28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 19 Temmuz 2015 pazar yazıları EDİTÖR: MİNE ESEN TASARIM: BETÜL BERİŞE 17 Kaza hikâyem Medellin/ KOLOMBİYA ATAOL BEHRAMOĞLU Komşum René Magritte! B rüksel’in sürrealitenin krallığı olduğunu anlamanız için gökten koyu pardesü giymiş, fötr şapka takmış birbirine benzer adamların yağması dışında her şey mevcut. Paketinde, yüzünün önünde güvercin ya da yeşil elma bulunan melon şapkalı takım elbise giymiş adam resmi olan çikolatalar piyasada. René Magritte’in meşhur ettiği fötr şapka, pipo ve resimlerinde kullandığı simgeler turistlik dükkânların reyonlarını süslüyor. Ünlü resimlerinin brüksel K olombiya’nın şu anda bulunduğum Medellin şehrinde çarşamba gecesi yaşadığım felâketin hikâyesini, ölümle ya da çok büyük sakatlıkla sonuçlanmaması mucize sayılması gereken olayın nasıl gerçekleştiğini dostlarımla paylaşmak istedim. Geç biten bir okuma sonrasında Festival konuğu birkaç şair ve görevli birkaç arkadaş, gece saat on sularında, çok övülen bir Lübnan lokantasında farklı bir şeyler yemek hevesiyle iki taksiyle otelden ayrıldık. Bir süre sonra yağmur başladığı gibi lokanta bulunamadı ve zaten bulunsa da o saatte açık olamayacağı anlaşıldı. Bunun üzerine açık bir yer bulma arayışına girildi ve şiddetlenen yağmurda da ıslanmamak için karşımıza çıkan bir Türk ayaküstü dönerciye bir bakıma sığındık. Bir zaman sonra da telefonla iki taksi çağrıldı. Taksiler gelip geniş sayılamayacak yolda, ayaküstücü lokantanın karşısında arka arkaya durdular. Yağmur daha da şiddetlenmişti ve yoldan gelip geçen başkaca da araba yoktu. Islanmayı hemen göze alanlar bir koşu ilk arabaya doluştular. Ben elini ağırdan alan ikinci grubun hemen arkasında, ara biraz açılmış fakat hızlıca adım atmadayken şiddetli bir çarpma algısıyla kendimi galiba yüzükoyun yerde buldum. Brüksel’de zamanında sürrealist yazar çizer ERDİNÇ UTKU ve sanatçı takımının buluştuğu halen entelektüellereprodüksiyonları yok satıyor. Bourrin buluşma mese metrosunda Paul Delvaux ve Pol kanı olmaya deBury tabloları dikkat çekiyor. Kent vam eden “La Flemerkezindeki Square konferans merur en Papier Doré” kezindeki Magritte ve Delvaux tabkafede genç garloları, Mektup ve Elyazması MüzeRené Magritte sona “Acaba René si’ndeki Magritte, Dali, Max Ernst, Magritte buraya geldiğinde ne içiyorChagall, Bellmer ve Delvaux belgeleri du, bira mı yoksa şarap mı?” diye sokentte sürrealizm havası estiriyor. runca şaşırdı ve “ben ne bileyim, o zaman yaşamıyordum ki!” diye yanıt verdi. Hemen müşteriler araya girip tahmin yürüttüler. Bira diyenler çoğunlukta olsa da ben “Magritte kırmızı şarap içerdi herhalde” diyerek bir şarap sipariş ettim. Sanatçının ne yiyip içtiği, nerede yaşadığı, kimlerle birlikte olduğu yapıtlarında izler bırakmıştı. Gün içinde Türklerin yoğunluğu ile bilinen Schaerbeek mahallesindeki evimin paralel sokağında bulunan Magritte’in hayatının son 12 yılını geçirdiği eve bir göz atmış ve daha sonra 3 yıllık Paris macerası dönüşü 19301954 arasında 24 yıl yaşadığı Jette’deki evini gezmiştim. Evdeki kara sobanın ressamın tablosunda nasıl bacadan fırlayan trene dönüştüğünü, sonu duvarla kesişiyormuş gibi görünen merdivenin tuvale nasıl yansıdığını, bahçedeki kafes, sokak lambası, evdeki kapı, pencere, anahtar deliği, kapı kolu ve hayatının tek ve büyük aşkı, hayatının tek modeli Georgette’nin (Berger) resme evriliş macerasını müze rehberi Chloé Thibault heyecanla anlatmıştı. 1999’da oluşturulan René Magritte Müze Evi’nde sanatçı hayatı boyunca ürettiği eserlerin 800’ünü yani yarısını üretmişti. Evinden ilhamla 800 eser Meyve kralı, kötü kokulu Duryan! G Duyduğum fiziksel acı ve içimden geçen uğursuz, karanlık bir duyguyla, bunun yaşamakta olduğum son anlar olduğunu düşündüm ve arkadaşların sonradan söylediklerine göre birkaç kez İngilizce “ilginç bir final” deyip ardından gülmüşüm... Net olarak anımsadığım ise ne olduğu, nerede olduğumuz, buraya ne zaman geldiğimiz gibi sorular sorduğumdu... Sonra film şeridi gibi ambulans geldiğini, ambulansa benimle binmiş birkaç arkadaşla inişli çıkışlı bir yol boyunca neredeyse şakalaştığımızı, bir acil salonunun perdeyle ayrılmış bölümlerinden birine alındığımı, MR ve galiba tomografi çekimlerinin yapıldığını anımsıyorum. Sonrası ise çok net.Başta festival yöneticileri, başkaca şair arkadaşlar birbiri ardına geldiler. Sağ omzumda, omuz başıyla kürek arasında bir kırık olduğu, başımın sağ yanında ise sadece pansuman gerektiren bir berelenme dışında vücudumda kayda değer bir hasar bulunmadığı anlaşıldı. Başımın o bölgesindeki saç kazınarak pansuman yapıldı ve sağ kolum şu anda esas olarak bunları sol elimle yazarken kayıp duran basit bir askıya alındı... Aynı gece yine ambulansa ertesi gün ortopedi uzmanı hekimin gelip ameliyat gerekip gerekmediği kararını vereceği düzgün bir kliniğe götürülüp tek kişilik bir özel odaya alındım. Londrada yaşayan Suriyeli şair ve editör Nuri el Cerrah ve Lübnanlı şairbiyolog Muez Mejad o gece yarısı ben uyuyuncaya kadar, sonrasında da bir an beni yalnız bırakmadılar. Kolombiya’dan ve başka ülkelerden şair arkadaşlarla festival görevlilerinin de sevgi ve kaygısıyla kuşatıldım. Bu arada uğursuz olayın sorumlusunu da öğrendim. Bizi beklemekte olan taksilerin ardına, herhalde müşteri beklentisiyle üçüncü bir taksi yanaşmış ve yine herhalde son müşteri olan benim de ikinci taksiye doğru yürüdüğümü görünce ani bir manevrayla defolup gitmek isterken beni yere sermiş. Görgü tanığı arkadaşlar önce havalandığımı, sonra yere çakıldığımı söylediler. Ertesi sabah gelen genç ortopedi uzmanı ameliyata gerek olmadığını söyledi ve Perşembe günü ve gecesini de orada geçirdikten sonra cuma günü taburcu edilerek yine arkadaşların yardımıyla otel odama geldim. Şu anda oturup ya da uzanıp kalkmakta, sağ elimi kullanmakta ciddi sorunlarım var. Sağ omzumla dirseğimin arasına, alçıda olmadığı halde, tonlarca beton dökülmüş gibi. Bu da çok heves edip başladığım,epeyce de yol aldığım rüzgâr sörfü hevesimin herhalde en az bu mevsim kursağımda kalacağı, piyano egzersizlerimin duracağı, uzunca bir zaman bağlama çalamayacağım ve yine en azından bu mevsim denize veda etmem anlamına geliyor. Kaza bile denemeyecek, hiç olmayacak, olmaması gereken böyle bir olay geldi başıma. Bu arada polis gelmiş, 22 yaşında olduğu söylenen, burada sürüsüne bereket, çıldırmışçasına araba süren taksi şoförünün kâğıtlarını inceliyormuş, falan filan. Yine uzun bir geri dönüş uçuşuyla, kısmetse, Türkiye’ye Çarşamba günü dönmüş olacağım. ataolbehramoglu@gmail.com İlginç bir final üneydoğu Asya’nın dillere destan bir meyvesi var. Tadından ziyade kokusuyla destanlaşmış Duryan adlı bu tropikal meyveyi bir yiyen pişman, bir de yemeyen! Cakarta’da yeniyken markete girer girmez içerideki kokuya dayanamaz derhal çıkmak isterdik. O tarif edilemez itici kokunun duryandan geldiğini çok geçmeden anladık ama tadına bakmak bir hayli zaman aldı. Haşmetli görüntüsüne karşın kokusuyla karizmayı baştan çizdiren duryan, meyvelerin kralıBu kadar laftan sonra duryanın dır ama bu onun eski bir suçlu gişekli şemaline gelecek olursak; göbi sabıkalanmasını engellemez. Öterüntüsü ve rengi kavunu andırır ama kileştirilen bu özel meyve, muz gibi her yere öyle kolay giremez! En başta kabuk kısmı oldukça dikenli, iç kısmı da yapı olarak cevize benzer. Üç büyük oteller vize vermez kendisine. ila yedi kilo olabilen kalın kabuğuDuryan tiryakileri gizli saklı sokmaya kalksa kokusu ele verir, görevlinin nun içinden birkaç yüz gram yenilir meyve zar zor çıkar. gözünden kaçsa otel girişindeki polis Yenilecek kısım muhallebi kıvaköpeklerinden asla kaçmaz! mında olup kocaman bir çekirdeğin Sırf kokusu yüzünden satmayan etrafına sarılmıştır. Dışındaki o kamarketler vardır. Neyseki mevsiminlın dikenli kabuk adeta bir kale duvade sokaklar şenlenir, seyyar satıcırı gibi içteki meyveyi korumaktadır. ların yüzü güler. Toplu taşım araçları, taksiler de taşımayı asla istemez. Zira koku bir girince birkaç gün çıkmak bilmez. Bangkok Havaalanı’nda ilk göze çarpan yasak listesindedir. “Uçuşta tehlikeli GÜLSEREN TOZKOPARAN JORDAN şeyler, güvenliğiniz için mutlaka sorunuz” başlığı altına sıralanmış bıKesilmesi ustalık gerektirir, o yüzden çak vb. resimlerin içinde duryanı da görmek beni biraz üzmüştü doğrusu... genellikle ayıklanmış olarak satılır. CAKARTA ve tam sezonunda bir ağaçtan 200 tane meyve alınabilirmiş. Rivayete göre kaplanların yediği tek meyveymiş. Önyargımı bir kenara atıp duryanı denemeye karar vermem iki yılımı aldı. Aslında planlamadan bir gün ani bir kararla alıp eve geldim. Eve duryan girdiğini derhal anlayan çoluk çocuk bu cesaretime pek şaştı. Kokusu nedeniyle hemen yok etmem istendi. Kızım o anı kaçırmak istemeyip video kayıt düğmesine bastığında ben çekinerek ilk lokmayı attım ağzıma! Muhallebi ile muzu andıran renk ve kıvamıyla adeta soğan muhallebisiydi. Doğrusu kokusu kadar itici değildi, değişikti, alışılabilirdi! Duryanı tattıktan sonra “görev tamamlandı, artık ne alırım ne de yerim” dedim. Büyük konuşmuşum! İtici kokusuna karşın tuhaf lezzetiyle gerçekten tiryakilik yapabilen bu meyveye ilgim giderek arttı. Bir iki deneme derken nerdeyse duryansız duramaz oldum. Bu durumdan duryanı denemeyi bile reddeden ev halkı yanında bütçemiz de pek hoşnut değil. Zira kötü kokusuyla orantısız olarak epey fiyatlı. Bir duryan 30 lira civarında. Kolestrol oranının yüksek olduğu söylenen duryan çiğ olarak tüketildiği gibi dondurmaya, kek ve pastalara da katılıyor. Hayati tehlike yaratma riskine karşı alkol ile alınması tavsiye edilmiyor. Afrodizyak özelliği olduğu da rivayet edilen bu meyve için Malezya’da “Duyan aşağı düştüğünde saronglar (bölgede yaygın eteğe benzeyen kıyafet) yukarı çıkar” diye bir de deyim mevcutmuş. Endonezya’nın kalabalık nüfusunda payı var mıdır bilinmez! gjtozkoparan@hotmail.com Fiyatı el yakıyor Havalandım, yere çakıldım Bu üzüntüm Tayland’da duryan adına verilen ödüller olduğunu duyunca hafifledi. Kokusuna karşın olağanüstü tadını gözardı etmeyip hakkı teslim edilmişti. Yılın Duryan Ödülleri’nin Soyulmuş, Doğurgan, Kaybolan, Kürklü ve Gazete Duryan olmak üzere dalları vardı. Organizasyon sahibi Bangok Post gazetesi ödül sonrası çıkan hoşnutsuzluğa “Duryanın karakterindeki karmaşıklık ve zamanla alışılan pis kokusu ve lezzeti ödül alanların da karakterini yansıtıyor, sevenler olacağı gibi nefret edenler de çıkacaktır elbet” açıklamasıyla yanıt veriyordu. Geçen yıl cuntanın ortada ödül verecek normal politikacı bırakmadığından herkesin potansiyel aday olduğunu, o sebeple 2014 Duryanlarının, Tayland’ı en çok güldüren, düşündüren veya bir rezaletle popüler olmuş kişilere verildiği ifade ediliyordu. Duryan ödülleri... Geleneğe göre meyveler ağaçta olgunlaştıktan sonra yere düşer ondan sonra toplanırmış. Ancak son yıllarda özel yetiştirilen ağaçlarından ihraç edileceği için olgunlaşmadan toplanır olmuş. 150 yıldır bilinen duryan ağacının 15 çeşidi varken bazılarının soyu tükenmiş. Ağaç genellikle 40 metre uzunluk ve 1 metre çapında olur 150 yıldır biliniyor Rue Esseghem 135 numaralı ev sürrealistlerin karargâhı olarak kullanılmış. Magritte ve arkadaşları toplanıp ressamın yeni resimlerine bakıyor çoğu zaman da isim öneriyorlarmış. Aralık sonuna kadar sürecek “Kaybolan Magritteler” adında geçici bir sergi de var. Kaybolan ya da Londra’da bir depoda Nazi bombardımanında yok olan 26 yapıt aslına uygun şekilde yeniden üretilmiş ve sergileniyor. Jette’deki Magritte’in evinin çevresindeki sokaklardaki komşuları “Belçika Sürrealizmine saygı Mozaik Kimlikler” adını verdikleri ödül alan proje kapsamında sürrealist imgeler taşıyan 66 mozaik desen yapıp kaldırıma döşediler, mahalleye sürrealist iz bıraktılar. Jette’den kent merkezine René Magritte tramvayı ile dönün mutlaka. 93 numaraya binerek... 1922’de bizim mahalle Schaerbeek’te evlendiği Saint Mary Kilisesi ve eşiyle buluştuğu Botanik bahçelerini görün ve Kraliyet Meydanı’ndaki René Magritte müzesine gidin. 2500 metrekarelik alanda çoğu İrène HamoirScutenaire and Georgette Magritte’in miraslarından oluşan 200 resim, çizim ve heykeli içeren dev koleksiyonu görebilirsiniz. Tur ressamın hayatını anlatan bir belgesel film ile son buluyor. 21 Kasım 1898’de Lessines’de doğan filozof ressam Magritte, 68 yılda 20. yüzyıl sanatına damgasını vurduktan sonra 15 Ağustos 1967’de Schaerbeek’te, evimin paralel sokağında, 300 metre ötesinde yaşama veda etti. Halen yine bizim mahallede bulunan mezarlıkta çok sevdiği eşiyle birlikte dünyanın dört bir yanından ziyaretçilerini ağırlıyor. Brüksel de Magritte gibi beklenmedik nesneleri, asıl işlevlerinden ayrıştırarak ve bazen de çarpıtarak bir araya getiriyor, gerçeğin yeni bir şekilde algılanmasını sağlıyor, aslında anlamsız olan yaşamlara yeni anlamlar yüklüyormuş gibi yapıyor! Not: Pazar yazılarımdan Belçikalı Türkler ile ilgili bir seçkiyi Detay Yayıncılık “Türkçe Ağlayan Köpek!” adıyla kitap haline getirdi. Sürrealistlerin karargâhı Sokak satıcılarının tezgâhlarındaki duryana ilgi büyük. erdincutku@binfikir.be Olur böyle vakalar dedirten bir hikâye P olis, dünyanın her yerinde, polis gibidir. Türkçede sokak argosu deyişi, “Olur böyle vâkalar, Türk Polisi yakalar!” sözü, sadece bize ait değildir. Mesela, Amerikan polisi, bu enseleme işinde “bir numaradır”. Geçenlerde, 1985’ten beri banka soygunculuğu ve başka suçlardan aranan zanlıyı bir gaflet anında yakalayıverdi. Kanadalı Gilbert Galvan adlı soyguncu bugüne kadar 60’tan fazla bankayı silahla soymuş, 30 kadarına gece yarısı duvar delip girmiş ve yine soyup soğana çevirmiş, hızını alamadığı zamanlarda kuyumcuları, büyük marketleri, hasılı para neredeyse oralara dadanmıştır. Gilbert Galvan’ın bu efsanevi soygunculuğu dünyanın bütün polisleri tarafından hayretle izlenirken, adı da “Uçan ve Kaçan Haydut”a çıkmıştır. Sırf bu lakaba yakışır olmak için otuz senesini veren Gilbert, geçen ay şikago MAHMUT ŞENOL 30 yılda 50 milyon dolar Kanada’dan ABD’ye geçip Şikago’da yeni avlarını seçmeye çalışırken, en basitinden bir raf hırsızlığı yaptığı sırada yakayı ele verdi. 30 yılda yaptığı banka soygunlarının bugünkü para değerini polis, 50 milyon Dolar olarak saptamıştır. Öteki soygunlarının hesabı tutulmamış ki, kayda değer açıklama yok! Eşkıyalık yapmadan duramayan Gilbert, Şikago kentinde canı alkol çekmiş olduğundan bir satış yerine gidip raftan 900 Dolarlık bir kaç şişe viskiyi “kaldırmak” istemiş, fakat ihtiyatsız davranıp kuş gibi avlanmıştır. Çekirge misali zıplaya zıplaya giderken yakalanan Gilbert’a kelepçeyi takmış polis şefi Dave Dorn, ünlü soyguncunun gayet kibar ve zorluk çıkarmayacak kadar efendiden biri olduğuna şahit kesilip, “Bize direnecek zan nettik! Fakat ele geçince ayak diremek bir yana dursun, paşa paşa ellerini kelepçeye âdeta kendi taktı. Ben hayatımda bu kadar yakalanmak azmi içinde olan birisini görmedim...” dedi. Bu garip durumu yorumlayan suç ve suçlu ağırlıklı psikoloji dersi veren üniversite hocalarına bakılırsa “bir zanlı bir süre sonra yaptıklarının altında eziliyor ve kendisinin yakalanmasını bekliyordu.” Gilbert’ın durumu, vicdan muhasebesi yapıp suçunu itiraf ederek pişman olanların haline benziyor olmalı. Sırf yakalanmak için acemice hareket etmiştir; dünyanın azılı soyguncuları Gilbert’a yazıklar olsun diye teessüf bile etmiştir. Raflardan aldıkları da bir şey olsa, bu soyguncuların içi yanmaz: 2 şişe Amerikan viskisi, birkaç şişe Rom, 3 şişe İskoç viskisi... Banka soygunlarında 1001 Surat dedikleri cinsten kılıktan kılığa giren usta soyguncu, hiç yakalanmamış değil Çöp arabasıyla firar di ve Gilbert, bir keresinde yakayı ele vermiş, birkaç ay Michigan Kodesi’nde yatmıştı. Ama içeri girdiğine pişman olup ve orada canı çok sıkıldığından, tünel kazar gibi yapıp herkesi yanıltıp çöp arabasıyla sırra kadem basmıştı. Yaptığı “temiz işlerin” hemen hepsi Kanada topraklarında olduğundan, şimdi Kanadalı yetkililer ABD’den soyguncunun havale edilmesini bekliyor. Fakat bu arada Gilbert’la temasa geçen büyük yayınevleri anılarından kitap çıkartmak üzere sıraya girerken Hollywood sinema yapımcıları da filmini çekmeye heves duyuyor. Gilbert’a “Milyon dolarlık işler olmazsa elini kaldırmazdın, n’oldu böyle, çaptan mı düştün?” diye soranlara cevabı ise, “İşin büyüğü küçüğü olmaz. Bir soyguncuhırsız çalmadan duramaz... O gün kısmetime viski çıkmıştı, dayanamadım!” demesi, durumu açıklıyor. Demek ki, can çıkar huy çıkmazmış! msenol34@yahoo.com C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle