27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 29 Mart 2015 EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 13 Son Yalanı! arabük’teki konuşması yalanın, yalancılığın yeni bir şaheseri. Zahmet edip nedir diye gazetenizde ya da TV haberlerinde aramayınız, bulamazsınız. Medyamız konuşmada önemli gördüğü söylemleri yazar ama nedense, Bay RTE’nin üstelik kendini yalanlayan yalanlarını es geçer. Bu sonuç, başbakanlığından beri medyaya sardırdığı korkunun eseri midir, yoksa Recep demokrasisine yaraşır bir durum mu, karar yine sizin! HHH Bay RTE bakın Karabük’te büyük boy bir yalana şöyle imza atıverdi: “Ben bir partinin değil, bütün milletin cumhurbaşkanıyım” dedi. Bu ülkede yaşayanlar; az buçuk gazete okuyan, olayları izleyen sade bir insan bile, Bay RTE’nin haftanın en az beş günü toplattığı kalabalıklara başkanlık rejimini getirebilme gerekçesiyle AKP’ye 400 vekil sağlamalarını istediğini sanki bilmiyor... Yalanın daniskası bu söyleminde. Oysa bu cümlesiyle amacını gerçekleştirmek için herhalde 400 vekili CHP’ye değil, bugün de yarın da emrinde kapıkulu olan partisi AKP’ye sağlamalarını halka yalvaran konuşmalarını teyiden söylemiş olmuyor mu? HHH Zaten herhangi bir gün Bay RTE AKP hükümetini kollayıp savunmaktan sıyrılarak durmadan muhalefet partilerine saldırmaktan vazgeçerse, toplumun en az yüzde 50’sini Beştepe’de milleti ayrımsız kucaklayan bir cumhurbaşkanı olduğuna belki inandırabilir. Ama yanar döner bir adam bu. Değindiğimiz olasılığı söyler; ama yarın inkâr eder, yalanlar! Nitekim son konuşmasında yine CHP’ye ve HDP’ye yüklendi. Tek bir konuşması bir cumhurbaşkanı sıfatına layık değil. Şimdi bir partili gibi seçim öncesi partisi adına propaganda yapıyor ve bir partinin değil, halkın başkanı olduğu yalanının yutulacağını sanıyor. HHH Sorun şimdi, haberi olmadığını, AKP grubunun takdiri ile kendisine de Başbakanlık’taki örtülü ödenek koşutunda ödenek sağlandığını söyleyebilir. Yalandan kim ölmüş ki... Bırakın diğer bir yığın sosyal sorunu, üniversite görmüş toplumun yüzde 16’sı, 3 milyonu aşan insanımız pazarda tezgâh açıyor. Ama bu ve benzeri sorunlar tepedeki saraylının umurunda mı? Tabii o aman başıma çorap örer, koltuk cendereye girer diyen bir Başbakan ve siyasal korkaklığın son örneği çözüm süreci politikalarını yerin dibine sokan Saray’a sesini çıkaramadı. Bugün de yahu Saray’a örtülü ödenek de nereden çıktı, nasıl desin? AD’nin derdi tepedekinin tepesini attırmayacak siyasetler izlemek!.. İşte son örnek: Çıktı ekrana, Saray’ı hoşnut edebilmek için seçim beyannamesine başkanlık sistemini partinin benimsediğini ifade eden cümleleri, “Bizzat kalemimle ben yazdım” diye övündü. Üstelik yardımcısı Arınç’ın RTE’nin Türk işi başkanlık dayatmasıyla alay edercesine... ...alaturka değil, alafranga bir sisteme gereksiniyoruz açıklaması yanı başında dururken... HHH Tek parti döneminin sonlarında 14 Mayıs seçimi öncesi oy getireceği sanısıyla CHP hükümeti de kamuoyunun onaylamadığı yasaları birbiri ardına öyle hızla Meclis’ten geçirdi ki, bu yasalara ekspres yasaları adı takılmıştı. Sandıkla kısıtlı demokrasi anlayışımızın düne benzer değişmeyen görüntülerini bugün de izliyoruz. Bugün iktidarın alelacele Meclis’e getirdiği, 7 Haziran’da sandığa ne ölçüde oy olup yansıyacağını göreceğimiz torba torba yasalar tek parti dönemlerine özgü oy hamleleri... AB’nin hibe ettiği 9 milyon buhar oldu Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin çevre sorunları için hibe ettiği 9 milyon Avro’nun nereye harcandığının bilinmediği ortaya çıktı SİNAN TARTANOĞLU İKLİM ÖNGEL Heyecan Yorulmaz! on günlerde şu çocukluk anım sıklıkla aklıma geliyor. İlkokuldaydım... Babam birkaç dönümlük tarlamızın hemen kıyısında bir artezyen kuyusu açtırmıştı. Yanında da dört beş metre uzunluğunda, birkaç metre genişliğinde bir havuz yaptırmıştık. Yaz tatillerinde en büyük keyfim, sabah gün doğmak üzereyken, evden çıkıp havuza gelmek, havuzun tıkacını açıp akan suyla birlikte yürümekti. Suyun domates, biber arklarının arasından kıvrıla kıvrıla ilerleyişini izlemek beni olmadık yolculuklara çıkarırdı. Suyun önüne yüksekçe bir toprak engel geldiğinde dururdum. Gür akıntı, adım adım yükselirdi. Çok geçmeden toprağın seviyesini aşar, yoluna devam ederdi. Bazen de gür su, toprağın üstüne kadar çıkmayı beklemez, zayıf bulduğu yeri yarar yoluna devam ederdi. O çocuk aklımla şöyle düşünürdüm... Asıl olan, engelin yüksekliği alçaklığı değil, suyun gürlüğü. Su aktığı sürece aşamayacağı engel yoktur! HHH Bu anımı gençliğe taşıyan bir başka anım da Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne kaydımı yaptırdığım ve diplomamı aldığım gündür. 1977 yılında kardeşim Suat’la birlikte Ege Üniversitesi’ne gidip kaydımı yaptırdıktan sonra okulun açılmasıyla birlikte kafama koyduğum ilk hedef şu oldu; üniversiteyi birinci bitirmek. Gençlik hareketlerinin her türlü provokasyona açık olduğu o günlerde, beş arkadaşımın cenaze törenine katıldım. Gençliğin verdiği enerji ve özgüvenle Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmede en büyük rolü bizim oynayacağımızı düşünüyorduk. Bunun yanında üniversiteyi birinci bitirme hedefimi hiç unutmadım. Evet, çok engel vardı ama asıl olan engel değil, içimdeki suyun gür akıyor olmasıydı. Üniversiteyi bitirdiğim 1981 yılı Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olduğu için mezuniyet törenleri de bunun anlamı ile birlikte büyüdü. 4 yıl önce kafama koyduğum hedefi gerçekleştirmiş olmak, yaşamım boyunca içimde akan üretme, başarma pınarını hep besledi. HHH Yukarıdaki anılarım demir parmaklıkların ardında çok sık aklıma gelirdi; capcanlı halen sürmekte olan yaşam dilimleri gibi 80 demir gözlü hücre penceresinin önünde gelir giderdi. Anılarıma “Heyecan Yaşlanmaz” başlıklı kitabım yoldaşlık eder, “Heyecan olmasa bütün bu anıların canı da olmaz” derdi. Yazının başında vurguladığım gibi, aralarında yukarıda özetlediklerimin de olduğu çocukluk ve gençlik anılarım, beni yine çoğaltmaya devam ediyor. İnsanın hedeflerinin ve heyecanlarının olması, aldıkça değil verdikçe doyması gibi bir şey. Yorgunluk insana enerji verir mi? İçinde heyecan varsa verir. Yaşayarak bir kez daha görüyorum ki, heyecan yaşlanmamakla kalmaz... Aynı zamanda yorulmaz! K S vurap Birliği üyeliğinde “çevre faslı” koşullarından olan ve çevre ile ilgili tüm verilerin Avrupa Çevre Ajansı ile paylaşılmasını amaçlayan “Türkiye Çevresel Veri Değişim Ağı Projesi” çöktü. Projenin 2010 yılında tamamlanması için “Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yatırımları” kapsamında Türkiye’ye 9 milyon Avro hibe edildi. Ancak proje 5 yıl geçmesine karşın tamamlanmadı. Bunun üzerine AB delegasyonu Türkiye’ye “ya tatmin edici bir açıklama yap ya da 9 milyon Avro’yu iade et” mesajı gönderdi. Sayıştay’ın yayımladığı son raporlarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın AB fonundan, çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınma oluşturmak için alınan paralara ilişkin rapor tutmadığı ortaya çıktı. Bakanlığın 2013 itibarıyla “Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı” çerçevesinde kullandığı toplam A 144 milyon 665 bin 319 Avro’nun kayıtdışı olduğu tespit edildi. Sayıştay raporlarının ortaya çıkardığı kayıtdışı milyonlara, 2013 öncesine ait bir AB fonu projesi daha eklendi. 2008’de Türkiye’ye hibe edilen 9 milyon Avro’nun da akıbetinin belirsiz olduğu anlaşıldı. Avrupa Birliği parasını geri istiyor ÇESAM Başkanı Baran Bozoğlu, “2010’da sistemin işler duruma gelmesi, 34 ayda bir Avrupa Çevre Ajansı’na çevre ile ilgili tüm verilerin iletilmesi gerekiyordu” dedi. Bu sistemle “nerenin ne kadar kirli olduğu, bir afet durumunda neler yapılabileceği”ne ilişkin projeksiyon çizildiğini anlatan Bozoğlu, “Sistem uygulanmadığı için Türkiye’nin çevre sistemi Avrupa’dan bakınca toz pembe görünüyor” dedi. Projenin patlamasındaki en büyük nedenler arasında “Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ayrılması”nı gösteren Bozoğlu, iki bakanlık arasında “projeyi kimin neresinden tutacağına” ilişkin yazışmalar olduğunu kaydetti. Bozoğlu, “AB delegasyonunun AB bakanlığına yazı yazdığını, paranın nereye harcandığını sorduğunu ve sistemin kurulmamış olması durumunda paralarını geri istediklerini biliyoruz” dedi. İhale aşamasında yolsuzluk iddiası Çevre Mühendisleri Odası Çevre Sorunları Araştırma Merkezi (ÇESAM) Başkanı Baran Bozoğlu, Türkiye’deki çevre sorunlarına ilişkin verilerin toplanması amacıyla “Türkiye Çevresel Veri Değişim Ağı Projesi” adında bir proje geliştirildiğini ve Türkiye’ye projenin 2 yıl içinde uygulanması için 9 milyon Avro hibe verildiğini kaydetti. Projenin uygulanması için İnfobiz şirketinin ihaleyi aldığını söyleyen Bozoğlu, ihale aşamasında da yolsuzluk iddialarının olduğunun, olayın ortaya çıkmasıyla bakanlık teşkilatında görevden alınanların ve kızağa çekilenlerin bulunduğunun konuşulduğunu dile getirdi. lANKARA ‘Bu paralar nereden çıkartılacak?’ ÖZCAN ÖZGÜR “Göcek Koyları” diye anılan Dalaman’ın Taşyaka (Bedri Rahmi) ve Akbük koyları ile Göbün ve Küçük Sarsala koylarının ihaleleri tamamlanırken Taşyaka’yla ilgili Muğla 2. İdare Mahkemesi’nden gelen yürütmeyi durdurma kararı, yöre halkını ve çevrecileri umutlandırdı. İhaleye katılanlar da ulaşılan rakamlar için “Bu paralar buradan kazanılmaz” yorumu yaptı lar. Taşyaka Koyu için açtıkları davada “jet hızıyla” yürütmeyi durdurma kararı almaktan ötürü mutlu olduklarını söyleyen Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, “Muğla büyükşehir olunca, il özel idaresine tanınan hakların hepsi bize geçti. Yani koylarla ilgili sorumluluk ve yetki de bizde olmalı. Ancak bu alanlar yerel yönetimlerden kaçırılmak isteniyor. Bu ahlaka ve hukuka aykırıdır. Her türlü hukuki mücadelemizi sürdü receğiz” dedi. 25 yıldır üç ortağıyla birlikte işlettiği Göbün Koyu’nun ihalesini kaybeden İlyas Önder, “İhalede bu rakamları verenler, neye göre bu paraları vermeyi göze aldılar anlamış değilim. Biz daha önce buralara 45 50 bin gibi yıllık kira ödüyorduk. Bu koylarda mevcut olan bir kır lokantası, mescit ve tuvaletten ibarettir. Buralardaki bütün koyların kapasitesi bellidir. Buraları marina zannediyorlar” dedi. l MUĞLA Yeni sismik gemi Turkuaz denize indirildi avunma Sanayii Müsteşarlığı ve Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürlüğü işbirliğiyle İstanbul Tersanesi tarafından inşa edilen Türkiye’nin yerli ilk sismik araştırma gemisi “MTA Turkuaz” törenle denize indirildi. Tuzla’daki tersanede düzenlenen törene Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, İstanbul Valisi Vasip Şahin de katıldı. Törende konuşan Arınç, tersaneler bölgesine ilk defa geldiğini belirterek, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Ankara’daki yoğun çalışma trafi Türkiye’nin ilk yerli sismik araştırma gemisi 300 milyona mal oldu S Fotoğraf: CAN EROK 24 Mart 1978 günü arabasının içinde vurularak katledilen ve ölümünün üzerinden 37 yıl geçmesine karşın olayın üzerindeki sır perdesi aydınlatılamayan Savcı Doğan Öz, hukukçu meslektaşları tarafından düzenlenen panelde anıldı. Taksim Hill Otel’de gerçekleşen “Türkiye’de rejim değişikliğine giden yolda yargıya biçilen rol” başlıklı panelde konuşan Anayasa Mahkemesi eski üyesi Prof. Dr. Fazıl Sağlam, Öz’ün yargının bağımsızlığı için mücadele ettiğini belirterek “Verdiği mücadelenin bedelini de ödemiştir. Kritik bir süreçten geçiyoruz hem yargı hem de ülkedeki rejim değişikliği açısından” dedi. YARSAV Başkanı Murat Aslan da Öz’ün en önemli özelliğinin yargının siyasal iktidarın maşası olmasını engellemek için verdiği mücadele olduğunu belirtti. Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ ise Türkiye’de birçok kritik davanın görüldüğünü ifade ederek “Bunlardan en önemlileri Ergenekon ve Balyoz davalarıydı. Bu davalarla AKP devleti ele geçirmek istedi ve başardı da” dedi. l İSTANBUL\Cumhuriyet ği nedeniyle açılışa gelemediğini ancak kendilerine selam ve başarı dileklerini sunduğunu belirtti. “Sismik araştırma gemisi” sözlerinin özellikle son yıllarda çok daha fazla duyulduğunu belirten Arınç, eserin Türk mühendislerin, Türk işçi ve ustalarının önemli bir projeyi başarma konusundaki iddialarını ortaya koydu ODTÜ: Bıçaklı saldırı da yaralanan da yok ODTÜ, Üniversite Camisi’nde düzenlenen bir etkinlik sırasında, cami etrafında iddia edildiği gibi bıçak gibi bir cisimle yaralanan öğrenci olmadığını, bu konuda bir şikâyetin yaşanmadığını, üniversite yönetiminin polisi çağırmadığını, polisin yerleşkeye girmediğini açıkladı. ODTÜ’den yapılan yazılı açıklamada, 23 Mart salı günü bir grup öğrencinin Üniversitesi Camisinde düzenlediği etkinliğin izinsiz olmasına karşın müdühale edilmediği, etkinliğin olaysız bir şekilde gerçekleştirildiği belirtildi. Konuk Vakıf Başkanı Muhammed Emin Yıldırım’ın üniversite yönetimine teşekkür ederek ayrıldığı sırada cami etrafında toplanmaların olduğu, katılımcılara müdahalede bulundukları, yaşanan kısa süreli arbedenin ardından üniversite güvenlik görevlilerinin ve öğretim üyelerinin çabaları ile olayların yatıştırıldığı belirtildi. l ANKARA / Cumhuriyet ğunu vurguladı. Arınç, “Savunma sanayiinin desteklediği bütün projeler, Türkiye’de yapılabilir. Türk düşüncesi, fikri, kapasitesi, projesi, uygulaması Türkiye’de mümkün olabilir. Bu örnek sadece Türkiye’nin ihtiyaçları için değil, belki de tüm dünyaya hizmet verebilecek bir noktaya gelmiştir” dedi. Arınç geminin yaklaşık 300 milyon liraya mal olduğunu belirtti. Yerli helikopter ve gemi üretimlerine de dikkat çeken Arınç, “Şüphesiz cari açığın giderilmesine yönelik bir çaba olarak da görülebilir. Malzemeleriyle, işçiliğiyle, Türkiye’de yapılmamış olsaydı, bunun çok daha fazlasını yurtdışından almak suretiyle bütçemizden karşılamış olacaktık” dedi. Arınç, geminin 86 metre boyu, 23 metre genişliği olduğunu anlattı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Fotoğraflar: AA İstanbul Tersanesi’ndeki törene Arınç, Yıldız ve Şahin katıldı. Savcı Doğan Öz verdiği mücadelenin bedelini ödedi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle