastasını İstanbul’dan Akyaka’ya kadar Sevgili Ertin Akgüç’ün eşi Sezgin Hanımefendi’nin kimseye vermeden taşıdığını, duygusallıktan arınmaya çalışırken gece 2.30’da anımsadım. Ama iş işten geçmiş, gazete baskıya girmişti... M Hava saldırılarına IŞİD’e ya“Tağut”, “Allahın hükümlerine kın sosyal medya hesaplarınsırt çeviren dan da tepkişi” anlamıki yağdı. “Ahna geliyor. med elVılwari” “Kafir, işbirisimli kullanılikçi Erdoğan, cı “TSK’nın her bundan 10 yıl gün ölen asönce de yine kerlerini daABD askerleha gömmeden rinin Irak’ta İD’ye savaş açyaptığı katliması yahudileamı desteklerin ve haçlıların yen mesajlar Köpeği oldugöndermişğundan başka hilafettakip.com bir şey ifade etti” diye başlayan açıklamiyor” derken, mada, “Erdoğan’ın 2014 Koba“Abdullah Guraba” isimli kullane kuşatmasında ABD menfaanıcı “Erdoğan’ın kendi sınırlarıti için PKK’ya yardım ettiği günı koruyamazken sınır ötesi güneş kadar açıktır” iddiasında bu venli bölge oluşturmaya” kalklunuldu. masını “Haçlıların gazlamasına” “Erdoğan, Peşmerge’yi, bağladı. l Haber Merkezi Tağut: Sırt çeviren Haçlı kandırmacası IŞİD 200 kişiyi idam için elektrik direğine bağladı ŞİD’in Irak’ta büyük oranda kontrol ettiği Anbar eyaletinin Ratbe ilçesinde 200 kişiyi idam etmek için elektrik direklerine bağladığı haberleri geldi. IŞİD militanlarının bir ilçe sakinini infaz etmesi üzerine cumartesi günü halkın protesto gösterisi düzenlediği, bunun üzerine militanların onlarca kişiyi yakalayıp ceza olsun diye sokak lambalarının tepelerine bağladığı haber ajanslarına yansıdı. Irak’ın Ürdün sınırına yakın I Ratbe’den kaymakamı İmad ed Duleymi de AA’ya IŞİD’in protestoculardan 200 kişiyi elektrik direklerine bağlayıp kırbaçladığını ve idam edeceğini söyledi. Gösteriye katılanların idam edilmek üzere elektrik direklerine bağlandığını söyleyen bölge sakinlerinin kendilerinden yardım istediğini ve duruma müdahale talebinde bulunduklarını aktaran Duleymi, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerine IŞİD’in Ratbe’deki mevzilerini bombalama çağrısı yaptı. IŞİD’e giderken yakalandılar Kilis Valiliği Elbeyli İlçesi’nde, IŞİD’e katılmak için Suriye’ye geçmek isteyen yabancı uyruklu 19 kişinin yakalandığını açıkladı. Önceki gün yakalanan kişiler hakkında adli ve idari soruşturmanın başlatıldığı belirtildi. l KİLİS / DHA ir Cumhuriyet okuru olaB rak 28.08.2015 tarihin Haber ve başlık de Müslüm Doğan ile ilgili “Bakanlığı duydu mezhebini unuttu” başlığıyla sürmanşetten verilen haberin beni rahatsız ettiğini bilmenizi istiyorum. HDP’yi vurmak için, gazetecilik ilkelerine aykırılığı yanı sıra, Alevilerin ilkesiz olduğunu iddia eden bu manşetin yeni yüzünü beğendiğim gazetenize uymadığını belirtmek isterim...Sinan Küçükali Okur Temsilcisi’nin notu: Sürmanşet olarak verilen haberin başlığı ne yazık ki haberin içeriği ile uyuşmuyordu. Sayın Müs Gazeteciliğe Saldırılar Yoğunlaşırken ereden başlayalım? Öncelik gazetelerinden atılan meslektaşlarımızındır. Kendilerini iktidar söylem ve eylemlerine göre ayarlayan medya patronları iktidarın ipliğini pazara çıkaran köşe yazarlarını ve mesleklerini gazetecilik kuralları ve etiğine uyarak yapmaya çalışan muhabir ve editörleri kovmaya, işsiz bırakmaya devam ediyorlar. Bu konuda öncülük geçen hafta Milliyet gazetesindeydi. Bir süre önce önce Kadri Gürsel’in işine son veren gazete geçen hafta da Meral Tamer, Mehveş Evin gibi iki deneyimli yazarı ve yine deneyimli, başarılı iki muhabir ve editörünü gazeteden uzaklaştırdı. Milliyet’in konu ile ilgili olarak yaptığı açıklama gazetenin mali olarak sıkıntıda olduğu yönündeydi. Bu türden gerekçeler, arkasında büyük bir sermaye grubunun desteği olan gazeteler medya organları için doğrusu kuşkuyla karşılanıyor. Bilemiyoruz. Bildiğimiz ise söz konusu gazetenin patronunun iktidar kanadının ağır baskısı altında olduğu, bu baskının da epeyce önce bir telefon görüşmesi ile kanıtlandığıdır. Tuhaf olarak nitelenmesi gereken bir başka tutum ise iktidara yakınlığı ile bilinen bir gazetenin Mehveş Evin’in gazetesinden uzaklaştırılmasını övgü ile karşılayan “haberi” oldu. Ne diyelim. Yakışır. Gazetecilere ikinci ve önemli saldırı ise Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nden geldi. Sarı Basın Kartı Yönetmeliği meslek kuruluşlarının görüşleri alınmadan bir gecede değiştirildi; gazetecilikle ilgili olmayanlara, yandaş kurum ve kuruluş mensuplarına ayrıcalık taşıyan, Basın Kartları Komisyonu’nun yapısını meslek kuruluşları aleyhine bozan değişiklikler gerçekleştirildi. Bu değişikliğin hikâyesini Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve eski Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç kapsamlı bir şekilde Cumhuriyet’teki köşesinde anlattı. Basın Kartları Komisyonu üyesi olan iki meslek kuruluşu Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yargıya başvuracaklarını ve Basın Kartları Komisyonu’ndan çekildiklerini açıkladılar. Üçüncü saldırı doğrudan Cumhurbaşkanı’ndan geldi. Muh lim Doğan’a da bu hata nedeniyle bir açıklama yapıldığını biliyorum. İçerik ile başlık arasında çelişki olmaması gerektiği yönündeki temel ilkeye uyulmadığı anlaşılıyor. Okurlarımız, editörlerin, yazıişleri ilgililerinin bu konuda daha özenli davranmalarını haklı olarak istiyorlar. N tarlarla yaptığı son görüşmede başka ülkelerde bizdekine benzer muhalif medyaya pek hayat hakkı tanınmadığını öne sürdü. Böyle bir durumun örneklerini, yani kapatılan gazete, tutuklanan gazeteci gibi örnekleri biz bilmiyoruz. Varsa bilmek istiyoruz ve nerede varsa oradaki uygulamalara da tüm dünyadaki meslektaşlarımızla birlikte karşı çıkmak istiyoruz. Bütün bu baskı ve saldırı örneklerini “ünü büyük Twitter istihbaratçısı” da sık sık dile getiriyor. Ama doğrusu onun analizlerine ve spekülatif öngörülerine gerek yoktur. Her şey zaten birinci elden ve ağızdan ilan ediliyor, uygulanıyor. Bu olup bitenlerle ilgili olarak yükselen, yükseltilen şoven milliyetçi dalga, durumun yurtdışındaki medyaya duyurulmasını “vatan hainliği” olarak nitelemeye özel bir çaba gösterdi. Yandaş medyanın köpürtmeyi sevdiği bu saçmalığa yanıt vermek gerekmiyor aslında. Her şey ortadadır, tüm dünyanın aklı başında insanlarının gözü de Türkiye’nin üzerindedir. Şu güneşin altında hiçbir şeyin gizli kalmasına, gizli tutulmasına, aydınların da susup oturmasına imkân ve ihtimal yoktur. Bir örnekle bu haftanın giriş yazısını noktalayalım. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Eşbaşkanı Rebecca Harms, basına yönelik tehditlere tepki gösterdi. Harms, yalnızca AB kurumlarının değil, üye ülkelerin de Ankara’ya bu konuda net mesajlar vermesini istedi. Harms, Erdoğan’ın 10. muhtarlar buluşmasında, basını ve yazarları teröre destek gerekçesiyle tehdit etmesini de eleştirdi. Bu, Avrupalı siyasetçilerden gelen eleştirilerden yalnızca birisidir. Örnekler çoğaltılabilir. Avrupa, ABD ve diğer ülkeler medya kuruluşlarından gelen eleştiriler ise daha kapsamlı, meslek etiği, kuralları ile daha doğrudan ilgilidir. Örnekleri çoktur; zaten okurlarımız da iktidar sözcülerinin, Cumhurbaşkanı’nın açık sözlerinden bu yayın organlarını artık yakından biliyor tanıyorlar. Saldırıların etkisiz olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle de meslek kuruluşlarının ve gazetecilik yapmakta ısrarlı medya kuruluşlarının dayanışması büyük önem taşıyor... ıllardır okuyucusu oldu ğum Cumhuriyet gazetesinin spor servisi beklenmeyen bir yanlış yaptı. Dünya Atletizm Şampiyonası’ndaki 100 m finalinde alınan sonuçlar 1 Usain Bolt (JAM) 9.79 / 2 Justin Gatlin (ABD) 9.80 iken “Bolt 1 salise ile kazandı” yazdı. Saniyenin 1/60’ı olan salise yarışlarda ge Geçerli ölçü saniyenin yüzde biridir Y çerli olmayan bir terimdir ve bu derecelerdeki son 2 basamak saniyenin 1/100’ünü göstermektedir. Yani Bolt yarışı saniyenin yüzde biri ile kazanmıştır. Bu yanlış başka yayın organlarınca da yapıldı, ama gazetemize yakışmadı. Aynı şampiyonadan bir başka yanlış da “Guliyev, Bolt ve Gatlin’i geçti” balonuydu. Yanlış bir yol olan devşirmelere bel bağlamanın sonucunda ay yıldızlı forma giydirilen Ramil Guliyev’in 200 metre seçme serilerindeki derecesi (20.01) kendisinden başka serilerde koşan Bolt ya da Gatlin’in derecelerinden iyi olabilir ama birini geçmek ancak aynı yarışta koşmakla olasıdır. Saygılar sunuyor, hatasız yayınlar diliyorum... Ercüment Akat ılların Cumhuriyet okusürece, örneğin rekY ruyum, köşe yazarı Do Yazarlara eleştiri lam öğesi içermediği ğan Satmış’ın “Davutoğlu sürece benim alanımın Enver Paşa’nın torununu nasıl şaşırttı” yazısındaki; “tesadüf sonucu Atatürk ortaya çıktı da bugünkü toprak bütünlüğünü sağladık” tümcesi başta olmak üzere AKP ve Bülent Arınç övgüleri son derece rahatsız edici; gazetemize hiç yakışmıyor. Yazmadan duramadım bu arada diğer köşe yazılarını çok beğenip face duvarımda severek paylaştığımı da belirteyim.... Nüket Kozluoğlu Okur Temsilcisi’nin notu: Köşe yazarlarının yazıları yayın ilkeleri ile açıkça çelişmediği dışındadır. Bu nedenle ilgili yazıyı incelemedim. Eleştirilerinizi yazarlara doğrudan iletmelisiniz. Eposta adresi olmayan yazarlar için de doğrudan gazeteye yazın. Yöneticiler uygun gördüklerini iletirler diye düşünüyorum. mediğini belirtmiştim. Özensizliğe örnekler vermiştim. Kültür sayfasında geçen çarşamba ve sonrasında yine baştan savma örnekler vardı. Bu özensizliğin düzeleceği umuduyla dikkatinize sunuyorum: 19 Ağustos’ta Tevfik Fikret’e ayrılan Kültür sayfasında alt başlık şöyle: “Bugün şair, eğitimci ve yayıncı Tevfik Fikret’in 100’ün ize 8 Ağustos’ta da yazmış, sayfalarınızın bir süredir yeS terli editoryal süzgeçten geçiril Editörlük kolay iş değildir cü ölüm yıldönümü.” Hemen altında yazının sunumu şu cümleyle başlıyor: “Bugün Tevfik Fikret’in ölümünün 100’üncü yıldönümü.” Editörünüz Cumhuriyet okurunun okuduğunu anlamakta zorlandığına ikna olmuş ki cümleyi tekrarlıyor. Fakat daha vahimi sonraki iki cümle: Cümle 1: Şair, eğitimci ve yayıncı Tevfik Fikret için ağustos sayısında kendisini kapağına taşıyan Tarih dergisi başta olmak üzere birçok yayın ve kalem de, dünden bugüne, hemen her fırsatta okurlara sundukları değerli metinler eşliğinde, Fikret’in geçmişten geleceği ışık tutan görüşleri ve ilginç yönlerini gündeme taşıyor. Cümle 2: Biz de Fikret’in dizelerini ve onunla ilgili kimi ilginç bilgileri eşliğinde sizinle paylaşıyoruz. Daha özenli hazırlanmış bir Cumhuriyet dileğiyle, iyi çalışmalar... Işık Güler KISA... KISA İnternet sitesinde diziler Gazetemizde çıkan bazı yazıları internet üzerinden paylaşıyorum. Ancak bazı dizi yazılar her nedense yarıda kesiliyor ve devamı gelmiyor. Örneğin, Fikret Otyam’ın ölümünden sonra 12 Ağustos günü başlayan “Topraksızlar” yazı dizisi 17 Ağustos günü “Yarın: Feride’m sizlere ömür!” denilerek bitirildi ve devamı gelmedi. 22 Ağustos günü başlayan “Şekerin tadı kaçtı” yazı dizisi daha ilk gününde “Yarın: Sanayiciler ve doktorlar ne diyor?” diye bitirildi ve devamı gelmedi. Daha önce İstanbul ile ilgili bir dizi yazıda da aynı şey olmuştu. Bu yazıların devamları yayımlandıysa lütfen linklerini verir misiniz... M. Şefik Balkanlı İlgili duvar yazısında Arda’nın en son evi ile ilgili olmak üzere futbolu dışında haberlerle gündeme geldiği vurgulanmış. “Biraz gol görelim” denmiş.Oysa Barcelona kulübünün transfer yasağı nedeniyle, Arda Turan, sezonun ilk yarısı tamamlanmadan maç oynayamıyor. Hazırlık maçlarında bile oynaması yasak. Duvar yazısını yazan kişi, spor servisi ile konuştu mu, bilmiyorum ama Cumhuriyet Duvar Yazısı’na bu yazı hiç yakışmadı... Konuyu bilmeyen okuyucu için Arda’nın imajına yönelik haksız yere bir olumsuz algı oluşturdunuz... Saygılar... Ebru Dicle Arda ne yapsın? Bölükbaşı ne zaman öldü Zeynep Miraç Hanımefendi rahmetli Osman Bölükbaşı’yı 1965’te hakkın rahmetine ka vuşturmuş. Kolay gelsin. M. Aydın Akça Okur Temsilcisi’nin notu: Haklısınız “Babası 1965’te Osman Bölükbaşı’nın ölümünün ardından...” cümlesi pek çok açıdan hatalı. Osman Bölükbaşı 2002’de hayata gözlerini yummuştu, Türkeş de onun ölümünden 37 yıl önce CKMP’nin başına geçmişti. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle