11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 14 Temmuz 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 12 11 Gül’ün dış politika telkinleri ’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da hazır bulunduğu İstanbul Dostluk Derneği iftarında, Türkiye’nin açmazda olan dış politikasının değişmesi gerektiğini vurgulamış. Ortadoğu’da tekrar “ilham kaynağı” olmamız için Mısır’dan Libya’ya ilişkilerimizi geliştirmemiz gerektiğini söyleyerek şunları belirtmiş: “Libya’dan Mısır’a, Yemen’den bütün Körfez ülkelerine kadar, nasıl bir zamanlar Türkiye hepsine ilham olduysa, tekrar Türkiye’nin onlara ilham olacağı, önderlik yapabileceği, yol göstereceği bir duruma gelmek gerekir. Bu anlamda açıkçası, Ortadoğu ve Arap politikalarımızı daha gerçekçi bir şekilde gözden geçirmenin de faydalı olacağı kanaatindeyim.” Erdoğan’ın bu sözler karşısında ne düşündüğünü bilemeyiz. Fakat o bile bu aşamada, kişisel temennileriyle bölgesel gerçekler arasındaki uçurumu görüyordur. Örneğin, sanatçılara ve sporculara verdiği iftarda “Yemen’deki olayların çözümü siyasi çözümle mümkündür” diye konuşmuş. Buradaki ayrıntıyı kaçırmamak gerekiyor. Suudi Arabistan Yemen’deki Hutileri bombalamaya başladığında, İran’ı Şii yayılmacılığı ile suçlayan Erdoğan, Türkiye’nin bu operasyonun arkasında durduğunu, gerekirse lojistik destek verebileceğini söylemişti. Demek ki, bu gibi krizlerin askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini, en azından Yemen bağlamında, o da anladı. Herkesin bugün gördüğü tek gerçek, Türkiye’nin bölgesinde “değersiz bir yalnızlığa” itildiği gerçeğidir. O kadar ki ABD ile İran bölgesel dengeleri değiştirecek bir anlaşmanın arifesinde olmalarına rağmen, Ankara bu müzakerelerin, bırakın yakınında olmayı, hiçbir yerinde yok. Diyelim ki Washington, “İslamcı eğilimleri” nedeniyle AKP hükümetinin “tarafsız olamayacağını” düşünerek Ankara’nın İran ile müzakerelerde yer almasını istemedi. Gelinen noktada sorun sadece Washington değil. Sünni eksenli ve Müslüman Kardeşler yanlısı politikaları nedeniyle Tahran da artık Ankara’yı ne ABD ile müzakerelerde, ne Suriye’de, ne de Yemen’de görmek istiyor. Özetle Ankara’nın, Brezilya ile birlikte, İran ve Batı arasındaki ihtilafa aktif çözümler üretmeye çalıştığı günler çok geride kaldı. Bırakın İran müzakerelerini, Türkiye, Suriye ve Yemen krizlerine çözüm arayışlarının da hiçbir yerinde yok. Üstelik bunu biz değil, 11’inci Cumhurbaşkanı söylüyor ve bu durumdan çıkmanın önemine işaret ediyor. Hal böyleyken Gül’ün sözlerini dış politikamızda bir revizyonun habercisi olarak kabul edebilir miyiz? Kişisel kanaatimce kabul edebiliriz. Gerçi Gül bu konulardaki ağırlığını geçmişte kritik anlarda ortaya koyabilmeliydi. Bunu yapmadığı için eleştirilmeli. Fakat bugün bunları söylüyor olması AKP içinde, muhtemelen Başbakan Davutoğlu da dahil olmak üzere, bazılarını rahatlatmıştır. Gerçekçi bir açıdan bakıldığında dış politikamızda bir revizyonun zorunlu hale geldiği aşikâr. Söz konusu revizyonun hızını saptayacak olan şey kurulacak koalisyonun şekli olacaktır. AKPMHP koalisyonu olursa, değişim MHP’nin “Suriye’yi derhal işgal edelim Kürtlerin önünü keselim” gibi hayalperest ısrarları karşısında daha yavaş olacaktır. Olduğunda da bölgesel gerçeklerin dayatmasıyla “reaktif” bir şekilde gerçekleşecektir. AKP CHP koalisyonu olursa, revizyon daha hızlı, daha rahat ve daha “proaktif” bir şekilde olacaktır. Çatısı altında emekli diplomatları da barındıran CHP’nin duyarlı dış politika konularındaki görüşleri ortadadır. CHP’nin tutumu, değişimin gerekliliğini herhalde artık anlamış olan Davutoğlu için de “kolaylaştırıcı” olacaktır. “Tek başına iktidardayken politikalarımız belliydi, fakat artık hükumet ortağımız var ve ona göre davranmamız gerekiyor” diyebilecektir. Sonuçta koalisyon müzakereleri nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, şirazeden çıkmış olan mevcut dış politikamızın sürdürülebilirliği kalmamıştır. Gül’ün, nazik ifadelerle de olsa, söylemeye çalıştığı budur. Çözüm sürecinde en gerilimli aşamadayız KCK’nin açıklamasını değerlendiren Demirtaş, “Sürecin bir an önce kaldığı yerden değil, daha ileri aşamadan başlaması gerektiğini düşünüyoruz” dedi MAHMUT LICALI K Jetler keşif uçuşu yaptı TSK, KCK’nin ‘ateşkese son’ açıklamasının ardından harekete geçti. SİNAN TARTANOĞLU CK’nin bölgedeki baraj ve yol yapımları kapsamında ateşkesin ihlaline “karşılık verileceği” çıkışından bir gün sonra Ardahan’da yaşanan olay “çatışmasızlığın fiilen sona erdiği” algınını güçlendirirken; HDP İmralı Heyeti üyesi Ceylan Bağrıyanık, olaydan önce üç gün boyunca bölgeye askeri yığınak yapıldığını, HDP’nin hükümeti “çatışma çıkabileceği kaygısıyla” uyardığını ancak uyarıların umursanmadığını ifade etti. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş başkanlığında Merkez Yürütme Kurulu KCK’nin yaptığı açıklama ve Ardahan’da yaşanan olayları masaya yatırdı. HDP İmralı heyeti üyesi Ceylan Bağrıyanık, gelinen aşamada daha yakıcı bir savaşın çanlarının çalmaya başladığını söyledi. Bağrıyanık Ardahan’da yaşanan olayın yalnızca bir günlük bir çatışma olmadığını belirterek, “Orada üç gündür askeri güçlerin karadan ve havadan yığınak yaptıkları bilgisi var” dedi. Ardahan ve Ağrı’da yaşanan çatışmaların ardından Mardin’de de önceki akşam PKK’nin gençlik yapılanması olarak nitelenen YDGH üyeleri ile polis arasında çatışma çıktı. Olaylarda 1 polis yaralan Mardin’de çatışma: 1 polis yaralandı dı. Olayla ilgili yapılan operasyonda 2 kişi gözaltına alındı. Genelkurmay Başkanlığı da Şırnak’ın Güçlükonak İlçesi Çelik Jandarma Karakol Komutanlığı’na ateş açıldığını duyurdu. CK’nin 11 Temmuz’da ateşkesin sona erdiğine ilişkin “askeri amaçlı baraj ve karakol yapımlarına karşı gerillamız direnme hakkını kullanacak ve siyasi soykırım operasyonlarına karşı da misillemede bulunacaktır” açıklamasının ardından Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde askeri hareketlilik de arttı. Genelkurmay’ın internet sitesindeki bilgi notunda, “Dört adet F16 ve bir adet CN235 ve bir adet E7T uçağı ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Teröristle Mücadele Harekâtı keşif uçuşu icra edilmiştir” ifadeleri yer aldı. “Böylece, havadan erken ihbar ve kontrol uçağı E7T’nin terör örgütüne karşı kullanıldığı ilk kez açıklanmış oldu. Başkent Üniversitesi Stratejik Araştırma Merkezi uzmanı Ercan Çitlioğlu, Genelkurmay’ın açıklamasını “Özellikle KCK’nin açıklamasına karşı bir önlem olarak nitelendirmek gerekir. PKK’nin hareketlenme içerisine girip girmeyeceğinin tespiti ve buna karşı önlemlerin alınması gerekir. Operasyon hazırlığı veya yeni bir yöntem olarak nitelemek doğru değil” şeklinde değerlendirdi. l ANKARA K ‘Önlem alınıyor’ Olası bir çatışma yaşanabileceği uyarısı yapıldığını söyleyen Bağrıyanık “Yöneticilerimiz, İçişleri Bakanlığı ve hükümet yetkilileriyle çatışma kaygısını paylaştı” diye konuştu. Bağrıyanık, bölgede bir operasyon hazırlığı yapıldığını ve bununla orada konuçlanan PKK’li güçlerin çatışmaya çekilerek ateşkesin PKK tarafından bozulduğu izlenimi yaratılmak istendiğini söyledi. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, MYK öncesi yaptığı açıklamada, KCK’nin yaptığı açıklamaları HDP’nin de izlediğini belirtti. Demirtaş, “2.5 yıldır devam eden süreç boyunca gelinen en gerilimli aşamadayız. Biz çözüm sürecinin bir an önce kaldığı yerden değil, daha ileri aşlamadan başlaması ve sonuçlanması gerektiğini düşünüyoruz. Fakat süreç yoktur, taraflar yoktur, masa yoktur diyen biz değiliz. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı bunu söylemiştir. Şimdi süreç var mı, ateşkes var mı onun kararını HDP olarak biz vermiyoruz” diye konuştu. l ANKARA Umursamadılar DP MYK’de koalisyon görüşmeleri de masaya yatırıldı. Olası bir AKPMHP koalisyonunu savaş hükümeti olarak nitelendiren HDP’nin AKPCHP koalisyon ihtimaline daha olumlu mesajlar vermesi bekleniyor.  Toplantıda AKPCHP ko HDP’den hükümet programına göre destek H alisyonuyla ilgili hükümet programında Kürt sorunu ve çözüm süreciyle ilgili yer alacak başlıklara göre hareket edilmesi yönündeki görüşler öne çıktı. HDP, olası bir AKPCHP koalisyonunda hükümet programında Kürt sorunu ve çözüm süreciyle ilgili kapsamlı başlıkların bulunması durumunda bu hükümete kurulma aşamasında da ve Meclis çalışmalarında destek verme eğilimi ağırlık kazandı. Bu bağlamda CHP hakkında olumsuz bir eleştiri yapılmaması da konuşuldu.  En gerilimli aşama ‘Çözümü Erdoğan bitirdi’ KCK Yürütme Konseyi üyesi Karayılan, çözüm ümidi kalmadığını belirterek “Ortada masa yok” dedi K CK yürütme konseyi üyesi Murat Karayılan, İMC TV’ye yaptığı açıklamada, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Karayılan, KCK’nin ateşkes bitti açıklamasının ardından yaptığı açıklamada, “Mevcut yaklaşımlar aslında oldukça zorlayıcı, intikamcı, demokratik çözüm ümitlerini tümden ortadan kaldırıcı niteliktedir. Var olan zemini zaten bozdular. Var olan ümitleri de ortadan kaldırıyorlar” ifadelerini kullandı. Çözüm sürecinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mü dahalesiyle ortadan kaldırıldığını dile getiren Karayılan, “‘Masa filan ortada yok’ dedi. Yani her şeyi yok saydı. Bunların tümünün yerle bir edilmesi ne anlama gelir? Çözümün bitirilmesi anlamına gelir. Çözüm dolayısıyla bitmiştir, çözüm yoktur” diye konuştu. Silahsızlanma çağrısının “teslim ol” manasına geldiğini dile getiren Karayılan, PKK gerillarının geri çekilme programına ilişkin olarak ise şun Silahsızlanma ları söyledi: “Gerilla geri çekilmeye başlayacak ama Haziranla birlikte hükümet de üzerine düşen görevleri yapacak. Neydi bu görevler? Yasal, anayasal düzeltmeler yapacak. Peki Davutoğlu’na soruyorum, yaptı mı bunları? Üzerinden 2.5 yıl geçiyor. Hani nerede? Nerede AKP’nin yaptığı yasal ve anayasal düzenlemeler? Hiçbir şey yapmadığı halde kalkıp bizim sanki sözümüzü tutmadığımızı iddia etmek açıkca yalan söylemektir. Biz geri çekilmeyi ona rağmen durdurmadık. Eylül’de durdurduk. Aslında bu da bizim saflığımızdı. Şimdi onun özeleştirisini veriyoruz. O bizim bir saflığımızdı. Haziran ayında AKP hükümetinin adım atmaması ile birlikte biz hemen bunun bir oyun olduğunu anlamalıydık.” Karayılan koalisyon tartışmalarına yönelik olarak da “Kurulacak olan hükümetin de rengine bakıp biz de kendi yolumuzu belirleyeceğiz” ifadelerini kullandı. l Haber Merkezi li son “misilleme” açıklamasını bu açılardan okuyunca, ortada ateşkesi bitirmek gibi bir amaç olmadığı, tam tersine AKP’nin “düşmüş” iktidarınca ihlal edilen ateşkesi yeniden “tahkim etme”nin hedeflendiği görülür. Seçimlere çok kısa bir süre kala Kandil’de görüştüğümüz KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’la yaptığımız uzun söyleşide ve Medya Savunma Alanları’nda edindiğimiz izlenim de zaten PKK’nin tekrar savaşmayı son çare olarak gördüğü, ateşkesin koşullarını sonuna kadar zorlamak yolunda olduğuydu. İşte bu açıklama da tam olarak edindiğimiz bu izlenim doğrultusunda. Son olarak bir noktaya daha değinmekte yarar var. Ateşkesi kim ilan etti? Öcalan. Öcalan’ın ilan ettiği ateşkesi kim bitirebilir? Yanıtı belli. Elbette bu açıklamayı koalisyon ortağı olmayı düşünen partiler de ya da seçime kadar bir hükümet kurmayı düşünenler de, hatta erken seçim hesabı yapanlar da bir kenara yazar diye umuyorum. Yani demem o ki, boşuna “savaş” için ellerinizi ovuşturmayın. Gökyüzüne açıp hiç değilse “barış” için dua edin. Daha insanca olur! Yolumuzu belirleriz M A Ardahan’da minibüsü askerler vurdu iddiası rdahan’da önceki gün bir yurttaşın ölümüyle sonuçlanan silahlı saldırının PKK tarafından değil, jandarma tarafından yapıldığı iddia edildi. Diken yazarı, Ardahanlı gazeteci Levent Gültekin Twitter hesabından Ardahan’daki olaya ilişkin açıklamalarda bulundu. Gültekin “PKK militanları ilçenin belediye başkanını davet ediyorlar. Belediye gelirlerinden vergi istemek için. Fakat Belediye başkanı gitmiyor. PKK’lılar ilçenin su şebekesini kesiyor. Tamir için giden gençleri tartaklayıp, başkan gelsin diyerek arabaya el koyup gençleri gönderiyorlar. Bunun üzerine jandarma operasyon yapıyor” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL / Cumhuriyet eğer birileri kenarda köşede, hatta devrilmiş iktidarda ellerini ovuştura ovuştura bekliyormuş PKK’nin iki yıl önce ilan ettiği ateşkesi bitirmesini. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı 11 Temmuz Cumartesi günü “ateşkes ihlallerine karşı misilleme hakkını kullanma” açıklamasını yapınca neredeyse birileri zil takıp oynamaya başladı “PKK ateşkesi bitirdi” diye. Aslında, KCK’nin son “misilleme” açıklamasını doğru anlamak için iki yıldan fazla bir süredir uygulanan ateşkes sürecinin ve bağlı olarak “çözüm süreci”nin vardığı son aşamaya birkaç açıdan bakmak gerekiyor. Birincisi, bugün bitip bitmediğini tartıştığımız ateşkesin tek varlık sebebi aslında “çözüm süreci.” Bunu bir kenara yazıp devam edelim. İkincisi, peki o zaman bugün ortada yürüyen bir “çözüm süreci” var mı? Buna “var” demek de, “yok” demek de pek mümkün değil. Çünkü, 7 Haziran seçimleri öncesinde AKP ile HDP’nin açıkladığı “Dolmabahçe Mutabakatı”na, kurulacak olan “müzakere masası”na, “İzleme Heyeti”nin oluşturulması kararına bakacak olursak “çözüm süreci” var. KONUK YAZAR CELAL BAŞLANGIÇ Ancak seçimlere beş kala Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ne Kürt sorunu ya” diyerek “mutabakatı”ı berhava eden, “müzakere masası”nı daha kurulmadan deviren, “İzleme Heyeti”ni hükümete rağmen kurdurtmayan tavrına bakınca da “çözüm süreci” yok. İşte süreç tam bu durumdayken 7 Haziran seçimlerine gidildi. Ancak, tek başına iktidarı kaybeden AKP, sanki hiç seçim yapılmamış gibi, Erdoğan’ın son tutumunun getirdiği belirsizliğin arkasına saklanmış, ateşkesi ihlal eden eylemleri sürdürüyor. Amaç ateşkesi bitirmek değil, ihlal edilmesini engellemek kını kullanarak” yapılacak bir “misilleme”yi gündeme getiriyor. Gelelim bu açıklamada altı çok çizilmeyen ama “Kürt Özgürlük Hareketi”nin kendi tabanını yeni yeni hareketlendirmeye başladığı dördüncü noktaya. Öcalan, “müzakere masası”nın devrilmesinden, yani 5 Nisan’dan bu yana ne ailesiyle, ne avukatlarıyla, ne de HDP heyetiyle görüşebiliyor. Bu yüzden özellikle bölgede “tecrite karşı”, “Öcalan’a özgürlük” gösterileri giderek yaygınlaşmaya başlıyor. KCK’den ihlale kanıt İşte KCK’yi son “misilleme” açıklamasına getiren üçüncü nokta da tam burası. Örgütün bu açıklamayı yapmasındaki dayanağı, “İki yılı aşkın süredir devam eden ateşkesin Türk tarafınca ihlal edilmesi.” KCK, ihlale kanıt olarak da bazı uygulamaların altını çiziyor. l Sistematik keşif uçuşları, l Medya Savunma Alanları’nın zaman zaman bombalanması, l Askeri amaçlı baraj ve yol yapımı, l 4 Sivil siyaset yapan bazı parti ve kitle örgütü kadrolarının seçim sonrasında da yoğun biçimde tutuklanması. KCK’ye göre, ateşkes sürecinde tarafların hem askeri, hem de politik olarak durumlarını kendi lehlerine çevirme girişimleri kesinlikle ateşkesin ihlali anlamına geliyor. KCK, ateşkes ihlalinin temel nedenlerinden biri olarak taraflardan birinin diğeri üzerinde “stratejik üstünlük” sağlama çabasını görüyor. Bu nedenlere dayanarak da 11 Temmuz açıklamasında ateşkesi bitirmekten değil ama, ateşkes koşullarının ihlaline karşı “halkın ve gerillanın direnme hak Temel rahatsızlıklar KCK’yi bu açıklamaya iten başka temel rahatsızlıklar da var. Biri “çözüm süreci”nin belirsizliğe ve karanlık bir sona doğru evrilmesi... Diğeri de AKP’nin olmayan bir “çözüm süreci” ile ateşkesi “istismar etmesi.” İşte KCK’nin 11 Temmuz tarih C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle