28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 24 Ağustos 2015 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 5 dı Musa Işın; Ağrı Valisi. Bir A süredir “açıklamalarıyla” gündemde. Önce Diyadin’de Vali’nin kirli savaş dili gece vakti toplantı var diyerek evlerinden alınıyor, kocaları karşı çıkınca da ölümle tehdit ediliyor.” Yeni Şafak’taki habere göre Vali hızını alamıyor, ekliyor: “Bir ilimizde 40’a yakın kız dağa kaldırıldı, iğfal edildi, ‘bu halde ailelerinize dönemezsiniz’ diye zorla tutuluyor.” Yeni Şafak spotta “evlere gece vakti baskın yapan terör örgütü PKK, Kürt kadınlarını kocalarının gözü önünde kaçırıyor” diye yazıyor. Vali’nin söylediklerinin, gazetenin yazdıklarının insanların onurlarıyla oynamak olduğu açık. Ve tabii “bu akıllabu dille” barışın zor geleceği de... enelkurmay Başkanlığı göreG vini kısa bir süre önce devreden Orgeneral Necdet Özel’in Özel’e en acı travma tekzibi ladık. Personelin kendilerine olan güvenlerinin yeniden kazandırılması, kamuoyu algısının, kurumsal itiveda konuşmasının detayları yebarımızın arzu edilen düzeye ulaşni yeni tartışılmaya başlandı. Dün tırılması için hep birlikte çalıştık.” Hürriyet konuşmayı analiz eden bir Dün eski komutanın “travma haber yayımladı. Özetle şöyle diatlatıldı” konuşması Hürriyet’te yordu haber: çıktığında, Osmaniye’den tüm Özel, görev yaptığı dört yıTürkiye’ye üniformalı bir isyanın lın, yalnızca ülkenin güvenliği dehaberi yayılıyordu. ğil aynı zamanda “TSK’nin kurumŞırnak’ın Beytüşşebap ilçesinsal kimliği” bakımından de cuma gecesi Ayvalık da “zor bir dönem olduJandarma Karakolu’nda ğunu” vurguladı. “Genelşehit olan Yüzbaşı Ali kurmay Başkanlığı şereAlkan’ın cenaze törenifini devraldığım dönemne üniformasıyla katılan de Türk Silahlı Kuvvetleri ağabeyi Jandarma Yarmuvazzafıyla, emeklisiyle bay Mehmet Alkan şöytam anlamıyla bir travma le diyordu: “Düne kayaşıyordu” diye söze girdar ‘çözüm’ diyenler ne di ve “Personelimize yöoldu da ‘sonuna kadar nelik sürdürülen davalarsavaş’ diyor. Saraylarda la ve kurumsal itibarımı30 tane korumayla gezın sorgulandığı bir günzip, zırhlı arabalara biNecdet Özel demle karşı karşıya bunip ‘Şehit olmak istiyolunuyorduk” diye ekledi. rum’ diye bir şey yok.” Özel, bu süreç nedeniyle TSK’nin Cenaze sırasında aile AKP’li vedayanışma ruhu, birlik ve bütünlükilleri göstererek “Bunların olduğünün muhafazasında “bazı tered ğu yerde cenazemizi istemiyoruz, dütlerin hasıl olduğunu” gizlemedi, verin bize Alay’a gidelim” diye bahatta şöyle konuştu: “Personelimi ğırıyor, halk Cumhurbaşkanı’nın zin moral motivasyonu zayıflamış, gönderdiği çelengi parçalıyordu. kamuoyu nezdindeki kurumsal itiTürkiye’de acılı sivil anaların, babarımız ve güvenilirliğimiz zedelen baların isyanının yanına üniformamiş, hatta kimi çevrelerin haksız it lı bir yarbay ağabeyin de isyanı ekhamlarıyla TSK’nin görev etkinliği leniyordu. Hem sivilde hem askersorgulanır hale gelmişti.” Özel, bu de travma azalmıyor, bitmiyor, aksüreçteki önceliğini de şöyle anlat sine katlanıyor. Özel’e en acı travtı: “Öncelikle bu durumun düzeltilma tekzibi dün bir süre önce ünimesini ve iç bünyedeki çöküntüformasını çıkardığı TSK’nin bir nün ortadan kaldırılmasını amaçYarbayı’ndan geliyor. öldürülen 2 çocuk için “silahlarıyla birlikte ele geçirilen teröristler” demişti. Açıklamadan sonra öldürülenlerin; 15 yaşındaki Muhammed Aydemir ile 16 yaşındaki Orhan Aslan olduğu, her 2 çocuğun da ekmek fırınında işçi olarak çalıştığı ortaya çıkmıştı. İki çocuk çatışma seslerinden korktukları için odunluğa girmişler, orada öldürülmüşlerdi. Musa Işın Şimdi aynı Vali bu kez farklı bir şekilde ama ne yazık ki bu topraklarda uzun süre iş yapan kirli bir savaş diliyle konuşmakta. “1990 model” jargonla diyor ki Vali: “Bir ilçemizde kadınlar Bu ülkede işler neden bu kadar kötü gidiyor? aberler kötü, üzücü, kaygı verici, vahim. Daha kötüsü, yorumların çoğu da öyle. Basını izlemek, “Bu ülkede işler neden bu kadar kötü gidiyor” sorusunun cevabı gibi. Her şeyden önce, bizi yeterince kaygılandıracak haberleri alıyoruz, ama pek çok sorunun cevabını bulmak için gerekli olan haber alma özgürlüğü olmadığı için, olan bitenin çok azından haberdar olabiliyoruz. Daha ziyade, bilmemiz istenen kadarını öğrenebiliyoruz, soru sormak “vatana ihanet”, “dış güçlere hizmet etmek”, “teröre destek vermek” olarak yaftalanıyor, o da yetmiyor, haber, yapanı mahkemelere düşürüyor. Yorumlara gelince, ağır milliyetçilik/devletçilik sadece iktidar yanlısı basının değil, yaygın basının hastalığı; varsa PKK terörü, yoksa PKK terörü! Toplu bir “günah çıkarma”, “şeytan taşlama” yarışı her yanı kaplamış vaziyette. Sanki derde dermanmış gibi, ne diyecekseniz, önce PKK terörünü lanetleyip öyle devam edeceksiniz; mümkünse el yükselteceksiniz. Lanetledik, peki sonra? Sonrası tufan! Kimisi o tufanın henüz tam ne anlama geldiğinin farkında değil, sanıyorlar ki, o tufan sadece iktidarı yerle yeksan edecek. Sonra zannediyorlar ki, bir tufan arifesinde, kaygıdan, sorumluluktan izne, tatile çıkılabilir; sonra dönülür, kalınan yerden devam edilir. Sanıyorlar ki “karamsarlık bizi esir almasın” deyip “her şeye rağmen hayat devam ediyor” bahanesine sarılınabilir. İstanbul depreminden sonra, “eller havaya” demeye devam edenler gibiler, hatta daha kötüsü. Doğrusu, ben ekranda, gazetede “burada şu yenilir, orada bu içilir” muhabbetine bile dayanamıyorum. Ne rahatlık, ne genişlik, ne gaflet! İktidar yanlısı basın, fazladan bir azgınlık içinde, helak olacak kavimlerin azgınlığında en önde koşan onlar. Gözleri dönmüş; her yanı düşman görüyorlar. İstiyorlar ki kendileri dışında kimse gün yüzü görmesin, kırk katır veya kırk satırla terbiye edilsin ki, biat etsin. Oysa, zavallılıktır öfke, kendinden nefretin pusulası şaşmış halidir. Yorum diye ortaya attıkları, hep aynı hikâye, hep aynı avuntu. Türkiye, “İslam medeniyetini kurtaracakmış, tam H Günlük hedef bülteni çıkarıyorlar an yana dizmişler yine. Y Aydın Doğan da var, Cem Boyner de, Fazıl Say da var, Orhan Pamuk da... işadamı, gazeteci, yazar, sanatçı... Hepsi aynı listede fotoğrafları ile Takvim’in manşetinde. Demiş ki iktidarın sesi “Kandil sizi çağırıyor”... Diğerleri durur mu? Güneş olanı misal. “Teröre destekten yargılanacaksınız” diye yine aynı isimleri hedef tahtasına koyuyor. Star’da “derin Cem Küçük” köşesinde aylardır listeler yayımlıyor. Etik, vicdan, gazetecilik hepsi unutulmuş durumda. Bel altı vuruşta sınır tanımıyorlar. Kimi örnek aldıkları, kimin yönlendirmesiyle çalıştıkları, bir uçağa binmek uğruna nelerden fedakârlık ettikleri herkesin malumu. Malumu ilan da bizim işimiz tabii. Bu arada Cem Boyner, Takvim’in manşeti için “mecburen hukuk” diye bir tweet atmış. Belki usul doğru ama ona da bir soru? “Hangi hukuk?” Sonrası tufan! da bu noktada yerli, yabancı tüm şer odakları harekete geçmiş”, buymuş mesele. Mesele bundan ibaretse, işin içine Zizek, Derrida’yı şahit tutmanın ne anlamı vardı? Sahi işin sonu “Müslümanlar ile kâfirlerin savaşı”na asker toplamaya varacak idiyse, neydi onca laf kalabalığı. Belli ki, aslında MİT’e memur olmak istiyormuş bazıları, olmamış işi “İslamcı aydın, yazar” olmaya döndürmüşler. “Devletin kudretini göstermesi” imiş hayalleri bazılarının, o kudreti ellerine alacakları günlerin gelmesini bekliyorlarmış. Çok büyütmüşler gözlerinde “Beyaz Türkleri”, öfkeleri bir türlü dinmiyor. Güya milliyetçi değil, İslamcılar, ama kendilerine biat etmeyen Kürtten nefret ediyorlar. Boğmak istiyorlar GÜL’ÜN OĞLUNUN DÜĞÜNÜ AKPERDOĞAN ARASINDAKİ GERİLİMİ ORTAYA ÇIKARDI Davetlilerd e re boyunca n biri kaldığı sümi şöyle ifa edindiği izleniErdoğan’da de etti: “Eskiler n uzaklaşırk büyük ölçüde en, Gül’ün üstüne büyük bir ta lar. Bu, part zyik oluşturuyorderin yarılminin diplerindeki anın görün tüsü..” ‘Derin yarılma ’ Düğün, AKP’nin içinde bulunduğu ruh halini ortaya koydu. Erdoğan’ın 45 dakika kaldığı düğüne katılanların izlenimlerine göre partililerle Cumhurbaşkanı arasında uzaklaşma var Erdoğan’a ilgi düşük: 1. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Düğünde Erdoğan; Abduloğlunu evlendirdilah Gül, Davutoğlu, İsmet ği düğün, 3 dönemlikler Yılmaz, Cemil Çiçek’in de başta olmak üzere eski bulunduğu masada oturAKP’lilerle Cumhurbaşdu. Erdoğan’ın salona girkanı Tayyip Erdoğan ara ERDEM diğinde büyük bir ilgi ile sındaki uzaklaşmayı ve karşılanmaması dikkat ÜL ülkede de partide de gidi G çekti. Düğündeki davetlişattan duyulan derin kaylerden biri Erdoğan’a olan gıları ortaya koydu. ilginin düzeyini “Düğün pastası Gül’ün oğlu Ahmet Münir ne kadar alkışlandıysa Erdoğan da Gül’ün Wow Otel’de 1500 davetlio kadar alkış aldı” diye tanımlanin katılımı ile gerçekleşen düğü dı. Davetlinin anlatımına göre, esnü AKP’nin içinde bulunduğu ruh ki AKP’lilerin Erdoğan yerine dahaline ilişkin ilginç fotoğraflar ha çok Gül’e ilgi gösterdikleri ve sundu. Erdoğan’ın 45 dakika gibi onunla sohbet etmeye çalıştıkları kısa bir süre bulunduğu düğünde gözlendi. Gül ile Erdoğan arasında yaşananlar şöyle aktarılıyor: ciddi bir sohbet yaşanmadı. ‘45 DAKİKALIK’ şahit 1 Masalarda ne konuşuldu: 7 Haziran’da milletvekili olamayan partinin kıdemli isimleri Bülent Arınç, Sadullah Ergin, Abdülkadir Aksu gibi isimlerle Gül’e yakın Kayseri ekibinden Salih Kapusuz, Mehmet Çiçek, Sadık Yakut gibi isimler de düğündeydi. 10 kadar masaya uğrayarak sohbetlere kulak kabartan bir davetli, “Gittiğim masalarda ‘Ülkede gidişat iyi değil. Partide de işler iyi gitmiyor’ kaygılarını dile getiren konuşmalar” dinlediğini belirtti. Bazı masalarda ülkenin erken seçime götürülmesi konusunda Erdoğan’a yönelik eleştiriler olduğu da davetli tarafından belirtildi. Davetli profili: Davetliler ara sında siyasetçilerin dışında işadamları da göze çarptı. Ancak Koç, Sabancı gibi iş dünyasının önde gelen isimlerinin bulunmadığı gözlendi. Medya dünyasından örneğin Aydın Doğan’ın olmadığı aktarıldı. Ancak özellikle AKP’ye ve daha çok Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen medya organlarının sahip ve yöneticilerinin de düğünde bulunmaması dikkat çekti. Bitse de gitsek: Kaldığı 45 dakikalık süreye ilişkin Erdoğan hakkında bir davetli “Sanki davete icabet etmek için gelmiş havasındaydı. Hem kendisi hem de salonda bulunanlar arasında çok büyük bir soğukluk ve uzaklık göze çarpıyordu” gözleminde bulundu. Kısaca, geçen hafta Cumhurbaşkanı’nın sofrasında buluşan “üstatlarının” dar dünyasından hiç çıkılamamış. Tanımadığım birkaç kişi ve Sırma Hoca’yı hariç tutayım, o masanın etrafında dizilenlerin çoğu Soğuk Savaş’ın Müslüman neferleri, dünyayı komplo, “şer”i Yahudi sanan, insanı, hayatı anlamaya ya niyet etmemiş, ya aklı yetmemiş, bilgeliğe soyunup dar kafayla yaşlanmışlar grubu. Zamanında onların da öfkeleri akıllarının, vicdanlarının önüne geçmişti; komünist, anarşist kovalıyorlardı. Yıllar geçti, kovalayacak adam aramanın ötesine geçemediler. On, on beş sene önce, bir doktor muayenehanesinin bekleme odasında karşılaştığım, içlerinden biri, “Amerika İran’ı bombalasa zevkle seyrederim” demişti, şimdilerde benzer şeyleri televizyonlarda söyleyip, söylenip duruyor. En kötüsü, bu zihniyet, bu öfke, Türkiye’yi yönetiyor, artık bu yönetime ses çıkaran, farklı düşünen istemiyorlar; dar dünyalarından çıkamayanlar, herkesi o dar dünyanın içine sokup, boğmak istiyorlar. “Vatan sevgisi”ni onlar tanımlayacak; onların dostu dost, düşman bellediği düşman bilinecek; iyi Türk, iyi Kürt’ü onlar belirleyecek; sınırları onlar çizecek, sınırları ateşle çevirecekler; sus diyecekler susulacak, öl diyecekler ölünecek. Halimiz bu, ama kaderimiz bu olmamalı. Gelin işlerin bu kadar kötü gitmesinin kader olmasına razı olmayalım. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle