18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 21 Nisan 2015 TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 13 Ankara Belediyesi’ne bağlı güvenlik görevlileri, Gökçek’in onursal başkanlığını yaptığı Osmanlı Spor’un maçlarına götürülerek zorla taraftar yapılıyor. Karşı çıkana işsizlik tehdidi var... Osmanlıspor’un onursal başkanı olan Melih Gökçek, güvenlik çalışanlarını mor beyazlıların bütün maçlarına zorla götürüyor. Gökçek’in emir kulları nkara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Anfa Güvenlik çalışanlarının, Melih Gökçek’in onursal başkanlığını yaptığı PTT 1. Lig takımlarından Osmanlı Spor’un maçlarına “zorla” götürüldüğü ortaya çıktı. Anfa’nın güvenliklerine, oğul Ahmet Gökçek’in kurucu başkanlığını yaptığı Osmanlıspor’un maçlarına gidebilmeleri için Passolig kartı dahi çıkarıldı. Belediye otobüsleriyle toplanan güven görevlileri, görevde olmaları gereken saatte maçlara götürülerek, Osmanlı Spor lehine slogan attırılıyor. Anakent Belediyesi’nin şirketleri arasında yer alan ANFA, başkentteki tüm park ve bahçeleri koruyor. Şirkete bağlı yaklaşık 3 bin güvenlikçi A görev yapıyor. Ancak son dönemde ANFA Güvenlik’in bazı uygulamaları, çalışanları isyan ettirme noktasına geldi. Onursal başkan Cumhuriyet’e ulaşan bazı güvenliklerini anlattıkları, ANFA’nın AKP’nin ve Gökçek’in siyasi işlerinde nasıl kullanıldığını ortaya koydu. Temmuz 2014’de Ankara Spor’un adı Osmanlı Spor olarak değiştirilmişti. Osmanlı Spor’un kurucu başkanlığına ise Melih Gökçek’in diğer “veliahtı” Ahmet Gökçek getirildi. Takımın Onursal Başkanı ise Melih Gökçek oldu. Ancak bu süreçte takımın taraftar sıkıntısı baş gösterdi. Bu noktada ise Gökçek’in yönettiği belediye devreye girdi. ANFA Güvenlik, çalışanlarının kimlikleri topladı ve maçlara gidebilmeleri için PassoLig kartı çıkardı. Bu kartlar, çalışanlara ücretsiz dağıtıldı. Maça gitmeyi kabul etmeyenlere ise baskı yapılarak istifa etmeye zorlandı. Osmanlı Spor’un maçlarının olduğu günün sabahında belirlenen yerlere çağrılan güvenlikler, belediye ye ait EGO otobüsleriyle stada taşınıyor. Gece vardiyasından çıkan, evine gitmek yerine stada gitmek zorunda. Yine parkları bekleyen ALİCAN güvenliklerden büyük ULUDAĞ bölümü, maça gidiyor. Maç günü, parklarda sadece birkaç güvenlik kalıyor. “İşten atılırım” korkusuyla adının yazılmasını istemeyen bir güvenlik görevlisi, “Açsusuz maçlara götürüyorlar bizi. Hepimizin geçim sıkıntısı var. 1550 TL veriyorlar. Çoğumuzun evi kira. Bazılarımızın ise bankaya kredi borcu var. Karşı çıksak işsiz kalacağız” dedi. Yerel seçimler öncesi kadro sözü verildiğini anlatan bu güvenlik, “Ancak sözlerini tutmadılar” diye konuştu. Bu güvenliğin anlattığı personelin sadece maçlara değil, AKP’nin seçim çalışmalarına da katılmaya zorlandığını gösterdi. Güvenlik görevlileri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılama törenleri, AKP mitingleri gibi siyasi etkinliklere kendilerinin götürüldüğünü söyledi. l ANKARA Seçime Katılmak da Darbe Girişimi Olursa… ülent Arınç’ın Bursa’da dile getirdiği değerlendirme, AKP’de yaşanan gerçeklik algısı çarpıklığının sadece Tayyip Erdoğan’ın yarattığı başkanlık rejimi tazyikiyle ilişkili olmadığını gösteriyor. Arınç’a göre, “HDP’nin tek amacı barajı geçmek” ve bu bir siyasal parti için eleştirilecek bir amaç! Anlaşılan Arınç demokrasisine göre, önüne yüzde 10 gibi dünyada eşi olmayan bir antidemokratik baraj konmuş bir siyasal partinin ilk ve bu nedenle tek amacı barajı geçmemek olmalı. Bir parti ya ilk seçimde iktidar olmalı ya da hiç seçime girmemeli! HDP, 2007 ve 2011’de olduğu gibi, barajı aşmak için bağımsız adaylarla seçime katılsaydı, bu kez hilekârlıkla suçlayacaktı herhalde Arınç bu partiyi. Kendine hatırlatalım: 1991 seçimlerinde, üyesi olduğu Refah Partisi acaba neden Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi’yle seçimlere ortak girmiş, hülle ittifakı yapmıştı? Refah Partisi’nin o zaman tek amacı barajı geçmek değil miydi? 1991’de, yanılmıyorsam kimse, bugün hükümet sözcüsünün dile getirdiği akıl almaz iddiayı aklından bile geçirmeye cüret etmemişti. Evet, Arınç’a göre, HDP’nin hedefi barajı geçerek “AK Parti’nin milletvekili sayısından çalmak!” Bunu söyleyen şahıs, yüzde 10 barajı altında kalan partilerin hak ettikleri milletvekilliklerine el koymak üzerine seçim stratejisi oluşturmanın tam da çalmak fiili ile tanımlanabileceğini belli ki düşünmüyor. Ya da bu “el koyma/ çalma” fiilini kendi partisinin doğal hakkı olarak görüyor. Şecaat arz ederken sirkatin söylemek deyiminin bundan daha iyi oturduğu bir durum bulmak kolay değildir. Sadece Arınç değil, eski Adalet Bakanı, milletvekili adayı Bekir Bozdağ da aynı telden çalıyor. Belli ki AKP açısından en büyük telaş HDP’nin barajı geçmesi. Bu nedenle artık düşünmeden konuşmaya başlamışlar. “HDP’nin seçime katılması suretiyle AK Parti’nin güçlü iktidarının, Türkiye’nin siyasi istikrarının önü kesilmek istenmektedir” buyuruyor Bozdağ. Hızını alamayıp “uluslararası çevrelerin, onların Türkiye içindeki işbirlikçilerinin” HDP’yi seçimlere sokup Türkiye’nin önünü kesmek istediklerini iddia etmeye cüret edebiliyor. AKP hükümetinin sözcüsü bir partinin seçime girmesinin amacını başka partinin milletvekili sayısından çalmak olarak tanımlarken, aynı partinin Adalet Bakanlığı yapmış bir milletvekilinin, bir partinin seçime katılmasını, uluslararası güçlerin ve yerli işbirlikçilerinin Türkiye’ye yönelik menfur bir oyunu olarak tanımlaması iktidar partisinin zihniyet röntgeni işlevi görüyor. Bunun bir adım ötesi, “seçimlere katılarak, iktidar partisinden milletvekili çalıp, iktidarı devirmeye yönelik darbe teşebbüsü” suçlamasıyla HDP hakkında dava açılmasıdır. Bu aşamadan çok uzak değiliz; çünkü Bekir Bozdağ HDP’yi “proje partisi” olarak tanımlıyor. Böylece, bu partinin AKP’nin Orwell’in 1984 romanında bahsettiği “yenikonuş”unu çağrıştırmaya başlayan dilinin önde gelen tabirleri olan “üst aklın”, “uluslararası lobilerin”, “paralel yapıların” projesi olduğunu ima ediyor. İlginçtir, AKP iktidara geldiğinde onu gayri meşru ilan edenler de, “AKP’nin bir uluslararası projenin ürünü” olduğunu ifade ediyorlardı. Şimdi AKP onlarla aynı kendine demokrat ve otoriter zihniyeti paylaştığını bir kez daha açıkça gösteriyor. AKP’nin fiili başkanı da, adını vermeden HDP’yi “terör örgütünün temsilcisi konumundaki parti” olarak nitelediğine göre, ortada seçime katılarak darbeye teşebbüs eden terör örgütü işbirlikçisi bir yapı var demektir. Arınç, HDP’nin “ideolojisi gereği örgüt adına” barajı geçme teşebbüsünde bulunduğunu söylerken, tam bunu kastetmiyor mu? İnsana Zaytung haberi okuyorum hissi veren bu sözler, sadece AKP yönetiminin seçim sonuçlarından duyduğu telaş ve akıl tutulmasıyla izah edilemez. AKP’nin, siyasi istikrar adı altında sunduğu çoğunlukçu otoriter demokrasi ve başkancı rejim arzusu da bu zihniyetin yansımalarıdır. Bugün Türkiye’de bir siyasal partinin seçime girmesini milletvekili çalmak olarak tanımlayan, ama başkalarının aldığı oylara el koyarak mutlak iktidar olmayı meşru bir hak olarak gören bir zihniyet var iktidarda. Türkçede bu zihniyeti çok güzel tarif eden bir tabir vardır: Hem suçlu hem güçlü! B Atılma korkusu Soma’nın her tarafı skandal Soma duruşmasında tanıklar madende hiç acil durum tatbikatı yapılmadığını ve gaz maskelerinin yalnızca bir kez kontrol edildiğini itiraf etti HAKAN DİRİK/EMRE DÖKER oma iş cinayeti yargılamasında şirket patronları ve üst düzey yöneticiler, suçu alt kademeye yıkmaya çalışırken, “ara elemanların” ifadeleriyle “katliamın hiyerarşisi” ortaya çıkıyor. Soma Kömürleri AŞ mühendisleri, verdikleri ifadelerde şirketteki sorumluluğun “ortak” olduğunu vurguladı. Davanın dünkü duruşmasında ifade veren sanıklar, madende hiç acil durum tatbikatı yapılmadığını ve gaz maskelerinin çalıştıkları dönem boyunca yalnızca 1 kez kontrol edildiğini itiraf etti. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Soma yargılamasının 2. haftasına, tutuksuz sanıklardan Fuat Ünal Aydın’ın ifadesiyle başlandı. Madende havalandırma mühendisi olarak görev yapan Aydın, diğer çalışanlar gibi sorumluluğun kazada yaşamını yitiren Mehmet Efe’de olduğunu öne sürdü. İddianamede yer alan, madendeki sabit sensörlerdeki karbondioksit değerlerinin 12 saati aşkın süre boyunca 50 ppm üzerinde görülmesine ilişkin Aydın, “Böyle bir şey görmedim. Kendi el ölçüm cihazımla ölçüm yapıyorum. Sabitlerle S karşılaştırdım bu oranları görmedim. Ancak 30 Nisan 2014 tarihindeki havalandırma kayıtları bana ait değildir. Üzerinde imzam var ancak onu dolduran Harun Yıldırım’dır. 110 sayfalık havalandırma defterinin sadece 19 sayfasını ben doldurdum. Kazadan öncekiler de dahil diğerlerini, boş kalmasınlar diye ben imzaladım. Bu nedenle havalandırma kayıtlarını kabul etmiyorum” dedi. Bu sırada salondaki madenci aileleri isyan ederek, “Akın Çelik ve İsmail Adalı’yı verin bize, cezasını verelim. Yalan söylüyorlar. Bir kere bile gaz maskelerinin kontrolü yapılmadı” diye bağırdı. Geçen duruşmalarda sanıkların 12 saat boyunca 50 ppm’in üzerinde karbonmonoksit değerlerini dinamit patlatmasına bağlanmasının ardından, madende patlatmalardan sorumlu mühendis Serkan Kocaman’ın aynı zamanda madende iş güvenliği uzmanı olduğu da ortaya çıktı. Kocaman, gaz maskelerinin de 2009’dan bu yana bir kez kontrol edildiğini söyledi. Güvenliği patlatana vermişler! Maket helikopterli protesto Soma Kömürleri AŞ’de “patronun oğlu” Can Gürkan’ın ifadesinde “şu anda gelirim yok” sözlerini kullanması, ölen madenci yakınları tarafından mahkeme önüne kurulan maket helikopter şek lindeki kumbarayla protesto edildi. Soma’ya helikopterle geldiği ve maden denetimlerini böylelikle yaptığı belirtilen Gürkan’a yardım için yurttaşlar kumbaraya para koydu. Sonunda Yırca kazandı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK), 301 madencinin can verdiği Manisa’nın Soma ilçesine bağlı Yırca Köyü’ne zeytinlik alana yapılmak istenen termik santralle ilgili tartışmalara son noktayı koydu. 3. Havalimanı inşaatını yapan konsorsiyumun içinde yer alan Kolin Grubu, hükümetin onayıyla Yırca Köyü’ne termik santral yapmak istemişti. Termik santral yapılmak istenen yerde zeytincilik yapan Yırca köylüleri, Bakanlar Kurulu’nun acele kamulaştırma kararına karşı dava açmıştı. Danıştay 6. Dairesi, 7 Kasım 2014 günü acele kamulaştırma kararının yürütmesini durdurmuştu. Ancak Kolin Şirketi, karar köylülere ulaşmadan 6 bin 666 zeytin ağacını dozerlerle kesmiş, Başbakanlık, bu karara karşı Danıştay’ın en üst organına itirazda bulunmuştu. Danıştay İDDK, Başbakanlık’ın itirazını reddetti. l ALİCAN ULUDAĞ / ANKARA 18 işçi ölüme böyle gitmiş Ermenek’te geçen yıl 28 Ekim günü, eski ocakta biriken suyun basması sonucu 18 madencinin öldüğü faciayla ilgili Ermenek Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunduğu iddianamenin ayrıntıları ortaya çıktı. İddianamede yer alan Adli Tıp Kurumu raporunda 18 işçiden 7’sinin suda boğularak, 6’sının karbonmonoksit gazından zehirlenerek, 1’nin ağır genel beden travmasına bağlı dış kanamadan, 1’nin havasız kalmaya bağlı asfiksi sonucu öldüğü belirlendi. 3 işçinin de raporunun beklendiği belirtildi. İddianamede, sabit gaz ölçüm istasyonunda Hidrojen Sülfür ölçen cihaz olmadığı vurgulandı. Ayrıca, Has Şekerler Maden Ocağında, yasal zorunluluk bulunmasına ve hayati öneme haiz olmasına rağmen, acil durumlarda ocağın derhal boşaltılmasını sağlayacak bir alarm tertibatının ocak içerisinde kurulu bulunmadığına dikkat çekildi. l KARAMAN / DHA KPSS’de 78 gözaltı daha 2010’da düzenlenen KPSS’de soruların sızdırılarak kopya çekilmesine ilişkin yürütülen soruşturmada, dün ikinci dalga operasyon yapıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla 78 kişi hakkında gözaltı kararı alındı. 38 kişi yakalandı. Bunlar arasında bir kaymakam eşi ile iki asker eşinin de yer aldığı öğrenildi. 350 adayın tam puan aldığı, 3 bin 227 adayın 100 ve üzeri puan aldığı 2010 yılındaki KPSS’ye ilişkin kopya soruşturmasının birinci dalga operasyonunda 82 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılmış, yakalanan 62 kişiden 32’si tutuklanmıştı. Savcı Yücel Erkman, 2. dalga için dün düğmeye bastı. Ekipler, 78 kişiye yönelik 29 ilde operasyon başlattı. Operasyonun önceki gece Fuat Avni aracılığıyla twitter’de deşifre edilmesi nedeniyle, çok sayıda şüpheli kaçtı. Polis, 38 şüpheliye ulaştı. Gözaltına alınan şüphelilerin 2010’da yüksek puan alan adaylar olduğu belirtildi. Şüphelilerin Ankara Emniyeti’ndeki sorgusuna başlandı. l ALİCAN ULUDAĞ / ANKARA Genel kurulda kimin evet kimin hayır dediği açık seçik belliydi. Ultra şeffaf oylama MEHMET MENEKŞE Amasya Pancar Ekicileri Kooperatifi, kooperatife ait PANET A.Ş. entegre tesislerinin feshedilmesi ve 15 milyon liralık mal varlığının satılması için Amasya’da genel kurul düzenledi. 120 bin üyesi olan kooperatif, 200 kişilik bir salonda genel kurul yapınca izdiham yaşandı. Zaman zaman tartışmaların yaşandığı oylama sabah saat 09.00’da başladı 11.00’de son buldu. 1025 üyeden 638’i kooperatifin bir yıllık etkinliğini ve PANET A.Ş Entegre tesisinin fesih edilmesi ve mal varlığının satılması için yönetim kuruluna“ evet” oyu verirken 387 üye “hayır” oyu kullandı. Kooperatif üyelerinin, kooperatifin yönetim kurulu üyelerinin önüne konulan üzerinde “Evet” ve “hayır” yazan sandıklara oy atmaları ve oy verme işleminin kamera ile kayıt altına alınması ilginç bir görüntü oluşturdu. l AMASYA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle