28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Son yılların en büyük hırsızlık operasyonu(!) HİLAL KÖSE Esenyurt’ta ailesiyle yaşayan 17 yaşındaki G.G., Kobani eylemleri sırasında bir marketten çikolata ve yiyecek çaldığı gerekçesiyle tutuklandı. “Sosyal olayların meydana getirdiği korkudan yararlanarak hırsızlık yaptığı” iddiasıyla yargılandı ve 4 yıl 3 ay 20 gün hapse mahkum edildi. Bütün bu işlemler, jet hızıyla, bir buçuk ay içinde tamamlandı. Üstelik mahkeme, cezayı ne paraya çevirdi ne de erteledi. Dosya, temyiz için Yargıtay’da. Ceza onanırsa, 49 gün cezaevinde kalan G.G. yine tutuklanacak. Çikolata hırsızlığına böyle ağır bir ceza öngören yargıç, G.G’nin ihtiyacı olandan fazlasını aldığını söylüyor. G.G. ise yiyecekleri yolda bulduğunu söyleyerek suçlamayı reddediyor. Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, 20 Ekim 2014’te hazırlanan iddianamede çalınan eşyaların değerinin 750 TL civarında olduğu iddia edildi. Olay tutanağında da G.G’nin, çeşitli yiyecek malzemelerini market aracıyla götürürken yakalandıkları bildirildi. G.G., savcılıkta verdiği ifadede, birlikte gözaltına alındığı arkadaşıyla eve giderken, bir grubun molotoflu eylem yaptığını gördüğünü, eve gidemediğini söyledi. Ailesine de haber verdiğini söyleyen G.G., “Yol ortasında üç adet çekçekli küçük market sepeti içinde çikolata türü yiyecekler bulunuyordu. Sepetlerden birer tane aldık. İlk gelen polisler bir şey demedi. İkinci gelen ekip M.’ye copla vurarak, sepeti bırakmamızı istedi. M., yiyecekler sahipsiz olduğu için bırakmak istemedi. Bu nedenle gözaltına alındık. Yiyecekleri çalmadık. Sokakta bulduk. Suç olduğunu bilmiyordum. Pişmanım” dedi. Büyükçekmece 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, 25 Kasım 2014’te, tek celsede bitti. G.G., savunmasında, hırsızlık suçlamasını kabul etmedi: “M. ile yolda bulduk. Mar l 17 yaşındaki çocuk, Kobani eylemleri sırasında marketten çikolata çaldığı iddiasıyla 4 yıl hapse mahkum edildi. Suçlamayı reddeden G.G. ceza onanırsa hapse girecek. İyi ki Uğur Kurt, cemevinin bahçesinde vurulmuştu. ifade özgürlüğü kararı CANAN COŞKUN İfade özgürlüğünün çok daha tartışılır hale geldiği günümüzde, 1725 Aralık rüşvet ve yolsuzluk savcılarını eleştirdiği için yargılanan Hâkim Sevgi Övüç hakkında beraat kararı veren mahkeme ders gibi bir gerekçeli karara imza attı. Mahkeme, Övüç hakkındaki gerekçeli kararında, ifade özgürlüğünün sadece genel kabul gören fikirler için olmadığını, toplumun duygularını inciten, şoke eden veya huzursuz kılan fikir ve bilgiler için de geçerli olduğunu vurguladı. Kararda, düşüncenin yemeğin sindirilmesi gibi içsel bir eylem olduğu, ne düzeyde baskı olursa olsun engellenemeyeceği belirtildi. Mahkeme gerekçeli kararında, hakaret suçu ile ifade özgürlüğü bir arada değerlendirildiğinde hangi eylemin hakaret, hangisinin ifade özgürlüğü kapsamında kalacağı hususunun gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye’de yoğun bir şekilde tartışıldığı belirtildi. Kararda, ifade özgürlüğünün, demokratik bir sistemin ön şartı olduğu kaydedilerek yeni ve daha iyi fikirlerin ortaya çıkmasının zeminini ifade özgürlüğünün oluşturduğu vurgulandı. Yeni düşünce ve taleplerin dile getirilmesinin, mevcut sistemin kusurlarını ortaya çıkardığının ifade edildiği kararda, yanlış uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlayarak toplumsal gelişmeye katkıda bulunduğu aktarıldı. Ders gibi Dava tek celsede bitti ketin yerini bilmiyorum” Avukatı Nilay Çetin, müvekkilinin sabıkasız olduğuna dikkat çekti. G.G.’nin maddi durumunun iyi olduğunu anlattı. Mahkeme yargıcı ise G.G.’yi gece vakti nitelikli hırsızlık yaptığı gerekçesiyle 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum etti. Bu ceza suçun teşebbüs aşamasında kalması, sanığın 18 yaşını doldurmamış olması nedeniyle 1 yıl 15 gün’e indirildi. İşyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan da 1 yıl 1 ay 10 gün hapse mahkum edilen G.G’ye verilen ceza, suçu başka bir kişiyle birlikte işlediği gerekçesiyle iki katına çıkarıldı. Toplam 4 yıl 3 ay 20 gün hapse mahkum edilen çocuk, tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak tahliye edildi. Yargıç, çocuğun tekrar suç işlemeyeceğine dair kanaat oluşmadığı gerekçesiyle, cezayı paraya çevirmedi ve ertelemedi. Hükmün açıklanmasını geri bırakmadı. Yargıç, gerekçeli kararda da çocuğun markete 100 metre uzaklıkta yakalanması nedeniyle suçunun açıkça belli olduğunu savundu. Yargıç, “Malın değerinin az olması durumunda, ceza verilmemesini öngören TCK’nin 145. maddesi, ‘ihtiyacı olan kadarını alanlar’ hakkında uygulanır. Bu nedenle suça sürüklenen çocuğa uygulamadık” dedi. ‘sehven’ diye İstanbul Haber Servisi Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, önceki gün yayınlanan “SGK’dan skandal yazı” başlıklı haberin ardından dün bir özür açıklaması yaptı. Kurum yaptığı yazılı açıklamada, yakınlarına hitaben yazılması gereken yazının “sehven”, Okmeydanı’nda Cemevi’nde başına isabet eden polis kurşunuyla ağır yaralanan, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Uğur Kurt adına yazıldığı belirterek, başta Kurt’un ailesi olmak üzere tüm kamuoyundan özür diledi. SGK’den yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “7 Şubat 2015 tarihinde bazı basın yayın organlarında yer alan ‘SGK’dan Skandal Yazı’ başlıklı habere konu müteveffa ile ilgili olarak yazılmış olan 28 Ocak 2015 tarihli yazımızda müteveffa Uğur KURT için Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastanesi’nce 22 bir sözcük var l SGK, Kurt’un ailesine giden yazı için özür diledi l 1725 Aralık savcılarını eleştirdiği için yargılanan hâkimin beraat gerekçesi: İfade özgürlüğü huzursuz eden fikirler için de geçerli Tekrar suç işleyebilir Mayıs 2014’te yapılan tedavilere ilişkin sağlık hizmet bedellerinin kurumumuza adli vaka grubunda fatura edildiğinden 5510 sayılı sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 76. maddesi gereği meydana gelen olayda müteveffanın ölümüne ilişkin olarak kusurlu 3. Kişi bulunup bulunmadığının tespiti ve müteveffa yakınlarından olaya ilişkin bilgi ve belge temin edilmesi işlemleri için müteveffa yakınlarına hitaben yazılması gereken ilgili yazımız müteveffa kişi adına yazılmıştır. Kurumumuzca sehven yapılmış olan bu hatadan dolayı başta müteveffa Uğur KURT’un ailesi olmak üzere tüm kamuoyundan özür diliyor kendilerine tekrar başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü.” Okurlardan kısa kısa Gazetemizde Avrupa’nın futbol devlerinin maçlarıyla ilgili haberler pek yayımlanmıyor. Avrupa devlerinin maçları ayrıntılı olarak verilirse gençlerin gazetemize olan ilgisinin artacağını düşünüyorum. Saygılarımla. Yusuf Türkoğlu Türkçede Katolik Demek Yeterlidir Sayfanın altortasındaki “Kürtaj yasağı ...” haberinin girişini “Roman Katoliklerin belirleyici olduğu Şili’nin ...” dikkatle okuyunca eminim sorunu sizler de hemen anlayacaksınız. Bizim yalnızca “Katolik” dediğimiz kimselere İngilizce konuşan ülkelerde (belki başkalarında da?) “Roman CatholicRoma’ya, Vatikan’a bağlı Katolik anlamında” derler. Oysa haberdeki ifadeden uzun süredir aşağılayıcı sayılan “Çingene” yerine artık “Roman” denilen insanlar anlaşılıyor. Haberi aktararak yazanın iki kat (Hem İngilizce kullanımı, hem de Şili halkını) bilgisizliğinden olsa gerek. Gazetede bu gibi kusurlar kimi zaman beterleri zaman zaman görülüyor. İnsanı “Acaba tiraj düşüşünde etkisi var mı?” diye de düşündürüyor. Lütfen ilgilileri uyarın, hatta eğitin. Selamlarımla. Ömür Akyüz Avrupa maçları Başlıklar Yanıltmasa 36 yaşındayım ve 19 yıllık Cumhuriyet okuruyum ve bireysel aydınlanmamın önemli bir kısmını Cumhuriyet gazetesine borçlu olduğumu söylemem abartı olmaz sanırım. Bu yüzden internet sayfasında gördüğüm bir hatayı size bildirmeyi bir ödev olarak görüyorum. İlgili haberin başlığı şöyle: “Polisin 24 saat ‘Bilal’ nöbeti: 340 milyon lira” Bu başlığı okuduğumda, polisin 24 saatlik nöbetinin 340 milyon liralık bir maliyeti olduğunu zannettim. Ancak haberi okuduğumda polisin, adı geçen şahsın 340 milyon TL değerindeki villasının önünde nöbet tuttuğunu anladım. Son zamanlarda gazeteniz internet sayfasında bu tarz “yanıltıcı” ya da “provokatif” denilebilecek başlık hatalarına pek çok kez rastladım. Bu hataları büyük bir üzüntü ile karşılıyorum. Saygılarımla. Hürcan Kömürcü Cumhuriyet Okuru Cumhuriyet okuru farklıdır diye başlayalım söze. Gerçekten de öyledir. Okurlarımız biliyorlar; Türkiye’de medya zor durumdadır, ağır koşullarda çalışıyor, baskı geçmiş dönemlere göre olağanüstüdür. Medyaya yönelen baskıda akla gelebilecek her türden yöntemin kullanıldığını da biliyor, yaşıyoruz. Yazılı basının karşılaştığı zorluklar ise teknolojik gelişme nedeniyle ayrıca katlanmış durumdadır. Gazete çalışanları binbir emekle hazırladıkları haberlerin, yorumların daha gazete bayilerde yerini almadan internet sitelerinde “kes yapıştır” usulüyle yer aldığını görürler. Bunun nasıl yorumlanması gerektiğini okurlarımıza bırakıyorum. Ama üzücüdür. Ne yazık ki internet siteleri henüz kendi kaynaklarıyla gazetecilik yapmaktan uzaktırlar. Öte yandan bu durumun gazetelerin satış rakamlarını etkilediği de bir gerçektir. Cumhuriyet gazetesinin şu günlerdeki satış rakamı 5055 bin arasında gidip geliyor. Bu rakamlardan okurlarımız gibi gazete yönetimi de hoşnut değil. Nedenleri, nasıl üstesinden gelinebileceği konularında yoğun çaba harcadıklarını yakından biliyorum. Bu arada bağımsız bir araştırma kuruluşunun verilerine göre, Cumhuriyet gazetesini satın alanların dışında da okurlarımız var bizim. Bu veriler okur sayısının satın alınan gazete sayısının 11 katına ulaştığını gösteriyor. Kuşkusuz bu rakamlar gazeteye gelir olarak geri dönmüyor ama biz yine de Cumhuriyet okurlarının sayısının satın alarak okuyanlardan daha fazla olmasından da yakınmıyoruz. Daha iyi bir gazete verebilmek için okurlarımızın eleştirilerini aktarmaya büyük özen gösterdiğimi bu köşenin izleyicileri biliyorlar. Bu arada Cumhuriyet okurunun okur sayısı kadar farklı yaklaşımlara sahip özgün bir kitle oluğunu da söylemek yerinde olur. Bu farklılıklar kimi zaman haberler, kimi zaman gazete yazarları konusunda olabiliyor. Bir okurumuzun beğenmediği yazarımızı geniş bir okur kitlesinin ısrarla izlediğini saptayabiliyoruz. Bu farklı yaklaşımlar siyasi yorumlar konusunda da olabiliyor. Kimi okurlarımız gazetenin hemen her konuda kendine özgü bir görüşe sahip olması gerektiğini savunuyorlar. Gazetenin bu konudaki tutumu ise Yayın İlkeleri’nde açık net bir şekilde belirtilmiştir. Gazete haberde, gerçeği nesnel bir şekilde okurlarına aktarmak durumunda ve zorundadır. Yorumlarda ise hukuksal sakınca, hakaret, nefret söylemi dışında tam bir özgürlük esas alınmıştır. Bu konuda gazete yönetiminin kimi zaman gazeteye zarar verebilecek polemikler de dahil bu yorumlarda özgürlük konusunda hassas davrandığını okurlarımız yakından biliyorlar. Peki, hiç mi kural yok. Kuşkusuz tüm gazete çalışanlarını bağlayan kural laik, demokratik Cumhuriyet’i savunma kuralıdır. Bu arada Cumhuriyet gazetesinin bir de aktif okur grubu var. CUMOK’lar diyoruz biz onlara. Kendi kendilerine unvanlar vererek gazete aleyhine çalışanlar bir yana CUMOK’lar bizim gönüllü eleştirmenlerimizdir. Her zaman gazetenin çıkarlarını önde tutarlar. CUMOK’lar gazetenin Ombudsman’ı olarak da benim en fazla desteğine gereksinim duyduğum aktif okurlar grubudur. Kimi zaman kızarlar, eleştirilerinin dilini keskinleştirirler ama gazetelerini kimilerinin öğütlediği gibi terk etmeye yanaşmazlar. Onlar satış rakamlarının çok çok üstünde olan okur kitlesinin gazeteyle yakından ilgili okurlarıdır. Onlardan gelen mektupları yanıtsız bırakmamaya özen gösteriyorum. Gazetenizde Beşiktaş haberlerine diğer takımlar kadar (Fenerbahçe ve Galatasaray) yer vermediğinizi veya onlar kadar alan ayırmadığınızı gözlemledim. Sizden ricam, benim gibi hem gazetenizi hem de Beşiktaş’ı takip eden okurlarınızın bulunduğunu bilmeniz ve sayfalarınızda eşit oranda yer vermenizdir. Okuduğum gazeteyi alınca orada takımımdan haberler bulamamam beni ve diğer BJK’lileri mutsuz eder. İyi çalışmalar dilerim. Hamdi Kılıçoğlu Beşiktaş’a da ilgi lütfen Düşünceyi açıklama özgürlüğünün gerçekleştirilmesinde devletin etkin bir işlevinin olduğundan bahsedilen kararda, devletin çoğulcu demokratik ilkeler çerçevesinde kendisinin koyduğu normlara uygun düşünmemeyi de güvenceye alması gerektiği savunuldu. Devletin bireylere düşüncesinden ötürü kınanmamak ve düşüncesini açıklamak ve yaymak, meşru sınırlar içinde düşüncesine uygun davranışlarda bulunabileceği ortamı sağlamakla yükümlü olduğunun altı çizildi. “Sınırsız özgürlük” anlayışının felsefi anlamda ileri sürülse bile bu görüşün örgütlü siyasal toplumda geçerliliğinin bulunmadığı aktarıldı. Bu nedenle de demokratik rejimlerde devletin takdir alanının sınırları çizilmiş olarak nesnel ölçü ve nedenlere dayanarak düşünce özgürlüğünü sınırlayabileceği belirtildi. Bu durumda da uluslararası sözleşmelerle çerçevesi çizilmiş meşru sınırların aşılmamasına dikkat edilmesi gereken konulardan olduğu kaydedildi. Davaya konu eleştirinin dile getirildiği “adalet.org” sitesinde Övüç’ün güncel bir soruşturma ile ilgili yapılan görev tasarrufuna ilişkin hukukçu kimliği ile kaygı ve endişelerini dile getirerek soruşturma savcılarının şahsını muhatap almaksızın sisteme yönelik düşüncelerini dile getirdiği kaydedildi. Mahkeme, “adalet. org” sitesinde “17 Aralık hırsızlık ve yolsuzluklarının üzerini örtmek için 14 tane savcı biraz az değil mi?” diye görüş bildiren Yargıçlar Sendikası temsilcisi Hâkim Sevgi Övüç’e isnat edilen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmadığını belirterek beraat ettirmişti. Övüç, 2008’de Recep Tayyip Erdoğan’ı şehitlere “kelle” dediği gerekçesiyle 3 kuruş para cezasına çarptırmıştı. Devlet yükümlü Sisteme yönelik düşünce Daha mı Önemsiz Buldunuz? Ben Ezgi Bozkurt, Cumhuriyet okuruyum, aynı zamanda 2012 yılında Dış Haberler servisinde yaz stajı yapmıştım. Biliyorsunuzdur İranlı yasaklı müzisyen Mohsen Namjoo Ankara’da ve İstanbul’da konser verdi. Kim Kardashian’ın üvey babasının cinsiyet değiştirmesine, Shakira’nın ikinci çocuğuna, Hadise’nin hatlarına internet sitenizde geniş yer verilirken bu konserlerden sadece Kültür Sanat bölümünde “böyle de bir şey olacak” şeklinde bahsedilmesine çok şaşırdığımı ve bu şaşkınlığı birçok okurunuzla paylaştığımı belirtmek istedim. Teşekkürler, saygılar. Ezgi Bozkurt Gazetenizin sadık bir okuyucusuyum. “Kadınsız Kadın Komisyonu” manşetiniz beni oldukça heyecanlandırdı. Kadın hakları ihlalini görmezden gelmemeniz oldukça tatmin edici. Kendi kendime düşündüm; acaba sadece gazeteler değil de televizyondaki kuru gürültüyü aratan tartışma programları da bu konuya sessiz kalmasalardı ne güzel olurdu diye. Cinayetler, hak ihlalleri sadece sözde değil, gerçekten tartışılır olsa, akademisyenler, gazeteciler, örgütler bir araya gelseler ve bu tatsız mevzu gözler önüne serilse ve iç karartıcı tabloya gerçekten çözüm odaklı yaklaşılsa nasılsa faydalı olurdu diye düşündüm. Takdir ettiğim manşetinizden sonra üçüncü sayfa haberlerini okumaya konulduğumda “Lekeli bardakla zafer kazandı” haberinizin dile getiriliş şekli dikkatimi çekti. Haber değeri ve tiraj kaygısı göze alındığında böylesi küçük kelime oyunlarının değeri aşikâr. “Kadın hâkim” vurgusu kadını alçaltmakla kalmıyor, aynı zamanda erkeği de yeriyor. Bulaşık kadın işidir, bulaşıktan kadın anlar, erkek bu işten anlamaz, kadının yıkadığı bulaşığı umursamaz, empati kuramaz, kadın kadını anlar, hâkimse bir de cezayı keser mi demeye getirdiniz? Böylesi bir tezat, en azından kadın hakları ihlaline dikkat çekmeye çalıştığınız bir güne denk gelmeseymiş keşke. Merve Yanmaz Başkanlık sisteminin tartışıldığı şu günlerde hepimize büyük görevler düşüyor. Sanıyorum dünyada çeşitli ülkelerde uygulaması olan başkanlık sistemini bütün yönleriyle inceleyen, bizim eski Cumhurbaşkanlığı, Senato, Anayasa Mahkemesi’nden oluşan sistemimizle karşılaştıran, riskleri inceleyen bir dosya yazı serisi hazırlamanızı bekliyorum. Sanıyorum tam zamanı. Saygılarımla. Serdar Yurdakul Başkanlık sistemleri Övgü ve Eleştiri MONTAJ YAPARKEN DENGESİNİ KAYBETTİ İnşaattan düşen işçi ağır yaralandı Yurt Haberleri Servisi Karaman’da dün sabah saatlerinde yapımı süren bir inşaatta, inşaat işçisi Mehmet Değirmenci, ısı yalıtım montajı yaparken dengesini yitirince çalıştığı 4 metre yükseklikteki iskeleden toprak zemine düştü. Ağır yaralanan Değirmenci, arkadaşları tarafından çağrılan ambulansla Karaman Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Hayati tehlikesi devam eden Değirmenci’nin hiçbir güvenlik önlemi almadan çalıştığı öne sürüldü. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle