11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 14 Temmuz 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Pespaye kavgası yle bir düştüler ki birbirlerine. Hakaretler havada uçuşuyor. Pespayeden şuursuza seç beğen al. Star yazarı Cem Küçük, 7’li bir çeteden bahsediyor ya, bir dönem Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yakın şimdi mesafeli. İşte Küçük, “çete”ye yaylım ateşe devam ediyor. Dün konusu Kabataş saldırısı yalanıydı: “Şimdi eleştirel aydın pozu takınan bu 7’li çetenin daha çok yakın bir zaman önce 80100 tane üstü çıplak, deri maskeli, deri eldivenli adamlar gibi saçma sapan kurgular üreterek bizleri haklı iken haksız duruma düşürdüğünü de herkes hatırlıyor. O gün gerçekten mağdur olan Develioğlu ailesi bu saçma haber 13 Ö Zorunda mıyım? ruç tutmayana dayak, bir ramazan klasiğidir. Bu ramazan, buna yeni bir klasik eklendi: Tutmayanı teşhir… Önce Devlet Bahçeli’yi Hürriyet’in arşivinden kullanılan bir fotoğrafta çay içtiği gerekçesiyle “teşhir ettiler”. Sonra Aydın Doğan ve gazete yöneticilerini, “iftara 8 saat kala” teknede sigara ve su içmekle “suçladılar”. Üstelik, Ahmet Hakan’ın dünkü yazısından öğreniyoruz ki bu suçlama haberinde foto muhabirliğini Rıza Sarraf yapmış. Yan tekneden paparazzi gibi görüntü alıp AK Troller’e sızdırmış. Oradan da “haber”, havuz O medyasına servis edilmiş. Bu tür durumlarda “Oruç tutmuyorsun” “ithamı”na maruz kalanların vermesi gereken cevap çok kısa: “Sana ne!” Hele Sarraf’a, “Sen önce kendi günahlarının hesabını ver” demek vacip… Bunu yapmayıp da insan neden oruç tutmadığını izaha başlayınca, suç işliyormuş durumuna düşüyor. Tabii bu cevabı gönül rahatlığıyla verebilmek için de konuşmalarda, yazılarda dini göndermeler yapmamak, “Ben oruçluyken şöyle olurum”, “Bilmem kimle iftar yaptım” gibi ifadelerden kaçınıyor olmalı… kurgular yüzünden, sonrasında bir kez daha mağdur oldu.” Kabataş haberini yazan Elif Çakır bu yazı üzerine Twitter’da açtı ağzını yumdu gözünü. Önce Star’ın patronu Ethem Sancak’ı hedef aldı: “Tetikçi şuursuz, talimatı veren medya patronu şuursuz olursa...” Ardından bir dönem yazdığı gazeteye “pespaye” dedi: “Kendisine saldırıları karşısında vaat edilen genel yayın yönetmeni olmadığı zaman ne olacak? Bir dönem gururla yazdığım kurumun düştüğü pespaye duruma üzülüyorum.” Galiba birileri Çakır’ı uyardı ki bu tweet’leri sildi. Ama yazdıkları ve kavga kolay kolay silinmeyecek gibi. Artık Avrupa Birliği’nin Almanya sorunu var afta sonunda Brüksel’de AB temsilcileriyle Yunanistan arasında neredeyse aralıksız 48 saat süren pazarlık, AB içindeki büyük yarılmayı gözler önüne serdi. Bu yarılma, Yunanistan krizini kat be kat aşan bir sorundan kaynaklanıyor. Sorunun adı, Almanya. Almanya’nın muhafazakâr liderlerinin peşinden giden birçok Kuzey Avrupa ve eski Doğu Bloku üyesi ülke, bu sorunu daha da büyütüyor. Sadece muhafazakâr liderler değil, Alman sosyal demokrasisi de neoliberal dogmaya biat konusunda muhafazakârlardan geri kalmadığını bu vesileyle gösterdi. Kuzey ve Güney Avrupa arasındaki siyasal ve kültürel yarılma derinleşti. Brüksel’de, 11 Temmuz öğle saatlerinden, 13 Temmuz sabahına kadar neredeyse aralıksız devam eden, esas oyun kurucunun Almanya Maliye Bakanı Schäuble’nin olduğu ve yazı da gelse, tura da gelse neredeyse bütün istediklerini elde ettiği, AB tarihinin en uzun zirvesini ve bir bulvar trajedisini izledik. Evet, sergilenen bir bulvar komedisi formatında oynanan bir trajediydi. 13 Temmuz sabaha karşı görüşmeler bittiğinde, sorun sadece Yunanistan’ın bundan sonra ne yapacağı değildi. Varılan anlaşma, Yunanistan için uzun sürecek bir bunalımı, daralmayı, büyük ihtimalle yeni siyasal çalkantıları işaret ediyor ve bu yeni bir bilgi değil artık. Asıl yeni olan, Almanya’nın artık yüksek sesle ve çok farklı çevreler tarafından sorgulanmaya başlanması oldu. “Almanya neye oynuyor” sorusu şimdi açıkça ve yüksek sesle soruluyor. Çipras’ın, halkoylamasında kemer sıkma politikasına hayır desteğini aldıktan beş gün sonra, Avro bölgesinde kalmak için kemer sıkma politikasını mecliste geniş bir çoğunluğa kabul ettirmesi, kısacası ani bir U dönüşü yapması Alman egemenlerinin içlerindeki kolonyal kibir ve hıncı tüm kabalığıyla göstermeye sevk etti. Bu neoliberal dogma ile dağlanmış, kendinden, haklılığından son derece emin kibirli güç, önünde diz çöktürdüğü Yunanistan’a Düyunu Umumiye koşullarını empoze etti. Schäuble’nin cumartesi günü gayri resmi biçimde dolaşımına soktuğu ve ilk elde pek ciddiye alınmayan kısa çerçeve metin, sonuçta bütün görüşmelerin izleğini oluşturdu. Schäuble, Yunanistan’ın Avro’dan “5 yıl geçici” çıkmasını ya da 50 milyar Avro’luk satılabilir malvarlıklarını Lüksemburg’da, başında Alman maliye bakanı olarak kendinin oturduğu yatırım bankası KwF bünyesinde bir yıl önce kurulan Yunanistan’ın Büyümesi Kurumu’na (IfGG) rehin bırakmasını ve IMF’nin Yunanistan’da aktif mali jandarmalık yapmasını kabul etmesini önerdi. Kısacası Yunanistan özelleştirilebilecek 50 milyarlık malvarlığını ki Yunan tarafı özelleştirilecek bu kadar malvarlığı yok diyor Almanya’ya rehin olarak verecek. Eğer Yunan parlamentosu anlaşmayı onay H O eski halinden ‘eser’ yok şimdi Oylarda ‘RayBan’ efekti ki Alman girişimci, John Jacob Bausch ve Henry Lomb’un 1853’te temelini attığı Bausch&Lomb şirketi 1937’de RayBan gözlüğü yarattığında muhtemelen akıllarına bir parti tarafından yasaklanacağını getirmemişlerdi. Tom Cruise’un “Top Gun” filminde popülerliği tavan yapan gözlük, Freddie Mercury, Michael Jackson, George Michael gibi ünlülerin klip ve konserlerinde takmasıyla aldı yürüdü. İşte bu gözlüklerin “havası” AKP’yi rahatsız etti. Milli Gazete yazarı Ahmet Yavuz, dünkü yazısında AKP’nin oy kaybetme sebeplerinden biri olarak İ “RayBan” marka güneş gözlüğünün görüldüğünü dile getirdi. Yazıya göre parti yönetimi; gençlik kollarına bir yazı gönderildi ve “Çok havalı oluyor ve tepki çekiyor” gerekçesiyle bundan böyle gençlik kolları mensuplarının güneş gözlükleri, yaka mendilleri ve rugan ayakkabıdan uzak durmalarını istendi. AKP’nin anketlere ne kadar önem verdiği düşünüldüğünde bakalım RayBan efektinin yüzde kaçlık kayba yolaçtığı üzerine sayısal bir veri gelecek mi? Ya da Türkiye’nin “seçim geyikleri” listesinde yerini mi alacak? Eser Yenenler, Erdoğan’ın iftarına ‘kırmızılı kız’sız tişörtle gitti. ezi Direnişi’nin en sıcak günleri. Penguen medya “Erdoğan kızmasın” diye ekranlarını, sayfalarını kapatmış olaylara. İşte o günlerde Star TV’de BKM mutfak ekibinin hazırladığı 3+1 Programı’nın sunucularının tişörtleri gündeme damgasını vurdu. Gezi Parkı’ndaki polis müdahalesi sırasında polis, kırmızılı bir kadına gaz sıkmıştı. O fotoğraf dünya çapında olay olmuştu. G Eser Yenenler ve arkadaşları kırmızı elbiseli kadına biber gazı sıkan polisin resmini tişörtüne bastırdı, o sansür günlerinde ekrana çıktı. Aynı “Eser” önceki gece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iftarındaydı. Yüzünde güller açarak Erdoğan’ın elini sıkıyordu. Twitter ise onun Gezi sırasındaki tişörtü ve o günlerde attığı tweet’lerle yıkılıyordu. En yaratıcılarından biri, “o eski halinden eser yok şimdi” idi. larsa? Bir ülkeyi aşağılamanın muhakkak daha ağır biçimleri vardır ama Almanya’nın bu önerisinin emperyal gücün kolonisini aşağılaması örneği olarak tarihe geçeceğine şüphe yok. Yunanistan’ın içmeyi kabul ettiği acı reçeteyi, Yunanistan hükümetiyle güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle önce reddetti AB kolonyal gücü. Ardından ancak Yunanistan’ın satılabilir malvarlıklarına el koyarak kurtarma paketine onay verebileceklerini ilan eden AB üyesi ülkeler, bunu yaparken AB’nin köküne kendileri bir kova kibrit suyunu boca ettiler. Liderliğini Almanya’nın yaptığı bir AB klanı, zor durumdaki üyeyle dayanışmaya değil, zayıfın üstüne çöreklenme, onu ya onuruyla sürünüp can çekişmeye ya da hem sürünüp hem de soyulup soğana çevrilmeye mahkum etmeye ne kadar hazır olduklarını gösterdi. Küçük ve orta boy ekonomiler için bugün Avro bölgesi üyesi olmak, egemen dogmanın emrettiğini uygulamayınca alacaklılar adına ekonominin batırılmasını kabul etmek demek. AB’nin siyasal birlik projesine bundan daha büyük ve telafisi zor bir darbe vurmak kolay değildi. Yunanistan değil, Almanya, AB projesini büyük bir güven bunalımı içine soktu. Varoufakis’in iddiasına göre, Schäuble başından beri Avro bölgesi içinde Yunanistan safrasından kurtulmak istiyordu. Böylece Almanya daha dar ve daha yakın siyasal işbirliği içinde bir Avrupa entegrasyonuna doğru ilerleyecekti. Ama Schäuble, kafasında kurduğu yolda ilerlerken, Almanya’nın AB’yi iktisadi kolonizasyon bölgesi olarak gördüğü olgusunu da herkesin görmesini sağladı. Bundan sonra, AB içinde Almanya’nın başını çektiği bir siyasal entegrasyona kendini teslim etmeye kim, nasıl güvenebilir? Yunanistan krizine AB’nin önerdiği “yardım paketi” ve onu tamamlayan yapısal uyum reformlarının yegâne gerçek gerekçesi neoliberal dogmanın kılına halel gelmemesi. Başkalarına kötü örnek olmaması. Bu gerekçeyle AB, Almanya’nın neokolonyal politikası ve onun peşinden gidenlere teslim olarak, Yunanistan’ın kurban edilmesine göz yumdu. Merkel ve Schäuble, en nefret ettikleri kişiden, Çipras’tan öçlerini şimdilik aldılar. Bulvar trajedisinin bir sahnesi böyle sonuçlandı. Ama bulvar tiyatrosunda kural, her an durumun tam tersine dönmesi, hep beklenmedik gelişmelerin olmasıdır. AB’nin icat ettiği bu bulvar trajedisinde de beklenmedik gelişmeler elbette olacak. Her durumda Yunanistan’da iktisadi kriz daha derinleşecek, büyük ihtimalle siyasal çalkantı büyüyecek ve çevreye de sirayet edecek. Almanya bu elde AB’nin efendisi olduğunu ilan etti. Ama AB’nin de şimdi kucağında nur topu gibi kendi siyasal krizi var. not: Yazılarıma 15 gün ara veriyorum. Nasıl güvenilir Yargı katliama ‘dur’ dedi Yeşil Yol’un Ausor Yaylası’ndaki kısmında ağaç kesimi mahkeme tarafından durduruldu ÖMER ŞAN / AHMET ŞEFİK aradeniz’de büyük tepki çeken ve 8 yaylayı birbirine bağlayacak Yeşil Yol projesiyle ilgili yargıdan önemli bir karar çıktı. Yolun geçeceği Ausor yaylasında Çevre ve Orman Bakanlığı’nın 16 dönümlük alanda orman kesim izni vermesini ağaç katliamına yol açacağı gerekçesiyle mahkemeye taşıyan Fırtına İnsiyatifi grubunun Rize İdare Mahkemesi’nde açtığı davada mahkeme, idarenin savunmasını almaya gerek görmeden, ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verdi. Yeşil Yol’a karşı çadır kurarak direnen Çamlıhemşinlilere bu kez CHP’den de destek geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla bölgeye gelen CHP’nin Karadeniz milletvekilleri Çamlıhemşin’de çevre örgütleri ve köylüler tarafından düzenlenen ‘Yeşil Yol’ protestosuna katıldı. Ellerindeki yeşil Yol karşıtı pankart ve dövizlerle, tulum ve horon eşliğinde Kaymakamlığı önüne kadar yürüyen çevreciler, Kaymakamlık binasına, ‘Kitle Turizmine, Madene, Talana Hayır’ yazılı pankart astı. CHP Milletvekili Haluk Pekşen, “Buradan geçirilmesi istenen yol, Valinin anlattığı gibi, Karadeniz insanının zekâsını alaya alarak yapılacak iş değildir. Karadeniz insanının zekâsı hiç kimsenin aldatmasına izin vermeyecek kadar açık ve nettir” diye konuştu. Rize Valisi Ersin Yazıcı’nın açıklamalarını eleştiren Pekşen, “Bakınız çok açık. Sayın Vali diyor ki, burada hiç asfalt olmayacak. Toplam 2 bin 600 kilometrelik yolun bin 500 kilometresinin asfalt olduğu projede yazılı” dedi. CHP’li vekiller daha sonra Artvin’in Cerattepe mevkiinde, Cengiz Holding’e bağlı Etibakır tarafından yapımı planlanan maden arama çalışmalarına karşı yaklaşık 28 gündür nöbet tutanlara destek için Artvin’e gitti. K Almanya’ya rehin Çamlıhemşin’de eylem Rabia Ana eylemcilerle horonda Samistal Yaylası’ndaki direnişin sembol isimleri, Rabia Özcan ve Gönül Gülay Çamlıhemşin’de eylemcilerle birlikte horon tepti. ‘Diren Karadeniz’ yazılı tişörtler giyen CHP milletvekilleri Haluk Pekşen, Bülent Yener Bektaşoğlu, Barış Karadeniz, Kemal Zeybek, Seyit Torun ve Mustafa Adıgüzel yurttaşlarla destek verdi. Valiye tepki Kara Bela’dan mesaj var Artvin’in Kafkasör Yaylası Cerattepe bölgesinde Cengiz Holding tarafından kurulmak istenen madene bir tepki de 680 kiloluk boğa Kara Bela’dan geldi. Kafkasör’de yapılan son boğa güreşlerinde başaltı kategorisinde ikinci olan boğanın sahibi Murgullu Tuncay Durmuş, Kara Bela’nın gövdesine “Madene hayır” ve “Doğanın gerçek sahibi benim” yazarak tepkisini dile getirdi. assıada ve Sivriada’nın imara açılması için inşaat çalışması başladı. Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, her iki adanın tüm tarihsel katmanlarını doğal çeşitliliğini yok sayan inşaat çalışmalarına tepki göstderdi. 14 Mayıs 2015 tarihinde Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katıldığı temel atma töreni ile MESA İnşaat tarafından inşaat çalışmaları başlatıldığını ve Yassıada’da arkeolo Otopark için mi kestiler? Yassıada’da inşaata başlandı E Y jik katmanlar üzerinde iş makineleri ile çalışıldığını belirten Arkeologlar Derneği, “Her iki adanın tüm tarihsel katmanlarını doğal çeşitliliğini yok sayan inşaat çalışmalarının derhal durdurulmasını, Yassıada ve Sivriada’nın kültür varlıklarının tekrar korumaya alınmasını talep ediyor, tüm İstanbul halkını ve sivil toplum kuruluşlarını bu yok edişe karşı durmaya çağırıyoruz” çağrı yaptı. l Haber Merkezi mirgan’da bulunan Mado önündeki iki ağacın önceki gün sabah saatlerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından sökülmesi büyük tepki çekti. Kısa sürede sosyal medyada büyük yankı uyandıran olayın ardından, yurttaşlar Mado’yu protesto etti. Mado yetkilileri ise kesilen ağaçlarla ilgilerinin olmadığını öne sürdü. İBB Beyaz Masa yetkilileri ağaçların bölgedeki yol genişletme çalışmaları nedeniyle kesildiğini açıklarken kesimi yapan ekipteki çalışanlar “Ağaçlar kurumuştu ve yıkılması durumundan tehlike oluşturma riski vardı” dedi. Çevredeki esnaf ise “Sütiş ve diğer dükkânların otopark ihtiyacını karşılamak için ağaçlar kesiliyor” dedi. Emirgan’da kesilen ağaçların l İSTANBUL / Cumhuriyet yerine yenileri dikildi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle