16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 12 Haziran 2015 yorum TASARIM: TÜLES HASDEMİR 20 ar c A n e g z Ö Kavşak ‘Sultan’ ve ‘çar’! Bunların arasında “Sultan” ve “Çar” kıyaslaması ile öne çıkan bazı yazılar dikkati çekiyor. İngiliz Guardian gazetesi ikisi arasındaki benzerliği vurgulayan yorum yayımladı. İngiliz Financial Times gazetesinde şöyle denildi: “Yıllardır Rusya lideri Putin ile kıyaslanan Erdoğan’ın artık, otoriter emellerinin ve inatçı liderliğinin seçmenlerce açıkça reddedildiğini anlaması gerekiyor. Putin ise tek adam yönetimi ile Rusya’nın bir gün demokratik bir ülke olabileceğine dair umutları yok etmiş bir kişi. Uzun süredir Türkiye’nin, trajik bir biçimde diktatörlüğe sürüklenen Rusya gibi olmasından korkuluyordu. Türk halkının gelecekleri için, cumhurbaşkanlarının dikte ettirmeye çalıştığından çok farklı bir uzak görüşlülüğü İngiliz Guardian gazetesi Erdoğan ve Putin’e görmek, cesaret verici!” “Sultan” ve “Çar” benzetmesi yapmıştı. rogramda bir değişiklik olmazsa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, bugün “1. Avrupa Oyunları’nın” açılış töreni nedeniyle Azerbaycan’ın başkenti Baku’da buluşacaklar. 7 Haziran seçimleri sonuçları hakkında “türlü çeşitli” değerlendirmeler yapılıyor. 63. hükümeti kimin, kimlerle, nasıl kuracağı ya da kuramayacağı, erken seçime gidilip gidilmeyeceği tartışılıyor. Bu arada gözlerden kaçan bir kıyaslamayı irdelemek yerine, yabancı basından alıntılayacağız! P n açık ve çıplak gerçek, RTE ve AKP iktidarının bitmiş olduğudur. İktidarsız kaldılar, şimdi takviyelerle iş görme çabasındalar. Hesaplar, oyunlar, pazarlıklar kurulmaya başlandı yeniden. Nasıl bir koalisyon olacak? Küresel güçler, egemenler yine AKP’nin içinde yer aldığı koalisyonu zorluyor. Yeni bir toplum mühendisliği daha başladı. Onların sözcüleri, kalemşorları devrede. 2002’de AKP’yi ülkenin başına musallat edip, ondan sonra “vay anam” diye bağıranlar, kuyruğunu kıstıranlar, kullanılıp bir kenara atılanlar, sermayenin sözcüleri dayatıyor. Sanki öyle yapmak zorunda değilmiş gibi Cumhurbaşkanı’na, “yasal sınırlarına” çekilmesi için “ricacı” oluyor, neredeyse yalvarıp yakarıyorlar. Toplumsal hafızayı sıfırlama niyetindeler. “Unutun kardeşim” diyorlar. Hainliği, ihaneti, haksızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliği, baskıları, despotluğu, vicdansızlığı unutmalıymışız! Cumhuriyet rejimini adım adım değiştirenleri, Mustafa Kemal E Bellek siliciler! Atatürk’ten rövanş almaya çalışanları, ulusal bayramları kaldıranları. Siyasal İslamın pençesinde gerici eğitim düzeninde yetişme zorunluluğunda bırakılan ço cuk ve gençlerimizi. Halkın paralarını sıfırlayan, yolsuzluk yapan, yağmalayan, hortumlayanları, hırsızlıkları. Rüşvetçi, avantacı bakanları, villaları, ayakkabı kutularını, ihale komisyonlarını unutmalıymışız... HHH Gezi’de ölen gepegenç fidanları, çocukları, gözlerini yitirenleri, baskıyı zulmü, biber gazını, copu TOMA’ları. Hükümetin sözcüsü gibi çalışan kaymakam, vali ve her kade KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] İkisinin benzerlikleri Menderes’in idam fotoğrafını, babasının okuduğu gazetede görmüş, ailesinin bu ölüme seyirci kalıp yaşadıkları şaşkınlığı algılayamamıştı. KGB ajanı Putin ise Sovyetler Birliği’nin çöküşünü asla unutmayacağı bir “şok” olarak yaşadı. Putin, “Bu, gücün felç olmasıydı” demişti. İmparatorluğun (SSCB) yıkımını, “20. yüzyılın en büyük jeopolitik faciası” olarak tanımlamıştı. 4 İstanbullu ve Petersburglu adamlar, zafiyetin insanı saldırılabilir kıldığına inanıyorlar. Bu nedenle, kendilerini sabahtan akşama kadar dosya okuyan, ülkeyi dolaşan, talimatlar veren, ulusun yorulmaz hizmetkârı olarak gösteriyorlar. 4 “Güç” etkisi yaratmak için, fiziki görünümlerini, halkla ilişkiler çalışmasının bir parçası olarak kullanıyorlar. Bir zamanlar futbolculuk mesleğinin eşiğinde olan Erdoğan, top koşPutin “sportif” olduğunu, vücudunun üs tururken fotoğtünü çıplak bırakarak kamuya gösteriyor. raflarını çektiriyor. Putin, “sportif” olduğunu, vüSünni İslam ve Rus Ortodokscudunun üstünü çıplak bırakaluğuna dayanıyor, aşırı milliyet rak kamuya gösteriyor ki Erçilik ortak yönleridir. doğan bunu elbette yapamaz! 4 “Köklü bir aileden” gelme Çünkü yarı çıplak bir siyasacı yip “mevcut yönetimlerce” dış olarak dindar Müslümanlarılanmalarına karşın, ikisi de en seçmenlerini ürkütürdü! büyük direnişlere karşı doruğa 4 Kendi gereksinimlerine uyçıkmayı başardılar. Önce başgun biçimde; basın, ifade ve bakan, sonra cumhurbaşkagösteri özgürlükleri gibi denı olarak bu gücü “otokratik” mokratik temel hakların, onlaaraçlarla sağlamlaştırıyorlar. rın iktidar istemini tehlikeye at4 İkisinin mantığını anlamak maya hizmet ettiğini sanıyoriçin geçmişlerine bakmak gelar, bu nedenle bu hakları adım rekir. 1954’te İstanbul’un işadım kaldırıyorlar. Ne kadar çi semti Kasımpaşa’da dogüçlü olurlarsa o kadar duyguğan Erdoğan, anne ve babasısallaşıyorlar. na maddi destek vermek için 4 Her ikisi de yurtiçinde ve çocuk yaşta simit satmış… dışında düşmanları olduğunu Kasımpaşa’da kavgalarda sösezen “komplo” teoricileridir. zünü geçirmeyi öğrenmiş… Erdoğan, “Gezi olaylarında” Yandaşları, çabuk öfkelenmeeleştirilere tahammül etmedisini, “O Kasımpaşalı!” sözüyle ğini etkileyici biçimde göstermazur gösteriyorlar. di. Putin, gücünü kanıtlamak, 1952’de St. Petersburg’da doğan Putin de aynı biçimde yoksul koşullarda büyümüş. Çocukluğuyla ilgili olarak rakiplerinden nasıl kurtulabileceğini erken yaşta öğrendiğini anlatıyor. 4 İki adam da seçmen oylarını alErdoğan top koştururken “güç” etkisi mak için kökenleriyaratmayı amaçlıyor. ni kullandılar. Putin Kremlin’in görkemli salonlarında yürüdüğünde, Eriç siyasal zorluklardan dikkati doğan da yabancı devlet mibaşka yöne çekmek için Kırım’ı safirlerini Ak Saray’da ağırladıilhak etti. ğında, bu olgu bazı vatandaş4 İkisinde de elbette farklılarının hoşuna gidiyor. İki lider, lıklar da var! En büyük görüş bu görüntüleriyle, “Bizim yeni ayrılıkları Suriye… Rusya, Beşkimliğimiz var. Bakın, sizden bi şar Esad’ın en yakın dostu, ri bunu başardı!” diye bildirimErdoğan ise ezeli düşmanıdır. de bulunuyor. Erdoğan’ın karşı çıktığı Ermeni 4 Erdoğan, 1960’ta Adnan soykırımını Putin tanıdı. En somutu, Almanca “Erdoğan Kuşağı” adlı kitabın yazarı Çiğdem Akyol’un Avusturya DiePress gazetesinde, “Onlar, yandaşları için hayırlı, ulusal gururları yeniden kazandıran kişiler; karşıtlarına göre ise kendileriyle aynı görüşü paylaşmayanları sürekli tehdit eden despotlardır” vurgulamasıyla yayımlandı. Yazarın belirttiği benzerlikleri şöyle özetleyebiliriz: 4 Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Sovyetler Birliği’nin eski büyüklüğüne ilişkin özlem onları birleştiriyor. Derin dindarlıklarının kökü, ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] mede bürokratı. Teröre kurban gidenleri. Cumhurbaşkanlığı makamında otururken yeminini unutup, muhalefet partilerine ağır hakaret edenleri, “partisi kazansın” diye meydan meydan dolaşanları “oldu bir kere” saymalıymışız... HHH Halkın parasıyla, Atatürk’ün mirasının üstüne konularak yapılan kaçak sarayları. AKPcemaat ortaklığında zulüm eden Emniyet görevlilerini, hâkim ve savcıları. Ölenleri, intihar edenleri, muhalifleri yıllarca soğuk hücrelerde çürütenleri, yataklarından kaldırılıp sorguya götürülenleri, ilaçlara bile el koyanları... Beraber yürünen yollarda elbirliğiyle kurdukları kumpasları, yalancı ve gizli tanıkları, sahte delilleri, yandaş bilirkişi gazeteci, işadamı, yeşil sermayeyi unutmalıymışız. Küresel güçlerin verdikleri rolle, koca bir ülkeyi Ortadoğu bataklığına sokanların, Suriye’yle savaş aşamasına getirenlerin, IŞİD gibi kanlı, insanlık dışı bir örgüte silah dahil her türden destek sağlayanların üstüne bir sünger çekmeliymişiz! Daha birçok olumsuzluğu, saymamalıymışız! “Artık helalleşme, af etme, geçmişe sünger çekme” dönemiymiş! İşin daha pişkin yanı halkın “kızacağını”, ifrit olacağını bile bile öneriyorlarmış. Bunu, “normalleşmenin” gereği için yapmalıymışız! HHH Oysa hesap sorulmalı, hesap vermeli. Halka yönelik suçların affı olmaz. Hesap sormak, “intikam alma” sayılmaz demokratik toplumlarda. Toplum özgürlük, insan hakları, açıklık istiyor. Rahatlamak, soluk almak, bir daha böylesine süreçleri yaşamamak istiyor. Asgari bir demokrasi hesap vermeden, geçmişi görmeden, enkaz kaldırılmadan olabilir mi?.. Geçmişin mağdurları, muhalefet partileri yaşadıkları ortak sorunların çözümü için, asgari koşullarda yana yana gelebilir, işbirliği, güç birliği sağlanabilir. Temiz bir sayfa, yeni bir dönem, yeni umutlar hafızaları boşaltarak değil, yaşananlardan sonuç çıkararak doğar... Bu yola kin gütmeden, öfkelenmeden, bağırıp çağırmadan, öç almadan da varmak mümkündür. Bir daha böyle bir süreç yaşanmasın diye... SÜPER LOTO 5, 21, 36, 40, 44 ve 45 6 BİLEN: 1 milyon 52 bin 137 TL (Devretti) 5 BİLEN: 6 bin 419’ar TL 4 BİLEN: 91.45’er TL 3 BİLEN: 7.55’er TL Demokrasiye yöneliş mi? Haziran” günü yapılan genel seçimle, “13 yıldır” iktidarda olan “AKP”nin, bir kez daha “yürütme”yi, “yürütme”si engellendi, yolu kesildi. Oysa Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan “R.T.Erdoğan”, başta “Anayasa” olmak üzere tüm yasaları çiğneyip, “AKP” liderliğini adeta sürdürerek partisi için dört dörtlük bir “seçim çalışması” yürütmüş, ülkeyi köşebucak dolaşıp, yüzlerce saat TV konuşması yaparak “Yeni Anayasa” ve “Başkanlık” rejimi için “AKP”ye “oy” istemişti... Kendisini “tek adam” iktidarına, yasal “diktatör” olmasına götürecek “Başkanlık” düşü paramparça oldu. Ne var ki, “Erdoğan”ın yalnızca bu isteğinin engellenmiş olmasının bile “demokrasi”ye bir “yöneliş” olduğu dile getiriliyor. “Emre Kongar Hoca” da sonucu bir “demokrasi umudu” olarak görüyor; demek bir “beklenti” içindeyiz, “demokrasi”yi bekler durumdayız... Ayrıca da bunu açıkça vurguluyor: “Demokrasi” ne yazık ki, ülkemizde tam yerleşmemiştir, hâlâ ‘umut’tur!” diyerek. Kuşkusuz çok haklı; “demokrasi” umudu, beklentisi içinde olmayıp, tam, yerleşmiş bir demokrasiye kavuşmuş olsaydık ülkemizin “18 milyon” insanı “AKP”ye “Erdoğan”a oyunu verir miydi? Daha doğrusu “13 yıldır” verir miydi? “7 Üstelik “seçim”in bir “demokrasi uygulaması”, bir “demokrasi aracı” olduğu da genel olarak kabul edilir. Peki, “demokrasi”nin “boğazlanmış” olduğu bir ülkede “seçim neyin aracı olur ki? Yanıtlamayı denemeden önce “seçim”i araç edinen “demokrasi” kavramına şöyle kabaca değinecek olursak; “halkın, halk tarafından, halk için (halk yararına), özgürlük, (yasa karşısında) eşitlik, hak, hukuk, (adalet), kardeşlik öğeleriyle yönetim” olduğunu görürüz. “1789 Fransız Devrimi”nin ürünü olan bu “öğeler”, çağdaş uygarlığa gidiş sürecinde özellikle “ekonomik” içerik boyutunda “kardeşlik” bağlamında “anlam” kazanıp daha da “gelişerek” oluşturdukları “demokrasi”ye, “seçim”in de bir “uygulama” bir “araç” olması sürüyor elbet. Bu “öğeler”den birinin “içeriksizleşme”si öylece balon gibi boşlukta kalmasıyla oluşan “demokrasi”nin de “biçimsel demokrasi” olduğu bilinir bu “tür” demokrasiyle araç olan “seçim”de “biçimsel” olacaktır; “biçimsel seçim” ortaya çıkacaktır. Peki, “demokrasi”yle yönetildiği “Anayasa”sında yer alan ülkemizde de, “demokrasi öğeleri”nin, “13 yıldır” adım adım “AKP” iktidarınca içerik sizleştirildiği, anlamlarından uzaklaştırıldığı açıkça ortada değil mi? Dolaysiyle “13 yıldır”, “AKP” iktidarının yaptığı seçimlerin de “biçimsel” olduğu kolay kolay yadsınabilir mi? Bu durumda “şeriat”la yönetilen bir ülkede yapılan seçimde “halkın halk tarafından yönetilmesi” için oy verilse de, seçimin “araç” olduğu kaynak “demokrasi” değil artık “şeriat”tır; böyle bir seçimin de “biçimsel” olduğu rahatça ortaya konulmalı. Hep yazılıp söylendiği gibi “şeriat” yönetiminde de, “hukuk”unda da “temel” olan “eşitlik” değil “eşitsizlik”tir; bu gibi düzenlemelerde eşitliği sağlayan “adalet” yerini eşitsizliğe bırakmıştır ki bunları kabul eden bir halkın “ümmet” toplumu oluşturduğu da açıkça ortadadır. “İki milyar”a yaklaşan “İslam” dünyasında, belirtilen öğeleri içeren “demokrasi”nin yürürlükte olduğu, dolaysiyle de “laiklik” ilkesinin geçerli olduğu her ne denli zorlansa datek ülke durumundaydık. “Durumundaydık” diyorum çünkü, günümüz emperyalizminin başı “ABD”nin seçtiği “kişi” ile yönetilip, yine “ABD”nin adını koyduğu “ıIımlı İslam Devleti”ne dönüştürülen ülke “ümmet”leşmede oldukça yol aldı. Ne ki, “eğitimsizkültürsüz” o muktedirin “kin, nefret, intikam”la yoğurulan kişiliğinin ürünleri adım adım ortaya dökülünce; “içte”de “dış”ta da “sınır” aşıldı, “ilk adım”lar atıldı. Oysa “patron”, “ılımlı ol” demişti... İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Ahmet Rasim Sok. No: 14 Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Çankaya 06550 Ankara İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.23 03.16 03.32 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 05.24 13.11 17.09 20.35 22.29 05.12 12.55 16.51 20.26 22.06 05.40 13.22 17.17 20.44 22.30 12 Haziran 2015 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle