18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 2 Mayıs 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 20 yuncu Gonca Vuslateri, “Bir Türk’le evlenmeyeceğim” deyince ne ırkçılığı kaldı ne de Tuğçe’liği. Aslında önce ben de tepki gösterdim kendisine. İnsanların kategorilere ayrılması ve kategorilerin genelleştirilmesi ayrımcılığın Türkçesi zaten. Ancak sonra, attığı tweetlerde Vuslateri kendini şöyle savundu: “Kadının önemsenmediği, ‘o tarafın bu’su, bu tarafın bilmemnesi’ dendiği bir ülkede, düşüncemin tek zerresini değiştirmem.” Vuslateri’nin haklı olduğu nokta bu, yani kadınların Türk toplumundaki “değersizliği”. Türkiye’de kadına verilen önem hiçbir zaman istenen dü O Yarış S anatçı Gonca Vuslateri, “Hiç ama hiçbir Türk’ten çocuk yap mayı düşünmüyorum” demiş. Ne yapsın kadıncağız? Gazeteleri okuyor: Türkler, soykırımcı. Siyasetçileri dinliyor: Türkler, asimilasyoncu. Televizyonları izliyor: Türkler, ırkçı... Sağa bakıyor: Atatürk, ayyaş... Sola bakıyor: Atatürk, diktatör... Her türlü değerini aşağılamada birbiriyle yarışan bir toplumda bir de çocukla mı uğraşacaksın? Üstelik Türk’ten olan bir çocukla. Gonca Vuslateri neden haklı? zeyde olmadı. AKP’nin “İleri Demokrasi”sinde ise daha da geriledi. Size bir örnek vereceğim ve bence en önemli gösterge bu: Anayasa Mahkemesi’ne geçen hafta yine bir erkek üye atandı ve 17 üye arasında maalesef tek kadın üye yok. Muharrem Sarıkaya yazınca, dikkatimi çekti ve 17 üyeyi tek tek inceledim, 8’i bıyıklı 9’u bıyıksız, tam 17 erkek. Oysa eskiden, üye sayısı az iken bile kadın yargıçlar vardı. ABD Yüksek Mahkemesi’nde 9 üye var, 3’ü kadın. Yunanistan’da ise yüksek mahkemenin başkanı bir kadın. [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEhİç aK Şenliğe çağrı Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesine bağlı Kayabelen köyünde erenlerden “Hamza Şeyh Dede” adına düzenlenmekte olan geleneksel festivale 2011 yılında parasal olanaksızlıklar nedeniyle ara verilmişti. Köyün gençleri, halkın da katkılarıyla festivali yeniden canlandırdılar. 17 Mayıs Pazar günü yapacakları şenliklerine yurttaşları hem katılmaya, hem de destek olmaya çağırıyorlar. Şenlik ile ilgili ayrıntılı bilgi, “www.kayabelen.com” adresli bilgisunar sitesinden edinilebilir. Peki niye bu o kadar önemli. Çünkü, Anayasa Mahkemesi ya da yüksek mahkemeler; çağdaş toplumların en önemli “Vicdan Müessesesi”. “Adalet”te kuşku doğarsa, nihai kararı verecek yer, ne TBMM, ne siyasi iktidar, ne de başka bir yer. Sadece Anayasa Mahkemesi. Anayasaya göre, “Kanunları denetlemek, hak ihlallerini denetlemek, cumhurbaşkanı, bakanlar, üst düzey generalleri gerektiğinde Yüce Divan olarak yargılamak” hep bu kurumun görevi. Ancak Anayasa Mahkemesi, 17 üyesi ile tüm bu işleri, en ufak kadın bakışı olmadan çözüyor. Merak ediyorum, önlerine kadınlarla ilgili bir konu gelince, nasıl karar veriyorlar. Mesela, tecavüze uğrayan bir kadının hissettiklerini nasıl hissediyorlar ya da anneliği nasıl içselleştirip adalet dağıtıyorlar. Herhalde eşlerine filan soruyorlardır. Böyle bir durum çağdaş bir ülke için ayıptır. Diyeceksiniz ki: “Yaşananları görmüyor musun? Yargı mı kaldı?” Evet, inanılmaz olaylar yaşadığımız doğru. Adliyede bugün hâkim olarak tahliye kararı veren, 5 gün sonra tutuklanıyor, “Karakuşi” kararlar alınıyor. Ama bunların hepsi, yargıya o çarpık bakışın sonucu. Yüce Mahkeme’de 17 erkek, sıfır kadın olursa, olacağı da bu. Tüm bu yaşananlar da Vuslateri’yi haklı çıkarıyor. Konuş Sayın Vuslateri, ne söylesen az. Sanki Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrası, Truman Doktrini ile birlikte emperyalizmin ahtapot kolları arasına alınmamış gibi. NATO’ya giriş ile birlikte gladyonun türlü çeşitli cinayetine, oyununa, operasyonuna uğramamış gibi. Sanki, ülkenin batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine halktan yana tüm özgürlük istemleri bastırılmamış gibi. 1960’larda CHP’nin ortanın solu çıkışı bile “öcü”den sayılmamış gibi. Maraş, Çorum kırımları, Sivas yangını yaşanmamış gibi. Doğu, Güneydoğu’dan başlayarak tüm ülkede yoğunlaşan yobazlığa karşı duran kamu görevlilerin başına gelmedik kalmamış gibi. Cavit Orhan Tütengil’den Bedrettin Cömert’e en seçkin Türk aydınları öldürülmemiş gibi. Gencecik çocuklar, bağımsız bir Gerçekleri araştıracakmış Türkiye, Doğu’da toprak reformu istedikleri için asılmamış gibi. Güneydoğu’nun feodal ağaları, beyleri; gladyo ve mafya ile iç içe en kirli tezgâhlara bulaşmamış gibi. Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı “kardeşçe birliği, yurttaşça eşitliği ve Cumhuriyetçi ilkeleri” savundukları için aramızdan alınmamış gibi. CHP’nin Diyarbakırlı olup da seçilememe tehlikesine karşı hep İstanbul’dan aday gösterilen Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu tutmuş, yalnızca bir bölge için “Gerçekleri Araştırma Komisyonu” istiyor. Yıllardır Türkiye’nin üstüne abanan “bölyönet” gerçeğini anlayamamışlar için değil komisyon; enstitü, fakülte, üniversite kursan boş! ÇİZGİLİK KaMİL MaSaraCI [email protected] HARBİ SEMİh POrOY Kurul Kararıyla Konya’da Atatürk’ü, Mustafa Necati’yi ve 23 Nisan’ı okulların adından silen Milli Eğitim Bakanlığı, Saidi Nursi’nin “vekili” Ahmet Hüsrev Altınbaşak tarafından kurulmuş Hayrat Vakfı ve yine dinsel eğitim vermeyi amaç edinmiş olan Uluslararası Eğitimciler Derneği ile geçen yıl bir protokol imzalamıştı. Protokol, saraydakinin öngördüğü gibi “Osmanlıcanın önemini” öğrencilere anlatmayı hedefliyor. Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’nün imzaladığı protokol, Talim Terbiye Kurulu’nun 2013 tarihinde aldığı bir karar çerçevesinde yürütülüyor. O Talim Terbiye Kurulu; laik, bilimsel öğretim birliğini sağlamak üzere Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra kurulmuştu. Bugün ise “Osmanlıca” ve “tecvitli okuma” kursları düzenlemeye yarıyor. çaresiz Ahmet Davutoğlu, “CHP iktidara gelirse, imam hatip okullarını kapatacak” diyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise “Niye kapatalım? İmam hatip okullarını kuran CHP” diye karşılık veriyor. Sanarsınız CHP, bugün yapıldığı gibi tüm okulları kapatmış, yerine imam okulları açmış. İmam okullarından çıkanlar vali, kaymakam, polis müdürü, savcı, yargıç olsun istemiş! Daha önce de dile getirmiştik: Cumhuriyetçiler umutsuz değil, ama çaresiz bırakılıyorlar. Çıkıp göğsünü gere gere “Biz, parasız, laik, çağdaş, bilimsel eğitimden yanayız. Uygarlığa ulaşmanın yolu Cumhuriyetçi eğitimin ana felsefesinden geçer” diyeni bulamıyor karşısında... Cumhuriyetçi kurumlara egemen olanlar, binmişler peynir gemisine; laf üretiyorlar. Hep ıvır kıvır, hep ıvır zıvır. Ulusçuluk, Ulus Devlet ve Kürtler (2) nce yakın tarihimizdeki Kürt isyanlarını anımsayalım: 1806 Baban Aşireti, Abdurrahman Paşa; 18331837 Mir Muhammed (Soran); 1838 1. Han Mahmud; 1842 1847 2. Han Mahmud (son döneminde Bedirhan Bey’le birlikte); 18431847 Bedir Han; 1855 Yazhan Şer; 18781881 Şeyh Ubeydullah Nehri; 1919 Ali Batı İsyanı; 1919 1. Mahmut Berzenci; 1921 Koçgiri; 1924 Beytüşşebab; 1925 Şeyh Said; 1925 Nehri; 1925 ReşkotanRaman; 1925 1. Sason; 1926 1. Ağrı; 1926 Hazro; 1926 Koçuşağı; 1927 Mutki; 1927 2. Ağrı; 1927 Bıcar; 1929 İt Resul; 1929 Tendürek; 1930 Savur; 1930 Zilan; 1930 Oramar; 1930 3. Ağrı; 1930 Pülümür; 1930 2. Mahmut Berzenci; 1931 Şeyh Ahmed Barzani; 1937 2. Sason ve 1937 Dersim İsyanı. Son 200 yıl içinde 10’u Osmanlı, 22’si de Cumhuriyet döneminde olmak üzere irili ufaklı 32 Kürt isyanı gerçekleşti. Bu isyanların hiçbiri bağımsızlık, ayrılma, ulus devlet kurmak gibi amaçlar taşımayan, vergi toplama, askere alma gibi çeşitli nedenlerden ötürü büyük toprak sahibi feodal beyler tarafından devlet otoritesine karşı girişilmiş, nüfuz sahibi dinsel unsurlar tarafından da desteklenen ayaklanmalardı. Kürtler, Trakya ve Anadolu’da “ulusal uyanış” ile en geç tanışan nüfus kesimini oluşturmaktaydı. Kürt toplumu içinde “dil bilinci”, “etnik bilinç” Dersim İsyanı sonrasında gelişmeye başlamıştır. Bilinçlenme sürecini hızlandıran olaylar arasında Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin kuruluşu ve “55’ler olayı” önemli bir yer tutar. Kürdistan Demokrat Partisi kısaca KDP (Partîya Demokrata Kurdistan a Irak PDK), 16 Ağustos 1946’da Molla Mustafa Barzani tarafından kurul Ö Özbeöz İhale Dışişleri Bakanlığı, Hem Savaştepe İmam Hatip Lisesi kökenli, hem de Mülkiyeli Cakarta Büyükelçisi Zekeriya Akçam’ın devirdiği çamı düzeltmekle uğraşıyor şu aralar. Nurol Şirketi, Endonezya’ya 200250 dolayında silah taşıyıcı araç satmak üzereydi ki eski AKP milletvekili ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Başmüşavirliği’ni de üstlenmiş olan Büyükelçi Akçam, kaleme sarılıp ilgili birimlere, ihalenin Nurol’a değil, “özbeöz yerli” olduğunu ileri sürdüğü BMC’ye verilmesini isteyen mektuplar yazdı. Bilindiği üzere, BMC’yi, havuzcu medya sahiplerinden ve iktidarın gözde işadamlarından Ethem Sancak TMSF’den ucuza kapatmıştı. Sancak, özbeöz AKP yandaşıydı yani. Dışişleri Bakanlığı’nda, mektubuyla ortalığı karıştıran Akçam’ın görevden alınmasını dillendirenlerin bile olduğunu duyduk. Ekmekten Sonra Oktay Akbal’ın ilk kitabının adıdır: Önce Ekmekler Bozuldu. Ya sonra? İnsanlık kalmadı. muş ve Irak merkezi iktidarına karşı silahı da dışlamayan bir mücadele başlatmıştır. Partiyi 1979’dan bu yana Molla Mustafa Barzani’nin oğlu Mesud Barzani yönetmektedir. Bu partinin etkisiyle Türkiye’de Doğulu ve Güneydoğulu aydınlar aynı adla Türkiye’de de bir parti kurmuşlar, bu parti çok uzun yıllar yeraltında faaliyet göstermiştir. 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden dört gün sonra Doğu ve Güneydoğu’dan 485 ağa ve şeyh Sivas Kabak Yazı’da bir kampa yollanmıştır. Bu kamp 19 Ekim 1960 tarihinde çıkan 105 numaralı Mecburi İskân Kanunu’na göre Milli Birlik Komitesi tarafından boşaltıldı ve DP’yi destekliyorlar savıyla “55 ağa” Antalya, Isparta, İzmir, Afyon, Manisa, Denizli ve Çorum’a sürüldü. Aralarında daha sonra “faili meçhul” bir suikasta kurban giden Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’nin Genel Başkanı avukat Faik Bucak da vardı. Doğu ve Güneydoğu’da kapitalist üretim ilişkileri lehine feodal ilişkilerin yer yer çözülmeye başladığı koşullarda Kürtlerin uğradığı her baskı ve yaşanan mağduriyetler Kürt toplumu içinde etnik boyuttaki bilinçlenmeyi hızlandırdı. 1960’lar Türkiye’sinde sosyalizmin tanıtılması ve legal düzeyde kitleselleşmesinde oldukça etkili olan Türkiye İşçi Partisi, (birinci TİP 1961–1971) Kürt hareketinin de sosyalizmle ilişki kurması ve Türkiye Komünist Partisi kadrolarının Kürt sorununda farkındalık yakalamaları noktasında önemli bir aktör olarak siyasal alana çıktı. Pek çok Kürt aydını, CHP dışında bir partinin bir alternatif söylemle siyaset yapma olanağı sunmasını coşkuyla karşılamıştı. 19671969 yılları arasında İstanbul, Ankara’da; “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun geri kalmışlığını protesto eden” 12 miting, 10 geniş kitlesel katılımlarla gerçekleştirilmiştir. TİP ve TKDP kadrolarında yer alan devrimciler, demokratlar ve Kemal Burkay, Mehdi Zana, Naci Kutlay, Canip Yıldırım, TİP milletvekili Tarık Ziya Ekinci gibi Kürt aydınlarının katıldığı bu mitinglerde ekonomik talepler ile Doğu ve Güneydoğu’nun kasten geri bırakıldığı dile getirilmişti. Mitinglerin temel başlıkları doğubatı arasındaki sosyal adalet dengesizliği, feodal mülkiyet ilişkileri, ağalığın toplumsal anlamı, dintoplum ilişkileri, ağalıkşeyhlik kavramlarının eğitim ve sosyal ilişkiler üzerinden okunması şeklinde sıralanabilir. Başlıkların incelenmesinde sosyal, coğrafik ve ekonomik yaklaşımlar öncelikli olsa da konu şekillendikçe bölgeye dair tarih yazımının yanlışlığına da dikkat çekilecek, bu da resmi ideolojinin reddedilmesi noktasında ilk sıçrama olacaktı. Bu noktadan sonra ciddi tarihsel ve dil bilimsel çalışmalara girişen aydınlar, hem varlıklarını “doğululuktan” Kürtlüğe taşıyacak hem de temel sorunun bir “etnisite sorunu” olduğunu Türkiye soluna göstermiş olacak, dolayısıyla solu yeniden yapılanmaya zorlayacaktı. Kürt hareketinin nüvesini oluşturacak olan Devrimci Doğu Kültür Ocakları da bu mitingler sonrası 1969 yılında kuruldu. “Doğu sorunu” kavramı da “Kürt sorunu” kavramına bu dönemde evrilecekti. Konuyu gelecek yazımızda sürdüreceğiz. Hatırlayacaksınız, geçen hafta, THY’de çok başarılı bir yönetici olan Hamdi Topçu’nun, sırf 1725 Aralık soruşturmasını başlatan Zekeriya Öz’ü elinden tutup Erdoğan’a getiren kişi olduğu için işinden olduğunu ima eden bir yazı yazmıştım. Yazıyı sonuna kadar okuyan, böyle anlar diye düşünmüştüm. Yanılmışım. Gazetemizin ombudsmanı, bu imayı fark etmediği gibi yazıda bir de Türk Hava Yolları reklamı yaptığım sonucunu çıkarmış ve uzun bir yazıyla beni eleştirmiş. Böylece Türk Hava Yolları reklamlarını yapan Kevin Costner, Messi, Drogba ile aynı kategoriye girdim. Ombudsmanımıza teşekkür ederim ama bir çift sözüm var: Tabii ki ombudsman aynı zamanda bir okurdur ve bir okur olarak yazarları eleştirebilir ama genelde onların görevi yazarları hizaya getirmek değil, gazetenin yorum dışı içeriğini denetlemektir. Eski bir ombudsman olarak ben onun yerinde olsam, bana ayırdığı köşede daha güncel bir konuyu irdelerdim. Geçen hafta Cumhuriyet, 91 yıllık tarihinde bir ilke imza atarak, 24 Nisan’da ilk kez Ermenice bir başlık attı ve bir hayli tartışıldı. Keşke ombudsman olarak “bu cesur adım”ın farklı yansımalarını konu alsaydı. Ombudsman ve bir cevap İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı AKIN ATALAY Genel Yayın Yönetmeni CAN DÜNDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü hakan çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim altuğ l Spor: arif Kızılyalın l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa çolak l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt arcayürek, ali Sirmen, hikmet çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. naMaZ VaKİTLErİ İmsak İstanbul 04.14 Ankara 04.03 İzmir 04.32 Güneş Öğle 05.55 13.08 05.41 12.53 06.07 13.16 İkindi 16.57 16.40 17.01 Akşam 20.09 19.52 20.12 Yatsı 21.42 21.22 21.39 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle