23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 13 Ağustos 2015 14 Ahmet Nazif Zorlu Rumelihisarı üstünde 2. grup tescilli tarihi eseri ‘müze yapacağım’ diye aldı. Kendine havuzlu villa yaptı ve etrafını duvarla çevirdi ıza Sarraf’ın Boğaz’daki kaçak yalısının ardından bir sakandal daha ortaya çıktı. 1725 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturmaları’nda adı geçen Zorlu Holding sahibi Ahmet Nazif Zorlu Rumelihisarı üstünde aldığı, Boğaz’ı tepeden gören yeşil alanda yer alan 2. grup tescilli tarihi eseri restore ettirmek için İstanHAZAL bul Büyükşehir OCAK Belediyesi’den (İBB) “müze yapacağım” diye izin aldı. Kendine havuzlu villa yaparak çevresini de Google Earth’ten bile görünen 2 metre yüksekliğindeki duvarlarla ördü. İstanbul Boğazı’nı tepeden gören Rumeli Hisarüstü’ndeki Duatepe olarak adlandırılan 37 ada 1,2,12 ve 13 parseller Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından “Doğal Sit Alanı” ilan edildi. Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun 1985 yılı kararı ile kabul edilen 5 bin ölçekli Nazım İmar Planı göre işte bu alanda “Fatih Anıt Alanı” yapılması ve mevcut tarihi eserlerin restore edilmesi planlanıyordu. 2005 yılında, Boğaziçi İmar Müdürlüğü bölgeyle ilgili planın değiştirilmesi için İBB Meclisi’ne başvurdu. İBB tarafından onaylanan plan değişikliğinin doğal ve tarihi sit alanı olan Boğaziçi’nin doğal güzelliklerini bozacak yeni yapıların inşasının önünü açtığını be Zorlu’nun köşk oyunu Köşkün banyosunda ise 2 kişinin rahatlıkla duş alabileceği duşakabin yapılmış. olarak gözüken arazi üzerinde 2011 yılında inşaat başlıyor. Tüm zemini kazıyorlar, ardından ilk önce uydudan bile görünen duvarları örüyorlar. Suç duyurusunda bulunan İBB’nin CHP’li Meclis üyesi Hüseyin Sağ, Zorlu’nun tarihi eser ve müze restorasyon ruhsatını da “müze yaptıracağım” gerekçesiyle aldığını belirterek şöyle konuştu: “Zorlu’ya Türkiye’de hiçbir şey zor değil. Boğaz’ın en nadide yerinde şehitlik olan bir araziyi satın alıyor ancak bir problem var. Nasıl bir tarihi eserse bina içinde o dönem havuz var, bahçesinde de var. 2015 model tarihi, eserin muhtemelen masajlı saunası da vardır. 200 sene evvel düşünülmüş. Aynı zorlu tarihi karayolları binasını da yok etti. Bu ne yaman çelişki, Burada İBB’nin katkısını da unutmamak lazım. Yaptığı plan Köşkün içine havuz yapıldığı da görülüyor. haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ÇAĞLA SEVİNDİK Bataklığın ‘öz’ü! 007 yılından bu yana Türkiye’yi sarsan devletin ve toplumun bütün dengelerini etkileyen davaların kudretli, zırhlı Mercedes’li başbakan destekli savcısı Zekeriya Öz, şimdi kanun kaçağı! Tablo, AKP’nin Türkiye’yi sürüklediği bataklığın özetidir. Zekeriya Öz, İstanbul Beşiktaş’taki makamında haftada bir dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yüz yüze görüşerek Balyoz’dan Ergenekon’a pek çok davayı yürüttü. Aslında bunlara dava demekte doğru bir tanım değil. Zira, kurgulanmış, çerçevesi her an değişebilen bir dizi hukuksuzluklar serisinin toplamıydı. Öz, sorguladığı kişilere odasındaki eşyalardan daha değersiz bir varlık gibi bakarak akıl almaz sorular yöneltiyordu. Günlük yaşam biçiminiz, Türkiye’nin neredeyse yüzde 80’inin tanıdığı bir kişiyi tanıyıp tanımadığınız, ailenizle yaptığınız telefon görüşmelerinin içeriği... Her şey ama her şey buna dahildi. Sorularını bir suçu ortaya çıkarmaya yönelik değil, verdiği kararın altını doldurmaya yönelik soruyordu. Bu konularda sadece bu satırların yazarı değil onlarca kişinin söyleyeceği vardır. HHH Öz’le hükümetin arası 2013 sonundan itibaren açıldı. Daha doğru anlatımla hükümet koalisyonunun AKP kanadıyla yollar ayrıldı. İşin içine parti paralel tartışması girdi. O güne dek Erdoğan’ın pek çok grup toplantısında övgüler düzdüğü, demokrasi kahramanı ilan ettiği Öz gitmiş, yerine darbeci kumpasçı Öz gelmişti. Bir başka deyişle Öz yıllarca yürütmede bir parçası olduğu kumpasların ortasına düşmüştü. Aslında konunun bu yanı hâlâ net değil. Şimdi kaçak olan Öz yapacağı açıklamalarla yakın geçmişi aydınlatabilir. Aydınlatmasa bile tartışmayı daha renkli hale getirebilir. Öz’e bir çağrımız var: Öz, içinde zerre kadar vicdan kaldıysa bu kurguların nasıl oluştuğunu kamuoyuyla paylaşabilir. Gerçi delillerin nasıl üretildiği başından beri biliniyordu ama en azından şu konuların biraz daha netleşmesini sağlayabilir: O iddianameler gerçekte nerede yazıldı? Davaların sınırları nasıl genişletilip daraltıldı? Kişileri suçlarken can alıcı yerinden vurma sanatını kimler gösterdi? HHH AKP’nin Türkiye’ye verdiği zararda sıralama yaparken birinciliği neyin alacağını söylemek elbette zor. Bütün dünyada itibarımızın sıfırlandığı dış politika mı? Üretimsizleşen ekonomi mi? Patlayan işsizlik mi? Hortlayan terör mü? Her yeri saran hukuksuzluk mu? Adaletin, terazi olmaktan çıkarılıp, silah haline getirilmesi mi? Birinciliği hukuk kıyımına vermek gerekiyor. Zira devlet, hukuk zeminine oturmazsa ekonomiden dış politikaya kadar her şey bozulur. Zekeriya Öz, işte bu hukuk bataklığının, sözcüğün tam anlamıyla özüydü. Ama elbette tek başına değildi. Onu o bataklığın en derin yeri haline getirenler hâlâ iktidarlarını sürdürüyorlar. Üstelik 7 Haziran’da oluşan halk iradesini hiçe sayarak. Zekeriya Öz, hakkındaki yakalama kararının ilan edilmesine ramak kala Ermenistan’a kaçtı. Yakın geçmişte yıllarca süren tutukluluklarda Öz ve benzeri savcılar hep şu cümleyi kullandılar: “Yurtdışına kaçma ihtimali bulunduğundan tutukluluğun devamına...” Demekki, haktan, hukuktan, ülkeden kaçmak hep içlerinde varmış! 2 R Köşkün içerisi lüks mobilyalarla döşenmiş. lirten TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, yürütmenin durdurulması için dava açtı. İstanbul 2. İdare Mahkemesi 2008 tarihinde, plan değişikliğinin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve hukuka aykırı olduğunu belirterek yürütmeyi durdurma kararı aldı. Mahkeme kararının ardından yeni bir plan hazırlayan Boğaziçi İmar Müdürlüğü yeni planı İBB Meclisi’ne 2011’de onaylattı. Yeni planlarda “Fatih Anıt Alanı” çıkarılarak 37 ada 1 parselin bir kısmı ile 12 parsellerin tamamı yeşil alan olarak düzenlendi. 1 parselin diğer kısmı ve 2 parsel de sosyal donatı alanı olarak belirlendi. 13 parsel ise “Mezarlık alanı”na alınarak “Tarihi Nafi Baba Mezarlığı korunacaktır” notu eklendi. Zorlu’nun köşk oyunu mahkeme sürecinin ardından başladı. Mahkeme kararının ar ‘Tescilli ve havuzlu’ dından Zorlu, arazisinde tescilli eser kalıntısı olduğu gerekçesiyle Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu’na başvurdu. Kurul başvurunun ardından tarihi eser kalıntısı olduğu kararını verdi ve tescilli eser planlara işlendi. Yeni planlarda “Parsellerdeki korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilli bina ve bina grupları kulüp, müze, sanat galerisi ve benzeri kamuya açık kullanımlar vermek koşuluyla Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın uygun bulması ve Koruma Bölge Kurulu Kararıyla mülkiyet sahiplerince restore ettirilerek kullanılır veya kullandırılır” notunun düşülmesi dikkat çekti. Söz konusu araziye 2011 tarihinde Zorlu, havuzlu köşk inşa ettirerek çevresini de yasalara aykırı bir şekilde yaklaşık 2 metrelik duvarlarla ördürdü. Geçtiğimiz haftalarda biten köşk inşaatının aşamaları “Google Earth” de yansımış. 2007’de yeşil alan değişikliği ile yolu açan İBB. Yeşil alandan önce de burası imar planlarında ahırlı bahçe olarak görünüyordu.” Yeni planlarda bahsedilen sosyal donatı alanlarına da Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın uygun bulması halinde kamuya açık kullanımlar vermek şartıyla lokanta, büfe, kulüp gibi yapılar inşa edilebilecek. İBB Belediyesi söz konusu planla ilgili ilk adımı da geçen hafta 25 yıldır bölgede hizmet veren ruhsatlı Doğa Tepe adlı içkili işletmeyi boşaltarak attı ve yaklaşık 74 kişinin işsiz kaldığı belirtildi. Hiçbir gerekçe göstermeden gerçekleştirilen tahliyenin ardından Doğatepe yetkilileri mahkemeye başvurarak durdurma kararı aldı. Öte yandan bir hafta önce Ahmet Nazif Zorlu’ya yolladığımız sorularımıza karşılık bir cevap verilmedi. l İSTANBUL ‘Zorlu’ya zor değil’ 74 kişi işsiz kaldı Jandarmalar geliyor kalkın gidelim... bir yudum suya muhtaç kalmışız. Dağlara bayırlara saklanmışız. Konmuşuz bu topraklara... Hokümata aşar vermişiz, hokümata vergi vermişiz... Asker vermişiz... Hokümat nüfusumuzu kaydetmiş kütüklerine... Kafa kâğıtları vermiş bizlere. Canlar vermişiz muharebelerde. Şehitler vermişiz. Memlekette şükür demukrasi var, yüca Meclisanlar var... Yüce meclisanlar anayasayı tasdiklemişler, yüca kanun, din, mezhep, kadın, erkek, ibadet, inançlar, serbet... Tüm Türk vatandaşı eşittir demiş oğul, artık ayrılık gayrılık yok. Alevisi, Sünnisi, hepiciği bizim vatandaşız demiş. İncecik’in mıhtarı, hokümatı mamırı, icracının yanında, emirler veriyor... Yıkın gardaşlar, yıkın ehli sünnet... Yıkın... Ha babam ha... O yirmiş beş yıkıcı var ya, oldu iki yüz oğul, oldu iki yüz! Tuzumuza, gübre yağımıza biber karışıyor! Minderlerimiz yırtılıp yünler unlarımıza, yağımıza harman ediliyor... Bağırıyoruz... Cam çerçeve taşlanıyor. Çoluk çocuk.... Kumandarı üsteğmen, o babayiğit, o gencecik oğul ağlamaklı... Kumandar İbrahim bizi teselli eder, ağlamayın anam der, ağlamayın bacım der, ağlamayın gardaşlar. Kanun, nizam bu... Hâkim böyle karar vermiş. Hakkını vermiş... Olur... Dedik, a adil kumandar... Şu hale bak... Hokümata kim karşı durur? Kanuna nizama kim karşı çıkar? Adalete kim olmaz der? Demez helbet... Emme ilam der ki, şu beş ev yıkılacak şu beş dahi boşaltılacak mezra üzerindeki. Halbukim görüyon tüm evlerimizi toz ederler... İlamda var mı ununa tezek katın diye? İlamda var mı kızlarımızın çeyiz sandığını kırın diye? İlamda var mı yağımıza biber katın diye? İlamda var mı peynirimize gübre basın diye? O babayiğit, o gencecik kumandan candarma İbrahim, mamırı hokümatı icracıya dedi ki, bu nasıl iş efendi? İlamda beş ev diyor. İcracı, mesuliyet bana raci hepsi yıkılacak o kadar. O gencecik o baba yiğit kumandarı candarma ta merkezi hokümat. Angara’dan gelmiş Maraş’tan geçip doğuya eşkıya takibine gidermiş. Gidermiş ki tam teçhizat. Bir başçavuş vardı kumandan üsteğmenin yaveri. Koşarak geldi... Selama durdu. Kumandarım, kumandarım dedi, yağma başladı. Bu kanunsuz iştir gel gör hali. Bu zulümdür kumandarım. Eşyalar çalınıyor. Köylüler tüm saldırdı evlere yağma başladı. Kumandar koştu, düdüğü çaldı... Durun dedi durun. Herkes olduğu yerde kalsın. Kıpırdayanı vururum... dedi ki candarmalara herkesin üstünü arayın... Candarmalar aradı efendi... Altınlarımız, mintanlarımız, para keselerimiz nakışlı, at gemlerimiz çıkmaya başladı. O gencecik o babayiğit kumandar İbrahim, dedi ki, icracı bey bu böyle olmaz... Yağma yapmaya gelmedik buraya... Böyle tatbik olmaz. Ben müsaade edemem buna... Ben Ankara’dan kanunsuzluk yapmaya gelmedim. Böyle dedi de tuttu zaptını... İmzalattı tüm vatandaşlara... İcracı kafa tutacak oldu. Derken cipe binip kaçtı. Yağma malları bir zabıtla teslim aldı o babayiğit o gencecik kumandar. Teselli etti bizi, döndüler şehre... Yıkıntılarımız üzerine taplaşıp ağladık oğul, ağladık can ağladık efendim, tabibim gül yüzlüm... Allah... Muhammet Mustafa... Ali... Gördü halimizi perişan. Yetiştiler... Fikret Otyam 3 O başçavuş ağlamaklı “Öldüğüme asla gam yemem beyler Zalim düşman üstümü Evlerinin yıkıntıları üzerinde kara kara düşünerek oturan köylüler. ze mert olur Dadaloğlu” erken can, derken dost... Böyle bir sabahtı... Güneş Başpınar’ın tepesinden çıkarken bir uğultu geldi yazıdan... Candarmalar... Müfrezedeki ordu gimi. Ardından bayır aşağı İncecikliler... Ellerinde kazmalar kürekler... Kaldıgaç demirler... Saban direkleri. Çoluk çocuk, kadın erkek seyirci. Hepiciği sevinçli, yüzlerinden güller akıyor. Candarmaların yanında mamırı hokümatı icracı. Elinde ilam altında cip... Yanında kumandanları dahil, baş efendiler, çavuşları dahil kırk beş candarma. Tam takım... Tüfeğiyle, süngüsüyle, matrasıyla tam kırk beş candarma... Ya Allah, ya Muhammed, ya Ali... Gör halimizi gör. Durum böle böle... Gör, görün... Erkekler şu tarafa... Kadınlar şu tarafa... Çocuklar tepe ardına yallah! Dağıldık oğul her bir yana... Öbek öbek olduk. Kumandarları mülazimi sani, neydi yeni adı, Üsteğmen İbrahim gencecik babayiğit... Dedi ki karar var... Karşı durmayın. Hokümata, mahke Muhtar “D me kararına karşı durmak suçtur vatandaşlarım. Karar infaz edilecektir. Karşı durmayın. Peki dedik, hokümatın kararı karşısında hiç mi hiç diyeceğimiz yoktur kumandar oğul, ancak hokümatın dediğini yıkın, boşaltın. Hokümatı mamırı icracı yirmi beş İncecikli seçti yıkım için... Hepiciğinin elinde kazmalar kürekler... Başladılar yıkmaya. Amanın oğul, amanın kumandar, amanın babayiğit oğul... Bari eşyalarımızı boşaltak... Yağımızı, bulgurumuzu, lambamızı, sandığımızı alak... Yok dedi mamırı hokümat icracı yok olmaz, devam yıkıma... Feryatlar, figanlar, arşı alaya çıkıyor. Ağıtlar dağları, taşları inletiyor kuşlar kaçışıyor gök denizde. Kuşlar kaçışıyor... Yıkın diyorlar yıkın... Alevinin evini yıkın. Her kim ki bir taş düşürürse yeri cennetlik... Yıkın Alevinin evini yıkın. Yıkın ehli sünnet. Yıkın din kardaşları. Ha babam ha. Ha yavrı ha, yıkın... Yıkın... Yıkın Seçtiler ha... Ya Allah... Ya Muhammet... Kuvvet ha... Vurun kazmayı... Ha babam ha... Biz ise feryat figan içinde: Biz ise ağlamaklı, seller gibi!.. Yıllardır bu toprak üzerindeyiz oğul, yıllardır bu topraklar üzerindeyiz can... Yıllardan beri... Dedelerimiz oturmuş bu topraklarda. Evler kurmuşlar bağlar bahçeler yapmışlar. Hayvanlarımız yayılmış... Etini, sütünü, yününü almışız, almışız da giysiler yapmışız. Ekip biçmişiz bu toprakları dost, ekip biçmişiz. Mahkemelere düşmüşüz zaman gelmiş. Fermanlar, ilamlar almışız bizimdir diye. Seksen yıla yakın can kazanıp can vermişiz bu topraklarda. Ölülerimizi gömmüşüz bu topraklara. Halk Fırkası Mustafa’yı bilmişiz bizi bilen, bize adam muamelesi eden... Mustafa Kemal Paşa’yı görüp bilmişiz. Sandığına irey atmışız yıllar yılı. Bilmemişiz başka fırka. On yıl eziyeti bağrımızda görmüşüz. Muhammet, Ali’ye ikrar vermişiz. Horasan’dan kalkıp gelmişiz. Kılıçtan geçmişiz, Kiler kıyağı mahkemeye takıldı artal, Yukarı Mahallesi’nde eski AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in ortağı olduğu Kiler GYO tarafından park ve okul alanına inşaatı yapılan “Referans Kartal Tower Projesi”nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan imar planları için mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin CHP Meclis üyelerinin Bakanlık tarafından yapılan imar planlarına açtığı dava da İstanbul 2. İdare Mahkemesi planların kamu yararı ve hukuka aykırı olduğunun altını çizdi. Dava avukatı ve dönemin CHP’li Meclis üyesi Tuncer Özyavuz “Kamu yararı olmadığı çok açık. Malesef ki yargılama süresi uzun sürüyor. İnşaat bayağa ilerliyor” dedi. Proje kapsamında park alanına 382 konut ve 6 dükkândan oluşan 2 gökdelen inşa ediliyor. l İSTANBUL K Yarın : 1 5 gün sonra idi dost... 1 5 gün sonra... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle