19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 10 Antalya büyük sürprize gebe yüksek sesli parti otobüslerinin görülmediği ve parti süslemelerinin az olduğu kent, seçim havasına girmemiş ŞükRan sonER 35 YAZARIYLA MEYDANLARDA EDİTÖR: AYSEGÜL ÖZBEK TASARIM: BAhADIr AKtAŞ PERŞEMBE 21 mayıs 2015 ok seçim görmüş, Antalya’yada seçimler için birçok kez yolu düşmüş olunca, bu seçimlerin şu ana kadarki sessizliği, sakinliğini yadsımamaya olanak yok. Sokaklarda kulak tırmalayan yüksek sesli dönüp duran araçlı kampanya turları bile, seçmende aksi etki yarattığının anlaşılmasıyla olsa anlamlı ölçülerde az. Görüntü kirliliğinde başrolde bayraklı, parti armalı süslemeler yarışı da hızını kesmiş. Dahası yerel ölçekli parti toplantıları, sokak mitingleri görünmez boyutlarda azaltılınca, seçim dönemlerinin alışkanlığı sokaklar, seçmen kalabalıkları da diplerde... AKP kamu kaynaklarının da kullanılması ile birlikte çok paralı bir seçim kampanyasında bütün diğer partileri katlayan ölçeklerde. Özel televizyonlar, yerel basında, bölgesel yayınlarda hem reklam hem de özünde paralı saatlerin, sayfaların çoğunu satın alınca, diğer partilere kalan alanlar seçim ofisleri, kahve söyleşileri, meslek örgütleri, ev ziyaretleri önceliğine, kapı kapı söyleşilere broşür dağıtmaya dönüşmüş. Antalyalı seçmenin eski seçimlerin kalabalıklarını, etkinliklerini bekleyen bir hali de yok. Dahası “ben oyumu nasıl kullanacağımı bilirim” dercesine bilgiç bir duruşla çok konuşmaya hevesli gözükmüyorlar. Doğrusu seçim sonuçlarının gönüllerindekine uyup uymayacağı konusunda sizden görüş alma eğilimleri daha belirgin. Seçim çalışmalarının içindekileri ya da toplumsal örgütlenmelerde deneyimlileri dinlediğinizde bir önceki genel seçim, ucundan yerel, cumhurbaşkanlığı seçimlerinden yola çıkılarak yapılan gözlemlerden, benim girişte altını çizdiğim bir büyük sesizlikte, çok bilinmeyenli, etkenli oylar değişimlerinden, büyük sürprizlere gebe bir sonuç çıkıyor... Türkiye’nin turizm ve tarım ihracatı gelirleriyle yarattığı değerlerde birinci gelen bölge, her iki alanda yaşanan ağır sorunlar, doğru Ç Şükran Soner (sol başta), HDP milletvekili adayları Saruhan Oluç, Deniz Yıldırım, il yöneticileri Ahmet Kaya, Zarife Atik ATS Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin ile görüştü. su krizlerin darbelerini yemiş. Turizimdeki kayıpların ilk görünen sonucu 300 bin işsiz. Tarım üreticisinin giderek derinleşen, hiç çözüm üretilmemiş bildik sorunlarına doğal felaketler katkı yapmış. Özeti seçmenlerin çoğunluğu çok anlamlı geriye gidişler, yoksullaşma, yoksunlaşmanın, borcun sıkışıklığında, çaresiz bir seçim sürecine girmiş bulunuyorlar. AKP’nin iktidar yıpranmışlığının çok ilerisinde olumsuz tarım ve turizm politikaları ile genel siyasal gidişin ötesinde bir oy kaybetmesi doğal görünüyor. CHP genel merkez ölçeğinde ekonomiye, üretici sorunlarına, çalışan ve emeklilere yönelik yaklaşımları ve önseçimle puan toplamış. Ancak yerel ölçekte heyecan yaratacak, sürpriz yapacak projeler, lokomotif kadrolar eksikliğinden söz ediliyor. En ciddi yoksunluk ise seçim kampanyasının parasal gücünde. Doğal olarak sonuç almaya yönelik, kapı kapı, ev CHP puan toplamış ev en çok da en az oy aldıkları bölgelerde, Kepez’de, Alanya’da çok yoğun kampanyayı, hem de kadın ağırlıklı olarak seçmişler. MHP’nin ne parasal ne de kampanya ölçeğinde Antalya’ya asılmadığı yine de geçen dönemlerin oylarını, bölgenin toplumsal kimliği gereği kaybetmeyeceği varsayılıyor. Bilindiği üzere 6 AKP, 5 CHP, 3 MHP olan geçen seçimin milletvekili bölüşümünde nasıl bir değişimin olacağı üzerinde öngörüler, bence seçim kampanyalarının yapısı da gereği kendi ne yontmalarla hiç birbirini tutmuyor. Güçlü bağımsız aday Hasan Subaşı, kendisine çok bağlı sayılan seçmenlerini koruyabilir, zor olan seçilmeyi başarabilirse, AKP’ye bir kayıp bile verdirebilir, aslında CHP ve MHP’den de oy alırmış. HDP’nin popüler adayı Saruhan Oluç’la en az bir şansı olabileceği vurgulanırken, Antalya özelinde AKP başta CHP’den oy alması bekleniyor. HDP’nin kampanyası Antalya özelinde hem bütçe hem de kadro çalışması olarak zayıflığını, çok renkli, yumuşak yaklaşımlarla kapatma eğilimli. Bireysel, sempatik ilişkilerle her yere girme, medyatik olma çabalarında başarılı sayılıyolar... Bu seçim taramasına ben de tersten başladım. Havalanına yakınlığı nedeniyle ilk Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nın kapısını çaldım. İtiraf ediyorum, uzun yıllar gazetemizin Antalya temsilciliğini yapan Bülent Ecevit’in gazeteciliğin işsizlik krizinde orada iş bulmuş olmasının katkısı da var. Yakınmıyorum, çünkü ATS’nin alışılmışlığın dışına çıkılarak bu seçimlere yönelik bir kitapçığı, “Seçim Bildirgesi” ile yüz yüze geldim. İlk partili ziyaretçileri HDP milletvekili adayları ile Antalya yöneticilerine “Türkiye ve Antalya Ekonomisi: Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı sunum raporu, kitapçığını Oda Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin’in eliyle tek tek verişine tanıklık ettim. Antalya milletvekillerinin partilerine bakılmaksızın çalışmaları, çabalarını denetleyeceklerini, ortak sorumluluk bekleyeceklerini anlatıyordu. Alışılmış işveren örgütlerinin İktidarlara seslenişlerinin ilersinde, ekonomide yapısal reformlar için geniş bir siyasal uzlaşma zorunluluğunun altı çizilmiş. Sivil toplum örgütlenmelerinin güçlendirilmesi, etkin adalet güvenlik sistemleri, kadının toplumsal gelişimdeki yerinin önemi, yeni sanayi politikaları, yeşil ekonomiye geçiş önceliklerine dikkat çekilmiş. Partilerin “yerel” kampanyalarının içeriğinde, kampanyalar sorumlularının ortak sayılabilecek özetlemeleriyle yetineceğiz... “Gidilen ilçenin, köyün, yaşam ilgi alanlarına odaklı, partinin, liderliğin sözlerine bağlı kalınarak, kafalardaki sorulara yanıtlar verilerek...” Nevi şahsına münhasır kent PInaR ÖĞünÇ Kars, partilerin oyları arasında büyük uçurumların olduğu, kimsenin ‘şu parti tamamını alır’ diyeceği şehirlerden değil. AKP, ChP ve mhP’den görüştüğümüz hemen herkes ise hDP’yi asıl rakip olarak görüyor ıkra gibi, mesel gibi, tarihten komik bir kesit gibi anlatılan, meşhur bir hikâye var Kars’ta. Bir vatandaşa soruyorlar “Devletten istediğin var mıdır?” diye. “Yok” diye cevap veriyor. “Hükümetten, belediyeden hiçbir şikâyetin yok mu?” “Şikâyetim sadece Ruslar’dan” diyor, “gelmişler buralara yol yapmışlar ama 100 sene geçmiş, hâlâ sağlam mı, bir eksik var mı, diye soran yok”. Kars’ın dertleri bahsinde şehrin sakinleri boşuna ilk sıralarda “yol” demiyor. Bölgede kentleri bağlayan yollar genellikle gayet düzgün, yeni elden geçmişse de, Kars’ın merkezinde hakikaten böyle bir dert var, göçüksüz asfalt, düz kaldırım göremiyorsunuz. Sonra yoksulluk anılıyor, imkânları iyiden iyi daralan hayvancılık... Sağlık meselesi var. Gençlerin sosyal hayata dair bolca şikâyeti mevcut. Onların gülerek dile getirdiği gibi şehirde hayati ilişkiler “at” heykeliyle “arslan” heykeli arasına toplaşmış durumda. İşlek iki caddeyi tutan heykeller bunlar. Sokakta denk geldiğimiz bir grup radyotv öğrencisinin önce “mesleğe” dair heyecanlı sorularını yanıtladık, sonra biz onlara Kars’ı sorduk. Ev arkadaşı olan dört öğrenciden üçü HDP’ye oy verecekti, biri HDP ve CHP arasında kararsızdı. Kars birçok açıdan ilginç bir şehir. Tarihinin, karma mimarisinin ve kapalı Ermenistan sınırı yüzünden yaşadığı yalnızlık hissinin ötesinde, dertlerin adı bu kadar net konsa da sözkonusu seçim olduğunda, kolay kavrayamayacağınız özgün haller çıkıyor karşınıza. Karışık etnik yapısı, benzerlik kuracağınız başka “karışık” kentlere de benzemeyen bir siyasi atmosfer sunuyor. Bir Karslının dediği gibi kurdun davarın içine düşmesi gibi oylar dağılabiliyor. Partilerin ne önerdiği kadar, hatta belki daha çok, hangi etnik kökenden adayı kaçıncı sırada gösterdiğinin ehemmiyeti var. Kürt, Azeri, Terekeme ve yerli adayları üç milletvekili ihtimaline göre dağıtmak, hakikaten halktaki nabzı iyi tutmayı, milimetrik hesapları gerektiriyor. Tarih örnekleriyle dolu, partinin önemsizleştiği durumlar bile yaşanabiliyor. F VEDAT ARIK sıradaki aday Mehmet Uçum’un, doğrudan Erdoğan’ın tercihi olduğundan, yerelin çok dinlenmediğinden yakındılar. Bir seçmen üniversite diplomalı dokuz çocuğunun da işsizliğinden, Suriyelilerin sayısından şikâyet etti. Eskiden belde başkanlığı da yapmış diğeri “Gazetecisiniz yazın, zengin düğünlerine gidip üç çocuk yapın diyeceklerine, zaten üçbeş çocuğu olan fakire bir şeyler yapsınlar” dedi. Bir diğeri israftan yakındı, sonra “Pensilvanya canavarı diye bir şey uydurdular” diye çıkıştı. Bir noktada “Pardon ama sanki ben AKP merkezden gelmişim de siz de muhalefet partilerinden gibi konuşmuyor musunuz?” dedim. Hava değişti. “Darbeyi yeriz ama canı gönülden çalışırız, biz partiliyiz” dediler. Kalakaldım. Uzun sohbeti nakletmek için yerim dar. Uğradığımız CHP’nin küçük seçim bürosu, şehrin 1930’lardaki tiyatrolu günlerine, yoksul ama piyanolu çocukluklara, Meclis’e TİP’le vekil sokulabilen günlere, 68 ruhuna götürdü bizi o sabah. Masayı çevreleyen yaşı 60 üzerindeki CHP’lilerin elimize “Kars neden marka olmasın?” başlıklı broşür verişinde, birinin “Üçte üç” umudunu, diğerinin “Yok o kadar da değil” diye sakinleştirmesinde dokunaklı bir yan vardı doğrusu. Bu arada ilk sıra adayları Zeki Nacitarhan, 1991 Genel Seçimi’nde SHP Kars milletvekili olarak Meclis’e girmiş bir isim. Vekillik için çok yaşlı olduğunu Pınar Öğünç’ün sokakta rastladığı ev arkadaşı olan dört radyo televizyon öğrencisinden üçü HDP’ye oy verecek, biri ise HDP ve CHP arasında kararsız. “Seçim nabzı” tutmayı hem zor hem de ilginç kılan diğer etken de, net farklar, her sonuca dair gerekçeler bulunsa da partilerin oyları arasında öyle büyük uçurumlar olmaması. Kimsenin “şu parti tamamını alır” diyeceği şehirlerden değil; en çok oy alacak iki parti kombinasyonu bile muhtelif. Bir AKP geçmişi var ama son yerel seçimde belediyeyi MHP almış. Aslında her iki durum, bizzat adaylar üzerinden de incelenmeye muhtaç. CHP’nin geçmişten azımsanma ‘Genel merkez bilir’ akP’li olan hangimiz? yacak bir tabanı ve potansiyeli mevcut. HDP’nin bu seçimde gördüğü rağbeti tek tek konuştuğumuz Karslılar dışında şuradan da anlamak mümkün, AKP, MHP ve CHP’den görüştüğümüz hemen herkes HDP’yi asıl rakip olarak anıyor. Baraj aşıldığı takdirde üç milletvekilinden birinin HDP olacağına kesin gözüyle bakılıyor, hatta iki zikrediliyor. Bu şartlarda AKP’nin Kürt adayı üçüncü sıraya koyması partilileri dahi üzmüş. Seçim bürosuna dönüştürülmüş kıraathanedeki o sohbeti birçok nedenden unutmam mümkün değil. Önce ilk söyleyen de var, bu tecrübenin kıymetini dile getiren CHP’liler de. Bilardo salonundan devşirme MHP seçim bürosunda nedense büyük şaşkınlıkla karşılandık. O zaman iyice tazeydi, ikinci sıra adayları, Karsspor’un da kulüp başkanı Muharrem Yıldız’ın adaylıktan istifasına dair sorular gerginliği artırdı. Kimse adını vermedi, etrafta telefon trafiği yoğunlaştı. Her soruya “Genel merkez bilir” cevabı gelince çayımızı içip uzatılan tatlı kutusundan tek tulumba alıp kalktık. Uğradığımız her partide kadınların nerede olduğunu soruyordum, hepsinden “ev ziyaretinde” cevabı geliyordu. İl binası kadın dolu olduğundan HDP, Kars’ta kadın seçmenlerin dertleri üzerine konuşmak için doğru yerdi. İlginçtir, Rus kültürünün hem tarihten, hem de bugünden etkisiyle özgürlükler anlamında etkili olduğunu söylediler. Ama kadına yönelik toplumsal, ekonomik şiddetin kaynağı da birdi. O yüzden de HDP’nin kadın çalışması seçimi içeren ama aşan çerçevedeydi. Oy değil, kadınların birey olabilmesi için kampanya yürütülüyordu. Velhasıl Kars ilginç şehir ve buraya mahsus olasılık hesapları, 7 Haziran’ı ayrıca heyecanlı yapıyor. YARIN: ORDU/AHMET ŞIK KÜTAHYA/ÖZLEM YÜZAK C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle