19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 29 Mart 2015 yorum EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 24 erhamet duygusu kısaca şöyle tanımlanabilir: “Başkalarının acılarına kayıtsız kalamama hali.” Ne yazık ki, kapitalist düzen ve küresel aktörleri tüm dünyanın merhamet duygusuyla oynadılar. Türlü çeşitli yollarla insanı en çok insan yapan merhamet duygusunu, neredeyse bir “enayilik hali” olarak dünyalılara sundular. Biz de koşar adım, merhamet duygumuzu yitirdik. Ve kapitalist düzenin emirlerine boyun eğdik. AKP iktidarı bu duygunun tüm ülkede yaygınlaşması için elinden geleni yaptı. En çok da dini söylemleri kullanarak, “parayı” tanrı yerine koydu. Merhamet duygusunu kapının önüne bırakmamız için tüm ülkeyi afyonladı. Merhametin en çok kol gezdiği mahalle kültürü yerine AVM kültürünü egemen kıldı. İnsanlarımızı birbirlerini selamlamak zorunda kalmadığı sitelere hapsetti. Ve merhamet bizden kaçıp bir ağaç kovuğuna sığındı. Ve seyretmeye başladı. M yersen yemen! atar Emiri El Sani, Ama bu savaş aslında iç mart ayı ortalarında savaş değil. Hem İran ile Suudi Türkiye’ye beklenmedik Arabistan arasında bölgeye bir ziyaret gerçekleştirdi. egemenlik savaşı, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şiiler ile Sünniler arasında önceden bilinen resmi Hz. Muhammed’in ölümüyle programında yer almayan başlayıp 632 yılından beri süren ziyaret, sonradan açıklandı. bir kan davası… Şeyh hazretlerinin Ankara’ya Hepsi kendinden menkul apar topar geldiği böylece kralların yönettiği ve IŞİD anlaşıldı, ama Cumhurbaşkanı ile Müslüman Kardeşler’in Erdoğan’la görüşmesinin kemirdiği Sünni âlemin ardından çıkan sonuç hiç bölünmüşlüğüne karşın; de apar topar sayılmazdı: piyonlarını Irak’tan Yemen’e Türkiye’nin Katar’da askeri bir kadar sürebilen İran, en güçlü üs kurması kararlaştırıldı! dönemini yaşıyor. Üstelik Katar’da Türk askeri bölgede IŞİD’e siper ve istikrar konuşlandırılabilmesine yönelik unsuru olarak ABD’nin müttefiki düzenleme de zaten ziyaretten haline geldi. bir hafta önce, TBMM Dışişleri Suudi Arabistan, avlusu Komisyonu’ndan geçmişti. saydığı Yemen’in Şii iktidarına Uzun lafın kısası, Suudi geçmesine ve İran’ın Körfez’de Arabistan ve Körfez emirlikleri Hürmüz Boğazı’ndan sonra bir Yemen’e saldırmaya de Bab’ül Mendep Boğazı’nı hazırlanıyordu ve Türkiye’nin de denetim altına almasına göz ittifakın içinde yer yumamazdı. almasına çoktan Bölge liderliğini karar verilmişti. Şii İran’a kaptıran Bu karar, Türkiye, bu Cumhurbaşkanı savaşta Sünni Erdoğan’ın Arap monarşilerin geçen perşembe yanında yer günü Suudilere alırken Sünni verdiği “lojistik Cumhurbaşkanı destek” müjdesiyle Erdoğan’ın İran’a kısmen açıklandı. yönelttiği eleştiriler Yalnızca kısmen. cılız da olsa, bir Er geç tüm kuyruk acısını dile Ortadoğu’ya getiriyor. yayılacağına artık Hem İran’ın kâğıttan kral... kesin gözüyle “buharlaşan” bakılan bir savaşın petrol parası, şafağında, çatışmaların hem de Suriye’de sıkışan bir gidişatına göre Türkiye’nin kuyruğun acısı çekiliyor! Katar’da üs kurması da, asker konuşlandırması da, hatta doğrudan savaşan taraf olması da işten değil. “Savaş ile av Yemen’de kim kiminle niçin savaşıyor, neyi paylaşamıyor? araSında tek İlk bakışta, ülkedeki Şii Husi fark vardır: aşiretleriyle Sünniler savaşıyor. Sünni Cumhurbaşkanı Mansur avda eSir Hadi, önce Sanaa’dan Aden’e alınmaz.” kaçtı, sonra toz oldu. Nereye gittiği, hangi ülkeye sığındığı bilinmiyor. Yani iç savaşı tabii PhIlIPPE GElUCk ki İran’a bağlı Hizbullah destekli Husiler kazanmak üzereydi. Ey Merhamet neredesin? öldürülen, karısını Bir hâkim, oğluna duyduğu hasret kendisine silah nedeniyle toprağa zoruyla tecavüz veren bir babayı, eden, bu mahkeme salonundan tecavüzden gebe acımasızca kovdu kalan bir genç ve baba yerlerde kadını, tecavüzcüyü öldürdü diye ömür Güzel gözlerinizden öperim sürüklenirken şöyle dedi: “Ölmek istiyorum.” boyu hapse mahkum Hâkim ve polisler onu seyretti. Biz etti. Tecavüzcü ve kadın katili erkek de! yurttaşlara özellikle uygulanan Bir kaymakam, “kaçakçılar onlarla “indirim hakkını” asla kullanmak kaçağa gidiyorlar” diye onlarca katır istemedi. için infaz emrini verdi. Kaymakam, Bir başka hâkim, oğlu polis aslında bu emri verdiğinde, tarafından Gazi olayları sırasında K KİM KİME DUM DUMA BEhİç Ak [email protected] ÇİZGİLİK kAMİl MASARACI [email protected] G NOKTASI Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz, iki ay önce ölen Kral Abdullah’tan boşalan tahta epeyce gülünç bir törenle oturdu. Meğer Suudi tebaada tahta çıkana illaki dokunmak, yeni hükümdarın hiç olmazsa elini sıkmak merakı varmış! Oysa kral da olsa bir kişinin tüm nüfusun elini sıkması elbette mümkün değil… Türkiye’de pek dikkat çekmeyen törende, geniş bir salona Kral Selman’ın kocaman portreleri dizilmiş, her portrenin arkasına birer adam yerleştirilmiş, ortasına birer delik açılmıştı. Portre dizini önünde sıraya giren Suudiler, kralın suretinden çıkan sahici elleri hararetle sıkıp “Şeyhimi kutladım” sevinciyle çıkıp gidiyorlardı. İnanmayan, tören sahnesinin videosunu izleyebilir: http://www. dailymotion.com/video/ x2gn4et Yemen savaşını kim kazanır? IŞİD’in katılmakta gecikmeyeceği ve bütün bölgeyi sarması olası bu savaş kolay bitmez. Yenileni bol olur. Ama “Kralım” diye bir putun ortasından çıkan eli sıkanları hangi silahlarla donatırsanız donatın, akıl takılamayacağı açıktır! Dolayısıyla Yemen savaşını, her zaman olduğu gibi haritaları çizen ve silahları üretip satanlar kazanacaktır. HARBİ SEMİh POROy kendi çocukluğunu, ailecek gittikleri Büyükada’da bindiği eşeklerin ona usul usul adayı dolaştırmasını unutmuştu. Büyük erk emrediyordu, o da emirleri yerine getirdi. Kaçakçılara ve katırlara merhamet yok! Kaymakam sormadı! “İnsan neden kaçağa gider?” Evet böyledir, merhamet duygusu yittiğinde, insan oğlu başkalarının acılarına kayıtsız kalır. Merhamet sadece insanlara karşı duyulan bir duygu değildir, merhamet bir bütündür. İnsanın kendi anılarına, kendi mekânlarına sımsıkı bağlanması, onları gözü gibi korumasıdır. Bugünlerde bir reklam televizyonlarda dönüp duruyor, Akkuyu Nükleer Santralı’nı müjdeliyor! Nükleer santral korkutucu bir şeydir. Hele de bizim gibi her alanda denetimin güvenilmez olduğu bir ülkede. Peki neden bu santral yapılır? Enerjiye elbette ihtiyacımız vardır ama bu nükleer mi olmalıdır? Hani hiç güneş açmayan, denizleri, rüzgârı olmayan bir ülke olsak, biraz anlayabiliriz ama bu ülke temiz enerji için biçilmiş bir kaftandır. İşte burada para ve başkalarının acılarına kayıtsız kalma işin içine girer. Yapalım bir santral eğer sızıntı yaparsa oradakiler ölüverir. Dört yıl önce Karadeniz’in güzel yurdu Gerze’ye yapılması planlanan termik santralı yaptırmamak için direnen Karadeniz’in amazonları bana şöyle demişlerdi: “Anacığım bu bölgede nüfus artışı diğer bölgelerden az, devlet bizi gözden çıkardı. Öldürmek istiyor!” Donup kalmıştım, devletin çok zaman zalim bir organizma olduğunu bilirdim ama bunca zalimlik beni korkutmuştu. Karadeniz kadınları, tıpkı çocuklarından söz eder gibi, termik santral yapıldığında ölecek olan balık yavrularından, ölecek olan kuşlardan öylesine bir şefkat ve merhamet duyarak söz ediyorlardı ki, o zaman anlamıştım onların olan deniz de, balık yavruları da, kuşlar da artık ölmeyecekti. Merhamet; Yırcalı’da termik santral yapmak için bir yok edici gibi davranan Kolin Şirketi’nin bir gecede kestiği altı bin zeytin ağacını düşünün. İnsanların acılarına kayıtsız olan kâr şirketleri ağaçlara da merhamet duymaz. Hızla kesilen ağaçların hemen yanı başında durup sessizliği dinleselerdi, o ağaçların ağladıklarını duyabilirlerdi. O ağaçlar, gelmiş geçmiş uygarlıklar için, o ağaçlar bu ülkenin geleceği için ağlıyorlardı ama Kolin Şirketi yetkilileri merhamet duygusunu çoktan yitirmişlerdi. Şöyle düşünüyorum, vatan sevgisinin de merhametle çok yakın bir ilişkisi var. Ülkemizde kime sorsak, vatanını çok sever. Öte yandan binlerce ağaç kesilir umuru olmaz, kentlerin dokusu aynı tip apartmanlarla birbirine benzer umuru olmaz. Müzeler harap haldedir umuru olmaz, kentlerde tek bir opera binası olmaz umuru değildir; ben de soruyorum bu nasıl bir vatan sevgisidir? Vatan sevmek de merhametle iç içedir. Vatanı sevin ama öncelikle merhametle sevin. Nereden nereye geldik. Ey merhamet, çık saklandığın ağaç kovuğundan ve bize yeniden hayat ver. İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORhAn ERİnç İcra Kurulu Başkanı ejetaryenler “Ne yersen osun” diyorlar ya, o zamanlar “Ne dinliyorsan osun” tavrı vardı. Ne dinliyorsun? Klasik müzik: Bach, Mozart, Beethoven... Hmmm.. “Hmmm”, seninle aynı müziği dinlemiyorum anlamına gelirdi. Fakat o sesi çıkarırken, yapılan tonlama, “anladım seni”, “sıkıcısın” ya da “ayrı dünyalardanız” gibi anlamlar da taşıyabiliyordu. Bazen, öyle bir tonlama olurdu ki küçümsendiğinizi hissederdiniz. Sen ne dinliyorsun? Keith Jarrett, Chet Baker... Öyle mi Keith Jarrett’in Köln konseri efsanedir. Çok severim. O zamanlar hangi müziği dinlediğiniz önemliydi. 80’lerden söz ediyorum. Kaset ve 45’liklerimiz vardı. Sevdiğimiz sanatçının plağını bulmak kolay olmazdı. Genellikle yurtdışındaki tanıdıklara sipariş verir, 45’lik gelecek diye günler, haftalar bazen aylarca beklerdik. Siparişimiz geldiğinde heyecanlanırdık. Aynı parçaları günlerce dinlerdik. 200300 plağı olanlar, iyi bir müzik arşivine sahip olduklarını düşünürlerdi. Sonra CD’ler girdi hayatımıza. Evlerdeki müzik arşivleri binli rakamlara ulaştı. CD’lerin bilgisayarlara aktarılmasıyla birlikte yeni bir dönem başladı. “Müzikleri neden bilgisayara aktardın” diye sordum müziksever bir dostuma. V Doyumsuzluk İyi bir CD arşivine sahipti. “Çünkü, müzikleri bilgisayara aktarmakla, aradığım parçaları daha rahat bulmaya başladım. Ayrıca kolayca listeler hazırlayabiliyorum” diye yanıt verdi. “Listeler?” “Diyelim ki aryalardan hoşlanıyorsun. Puccini’nin ‘O mio babbino caro’sunu 10 farklı sopranodan arka arkaya dinleyebiliyorsun. Farkı fark edebiliyorsun. Aynı eseri farklı virtüözlerden dinlemek gerçekten ilginç oluyor. Yorumun nasıl bir farklılık yarattığını duyabiliyorsun. Ya da bir eseri farklı orkestra ve şeflerden dinlemek...” Anlıyorum ki dijital devrim, müzik dinleme biçimimizi etkilemiş. Günümüzde, internet üzerinden Apple iTunes ya da Amazon’a bağlanıp müzik satın alabiliyoruz. Youtube’dan ücretsiz dinleyebiliyoruz. Üstelik birkaç yıldır Spotify ve Deezer gibi internet üzerinden müzik dinlememizi sağlayan servisler girdi hayatımıza. Spotify ve Deezer’in arşivlerinde 30 milyonu aşkın parça var. Kayıtlar kaliteli. Yazılımı indirip cep telefonu, tablet ya da bilgisayara kuruyorsunuz, her yerden bedava müzik dinleyebiliyorsunuz. Araya giren reklamlardan sıkılırsanız, aylık 10 liraya üye oluyor, reklamsız müzik dinliyorsunuz. Bu hafta başında yayımlanan Amerika müzik piyasası verileri hafif bir şaşkınlık yarattı. RIAA tarafından yayımlanan istatistiklere göre, Amerika’da 2014 yılında internet üzerinden dinlenen müzikten sağlanan gelir, CD satışlarını geçti. Bu bir ilk. Amerika’da CD satışlarından 2014 yılında 1.85 milyar dolar gelir sağlanırken, müzik servislerinden sağlanan gelir 1.87 milyar dolara ulaşmış. Müziksever dostum, Spotify ve Deezer’i tabletine kurmuş. Programlardan memnun. “Teknoloji bize yeni olanaklar sağladı” diyor. Yine de biraz “hoşnutsuz”. Şöyle anlatıyor: Ben klasik müzik severim, biliyorsun. Bir eseri dinlerken, bu eserin bestelendiği dönemi de anlamak istiyorum. O tarihlerde kim, hangi tabloyu yapıyordu. Diğer besteciler ne besteliyordu, mimaride, edebiyatta, felsefede, siyasette, teknolojide ne oluyordu? Bir müziği dinlerken bu tür bilgilere de ulaşabilsek ne güzel olurdu diyorum. Sence doyumsuz muyum? Çok şey mi istiyorum? AkIn ATAlAy Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas yalçın Görsel Yönetmen hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende körükçü Reklam Grup Koordinatörü hakan çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Haber Merkezi Müdürü: Aykut küçükkaya Dış Haberler: Ceyda karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş Kültür: Celâl üster l Spor: Arif kızılyalın Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir Düzeltme: Mustafa çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, hikmet çetinkaya, Emre kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, hakan kara. Mali İşler Müdürü: Bülent yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca çinkaya yayımlayan ve yönetim yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. nAMAZ VAkİTlERI İmsak İstanbul 05.18 Ankara 05.05 İzmir 04.30 Güneş Ögle 06.47 13.16 06.32 13.01 05.55 12.23 İkindi 16.45 16.30 15.52 Akşam 19.33 19.17 18.40 Yatsı 20.54 20.37 19.57 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle