16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 27 Haziran 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 20 rgenekon diye onlarca operasyon yapıldı, insanlar yıllarca hapislerde çürüdü, gizli örgütün kasası denilen insanlar yoksulluk içinde öldü, suçlu suçsuz herkes bir torbaya tıkıldı, İlhan Selçuk’un köşeyazıları davaya delil gösterildi; görüyoruz ki hepsi düzmeceymiş. Sonra Balyoz çıktı, 300 küsur askere 5 bin yıl hapis verildi, o zamanlar hapis verilsin diye göbek atanlar “Kumpas” diye itiraf etti. 300 askerin geleceği yakıldı, yattıkları hapis de yanlarına kâr kaldı. Eski Genelkurmay başkanı, yok yere “Terör Örgütü” lideri olmakla suçlandı, neredeyse Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la toplantı yaparken alı E Yutkumcuk araylar gibi mekânlarda, koskoca sofralarda, âlimlerle yenen yemekler gündemde. Laforizmalarından ta Türkiye hep zulüm ülkesi mi kalacak? nıp 2 yıl hücrelere kapatıldı. Yıllar önce Nâzım Hikmet’e ne yapılmışsa, aynısı Ergenekon, Balyoz denilerek tekrarlandı. Bugünlerde ise zulümün hedefinde başkaları var. Gazeteci Mehmet Baransu 116 gün önce yazdıklarından ötürü tutuklandı, hücreye kapatıldı. Yetmedi, aradan geçen 4 aylık sürede iddianamesi hazırlanmadı. S nıdığımız İbrahim Eroğlu soruyor: “Hocam, deveyi hamuduyla yutmak orucu bozar mı?” Dün eşi Nesibe Baransu ile konuştum, şunları anlattı: “Eşim, ilk tutuklandığında Metris’e kapatıldı, orada rahattı. Sonra Silivri’ye aktarıldı. Burada sıkıntılı günler geçiriyor. İddianame hazır değil, savcının elinde tek dosya olmasına rağmen, 5 şüpheliden şimdilik henüz sadece ikisini dinledi. Dava ağırdan alınıyor, hızlandırılmıyor. Morali iyi ama metanetini kırmaya çalışıyorlar. Hücrede yalnız kalıyor. Kaçma şüphesi yok, 5 kere gözaltına alındı, gidip ifade verip geldi. AİHM’ye gideceğiz.” Baransu’ya, kaşıksız yemek verildiği, bir saatlik ziyaretçi görüşmesinin, keyfi olarak yarım saatte kesildiği, gardiyanların “Böyle emir aldık” dediği de basına yansıdı. Kaşıksız yemek vermenin ne demek olduğunu anlatmaya gerek var mı? Tabağı yalamaya zorlayarak psikolojik işkence yapıyorlar. Eşine, “Peki nasıl geçiniyorsunuz, Baransu gazeteden maaşını alıyor mu” diye sordum. “Hayır” dedi, “maaş almıyoruz. Ben de cezaevine gitmekten çalışmaya fırsat bulamıyorum” dedi. Bu sözler, 12 Eylül döneminde yazıları nedeniyle tutuklanıp hapse atılan ve çocukları bugün çok önemli görevlerde bulunan eski gazeteci Sadık Albayrak’ı hatırlattı. Muhafazakâr bir gazetede, “İslamcı” diye tanımlanan yazılar yazdı diye tutuklanan Albayrak da aylarca üstelik Silivri’de tutuklu kalmış, gazetesi de maaşını kesmişti. Hapiste kaldığı aylar boyunca, eşi ve iki oğlu büyük sıkıntı çekmişti. Albayrak’ın yaşadığı bu zor günleri bugün bir medya grubunun başında olan Serhat Albayrak anlatıyor. Albayrak’ın diğer oğlunun da Erdoğan’ın damadı, yeni milletvekili Berat Albayrak olduğunu hatırlatmak gerekir. Söyleyin, şimdi bu olayın kendisi de iki çocuk babası olan Mehmet Baransu’dan ne farkı var. Dün de Baransu’nun babası konuşmuş, oğlunu görmek için taşradan İstanbul’a, oradan Silivri Cezaevi’ne gitmek zorunda kaldığını söyledi. Baransu’nun hapiste dövüldüğünü de iddia etti ve “Hayatından endişe ediyorum” dedi babası. Baransu’nun günahları olabilir. Kimine göre “kullanılmış”, “kötülükler yapmış”, “kumpaslar dizmiş” olabilir. Ama “göze göz”, “dişe diş” diyerek bu ülkeyi çağdaş yapamayız. Yazıları için bir gazeteciyi hapislerde çürütemezsiniz. Unutmayın... Dün Ergenekoncu, Balyozcu avlayan sistem, bugün Baransu’lara, yarın da size dönebilir. Ülke, “mağdurzorba” kısırdöngüsünden kurtulmadıkça ileri gidemez. Sadık Albayrak Tabağı yalasın diye Egemenliğin sahibi rgin Yıldızoğlu’nun yeni çıkan “AKP, Siyasal İslam ve Restorasyon” adlı kitabı, bugün yaşadıklarımızı anlamak ve irdelemek açısından epey yol gösterici... Yıldızoğlu’na göre, saraydaki ile AKP’nin Cumhuriyet düşmanlığı, tarihsel kökleri, geleneği ve mirası olan bir sınıf tavrı. Cumhuriyetin, ulemayı, dilini, iktidarı E nın mekânlarını ve simgelerini elinden aldığı, bir anlamda mülksüzleştirdiği bir sınıfın tavrı. Saraydakinin özlemi, tutkusu, takıntıları, konuşmaları ve yaşam tarzı tümüyle bu tavrı betimliyor. Ancak, algıdaki ısrarın yanlışlığı ortada. Tarihsel akışı, zamanı büküp bugüne yapıştırmak olası değil. Örneğin, Cumhuriyetin kurucusunun adını taşıyan top rağa inadına bir saray diktirip halife sultanlığı geri getirmek, “milli irade, milli irade” diyerek Abdülhamit Han edasıyla ülkeyi istibdada sürüklemek ham hayal. Çünkü milli irade, bir Cumhuriyet kazanımı olan egemenliğin, gökyüzünden ve onun yeryüzündeki temsilcisi sayılan halife sultandan alınarak kendisine verilmesini özümsemiş durumda. Geri vermiyor, vermeyecek de. Yalnızca son seçim sonuçları değil, AKP’nin iktidara gelişinden bu yanaki seçim sonuçları, milli iradenin ipleri tümüyle siyasal İslamcılara bırakmadığını, bırakmayacağını kanıtladı. Bunun üzerine bir de 2013’te yaşanan Haziran direnişini ekleyin. Şu anlaşıldı ki Cumhuriyet atılımlarının bilincini içselleştirmiş olan halk, içinde barındırdığı sağduyu ile Ergin Yıldızoğlu’nun deyişinde anlam bulan “İslamofaşizm”e geçit vermeyecektir. Egemenliğine sahip çıkan bir halkın bilinçsiz olduğu düşünülemez. Koalisyon pazarlıklarına bakılırsa, seçimden çıkan sonuçları çıkarına yontmaya çalışan siyaset tüccarları bu gerçeği pek anlayabilmiş değiller. Ya da anlamak işlerine gelmiyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Ah TEOG vah TEOG [email protected] CHP’nin adayları emal Kılıçdaroğlu ve çevresindeki cin fikirli kadro, bir MHP’liyi CHP genel başkan danışmanlığına getirmişlerdi. Daha sonra bir MHP’liyi Ankara Belediye Başkanı adayı, MHP’den milletvekili olan bir ismi de Cumhurbaşkanı adayı yaptılar. Geriye bir MHP’liye başbakanlık önermek kalmıştı, onu da eksik bırakmadılar. Ama, MHP çok vefasız çıktı. MHP lideri Devlet Bahçeli tut K tu, Kılıçdaroğlu ve ekibini “çürük koltuk imalatçısı” diye tanımladı. Yetmedi, dedi ki: “Unutmayalım, küçük adamlarla, güdük adımlarla büyük hedeflere varılamaz.” Kılıçdaroğlu’nun, bu ifadeye verdiği yanıt belli: “Siyasette küslük olmaz.” Açık kapı bırakıyor. Hani ileride bir MHP’liye daha başka bir adaylık önerirse, arada soğukluk olmasın diye... HARBİ SEMİH POROY Lise adayı çocuğu olmayanlar ilgilenmiyor ama hafta içinde 1 milyonu aşkın aile büyük bir kriz yaşadı. Aylardır bekledikleri TEOG sonuçları açıklanacağı gün açıklanmadı. Özel liseler de ön kayıtlarını yapamadılar. Tüm bunların, Milli Eğitim yetkililerinin umurunda olduğunu hiç sanmıyorum. Eğitim Bakanı zaten topal ördek olduğu için, “Bana ne yaa, gelen düşünsün” diyordur herhalde. Başbakan Davutoğlu gitmekalma derdinde. Erdoğan, masalarla uğraşıyor. Ve hepsi birden, daha önceki bakanlar otomatiğe bağladığı için Milli Eğitim tam gaz gidiyor sanıyorlar. Ama unutmasınlar. Bunun vebali var. Aziz mübarek ramazan günlerinde, çocuğu liseye hazırlanan ailelerin bu hali, eminim öbür dünyada karşılarına çıkacak. Bize değil, Allah’a hesap verecekler. 27 HAZİRAN 2015 SAYI: 32770 Yeniden seçim senaryosu aray, seçim başarısızlığını Ahmet Davutoğlu’na yükleyecek, öyle gözüküyor. Sızan bilgilere bakılırsa, Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül, Meclis’te yaptıkları görüşmenin Davutoğlu’nun hazır bulunmadığı bölümünde, aralarındaki buzları eritmişler. Seçimden önce Saray’a yakın isimlerden Binali Yıldırım, “Koalisyon ihtimali görmüyorum. Teorik olarak böyle bir sonuç doğarsa da koalisyon olmaz. AKP azınlık hükümeti kurar ve bir yıl içinde tekrar seçim olur” demişti ya. İşte o formülü devreye sokmak için uzlaşma sağlanmış. Kurgulanan senaryoya göre, eylül ayı içinde AKP kongresi toplanacak. Davutoğlu çekilecek ve yerini Abdullah Gül’e S bırakacak. O sürece kadar “devlet hafızasına başka parti sokulmadan” ipe un serilecek. Yani, Davutoğlu’nun sıcak baktığı MHP ile koalisyon da “istikrarcı sermaye”nin istediği CHP ile koalisyon da gerçekleşmeyecek. Hükümet kurma turları ile zaman geçirilecek. Gerekirse, AKP’nin azınlık hükümeti kurması için diğer partilerden mebus pazarlıkları ile güvenoylaması için çeşitli matematik oyunlarına girişilecek. Gül’ün genel başkan seçilmesinin hemen ardından kışa girerken uluslararası güçlerin isteklerini de karşılayacak kadro ve programla bir erken seçime gidilecek. Saray’ın birinci önceliği yeniden seçim. Çünkü, tökezlenirse mutlaka düşüleceğinin ayrımında. Atatürk’ün adının silinmesine dava ğitimİş, Konya’da Mareşal Mustafa Kemal, Mustafa Necati ve 23 Nisan okullarının adlarının değiştirilmesinin peşini bırakmıyor. Uygulamaların, Milli Eğitim Kuruluş Yasası ile ilgili yönetmeliklere de uygun olmadığı gerekçesiyle Danıştay’a yürütmenin durdurulması ve iptal davası açtı bu kez. Dava dilekçesinde, idarece asıl yapılması gerekenin, mevcut okul adlarından rahatsız E lık duymak yerine, usulüne uygun yeni okullar açarak buralara belirlenmiş ölçütlere uygun adlar vermek olduğu dile getirilerek, çok yerinde bir vurgu yapıldı: “Otoriter rejimler, boyun eğen, biat eden; totaliter rejimler, kışla tipi insan yetiştirmeyi hedeflerken, demokratik rejimler, çağdaş, hukuka bağlı, insan haklarına saygılı, laikliği benimseyen, demokrasiye inanan, bilimi yaşamında rehber edinmiş insan tipi yetiştirmeyi amaçlar.” irçok İstanbullu gibi ben de Amerikalıları 1940’lı yılların sonlarında tanıdım. Bembeyaz giysileri, bol paçalı pantolonları, başlarında kepleri, gürültülü sesleriyle Dolmabahçe önlerine demirleyen gemilerinden Kabataş’ta karaya çıkarlar, Gümüşsuyu’ndan Taksim’e, Taksim’den İstiklal Caddesi’ne akarlardı. O yıllarda Cihangir Sormagir Sokağı’nın Tavukuçmaz Yokuşu ile kesiştiği köşedeki Tolunay Apartmanı’nın üçüncü katındaki evimiz “stratejik” bir önem taşıyordu. Amerikan gemilerinin Boğaz’a girişlerini balkonumuzdan ilk önce ben görür, mahalledeki arkadaşlarıma haber verirdim. Amerikalılar bizim için çok önemliydi. Onlar güler yüzlü, sevecen, eli açık insanlardı. Abdülvahit Turan Yenihayat karamelasının ortası delik yüz para, leblebi unu helvasının beş kuruş olduğu o yıllarda biz İstanbullu çocuklar “bonbon”u ilk kez onların elinden tatmıştık. Amerikan gemilerine düzenlenen okul gezilerinde, sokaklarda çocuklara çikolata, şekerleme, bisküvi dağıtırlardı. Çocuklar onlara “Coni” derler, gidişleriyle hüzünlenir, gelişleriyle sevinirlerdi. Conilerin gelişlerine sevinen yalnız biz çocuklar değildik. Koca bir yıl Abanoz Sokağı’nın 141 numaraları arasında sıkışıp kalan “hayat kadınları” özel izinlerle sokaklara taşıp köşe başlarında iş tutmanın keyfi ile “Fayf mani tu fak fak! Fayf mani tu fak fak!..” di B ‘Fayf mani tu fak fak!..’ (1) ğı, Arrow gömleği, Loafer ayakkabısı, Levi’s pantolonuyla tanıştı. Kapalıçarşı’daki “Eskici Musa” 1950’li yıllarda Amerikalı gibi giyinmek, onlar gibi olmak isteyen gençlerin uğrak yeriydi. Musa ne yapar, ne eder bunları bulurdu. Bunları bulmak zorundaydı! Çünkü o yılların twinset’li, ekose etekli, beyaz çoraplı kolej kızları, yukarıdaki standart donanıma sahip olmayan oğlanlara gülerlerdi. HHH Bunların çoğu okullarını bitirdiler. Amerika’ya gittiler. Harvard, Yale, Stanford gibi ünlü okullara gidemeseler de ikinci, üçüncü sınıf üniversitelerde eğitim görüp Türkiye’ye döndüler. Gençlikleri “Eskici Musa” ile Perry Como, James Dean, rock’n roll, Ford Thunderbird arasında geçen büyük bölümünün seçimi, “American way of life” oldu… Amerika’yı, Amerikalıları, Amerikalılar gibi yaşamayı çok sevmişlerdi. İstanbul’da Hilton Oteli açılmış, gala konserine “Around the World” ile başlayan “kadife sesli şarkıcı” Nat King Cole, otelci Nick Hilton’ın sevgilisi Terry Moore’un gazeteci İlhan Demirel tarafından çekilen külotsuz fotoğrafı kadar ses getirmemişti. Piyanist Erdoğan Çaplı’nın “Amerika, Amerika bütün dünya durdukça…” dizesiyle başlayan şarkısının radyolarda çalınması ile evimizin karşısındaki apartmanın kapıcısının kızının dünyaya zenci bir bebek getirmesi de aynı tarihlere rastlıyordu. İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı ye seslenir, onları tavlamaya çalışırlardı. HHH O günler Beyoğlu’nun sokakları, kaldırımları temizlenir, yılın 362 günü sidik kokan duvar dipleri bile üç gün boyunca mis gibi arapsabunu kokardı. Amerikalılar geldiği zaman İstiklal Caddesi, çocuklara, askerlere, köylülere yasaklanırdı. Coniler ceplerinde kalan son bonbonları, görevlilerin kestiği köşe başlarına kadar kendilerini “Pliz, pliz!” çığlıklarıyla izleyen çocuklara dağıtır, sonra papatya suyuyla sarartılmış saçları, bol boyalı yüzleriyle kendilerini bekleyen “ablaların” kollarına girip uzaklaşırlardı. Rus Çorap Pazarı’nın “Us Çorap Pazarı”na, Rus salatasının “Amerikan Salatası”na dönüştüğü o yıllarda, Amerikalıları en çok çocuklarla orospular severdi. Daha doğrusu biz öyle sanırdık. Conileri çocuklardan, orospulardan daha çok seven başkalarının da olduğunu ilerideki yıllarda öğrenecektik! İlk bonbon lezzetini Conilerin elinden tadan çocuklar daha sonraları onların gönderdikleri süttozlarıyla, peynirlerle beslendiler. Bir bölümü ilk delikanlılık çağlarında onların Zippo çakma l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Ahmet Rasim Sok. No: 14 Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Çankaya 06550 Ankara İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.24 03.17 03.33 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.27 13.1 4 17.12 05.15 12.59 16.54 05.43 13.25 17.20 Akşam 20.49 20.30 20.48 Yatsı 22.40 22.17 22.39 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle