18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 4 Mayıs 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 20 ünün eski ortakları iktidarla paralel yapı arasındaki mücadele, amansız boyutta sürüyor. Ne kadar araç, gereç, yöntem varsa kullanılıyor. Kıran kırana bir kapışma... Paralel yapıya yönelik milli güvenlik siyaset belgesine kadar girecek düzeyde tehdit algısı. Hukuk alanında bugüne değin görülmedik uygulamalar, tahliyeler, hâkim tutuklamaları. Paralel yapı sanki son birkaç yılda oluşmuş, ülke için güvenlik sorunu olmuş gibi yaratılan yanlış bir algı. Oysa Gülen cemaati, yıllardır örgütleniyor, çalışıyor. Devletin tüm unsurları bu gerçeği biliyor. Polis ve askeri okullarda örgüt D Hangi özerklik? DP’nin seçim bildirgesi, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan şerhlerin kaldırılması ve ilgili ek maddelerin imzalanması” vaadini öngörüyor. HDP’nin “özerklik”ten ne anladığına gelince... Bildirgedeki, şu tümceden bir çıkarım yapabiliriz: “Özerklik modellerinin ve Hukuksuzluğun mimarları... lendiler. Emniyet müdürü, subay, hâkim, savcı, vali, kaymakam, bakan oldular. Okul, hastane, dershane, yurt, gazete, televizyon, cemaate gelir sağlayan şirketler kurdular. Devletin tüm kurumlarına yerleştiler. Üst düzey yönetici oldular. AKP iktidarı ve cemaat el ele büyük hukuksuzluklara, adaletsizliklere imza attı. Herkesin izlendiği, dinlendiği korku imparatorluğu yaratıldı. Ergenekon ve benzeri yargılamalarla insanlar hapislerde çürütüldü, öldürüldü. Dünün mağruru, hukuksuzluğun [email protected] H kendi kendilerini yerinden ve yerelden yönetmelerine olanak sağlayacak demokratik yönetim biçimlerinin geliştirilmesi ve yaşam bulması için gerekli adımlar atılacak. Demokratik özerklik, halkların yönetim ve karar süreçlerine katılımının sağlanması için hayata geçirilecek.” “Demokratik Toplum Kongresi” toplantılarında alınan kararlara da bakılırsa, HDP, “özerkliği” vergi toplamadan tutun silahlı güç oluşturmaya değin “bölgesel özerklik” olarak dillendiriyor. Oysa, Prof. Dr. Ruşen Keleş, HDP bildirgesinde vurgu yapılan, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki “özerk”liğin “bağımsız”lık anlamına gelmediğini açık seçik dile getiriyor. Keleş’e göre, devletin yerel ve ulusal çıkarlar arasında uyum ve eşgüdüm sağlamak amacıyla yerel yönetimler üzerinde bir yönetsel denetim ve gözetim uygulamasında zorunluluk var. AB şartı, işte uygulanacak bu gözetim ve denetimin, yalnızca karar, eylem ve işlemler üzerinde “hukuka uygunluk” yönünden olmasına olanak tanıyor. AB şartındaki “özerklik” ile HDP’nin dillendirdiği “özerklik” aynı şeyler değil. Prof. Keleş, AB şartındaki özerkliğin ne anlama geldiğini şöyle özetliyor: “Kamuoyunda zaman zaman yer alan ve söz konusu çekincelerin kalkmasını, ülkemizde bölgesel özerklik beklentilerinin ön koşulu olarak algılama eğiliminde olanlar yanlış beklenti içindedirler. Çünkü, Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerel yönetimlerin yönetsel ve mali anlamda özerk kılınmaları amacıyla çıkarılmış bir uluslararası sözleşmedir. Bu belgenin, bölgeler halkının siyasal anlamda özerk duruma getirilmesi gibi bir amacı yoktur. Zaten Avrupa Konseyi’nin bu tür belgelerinden hiçbirinde, devletleri, devlet biçimlerini üniter olmaktan çıkarıp federal niteliğe dönüştürmeleri yönünde bir baskı ve yönlendirme yoktur. Konsey’in 1990’lı yıllardan beri hazırlıklarını yürüttüğü, Yerel Özerklik Şartı’na koşut bir Bölgesel Yönetimler Özerklik Şartı hazırlama girişimleri başarıya ulaşamamıştır.” Prof. Keleş, başta İngiltere, İtalya, Fransa, İspanya olmak üzere birçok ülkenin “bölge yönetimlerinin özerkliği” kapsamı ve sınırları konusunda duraksamaları olduğunun da altını çiziyor. Nedenini de açıklıyor: “Atmış oldukları bütün demokratik adımlara karşın, bu konuyu, ulusal birlik ve toprak bütünlükleri açısından ‘riskli’ bir alan olarak görmekte oldukları açıktır.” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK mimarı cemaat şimdi mağdur. Ancak her koşulda evrensel hukuku, insan haklarını savunanlar açısından “oh olsun, ettiklerini buluyorlar” demek, doğru bir tutum olmaz. Haksızlığa, adaletsizliğe karşı çıkmak gerek. Bir toplumda herkesin ayrı hukuku olamaz. HHH Paralel yapı operasyonunda tahliye kararları ve iki hâkimin tutuklanmasını gerçek hukukçuların gözünde doğru değerlendirmek gerekiyor. Örneğin Turgut Kazan, hukukla oynandığında ne gibi sonuçlar doğacağını yerinde saptamalarla şöyle anlatıyor: “O hâkimlerin büyük olasılıkla suç örgütü üyesi olduğu kanısındayım. Özel Yetkili Mahkemeler döneminde insanlara nasıl zulmettiklerini yakından biliyorum ve asla hâkim olarak saymıyorum. Ama sistem onları hâkim saymış. Tutuklama, yanlış. Bu iki hâkim gibi Pensilvanya’dan emir alan hukukçular hukukla o kadar oynadılar ki... Hukukla oynadığın zaman böyle olur. Kendini imparator sananlara da bu oyun oynanıyor...” HHH Süregelen hukuksuzluğun sorumluluğuyla ilgili önemli bir saptama da Anayasa referandumunun altında yatıyor. Gerçek hukukçular “anayasa değişikliğiyle” yargı bağımsızlığının tümden ortadan kalkacağını belirtmişti. Haklı çıktılar. Yargıda iktidar ve cemaat yanlılarının varlığı, kapışması bunu kanıtlıyor. Bu hukuksuz düzeni yaratan unsurlardan “yetmez ama evetçilerin” de kulağını çınlatmanın yeridir... ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY Serbestlik Gözümüz aydın olsun! Gelecek yıl, enerjide “serbest tüketici” olacağız. “Neremiz serbest olacak” sorusunun yanıtını, eski Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Kemal Ulusaler’e bırakalım: “Kapınızı bir yığın tedarikçi çalmaya başlayacak. Cep telefonlarınız aracılığıyla tacizler başlayacak. Posta kutularınıza broşürler akacak. Email adresleriniz ‘cazip teklifler’ ile bombalanacak. Şaşıracak, cazip tekliflerle tedarikçiden tedarikçiye dolaşacaksınız. Her değişimde cüzdanınız daha da boşalacak. Öylesine karmaşık bir kaos ortamı doğacak ki, tüketici, yani müşteri şaşkına dönecek.” 2016’ya az kaldı. Yine çarpılacak, serbest şaşkın olacağız. Seçimlere girerken, ulusallık üzerine lusal duruş, bireyin hak ve özgürlüklerinin toplumsal örgütlenmeler aracılığı ile, demokrasiye gidiştir, çağdaş ulusalcılık budur. Uluslararası ilişkilerin “dengeli” yürümesi için ulusalların olması gerekir. Ulusallar (devletler, toplumlar) aralarındaki ilişkilerde karşılıklı çıkarlarını gözeterek “denge” sağlarlar. Ulusal iktisadi, siyasi, sosyal, kültürel, askeri çıkarlarını “koruyarak” aralarında denge kurarlar. Ulusallık yoksa dengesizlik vardır. Bir taraf diğerini ezer, sömürür, emperyalizm yaygınlaşır, faşizm gelir. Denge için ulusallık var olmak zorundadır. Tarih boyunca sömürgeci (ve üstün) ülkeler azgelişmişlerin “ulusal çıkara yönelik politikalarına” hep karşı koymuşlardır. Ulusallık özde, “uluslararası ilişkilerde dengeye yönelik, ezilmek yerine karşılıklı çıkarları koruyan bir duruş” olduğu için daha demokratik, daha uygar, daha çağdaş ve insani bir yaklaşımdır. U Halit Çelenk Ödülü Bu yıl ilk kez verilen Halit Çelenk Hukuk Ödülü’nü, İbrahim Kaboğlu başkanlığındaki “Gezi Hukuki İzleme Grubu” tarafından hazırlanan “Demokratikleşme ve Totaliterleşme Sarkacındaki Türkiye” adlı rapor ile Yaman Akdeniz ve Kerem Altıparmak tarafından hazırlanan “Twitter ve YouTube erişim engelleme kararlarının kaldırılması başvuruları”na ilişkin araştırma kazandı. Ayrıca, doktora öğrencisi Göksu Uğurlu’nun “uluslararası hukuka üçüncü dünya yaklaşımları” adlı yüksek lisans tezi ile SBF araştırma görevlisi Nazile İrem Yeşilyurt’un “İdari yargıda yürütmenin durdurulması ve ivedi yargılama” konulu makalesine de özendirme ödülü verildi. Ödül töreni yarın 19.00’da Türkiye Barolar Birliği’nin Balgat’taki tesislerinde gerçekleştirilecek. Tüm Halit Çelenk dostları törene çağrılı... tan yana bir “ulusalcıdır”. Ona kimse, Türkiye’yi yabancılaştırıyor diyememiştir. “Devrimleri ile Türkiye’yi çağdaşlaştırmaya yöneldiğini tüm dünya ve halkımızın büyük bir çoğunluğu görebilmişlerdir”. “Ulusalcılığın” dünyada simgesi olmuştur. Kimi zaman da emperyalist küresel güçlerin kullandığı araçlardır; Köy Enstitülerine komünist yuvası diyen kimi iç ve dış odaklar ya da komünizmle mücadele dernekleri kurarak toprak ağalığı düzenine hizmet verenler biçiminde kendilerini gösterirler. Türkiye’nin kendine özgü olarak oluşturduğu Köy Enstitüleri uygulaması “ulusalcılığın azgelişmiş bir ülkedeki ilk ve çok başarılı örneğidir.” Demokratiktir, çağdaştır, özgürlükçüdür, Gençler kızlı erkekli birlikte çalışarak “üretimi ve çağdaş yaşamı” öğrenirler. Toprak ağaları, gerici Ankara bürokrasisi ve kimi küresel güçler, bu “ulusalcılığın özü” olan hareketi, kendileri açısından zararlı gördükleri için yasaklatmışlardır. Atatürk, Çanakkale’de işgale gelen ülkelerin şehit olan çocuklarına bile, “onlar artık bizim de evlatlarımız” diyecek kadar ulusalcı ve uygardır. O kendi döneminde, “yaşam tarzı” olarak uygar coğrafya olarak Avrupa’yı gördüğü için dil, bilim, kıyafet, sanat, yaşam tarzı devrimlerini gerçekleştirdiği için (ulusalcı). Çağdaş ve uygarlık İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ İcra Kurulu Başkanı AKIn ATALAY Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Seçimlerde ‘ulusallık’ Köy Enstitüleri Taşlama “Biri Var” adlı taşlama Kasım Şair’den geldi: “Biri var su başında, düşük omuz, dar şalvar / Dili işlek, eli tez, ağzı yalan yuvası Biri var, ışığımızı kırıyor kör sözlerle / Elleri kapımızın çengelinde / Bekliyor, içeri karanlık üflemek için Biri var, tek heceli bir sözcük gibi bakıyor / Sırıtınca / Tüylü bir çukur açılıyor yüzünde Biri var, kan grubu sıfır eraş..ihtiras! / Yaka paça ülkemle...” Ak kaşık Bir yanda, Osmanlı’yı Ortadoğu petrolü için savaşa sokmuş Almanya... Öte yanda, Taşnakçıları Osmanlı’ya karşı savaşa süren Rusya... 100 yıl sonra “Soykırımcısınız siz” dediler, sıyrıldılar işin içinden... Denge ve karşılıklı yarar (çıkar) “Ulusallık”, uluslararası ilişkilerde “karşılıklı yarar”a yönelik bir duruş ve “felsefedir”. İçinde demokrasi ve insan hakları, kültürler ve çıkarlar arası karşılıklı denge ve saygı esastır. Bu anlayışı “etnik milliyetçiliğe” indirgeyip faşist dürtülerinin aracı yapmak isteyenler, Kimi zaman emperyalist güçlerdir; örneğin 67 Eylül faşist eylemlerinin arkasında dururlar; dinci ve etnik milliyetçi fanatizmi örtüştürerek toplumu koyun sürüsü gibi gütmeyi hedeflerler. Seçimlere girerken ulusallık, özellikle çağdaş nitelikleri göz ardı edilerek ilkel ve geçmiş yüzyıldaki nitelikleri ile kötüye kullanılmaktadır. AKP sürekli sapmalar yaparak 13 yıldaki uygulamalarını kanıtlarcasına, “biçimsel, ilkel ve taktiksel” yönleri ile kullanılmaktadır. Uygulamada ve özde ise dini, her şeyin üzerinde tutan bir durumdadır. MHP “geleneksel milliyetçilik” anlayışından ödün vermekte zorlanmaktadır. Milliyetçilik, muhafazakârlık ve İslamcılık çemberi içinde bir görüntü sergiliyor. HDP için özde esas olan Kürt etnik milliyetçiliğidir. Seçim gereği, ödün verir gözükmektedir. AKP ile koalisyona “hayır” diyememektedir. CHP, Atatürk milliyetçiliğini, etnik saplantılardan uzak “ulusalcılığı” esas almasına rağmen, bunu ağırlıklı bir şekilde vurgulamaktan kaçınmaktadır. Aslında çağdaş ulusallık, “birey ve toplum arasında haklar, özgürlükler, örgütlenmeler açısından gerçek demokrasinin kendisinden başka bir şey değildir”. Bu gerçeği hiç çekinmeden herkesin, sesinin çıktığı kadar haykırması gerekir. Eğer hedefi demokrasi, özgürlükler ve refah içinde bir ülkeye ulaşmaksa tabii... l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. nAMAZ VAKİTLERİ İmsak İstanbul 04.10 Ankara 04.00 İzmir 04.29 Güneş Öğle 05.52 13.08 05.39 12.53 06.05 13.15 İkindi 16.58 16.41 17.02 Akşam 20.12 19.54 20.14 Yatsı 21.45 21.24 21.41 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle