28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 26 Temmuz 2015 20 dıyaman tütünüyle ünlüdür. Ne yazık ki, “Derviş kanunları” nedeniyle ektiği tütüne kota uygulanır. Çünkü dünyayı yöneten dev sigara şirketleri, Adıyaman tütününe geçit vermezler. Ve bu kanunların ülkemizde hayata geçirilmesi için canı gönülden çalışan “IMF görevlisi” Kemal Derviş nedeniyle bu kanunlara ben “Derviş kanunları” derim. Hal böyle olunca, korkunç bir çaresizliğe düşen ahali, kendine tek bir çıkış yolu bulmuştur. Geçici işçi olarak meyve sebze toplamak. Bu nedenle Adıyaman, iki küçük caddesinde ve ara sokaklarında en çok kahve olan kentlerden biridir. Gençleri için hiçbir iş yoktur. Kısaca burası her ülkeden adam devşiren, IŞİD için verimli topraklardır. “Gel İslam için savaş, bunun için de IŞİD’e katıl!” Ve genç insan, örgütün içine adım attığı andan itibaren ustaca yapılan psikolojik uygulamalarla kendini bir gruba ait hissetmeye başlar ve artık neden bir canlı bomba olmasın? Bu durum Niğde’de, Afganistan’da bomba patlatıp cennete gitmek için yola çıkan genç kız için de böyledir. Niğde bir küçük kasaba gibidir ve bir genç kadın için boğucudur. O kızcağız da neden cenneti özlemesin? Gözlerinizi kapatıp hayal edin, yaşları 1314 arasında değişen yirmiye yakın çocuk, ellerine yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ A Fotoğraf: Hürriyet Al sana küresel devlet! 011 ayaklanmasından beri Mısır’dan kaçan Müslüman Kardeşler ve İslamcı terör örgütlerinin karargâhı haline gelen Sina Çölü; 2013’te IŞİD’e katılan Ensar Beyt El Makdis gerillası tarafından “İslam Devleti Eyaleti” ilan edildi. 2 Mursi taraftarları. IŞİD kuvvetleri, 3 Temmuz’da Kuzey Sina’da bir yandan Mısır ordusuna saldırırken, bir yandan da İsrail’in güney sınırında oluşturduğu tampon bölgeye de 3 Grad misili yolladı. Zarar veremedi, ama cüret etti... 11 Temmuz’da Kahire’deki İtalyan Konsolosluğu’na saldırı düzenledi. Bir kişinin ölüp 9 kişinin yaralandığı saldırıyı, Twitter hesabından “Allah’a hamdolsun ki” diye üstlenip saldırıda 450 kg. patlayıcı kullanıldığını açıkladı. 16 Temmuz’da Gazze açıklarında devriye gezen bir MıMısır ordusu Sina Çölü’nde. sır fırkateynini uzaktan kumandalı füzeyle vurdu. Mısır kanser gibi her yana yayılan ordusunun sessiz kaldığı salbu sözde devletin herhangi bir dırıyı, IŞİD internet sitesinden sınırı var mı? “Sina Eyaleti’nden atıp vurHayır, yok! duk” diye duyurdu. Nerede Müslüman bir nüfus varsa, nüfusa orantılı büyüklükte bir IŞİD yapılanması da var. Dünyanın her köşesinden Ortadoğu’ya “cihada” gelen IŞİD’ciler de bu saptamayı doğruluyor. 1990’lı yılların başında küreselleşmeyi “Sınırlar kalkacak, devletler bitecek, dünya büyük bir köy olacak” diye pazarlamamışlar mıydı bize? Alın size küresel İslam Devleti, IŞİD! Mısır İsrail dostluğu. Alın size sınırsız dünya, çokuluslu bir mezbaHHH ha! Mısır ordusu, 21 Temmuz’da İnsanlar yaşadıkça değil, siGazze şeridine geçici açtığı lahlar satıldıkça... son sınır kapısını da kapattı ve Her şey yolunda sayılır. IŞİD’e karşı kapsamlı bir kara harekâtı başlattı. Sina Çölü’nü yeniden ele geçirmek için savaşıyor. Şöyle bir durup, IŞİD’in “ne olduğunu” düşünün: Irak ve Suriye’de zaten geniş bir alana yayılmış, Kürtlerle çarpışıyor. Ama bir bakıyorsunuz, aynı zamanda Yemen’de, Şiilere karşı savaşıyor. Sina Çölü’nde Mısır ordusuyla papaz olmuş, İsrail’le dalaşmaya hazırlanıyor. Afrika’nın tüm Müslüman ülkelerinde zaten hazır ve nazır. Türkiye’ye sataştı, şimdi de Türk ordusuyla çatışıyor. Avrupa’nın göbeğindeki Bosna’da köy satın almış, orada da yuvalanmış... HHH Örgütlenmesine İslam Devleti diyen bu yapılanmanın sınırları nerede başlayıp, nerede bitiyor? Daha doğrusu, Ortadoğu’dan sıçrayan bir Reza Zarrab flyboard yapabilsin diye... topluiğne batırıp kendi kanlarını akıtıyorlar ve bu tam iki ay boyunca devam ediyor, bir ayin gibi ve bu kanlardan bir Türk bayrağı yapıyorlar. Sonra bu bayrak rütbeli büyükler tarafından adeta kutsanıyor ve bir gazete promosyon olarak bayrağı okurlarına dağıtıyor. Bu ülkedeki hiçbir şeye artık şaşırmayan ben, bu olay karşısında dehşete düşmüştüm. Vatanseverliğin kanla ne bağlantısı olduğunu düşündüm. Hangi hoca, hangi ruh hali bu çocukları bu hale getirdi? Bu çocukların ruhları ne zaman sakatlandı? Ve sorularımı sormaya başladım. İmam hatiplisi, düzü, liselerde neler oluyor? Vatanseverlik sadece ve sadece kan dökmek ya da bu topraklar için ölmek mi? Acaba lisede okuyan kaç çocuk bu ülkenin en değerli yazarlarından herhangi birinin herhangi bir kitabını okudu? Kaç çocuk 10 yıl önce insanların tatlı suyuna girip oyunlar oynadığı Akşehir Gölü’nün bugün bir çöle dönüştüğünü biliyor? Kaç çocuk yaşadığı kentin müzesine gitti? Kaç çocuk bu coğrafyada yaşamış 42 uygarlıktan haberdar? Kaç çocuğun aklına pul koleksiyonu yapmak geliyor? Kaç çocuk yaşadığı kentin dışına çıkabildi? Kaç çocuk denizi biliyor? Kaç çocuk yaşadığı coğrafyadaki kuş türlerini merak ediyor? Kaç çocuk televizyonun behicak@yahoo.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr düğmesini çevirip bir belgesel izledi? Kaç çocuk resim dersinde hocanın öğrettiklerinin tersine kendisi için, kendi gibi bir resim yapabildi? Kaç çocuk herhangi bir büyüğünden, hayatta başarının para kazanmak değil, “sevdiği işi yapmak ve sevdiği bir insanla birlikte olmak” olduğu sözünü duydu. Kaç çocuk her gün devamlı gazete okuyor? Kaç çocuk marka hayranlığı dışında kendine özel bir giyim tarzı bulmaya uğraşıyor? Kaç çocuk sanal dünyanın dışında arkadaşlarıyla iletişim kurmaya çabalıyor? Kaç çocuk dedesinin ya da anneannesinin hayat hikâyelerini merak ediyor? Kaç çocuk korkudan sesi kısılan bir yavru kediyi kucaklayıp eve getirebiliyor? Kaç çocuk IMF’nin ne olduğunu merak ediyor? Kaç çocuk aşk şiiri yazıyor? Kaç çocuğun kimselere benzemeyen hayalleri var? Daha onlarca soru sorabilirim ama şimdiden yüreğim acımaya başladı. Biz çocuklarımıza hiçbir şey öğretemedik, onlar “saldım çayıra mevlam kayıra” durumundalar. Belki de bu nedenden, adeta yüzümüze çarpar gibi kanlarıyla bayrak yapıp, bir şeyler söylemek istiyorlar. İflas etmiş bir eğitim sisteminin en belirgin örneğini veriyorlar. Bu olgu onları onaylayanların, hatta kutsayanların hiç aklına gelmiyor. Birer ruh zedeleyicisi olduklarının bile farkında değiller. Ve kan hiç durmadan akıyor. Ben bu yazıyı yazarken bütün haberlerde ölüm ve savaş vardı! Ama bu öyle bir savaş ki, etiği yok! Bu arada Reza Zarrab yedi milyon Avro’luk teknesiyle Bodrum’a demir atmış. İbrahim Tatlıses de konuğuymuş ve Reza Zarrab konukları taze balık yesin diye, bir dalgıç ekibi tutmuş. Bu arada flyboard şovu yapıyormuş. Ey Mehmetçik, Reza Zarrab için bekçilik yapmak ve ölmek de sana düşüyor. Üzgünüm. SAYISAL LOTO 2, 32, 34, 39, 42 ve 47 6 BİLEN: 1 milyon 396 bin 247 TL, 5 BİLEN: 3 bin 869’ar TL, 4 BİLEN: 52’şer TL, 3 BİLEN: 7’şer TL Yine Twitter’a sansür u sefer “aç kapa” yaptılar. Dört saat süreyle kapattılar Twitter’ı. Sonra açtılar. Niye? Suruç katliamına ilişkin fotoğraf ve videoları kimse görmesin diye. Ne oldu peki? Türkiye’de Twitter’ın engellenmesinin ardından başlatılan #TwitterBlockinTurkey (Türkiye’de Twitter engeli) etiketi dünya genelindeki en popüler etiket oldu. Sansür sadece Türkiye’yi dünyaya rezil etti. Türkiye’nin internet kullanıcısı artık deneyimli. Yasak geldiği an yasağı hızla aşıveriyor. Şöyle demiş bir Twitter kullanıcısı: “Sırf Twitter yasaklandı diye girdim. Yoksa girmeyecektim.” Diğeri ona yanıt vermiş: “Yasaklandı mı Twitter, kesin mi? Bakın ona göre çıkacağım. Yasak bir iş yapmış olmayayım.” Bir başka Twitter kullanıcısı durumu şöyle özetlemiş: “Twitter’a açıkken 7 milyon, kapalıyken 10 milyon kişinin girebildiği ülkeye Türkiye denir.” Sansürün ne denli etkili olduğunu bu mesajlar anlatıyor sanırım. Twitter kullanıcılarının bazı Tweet’leri şöyle: “Hâlâ öğrenemediniz mi, engelleyemezsiniz.” “Hayır, tekrarlanacak seçimlerde AKP yine tek başına iktidar olamazsa ne olacak? İktidar 26 TEMMUZ 2015 SAYI: 32799 B İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına inin çok h  d r i b , m “Fanatiz talı çevresine sayıda ap e doğar.” d r e y ı ğ ı d topla PAUL CARVEL G NOKTASI ŞİD, yaptığı bütün intihar saldırılarını ve katliamları, hem de böbürlenerek üstlenen fanatik bir terör örgütü. Suruç’taki katliamı üstlenmedi. Etkin ve kapsamlı bir propaganda tekniği olan örgütün bu sessizliği, Suruç katliamını gerçekte kimin yaptığına ilişkin kuşku uyandırıyor. Türkiye’nin Güneydo ğu’sunda hemen her “güçlü” devletin casusları olduğunu, hatta bölgede yabancı ülkelere çalışan “görevlilerin” yıllardır cirit attığını biliyoruz. Suruç katliamını, AKP hükümetini Türkiye sınırları içinde IŞİD’e kolaylık ve dışında da silah sağladığı gerekçesiyle cezalandırmak ya da “uyarmak” için yabancı bir casusluk örgütü kotarmış olabilir. Türkiye’yi kana bulamak I pahasına “mutlak muktedir” kalmak isteyenlere bir iç ya da dış hizmet de olabilir... PKK, öteden beri dış desteğe muhtaç, dolayısıyla manipülasyona açık ve zaten epeyce manipüle edilmiş bir örgüt. Zaman zaman tetikçi olarak, bazen de yapmadığı işler üzerine yıkılmak üzere kullanılmıştır. Şimdi IŞİD de aynı yöntemlerle, hem Ortadoğu’yu yeniden biçimlemek, hem de bambaşka bir amaçla kullanılıyor, diye düşünüyorum. IŞİD, gaddarlığın en cani biçimi, kötülük ruhunun en konsantre tanımı. Yayıldığı coğrafyada yaptıkları, “her şeyi yapar” algısını oluşturuyor. IŞİD’i var edenler, bu hastalıklı zihniyeti İslamiyete karşı tiksinti yaratmak, çokuluslu bir savaşı gerekçelendirmek için de kullanıyor olabilir... olana kadar habire seçim mi yapacağız.” “Ülkede milli yas ilan edileceğine, Twitter’ı kapıyorlar. Sanki biz VPN falan bilmiyoruz.” “32 kişinin katledilmesine engel olamayan devlet, çözümü yine Twitter’a erişim yasağı getirmekte buldu.” “İnsanların öldürülmesini engellemektense, ölümlerinden haberdar olunmasını engelleyen sisteme ne denir?” “Ölümleri, savaşları, sömürüyü değil; bağımsız haber alma kaynaklarını engelleyen devlet ideolojisine ne denir.” Tüm bu mesajlar, Twitter yasaklandığında atılmış. Artık internet yasaklarını aşma kılavuzları bile ilgi görmüyor. Yasak geldiği an, onu aşacak yöntemler hemen uygulamaya konuveriyor. Türkiye’deki sansürcü zihniyet bunu anlamak istemiyor. ABD’nin saygın düşünce kuruluşlarından Freedom House’un raporundaki şu tümce dikkatimi çekiyor: “Türkiye internet özgürlüğünde Uganda, Angola, Tunus, Singapur, Endonezya, Zambiya, Fas, Ürdün, Libya Bangladeş ve Ruanda’nın gerisinde.” Türkiye’nin dijital dünyadaki yeri zaten parlak değil. Dünya ortalamasının biraz üzerindeyiz. Fakat Avrupa ortalamasını bir türlü yakalayamıyoruz. Avrupa ülkeleri arasında genellikle son sıralarda yer alıyoruz. Yayımlanan son OECD raporuna göre, OECD’de nüfusun ortalama yüzde 81’i internet kullanıyor. Türkiye’de bu oran sadece yüzde 48.5. Peki, sonuncu olmadığımız alan ne? Sosyal medya. Bu alanda gerçekten başarılıyız. Onu da devlet habire sansürlemeye çalışıyor. İnternetle kavgalıyız anlayacağınız. Yöneticiler korkuyor internetten. Düşünce özgürlüğünden de korkuyorlar. Geçen yıl yayımlanan “internetin dünya haritası” zaten Türkiye’nin durumunu açıkça ortaya koyuyordu. Ülkelerin internet kullanımını renklerle gösteren bir dünya haritası hazırlamışlardı. Kimi zaman bu tarz görseller, sayısal verilerden daha etkili oluyor. Somut durumu daha iyi anlamamızı sağlıyor. Kimi portallar, haberi “Türkiye’nin dijital dünyadaki görünümü puslu” başlığıyla vermişlerdi. Gerçekten de öyleydi. Parlak renklere boğulmuş Avrupa’nın yanında Türkiye belli belirsiz görünüyordu. Bir dostum şu yorumu yapmıştı: “Bu kafalar değişmezse ülkenin geleceği de puslu.” Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Ahmet Rasim Sok. No: 14 Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Çankaya 06550 Ankara İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.57 03.48 04.02 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.47 13.1 8 17.12 05.34 13.02 16.55 06.01 13.29 17.21 Akşam 20.36 20.18 20.37 Yatsı 22.17 21.5 5 22.18 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle