28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 6 Mayıs 2015 haber EDİTÖR: HAYRİ ARSLAN 4 iyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “O araç benim için bir mezara dönüştü” dedi ve 1 milyon liralık Mercedes marka makam aracını “ibreti âlem olsun” diye iade edeceğini açıkladı. Makam aracı ile ilgili skandal ilk patlak verdiğinde aracın vergileri düşerek, “1 milyon lira değil 322 bin lira” açıklaması yapan Görmez’in, eğlence paketli, ultra lüks makam aracının “ibreti âlemlik” 1 milyon 6 bin liralık faturası basına yansımış ve kamuoyunda tartışma konusu olmuştu. Görmez, kendisini bu kez “Araca hiç binmedim” diyerek savundu. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, önceki gece çıktığı bir TV’de iddialar için “algı operasyonu, Diyanet’in itibarsızlaştırılması” olarak yorumu yaptı ve şöyle dedi: “Mevcut araçla yürümek mümkün görünmüyordu. Edep el vermediği için daha önce konuşmadım. Eğer siz bir algı operasyonuyla Diyanet O benim için mezar dedi Mercedes’ten çark etti D Diyanet Ermenice Kuranı kerim meali yayımladı iyanet İşleri Başkanlığı Ermenice Kur’anı Kerim meali yayımladı. İlk etapta 4 bin adet basılan, doğu ve batı lehçelerinde yayımlanan Ermenice kuranı kerim meali, talep eden yurttaşlara ücretsiz dağıtılacak. Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürü Dr. Yüksel Salman, yaptığı açıklamada, mealin 1915 olaylarının yüzüncü yıl dönümünde yayımlamasının rastlantı olduğunu belirtti. Salman, “Bundan da biz büyük memnuniyet duyuyoruz” diye konuştu. ANKARA/AA Demirtaş, milletvekili adaylarıyla partilileri selamladı. (Fotoğraf: AA) D Araç tamam sarayı da alırız lığını garantilesinler. Oy alabilmek için ana baba kuzularını göz göre göre ölüme gönderdiler. Başkanlık için yapmayacağı çılgınlık olmadığı ortada. HDP bürolarına saldırıyorlar. Bunların hepsinin hesabı sorulacak. IŞİD’e gönderdikleri silahların hesabının sorulacağını biliyorlar” dedi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in, eğlence paketli, ultra lüks makam aracının “ibreti alemlik” 1 milyon 6 bin liralık faturası basına yansımış ve kamuoyunda tartışma konusu olmuştu. İşleri Başkanı’nı itibarsızlaştırmaya karar vermişseniz, o takdirde sadece Türkiye’de değil Diyanet’in hizmet götürdüğü bütün noktalarda bu adımı atıyorsunuz. Bu haberler yayımlandığı zaman Diyanet İşleri Başkanı o araca binmemiş daha. Bunu gördüğüm an benim için o araç bir mezara dönüştü. Ben bir gün dahi o araca binmedim. Bu sarık leke kabul etmez. Ben ibreti âlem için o aracı iade edeceğim.” Görmez, jakuzi iddiaları için de “Ben hayatımda bu nedir bilmem. Böyle bir şey olabilir mi? Bunlar yalan ve iftiradır” dedi. ANKARA/Cumhuriyet Görmez’in aracını iade etmek zorunda kaldığını belirten Demirtaş, “Daha iktidara gelmeden Mercedes’i geri aldık. ‘İbreti âlem’ demişsin ya, saraydakine ibret olacak” diye konuştu. HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in 1 milyonluk makam aracıyla ilgili eleştirilerin ardından aracı iade edeceğini açıkladığını anımsatarak “Daha iktidara gelmeden Mercedes’i geri aldık. ‘İbreti âlem’ demişsin ya, fakir fukaraya değil, saraydakine ibret olacak. Sarayı da geri alacağız sarayı” dedi. ‘Sen dedene ihanet ettin’ Başbakan Davutoğlu, Demirtaş ile Kâbe ve isim polemiğini Kars’ta sürdürdü aşbakan Ahmet Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile aralarında geçen isim tartışmasını sürdürerek, “Hacı deden sana Selahattin ismini iyi niyetle koymuştur. Selahattin ismini koymuş ama sen ona ihanet ettin. Hacı dedenin gittiği Kâbe’yi, Taksim ile karşılaştırmaya kalktın. Önce hacı dedene hürmet et sonra milletin huzuruna çık” dedi. Ortadoğu’ya kendilerinin barış getireceğini söyleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da sert tepki gösteren Davutoğlu, “Ya sen önce partine barış getir partine. CHP kaç parça?” diye konuştu. Özel uçakla geldiği Kars’ta eşi Sare Davutoğlu ile birlikte Başbakanlık’a ait helikopterle Ardahan’a geçen Başbakan Ahmet Davutoğlu, PTT Meydanı’nda partililere seslendi. Ardahan’da kendisini eleştiren CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yanıt veren Davutoğlu, “Kılıçdaroğlu dün burada yine Suriyelilerden bahsetmiş, şikâyet etmiş. Kafkasya’da yiğit Azeriler 1944’te zulüm altında inlerken, Ahıskalılar trene bindirilip gönderilirken, 146 yiğit Azeri Iğdır’a geldi. ‘Al bayrağın altında ölmek istiyoruz’ dediler. Kılıçdaroğlu’nun büyük şefi İnönü, 146 Azeriyi Ruslara teslim etKP’nin haltlarını göz ardı edip, yapıp ettikleri arasından olumlu bir şeyler arayıp, onları öne çıkararak “rafine yandaşlık” deneyen kimi kalem erbabı son günlerde “Tamam AKP bir sürü yanlış yaptı, yapıyor. Ama unutmayın ki vesayet rejimine son veren de yine AKP iktidarıdır. Artık ordunun, değil darbe yapmak, darbe düşünecek hali bile kalmamıştır. Tek başına bu bile AKP’nin bütün günahlarını affettirir” demeyle getiriyorlar… Kuşkusuz bunu bu kadar kabaca, ablavutça söylemiyorlar. Dedim a, adamlar (ve kadınlar) “Rafine yandaş.” Ancak dediklerinin özü özeti de bu. Peki, bu ön kabul ne kadar doğru? AKP sahiden vesayet rejimine son verdi mi? Birlikte bakalım… HHH Vesayet Arapça. Dilimize Osmanlıca üstünden girdi. Tanımı epey yalın: Kendi malını idare edemeyecek durumda olan akılca hasta veya zayıf kimseyi, bir yetimi, küçük bir çocuğu yönetmek, onun adına kararlar vermek… Vasi ise vesayet edene, deniyor… Eh, siyasal vesayetin içeriğini ve anlamını bu tanımlardan yola çıkarak belirlemek zor olmasa gerek. Cumhuriyet kurulduğundan beri, hatta İttihat Terakki iktidarlarından beri vesayet kurumu (rejimi) var olageldi. Hele 1950 sonrasında “Halkımız demokrasi için henüz olgunlaşmadığından…” diye başlayan o uğursuz ve saygısız cümleyi ne kadar çok duyduk. B Cumhuriyet Meydanı’nda halka seslenen Davutoğlu, Ermenistan’a çağrı yaptı. Davutoğlu, “Buradan, Kars’tan bütün Kafkasya’ya bir selam olarak diyoruz ki gelin aramızdaki ihtilafları çözelim, tarihi konuşalım. Gelin barış olalım, yeni bir Kafkasya kuralım. Ama öbür taraftan da diyoruz, biz bu çağrıyı yaparken Ermenistan’da kardeş, can Azerbaycan’ın işgal ettiği topraklarından bir an önce çekilsin. Çekilsin ve o topraklar asli sahiplerine dönsün” dedi. ‘Hayal görüyorlar’ Başbakan Davutoğlu, Ardahan’da miting sırasında vatandaşlara çiçek attıktan sonra boynundaki Serhat Ardahanspor’un atkısı yüzüne dolanınca korumalar anında müdahele etti. DHA ti. Azeri şair, ‘Bizi siz öldürün, vermeyin Ruslara’ dedi. Şimdi de Suriyelileri ‘Esad zalimine teslim edelim’ diyorlar. Ortadoğu’ya barış getirecekmiş, öyle diyor. Ya, sen önce partine barış getir, partine. CHP kaç parça? Hâlâ Şişli Belediyesi’nde barışı bulamadın, Ortadoğu’ya nasıl barışı getireceksin” diye konuştu. HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş ile Kâbe ve isim polemiğini sürdüren Davutoğlu, “ Selahattin demeyeceğim dediğimde, Selahhadin Eyyübi’nin adını vermeyeceğimi söylemiştim. O ismi hacı dedesi vermiş. Hacı deden vefat ettiyse Allah rahmet eylesin. Hacı deden sana Selahattin ismini iyi niyetle koymuştur. Selahattin ismini koymuş ama sen ona ihanet ettin. Hacı dedenin gittiği Kâbe’yi Taksim ile karşılaştırmaya kalktın. Önce hacı dedene hürmet et sonra milletin huzuruna çık. O da geçen sene Ardahan’da demiş ki ‘İstanbul’a Marmaray yaptı, Ardahan’a ne yaptı?’ Al birini vur ötekine. CHP ile HDP aynı. Aynı ses çıkıyor tın tın. Boş testi sesi bunlar. Boğaz Köprüsü’nü, Marmaray’ı sen kullanmıyor musun?” dedi. Ardahan’ın ardından Kars’ta Liderlere yüklendi HDP, CHP ve paralel yapının işbirliği yaptığını ileri süren Davutoğlu, “Arkasında da belli bir medya var. Bu koalisyon içinde hedefleri AKP’nin tek başına iktidara gelmesini engellemek. Hayal görüyorlar, milletin verdiği iktidarı biz, milletim verdiği sürece sonuna kadar kullanırız. Kürt kardeşlerimizin de Türk kardeşlerimizin de temsil hakkı sadece ve sadece millettedir ve milletin partisi AKP’dir. Tercih yapmaları lazım. Bu HDP’liler batıya gidiyorlar, ‘barış’ diyorlar, ‘demokrasi’ diyorlar. Doğuya geliyorlar musluklardan kan akan panolar basıyorlar. Ağrı’da, Diyadin’de vatandaşlarımızı tehdit ediyorlar” dedi. ARDAHAN/ AĞRI/ DHA HDP’nin Kocaeli’nin mitingde konuşan Demirtaş, Erdoğan’ın Başbakan Davutoğlu’na Başbakanlık yaptırmadığını ifade ederek “Sayın cumhurbaşkanı, başbakana fırsat vermiyor, kendini başbakan hissetmesine izin vermiyor. Bırak iki dakika kendini iyi hissetsin, başbakan gibi hissetsin. Başbakan’ın hakkını korumak da bize düşüyor. Çünkü cumhurbaşkanı başbakanı tanımıyor. Kendine oy istiyor. AKP seçim kazanırsa Davutoğlu diye bir başbakanımız olmayacak artık. Davutoğlu miting miting dolaşıp bana oy verin de başbakanlıktan kurtarın diyor ama biz yedirmeyiz, zavallıya biz sahip çıkacağız ne yapalım” dedi. İkdidarı kaybedeceğini anlayınca telaşa düştüğünü ifade eden Demirtaş, “Provokasyon, kışkırtma dışında ellerinde hiçbir imkân kalmadı. Ağrı’da amaçları neydi? Cenazeler gelsin, 1015 şehirde şehit cenazesi olsun. HDP’yi baraj altında bıraksınlar, beyefendinin başkan ‘Davutoğlu’nu yedirmeyiz’ Süreç kriz geçirdi Demirtaş, Fox TV’de soruları yanıtlarken çözüm sürecinde masanın devrilmediğini; ancak dondurulduğunu belirterek, “Biz barış sürecini, birileri çıksın başkan olsun diye yürütmüyoruz. Bu sürecin içerisinde bulunurken, birileri de çıksın da başkanlık yürütsün istemedik” dedi. Demirtaş, kendisine değil ilkelere güvenilmesini istedi. Demirtaş, hükümetin seçim atmosferine girilmeden hızlı adım atma izlenimi verirken, seçim sürecine girildiğinde sürecin kalp krizi geçirdiğini kaydetti. HDP; Erdoğan’ın açılış töreni olarak düzenlediği mitingler ve AKP lehine propaganda ile seçim yasaklarını ihlal ettiği gerekçesiyle Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurdu. HDP, YSK’den Cumhurbaşkanlığı makamının uyarılması ve yayın ilkelerine uygun davranılmasının sağlanmasını talep etti. YSK başvuruyu oybirliğiyle reddetti. lANKARA/ Yurt Haberleri Cumhuriyet YSK’ye şikâyet etti Sadece 3 aday malını açıkladı HİLAL KÖSE A Hamam tellak, vesayet vasi 1960 sonrasında “vesayet rejimi”, anayasal yetkilerle donanmış Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ile kurumlaştı. Tamam, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu duvarının alnına kazınmış bir Meclis vardı ama esas kararlar MGK’de alınıyordu. MGK sivil oldukları varsayılan birkaç bakan ile ordunun en tepesinde yer alan dört yıldızlı beş generalden oluşuyordu. Tamam, halkoyuyla kabul edilmiş bir anayasa vardı ama esas (ve gizli) anayasa kırmızı bir kitapçıkta olduğu söylenen ve “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” olarak anılan bir metindi. Başbakanlar değiştikçe “Hoş geldiniz” töreninden sonra önüne bu kırmızı kitapçık konuyor(muş), bu kitaba kesinlikle uymaları gerektiği de söyleniyor(muş). Ağızdan kaçırılan kimi cümleciklerden, uzun süre sonra iktidarın bir ucunu yakalayan Ecevit iktidarının ilk günlerinden, 1990’lı yıllarda neden ve nasılsa Başbakanlık koltuğuna oturan kadın ve erkeklerin demeçlerinden bu durum “herkesin bildiği bir sır” haline geldi. Üniformalı ve üniformasız bürokratlardan oluşan vasilerimiz, bizler için neyin doğru ve iyi olduğuna karar veriyorlar; bizlerden bu karara itirazsız uymamızı istiyorlar; itiraz eden çatlak sesleri de hapishaneden yargısız infazlara uzanan bir palet içinde etkisizleştiriyorlardı. Sadece Meclis, sadece hükümetler, sadece seçim kazanmış siyasi partiler değil, yargı erki de bu vesayet rejiminin ya bir parçası oluyordu ya da vesayete uyumlu bir kuruma dönüşüyordu. Yassıada mahkemeleri, her darbeden sonra kurulan sıkıyönetim mahkemeleri, durumun özelliğine ve hassasiyetine göre Anayasa Mahkemesi hep vesayet rejiminin uyumlu halkaları, işlevli aygıtları oldular. Sonra?.. Sonra, Cumhuriyet tarihi boyunca iktidarın dışında ve uzağında tutulmuş, ama her zaman diri bir güç olarak varlığını korumayı başarmış “siyasal İslam”, 2002’de AKP çatısı altında seçim kazandı ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Hem de koalisyonsuz, tek başına… İktidardaki bu köklü değişikliğin pek de farkına varamayan, varsalar bile kabullenmek istemeyen en tepedeki generaller 2002’den itibaren darbe olasılığı da dahil bütün çareleri ciddi ciddi ele aldılar, sahici darbe planları yaptılar, tartıştılar, uygular gibi yapıp göz korkutmayı denediler. Ancak hepsinde de AKP tepeleri tarafından ustaca püskürtüldüler. AKP olası bir darbe ile iktidardan uzaklaştırılması tehlikesine karşı, dışarıda AB ülkeleri ile sıkı ilişkiler kurdu; sahiden AB’ye girme niyetindeymiş gibi adımlar attı; Batı ülkelerine “demokrasi ile İslamın” bir arada var olabileceğine ilişkin umutlar verdi. İçeride ise önce MGK’yi bir danışma organına çevirdi; ardından da kesin darbeyi vurdu: Cemaat ile kol kola, omuz omuza verip Ergenekon davaları kanalıyla ordudaki olası darbe heveslerini kökünden yok etti. Bütün bunları “Yaşasın AKP vesayet rejimine son verdi” çığlıkları ve alkışları ile karşılayan, alkış tutanlar oldu ve hâlâ da AKP’yi övmek için bozdurup bozdurup bunu harcıyorlar. Oysa AKP vesayet rejimine son vermedi. Sadece kendi kendilerini vasi tayin etmiş üniformalı ve üniformasız bürokratları temizledi. Yani vesayet rejimi değişmedi, vasi değişti… Halkımız bu durumu “Eski hamam, eski tas, sadece tellaklar değişti” gibi özlü bir deyişle tanımlar… Peki, yeni vasi kim? Cevabı sanırım biliyorsunuz ama biraz daha açmakta yarar olsa gerek. Yarına… ‘Açık siyaset için açıklayın’ çağrısı yapıldı luslararası Şefaflık Derneği’nin, partilere ve milletvekilleri adaylarına, ‘mal varlıklarınızı ve seçim bütçenizin kaynağını açıklayın’ çağrısına, ilk yanıt, İstanbul 3. Bölge’den bağımsız aday mimar Berkan Çelik’ten (29) geldi. “Umudun Adayı” sloganıyla yola çıkan Çelik, seçim kampanyası için banka kredisi çekmiş. Çelik’i, CHP’nin Roman adayı Özcan Purçu ve AKP’nin Roman adayı Cemal Bekle, HDP’nin İstanbul adaylarından Deniz Zarakolu takip ediyor. Açık siyaset gönüllüleri ise hayal kırıklığı yaşıyor. “Eski eşim duyar, haciz gönderir” diyenler, “seçmen günde on kez arıyor, açıklarsam yirmi beş kez arar” ya da “arkadaşlarım töhmet altında kalır”, “parti disiplini” bahanesine sığınanlar dahil, akıl almaz yorumlarla karşılaşmışlar. Afişler, bildiriler, kuşe kağıda basılı seçim beyannemeleri, bayraklar, dev posterler, televizyon reklamları, oy istemek üzere düzenlenen büyük organizasyonlar... Ortada ciddi miktarda bir paranın döndüğü herkesin malumu. Peki, siyasi partilerin ve adayların seçim kampanya bütçesi ve kaynağı ne? Bu sorun yanıtını bilmemize imkan yok. Türkiye’de bu bildirimi zorunlu kılan herhangi bir mev U zuat bulunmuyor. İşte bu kampanya, “Açıkla” sloganıyla bir ay önce başlatıldı. 16 sivil toplum örgütünün olşturduğu Açık Koalisyon tarafından yürütülüyor. Çağrıya, CHP ve HDP yakın ilgi göstermiş. Görüşme talebini, liderlerden yalnızca CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ kabul etmiş. Kılıçdaroğlu, daha sonra, kendi internet adresinden mal varlığını açıklamış. HDP’nin Van’daki 7 adayı bu çağrıya kulak vermiş. Kampanya, change.org’da imzaya açılmış durumda. Mal varlıklarını açıklamak isteyen adaylar www.aciksecin.com’dan bu formlara ulaşabilir. İlişkiler ağını görmek Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Oya Özarslan, “Bir parti tüm adayları için açıklama kararı alsaydı, örnek olacaktı. 7 Haziran’a kadar, umutla bunu bekliyorum” diyor. Özarslan’a göre, yolsuzlukta, siyasetin en riskli alanlardan biri olmasının bir nedeni de finansmanının şeffaf olmaması. Özarslan, yüksek aday harcamalarına dikkat çekerek “Bu paranın kaynağı ne? Bunu sormamızın nedeni arkadaki ilişkiler ağını açığa çıkarmak. Mal varlıkları açıklanmalı ve her yıl denetimden geçmeli” diyor. l İSTANBUL C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle