09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 28 Temmuz 2015 EDİTÖR: ELİF TOKBAY Yargıtay’ın IŞİD hassasiyeti ALİCAN ULUDAĞ haber 11 argıtay’ın halen IŞİD’i silahlı terör örgütü olarak kabul etmediği ortaya çıktı. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Türkiye’nin IŞİD’in Suriye sınırındaki hedeflerini vurmadan ve ülke genelinde üyelerine operasyon yapmadan önce ilginç bir karar verdi. Daire, IŞİD’e katılıp Suriye’de savaşan ve döndüğü Gaziantep’te yakalanan Mısır vatandaşı Mahmoud Mahrous Shehavvy Elkasas’a IŞİD terör örgütü üyesi olmak suçundan verilen 6 yıl 3 aylık hapis cezasını bozdu. 16. Ceza Dairesi, geçen nisan ayında verdiği kararda, yerel mahkemeden “IŞİD’in terör örgütü ya da silah Y lı terör örgütü olduğunu gösterir; örgütün kuruluşu, kurucuları, lideri, amacı, stratejisi, eylemleri, Türkiye Cumhuriyeti kurum ve kuruluşlarına karşı, gerçekleştirdiği eylem ve faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesini” istedi. Dava dosyasına göre Mısır vatandaşı Mahmoud Mahrous Shehawy Elkasas, Suriye’de IŞİD saflarında savaşmak için 25 Mayıs 2013’te ülkesinden İstanbul Atatürk Havalimanı’na geldi. Buradan illegal yollardan Suriye’ye geçen Elkasas, örgütün eğitim kampına katıldı, silah ve patlayıcı maddelerin kullanımı konusunda eğitim aldı. IŞİD üyesi, 24 Eylül 2014 tarihinde yasadışı yollardan tekrar Türkiye’ye geçti. Bura dan bir araca binen zanlı, Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde trafikteyken yakalandı. nı, “eksik araştırmayla hüküm kurulması” gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, IŞİD’in Türkiye’ye karşı eylemMahkeme: IŞİD leri olup olmadığını sorması soru işareti yarattı. Oysa IŞİD, Türkiye’ye yönelik birterör örgütüdür Tutuklanan Elkasas, Gaziantep 3. Ağır çok eylem yaptı. 20 Mart 2014 tarihinde Niğde’nin Ulukışla ilçesinde ikisi güvenCeza Mahkemesi’ndeki yargılama sonulik görevlisi olmak üzere 3 kişinin öldürülcunda “IŞİD adlı silahlı terör örgütüne” mesi olayını IŞİD üyeleri gerçekleştirmişüye olmak suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Sanığın itirazı üzerine ti. IŞİD üyeleri, 11 Haziran 2014 tarihinde de Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nu dosya, Yargıtay’a geldi. Hükümetin geçen yıl sonunda çıkardığı yargı paketiyle işgal edip başkonsolos dahil 46’sı Türk olmak üzere 49 konsolos çalışanını rehin alyeniden şekillendirdiği ve terör suçlarına bakmakla görevlendirilen Yargıtay 16. mıştı. Konsolosluk çalışanları ancak 24 Eylül 2014 tarihinde serbest bırakılmışlardı. Ceza Dairesi, Mısırlı Elkasas’a IŞİD üyel ANKARA si olmak suçundan verilen hapis cezası Karanlık savaş süreci uruç’ta meydana gelen alçakça saldırının ardından Türkiye’nin içinde ve Suriye sınırında yaşanan gelişmeler birbirine karıştı. İçerideki tablo terörle mücadeleye siyasal güç savaşının da katıldığını gösteriyor. Bu ayrı bir yazı konusu. Bugün Türkiye Suriye sınırında yaşananların uluslararası boyutuna değinelim... Son birkaç gündür küresel politikalara yön veren ülkelerin liderleri art arda Türkiye’ye yönelik açıklamalar yapıyorlar. Rusya, Türkiye’nin IŞİD’le mücadelesine değinirken daha önce terör örgütüne verilen desteği anımsatıyor... Almanya, bölgedeki dengelerin açılım sürecini engellememesine vurgu yapıyor. “Tam müttefik” Amerika, PKK için temennilerde bulunuyor, silah bırakmasını istiyor... Salt bu tablo bile gerek Türkiye Suriye sınırında, gerekse Suriye’nin kuzeyinde yaşananların karanlık bir savaşa dönüştüğünü gösteriyor. Üstelik de bütün küresel aktörlerin farklı yerinden tuttuğu bir karanlık süreç. HHH İncirlik Üssü’nün Amerika’nın kullanımına açıldığı haberlerinin ardından dün de Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’den arındırılmış bir bölge oluşturulması yönünde Türkiye ile ABD’nin anlaştığı haberleri geldi. Son bir haftadaki gelişmelerle birlikte bu haberi yan yana koyunca ister istemez 1990’lı yılların başındaki Kuzey Irak haberlerini anımsadık! ABD’nin 1992’deki 1. Körfez Savaşı’nın devamında 36. paralelin kuzeyini uçuşa yasak bölge ilan etmesi, burada ayrı bir oluşumun önünü açmıştı. Bu uçuşa yasak bölgede İncirlik Üssü’nde konuşlanan Çekiç Güç’ün otoritesi vardı. Türkiye’nin de tartışmalı bir şekilde karar mekanizmalarında yer aldığı Çekiç Güç, Kuzey Irak’ta ayrı bir devlet oluşumunun da altyapısını kolaylaştırmıştı. Konuyu dağıtmadan bugüne gelirsek; şimdi de Suriye’nin kuzeyinde bir “Kuzey Suriye” olgusunun yerleşmesi söz konusu. Nasıl 1990’larda PKK terörünün alt edilmesi tartışmasına Kuzey Irak’ta Türkiye’yi olumsuz etkileyecek bir devlet oluşumu karıştıysa şimdi de benzer bir sürecin eşiğindeyiz. Yanılmayı yürekten diliyoruz, uzun süre başımızı ağrıtacak bir konumuz daha oldu! HHH Başta vurguladığımız gibi bugün Suriye sınırımızın uluslararası boyutunu sütuna yatırmakla devam edelim... 20. yüzyıl bir bakıma iki temel ayrımla değerlendirilebilir. İlk 50 yılı 1. ve 2. Dünya Savaşları’nın damgasını vurduğu sıcak savaş dönemiydi. İkinci yarısı ise uzun bir soğuk savaş sürecini içeriyor. Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından soğuk savaşın bitimi resmen ilan edildi. Zaten 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması soğuk savaşın bitiminin habercisiydi. Sovyetler kansız çöktü ama soğuk savaş kansız bitmedi. Bugün bile sonuçlarını yaşıyoruz. Hatta 1. ve 2. Dünya Savaşları’nın yarım kalan hesaplarıyla yüz yüzeyiz. 1990’ların ortasında okuduğumuz bir NATO raporunu anımsıyoruz; soğuk savaşın bitimiyle beraber dünyada 25 kriz bölgesi oluştu. Bunlardan 16’sı Türkiye’nin etrafındaydı. Kafkaslar’la Balkanlar arasında gidip gelen acılı hesaplaşmalar Türkiye’yi doğrudan etkiliyordu. Soğuk savaş döneminde Suriye, Moskova ile müttefikti, biz ise Batı’yla. Bu yüzden 900 kilometrelik sınırımızn 510 kilometresi mayınla döşenmişti. Şimdi mayınlar sınırımızda değil, bölgenin mezhep, din, ırk hatlarında! Yıllar önce bu gelişmeleri irdelerken şöyle demiştik: Soğuk ve sıcak savaş dönemlerinin ardından karanlık savaş dönemini yaşıyoruz! Bu gerçek Suriye ile devam ediyor. 20. yüzyıl boyunca etrafımızdaki tüm ülkelerin sınırları ve rejimleri en az bir kez değişti. Türkiye düşe kalka, kıra döke, sınırlarına dokundurtmadan bugüne geldi. Batı’nın anlamakta zorlandığı, Anadolu’nun derinliklerindeki birlikte yaşama gücü, Suriye sorununu da aşmamızı sağlayacak. S PKK ‘şimdilik’ savaşmak istemiyor. Devlet yeniden ‘barışı’ arayacak ANALİZ pıyorum. Her kesimden haber kaynağım var. Kaynaklarımdan biri Abdullah Öcalan ile görüşen “devlet yetkililerine” yakın bir isim. Barış süreciMurat u c nin kalıcılığı üzerine kon u b Sa nuşuyoruz. “İnişçıkışlar olacak, büyük sıkıntılar çıkacak ama olumlu sonuçlanacak. Görüşenler için, elini taşın altına koyanlar için de bu şart” diyor. “Görüşenler için niye şart?” diye soruyorum.. “Eğer olumsuz sonuçlanırsa devlet yetkilileri cezaevine, siyasetçiler Yüce Divan’a gider” diyor. Kaynağım, Öcalan’ın Anayasa Mahkemesi’ndeki bir başvurusu için bir “devletin bir grup yetkilisinin” çalıştığını anlatıyor. Aradan çok değil 15 ay geçiyor. Üstelik bu süreçte “Öcalan’ın silahsızlanma çağrısı yapmaya hazırlandığı Dolmabahçe Mutabakatı” bile var. Ve ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kurucusu olduğu partiye milliyetçi oyları kazandırmak için “kendi kurduğu masayı dağıtması”... Tam bir hafta önce Suruç’ta 32 gencin IŞİD tarafından öldürülmesiyle başlayan yeni süreç. Bu sürecin hemen ardından Urfa Ceylanpınar’da gencecik 2 polisin öldürülmesi. Polis cinayetini HPG’nin üstlenmesi. Ardından Türkiye jetlerinin Kuzey Irak’taki kampları vurması. AKP içinden kimi isimlerin HDP’nin kapatılabileceğini ima etmesi. Lice’de askeri konvoya saldırı, 2 askerin ölmesi. Yeniden ağlayan anaların, eşlerin, çocukların fotoğrafları. Son olarak önceki gün Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun süreçle ilgili söyledikleri: HDP “Her şey konuşulabilir” diyor, konuşsunlar. Gitsinler, kimle konuşurlarsa konuşsunlar, ister Kanhdil’le, ister orayla, “Çıkın bu ülkeden, silahlı gruplar buradan çıksın” desinler. Önce silahlar terk edilecek. Öcalan, normal bir mahkum olarak Türkiye’de avukatı ile yakınları ile görüşür. Ama bir siyasi heyetle görüşmesi için açık ve net şekilde o siyasî heyetin teröre karşı tutum almasını bekleriz. Açık ve net şekilde bütün silahların bırakılacağı ve silahlı grupların Türkiye’yi terk edeceği hususunda hem beyan hem de adımın atılması gerekir. Kan, gerginlik, yeniden endişe dolu günler. Peki ne olacak? Her iki taraftan isimlerle konuştum. Ortaya çıkan sonuçlar şunlar: PKK savaş istemiyor ama saldırılar sürerse bu savaşmayacağı anlamına gelmiyor. Bölgedeki önemli gazetecilerden Amed Dicle bunu “Saldırılar savaş ilanı olarak değerlendirildi, ancak kendisi savaş ilan etmedi” diye açıklıyor. Savaşı toplumsal mücadele ile önlemek istiyor. Serhildan, Türk halkının barış için harekete geçmesi, Meclis’te aktif tavır alınması gibi. PKK içinde özellikle Ceylanpınar saldırısına tepki gösteren bir grup var. “Yerel birimler yaptı” diye açıklama yapılıyor. PKK Türkiye ile yeniden savaşmayı istememe sebeplerini şöyle sıralıhyor: Yeniden kan akmasın. İŞİD’e karşı savaşırken yeniden bir cephe açılmasın. Ve başta ABD, Batı ile yakalanan (özellikle PYD için) uluslararası meşruiyet tartışılır hale gelmesin. Devlet tarafı da yeniden “bayrağa sarılı tabutların” ülkenin dört bir yanına gitmesinin yaratacağı moral çöküntünün uzun süre sürdürülemeyeceğini düşünüyor. Hatta “barış için” atılacak adımların “beyin jimnastiğinin” başladığı anlatılıyor. IŞID ile uğraşırken konsantrasyonu farklı taraflara kaydırmanın da “negatif etkileri” olabileceği hesaplanıyor. Bir kaynak “Ölüm oruçlarından en kanlı günlere, çözümde hiç umulmadık anlarda nasıl adımlar atıldığını unutmayın” diyor. Dün iktidara yakın yazarlardan Abdülkadir Selvi “Başbakan Davutoğlu’nun operasyonlar sürerken çözüm süreci yönünde ortaya koyduğu irade önemli” diyordu. Ancak görüştüğüm aynı kaynak, bugünkü denklemde en önemli soru işaretinin asker olduğunu söylüyor. Oradaki kaygı düzeyinin yüksek olduğuna işaret ediyor. Bir de anketler. Eğer AKP, özellikle Erdoğan PKK’ye müdahalenin kendisine oy olarak döndüğünü görürse seçime kadar “barış” ertelenebilir. yılının 2014 mart ayı. Ankara’da gazetecilik ya CAmErOn’dAn PKK mEvzİLErİnİn vuruLmAsınA TEPKİ ‘Türkiye Kürtlere değil IŞİD’e odaklanmalı’ ürkiye’nin IŞİD’le birlikte Kuzey Irak’taki PKK mevzilerini vurmaya başlamasına tepki gösteren dünya liderleri arasına Britanya Başbakanı David Cameron da katıldı. Endonezya’ya giderken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cameron, Türkiye’nin Suriye’deki IŞİD hedeflerini vurması ve hava üslerini koalisyon güçlerine açmasının olumlu gelişmeler olduğu, ancak askeri harekâtın odağında IŞİD’in bulunması gerektiğini söyledi. Haftasonu Başbakan Ahmet Davutoğlu’yla telefonda görüşen Cameron, “Türkiye ile terörle mücadele konularında daha fazla işbirliği yapabiliriz. Özellikle yabancı savaşçıların Türkiye üzerinden Suriye’ye geçişi konusunda işbirliği artırılabilir. Ancak şu anda IŞİD üzerindeki baskının arttığını görüyoruz. Çok yakında Türklerin neler yaptığını göreceksiniz” ifadelerini kullandı. Ancak Cameron da Alman mevkidaşı Angela Merkel gibi Türkiye’nin operasyonlarının Suriye ve Irak’taki Kürtleri hedef almaması gerektiğini vurguladı. Kürtlere yönelik saldırılardan endişe duyup duymadığı sorusu üzerine Cameron “Hedefin IŞİD olmasını istiyoruz. Türkiye’nin bu adımları atması önemli ve biz de bunun arkasındayız” dedi. Merkel önceki gün Davutoğlu’nu arayarak “Bütün zorluklara rağmen barış süreci devam ettirilmeli” demişti. l Dış Haberler T Esad’a ölüm!! Kürtlere ölüm!! İnanılmaz! İnanılmaz! e Türkiye’y ! m lü ö İnanılmaz! ALMAN ÇİZERDEN ERDOĞAN VE IŞİD KARİKATÜRLERİ m çizgisiyle Türkiye’nin KuIŞİD’e ölü zey Irak’a yönelik hava saldırılarını sert biçimde eleştirdi. Stuttmann bir karikam türünde “Türkiye CumhuPKK’ye ölü m m e ölü PKK’ye ölü üm l ’y riyeti tarafından IŞİD heö K m PK ’ye PKK’ye ölü PKK def gösterilse de bombaların aslında PKK’ye atıldığını” vurguluyor. Hedeften sorumlu pilot kabininden “IŞİD’e ölüm” sesi sevinerek karşılık verdiği, ikincisinde IŞİD yükselirken, bombaların üzerinde “PKK’ye “Kürtlere ölüm” diye ilerlerken Erdoğan’ın ölüm” yazıyor. Diğer bir karikatüründe ise yine “İnanılmaz” diyerek sevindiğini resçizer, Erdoğan’ın IŞİD’in yaptıklarına bamediliyor. Üçüncüsünde ise IŞİD bu seşından bu yana seyirci kaldığını ima edifer “Türkiye’ye ölüm” diyor ve Erdoğan yor. İlk karede IŞİD “Esad’a ölüm” diye ba bu sefer öfkelenerek ve korkarak “İnanılğırken Erdoğan’ın “İnanılmaz” tepkisiyle maz” tepkisini veriyor. l Haber Merkezi iyasi karikatürleriyS le tanınan Alman çizer Klaus Stuttmann, iki ! Yeni Osmanlıcılıktan enkaza imes gazetesinde yer alan “Ateş çemberi” başlıklı başyazıda Türkiye’nin PKK’ye yönelik saldırılarının feci boyutta tehlikeli olduğu belirtiliyor ve “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hemen geri adım atmalı” deniyor. Öcalan’ın 20 yıl süren savaşın ardından, İmralı’dan hükümet ile kırılgan bir uzlaşıyı tasarladığı, ancak geçen haftasonu yapılan “delilik” ile bu özenli çalışmanın yerinden söküldüğü yorumu yapılıyor. Yazıda “delilik” olarak tanımlanan, Türkiye’nin PKK hedeflerine yönelik yaptığı hava saldırıları... Gazetenin başyazısı şu satırlarla devam ediyor: “Geçtiğimiz 18 ayda sahada IŞİD’e yönelik en etkili mücadeleyi veren, PKK’ye yakın Suriyeli Kürt güçleri YPG ve Erbil’den yönetilen peşmerge güçleri oldu. Kürt saflarını zayıflatmak sadece IŞİD’in kuzeyde ele geçirdiği yerleri genişletmesine ve gücünü pekiştirmesine, güneyde de Bağdat’a yaklaşmasına yardımcı olur. Bombardıman ayrıca Turkiye’deki Kürtlerle güvenlik güçleri arasındaki ufak boyutlu çatışmaları alevlendirip bunu kanlı ve korkunç bir cehenneme dönüştürebilir”. Gazete Türkiye’nin son yıllarda izlediği dış politika stratejisine yönelik genel bir değerlendirmede de bulunuyor: “Türk dış siyaseti henüz kısa bir süre önceye kadar genellikle Yeni Osmanlıcılık olarak adlandırılan doktrine göre yönetiliyordu.” Yazıda “Türkiye’nin bölgesel nüfuz merkezi olma isteğiyle çıktığı yolda” geldiği nokta da “kırılmış bir aşırı gururdan geriye kalan büyük bir enkaza” benzetiliyor. T PKK operasyonunu delilik olarak yorumladı Barış selfiesi Geçen hafta oluşturulan ‘Bodrum Barış İnisiyatifi’ adlı topluluk, önceki gün akşam saatlerinde Tepecik Camisi önünde bir araya geldi. Yaklaşık 200 kişilik grup, Bodrum Belediye Meydanı’na kadar ‘İnadına barış, hemen şimdi’ yazılı pankartlarla yürüdü. Topluluk içinden bazıları, dövizlerin önünde yapılan zafer işareti pozlarıyla özçekim yaptı. l DHA Barzani: Bazı taraflar gurura kapıldı rak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, operasyonlar için bir açıklama daha yaptı. Operasyonun başladığı ilk günlerde, Başbakan Davutoğlu’yla yaptığı telefon görüşmesinde, TSK’nin PKK’ye yapılan hava saldırıları nedeniyle üzüntü duyduğunu ifade eden Barzani, ikinci yaptığı açıklamada ise, “Barış için şimdiye kadar elimden geleni yaptığım gibi bundan sonra da yapmaya devam edeceğim” dedi. Barzani dün Anadolu Ajansı’na yaptığı ve şahsi olduğunu belirttiği açıklamada ise, “Savaşın hiç I bir kazanımının olmayacağı kanaatine vardıklarını, bu nedenle barışın bütün imkanlarından yararlanmayı uygun bulduklarını” vurguladı. Barzani şöyle dedi: “Barış sürecinin ilk aşaması başarıyla devam etti. Ancak maalesef sonraki aşamalarda birçok engel çıktı. Biz Türkiye’nin siyasetini belirlemiyoruz ve PKK’nin politikalarından da sorumlu değiliz. Bizim yapabileceğimiz, diyalog için yardım etmektir. Tarihe not düşmek için şunu söylüyorum: Türkiye hükümeti barışçıl çözüm için olumlu adım, tavır ve hareketlerde bulunmuştur. An cak maalesef bazı tarafların, bu imkânları değerlendiremediklerini ve bu konuda gurura kapıldıklarını gördük.” “PKK yöneticilerine şunu söyledim: İki polisin öldürülmesiyle Türkiye yok olmaz. Bugün, en büyük imkân oluşmuştur. Seçim sandıkları, kalem, diyalog, siyaset ve barışçıl yöntemlerle devam edin. Çünkü bu yollarla elde edilecek büyük kazanımlar, silahla elde edilemez. Şimdi de HDP ile AK Parti’nin Türkiye’de bir hükümet kurma noktasında anlaşmalarını doğru buluyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle