19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ 8 EDİTÖR: ZEKİ TEZER DOLAR AVRO FAİZ BORSA 2.5830 2.5790 10.4 kuruş arttı TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 2.8770 2.9270 6 kuruş düştü 9,64 9.59 0.05 puan arttı 87.699 88.172 433 puan düştü CUMHURIYET ALTIN 671.30 677.91 100.65 101.65 1 lira düştü ALTIN 24 AYAR 6.61 lira düştü Perşembe 21 Mayıs 2015 Sarraf, gıda şirketiyle mücevherde rekor kırdı 17 İran asıllı işadamı Rıza sarraf’ın Volgam Gıda şirketi, geçen yıl en çok ihracat yapan 13’üncü firma oldu. Şirket ihracatının tümü mücevherattan oluştu. mü mücevherattan oluşuyor. İran asıllı Azeri işadamının sahibi olduğu şirketin sürpriz büyümesinin, İran’a mücevher ihracatının büyük patlama yaptığı 2014’te gerçekleşmesine de dikkat çekiliyor. İran’a mücevher ihracatı geçen yıl 2013’e göre yüzde 5123 gibi bir artış oranıyla 900 milyon dolara ulaştı. Türkiye’nin toplam mücevher ihracatı ise 3 milyar doları bulurken, Volgam Gıda, bunun yaklaşık yüzde 30’unu gerçekleştirdi. Yaklaşık altı ay önce mücevher ihracatçılarının ithal ettiği hammaddeler için alınan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) kaldırılmış, iç piyasa için ise Katma Değer Vergisi (KDV) getirilmişti. ÖTV’nin kaldırılmasıyla, ithal 25 Aralık tapelerinde adı geçen ve suçlamalarla karşılaşıp tutuklandıktan sonra serbest kalan işadamı Rıza Sarraf’ın sahibi olduğu Volgam Gıda Dış Ticaret Limited Şirketi, en çok ihracat yapan 1000 firma arasında 13’üncü olarak sıçrama yaptı. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) 2014 Yılı En Çok İhracat Yapan 1000 Şirket Listesi’ne 847 milyon dolarlık ihracatla giren Volgam Gıda bir önceki yılki listede yer almıyordu. Ticaret sicil kayıtlarına 2011’de gıda şirketi olarak giren, 2013’te tadil tasarısıyla diğer alanlara açılan Volgam Gıda’nın 2014 yılındaki ihracatının tühammadde kullanarak üretilen işlenmiş mücevheri yurtdışına satan ihracatçıya uluslararası rekabette kolaylık sağlanmış oldu. Mücevherde Ortadoğu ve Avrupa’nın üretim merkezi konumundaki Türkiye, yaklaşık 200 ülkeye ihracat yapıyor. İstanbul Maden ve Metaller İhracatçıları Birliği, yeni düzenlemeyle mücevher ihracatının 5 yıllık süreç içinde yaklaşık 10 katı artışla 1520 milyar dolarlık seviyelere ulaşmasını bekliyor. Dünyanın en büyük elmas borsası Belçika’da ve ardından İsrail geliyor. Ancak Belçika’da vize sorunu, İsrail’de güvenlik sorunları var. Ortadoğu ve Rusya’dan mücevher isteyenler Türkiye’yi tercih ediyor. l Ekonomi Servisi İdeolojiden arındırılmış işçi sınıfına selam... evgili okur İsmail Kılınç salı günkü yazımda da otomotiv fabrikalarını sarsan Bursa odaklı işçi eylemlerinden söz etmememe sitem eden uyarısında, köşe yazılarımın başlığının “İşçinin Evreninden” olduğunu anımsatarak, “İşçi sınıfından biraz daha fazla söz etseniz..” sitemi ile noktayı koyuyor... Özelinde kabuğunu koparmaktan korktuğum yaramı kanatıyor... 196380 sosyal devlet, sendikal hak ve özgürlüklerin eksikli de olsa kullanılabildiği süreçte, dünya işçi sınıfı, emek tarihinde çok anlamlı yer edinebilmiş Türkiye işçi sınıfına, sendikal örgütlülüklerine bir selam çakarak söze girmeliyim... Yaşanmış ne kadar anlamlı eylem, grev, direniş, sınıf etkinlikleri varsa gelişmeleri içinden izlemiş, TGS görevlerimle bağlantılı amatör yöneticilik de yapmış olarak, Türkiye işçi sınıfının örgütlülükteki yol alışı, hak kazanımlarında, dünya emek tarihi içinde destan yazdıran değerde olduğuna tanıklık ettiğimi söyleyebilirim... Ne mi oldu? Bu ülkenin toplumsal birikimleri ile yaşanan çok hızlı sınıf uyanışı, örgütlenmesi sayesinde, emeği ile geçinenlerin yaratılan değerlerden aldıkları payların yükselmesi ile yaşanan toplumsal gelişim, Türkiye’nin çağdaş uygarlığa yürüyüşü... Emperyal projeler, ülke içi sermaye, sağ ideolojinin egemenliğindeki siyasal yapılanmalar ile çatıştı. Yeni dünya sömürü düzeninde Türkiye’ye biçilen don, insan hakları, demokrasi, sendikal haklar, örgütlülüklerin, eşitlikçi paylaşımın geliştiği büyüme, zenginleşmeyle çatışınca... Ülke içi kazanımların çok vahşice kırılması; işçi sınıfı örgütlülüğü lokomotif, sol, sosyal devletten yana, hak olarak kazanılmış ne varsa üzerinden silindir gibi geçilmesi gerekiyordu... HHH Önce ABD vizeli 12 Eylül askeri darbesi... Yetmedi, sivil iktidarlar eliyle, yasaklı anayasa ve yasalar desteğinde, sivil yapılanmayı baştan sona bitirmeye yönelik “Özalizm” başlıklı serbest piyasa düzeni kuralları geçerli kılındı... Yetmedi, 1990’lı yıllar sonrasında ırk ve din eksenli cepheleşme, kırılmalar eşliğinde sistemin krizlerinin ağırlığını yaşayan ülkemizde, gerçek örgütsel işlevlerini yitirmiş sendikal, sivil, sosyalden yana örgütlenmeleri de hedef alan projelerle, özelleştirmeler, terör kıskacında yaşananlarla... Gettolaşmayı hızlandıran, İslam üzerinden mezhep eksenli afyonun dozunu katlayan siyasal yapılanmaların önü hızlı açıldı... ABD’nin 11 Eylül’ü, Irak işgali odaklı yeni Ortadoğu, İslam dünyasının yeniden düzenlenmesi deneyimlerinde Türkiye’ye biçilen “ılımlı İslam, yeni Osmanlıcılık” simgeli yeni roller için, bu kez güçlü sivil iktidar, liderlik araç, Atatürk devrimleri, laik Cumhuriyet, insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasiden sapmaların yollarını açan sivil diktatoryal modele geçişe destek atıldı, en azından göz yumuldu... HHH Görüldüğü üzere bir köşe yazısı içinde Soma ölümleri trajedisi ya da son otomotiv sanayii işçilerinin patlamasında yaşananlara değil ışık tutmak, anlamak, taşları doğru yerlerine koyabilmek olanaksız gibi... Ortada ne anayasal, ne yasal olanakları ile işçi sınıfı örgütlülüğü kalmış, ne de sınıf bilincinden söz açılabilir. Soma’da İktidarlarının sadaka düzeni içinde kamu kaynaklarını parti eliyle kullanma vurgununda, keyfilik, haksızlık, hukuksuzluklarda sınır yok gibi... Kamu işletmelerinin özel sektöre yüksek kârla aktarımı, karşılığında işçinin akıl almaz çağ, insanlık dışı koşullarda çalıştırılması gerçeği var. Harçlıkla İktidarlarının mitinglerine taşınmış işçilerin ölümlerinin üzerine ortalığa saçılan pislikler.. akıl almaz kirli çıkar düzeninde insan sömürüsü, yağma düzeninin görülebilen parçaları... Soma mardencileri şimdilerde işsiz, ölenlerinin bedelini çok daha ağır bir çaresizlikle ödüyorlar... Bursa direnişleri mi? Kâğıt üstünde 5.5 milyon özel sektör işçisi içinde sözleşme hakkını kullanabilen 500 bin şanslıların içindeler. Kuyruklu yalan, çünkü bu ülkede sigortalı çalışandan fazlası kayıtsız çalışanı, işsizi var, sendikalı görünenin de gerçek toplusözleşmesi olanları bana sorarsanız 300 binin altındalar. Onlar bu kadar çaresiz kalmışlarsa, İktidarlarının Bakanı’nın buyurdukları gibi çözüm “ideolojiden arındırılmış” olmalı... S Baymak Çin’e kombi satacak Çolak, ilk yıl Çin’e 20 bin kombi satmayı planladıklarını söyledi. aymak, son 2 yılda yaptığı 20 milyon dolarlık yatırımla yenilendi. Hollandalı BDR Thermea şirketi tarafından satın alma sonrası cirosunu yüzde 5 artıran Baymak, ihracat yaptığı ülke sayısını da 50’den 70’e çıkardı. Güneş enerjisi sistemleri alanında otellere, alışveriş merkezlerine ve KOBİ’lere lisans dağıttıklarına değinen Baymak İhracatta bu Genel Müdürü Ender yıl yüzde 25 Çolak, ilk etapta 600 büyüme he MW olarak hedefledefiyle yonen lisansı 1 MW’a la çıkan Bay çıkarmak istediklerimak, Çin’in ni belirtti. satacağı Yıl sonuna kadar kombilerin yurtdışında yüzde 25 üretimini büyüme öngördükleTürkiye’de rini söyleyen Çolak, yapacak. “Çin’in en büyük şirketlerinden biriyle ortaklık yaparak Çin iç pazarında satacağı kombilerin üretimini yapacağız. İlk yıl için anlaşmamız 20 bin kombiyi kapsıyor. Hedefimiz Çin pazarında ilk üç yılda 100 bini bulmak. Bu yılki ciromuzun yüzde 10’unu Çin satışlarından öngörüyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi B enevre’de düzenlenen uluslararası bir konferansta krizotil asbestin yasak maddeler listesine alınması tartışıldı. Dünyanın dört bir yanından gelen işçiler ve sendika temsilcileri Cenevre’deki konferansın yapıldığı yerin önünde toplanarak asbestli malzemelerin kullanımının yasaklanması için eylem yaptılar. Dünya Sağlık Örgütü’nün her yıl 100 binden fazla kişinin asbeste maruz kalmaktan dolayı öldüğünü tahmin etmesine rağmen, tüm dünyada asbest kullanımının yasaklanması için gereken adımlar atılamıyor. Uluslararası bir denetleme olmaksızın her yıl 2 milyon ton krizotil asbestin ticareti yapılıyor. 50 ülkede yasaklanmış olmasına rağmen, krizotil asbestin Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerde tüketimi gün geçtikçe artıyor. İşçi asbest kullanımını protesto etti On bin emekçi meslek hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdi C Atina’da emekli kesintiden şikâyetçi Yunanistan’ın başkenti Atina’da emekliler, maaşlarında yapılan kesintileri protesto etmek amacıyla gösteri düzenlerken sağlık çalışanları da iş bıraktı. Kent meydanında bir araya gelen yüzlerce emekli, “Haraç ve kesintilere hayır, emeklilik maaşlarımıza zam yapılsın”, “Tek yol mücadele” sloganları atttı. Ülkede bin Avro’nun üzerindeki emekli maaşlarında yüzde 20’ye varan kesintiler yapılmıştı. Raporlara geçmiyor Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İş Güvenliği Uzmanları Kurultayı’nda söz alan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da geçen yıl Türkiye’de yaklaşık 10 bin işçinin meslek hastalıkları nedeniyle öldüğünü tahmin ettiklerini söyledi. Soğancı, Çalışma Bakanlığı’nın son raporlarında yılda yaklaşık 10 kişinin meslek hastalığından hayatını kaybettiğinin belirtildiğine dikkat çekerek “Yani meslek hastalığında dolayı ölenlerin yalnızca binde 1’i raporlara geçiriliyor” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Taşımacılık işçisi ortak çözüm aradı DİSK’e bağlı Nakliyatİş’in de üyesi olduğu Dünya Sendikalar Federasyonu DSF ve TUI Taşımacılık İşçileri Enternasyonali Birleşik Metalİş Sendikası sosyal tesislerindeki toplantısı dün başladı. Önceki gün 126 ülkeden milyonlarca üyesi bulunan DSF Taşımacılık İşçileri Enternasyonali toplantılarının gündemi, dünyada işçi sınıfına yönelik emperyalist saldırılar ile buna karşı işçi sınıfının “Ücretli Köleliğin Ortadan Kaldırılması” ilkesi ile mücadelesi ve örgütlenmesi oldu. ktidar partisinin liderliği çok korkmaya başladı. Ben de onların korkularının olası sonuçlarından korkuyorum. Seçimlere giderken AKP iktidarda olmanın tüm olanaklarını, yasal sınırları zorlayarak kullanabiliyor. Halen ortalıkta dolaşan kamuoyu yoklamaları, seçimlerden sonra şöyle ya da böyle yeni hükümeti AKP’nin kuracağını söylüyor. Ne var ki, seçim meydanlarında AKP liderliği, bu kamuoyu yoklamalarının sonuçlarından haberi olmayan bir yabancıya “bunlar ne kadar da korkuyorlar; galiba gidiciler” dedirtecek konuşmalar yapıyorlar. Mısır’da askeri rejimden bozma yönetim eskiye dönerken hızını alamayıp, seçilmiş Başkan, Müslüman Kardeşler’in lideri Mursi’yi idama mahkum etti. Başbakan Davutoğlu da bu karara karşı çıkarken hızını alamayıp Türkiye’de devlet başkanlarının ve başbakanların bundan böyle “mahkeme önüne çıkarılamayacaklarını” açıkladı. Böylece bu ülkede, seçilenlerin, yasalardan muaf ve dokunulmaz oldukları bir rejime geçilmiş olduğunu öğrenmiş olduk. Bu sırada, Cumhurbaşkanı da “bilinçdışından” yüzeye çıkan bir şeylerin etkisiyle, Mursi ile kendini özdeşleştiriyor, bir gün kendisinin de idama mahkum edilebileceğinden (neyle suçlanacağını düşünüyor acaba?) söz ediyor. Ya bu iki siyasetçi bizim bilmediğimiz İ O korku beni korkutuyor bir şeyleri biliyorlar ya da bir başka nedenden büyük bir korku içindeler. Birinci olasılığı ciddiye alamıyorum. Ortada öyle bilinmeyecek bir şey yok. Kamuoyu yoklamaları AKP açısından en kötü olasılığın, HDP’nin Meclis’e girmesi olduğunu, bu koşullarda AKP’nin tek başına anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşamayabileceğini söylüyor. Hiçbir uzman analist, AKP’nin muhalefete düşmesini beklemiyor. Bence korkularının nedeni başka. AKP 13 yıldır politikalarını, momentumun korunacağı, Siyasal İslam’ın toplumun üzerindeki denetiminin sürekli artacağı, genişleyeceği, sonunda “öteki” siyasikültürel “dünya”ların susturulacağı varsayımına, hatta inancına göre inşa ediyordu. Daha akademik bir dille söylersek, AKP ülkede “konuşulabilenin sınırlarını” giderek daha bütünsel biçimde belirleyebileceğini, Siyasal İslam’ın “hakikat rejimini” ve “nüfusbedenpolitikasını” tamamen egemen kılabileceğini varsayıyordu. Adeta yeni bir rejim Bir rüya bir fantezi AKP liderliğinin ve Siyasal İslam’ın böyle bir umuda kapılmasında, başlangıçta onun yükselişini “açıklayan”, “merkez çevre”, “askeri vesayet sivil demokrasi”, “katı laiklik ılımlı Müslümanlık”, “inançları yüzünden ezilen çoğunluk ezen katı laik seçkinler”, “demokrat seçilmişler otoriter atanmışlar” ikilemleri üzerine kurulu söylem, bu söylemin ürettiği pratik büyük bir rol oynadı. Neticede, bir taraftan AKP birilerini “aldatırken” öbür taraftan birileri de Siyasal İslam’ın liberal demokrasiye, kapitalist devletinsiyasetin özellikleriyle ilgili deneyimlere, teorilere yabancı seçkinlerini, bu “ideolojik” ikilemlerle fena halde “yanılttı”. Birincisi, “ülke demokratikleşiyor” rüyasını görürken, öbürü, “o ki seçildik, bundan böyle bu toplum bizim, her istediğimizi yaparız” fantezisini geliştirdi. Bu fantezi, dini (“Allah böyle istiyor!”) bir dünya anlayışıyla da birleşince adeta bir “inanca” dönüştü. Bu inanç, ihtirasın da katkısıyla kaygıyı rüzgâra savuran bir siyaset pratiği yarattı. Ancaaak... AKP’nin ve Siyasal İslam’ın geliştirdiği inanç ve pratik, “kapitalist gerçeklik” tarafından sınandıkça sınıfta kaldı, bunları destekleyen topluma anlatılan söylem giderek istikrarını kaybetti. AKP ve Siyasal İslam’ın seçkinlerinin, “bu toplum bundan böyle bizim” inancı sarsılmaya başladı: “Ya tarih bir başka yöne dönüyorsa?”, “Ya kader yeni bir sayfa açıyorsa?”, “Ya yaptıklarımız yanımıza kalmayacaksa?”... Şimdi bu sorular hızla gündeme geliyor. Bunlar varoluşa ilişkin ağır sorular. Korkunun kaynağı da işte bu. Benim korkumun kaynağı da işte bu korku. Ben, bu korkunun, AKP liderliğine ve Siyasal İslam’ın seçkinlerine, seçimlerden sonra, iktidarda kalırlarsa, ki öyle görünüyor, “bir daha asla” dedirterek önlem almak adına, devlet eliyle, totaliter bir linç mantığıyla yaptırabileceklerinden çok korkuyorum. 34 milyon araç geri çağrılıyor apon Takata firması, ürettiği hava yastıklarında sorun olduğunu bildirdi. Bu nedenle 34 milyon aracın geri çağrılması bekleniyor. Hava yastıklarının herhangi bir sebeple açılması durumunda, içinden fırlayacak parçaların göğüs ve yüze zarar verebileceği belirtildi. Japon firması, sürücüleri şu an için ön koltukta herhangi bir yolcu taşımamaları konusunda uyardı. Geri çağrılacak yaklaşık 34 milyon aracın, otomobil tarihindeki en büyük geri çağırma olayı olacağı belirtiliyor. Takata firması, Toyota, Honda, Mazda, BMW, Nissan ve General Motors gibi otomotiv şirketlerine hava yastığı üretimi yapıyor. l Ekonomi Servisi J C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle