12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 8 Temmuz 2015 6 bin araç nerede? Gümrük Bakanlığı’na göre Türkiye’de Suriye plakalı araç sayısı 14 bin 293 iken Emniyet’e göre 8 bin 90. Bu durumda 6 bin 203 Suriye plakalı aracın nerede olduğu merak konusu... ALİCAN ULUDAĞ haber 7 ümrük ve Ticaret Bakanlığı kayıtlarına göre Türkiye’de 14 bin 293 Suriye plakalı araç bulunuyor. Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü’ne kayıtlı Suriye plakalı araç sayısıysa 8 bin 90’da kaldı. Bu durumda 6 bin 203 araç kayıp... Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle Türkiye’de 1 milyon 762 bin 582 sığınmacı barınıyor. Bunların yaklaşık 1.5 milyonu 10 ilde oluşturulan barınma merkezlerinde kalıyor. Geri G kalanlarsa çeşitli kentlerde kendi imkânlarıyla hayata tutunmaya çalışıyor. Suriyeli sığınmacılar, yanlarında kişisel eşyalarının yanı sıra araçlarını da getirdi. Bu araçların kontrolü güvenlik açısından önem taşıyor. Özellikle herhangi bir suça karışmaması veya bombalı saldırı gibi olaylarda kullanılmaması için bu araçların kayıtları yapılıyor. İçişleri Bakanlığı, Suriye plakalı araçlara geçici Türk plakası zorunluluğu getirdi. Ancak bu noktada Suriye plaka Plaka zorunluluğu lı araçların sayısı konusunda çelişkili rakamlar ortaya çıktı. Cumhuriyet’in ulaştığı bilgiye göre 17 Haziran itibarıyla Emniyet’te 8 bin 90 Suriye plakalı araç tescil edildi. Bunlardan 7 bin 821’i otomobil, 237’si kamyonet, 20’si minibüs, 5’i motosiklet, 3’ü kamyon, 4’ü ise otobüs... Bu araçlar 45 ile dağılmış durumda. En çok Suriye plakalı araç Hatay ve Gaziantep’te bulunuyor. Hatay’da 2 bin 292, Gaziantep’te 1739 Suriye plakalı araç tescil edildi. Ancak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı kayıtlarına göre Türkiye’de 14 bin 293 Suri ye plakalı araç bulunuyor. Bu durum, 6 bin 203 aracın kayıt altına alınmadığını gösteriyor. lANKARA Hasta tutuklulara özgürlük kampanyasına 300 imza 00’ü aşkın aydın, sanatçı, yazar ve akademisyen cezaevlerinde bulunan hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkat çekmek ortak bir çağrı metnine imza attı. Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi öncülüğünde yapılan çağrıyı imzalayanlar “Bu ayıpla daha fazla yaşamayalım” dedi. Çağrıda hasta tuttuklular soru İsmail Beşikçi Cengiz Aktar nunun Türkiye için yıllardır kainsanın cezaevlerinden zamanınnayan bir yara olduğu belirtileda tahliye edilmedikleri için yarek, “AKP Devleti hasta tutsakşamını yitirdiğini belirtilen çağları rehin olarak tutmakta ve rıda, halen 300’ü ağır bine yakın onları yüz kızartıcı bir hasta insanın cezaevinde tutultavırla pazarlık koduğu ifade edildi. nusu yapmakTürkiye’de başta İHD oltadır” denildi. mak üzere, “Demokratik KitSon 13 yılda le Örgütleri” ile “Sivil Toplum 2 bin 300 Örgütleri”nin bu konuda eylemBaskın Oran 3 ler yaptığının belirtildiği çağrıda, “Bu ayıpla daha fazla yaşamayalım. Bu duruma seyirci kalmayalım” ifadeleri kullanıldı. Çağrı metnine imza atanlar şöyle: İsmail Beşikçi, Aydın Engin, Ayhan Bilgen, Cengiz Aktar, Fikret Başkaya, Sibel Özbudun, Oya Baydar, Baskın Oran, Korkut Boratav, Pınar Aydınlar, Mahir Günşiray, Şebnem Korur Ficancı, Büşra Ersanlı, Fusun Erdoğan, Gün Zileli, Ragıb Zarakolu, Yücel Demirer, Haydar Doğan, Erdal Doğan, Günay Aslan, Şebnem Korur Fincancı, Temel Demirer, Şükrü Erbaş, Mustafa Peköz, İsmail Erdoğan, Ercan Kanar, Rana Gürbüz, Ayla Kutlu, HDP Milletvekilleri Ayhan Bilgen ve Beyza Üstün... l İSTANBUL/Cumhuriyet YRİZA’nın Avrupa kodamanlarının planlarını bozduğu bir gerçek. Bunu SYRİZA’nın soldaki yerini, neoliberalizmin kendisine açtığı ve sürekli burnunu sürtmek için kullandığı alanda oynamayı kabul etmesinden bağımsız söylüyorum. AB’nin keskin dişli politikacılarının bir adım geri çekileceklerini ama vazgeçmeyeceklerini göreceğiz. Onların, bırakın yakın gelecekte karşılarına çıkması muhtemel gerçek devrimci partileri, SYRİZA türünden reformist partilere bile tahammülleri yoktur. Çok açık bir nedenle öyledir; yaşadıkları küresel krizin siyasi bir nitelik kazanmasını, devrimci isyanlara yol açmasını istemiyorlar. Ama ufukta böyle isyanlar var. HHH Üstelik bu isyanları yöneten siyasetler de sisteme itiraz etmeyen cinstendir. Peki, öyleyse bu denetlenebilir partilerden neden korkuyor kapitalist sistemin siyasetçileri? Evet, bu siyasi partilerin çizgiyi aşmamaları sağlanabilir, ama sokaktaki, referandum sandığındaki halk nasıl denetlenecek? Yunanistan’da, İtalya’da, Portekiz’de, İspanya’da halkın itirazları onlar adına konuşan partilerden, hareketlerden daha öndedir; talepler daha radikaldir, daha devrimcidir. AB liderlerinin SYRİZA ve benzerlerinin arkasındaki gerçek gücü gördükleri, o nedenle telaşlandıkları anlaşılıyor. HHH Bu nedenle SYRİZA türü partileri yakından izlemek, arkadaki gücün taşıdığı potansiyeli görmekte yarar var. Bir süredir bizim Korkunun Gerçek Nedeni S Gezi Hareketi ile ilgili uyutma, küçümseme eğiliminin, özellikle neoliberal kalemlerden gelen “geçti gitti, zaten de bir şey olmazdı” havasının arkasında bu bilinçaltının yattığı besbelli. Çünkü onlar da verili siyaset sahnesinde kendilerine yer açabileceklerini, siyasetin özneleri ile kurdukları korelasyonlar içinde yüksek politika yapabileceklerini düşünüyorlar. AKPCHPMHPHDP düz ya da çapraz ilişkileri onlar için yeterlidir. Arkadaki hoşnutsuzluğu, sokağı görmek bile istemiyorlar. HHH Bugünlerde İslamcı entelektüel boşluğunun keşfedilmesinin nedeni de budur. Bir tarihlerde “Medine Sözleşmesi”nden ileri gitmeyen bir İslamcı entel “uyanış” pek heyecan yaratmıştı. Şimdi de hayal kırıklığıyla “neden kendiniz olamıyorsunuz, neden Batı’ya öykünüyorsunuz” yazıklanması ile yazılar yazılıyor. Öykündükleri falan yoktur; yalnızca İbni Haldun, İbni Rüşd zamanlarının entelektüel havasının bir anakronizma olarak yinelenemeyeceği ortaya çıktı. Aradaki karanlık çağı bilenler böyle rüyalar görmüyorlar. Tam tersine terörist bağnazlığın hızla yayılmasının arkasını görmeye çalışıyorlar. HHH Ne yazık ki İslam âlemi umut vermiyor. DoğuBatı tartışmasının yeniden vücut bulmadığı, reformculara hayatın zindan edildiği ortada. İslamcı yazarların “Batılı” kelime ve kavramları kullanmalarının kınanacak bir yanı yok. Olsa olsa seçmeci davranabilir, sistemin dinle de bağdaşmayan kavramlarından uzak durabilirler. Her neyse; biz bize düşeni yapalım, düzenin değiştirilebileceğini, sistemin yıkılabileceğini gösterelim. Olabilir mi? Olabilir. Halkı, halk hareketlerini, örneğin Haziran’ı küçümsemekten vazgeçersek kuşkusuz... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle