27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 29 Mart 2015 haber EDİTÖR: CANER ÖZTÜRK TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 4 Tahran’da Erdoğan’a tepki dinmiyor. Ziyaretin iptal edilmesi istendi Erdoğan İran’a gelmesin ran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Siyaset Komisyonu Başkanvekili Mansur Hakikatpur, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gelecek günlerde İran’a yapmayı planladığı ziyaretin iptal edilmesini istedi. İran merkezli Tasnim Haber Ajansı’na konuşan Hakikatpur, “Erdoğan’ın İran karşıtı sözlerinin ardından Tahran’a yapacağı ziyaretin herhangi bir getirisi olmayacak, bu yüzden ertelen Cenneti Talan Sevgili, Son günlerde adı sıkça geçen Bedri Rahmi Koyu, eskiden bu adla anılmazdı. Bedri Rahmi Eyüboğlu ilk Mavi Yolculuğuna çıktığında, Fethiye Körfezi’nde, kıyısında tatlı su kaynağı da bulunan koyun adı henüz Taşyaka Bükü idi. Taşyaka Bükü’nün adının Bedri Rahmi’yle dönüşmesi, sanatçımızın 1974 yılındaki gezisi sırasında kıyıdaki iskelenin hemen yanındaki kayanın üzerine ilk bakışta uzaktan balık izlenimini veren bir figür çizmesinden sonradır. Bedri Rahmi, Halikarnas Balıkçısı’nın 1945’te başlattığı “Mavi Yolculuk”a ilk katılanlarından biridir. Bizim bütün Anadolu uygarlıklarının mirasçısı olduğumuz savını benimseyen aydın ve sanatçılar ekolünün Balıkçı önderliğinde başlattıkları “Mavi Yolculuk” güç koşullar altında gerçekleştirilen bir kültür ve sanat şenliğiydi. 1970’li yıllarda, ikinci dalga olan, hâlâ henüz küçük sayılabilecek bir meraklı grubu tarafından, ilgi gören Mavi Yolculuk, günümüzde yaygınlaşmış, bazen çok lüks tekneler ile de yapılan yaygın bir turizm türü haline gelmiştir. HHH Özellikle ana güzergâhı, Bodrum ile Antalya (Phaselis) arasında olan Mavi Yolculuğu herkese salık veririm. Gerçi doğa ile iç içe, elden geldiğince doğal koşullar içinde yaşanan, geceleri, tekne üzerinde açıkta yatılan, kuyusu olan koylarda imkân buldukça buz gibi sularla yıkanılan, gezginlerin kendi yemeklerini kendilerinin yaptıkları, yol üzerindeki tarihi zenginliklerin değerlendirildiği Mavi Yolculuklar geride kaldı; karadan yolu olmayıp denizden ulaşılan bakir koylardan kimileri, Karacasöğüt örneğinde olduğu gibi, tatil siteleriyle doldular; koylarda tekneler tıkış tıkış, birbirlerine abanarak kendilerine yer açar oldular. Özensiz kalabalığın getirdiği kirlilik, gürültü kirliliğini içerecek şekilde büyüdü. Ama her şeye karşın yine de “Mavi Yolculuk” eşsizdir. 40 yılı aşkın süredir, her defasında hem keyiften hem de yeni bir koyu daha kaybettiğimizi görecek olmanın korkusundan titreyerek Mavi Yolculuğa çıkıyorum. Bu hafta içinde gazete ve televizyon haberlerinde, aralarında Bedri Rahmi’nin de bulunduğu, Fethiye Körfezi’ndeki dört çok ünlü Mavi Yolculuk koyunun da (Bedri Rahmi, Akbük, Sarsala, Göbün) tehdit altında olduğu bilgisi yer aldı. Sözü edilen dört ünlü Mavi Yolculuk koyu Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından 29 yıllığına işletilmek üzere ihaleye çıkarılmıştı. HHH Rantçıların gözlerini bu cennet koylara diktikleri ortamda yapılan ihalelerin, bu alanların da talan pençesine düşmesine neden olması endişesini yarattı kamuoyunda. Sivil toplum örgütleri ve yerel kuruluşlar, ihalenin durdurulması için dava açtılar. Diğer koyların ihaleleri tamamlanırken, Bedri Rahmi Koyu ile ilgili olarak Muğla Belediyesi tarafından açılan dava üzerine Muğla 2. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Yapılan ihalelerin bir bölümünü de eski işletmecilerin kazanmaları ve şartnamenin koşullar, göz önünde bulundurulunca, kimileri doğa dostlarının rant talanı karşısındaki uyarılarını abartılı bulacak ve eleştireceklerdir. Ancak kıyı yağması konusunda yaşadıklarımız, duyarlılıkların boş olmadığını kanıtlıyor. Bedri Rahmi, şimdilik kurtuldu. Ama nereye kadar? Hukukun rafa kaldırıldığı, yargı kararlarının hiçe sayıldığı bu ortamda, uyanıklık sürmez ise zafer cennet talancılarının olacaktır. Naraları şimdiden kulaklarımıza geliyor: “Akın var akın/kıyılara akın/ cennet koyları talan edeceğiz/ cennetin talanı yakın” İ meli” dedi. Erdoğan’dan sözlerini geri almasını isteyen İranlı milletvekili, “İran’ın Yemen’in içişlerine müdahale ettiğine dair Erdoğan’ın kullandığı ifadeler boş, çünkü Türkiye DAİŞ gibi terör örgütlerini desteklemekle suçlanıyor” değerlendirmesinde bulundu. Mansur Hakikatpur, Fars Haber Ajansı’na da Erdoğan’ın kullandığı ifadelerin İran için “hazmedilebilir” olmadığını belirterek, “Dışişleri Bakanlığı bir an önce Erdoğan’ın bu müdahaleci ifadelerine sert cevap vermeli” diye konuştu İran Meclisi Ulusal Güvenlik ve Dış Siyaset Komisyonu Başkanı Alaeddin Burucerdi de Erdoğan’ın İran’ı eleştiren ifadelerini değerlendirirken, Türkiye’nin doğru bir yolda olmadığı ileri sürdü. Türkiye’nin izlediği politikayla başarısızlıklara uğradığını belirten Burucerdi, “Suriye, bunun en açık örneklerinden biridir. Ankara, Suriye yönetiminin değişmesini isterken yenilgiye uğradı. Irak’ta da benzer bir durumla karşılaştı” vurgusu yaptı. Erdoğan, geçen günlerde Yemen operasyonu için konuşmuş, Husilerle ilgili olarak İran’ı eleştirmişti. Erdoğan, “İran bölgeyi adeta domine etmeye çalışmaktadır. Bu durum bizi, Körfez ülkelerini rahatsız etmeye başlamıştır. Buna gerçekten tahammül etmek mümkün değil. IŞİD yerine hükmetmek isteyen İran; Yemen, Suriye, Irak’tan çekilsin” demişti. Erdoğan ne demişti? ÇELİK ERDOĞAN’I ELEŞTİRDİ Meseleyi Saray başlattı AKP Genel Başkan Başdanışmanı Hüseyin Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la hükümet arasında çözüm sürecine ilişkin yaşanan Hüseyin Çelik son tartışmayı değerlendirdi. Erdoğan’ı üstü kapalı eleştiren Çelik, “Sayın Cumhurbaşkanımız bize her zaman iç işlerimizi medyada çarşıda pazarda konuşmamamızı söylerdi, biz de buna sıkı sıkıya bağlıydık. Fakat son hadisede Sayın Cumhurbaşkanı medyanın önünde bu meseleyi başlatan kişi oldu. Eğer gömleğin üst düğmesi yanlış iliklenirse hepsi yanlış gider” diye konuştu. CNN Türk televizyonunda önceki gün katıldığı programda konuşan Çelik, Erdoğan’la hükümet arasında yaşanan son tartışmayı değerlendirdi. İktidarda başka bir parti olsaydı Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ın bu tarz bir tepksini anlayabileceğini belirten Çelik, “Ama bugünkü hükümet kurduğu partinin içinden çıkmış bir hükümettir. Partinin lideri bizatihi kendisinin yaptığı istişareler sonucu gelmiş bir genel başkandır” dedi. Sokağa çıkmamız korkutuyor DİSK, KESK, TMMOB, TTB üyeleri, TBMM’den geçen tartışmalı İç Güvenlik Yasası’nı protesto ederek, Tünel’den Galatasaray Meydanı’na yürüdü. Galatasaray Meydanı’nda konuşan İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez “Dünyanın en büyük suçu demokrasiyi bastırmaktır. Sokaklarda olmamızı engellemeye çalışıyorlar. Korktuklarından bunu yapıyorlar, yılmayacağız, devam edeceğiz” dedi. (Fotoğraf: CAN EROK) DilşaT akTaş, iç güvEnlik pakETi’ni TEk cümlEylE öZETlEDi Yasa yokken sakat kaldım yasayla artık öldürülürüm hurbaşkanı Tayyip Erdoğan da dönemin Başbakanı’yken “O kadın, kız mıdır, kadın mıdır?” deTürkiye adını belki de ilk kez mişti Aktaş için. İç güvenlik pa2011’de, Hopa’da, Metin keti yokken kalçası kırıLokumcu’nun polis müdalan ve bu nedenle artık yühalesi sonucu yaşamını yirümekte zorlanan Aktaş, tirmesini Ankara’da proMeclis’te yasalaşan paketesto eyleminde duydu ti tek cümleyle tanımlıyor: Dilşat Aktaş’ın. Aktaş, An“Böyle bir yasa yokken bikara’daki eylemlerde pole keyfi biçimde darp edilip lis şiddeti sonucu panzesakat bırakıldım; bu yasa rin üzerinden düşmüş ve yürürlüğe girince öldürülükalçasını kırmıştı. CumD. Aktaş rüm herhalde.” l ANKARA SELDA GÜNEYSU Türkdoğan: Demokratik hakkımızdan vazgeçmeyiz İtfaiyeci yangın çıkarmaz Çelik, “Cumhurbaşkanı’nın eleştirileri sistemin (parlamenter sistem) yanlışlığını göstermeye dönük olabilir mi?” sorusuna ise “Bir itfaiyeci itfaiye teşkilatının çok önemli olduğunu göstermek için sağda solda yangın falan çıkarmaz” yanıtını verdi. Çelik, ArınçGökçek kriziyle ilgili olarak da “Kardeş kavgasında taraf tutmak kavganın körüklenmesi, fitnenin devam etmesi anlamına gelir” dedi. l Haber Merkezi İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan: Amaçlanan yasalarla toplumda bir korku iklimi yaratmak. Toplumsal muhalefet üzerinde korku yaratıp, onların haklarını kullanmayı engellemeye dönük bir yasa bu. Oysa bu halk 12 Eylül’den gelen bir süreci yaşadı. Öztürk Şimdi siyasal iktidar polis devleti Türkdoğan yetkilerini artıran kanunlar yaptı diye demokratik haklarımızdan vazgeçecek değiliz. Eker: Kürt sorunu anayasa ile çözülür Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Diyarbakır’da gazetecilerle kahvaltıda bir araya geldi. Anayasanın değişmesi halinde Kürt sorununun da çözüleceğini belirten Eker, “Başta Kürt meselesi olmak üzere bütün Mehdi Eker temel sorunların altında yatan temel hukuki metin; Anayasa’dır. Bu Anayasa, sistem değişikliği meydana gelirse, Türkiye’de Kürt meselesi ve diğer sorunlar çözülür” diye konuştu. HDP’nin barajı aşmasıyla ilgili anket çalışmaları konusundaki soruları yanıtlayan Eker, “Bizim bildiğimiz ve yaptığımız araştırmalar, henüz HDP’nin barajı geçtiği yönünde değil” dedi. l DİYARBAKIR/ DHA Okurdan bir eposta: “Son yıllarda yaşayacağımız en önemli seçim. Sandıklar ne kadar güvende peki?” “En önemli seçim” vurgusu bir abartı mı? Yok canım. “Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi” diye yazan okurlar bile var ve bence hiç de haksız değiller. Bakmayın AKP medyasının “Yok, yok, valla bir şey yok. AKP aslanlar gibi yoluna devam ediyor. Vatandaş desteği de eksilmek ne söz, artıyor” yollu yazıp çizdiklerine. Onların halleri gece yarısı mezarlıktan geçerken yüksek sesle türkü çığırıp korkusunu bastırmak isteyen ödleklerden farksız. Keza 12 yıldır ekmeğini AKP iktidarından aldıkları siparişlerle kazanan kimi kamuoyu araştırma şirketlerinin, AKP elebaşılarını ve medyasını mutlu etmek için sayıları eğip büküp AKP’yi yeniden iktidara taşıyan sonuçlar çıkarmalarına da kulak asmayın. Kısa ve kesin: 13 yıllık iktidarının son yılında AKP ciddi ölçülerde kan kaybediyor. Bu kan kaybı sadece seçmen desteğinin azalmasından ibaret değil. Parti içi iktidar çekişmesinden, üç dönem kuralıyla siyaset dışına itilenlere, Abdullah Gül’e bel bağlayanlardan, DavutoğluErdoğan arasında yaptıkları seçimin sonuçlarından ciddi ciddi kaygı duymaya, “Ulan acaba yanlış ata mı oynadım” sorusunu kendilerine sormaya başlayanlara kadar AKP Sonra “Oyyy, Oyyy” Dememek İçin... içinde kazanlar kaynıyor. Kaynayan kazan seçmen desteğini düşürmekte doğrudan etkili olmaz. Ancak seçim kampanyasında eskiden canla başla çalışan kadroların bir kesiminin bu defa “mış gibi” yapacağı bir seçim kampanyası izlememiz kimseyi şaşırtmasın. Böylesi durumlarda devlet güç ve olanaklarını elinde tutanların sığınacakları yollardan biri de sandık sonuçları üstünde oynamaktır. Taaa 1957’de Demokrat Parti ile CHP arasındaki sert siyasal yarıştan bu yana benzeri kirli seçim (dışı) yöntemlere başvurulduğuna tanığım. O yüzden kaygılanmam doğal, uyarmak da ödevim. HHH 7 Haziran sonrasında ne olur bilemem. Ancak 7 Haziran’a kadar geçecek sürede AKP’nin içinden çatlayacağı, bölüneceği gibi ham hayallere kapılmak sözcüğün tam anlamıyla aymazlık olur. Cumhuriyetin kuruluşundan beri iktidar özlemi çeken, buna ilk kez 2002’de AKP’nin sandık zaferi ile ulaşan kesimler var. Kimileri “Anadolu sermayesi” diye nitelenen, yeni palazlanan kapitalistler; kimileri kaldırım yenileme, köy çeşmesi, okul helâsı ihalesi alarak ufak ufak küpünü dolduran işbazlar; kimileri ekonomik çıkarları pek umursamadan siyasal İslamın iktidarının kesintiye uğramasını istemeyenler; kimileri tarikatlar, tarikatların alt kolları ve cemaatlerden ideolojik ve sosyal olarak beslenenler... Bunlar AKP gemisini kolay kolay terk etmez, sandık başında eli fazla titremeden mührü AKP’ye basar. Ancak seçmen kitlesi içinde bir başka ve gerek sayısal, gerek etki gücü epey yüksek bir kesim daha var. Mesela milliyetçi önyargıları çok kemikleşmiş ve AKP iktidarının Kürt siyasal hareketi ile barışçıl çözüm için masaya oturmasına şiddetle itiraz edenler var... Mesela Kürt bölgelerinde bugüne kadar dinsel tercihleri siyasal tercihlerine ağır basan; o yüzden de AKP’ye oy veren Kürt seçmenlerin barış sürecinde Hükümet kanadından somut adım atılmamasını gözleyen, Cumhurbaşkanı’nın “Ne Kürt sorunu yav. Yok öyle bir şey” yollu mahalle kabadayısı üslubuyla inkârcılığından yaralanan büyük bir seçmen kitlesi var. Bu kesimlerden HDP, CHP, MHP’ye kayacak oylar AKP iktidarının sonu olabilir. Eğer sandık sonuçları üstünde bezirgân hileleri ile oynanmazsa. Oynanması çok ciddi olasılıktır. Yerel seçimlerdeki “Trafoya giren kedi” yerine her trafoya girecek “kediler” ciddiye, hem de çok ciddiye almamız gereken bir olasılık... Çare? Çok basit: Seçmenliği oy vermekten ibaret saymayan yurttaşların örgütlü denetimi. Başka çare? Yok... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle