16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 13 Ağustos 2015 EDİTÖR: ELİF TOKBAY Öz ve Kara için difüzyon mesajı Zekeriya beni nasıl sorgulamıştı? arih 17 Nisan 2009, Beşiktaş’taki malum, kumpas mahkemesi. Saat gece yarısını çoktan geçmiş. 4 gün Aksaray’daki polis merkezinde bir odaya kapatılıp, polis tarafından ön sorgulama yapıldıktan sonra Beşiktaş’taki kumpas mahkemesine getirildim. Diğer 6 “Ergenekoncu” profesörle birlikte. Tuvaleti bile olmayan binada, tahta oturma iskemlelerinde 45 saat uzanarak uyukladıktan sonra, o günlerin “ünlü savcısı Zekeriya Öz’ün huzuruna”, ifade vermek üzere çıkarılıyorum. Yanımda Cumhuriyet’in avukatı Tora Pekin var. Odada bir de sekreter bulunuyor. İçerisi loş. Zekeriya Öz: Buyurun hocam. Erol Manisalı: Evet, buyurduk Zekeriya. Z.Öz: (Önündeki notlara bakarak) Hocam sizin de ne kadar fazla suçunuz varmış böyle… E.Manisalı: Söyle bakalım, ben de öğreneyim, neymiş onlar. Soruşturmanın başlardan beri düzenlenmiş bir kurgu ve kumpas olduğunu çok iyi bildiğimden hiç ciddiye almıyorum. Bu, adalete saygısızlık değil, adaleti yok eden sahtekârlara tepki. Z.Öz: Hocam siz, Cumhu haber 7 T riyet’teki bir makalenizin son cümlesinde “iş artık halka düştü” demişsiniz. Bu isyana teşvik değil mi? E.Manisalı: “Öyle demeyip iş artık postallılara, imamlara, sermayeye mi düştü diyecektim”. Z.Öz: Makalelerinizdeki tarifler düzeni bozmaya yönelik ifadeler, ben öyle görüyorum. E.Manisalı: Trajikomik bir mamışım bile. Gazetenin 1999’daki ekonomik durumu ile ilgili bir sirküler olduğunun farkında değil misin? Sen şimdi bunu iddianamene mi koyacaksın? Yakıştıracaksanız bari doğru dürüst bir şey bulun. Zekeriya Öz’ün beni sözüm ona sorgulaması sırasında bunun gibi 2030 tane trajikomik anektod var. O bir savcılık soruşturması değil Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İz sürüyoruz. Yaka paça gelip hesabını verecekler” dedi. Adalet Bakanlığı’na gönderilen difüzyon mesajıyla eski savcıların yakalanıp iade edilmesi için işlemler hızlandırıldı akırköy Cumhuriyeat Başsavcılığı’nın talebi ile haklarında “örgüt kurma ve darbe” suçlamasıyla yakalama kararı çıkarıldıktan sonra Ermenistan’a kaçtığı iddia edilen eski savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara ile ilgili Ermenistan’dan açıklama geldi. Ermenistan Ulusal Güvenlik Teşkilatı, savcılar Öz ve Kara’nın Gürcistan üzerinden Ermenistan’a geçtikleri haberleriyle ilgili olarak “bilgilerinin bulunmadığını” söyledi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise Öz ve Kara’yla ilgili olarak “Yaka paça gelip yaptıklarının hesabını er veya geç verecekler” dedi. Erdoğan dün, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda muhtarlarla bir araya geldi. Konuşmasında “Beni yurtdışına kaçmakla itham eden ihanet şebekesinin mensuplarının birer ikişer yurtdışına kaçtıklarını görüyoruz” diyen Erdoğan, Öz ve Kara’yı kastederek şöyle konuştu: “Bu acımasız kararları verenler şimdi Gürcistan üzerinden Ermenistan’a kaçıyorlar. Oradan da kim bilir nereye kaçacaklar. İz sürüyoruz. Bunlar da bir yerlerde muhakkak yakalanacak...” AKP Düşük Yoğunluklu Savaşı Kalkışmaya Dönüştürdü... açak Saray’ın niye 1000 küsur odaya sahip olduğunun gizemi yavaş yavaş çözülüyor. Raflara ve bekleme odalarına gereksinim var. Önce Cumhuriyet’in anayasada vurgulanan “Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” kuralı rafa kaldırıldı. Ardından sıra, yine anayasaya AKP tarafından 2004 yılında eklenen “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar”a geldi. Başkanlık hayali de “parlamenter sistemi” bekleme odasına aldırdı. Söyleyenlerin ve savunanların dışarıda, içeriğini kimsenin bilmediği “çözüm süreci” önce bitirilmiş ve çöpe atılmıştı. O da son gelişmeler üzerine tarihin çöplüğünden alınıp buzdolabına yerleştirildi. Yazıverip geçiyoruz ama gerçek, kavramlarla sınırlı değil. Her birinin binlerce ayrıntısı ve belgesi var. Doğal olarak da büyük bir yer gerekli. HHH AKP iktidarı aldığında PKK terörü azalmış ve “düşük yoğunluklu savaş” tanımı ile anlatılır olmuştu. Çözüm süreci başlatıldığında asker kışlasına, polis karakollara kapatıldı. Oslo’daki görüşmelerde açıklandığı gibi. “Silahlar ve mühimmatı şehir merkezine yığıldı.” İstihbarat derseniz nanay! Kim geliyor, kim gidiyor, anlaşılıyor ki hiç izlenmemiş... Kimi günler al bayrağa sarılmış dört, beş şehit cenazesi birden kaldırılıyor. “Ağlamasın” denen anneler “kırmızı tabut istemiyoruz” diye feryat ediyor. AKP, IŞİD’i de eklersek terörün boyutunu düşük yoğunluklu savaştan kalkışmaya dönüştürdü. Hâlâ daha ağzı olan masal anlatmayı sürdürüyor... Fikret Ağabey’i, Hacıbektaş’a; İlhan ve Turhan ağabeylerin yanına uğurlamış, Hikmet Çetinkaya ile dönüş yoluna koyulmuştuk. Saat 18’i geçe, cep telefonu “ileti geldi” işareti verdi. Baktım Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden. Ustalarımızdan Tarık Dursun’u da kaybettiğimizi iletiyordu. Yine yıllar öncesine döndük. Son Posta Gazetesi yazıişlerinde iki ustamız çalışıyor. Tarık Dursun K. ve Cengiz Tuncer. Cengiz Ağabey, bildiğim kadarıyla Babıâli’de, eseri cedid denilen (A4 henüz bilinmiyordu) boyuttaki üzerinde sütun çizgileri bulunan plan kâğıtlarına dönüştürerek sayfanın konumunu çizen ilk yazı müdürüydü. Şunu da açıklayayım. Bugün editör dediğimiz, sayfaları oluşturan meslektaşlarımızın kıdemlilerine o dönemde yazı müdürü denirdi. Haber nasıl yazılmalı, röportaja nasıl hazırlanarak gidilmeli, sonra nasıl kaleme alınmalı gibi meslek konularının püf noktalarını, özellikle Tarık Ağabey’den öğrenmeye çalışırdık. İkisi de aynı zamanda roman yazarıydı. Doğrudan yazımla ilgili olmayan gazete tefrikalarında Cengiz Tuncer; Sermet Puza, Tarık Ağabey; Hasan Göksu takma adlarını kullanırdı. Ben kişisel bir şey istemeye çekinirim. Ama bir gün ünlü bir sinema senaristi ve yönetmeni olan Tarık Ağabey’e yüzümü kızartıp öneride bulundum. “Abi beni de bir filmde oynatsana.” O da takılmamı anlayıp söz verdi. Ahmet Mekin’le bir filmde oynatacaktı... Işıklar içinde yat Tarık Ustam... K B Erol Manisalı, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne girerken böyle görüntülenmişti. yaklaşım: “Bana sen tank resmi çizmişsin, bana saldırıyorsun demek gibi bir şey”. Z.Öz: Evinizde açılmamış bir zarf bulundu. Üzerinde “Cumhuriyet’in yeniden yapılandırılması” yazıyor. Bu suçtur. E.Manisalı: O zarf Cumhuriyet gazetesi tarafından 1999’da (2009’dan 10 yıl önce), bütün gazete mensuplarına gönderilmiş. Ben aç di. Ergenekon düzmecesinde yapılmış savsakça ithamlardan biriydi. İnanır mısınız, saatler sürdü. Zekeriya Öz bugün kaçmak zorunda kaldı. Kurdukları tuzağa kendileri düştüler. Hep düşündüm; o malum mahkemenin Beşiktaş’ta olması, acaba Beşiktaş “çArşı’nın” doğmasını etkilemiş olabilir mi? Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da Öz ve Kara’nın iadesi için Dışişleri Bakanlığı’na gönderilmek üzere Adalet Bakanlığı’na ‘difüzyon mesajı’ yolladı. Difüzyon mesajında Öz ve Kara hakkında, 10 Ağustos 2015’te tutuklama talepli yakalama kararı verildiği hatırlatılarak suçluların iadesine dair ikili sözleşme bulunan ülkelere mesajın yollanarak iadesinin sağlanması talep edildi. Difüzyon mesajı, kırmızı bülten çıkartılması zaman aldığından, herhangi bir gecikmeye yer verilmemesi amacıyla, kaçak şahısların yakalanması için, kırmızı bültene ilişkin kriterler çerçevesinde, ilgili ülke interpolü tarafından diğer ülke interpollerine çekilen dağıtımlı teleks yazıları. l Haber Merkezi Tarık Ağabey’e Saygı... İZMİR Suriyeliler stadyumda toplanacak Otobüslerle çadırkentlere gönderilicekler İzmir Valiliği, Yunan adalarına geçmek için çoluk çocuk İzmir’e gelerek, Basmane’deki park, meydan ve sokak aralarında geceleyen Suriyeli mültecilerle ilgili harekete geçti. İzmir’e Suriyeli mülteci akınını önlemek için kentin girişlerine kontrol noktaları kurulurken, pasaportu olsa dahi yasadışı geçiş denemesi yapıp yakalananlar, kaçış hazırlığı yapan ya da kalacak yeri olmayanlar toplanıp çadırkentlerin bulunduğu illere gönderilecek. Suriyeli mültecilerin önce Halkapınar’da bulunan Atatürk Stadyumu’nda toplanacağı, daha sonra da otobüslerle kamplara gönderileceği öğrenildi. İZMİR / Cumhuriyet ‘Ergenekon mimarları hesap vermeden dönmem’ ngiltere’de yaşayan eski AKP milletvekili Turhan Çömez, yargılandığı Ergenekon Davası’nın Turhan Çömez herkes tarafından bilinen bir tezgâh olduğunu ve bu tezgâhın mimarlarının milletin önünde hesap vermediği sürece Türkiye’ye dönmeyeceğini söyledi. İngiltere’deki Basildon Üniversitesi Hastanesi’nde genel cerrahi uzmanı olarak görev yapan ve ayrıca Londra’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı Haringey semtindeki özel bir klinikte Türk hastaları tedavi eden Çömez, soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz’ün yurtdışına çıkışı ile ilgili olarak “söz konusu şahısla ilgili yorum yapmayı Türk hukukuna ve kendime bir zul addederim” diye konuştu. l LONDRA / DHA İ Çeşme Limanı’nda bekletilen Suriyeli mülteciler otobüslerle stadyuma götürülüyor. Fotoğraf: REUTERS Yargıdan Gökçek’e: Biraz geniş ol Ankara’nın suyundaki arsenik ve ağır metal miktarına dikkat çeken Tıp Kurumu Derneği Genel Sekreteri Üçer’le ilgili davada hak ihlali kararı verildi: Siyasiler eleştirilere karşı hoşgörülü ve geniş olmalı MUSTAFA ÇAKIR Kadınlar barış için harekete geçiyor arış İçin Kadın Girişimi, barış taleplerini dile getirmek için bugünden itibaren standlar açarak hazırladıkları mektup, broşür, sticker ve kurdeleleri dağıtacak. Girişim tarafından kaleme alınan mektupta, “Bundan sonra dünyaya geleceklerin savaş yaşamayacağı bir dünya düşlüyoruz. Biz yüzde elliyiz. Bu savaşı biz durdurabiliriz. Biz ‘başka bir dünyada yaşayacağız’ dersek başka bir dünyada yaşarız” denildi. “Barışın sesini yükseltmek” için bugünden itibaren her yerde stand açılacağı belirtilen açıklamada, “Bizler kadınlara bir mektup yazdık. Kadınlar için savaşın ne demek olduğunu, niye barış istediğimizi anlattık. Mektubumuzla birlikte bir de kurdele hazırladık. Kurdelemizde farklı dillerde barış yazıyor. Mektuba kurdeleyi takıp bunu kadınlara dağıtacağız” ifadelerine yer verildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet B aşkentin içme suyundaki ağır metal ve arsenik miktarına dikkat çekerek uyarılarda bulunan Tıp Kurumu Derneği Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer hakkında tazminat davası açan ve kazanan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e Anayasa Mahkemesi’nden ders gibi karar çıktı. Yüksek Mahkeme, “arsenikli su” açıklamalarının “hakaret” değil “düşünceyi açıklama B özgürlüğü” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek Üçer’e verilen cezanın “hak ihlali” olduğuna hükmetti. Radyasyon onkolojisi uzmanı olan Tıp Kurumu Derneği Genel Sekreteri Ali Rıza Üçer, Ankara’ya verilen Kızılırmak suyundaki kirliliğe ve arsenik miktarına dikkat çekmiş, arseniğin kansere neden olduğunu vurgulamıştı. Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in açtığı davada, Üçer’i 750 lira manevi tazminata mahkum etmişti. Bunun üzerine Üçer, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştu. Yüksek Mahkeme, kamu gücünü kullanan belediye başkanları ve siyasetçilere yönelik eleştirilerin sınırlarının diğer kişilere yönelik eleştiri sınırlarına göre daha geniş olduğuna vurgu yaparak, “Siyasetçilerin de bu eleştirilere daha geniş ve hoşgörülü” olmak zorunda olduklarını ifade etti. Tıp Kurumu Derneği Genel Sekreteri Üçer, karar üzerine “Bilimsel kuruluşlara dayanılarak yapılan bir açıklama nedeniyle cezalara çarptırıldık. Bu aslında ‘bu tür açıklamaları yapanların başına bu tür şeyler gelir; yerel, genel yöneticilerin hoşuna gitmeyen açıklama yapılamaz’ mesajıydı. Bu açıdan Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar önemli ve kritik. Oybirliğiyle alınması da ayrıca önemli. Sonunda hukuk, umutsuzluğun içerisinde umut verici bir karar verdi” dedi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle