28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 16 Mayıs 2015 haber EDİTÖR: CANER ÖZTÜRK TASARIM: SERPİL ÜNAY 4 eral Akşener... İki iftiracıya, Latif Erdoğan ve Cemil Barlas’a karşı... Dimdik durdu. Üstlerine üstlerine gitti. İftira atanları neredeyse sokağa çıkamayacak hale soktu. Her seçim öncesi “kaset pespayeliğinin” belki de sonunu getirdi. Herkes sıraya girdi. Desteğini, üzüntüsünü belirtti. Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Hanım da Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Hanım da... Son olarak önceki gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Hanım da... İyi yaptılar, doğru yaptılar, dik duruşa destek çıktılar. Destek haberleri arasında Meral Akşener’in bir açıklaması çok öne çıkmadı. Dedi ki Akşener: “Beni asıl vuran, kanal yöneticilerinin tepkisizliği oldu. Kanal sahipleri, Hasan Kalyoncu’nun çocukları. Rahmetli Hasan Kalyoncu, beni kızı gibi görürdü. Ne yapacaklar diye bekledim, ‘çıt’ M Erdoğan işine gelmeyince ‘Fatih’ bulamadı yok. Sonra o kanalı yöneten Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’tı ve milletvekili adayı oldu. Arkasından onun ağabeyi Serhat Albayrak yönetici oldu. Hepsi alçakça, şerefsizce iftiraya zımnen onay verdiler. Beni asıl vuran budur. O iki müptezel, küstah şahıs, program yapmaya devam ediyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor.” Dün kendi internet sitelerinde, ekranlarında hâlâ “Latif Erdoğan için yürütülen algı operasyonu” diye haber yapıyorlardı. Bu haberleri okurken aklıma geldi. Herkesin gözü önünde A Haber’in de bulunduğu medya grubu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğiyle kurulan havuz tarafından satın alınmıştı. Akşener’in de söylediği gibi Erdoğan’ın damadı kısa bir süre önceye kadar o grupta yöneticiydi. Şimdi de kardeşi aynı yerde etkin. Yani Erdoğan Ailesi havuzun tam göbeğinde. Şimdi Akşener’i arayıp “size ayıp edildi” diyen Erdoğan’ın neden A Haber’i aramadığı ya da bu iftirayı atanlarla ilgili bir şey söylemediğini düşünüyor insan. Bırakın iftirayı, sıradan bir haber için Alo Fatih’leri arayanaratan, medya patronu ağlatan, baktı durmuyor, vergi cezası yollatan, meydanlarda gazeteci yuhalatan, işten kovduran... İftiracılar için ne meydanda bağırıyor ne kanal yöneticilerine tek bir cümle ediyor. Yazıyı bitirirken kasetleri seçimlere endeksli kullanan iktidar medyasının da “bizimle hiç alakası yok” diyen ama kimseleri ikna edemeyen cemaatçilerin de “günahının” büyük olduğunu belirtelim. Bu arada Star yazarı Nuh Albayrak; cemaat bağlantılı istihbaratçı polislerin makamında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e “bazı İslami şahsiyetlerle ilgili” uygunsuz hayat bilgisi verdiğini yazdı. Hatta laptop’tan bu uygunsuzlukları göstermek isteyip reddedildiklerini de. Görmez ile istihbaratçı polis arasında yaşananlar iddiaya göre şöyle cereyan etmiş: Elemanın pes etmeye niyeti yoktur. Yanında getirdiği laptopu açar ve “Bunları gördükten sonra karar verin isterseniz” der ama Görmez Hoca hemen “Burası Diyanet makamı, burada böyle ahlaksız şeyler seyredilmez. Görüşme bitmiştir” diyerek buna engel olur. Yazıyı okurken şu geldi aklı Görmez’in suskunluğu Hukuk yoluyla terör olur mu? 7 Aralık soruşturmasını yürütürken, dosyadan el çektirilen, sonra görevden uzaklaştırılan, birkaç gün önce de mesleğin şeref ve onurunu bozma suçlamasıyla meslekten el çektirilen savcı Celal Kara’nın Can Dündar ile yaptığı söyleşiyi okurken, ilginç bir soru ile karşılaştım. Hemen belirteyim, eski İstanbul 11. Ağır Ceza Savcısı Celal Kara, Zekeriya Öz derecesinde olmasa bile, Balyoz ve Ergenekon davaları döneminin adı bilinen savcılarındandır. Belirtmeye bile gerek yok ki, adı bilinen savcılardan olması, kendisi hakkında hukuk dışı işlemlere başvurulmasını haklı göstermez. Nitekim, kendisi de söyleşinin bir yerinde şunu söylüyor: Eğer yapılan işlemlerde bir usulsüzlük varsa soruşturursunuz, ama poliste yaptığınız gibi yargının altını üstüne getiremezsiniz. Haklıdır. Yasaya aykırı bir davranışı olmuşsa, ne yapılacağı yasalarda yazılıdır. Onun dşına taşılamaz. Hukuk âleminde “etme bulma dünyası” zihniyetiyle davranılamaz. Demokrasiden ve hukukun üstünlüğünden yanaysak eğer, karşımıza getirilen insanlara öyle davranmamış savcı ve yargıçların yasal hak ve güvencelerini de, kim olduklarını hiç akıldan çıkarmamakla birlikte, sonuna dek savunmak zorundayız. Can Dündar da söyleşisinde bu çerçeve içinde hareket ediyor zaten. HHH Burada üzerinde durmak istediğim husus Celal Kara’nın dile getirdiği şu yakınma: Hukuk yoluyla darbe suçunu nereden çıkardın? Beni çebir şiddet kullanarak, düzeni ortadan kaldırmakla suçluyorsun? Nerede burada cebir ve şiddet? Daha önce de cemaatin polislerini, savcılarını, yargıçlarını terör örgütü üyesi olarak suçladıklarında “nerede cebir şiddet” sorusu sorulmuştu. Olaya bir de şu açıdan bakalım: Birini yakalayıp zorla bir yere kapatsanız, orada aylarca, yıllarca tutsanız, suç işlemiş olursunuz. Peki yukarıda anlatılan fiil suç da şu aşağıda anlatacağımız nedir: Elinde yasal yetkisi olan biri, başka birini, yasal unsurlar oluşmadan, yetkisini kötüye kullanacak şekilde olayı kendince yorumlayarak, yakalatıp içeri tıktırsa, sonra yine yasanın kendisine tanıdığı yetkiyi kötüye kullanarak, hapislik süresini devamlı uzatsa, bu suç değil midir? Demek insanları sahte deliller oluşturarak içeri tıkmak bir suçtur. Burada bir tek tartışmalı nokta, suçun oluşması için gerekli cebir şiddet unsurudur. HHH Devletin cebir gücünün üstünde bir güç düşünülemeyeceğine göre, burada cebir unsuru devlet erkinin kullanılmasında yatmakta ve “manevi cebir” diye adlandırılmaktadır. Yani biri devletin erklerinden birini, yasanın ruhuna aykırı şekilde kullanarak mağdur ederse suç işlenmiş olur. Tabii fiilin başka mağduriyetlere de yol açması halinde suçun vasfında da değişiklik meydana gelebilir. Bu uygulama bir birlik çerçevesinde birleşerek, insanları yıldırmak, sindirmek için yapılıyorsa, örgütü de terör örgütü olarak nitelemek mümkün olacaktır. Burada cebir şiddetin oluşması için top tüfek tabancaya, kolorduya gerek yoktur. Devletin şu ya da bu şekilde ele geçirilmiş olan erkinin, amacı dışında kullanılmasıyla, manevi cebir unsuru oluşmuş olur. Tabii bir suçun oluşabilmesi için, birilerinin devletin erkini amacı dışında insanları sindirmek, yıldırmak için kullanmasına göz yumulması gerekmektedir. Yani bu suçun işlenmesi ancak iktidarın manevi cebire göz yumması, suç ortağı olmasıyla mümkündür. Bu iktidar asker ya da sivil olabilir, ikinci şıkta iktidarın başı artık “Sivil Kenan”dır. 1 ma. Her cümlelerine din ile başlayanların laptop’larında başkalarının özel hayatına dair görüntü taşıdığı iddiasına mı yanarsınız? Yazıya göre Diyanet İşleri Başkanı’nın içeriğin dehşetine değil de makama atıfta bulunarak “makamda ahlaksız şeyler seyredilmez” demesine mi? Cemaat bağlantılılar bu doğru değil diyor ancak Görmez hala konuşmadı. Ama “görmemezlikten” gelmesin. Bir şey söylesin. Susarak son bulmuyor iddialar. ‘Tecrit savaş nedeni’ önderi Abdullah Öcalan’la görüşmeler durmuş durumda. İmralı’dan haber alamıyoruz. Tecrit bizim için savaş nedenidir” dedi. AKP’nin ateşkesi bozduğunu, ordunun birçok bölgede harekete geçerek çatışma zemini oluşturmaya çalıştığını ileri süren Murat Karayılan “HPG olarak Apo’nun emrini bekliyoruz ve bu çerçevede tek taraflı ateşkesi sürdürüyoruz ancak herkes bil Meral Akşener Hükümetin savaşa hazırlandığını ileri süren Murat Karayılan, Abdullah Öcalan’ın bir aydır tecrit altında olduğunu söyleyerek tepki gösterdi CK Yürütme Konseyi sine yönelik bu çağrıyla aslınmeli ki her şeyin de bir sınırı K üyesi Murat Karayılan, da AKP’nin hegemonya kurvar” dedi. HDP heyeti “Bir aydan fazladır Kürt halk ma hesapları bozuldu. Nevruz ‘Erdoğan biliyor’ Yeni Özgür Politika gazetesine konuşan Karayılan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürece müdahale ettiğini belirterek “Dolmabahçe Sarayı’nda tarafların ortak açıklamasından sonra Apo’nun tarihi çağrı ve deklarasyon niteliğindeki Nevruz 2015 açıklaması, Kürt siyasetinin elini güçlendirdi. Demokratik, sol, sosyalist ve barışsever tüm güçlerin HDP etrafında birleşmeçağrısıyla Erdoğan planlarının sonuca ulaşmayacağını anladı ve sürece müdahale etti. Erdoğan, ‘Kürt sorunu yok’ diyerek süreci durdurdu. Tendürek’te organize edilen provokasyon da bu açıklamaların devamı olarak devreye konuldu, HDP’ye saldırılar artırıldı. Bunların hepsi Erdoğan’ın bilgisi dahilinde organize edildi. Ordu, birçok yerde harekete geçirildi” ifadeleri kullandı. l Yurt Haberler Kandil yolcusu Murat Karayılan Ağabeyinden sonra oğlu da IŞİD’e katıldı onya’da 3 çocuk annesi Fadim H’nin önce ağabeyi, eşi ve iki çocuğuyla birlikte, ardından da 18 yaşındaki oğlu Y.B IŞİD’e katıldı. Merkez Selçuklu ilçesinde oturan ev kadını Fadim H (37), bir fırında çalışan oğlu Y.B’nin geçen 3 Mayıs günü, babasının yanına gideceğini söyleyip evden ayrıldığını belirtti. Eve geri dönmemesi üzerine merak edip araştırdığını belirten Fadim H, oğlunun babasının yanına hiç gitmediğini ve terör ör özüm süreci kapsamında PKK lideri Abdullah Öcalan’la 40 gündür görüşemeyen HDP Buldan İmralı heyetinin önümüzdeki günlerde KCK yöneticileriyle görüşmek üzere Kandil’e gideceği belirtildi. HDP Grup Başkanvekili ve İmralı heyeti üyesi Pervin Buldan, Öcalan’la görüşme talebinde bulunmalarına rağmen bir yanıt verilmediğini söyledi. İmralı’ya gidememelerinin tecrit olarak değerlendirilebileceğini ifade eden Buldan, bu konuyu Kandil’de görüşeceklerini söyledi. l DİYARBAKIR/DHA Ç ‘56 büromuzu yaktırdılar’ DP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDP seçim bürolarına yönelik saldırılarla ilgili, Yüksekdağ “56 seçim büromuzu yaktırdılar” dedi. Partisinin Denizli mitinginde konuşan Yüksekdağ, “100’ün üzerinde arkadaşımızı gözaltına aldılar. 70 HDP’li arkadaşımızı tutukladılar. Arkalarında değil önlerinde yanlarında faşist, ırkçı çeteler var. Onların arkasında DAİŞ (IŞİD) çetesi var. Onların arkasında darbeciler, cuntacılar var” dedi. H K gütü IŞİD’e katıldığını öğrendiğini anlattı. Fadim H, oğlunun, bir arkadaşının cep telefonuna “Konya’dan otobüsle Gaziantep’e geldim. Buradan beni arkadaşlar aldı Rakka’ya geçtik. Oradan da Irak’a geçeceğiz. Allah için savaşmaya gidiyoruz” diye sesli mesaj gönderdiğini öğrenince valilik ve emniyet müdürlüğüne müracaatta bulunduğunu belirtti. Kendi ağabeyinin eşi ve 2 çocuğuyla birlikte yaklaşık 8 ay önce IŞİD’e katıldığını öne sü ren Fadim H, “IŞİD’e önce dayısı gitti, oğlum da bundan etkilendi. “Dayımın yolu doğru mu” diye bize çok sordu, yanlış dedik” dedi. Fadim H., “IŞİD’in Konya Karatay’da evi var ve orada birkaç kez sohbete katılmış. IŞİD’in internetteki infaz videolarını izliyordu. Cihattan bahsedip Kuran cihadı emrediyor diyordu. Birlikte müftülüğe gittik oradaki din adamlarıyla görüş IŞİD evinde sohbet türdüm. IŞİD’in yaptığının dinle Müslümanlıkla alakasının olmadığını anlattılar; ama çare olmadı. Konya’da gençleri cihada göndereceğiz, diye parayla kandırıyorlar. Kimi para, kimi de Kuran emretti, diye gidiyor. Cumhurbaşkanımızdan, başbakanımızdan yardım istiyorum. Allah rızası için yavrumu getirsinler. Ben oğlumu bu günler için mi büyüttüm.” Fadim H. 16 yaşındaki diğer oğlunun da IŞİD’e kakatılmasından korktuğunu belirtti. l KONYA/ DHA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle