17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 31 Ağustos 2015 yorum TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 18 alışma yaşamı alaÇ nında uzman dostumuz Şükrü Karaman, Maaş zammı selttiği zammı kabul etti? 1 veya 2 puanlık artışın maaşlara yansıması ne olabilir ki? Zaten  zammın bir kısmı vergi olarak devlete geri gidecek. Ne var ki talep ettiğini alamayan MemurSen, kamu çalışanına 2 saat cuma iznini koparmada başarılı oldu. Aslında hükümet ile kol kola sendikacılık yapan anlayışın bu tavrı hiç de şaşırtıcı olmadı, beklenen sonuçtu. En büyük düş kırıklığından biri de Türkiye KamuSen ile KESK’in 2013 yılında bağıtlanan toplu iş sözleşmesi uyarınca enflasyon farkı ödenmemesinden ötürü kamu çalışanlarının 2014’teki 2 bin liralık kaybının karşılanması talebinin hükümet ve MemurSen tarafından görmezden gelinmesiydi.” Bunca tantana ardından, bir memur emeklisine ödenecek en yüksek zammın ne olacağına gelince: Toplam 123 lira 13 kuruş. Cumhuriyet çınarı Oktay Ağabey umhuriyet çınarından bir dal daha kırıldı, toprağa düştü. Edebiyatçılığının yeri ayrı, gazeteciliğinin de... Asıl önemlisi fikriyatı; yıllardır savunduğu Mustafa Kemal’in aydınlanma mücadelesi, Cumhuriyet sevdası, bozuk düzene karşıtlığı, emek bilinci... Bu yolda ödün vermeden sürdürdüğü üretimi, yaşamının bütünü... HHH Oktay Akbal’ı yitirdiğimiz haberinin ardından yola çıkıp, karmaşık bir ruh haliyle Akyaka Mezarlığı’na girdim. Garip bir sessizlik. Uzun hastalık sürecinde büyük bir sevgi, ilgi, özenli bakımla, dirençle Oktay Ağabey’in yanında dimdik duran sevgili eşi Ayla Akbal, bir arkadaşıyla oturuyor. Acısı, bütün bedeninden yansıyor... Kucaklaşıyoruz... Üzüntüsünü paylaşmak, gözyaşlarını dindirmek için söyleyebileceğim tek bir sözcük bile yok. Yine sessizlik, öylece sarılıyoruz... Zor günlerde yanında duran ailenin yakınlarından Prof. Sadun Ersin, Ula Belediye Başkan Yardımcısı Oruç Özkan geliyor az sonra. Oktay Ağabey’in can dostları, yine Cumhuriyet çınarının dallarından, Nail Çakırhan ve Halet Çambel’in mezarının yanında, son yolculuk için hazırlıklar... HHH Oktay Ağabey’in sağlığı ve hastalığında elinden gelen her türlü çabayı, yardımı, dayanışmayı gösteren Hamdi Yücelen’le gece saatlerinde anılar denizinde yolculuğa çıkıyoruz. O da çok üzgün. “Kıymeti bilinmedi, ne kadar değerliydi diğerleri gibi” diyor... Haksız mı? Toplum olarak ne kadar sahip çıktık, ne denli destek olduk aydınlarımıza? Hamdi Bey’in “diğerleri” dediği kim? Oktay Ağabey’in en kadim dostları... Akyaka sevdalısı Nail Ağabey, Halet Hanım, İlhan Selçuk... Nail Ağabey, mimar olmamasına karşın dünyanın en büyük mimarlık ödüllerinden Ağa Han’ın sahibi. Akyaka’yı yaratan, doğduğu toprakların mimarisini ayağa kaldırıp, koruyup, kollayan bir komünist... Eşi Halet Hanım, Türkiye’yi olimpiyatlarda temsil eden ilk kadın sporcu, arkeolojide Türk kadınının ismini uluslararası literatüre yazdırmış, Hitler’in tanışma isteğini geri çevirmiş, Cumhuriyet sevdalısı... HHH Gecenin ilerleyen saatlerinde, denizin kıyısında, dalgaların eşliğinde, yıldızlara bakarak Akbal’ların kapı komşusu Dışişleri’nden emekli Rical Polvan ve eski Cumhuriyet çalışanlarından Kadir Dede’yle anıları paylaşıyoruz. Yazıları, kitapları, öyküleri, ülkeye katkıları anılarla karışıyor. Zaman tünelinde geriye doğru bir yolculuk yapıyorum ara ara bu sohbette. Oktay ve Ayla Akbal’ın, Nail Ağabey’in, Halet Hanım’ın, İlhan Selçuk’un Yücelen’deki sohbetlerinde ne çok anılar biriktirmişim, ne çok bilgiler edinmişim. Oktay Ağabey’in bir yanı ince ve hassas, diğer yanı mücadeleci kimliğinde memleket için isyanına, “önce ekmekler bozuldu” saptamasıyla süren sohbetlere tanık olmuştum. Bozuk düzeni değiştirmenin yollarını, önerileri, memleketin kurtuluşu üzerine çözümleri tartışmıştık. Bu güzel aydınlık, yurtsever, emekten yana insanların ölçülmez değerlerini bir kez daha vurgulamak ne yazık ki böyle veda yazılarına kalıyor. Ardında özlem ve aldığım dersler... Güle güle Oktay Ağabey, güle güle! Ulusal kurtuluş mücadelesinin anıldığı bugünlerde, başkalaştırılmış bir Cumhuriyet’te, aradığın huzurun bir gün bu topraklarda yeniden yeşermesi dileğiyle... Oktay Akbal ereye gidiyoruz? Deniz Baykal’ın dediği gibi, aklını peynir ekmekle yemişin “milli iradeyi kendisine uydurma”sına. “7 Haziran sonucunu beğenmeyenin milletle hesaplaşması”na... İstediği olacak mı? Olmayacak. Er ya da geç hesaba çekilecek. C Hesaplaşma N umhuriyet’i Cumhuriyet yapan ilkeler vardı. Bağımsızlık, uygarlık, aydınlanma gibi. Cumhuriyet’i Cumhuriyet yaürkiye CumhuT riyeti’nde kadınları, seçim kabi C pan adlar vardı. Oktay Akbal gibi. Bir kuşak, ardında büyük bir birikim ve iyi insanlık bırakıyor. Anlayana ve algılayana... en büyük sorumluluk; kamu kuruluşlarında ve Meclis’te aynı yönde ataklar gerçekleşirken çekimser, çekingen davrananların, varlık nedeni ile çelişenlerindir. Sargı nesinde, saçı, başı kapalı biri temsil ediyor! Bu görüntünün oluşmasında nkara’da, Çiğdem Mahallesi’nde örnek bir semt derneği var: Çiğdemim Derneği. 1996’dan bu yana gönüllülüğe dayalı çalışan dernek, bugüne değin onlarca etkinlik gerçekleştirdi. 25 bine yaklaşan kitabın bulunduğu kütüphanesi var. Her yıl “komşuluk günü panayırı” düzenliyor. “Komşuluk ilişkilerinin en iyi yaşandığı A Çiğdemim Derneği apartman ödülü” veriyor. Türk sanat müziği korosu kurdu. Seminerler düzenliyor. ODTÜ ormanına hafriyat dökülmesi ve ağaçlardaki ökse otuyla mücadele konularında duyarlılık yarattı. Katı atık toplama tasarımını yürüttü. Son beş yılda 2 ton atık yağ, 9 ton elektronik atık, 110 ton atık kâğıt ve 600 kilo pil toplanmasına öncülük etti. 18 öğrenciye destek veriyor. Fotoğraf, resim, edebiyat, felsefe, sinema toplulukları var. Çiğdemim mahalle bostanında doğal tohum ve gübre ile doğal ürünler üretiyor. Bir semt, mahalle derneğinden daha ne beklenebilir ki? Helal olsun çiğdemim Derneği’ne... “toplusözleşme görüşmesi” adı altındaki kukla oyununu özetliyor: “Hükümetin önerdiği yüzde 4+4 zam karşısında adeta şov yaparcasına salonu terk eden MemurSen heyeti, daha sonra bakan ile kapalı kapılar arkasında gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yüzde 6+5’lik zamma razı oldu. Toplu iş sözleşmesi masasına maaşlara yüzde 8 + 8 artışın yanı sıra seyyanen 150 lira zam ve yüzde 1.5 refah payı talebi ile oturan yetkili konfederasyon MemurSen bu yıl da hükümetin verdiği ile yetindi. Görüşmelerin başında  yüzde 4+4  önerisi karşısında masayı terk edip, bu zammın memurla alay etmek olduğunu açıklayan yetkili konfederasyonun başkanı, daha sonra 12 puanlık artış sonrası keyifle sözleşmeyi imzaladı. Ne oldu da birden hükümetin bir miktar yük KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Düşünce sağlığı yitirildikçe! iyasal İslam, toplumun düşünme süreçlerine giderek çok daha fazla egemen oluyor. Cumhurbaşkanı, atadığı Başbakan ve Diyanet İşleri Başkanı şehit olmayı sürekli olarak överler; her gün bu konuda çağrı yaparlar. Ancak geçen haftaya kadar Enerji Bakanı olan Yıldız, onların bile yapamadığını yaptı; “Ben şehit olmak istiyorum” diye öne fırladı. Bu çıkış onaylı olmalı; çünkü, Osmanlı’da kuraldır, padişahın izni olmadan öne çıkanların boynu vurulur. Konu o değil. Konu, şehit olmak kutsaldır biçimindeki siyasal İslam kaynaklı AKP düşüncesinin genç beyinlere kazınması; böylelikle toplumsallaşması; toplumsal kültürün belleğine yerleştirilmesidir. Böyle bir süreç, niteliği gereği düşünme olgusunun bu dünya ile ilişkisinin kesilmesine neden oluyor. Oysa siyasal düşünce tarihinin bilinen bir gerçeğidir ki büyük bölümüyle faşist düşünce, savaşı ve buradan ölümü kutsar. Örneğin, viva la muerte= yaşasın ölüm, iç savaş sırasında İspanyol faşistlerinin, çocukları ve gençleri altında topladıkları ünlü çağrının adıdır. AKP’nin ölümü kutsaması yan ürünlerini de veriyor. Seçim hükümetinde de yerini koruyan Ekonomi Bakanı Zeybekci geçen hafta “Ekonomik kriz sizi kefensiz bırakır inşallah” diyerek, Türkiye ekonomisinin durumunu eleştirel bir gözle yorumlayanlara beddua etti. Bu beddua yalnız Müslüman olduğu varsayılan yerli yorumcular için mi geçerli, yoksa yabancıları da kapsıyor mu, henüz açıklanmış değil. Kaldı ki, tutup tutmayacağı önümüzdeki aylarda belli olacak olan beddua, gerçekte, çözümsüzlüğün ve çaresizliğin göstergesi ve düşünmenin sonudur. Şimdi gel de ekonomi konusunda yorum yaz! Aslında AKP yöneticilerinin kefen düşkünlüğü de yeni değil. Cumhurbaşkanı’nın kimi mitinglerinde kefen giyinmiş gençler kürsünün çevresinde yer alıyordu. Kefen sevdası çok yaygın olan AKP’ye şu gerçek anlatılmalı. Türkiye, 1930’lara kadar, kefen bezini yurtdışından satın alıyordu. Adı da amerikan beziydi. Cumhuriyet Türkiyesi’nin kurduğu dokuma fabrikaları, yalnız kefeni değil, Cumhuriyet düşmanlığını görev edinenlerin anababalarının da, iç çamaşırı dahil, giyinme gereksinimlerinin de yerli üretimle karşılanmasını sağladı. Bugünlerde kimi AKP yandaşı ya da siyasal İslamcı TV yorumcusu, üstelik adlarının önünde “prof.” yazılanlar bile, nasıl bir yalana sarılma hastalığına tutulmuşlarsa ya da düşüncelerini yitirmiş olmalılar ki, hiç utanmadan, “Atatürk zamanında bu ülkede bir çivi bile çakılmadı” diye yorum yapabiliyor. Geçen günlerde bir başka büyük kültürel değişimin önü açıldı; kimi memur sendikalarının isteği üzerine hükümet memurlara cuma günleri namaz izni verecekmiş. Böylece, hafta tatilini pazar gününe alarak dünya ile uyumlu kılan Cumhuriyet yeniliğinin de, diğer Cumhuriyet yenilikleri gibi yok edilmesi yönünde çok güçlü bir adım atılıyor; bu uygulamaya başlanmasıyla cuma günü resmi tatil yapılmak isteniyor. Ayrıca bu önerinin bir memur sendikasından gelmesi, toplumsal düşüncenin düştüğü düzeyi gösteriyor. Siyasetçiler, oylarımız azalır kaygısıyla; kamuoyunu sabahakşam yorum bombardımanına tutan yazar ve yorumcular da ya çıkarları ya da korkuları nedeniyle bu gidişe karşı çıkmıyor; ülkenin düşünce yapısının siyasal İslam yönünde daha çok dönüşmesinin önceki örneklerinde yaptıkları gibi bu konuda da ağızlarını açmıyorlar. Toplum yeni bir seçim sürecine kefen, şehit ve cuma namazı kavramlarının biçimlendirdiği görülerle giriyor; özgürlüğü, eşitliği, barışı, kardeşliği ve daha güzel bir yaşamı düşünerek değil! HHH Değerli Cumhuriyetçi yazarımız Oktay Akbal’nı kaybı nedeniyle ailesinin ve sevenlerinin üzüntüsünü paylaşırım. Işıklar içinde yatsın. S ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 31 AĞUSTOS 2015 SAYI: 32835 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: ‘Sınırsız şimdiki zaman’ tuzağı... 0. yüzyılın en önemli tarihçilerinden Eric Hobsbawm’ın “Kısa 20. Yüzyıl” adlı eserinin (Everest Yayınları, 8. basım) hemen başında karşılaştığım bir kavram: “Sınırsız şimdiki zaman”. İlk bakışta bir çelişki gibi, zira “sınırsız” nitelendirmesine rağmen sınırlılığı da hemen “şimdiki...” sözcüğü ile dile getiren bir söylem. Dolayısıyla, sınırsızlığı düşünülemeyecek bir zaman parçası. Sanki bir aldatmaca. Sanki değil, öyle, çünkü Hobsbawm “sınırsız şimdiki zaman” kavramı ile tam da 20. yüzyılda oluşturulan bir aldatmacaya dikkati çekiyor. Her biri bir çağ dönümünü yansıtacak kadar radikal olaylarla dolu bir yüzyılda, bu olay zenginliğinden yararlanarak kitleleri aslında yaşananın bir “sınırsız şimdiki zaman” olduğuna inandırmak. Böyle bir girişim, kitleleri sınırsız, dolayısıyla da buyurgan bir erkin boyunduruğu altına sokmak için son derece etkili ve elverişli. Zira içinde yaşadığının bir “sınırsız şimdiki zaman” olduğuna inandırılan kitle, varsa bile, bu zamanın öncesini Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı 2 Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. ve sonrasını düşünme alışkanlığından uzaklaştırılabilir, bu bağlamda bir eğilime yabancılaştırılabilir. Hayatın en önemli bölümünün “şimdiki zaman”da geçtiğine inandırılan birey ve artık “toplum” kimliğini yitirmeye yüz tutmuş kitle için “şimdiki zaman”, yakasını neredeyse kurtaramayacağı bir uyuşturucuya dönüşür. Bu uyuşturucunun esrikliği, geçmiş zaman üzerinde kafa yormayı, hele geçmişten dersler çıkarma gibi bir çabayı gittikçe daha bir gereksiz gösterir. Geçerli kılınmak istenen slogan, budur. Geçmişin ne kadarının bugün ile ilintili olduğuna iktidar sahibi karar verecek İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.50 04.37 05.04 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.22 13.1 2 16.51 06.08 12.56 16.35 06.32 13.19 16.57 ‘Zaman, bugündür...’ Akşam 19.49 19.32 19.53 Yatsı 21.14 20.55 21.14 tir. Bu nedenle “resmi tarih”, aslında buyurgan iktidar sahibinin kendi iktidarını haklı göstermek için geçmişten seçtiği, çoğunlukla da yalnızca seçmekle kalmayıp aynı zamanda çarpıttığı sahnelerden ibaret bir tarihtir. Diktatörler için geleceğin en “emin” yolu, bu türden düzmece bir tarihin süzgecinden geçme bir tarihtir. Peki, böyle bir tarih, kitleler için inandırıcı kılınabilir mi? Elbette kılınabilir. Bütün bir toplumu kapsamına alan eğitim sistemi zamanla giderek artan bir hızla düşünme temelinden uzaklaştırılırsa, düşüncenin yerine hemen her alanda doğruluğunun tartışılması türlü yollarla engellenen “inançlar” geçirilirse, kitlelerin zamanla en olmayacak tarihleri bile kendilerinindir diye benimsemeleri sağlanabilir. Ve böylesine yoğun bir “sınırsız şimdiki zaman” atmosferi, kitlelerin gelecek bağlamındaki en somut gerçekler karşısında bile mutlak bir körleşmeye sürüklenmeleri sonucunu doğurabilir... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle