18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 16 Mayıs 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 20 vet, kamuoyu araştırmaları yapan bir şirketin genel müdürü Erdoğan için aynen böyle dedi ve gerekçesini de şöyle açıkladı: “Çünkü anketlere göre, Erdoğan’lı AKP, Erdoğan’sız AKP’den en az 56 puan fazla oy demek. Pek çok anket yapıldı ve her defasında seçmen, ‘Erdoğan’lı AKP’ye daha fazla teveccüh’ gösterdi.” Hatta, genel müdüre göre bugün oyu yüzde 40’larda görülen AKP’yi sadece Erdoğan yüzde 45’in üstüne çekebilir. Peki, hal böyleyse, sizce Erdoğan, Davutoğlu liderliğindeki AKP’nin zayıflaması ve hükümeti kuramaması halinde, istediği başkanlık sistemini kuramayacağı için acaba partinin başına döner mi? Bana sorarsanız, hiç kuşkum yok, gayet rahat döner. E Ak Saray’dan inip AKP’nin başına geçebilir Döner ve miting meydanlarında “400 milletvekili lazım” yerine, “Bana 400 milletvekili verin” demeye başlar. Peki böyle bir ihtimalin anahtarı kimde? Ne yazık ki, bu kilidin anahtarı da Erdoğan’ın cebinde. Çünkü anayasanın 116’ncı maddesi buna imkân veriyor. Madde şöyle: MADDE 116 Bakanlar Kurulu, güvenoyunu alamazsa veya güvensizlik oyuyla düşürülürse, kırk beş gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı veya kurulduğu halde güvenoyu alamadığı takdirde Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanına danışarak, seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Burada sözü edilen Cumhurbaşkanı kim, Erdoğan. Peki bu noktaya nasıl gidebiliriz. Onun yolu da çok muhtemel. Şöyle ki: Haziran seçiminde kullanılacak oylara ve partilerin parlamento sayılarına göre, önümüzde birkaç senaryo var. Ancak AKP’nin kazanamadığı her senaryo Erdoğan’a ülkeyi erken seçime götürme imkânını veriyor. SENARYO 1 HDP baraja takılır, AKP yüzde 42’yi aşarsa, AKP [email protected] Abalı’nın Evren anıları eğerli meslek büyüğümüz Ali Abalı, çok yakından izlediği 12 Eylül darbesine ilişkin anılarını bugüne değin yazmadı. Yakın siyasi tarihi araştıracak olanlara önemli ipuçları verecek bu anılardan birkaç tanesini Kenan Evren’in ölümü üzerine dinleme ve kendisinin izniyle köşeme aktarma şansını elde ettim. İşte o anılar: “12 Eylül darbesinden önce Yeni Asır gazetesi Ankara Temsilcisi olarak dönemin Jandarma Komutanı Sedat Celasun ile dostluk kurmuştum. Onun aracılığı ile bir öğle yemeğinde Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile ta D nıştık. Yemekte, daha önce Ege’de Ordu Komutanlığı yapan Evren, bana ‘Yeni Asır gazetesi Ankara’da bana gelmiyor. Oysa, eşim Sekine hanım, Yeni Asır’ın magazin eki olan Sarmaşık’ı okumayı çok seviyor’ dedi. Bunun üzerine, Yeni Asır’ın Atatürk Bulvarı’ndaki bürosuna her sabah bir askeri ciple gelen subay, gazete almaya başladı. Öğrendiğime göre, Kenan Evren, iş çıkışı Yeni Asır’ı karargâhta bırakır, Sarmaşık ekini kolunun altına alıp eve gidermiş. Bu olayın ardından Celasun ve Evren ile görüşmelerimiz sıklaşmıştı. Yine bir yemekte 30 Ağustos 1980 günü benim Fethiye’de olacağımı öğrenince, her ikisi de ‘O gün Ankara’da ol. Önemli gelişmeler olacak’ dediler. Kuşkulandım. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e, 30 Ağustos’taki darbe girişimi konusunda bir duyum alıp almadığını sordum. Demirel, konuyu Cumhurbaşkanlığı’na vekâlet eden İhsan Sabri Çağlayangil’e aktarmış. Çağlayangil, Evren ile konuşmuş, o da inkâr etmiş. Evren anılarında bu olayı ‘Bana sorduklarında darbe yapacağız diyemezdim ki’ diyerek doğrulamıştı. Darbe, Necmettin Erbakan ile Alpaslan Türkeş Ankara dışında olduğu için 30 Ağustos’ta gerçekleşmedi. 30 Ağustos’ta darbe yapılacağı, orgeneraller ile korgenerallere birer mektupla iletilmişti. Onlardan bir kısmı 30 Ağustos’ta emekli edilince kendilerinden mektuplar geri istendi. Bir kısmı vermedi. Geri veren generallerden Selahattin Çetiner darbe sonrası İçişleri Bakanı, Hasan Sağlam Milli Eğitim Bakanı, Vecdi Özgül de Gençlik ve Spor Bakanı yapıldı. 12 Eylül darbesinin ardından Yeni Asır’da Evren ile ilgili bir seri yazı yayımladım. Yaşam öyküsüne, ailesine, birçok kez generallikten emekli edilecekken nasıl şans eseri orgeneralliğe ve Genelkurmay Başkanlığı’na yükseldiğini anlattım. Bu yazı dizisi için Evren’in annesinin fotoğrafını da bulmuştum. Onu da yayımladık. Dizi çıktıktan bir süre sonra Diyarbakır’da bir uçak kaçırma olayı olmuş, ardından bir manevra düzenlenmişti. Evren’in Basın Müşaviri Ali Baransel, benim de bu manevraya katılmam istendiğini bildirdi. Grip olmuştum, yerime gazeteden bir başkasının gelmesini önerdim. ‘Kenan Evren’in emri var, icap ederse sedyeyle gelecek’ karşılığını verdiler. Mecbur, ilaçlarımı yanıma aldım, Etimesgut’tan büyük bir askeri nakliye uçağı ile yola çıktık. Havadayken, Evren ile Celasun’un oturduğu bölmeye gitmek için ayağa kalktım. Evren’in Yaveri Çevik Bir, ‘Oturunuz yerinize. Komutan sizi az sonra çağıracak’ diye uyardı. Biraz sonra beni çağırdılar. Özel bir masanın iki köşesinde oturmuşlardı. Ben de oturmaya niyetlendim. Evren ‘Oturma’ diye bağırdı. ‘Sen benim bunak annemin fotoğrafını nereden buldun da gazetede yayınladın’ diye kükredi. Ardından da ‘Ben seni ne yapayım şimdi? Uçaktan mı attırayım?’ dedi. Bir yandan da çok ağır sövgüleri peşpeşe sıralıyordu. Diyarbakır’a indik. Toplantılar sırasında Celasun’un yanında yer ayırmışlardı bana. Oraya oturmadım. Gittim, onlardan en uzak köşeye yerleştim. Ancak, Korgeneral Kemal Yamak aracılığıyla zorla beni ayrılan yere oturttu Evren. Benim için çok acı olan bu olaydan sonra Evren’in hiçbir davetine katılmadım. Karşılaştığımızda, bana elini uzattığı halde, karşılık bile vermedim.” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY yasayı değiştirecek sayıya ulaşabilir. Bu durumda Erdoğan Türkiye’de başkanlık sistemini kuracak, bundan kuşku yok. Erdoğan saraydan inmez. SENARYO 2: HDP baraja takılır ancak, CHP ve MHP oyları çok yükselirse, belki AKP iktidar sayısına ulaşamayabilir. Ama bu durumda Erdoğan AKP’ye azınlık hükümetini kurduracak. (Bunu kendi danışmanı Binali Yıldırım açık açık söyledi). Azınlık hükümeti güvenoyu alamayacağı için düşecek, 45 günde hükümet kurulmadığı için Erdoğan ülkeyi yeniden seçime götürebilecek. (Yukardaki anayasa maddesini kullanarak.) SENARYO 3 HDP barajı aşar, AKP iktidar sayısına ulaşamazsa, azınlık hükümeti formülü yine gündeme gelebilir. Azınlık hükümeti kurulur, güvenoyu alamaz, Erdoğan ülkeyi seçime zorlayabilir. Bu formülde bir ihtimal daha var. HDP, Erdoğan’ı başkan yapmaya destek verirse, AKPHDP koalisyonu kurulabilir. SENARYO 4 HDP barajı aşar, CHP ve MHP de oylarını artırırsa, AKP parlamentoda iyice eriyecek. Ancak yine Erdoğan’ın Saray oyunları gündeme gelecek, azınlık hükümetini dayatıp erken seçime zorlayabilir. Peki sizce, Erdoğan, bu senaryolar ortaya çıktıktan sonra, kendisi söz konusu olacağı için, Saray’ı bırakıp partinin başına geçer mi? Sadece bir örnek vereyim. Erdoğan’dan çok daha az hırslı Turgut Özal bile bunu kafasından geçiriyordu. Hatta hazırlık yaptığı bile ortaya çıktı. Erdoğan, bir saniye bile düşünmez. Denebilir ki, AKP’nin parlamento sayısı düştükten sonra, öteki koalisyon formülleri niye gündeme gelmesin. Yani CHP ve MHP koalisyonu gibi. Aslında matematik olarak böyle bir sonuç çıkabilir. Eğer bu iki parti oylarını artırır, HDP de barajı geçerse, AKP erir ve böyle bir ihtimal çıkar. Ancak bu durumda ipler yine Erdoğan’ın elinde. Çağırıp Kılıçdaroğlu’na hükümeti kurma görevini vermeye kim zorlayacak ki? Seçime giderken tarafsızlığa aldırmayan cumhurbaskanı niye teamülü dinlesin. Başbakanlığı Kılıçdaroğlu’na vermezse ne olacak? Bu sorunun cevabı yok ama kötü bir örnek var. Hatırlayın ErbakanÇiller Refahyol koalisyonu döneminde iki parti anlaştı. Erbakan gidecek, Çiller gelecekti. Cumhurbaşkanı Demirel, 28 Şubat baskısıyla kendisinden bekleneni yapmadı ve Çiller’e hükümeti kurma görevini vermedi. Böylece hükümet yıkılmış oldu. Kimse de Demirel’e bir şey yapamadı. Yani Erdoğan, hükümeti kurma görevini, 550 millletvekilinden kime isterse ona verir, teamülü tanımayacağını zaten biliyoruz. Görevi Davutoğlu’na vermesi de gerekmiyor. Damadı Berat Albayrak’ı davet edip “Al hükümeti kur evladım” da diyebilir. Hükümet, güvenoyu alamaz, 45 gün sonra hadi erken seçim. Görüldüğü gibi 7 Haziran’dan sonra işler çok karışacak. Ulusçuluk, ulus devlet ve Kürtler (6) ya da İstanbul’da Kürt olmak lusçuluk, Ulus Devlet ve Kürtler” başlıklı yazılarımın akışını bozmayacağı inancıyla bugün siz değerli okurlarımla bir anımı paylaşmak istiyorum. Yıl 1998. 2009 yılında aramızdan ayrılan sevgili arkadaşım, can dostum Türkel Minibaş’la BeyoğluAsmalımescit’te Yakup 2’de oturuyor, bir şeyler yiyip içiyoruz. Masamıza garsonumuzun yanı sıra bir de komi hizmet ediyor. Adı Bülent. Çalışkan, güler yüzlü bir delikanlı, işinde oldukça da deneyimli. Mekânın sahibi toprağına ışıklar yağsın Yakup Arslan saat 23.00’e yaklaşırken masaların arasında dolaşır, “Hafiften yay vaziyetleri…” diye seslenirdi müşterilerine. Bu, “Dostlar, artık gitme zamanı…” anlamına gelirdi. O saatte birçok masa zaten boşalmış, garsonların bir kısmı da gitmiş olurdu. O akşam bizim garson kalmış, Bülent’i göndermişti. Bizim hesabımızı ödediğimiz sırada yanı başımızdaki kasanın üzerindeki telefon çalınca garson açtı, kiminle konuştuysa kapadığında yüzü allak bullak olmuştu. Ne oldu, diye sordum. “Bizim Bülent’i nezarete almışlar” dedi. Nasıl olur, çocuk daha 15 dakika önce masamızda tabak topluyordu! “Suçu neymiş” diye sordum, “Kendisi de bilmiyor” diye yanıtladı. HHH İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ İcra Kurulu Başkanı “U Kamuoyunu bilgilendirme anıştay Başkanı Zerrin Güngör, Danıştay’ın kuruluşunun 147. yılı töreninde, gelişmiş ülkelerde yüksek yargı kararlarının kamuoyunun bilgisine sunulduğunu anımsatarak Ulusal Yargı Ağı Sistemi ile Danıştay kararlarının kamuoyuna açılmasına ilişkin süreci başlattıklarını belirtti ve “Çok D yakın zamanda kararlarımızın erişime açılacağının müjdesini şimdiden vermek isterim” dedi. O törene, biliyorsunuz, kamuoyunu bilgilendirmekle görevli gazeteciler alınmadı. Gelişmiş ülkelerin tersine bizde gazeteciler, “müjdeli” haberler veremiyor olmalı. HP’li Osman Korutürk, sarayda oturanın yurtdışındaki yurttaşların oy verme işlemi başlamasına karşın Almanya’nın Karlsruhe kentinde yapılan bir toplantıda, AKP uygulamalarını överek, muhalefeti eleştirmesini Başbakan’a sordu: “Yurtdışında seçim yasak YESEKA C larının ilan edildiği dönemde propaganda yapılması, Türkiye’de seçimin gerçekleşeceği 7 Haziran günü de miting ve propaganda yapabileceği anlamına mı gelmektedir?” Aynı soru, Yüksek Seçim Kurulu’na da sorulmalı. Eğer varsa, çalışıyorsa... Türkel de, ben de meraklandık. Türkel, “Hadi gidip bir bakalım” deyince kalktık. Beyoğlu Emniyet Amirliği’ne gittik. Bülent’i demir parmaklıklı bir yere koymuşlar; bizi görünce şaşırdı. “Ne oldu” dedik. “Vallahi bilmiyorum” dedi. “Benim evim Beyoğlu’nda, Erol Dernek Sokağı’nın orada bir yerlerde. İstiklal Caddesi’nde yürürken polisler çevirip kimlik sordular. Verdim, baktılar, sonra da ‘bizimle geliyorsun’ dediler. Hepsi bu!” O sırada yanımıza başkomiser yardımcısı geldi. Ona sorduk, o da bilmiyor çocuğun niçin gözaltına alındığını. “Peki, kim biliyor” diye sorduk. Başkomiser bilirmiş, o da bir takibata çıkmış. Bu arada kartvizitlerimizi verdik ona. Birinde “İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.” yazıyor; öbüründe de tanınmış bir fuarcılık şirketinin “Genel Koordinatörü.” Başkomiser yardımcısının yüz ifadesinden bizim o “gariban” delikanlı ile ne tür bir işimiz olabileceği sorusuna kafasında bir yanıt aradığını anlamıştık. Genç bir insandı. Herhalde “ne olur ne ol maz” diye düşünmüş olmalı ki bize başkomiserin odasında yer gösterip çay kahve söyledi. HHH Türkel yılların üniversite hocası, genç insanlarla nasıl konuşulur, biliyor. Başkomiser yardımcısının ağzından girip burnundan çıktı; nişanlısı, geçim derdi falan derken sonunda bizim delikanlının hangi nedenle nezarete alındığını söyletti. Bülent, Doğubeyazıtlıymış. “Emir var” dedi, “kimlik kontrollerinde Güneydoğu ve Doğu doğumluları nezarete alıp soruşturuyoruz.” “Yani Kürtleri?” “Evet” diye yanıtladı. İstanbul’un dört bir yanında her gece Kürtleri topluyorlarmış. Bunu duyunca kanımız dondu. Her Kürt’ün “olağan şüpheli” görüldüğü bir ülkede yaşıyorduk! “Peki” dedik, o genç polise, “o delikanlı için teminat versek, bırakılamaz mı?” Bırakılamazmış, başkomiseri beklememiz gerekiyormuş, çünkü bir tek o yetkiliymiş… Bu arada Yakup 2’den dörtbeş kişi daha geldi. Başkomiser ise takibattan ancak 6.5 saat sonra döndü. Bu kez bizleri sorgulama sırası ondaydı. Neyse anlayışlı insanmış, sonunda bizim delikanlıyı şafak sökerken delikten çıkarmayı başardık. Bülent doğal olarak sevinçli, evine gitti. Türkel’le ben ise Beyoğlu’nun o arka sokağında utancımızla kaldık; kimden, kimin adına utandığımızı bilemeyerek… AKIn ATALAY Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. nAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İstanbul 03.50 05.39 13.08 Ankara 03.41 05.26 12.52 İzmir 04.12 05.53 13.15 İkindi 17.01 16.44 17.04 Akşam 20.24 20.06 20.25 Yatsı 22.03 21.42 21.57 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle