18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 29 Mayıs 2015 EDİTÖR: CANER ÖZTÜRK TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber 5 mokrasiyi, böylesi bir ortam, bir toplum için tehlikeli bir istikamet çizmektir, demokratlık bir yana aklı başında bir siyaset çevresi böyle bir gidişi körükler mi? ‘Yolsuzluk yapanla koalisyon kurmayız’ Kılıçdaroğlu şartların CHP iktidarını zorunlu kıldığını söyledi HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, koalisyona sıcak bakmadıklarını belirterek, “Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar, CHP iktidarını zorunlu kılıyor” dedi. Kılıçdaroğlu, AKP ile koalisyon konusunda da “Yolsuzluk yapanlarla, dosyaları kapatanlarla nasıl bir araya geleceğiz?” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, NTV’nin canlı yayınına katıldıktan sonra Ankara’nın Çubuk, Pursaklar ve Keçiören ilçelerini gezdi, seçmenlere seslendi. Kılıçdaroğlu, şu mesajları verdi: Koalisyona sıcak bakmıyorum: Koalisyon fikrine sıcak bakmıyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar CHP iktidarını zorunlu kılıyor. Eğer bir ülkede 17 milyon yoksul varsa hangi koalisyon bunu çözecek? Koalisyonlar Türkiye’nin sorununu çözmez. Türkiye’nin sorununu çözecek olan, siyasal iktidarın ufku olması lazım, sokaktaki vatandaşı, esnafı, çiftçiyi düşünmesi lazım. Yolsuzluğu şiar edinenle koalisyon yapmayız (AKP ile koalisyon olup olmayacağı sorusu üzerine): İsrafı ve yolsuzluğu kendisine şiar edinmiş bir partiyle nasıl koalisyon yapacaksınız? Yarın birisi bana dönüp ‘Ey Kılıçdaroğlu, sen seçim meydanlarında diyordun ki, ‘kul hakkı yiyene karşıyız.’ Sen nasıl bunlarla bir araya geldin? Dediğinde ne söyle İktidar amigoları Vay halimize! umhurbaşkanı ve iktidar partisi artık tüm ipleri koparmış vaziyette, bu seçimi “millet ve düşmanları”nın, “milletin tek ve yegâne temsilcisi” olduğunu iddia eden iktidar ile mücadelesi olarak görüyor ve gösteriyor. Bu durumda bu ülkede demokrasi sadece sakatlanmış değil, demokratik mücadele yapılamaz hale gelmiş demektir. Bir partiye muhalefet edenleri düşman ilan etmek, partiyi devlet, millet, milletin bekası ile özdeşleştirmek, “parti devlet”lerde olacak bir iştir. “Partidevlet”in ne demek olduğunu ise izah etmeye gerek yok. Halihazırda Türkiye’de durum budur. Yoksa, normal şartlar altında, bir iktidara karşı mücadele etmek gayri meşru ilan edilebilir mi? Muhalefet çevreleri iktidara karşı mücadele etmeyeceklerse veya muhalefet ettikleri ölçüde “millet düşmanı” ilan edilecekse, muhalefet ne için var veya olmasının ne anlamı var, kapatın partilerini olsun bitsin. Ha muhalefeti yasaklamışsınız, ha millet düşmanı, gayri meşru ilan etmişsiniz, ne farkı var? Artık, bırakın demokrasinin alanının giderek daha fazla daralmasını, artık demokrasi dediğimiz düzenin “asgari zemin”i sorgulanır hale geldi, muhalefetin varlığını hedef almak böylesi bir iştir. Bunu anlamak için, profesör, akademisyen, düşünür, rüyasında Hegel ve Gazali ile tartışmaya dalmak gerekmiyor, sıradan biri olmak yeterli. Hal böyle iken, Cumhurbaşkanı bir yandan, “büyük düşünür” Başbakan diğer yandan, her gün meydanlarda muhalefeti gayri meşru bir zemine taşımaya çalışıyor, terör ile, çete kurmakla, millete düşmanlıkla suçluyor. C C Tüm muhalif çevrelerin, iktidarı sorgulamak, iktidardan düşürmek konusunda “ortak” paydasının olması, çete kurdukları üçgen, altıgen olmaları demek değildir, bu normal bir demokratik düzende, son derece tabi bir durumdur, tabi olmayan bunun sorgulanması, yetmedi suçlanmasıdır. Her toplumda, muhalefet çevreleri birbiri ile anlaşmaz ama hepsinin hedefi iktidarı eleştirmek, zayıflatmaktır, bu hiç de olağanüstü bir durum değildir. Neresi gayri meşru Koalisyon çözmez Kılıçdaroğlu, Ankara’nın ilçelerinde yurttaşlarla buluştu. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) için örnek olarak Papa’yı yeceğim ben? Yolsuzluk diz nasıl yaptıysa senin de öyboyu, yolsuzluk yapanlarla, le yapman gerekirdi. Sen bir gösteriyorlar. Örnek göstedosyaları kapatanlarla nasıl siyasi partiyi destekliyorsan receksen Sevgili Peygamnamusun ve şerefin üzerine berimizi örnek göster, ‘israf bir araya geleceğiz? haramdır’ diyor. İktidardan gitmenin ma yemin etmemen gerekirdi. Kılıçdaroğlu halk için çaliyetini biliyorlar: AKP iklışır: Davutoğlu, Erdoğan tidardan gitmemek için her Görmez’e çağrı için çalışır, Kılıçdaroğlu, yolu deneyecektir kediler ‘İbreti âlem’in arkasınhalk için çalışır. 13 yılda 17 trafoya girdi diyecektir, vada dursun: (Diyanet İşleri lileri, kaymakamları, öğret Başkanı’na Mercedes tahsi milyon yoksulumuz var, önmenleri ayarlayacaktır, her si) Sayın Görmez, bir cümle lediler mi? Hayır. 6 milyon 250 bin işsizimiz var. Suriyöntemi deneyecektir, o ne kullandı çok önemliydi; ibyeliye gelince 5,5 milyar dodenle söyledim elektrikler reti âlem için diye... O Merlar para, emekliye gelince mi kesildi, sandık görevlicedes ibreti âlem için iade yok. Ama yatlara, katlara, si hemen sandığın üzerine edilmişse, o sözün arkasınMercedes’lere gelince var. 3 oturacaktır. Çünkü iktidarda durulmalı. milyonluk araba için, ne didan gitmenin maliyetini çok Peygamberimizi örnek yor ‘O çerez parası’ diyor. iyi biliyorlar. göster: Din, iman edebiyatı Gül gibi yapmalı: Bırak çerez parasından biyaptılar, hepsi köşeyi dön(Erdoğan’ın meydanlara çık dü. Milyarlık arabaya, ‘çeraz emekliye, asgari ücretliması) Sayın Abdullah Gül ye, çiftçiye, esnafa verelim. rez’ parası diyorlar, israf Tam da bu nedenle, sadece iktidar partisini zayıflatmak için HDP’ye oy vermeye karar verenler de olabilir, bu insanlar sadece ve sadece demokratik bir seçim yapıyor, tıpkı eski vesayet sistemini zayıflatmak adına farklı görüşten çevrelerin, zamanında AK Partisi’ne çeşitli düzeylerde destek vermeleri gibi. Öyle değil mi? Hatırlarsanız, o zaman da bu ittifakı da, demokrasi mücadelesinin doğal bir sonucu olarak değil, “şer ittifakı” olarak görenler vardı, oysa demokrasi mücadelesi böyle bir şeydir. Şu an itibarıyla, demokrasi önündeki en büyük engelin iktidar partisi, onun siyasetleri ve zihniyeti olduğunu düşünen pek çok insan var, bunun neresi garip, neresi gayri meşru? Hal böyle iken, 27 Mayıs’ın yıldönümünü, mevcut iktidarın ipe götürmeye çalıştığı iddiası için vesile yapmak neyin nesi? Kefen, şehadet edebiyatının, insanları muhalefet çevrelerine karşı mobilize etmek gayreti dışında, demokratik bir seçim ortamında ne anlamı olabilir? Herkes kefenini giyip, ortaya mı dökülsün? Neden böylesi bir atmosfer hazırlanır? Geçin de Cumhurbaşkanı ve Başbakan etrafında kümelenmiş bir kısım zevatın körükçübaşılığı yapması, böylesi dönemler için anlaşılır bir şey. Savruluş içindeki toplumlarda, kendi çıkarını her şeyin önünde gördüğü için mevcut iktidarlara amigoluk yapan, normal koşullarda rekabet edemeyeceği şahısları, fikirleri baskı ortamlarından istifade sindirmeye hevesli, başka koşullarda “adam yerine” konulamayacakların, böylesi çekişme ortamlarında sahne alma hevesinde olmalarında anlaşılmayacak bir şey yok. Anlaşılması zor olan, iktidar siyasetçilerinin bırakın demokrasiyi, asgari sorumluluk duygusundan bunca uzaklaşmış olması. O kadar ki, demokratik zeminde siyaset yapmakta ısrar eden Kürt siyasetini, çatışmaya, gayri meşru zemine kaymaya itmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yetmiyor, “dinsiz”, “İsrail yanlısı” ithamı altında bırakmaktan çekinmiyorlar. O kadar ki, merkez siyaset çizgisindeki ana muhalefet partisini marjinal bir tanım içine hapsetmeye, tüm muhalefeti “vatan haini” konumuna düşürmeye çalışıyorlar. Onlardan başka herkesi, milletdinvatan düşmanı ilan etmekte, yani nefret objesi olarak tanımlamakta tereddüt etmiyorlar. Bırakın demokratlığı, insanda biraz vicdan, biraz hakkaniyet, biraz utanma hissi varsa bu noktaya gelmeden durur, düşünür. Bir de şunu düşünür, “bunca farklı türden insan neden bizden korkar, hazzetmez, bunların hepsi “yeminli düşman”, hain, huysuz uğursuz olabilir mi? Sadece biz ve her konuda haklı olabilir miyiz? Bu soruları kendine sormayan bir siyaset anlayışı sadece demokrasiden uzaklaşmış olmaz, sağduyudan, ruh sağlığından, vicdan ölçüsünden, hakkaniyet duygusundan uzağa düşmüş demektir. O halde, vay halimize! Eski KPSS savcısı ev aldı taksitlerine karışmadı! MASAK, Sakınan’ın maaşından fazla tutan kredi taksitlerini sigorta şirketi müdürü ile ‘yağma’ mahkumunun ödediğini belirledi ALİCAN ULUDAĞ ’daki KPSS’de kopya çekildiği iddiasına ilişkin soruşturmayı yaklaşık 4 yıl boyunca sümenaltı etmekle suçlanan eski Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Şadan Sakınan’ın malvarlığına ilişkin HSYK’nin yürüttüğü soruşturma dosyasına çarpıcı bir belge girdi. MASAK’ın hazırladığı rapora göre, savcı Sakınan 500 bin TL’lik gayrimenkul satın aldı. Bu ev için 24 ay vadeli 200 bin lira konut kredisi kullanan Sakınan, aylık 9 bin 38 TL ödemeye başladı. Sakınan’ın taksitlerinden 4’nü “nitelikli yağma” ve “zorla alıkoyma” suçlarından toplam 20.5 yıla mahkum olan K.G.’nin yatırması dikkati çekti. 2015’te Konya’dan tenzili rütbe ile Trabzon’a düz savcı olarak gönderilen Sakınan 2010 hakkında HSYK birçok soruşturma başlattı. HSYK, KPSS’ye ilişkin kitapçıkları imha ettirmekten inceleme başlattığı Sakınan hakkında “Malvarlığındaki orantısız artışlar” nedeniyle soruşturma başlattı. MASAK, HSYK’ye Sakınan’la ilgili dikkat çekici bir rapor gönderdi. Raporda, Sakınan’ın Ankara’da 500 bin TL’lik gayrimenkul aldığı belirtildi. Sakınan’ın, Asya Katılım Bankası’nın Balgat’taki şubesinden 6 Haziran 2013’te 500 bin TL’lik gayrimenkul ipoteği şartı ile 200 bin TL, 24 ay vadeli konut kredisi çektiği öğrenildi. Raporda, savcı olarak en fazla 8 bin 500 TL maaş alan Sakınan’ın kullandığı konut kredisinin aylık taksitlerinin 9 bin 38 TL olduğu ve 2 adet taksit ödemesinin kaldığı bil 16 taksit şirketten dirildi. Raporda Sakınan’ın ödenen kredi taksitlerinden 16 tanesinin, Ankara’da sigortacılıkla ilgili bir şirketin müdürü olan M.Y. tarafından ödendiği kaydedildi. Raporda, aylık taksitlerinden 4’üne denk gelen toplam 36 bin 152 TL’lik taksit ödemesinin ise 20.5 yıla mahkum olan K.G. tarafından banka şubesine yatırıldığı belirtildi. Sakınan’ın, taksidini yatıran K.G.’nin, 2005’te beraberindeki iki kişi ile birlikte Polatlı’daki iki mağduru kendilerine polis süsü vererek, zorla arabaya bindirmek ve ellerini kelepçeledikten sonra bir mağdurun zorla 12 milyar lirasını banka havalesi yoluyla gasp etmeye teşebbüsten yargılandığı ortaya çıktı. K.G.’nin dosyası aradan geçen 10 yıla karşın halen Yargıtay sürecinde olması dikkati çekti. l ANKARA Yurtdışında 685 bin oy kullanıldı enel seçimler için yurtdışında 8 Mayıs’tan bugüne kadar 685 bin 158 Türk seçmenin sandık başına gittiği bildirildi. Almanya’da, genel seçimler için 413 bin 9 oy kullanıldı. Almanya, bu sayıyla Avrupa’da en fazla oyun kullanıldığı ülke oldu. ABD’de 12 bin, Avusturya’da 31 bin, Avustralya’da 6 bin 174, Belçika’da 39 bin, Danimarka’da 8 bin, Fransa’da 100 bin, İsviçre’de 33 bin, KKTC’de 21 bin, Norveç’te ise bin 441 Türk seçmen sandık başına gitti. G Türkiye’nin, Avustralya, Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, İsviçre, KKTC, Norveç ve ABD’deki toplam 40 temsilciliğinin yanı sıra gümrük kapılarında oy kullanma süreci 31 Mayıs’ta sona erecek. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle