28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Y ASAM 2 u ülkede akla gelmeyen başa geliyor. Son Penguen dergisi davasından söz ediyorum. Haberleri okuASLI dunuz: Kendisini ULUŞAHİN AKP sempatizanı olarak tanımlayan bir kişi, Penguen’in 21 Ağustos 2014 tarihli kapağında yer alan çizgi karakterin dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a “top işareti” yaptığı iddiasıyla şikâyette bulundu. Çizerler Bahadır Baruter ile Özer Aydoğan bu şikâyetle başlayan davada yargılandı. Mahkeme karikatürde hakaret unsuru buldu ve çizerleri mahkum etti. Bahadır Baruter’le buluştuk ve yaşananı anlamaya, bir anlamda kuyuya atılan taşı çıkarmaya çalıştık. Olayı değerlendirirken, karşımıza karamsar bir Türkiye manzarası çıktı. En başta şu “top işareti”ni konuşalım. Eşcinsel demek sizce bir hakaret yöntemimi mi? Böyle bir gönderme mizaha dahil mi? Eşcinsellik bir hakaret unsuru olamaz. Artık ötekileştirme konusunda son derece duyarlı bir toplumda yaşıyoruz. “Top işaretiyle” sembolize edilen bir eşcinsellik göndermesi ise dünyanın en ahmakça şeyi. Ayrıca, niye Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün görevlisi, Köşk’e çıkan Erdoğan’a “top” desin? Çok yanlış, çok cahil, çok seviyesiz bir şikâyet. Ama bunu ciddiye alan savcının tutumu bizleri ve koca bir mahkemeyi meşgul etti. Aslında karikatürün önemli bir meselesi vardı. İktidarın medyaya bakışını eleştiriyordu. Ülkedeki gazeteci kıyımı, iktidarın suntasıyla inim inim inleyen gazeteciler ve öte yandan iktidar karşıtı olmaktan imtina eden bir basın... Karikatür bunları eleştiriyor. Bu kadar önemli bir mesajı ben niye köşk görevlisine “top” dedirterek gölgeleyeyim? Çok saçma, çok ayıp. Ben böyle bir şey yapsam editörler karşı çıkar. Editörler görmese okur isyan eder. Ama o kişiden başka kimse de çıkıp abi siz ne yapıyorsunuz demedi. Bir de ceket başka türlü nasıl iliklenir? Siz davadan mahkumiyet çıkmasını bekliyor muydunuz? Hâkimin olaya doğru bakacağına, beraat vereceğine çok emindik. Ama belli ki baskı var. İnsan o derece bir akıl tutulmasıyla yüzleşmedikçe anlamıyor. Ülkede güdümlü bir hukuk olduğunu biliyoruz, duyuyoruz, görüyoruz ama ateş bizi yaktığı zaman ürperdik. Pırıl pırıl bir adliye sarayı. Hâkim, savcı, izleyenler, herkes eğitimli. Seviyenin bu kadar yüksek olduğu bir yerde, en eğitimsiz, en seviyesiz ülkelere ait bir hüküm giydik. Karara itiraz edecek misiniz? Evet ama sonuçtan karamsarım. Söylediğim gibi bu hukukun ardında bir blok halinde iktidar güdümü var. Üstelik şimdi de savcıya hakaret suçlamasıyla yargılanacağım. Savunmamda “Şikâyet eden şahsın şuuraltı böyle çalışıyor olabilir ama savcının da şuuraltından şüphe duyuyorum” cümle Twitter’da canlı yayın Twitter, canlı yayın yapan yeni video akış uygulaması Periscope’yi IOS’da kullanıma sundu. Yüklenilen aplikasyon video paylaş komutuyla kayda giriyor ve canlı yayına bağlanıyor. Bu yurttaş gazeteciliğin önünü açacak. EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Akıllı eşofman İngiltere Cambridge’ten araştırmacılar elbisenin kendi kumaşının aktif alıcı olduğu bir ürün geliştirdi. Akıllı kumaştan üretilen spor kıyafet, giyenlerin performans sonuçlarını hesaplayabilecek. Pazar 29 Mart 2015 Erdoğan’a hakaretten mahkum edilen çizer Bahadır Baruter “Seni sokağa çıkamaz hale getiririz” noktasına vardı söylemler. Felaket bir katliam arzusu var” şeklinde özetliyor süreci. ‘Mizahsız toplum ölür’ B Eşcinsellik göndermesi Eşcinsellik bir hakaret unsuru olamaz. Artık ötekileştirme konusunda duyarlı bir toplumda yaşıyoruz. “Top işaretiyle” sembolize edilen bir eşcinsellik göndermesi ise dünyanın en ahmakça şeyi. Fotoğraf: Vedat ARIK Şimdi de Aktroller var 80’lerde “faşistler dergiyi basacak” kaygısı vardı. Bu algı yok olmuştu. Şimdi tekrar kavgalı çatışmalı ortamda bizi boğmak istiyorlar. Aktroll’ler var. Abi işaret veriyor ve hemen tehditler, küfürler başlıyor. si nedeniyle... Mizahı yorarak yıldırma çabası. Şikâyette bulunan kişinin “dergi kapatılsın” sözü de önemli. Sizce bu Penguen’e karşı bir atak mı? Demek ki o kişide “böyle birkaç şey daha bulsak dergiyi kapattırırız” özgüveni var. Mizah dergisi kapatılsın, sussun, iktidar halk gözünde mizah ve eliştirinin önü kesilsin istiyor. Bu sonucu olmayacak bir kalkışma da değil. Onlarcasını ardı ardına sıralayarak gerçekten gülme kuşunu, neşe kuşunu incitebilirler. İnsanlar zannedebilirler ki ufak bir davadan bunca karamsar bir sonuç nasıl çıkıyor? Ama mizahı yok etme ülkedeki karatma devriminin bir parçası olarak tasarlanıyor olabilir. Korku değil ama hüzün, üzüntü, keder duyuyorum. Mesleğe ne olurun dışında, böyle bir mizahın yapılmadığı ülkeye ne olur? İşte o çok fena. Aslına bakarsanız tek dava da değil. Siz daha önce de defalarca karikatürleriniz nedeniyle hâkim karşısına çıktınız. Derginin kim bilir kaçıncı... Basın emekçilerinin hepsinin başına gelen artık mizah dergilerinin de başına geliyor. Bu artarak çığ gibi büyüyebilir. Dolayısıyla en azından okur ciddi bir endişe taşıyor olmalı. Daha öncekilerde bir bakıma konu tartışmaya açıktı. Hakaret unsuru var mı yok mu? Oturur hukukçular tartışır. Ama bu seferki son derece yersiz bir bakış açısıyla 35 çam devirdi. Penguen, Anadolu’nun her yerine gitmiyor ama bu tür haberler gidiyor. Ben sokakta karikatüristim dediğimde “haa, top işareti yapan mı?” hor görüsüyle karşılaşırsam sorumlusu bu tip davalar. Biz bu kadar belden aşağı bir üslubun muhatabı olamayız ki... İktidar sahipleri hoşlanmadıkları karikatür için dava açarlar, bunun örneklerini biliyoruz. Bu kez refleks gösteren iktidar değil, sokaktan bir kişi oldu. Muhafazakâr mütedeyyin kitlenin refleksleri sertleşti. Mesele artık sadece iktidar değil. Mesele toplumun kendi yapısı, evrilen eğilimleri. Birileri birilerini artık her ortamda kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bu karartma devriminin yeni iklimi. Bence bu, başta konuştuklarımızdan daha önemli. Çünkü meselenin özü bu. Algı iktidar tarafından yönlendirildiği için, iktidar aradan çekilse bile, demek ki artık algının tesiri altında kalan kitlelerle yüz yüze geleceğiz. O da başka bir kaosu getirecek. Kavgalı, uyumsuz toplum oluşturuluyor. Birbirini ayıklayan, reddeden, iten... Olayı mahkemeye taşıyan iradeye biz iktidar diyebiliriz ama bunu söyleyen sokakta birlikte simit yediğimiz biri... 80’lerde “fa Beraat çıkacağına emindik Bu benim 12. davam şistler dergiyi basacak” kaygısı vardı. Bu algı yok olmuştu. Şimdi tekrar kavgalı çatışmalı ortamda bizi boğmak istiyorlar. Aktroll’ler var. Abi işaret veriyor ve hemen tehditler, küfürler başlıyor. Siz tehdit alıyor musunuz? Son olayda fazla tepki almadık. Çünkü ortada aklıselim bir durum yok. Ama öncesinde defalarca ölüm tehditleriyle, hakaretlerle karşılaştım. “Seni sokağa çıkamaz hale getiririz, oğlum ben seni mutlaka yalnız yakalarım” noktasına vardı söylemler. Felaket bir katliam arzusu var. Bunlara “klavyenin arkasındaki hezeyanlar” deyip geçiyorsun. Ama örgütlenebilirler. Böyle bir ortamda, ben karikatür çizmeyi bırakırım fikri aklınızdan geçiyor mu? Ben zaten heykel yapıyorum, resim yapıyorum. Bir anlamda kendi dünyama çekildim. Mizah dergisiyle ilişkim eskisi kadar sıkı değil. Yine de bırakmam, niye karikatür çizmeyi bırakayım? Ama böyle giderse mizah bu ülkeyi bırakır. Bizim yaptığımız popüler mizah dergiciliği sevilmemeye, kollanmamaya karşı dayanıklı bir bünye değil. Biz sevildiğimiz sürece varız. Sevilmezsek hemen hastalanırız. Ama mizahsız bir toplum ölür. on zamanlarda üç eleştiri yöneltiliyor CHP’ye: 1) Yeterli ve enerjik bir muhalefet yapamıyor... 2) Atatürk ilkelerinden, laiklikten saptı; sağa kaydı, dincilere taviz verdi, Gülen Cemaatine yakınlaştı... 3) Bölücülüğe (Kürtçülüğe) karşı durmuyor, hatta bölünmeye ödün veren, bölücülüğe yakın duran bir pozisyon belirledi. Ayrıca iki siyasal parti tarafından, CHP seçmenine yönelik iki propaganda da çok etkin bir biçimde yürütülüyor: 1) Vatan Partisi adını alan eski İşçi Partisi (İP), kendilerinin gerçek Atatürkçü, laik ve bölücülüğe karşı olduğunu belirterek, CHP seçmeninin Atatürkçü ve laik kesimine yöneliyor... 2) Kürtler ve HDP’yi destekleyenler, AKP’nin diktatörlüğünü önlemek için mutlaka HDP’nin barajı aşması gerektiğini, bunun için de bu seçimde CHP’lilerin de HDP’ye oy vermesinin zorunlu olduğunu söylüyor. Bunlara ek olarak klasik Ortodoks solun, Sosyal Demokratların bir işe yaramadığına, CHP’nin de özünde bir düzen partisi olduğuna ilişkin eleştirileri elbette devam ediyor. HHH Bu eleştirilerin hepsinin kuram ve uygulamadaki haklılıkları elbette tartışılabilir... Bir kitle partisi olan CHP içinde bu iddiaların dayandırılabileceği tohumlar da vardır, bunlara karşı olan oluşumlar da. Ben bunların haklı ya da haksız yönleri üzerinde durmayacağım; sadece CHP’nin öteki partilere göre iki farkına işaret edeceğim: 1) CHP’nin öteki muhalefet partilerine ilişkin birinci farkı en büyük muhalefet partisi yani ana muhalefet partisi olmasıdır... Dolayısıyla muhalefette daha etkili ve iktidar olmaya da daha yakın bir konumdadır. 2) CHP’nin AKP başta olmak üzere, bütün öteki partilerden önemli bir farkı da, hem parti içindeki hem de ülkedeki demokrasiye olan inancı ve uygulamalarıdır. CHP, bugün bütün kritik yerlerde, milletvekili adaylarını belirlemek için önseçim yapıyor... Öteki partilerde ise milletvekili adayları doğrudan liderler tarafından atanıyor. HHH Artık ortaya çıkmıştır ki Türkiye’nin bütün sorunları dayatmalarla değil, ancak demokratik yöntemlerle, karşıtlar arasındaki tartışmalar ve uzlaşmalarla çözülebilir... CHP dışında, karşıtlarıyla birlikte çözümler üretmek için demokratik yöntemlere olan bağlılığını, eylemleri ve söylemleriyle kanıtlayan bir başka parti pek ortada görünmemektedir. CHP ve CHP’liler S C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle