28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Kara talih değil kara tarih oma’daki maden katliamının birinci yılında Türkiye kaybettiği 301 canı hatırladı hatırlamasına ama madencilerin çalışma koşullarında en küçük bir gelişme bile olmadı. Sanayi Devrimi’yle birlikte en önemli enerji kaynağı haline gelen kömür, yer üstünde yaşayanlara daha iyi bir hayat sağlarken, yerin altında kazma sallayan madencilerin payına sefalet ve ölüm düştü. 10 TARIH SyKESPıcot: SURİyE SınıRı nEdEn düZ? İngiltere ve Fransa arasında 99 sene önce bugün imzalanan SykesPicot Antlaşması, Güneydoğu Anadolu ve Ortadoğu’daki Osmanlı topraklarının paylaşılmasını düzenliyordu. Çarlık Rusyası’nın da bilgisiyle yapılan bu gizli antlaşma, Ekim Devrimi’nden (7 Kasım 1917) iki hafta sonra Bolşevikler tarafından ifşa edilmişti. İngiliz basını 1. Dünya Savaşı sürmesine rağmen bu haberi yayımlamış, sonrasında Arap dünyasından da büyük tepkiler gelmişti. Gelişmeler antlaşmayı geçersiz kıldı ama Suriye’nin Türkiye’yle olan sınırı aynı kaldı. Cumartesi 16 Mayıs 2015 EDİTÖR: GÜRSEL GÖNCÜ / info@tarihdergi.com TASARIM: ZARİFE SELÇUK ERKEN CUMHURİYET S Soma’dan 1 yıl sonra, maden işçilerinin trajik geçmişi OSMANLILARDA KÖMÜR İŞÇİLERİ Tutsaklar madenci Milattan önce 1. yüzyılda doğan Amasyalı ünlü coğrafyacı Strabon (ölümü MS 21), Geographica adlı eserinde bugünkü Taşköprü ile Osmancık arasındaki bir madenden söz eder. Günümüz tarihçilerinin arsenik çıkarıldığını düşündüğü madendeki işçiler pazarda satılan tutsaklardır. Koşullar o kadar kötüdür ki, işçiler sürekli ölmekte, bazen çalışacak insan kalmadığı için üretim durmaktadır. Strabon’dan 2 bin yıl sonra aynı coğrafyada hâlâ madenci ölümler konuşuluyor. Arada tek fark var, bu kez söz konusu olan arsenik değil kömür madeni. Devir değişti zulüm değişmedi umhuriyet’in kuruluşu ve izleyen tek parti döneminde maden işçilerinin koşulları yine çok ağırdı. Özellikle iş mükellefiyeti uygulamasıyla Zonguldak Havzası halkının zorla madenlerde çalıştırıldığı 194047 dönemi çok acı hatıralar bıraktı. Osmanlı döneminde olduğu gibi Cumhuriyetin ilk yıllarında da maden işletmecileri devletten aldıkları işletme ruhsatlarıyla kazmakürekkas gücüne dayanarak üretim yapıyorlardı. Kömür demek insan emeği demekti. En büyük maliyet kalemi de ücretti. Yüksek kâr ise düşük ücretten geçiyordu. İşçiler her zaman rızalarıyla çalışmaz, vergi borcu ya da aşar mültezimine borcu nedeniyle jandarma zoruyla toplanarak ocaklara sokulurdu. II. Dünya Savaşı yılları Zonguldak halkının hafızasında en acılı yılları oluşturur. Madenlerin devletleştirildiği 1940’tan 1947’ye kadar havzada uygulanan ücretli iş mükellefiyeti döneminde binlerce işçi önce bir ay, 1942’den itibaren 45 gün köyde kalıp, 45 gün ocaklarda ağır koşullarda çalıştırıldılar. İş kazaları hayatın bir parçasıydı. O yıllarda Türkiye’deki bütün iş kazalarının neredeyse yarısı Zonguldak madenlerinde oluyordu. Mükellefiyet köydeki aileleri de derinden etkiledi. Erkeklerin madene gitmesiyle ailenin geçimi, kadınlara, çocuk ve yaşlılara kaldı. Havza halkının uzun yıllar süren mücadelesi ve yükselen isyan sesleri sonucunda iş mükellefiyeti 1 Eylül 1947’de kaldırıldı. C Kâr hırsı öldürüyor Kömürün tarihi, Sanayi Devrimi tarihinin önemli parçalarından biri. 1769’da buharlı makinenin icadı, kömürü, demirçelik üretiminin, demiryollarının ve buharlı gemilerin ana gıdası haline getirmişti. Yerin üzerindekilere çağ atlatan kömür, yerin altındakilere aynı cömertlikle davranmadı. Madenlerde zorla çalıştırılan köleler ya da geçim derdiyle çalışmak zorunda kalan modern kölelere sefalet, amansız hastalıklar ve korkunç ölümler getirdi. Devletler ve sermayedarlar daha fazla kömür ve kâr hırsıyla yanıp tutuştukça daha çok madenci öldü. YuKarıda devleT aşağıda ölüm O smanlı kömür işçilerinin tarihi, insana “bu kadar da olmaz” dedirten sayısız olayla doludur. Bir yanda devlet zoruyla ya da geçim derdiyle yeraltına inip köle gibi çalışan işçiler, diğer yanda tek derdi daha fazla kömür olan devlet vardı. Türkiye’yi kömür madeniyle tanıştıran evveliyat, II. Mahmud için Liverpool’da yapılan buharlı geminin 1827’de İstanbul’a gelişiyle başladı. Türkiye’de kömür henüz bilinmediği için yakıtı ithal edilen gemi için padişahın taşkömürü aranması buyruğu verdiği söylenir. 1840’lı yıllarda Batı Karadeniz havzasında çıkarılmaya başlanan kömürün önemi Kırım Savaşı (18541856) yıllarında Osmanlı ve müttefik donanmalarının kömürünün bu havzadan sağlanmasıyla birlikte arttı. Ancak halk madenlerde çalışmaya karşı isteksizdi. Bu nedenle ilk zamanlar maden üretimi işçi, işveren ve devlet arasında sürekli gerilime yol açıyordu. İşçi bulmak zor olunca devlet çözümü zorunlu çalıştırmada buldu. 1867’de çıkarılan nizamnameyle, Ereğli havzasındaki 14 bölgeden 1350 yaş arasındaki sağlıklı erkek nüfusun her ay 12 gün madenlerde zorunlu çalıştırılması uygulamasına geçildi. Bu nizamname yaklaşık 50 yıl yürürlükte kaldı. ıı. dünya Savaşı yılları Türkiye’nin kömür madenleri tarihi de dünyanın geri kalanında olduğu gibi büyük acılarla, katliamlarla dolu. Ne yazık ki bu coğrafyanın “kara” madencilik tarihi tekerrür ediyor ve böyle gidilirseetmeye devam edecek gibi görünüyor. İşte Türkiye kömür madenciliği tarihinin üç “kara” döneminin özeti... Türkiye’nin maden tarihi Riskli işyeriydi ‘cinayet mahalli’ oldu 1947’DEN GÜNÜMÜZE MADEN İŞÇİLERİ ömür madeni havzalarının 1947 sonrası tarihi üç döneme ayrılabilir. İlki 1947’den 1960’a kadar olan, yasal olarak kaldırılan zorunlu çalıştırma uygulamasının kısmen devam ettiği dönem; ikincisi 19601980 arası, kömür üretiminin “altın çağı” diyebileceğimiz dönem; üçüncüsü 1980’den bugüne kadar olan ve taşeron ocakların yaygınlaşarak, iş cinayetlerini artırdığı ve kömür ocaklarını deyim yerindeyse birer “cinayet mahalli”ne çevirdiği dönem. 1960’lı yıllarda yeni fabrikalar açılıp talep arttıkça kömür üretimini de artırmak gerekiyordu. Zonguldak Havzası’ndaki kömürün kırık faylı ve saçaklı yapısı, makineli üretimin önünde ciddi bir engel olduğu için üretim her dönem emek ağırlıklıydı. Yani üretimi yükseltmenin yolu makine yatırımlarını değil işçi sayısını artırmaktı. Bu durum kömürün altın çağının sonu kabul edilen 1980’e kadar devam etti. Gelişmiş Avrupa ülkeleri artık kömürden uzaklaşıyor, alternatif enerji kaynakları arıyordu. Ama sanıldığının aksine K dünya kömür üretimi artıyordu. Bunun sebebi üretimin coğrafya değiştirmesiydi. Kömür üretimi Avrupa gibi emek gücünün pahalı, işçi sınıfının daha örgütlü olduğu bölgelerden AsyaOkyanusya hattına kaydı. 1941’den önce kayıt yok Taşeronlaşma sorunu SANDIĞA DOĞRU Bu durum üretim maliyetlerinin ve kömür fiyatlarının düşmesine sebep oldu. Artık Türkiye için kömür ithal etmek, üretmekten daha ucuzdu. Bu durumda üretime devam etmenin tek şartı, en önemli maliyet kalemini yani işçi ücretlerini düşürmekti. Devlet bunu sağlamak için 1980’lerin sonundan itibaren madenleri özelleştirmek istedi. Ancak sendikaların gücü özelleştirmenin önündeki en büyük engeldi. Bunun üzerine, taşeron sistemine geçildi. Taşeronlaşma, çalışma ortamını bir cinayet mahalline çevirdi. Faili sermaye olan bu cinayetlere, konumunu sermaye için gerekli şartları ve yasal düzenlemeleri sağlamaya indirgenmiş devlet “yardım ve yataklık” yaptı. KAÇ KİŞİ ÖLDÜ? Kömür madenleri 1940’ta devletleştirilmeden önce Türkiye’deki maden kazalarıyla ilgili düzenli bir kayıt tutulmamış. Tahmini bir rakam söylemek bile imkânsız. 1941’den itibaren tutulan çeşitli kayıtlardan ve hazırlanan raporlardan 19412015 arası yaklaşık 4 bin madencinin iş kazalarında öldüğünü, 100 binden fazlasının yaralandığını söyleyebiliyoruz. Ancak bu rakamlar da pek güvenilir değil, zira madenci ölümleri, özellikle kaçak ocaklardaki ölümler her zaman kayıtlara geçmiyor. Alb üm :F oto je nik dergi ISSN 2148547X 12 9 772148 547006 sayı Mayıs 2015 Osm an lıla r BUGÜNÜ ANLAMAK İÇİN 10 TL KKTC Fiyatı 12 TL İLBER ORTAYLI NECDET AHMET SAKAOĞLU KUYAŞ A. TURAN ALKAN Yeni Osmanlı kafası ECDAD SAHTEKARLIĞI VE TARİHÎKÜLTÜREL MİRASYEDİLİK AHMET KUYAŞ AHMET TURAN ALKAN İLBER ORTAYLI NECDET SAKAOĞLU Yeni Osmanlı kafası ECDAD SAHTEKARLIĞI VE TARİHÎKÜLTÜREL MİRASYEDİLİK 28/04/15 12:12 SANDIĞA DOĞRU NAPOLEON BONAPARTE HABERLEŞMEYAZIŞMAYA ENGEL SANDIĞA DOĞRU 10 SEÇİM 10 MANZARA NAPOLEON BONAPARTE İLK MODERN DİKTATÖR 10 SEÇİMDEN 10 MANZARA Mayıs 2015 DÜNYANIN İLK MODERN DİKTATÖRÜ 1. DÜNYA SAVAŞI’NDA POSTA SANSÜRÜ MAYIS SAYISI BAYİLERDE C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle