23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 13 Ağustos 2015 yorum TASARIM: İLKNUR FİLİz 18 Çılgın realite ve RTE – AKP koalisyonu A Akp’nin yaptığını Aşil bile yapmadı efreti o kadar büyüktür ki Aşil’in (Akhilleus) Hektor’un ölüsünü toz toprak içerisinde sürükleyerek Troya surlarının etrafında dolaştırır tam yedi kez. Yarı tanrı Aşil, M.Ö. 12. yüzyılda Akhalılar ile Troyalılar arasından tam 10 yıl süren savaşın sonunda öldürmüştür Troya Prensi Hektor’u. Tanrılar çok kızmıştı. Çünkü Aşil, Hektor’un cenazesini inançlarına uygun bir törenle gömmek isteyen Troyalılara vermiyordu. Ta ki Hektor’un babası Troya Kralı Priamos gizlice gidip Aşil’le konuşuncaya kadar: “Tanrısal Akhilleus getir aklına babanı! Şimdi olmalı o da benim yaşımda, varmıştır uğursuz ihtiyarlığın eşiğine. Belki çevresinde komşular üzer onu, belayı savacak kimsesi yoktur yanında. Ama duyar hiç olmazsa yaşadığını senin, gün boyunca sevinir gönlünde, oğlum dönecek Troya’dan, göreceğim onu, der.” İşte bu sözler acımasız Aşil’in kalbini yumuşatır. Gözlerinden yaşlar boşanırken Priamos’un elinden tutup avutur. Hektor’un ölüsünü kendi eliyle yıkayıp hazırladıktan sonra babasına verir Aşil. Priamos acısına rağmen sevinç içinde alıp götürürken oğlunun ölüsünü, cenaze töreni için 9 gün süre ister Aşil’den. 10. gün oğluna veda ettikten sonra savaş yeniden başlar. M.S. 20. yüzyılda, yani bundan tam 100 yıl önce, aynı topraklarda başka bir savaş vardır. Gelibolu’da Osmanlı ile itilaf devletleri savaşıyordu bu kez. Savaş olanca acımasızlığıyla sürerken iki taraf da kayıplar vermişti. Ortalıkta çürüyen cesetlerin ağır kokusu duyulmaya başlamıştı. 24 Mayıs 1915 günü taraflar ölülerini gömmek için saat 07.00 ile 16.30 arasında ateşkes yapmaya karar verdi. Birbirlerine eşlik ederek ölülerini gömdüler. Sonra kaldıkları yerden savaşmaya devam ettiler. Savaşlardan bolca nasiplenmiş bu kentin yani Çanakkale’nin bu yıl düzenlenen 52. Uluslararası “Troia Festivali”nin teması “Birlikte yaşamak”tı. Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, savaşa karşı “İnadına barış” çağrısı yaparken ülkenin doğusunda bir ilde Şanlıurfa Suruç’ta 20 aile çocuklarının ölüsünü almak için tam 8 gündür sınırda bekliyordu. Kobane’de IŞİD’e karşı savaşırken ölmüştü oğulları, kızları. Tek istekleri vardı: Çocuklarına inançlarına uygun bir cenaze töreni yapmak. Ama onların ne gözyaşları ne de feryatları AKP’nin kalbini yumuşatmaya yetmemişti. Tüm girişimleri “Başbakanın kesin talimatı ve Bakanlar Kurulu kararı nedeniyle cenazeler verilmeyecek”ten öteye gitmedi. Kobane’de morg ve soğutma sistemi de yeterli değildi. Sıcakta daha fazla bekletilemeyen cenazeler mecburen sınırın karşı tarafında gömüldü. Acılı anne ve babalar taziye evlerini, çadırlarını kurmak için memleketlerine geri döndü. Onlarla birlikte bekleyen HDP milletvekili İbrahim Ayhan, kendilerine ne söz konusu Bakanlar Kurulu kararının ne de herhangi bir yazılı belgenin gösterilmediğini söylüyor: “Bu tamamen keyfi ve siyasi bir karar. Cenazeler üzerinden siyaset devşiriliyor” diyor İbrahim Ayhan: “Bir anlamda, niye IŞİD’le savaşıyorsunuz deniyor. Sonuçta bu insanlar IŞİD’le savaşırken öldü.” Aileler döndü ama çocuklarının cenazelerini almak için demokratik ve meşru yollardan haklarını aramaya devam edecekler. 3 bin yıl önce Troya’da yaşananlar insanlık utancı olarak anılmayacak, 100 yıl önce Gelibolu’da yaşananlardan da insanlık utanmayacak. Ama bugün Mürşitpınar Sınır Kapısı’nda yaşananlar AKP iktidarının insanlık utancı olarak tarihe yazılacak. N vam! 1150 odanın arkasında da ülkenin en büyük kütüphanesini yaptırıyormuş.. “24 saat açık olacak” diyor. Otogar işkembecisi gibi.. Her ay, sabitlediği 45 yurtdışı trafiğinin yol açtığı saat farkı stresi yüzünden kimi geceler uykusu kaçıyormuş. Her şerde, bir hayır. Kütüphane sayesinde hayatının siftahını yapar.. Gider bir kitap alır okur. Dileriz eline Kuranıkerim denk gelsin: “Allah israf edenleri sevmez!” (Araf Suresi 31. Ayet) Allah’ın sevmediğini kullar sever mi? Tayyip Bey yine de deniyor. “2 bin kişilik ‘aşhane’yi” yakında hizmete sokacakmış. Doyurayım seni doyur beni! En büyük aşhane en büyük kütüphane!! Peki, en büyük tımarhane ne zaman? dını “Külliye” koydu. Halkın parasını kül etmeye tam gaz de Amerikalı yazar Philip Dick, tedbirli olmayı öneriyor: “Delirmek, bazen çılgın bir realiteye karşı verilecek en akıllı tepkidir!” diyor HHH Gün ve haftalar itibarıyla Türkiye’nin “Çılgın Realite”si ise şudur: AKP’nin “istikşafi” seansları ile CHP ile birlikte halka ninni söylendi. Oysa Tayyip Bey, el çabukluğuyla azınlık hükümetini çoktan kurdu. Kokusunun çıkması bir artık gün meselesi. Dün de kendisi açıkladı zaten: “45 günü esnetme yetkim yok!” Allah gözünü yetkilerle doldursun! Ama ne yazık ki gözün karnı yok. (Gözün karnının olmaması hayattaki en çılgın realitedir. Bunu bendeniz ayıptır söylemesi, bağımsız milletvekili iken özel ve gizli bir buluşmada Tayyip Bey’in her bir şeyi di ye bilinen hemşerim Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a da hatırlatmıştım. Bir fırsat olur ve denk düşerse bu sütunda size de anlatırım.) HHH RTE – AKP Azınlık Hükümetine gelince.. Davutoğlu istifasını verdi mi verdi. Yerine kimi görevlendirdi: Davutoğlu’nu! Koalisyonlarda kural şu: Başbakan bir partiden ise Meclis Başkanı öteki taraftandır. Nitekim öyle de oldu. RTE kendi seçtiği “özel vekili”ni getirip TBMM Başkanlığı’na tanahmet@gmail.com oturttu. ya bırakılan ıstakoz misali siyaBöylece sonucu besi ortam, RTE AKP azınlık hüwww.ahmettan.com lirleyecek anayasal pekümeti ile kasımaralık veya ilknaltıyı atma hakkını tek bahardaki bir seçime doğru, başına elde etti! aheste aheste revan oldu bile. Dün de anlamayanHHH lar anlasın diye bi daha Son 40 yılın koalisyonlarını izaçıkladı: lemiş ve kayıtlarını tutmuş olan “Meclis Başkanı ile TBMM eski Genel Sekreteri İbgörüşür erken seçirahim Araç hayretler içinde dime karar veririm!” (Dayor ki: “Bugüne kadarki koaha önce ‘Meclis Başlisyonlarda ortakların bu kadar kanımla’ demişti. Ayıp olur diye uzun süre görüşme yaptığı vabu defa düzeltti.) ki değildir!” HHH HHH Oysa kararı çoktan vermişti. Evet, amaç anlaşmak olsayBunu da Çin ile Endonezya dı, belirtileri çoktan görülürdü. arasında uçakta gazetecilerine Oysa durum Davutoğlu’nun ilk açıklamıştı: gün ağzından çıkan “istikşafi” “Seçime götürmek kaydıysözcüğüne uygun bir manzala bir azınlık hükümeti pekâlâ ra sergiliyor. Bu sözcük malum, mümkündür. Kendisine görev “keşif” ile “yoklamak” ile ilgili. verilen bir partiye diğer bir parDavutoğlu aslında CHP liderine tinin veya partilerin dışarıdan değil, Cumhurbaşkanı’na yokdestek vermesi suretiyle oluştu lama çekiyor. rulacak bir azınlık hükümeti ülAma nafile! keyi seçime götürebilir.” HDP lideri Kandil karşısında Haftalar itibarıyla nitekim gö ne kadar bağımsız ise AKP türüyor da. lideri de Beştepe karşısında o Yavaşça ısıtılıp kaynamakadar bağımsızdır! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr alın teslim edilmesi ya da hizmetin yapılmasından sonra fatura düzenleniyor. Faturada hesaplanan KDV’nin, normal şartlarda, mal veya hizmet bedeli ile birlikte tahsil edilmesi gerekir. Ancak ticari hayatta tahsilat her zaman peşin yapılamıyor. Uzun vadeler, ekonomik krizle birlikte ödeme sıkıntısı yaşayan alıcılar. Sonuç, tahsil edilemeyen mal ve hizmet bedeli ve tahsil edilemeyen KDV. Ama tahsilatı yapılamayan faturanın KDV’si hesaplandı ve beyan edildi. Doğal olarak mükellefin artık KDV borcu var. Alıcıdan tahsil edemediği KDV borcu. Vergi Dairesi’nin eli güçlü, bu vergi öyle ya da böyle tahsil edilecek. Cebri tahsil yöntemleri kullanılacak. Mükellefin banka hesaplarına ve diğer mal varlıklarına haciz konulacak. Mükellef derdini anlatmaya çalışacak, mal ve hizmet bedelinin yanı sıra KDV’nin de alıcıdan tahsil edilemediğini anlatacak. Hatta vergi borcundan kurtulmak için KDV’nin takside bağlanmasını ve bu şekilde ödemeyi talep edecek. Ancak Vergi Dairesi hacizleri kaldırmadığı gibi, taksitlendirmeyi dahi kabul etmeyecek. Çünkü mevcut düzenlemelere göre KDV borcu tecil edilemez, yani taksitlendirilemez. Bunun mantığı şu: Çünkü normal şartlarda KDV’nin alıcıdan tahsil edilmiş olması gerekiyor. Dolayısıyla alıcıdan tahsil edilen KDV’nin devlete ödenmesi geciktirilemez. Yani devlet mükellefi bu anlamda finanse edemez. Alıcıdan tahsil edilen KDV açısından bu mantık doğru. Ancak yukarıda açıkladığımız gerekçelerle müşteriden tahsil edilemeyen KDV için bu mantığın doğru olması mümkün değil. Devlet, mükelleflerinden tahsil edemedikleri KDV’yi zorla talep ederek aslında kendini finanse ettirmiş oluyor. Müşteriden tahsil edilmeyen KDV için mükelleflere tanınan tek hak, bu tutarın şüpheli alacak sayılıp gider yazılması. Bunun için de dava veya icraya başvurulmuş olması gerekiyor. Bu yöntemle tahsil edilmeyip devlete zorla ödenen KDV’nin kurumlar vergisi mükelleflerinde yüzde 20’si devlete ödenmemiş oluyor. KDV oranını yüzde 18 kabul edersek, müşteriden tahsil edilemeyen 18 lira gider yazılıyor. Bu durumda (18 x yüzde 20 =) 3.6 TL devlete ödenmiyor. Geri kalan 14.4 TL müşterilerden tahsil edilememesine rağmen devlete ödeniyor. Yani devlet kendisine 14.4 TL finansman yaratmış oluyor. Durum bu kadar net ve açık. Müşterilerden tahsil edilemeyen KDV’nin, devlet tarafından zorla ödettirilmesi her şeyden önce eşyanın tabiatına aykırı. Bu sorundan kurtulmanın tek yol tahsil edilemeyen KDV’nin gider yazılması yerine, indirilecek KDV olarak dikkate alınmasının sağlanması. Açılan dava sonunda ya da icra takibi sonunda müşterilerden KDV tahsil edilirse, tahsil edilen tutar, hesaplanan KDV olarak yeniden beyan edilebilir. Bu sorun serbest meslek kazancı elde edenlerde çok daha belirgin ve aşikâr. Makbuz düzenleme zorunluluğu tahsilata bağlanmış. Gelirin elde edilmesi tahsilata bağlanmış. Ancak gelin görün ki KDV, hizmetin yapılmasına bağlanmış. Bu mantıkla, devlet resmen kendini serbest meslek erbabına finanse ettirmektedir. Vergi Daireleri tahsil edilemeyen KDV’nin peşine düşerek zaten zor durumda olan mükellefleri daha da zor duruma sokmaktalar. Bütün gelir unsurlarında ve bütün mükellefiyet çeşitlerinde müşterilerden tahsil edilemeyen KDV’nin devlet tarafından zorla tahsil edilmesini anlamak mümkün değil. Zorla tahsil edilen vergi: KDV M Devlet finansı! HARBİ SEMİH POROY 13 AĞUSTOS 2015 SAYI: 32817 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Kimi atalım balondan? ngiltere’de öğrencilere tartışma tekniklerini öğretmek için “Balon Münazarası” yaptırılır: Bir yolcu balonunun yalpaladığı varsayılır. Yükü hafifletilmezse düşecektir. Yolculardan biri balondan atılmalıdır. Yolcuları temsil eden öğrenciler neden atılmamaları gerektiğini anlatırlar. Sınıfta oylama yapılır, atılacak kimse seçilir. Düşünün: Kapadokya’da yolcu gezdiren balonlardan biri, birden patlayan fırtınada yalpalamaktadır. Düşecek ya da sivri tepelerden birine çarpacaktır. Yolcular yani Başkan, Yalaka, Merdo ve Müteahhit (= yüklenici) neden atlamamaları gerektiğini anlatırlar: “Başkan” diye anılan yolcu, “Merdo” der, “sen atla!” Nalları göge dikile. Heyvan! Bu kadar küfür neden? Çünkü bugün moralim eksiktir. Bu durumda etlasem hayir gelmez. Sen atla, hayır sonradan gelir. Öyleyse önce seni bir güzel öpeyim de sonra etlayim. Vazgeçtim, vazgeçtim, atlama! Temam. En iyisi bu müteahhit etlasin! Müteahhit: Ekonominin lokomotifi inşattır. Towerlerimi, yollarımı Başkan sayesinde yüklendim; İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar İ Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.24 04.13 04.42 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.04 13.1 6 17.04 05.51 13.01 16.48 06.17 13.23 17.09 Akşam 20.16 19.58 20.18 Yatsı 21.47 21.28 21.44 bitirmeden gidersem zarar görenlerden gelecek beddualar sizi vurur! Merdo: Öyleyse Başkan etlasin! Müteahhit, Merdo’ya hak verir: Başkan atlasın öyleyse. Karar, Başkan’a açıklanır: Efendim, anketörleriniz yeniden yanıldı. Kutlarız; bu seçimi de siz kazandınız. Buyrun atlayın. Yolunuz açık olsun. Başkan: Niye atlayacakmışım? Atlamamı isteyen terörist, Gezici, parallelcidir. Siz hangi lobidensiniz? Yalaka: Ona dokunmak ibadettir. Bu mübarek adamı atmayın; beni atın! Olur ama biz günaha girmek istemeyiz. En iyisi siz kendiniz atlayın. Başkan: Doğru. Sen önce git zemini yokla. Uygun ise arkandan ben de gelirim. Yalaka: Önce bir istişare toplantısı yapalım. Araya bayram giriyor. Alınan kararları 7 gün sonra size bildirelim. Son rötuşlar yapılınca da hemen atlayayım! Başkan: Ben sizi çok severim, bırakıp gitmeye kıyamam. Çünkü gidersem hepiniz mümin değil tinerci olursunuz. Sonra bu ülkeyi yönetmek dünyanın en güç işidir. Sizi bu zahmetten kurtardığım için de bana minnettar olmalısınız. Müteahhit: Ağam istersen ceketini ver tutayım; cüzdanını da emanete alalım. Hafifler, rahat atlar, şöyle güzel bir yere konarsın. Bu sırada balon havada dönmekte, lunapark salıncakları gibi takla atıp sallanmaktadır. Hepsi göz kırpışır, sonra Başkan’ı tuttukları gibi aşağı atarlar. Başkan’ın arkasından en kötü konuşan tabii Yalaka olur. HHH Balon tartışmaları aslında bize de yarar: Ekonomi balonunun yakında patlayacağı söylendiğine göre, o zaman ne yapacağımızı önceden tasarlasak fena mı olur? İndirilecek KDV! C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle