28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ 6 HABERLER ‘Çocuklarımızın asimile edilmesine ve AKP’nin karanlık ortamına izin vermeyeceğiz’ Fotoğraflar: KAAN SAĞANAK Yüzde 50’nin Nefreti Arınç’ın sözüdür bu. AKP ve RTE’nin “kamplaştırma”, muhalefeti “ötekileştirme” politikasıyla seçmen kitlesini istikrarsızlaştırmanın sonucunu dile getiriyor Arınç. Büyük bir nefret! Bir ülkede ulusun içine nefret ekmekten daha büyük kötülük olabilir mi?! O zaman her türlü kırılganlığa açık bir toplum yaratılmış demektir. Ulusun birliği değil parçalanmışlığı görüntüsü. İktidarın, oy kullananların yarısının oyunu alması bir başarıysa, uygulama ve politikalarıyla diğer yarısının nefretini kazanması da büyük bir başarısızlıktır. Arınç, siyasetten uzaklaşma dönemine yaklaştıkça daha özgür konuşuyor sanki, ama biliyoruz ki geçmişte “çenesini tutamayıp” doğruları söylediği durumlarda, büyük geri çekilişlerine de tanık olduğumuz bir siyasetçidir. CNNTürk’teki konuşmasında çok daha ilginç yönler var, bir bakın derim. AKP iktidarının en büyük çıkmazıdır, karşısına aldığı yüzde 50’nin nefreti! Çeşitli aşamalarda, ülkede siyasetin ekonomik ve toplumsal gelişmenin seyrine göre, bu nefret çoğalacaktır. On binler AKP’ye seslendi İstanbul Haber Servisi Eğitimdeki gericileşmeye karşı binlerce Alevi dün laik, bilimsel ve anadilde eğitim talebiyle Kadıköy’de “Dayanışma ve Birlik” mitingi düzenledi. Ayrımcılığa da ayrıcalığa da karşı olduklarının altını çizen Aleviler, “Çocuklarımızın göz göre göre asimile edilmesine ve AKP’nin karanlık ortamına izin vermeyeceğiz” dedi. Aleviler, Eğitim Sen tarafından 13 Şubat’ta gerçekleştirilecek olan boykota da destek verdiklerini belirterek laik ve bilimsel eğitimden yana olan herkesi desteğe çağırdı. Alevilerin Kadıköy İskele Meydanı’nda düzenlediği “Dayanışma ve Birlik” saygı duruşu ile başladı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Sema ekibinin gösterisinin ardından konuşmalara geçildi. Miting tertip komitesi adına ortak basın açıklamasını okuyan Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkan Yardımcısı Baki Düzgün siyasi iktidarın toplumu tekçi bir zihniyetle dizayn etmek istediğini söyledi. Zorunlu din dersine karşı AİHM kararlarının uygulanmasını istediklerini belirten Düzgün, “Dinde zorlama yoktur diyenler, öğrencilere baskı yapıyor. Zorunlu din dersi bir insan hakkı ihlali, zulüm ve işkencedir. Laik eğitim hangi dinden inançtan olursa olsun herkesin inançlarına yaklaşır. Biz Aleviler ayrımcılık da ayrıcalık da istemiyoruz. İnsanların dili, rengi ne olursa olsun, eşit yurttaşlık hakkı talep ediyoruz. Bunu hep birlikte başaracağız. İmam da âlim de olmayacağız” dedi. İZLENİMLER ‘Devletin Alevisi olmayız’ ALİ AÇAR Zorunlu din dersinin anaokulu seviyesine indirilmesi, okulların imam hatiplere dönüştürülmesi, 19. Eğitim Şurası’nda alınan kararlar ve ilköğretim çocuklarının türbana sokulması gibi 12 yıllık AKP döneminde yaşanan gericiliğe karşı Alevi örgütlerinin çağrısıyla Kadıköy’de bir araya gelen on binler, AKP’yi uyararak devletin Alevisi olmayacaklarını, gerici eğitime karşı direneceklerini haykırdı. İstanbul Valiliği’nin Anadolu yakasında Maltepe sahilini miting alanı olarak belirlemesinin ardından uygulanan yasak kararı dün Alevi örgütlerinin düzenlediği “Dayanışma ve Birlik” mitingi ile sona erdi. Geçen hafta içi İçişleri Bakanlığı ile yapılan görüşmenin ardından, Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen on binlerce Alevi yurttaş ve çeşitli siyasi parti ve demokratik kitle örgütünün temsilcileri sabah saat 10.30’dan itibaren Numune Hastanesi’nin önünde toplandı. 7’den 70’e kadın, erkek, genç ve yaşlıdan oluşan kitle, “Daha güzel bir dünya için gelin canlar bir olalım”, “Devletin Alevisi olmayacağız”, “Gerici, şeriatçı eğitime hayır” pankart ve dövizlerinin yanı sıra “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganları atarak İskele Meydanı’na yürüdü. Meydana gelindiğinde ise kalabalığa aralarında CHP ve HDP milletvekillerinin yanı sıra Birleşik Haziran Hareketi ile çeşitli siyasi parti ve demokratik kitle örgütünün temsilcileri de destek verdi. Alana meşalelerle giren Beşiktaş taraftar grubu büyük alkış alırken bu sırada alandakiler “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları ile Çarşı’yı selamladı. Gezi şehitlerinin de selamlandığı mitinge Berkin Elvan’ın babası Sami ve annesi Gülsüm Elvan ile Mehmet Ayvalıtaş’ın babası Ali Ayvalıtaş da katıldı. Ali Ayvalıtaş alanda bulunanlara birleşme çağrısı yaparak “Mehmet’in Ethem’in, Abdullah’ın, tüm şehitlerimizin, Fadime’nin hesabını AKP’den soracağız. Bunun için bir arada durun ve parçalanmayın” dedi. Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Remiz Akbulut’un konuşması sırasında Tayyip Erdoğan için “Sayın Cumhurbaşkanı” ifadelerini kullandığı için tepkiyle karşılandı. Kitle, ıslıklarla “Hırsız Tayyip” diye slogan attı. Miting için İstanbul dışından gelenler de mitingin bir başlangıç olduğunu ve tüm güçleri ile boykota katılacaklarını belirtti. Demirtaş itiraf ediyor, bizi doğruluyor AKP’nin başarıyla değil başarısızlıkla yürüttüğü başka bir konu da çözüm sürecidir. Burada hep dile getirdim; saydam olmayan bir şekilde, gizlilikle, bırakın fikir söylemeyi, milletin seyici bile olmadığı bir sürece gözü kapalı destek vermek söz konusu bile edilemez.. Geçen gün HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın kendisiyle yapılan ilginç bir söyleşide dile getirdiklerinin, bizim iki yıldır söylediklerimizden hiç farklı olmadığını görünce, şaşırmadım değil: “Müzakere süreçleri şeffaf olduğu oranda toplumsal destek devam eder, müzakerenin başarı şansı da artar. Çünkü şeffaflık sivil toplumun katılımını da sağlar. Oysa şu anda kapalı kapılar ardında, herkesin rahatlıkla komplo teorisi üretebileceği bir şekilde yürüyor bu süreç. İtirazlarımıza rağmen, hükümetin ısrarıyla böyle yürüyor. Yoksa biz şunun farkındayız; şeffaflığın olmaması, süreci her zaman tıkanma riskiyle karşı karşıya bırakır. Hükümet bu konuda çok ketumdur; elindeki müzakere sürecini zamana yayarak harcanacak bir siyasi rant olarak görüyor. Bir kerede de harcamıyor bu siyasi rantı. Zamana yayılmış bir şekilde, ihtiyacı oldukça seçimden seçime kullanılabilir, sürdürülebilir bir müzakere yöntemi tercih ediyor.” (Tanıl Bora, söyleşi, Birikim dergisi) Durum budur, ne yazıyorsak o! Demirtaş’ın bunu açık yüreklilikle dile getirmesi, RTE’ye mahkum olmak gibi çaresizliğin de ifadesi mi?! Söyleşiye bakın, başka ilginç tartışılacak noktalar da bulacaksınız. eydanların boş olmadığını AKP’ye gösterdik ABF Genel Başkanı Fevzi Gümüş de, meydanların boş olmadığını AKP’ye göstermek için toplandıklarına dikkat çekerek “AKP tüm alanları dinselleştirilmeye çalışıyor. Özellikle bunu okullarda artırarak çocuklarımızı asimile etmeye çalışıyor. Biz Aleviler, Diyanet’in kalıdırılmasını, eğitimin laik hale getirilmesini ve Alevilerin eşit yurttaşlık haklarının tanınmasını istiyoruz. AKP karanlığı bizi teslim alamayacak. Yezit’e biat etmemiş Hüseyin gibi, asla ve asla diz çökmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. 13 Şubat’ta gerçekleştirilecek olan boykota da tüm gücümüz ve örgütümüzle destek vereceğiz” diye konuştu. M Hesap vermeyen başkanlık sistemi askeri diktadır RTE anayasasına doğrudan girmedik bu köşede henüz. Pek çok kişi “başkanlık rejiminin neresi kötü” diyor. Tabii, RTE’nin medyadaki adamları özellikle. Bir kimsenin “adamı olmak” kadar kötü bir şey olamaz! O zaman efendi başka ne isterse onu da kabul edip savunmak zorunda kalırsın. Yarın, kardeşim diktatörlüğün nesi kötü.. Diktatör var diktatör var, bizimki iyi, yararlı, halkını seven diktatör.. diye yazmaya başlarsın... Burada Başkanlık Rejimi mi Parlamenter Sistem mi gibi, kitaplarda yer alan teorik bilgilerin iyiliği ve kötülüğü tartışılmıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği tek adamlık rejiminin ülkeyi nereye götüreceği tartışılıyor. Türkiye gibi demokrasinin sandıktan ibaret olduğu, demokrasinin diğer tüm ilkelerinin yerlerde süründüğü ülkelerde, dinci politikacı yönü güçlü sağcı bir liderin altında, ancak diktatörlüğe doğru yelken açılabileceği gerçeğini yaşıyoruz. Yargıdan tutun tüm kurumlara emir veren, doğru ve yanlışlarının sadece Meclis’te siyasal aklama ile “yargılanması gerektiğine” inanan bir bakışla karşı karşıyayız. Hayır, bin kez hayır! Tolga Tanış, dün ABD başkentinden yazdığı “Başkanlık değil, yolsuzluk önemli” başlıklı yazısında, Amerikan Başkanlık Sistemi’nin, hepimizin bildiği özelliğini bir kez daha anımsatıyordu: “Cumhurbaşkanı diyor ki ‘en iyi demokrasi en iyi ekonomi ABD’de diyorlar, ABD bu noktaya Başkanlık Sistemi ile geldi’.. Hayır, parlamenter sistemin yerine Başkanlık Sistemi ile yönetildiği için gelmedi ABD bu noktaya. Yönetimdeki kuvvetler ayrılığı, güçlü bir yargı ve yöneticiler için konulan hesap verilebilirlik kuralı ile geldi.” (Hürriyet) RTE’nin hiç sevmediği şeyler! ‘Okullar ibadethaneye çevirildi’ Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca da, AKP’nin iktidara geldiği günden beri adım adım eğitimi gericileştirdiğini ve kendi ideolojilerine göre bir arka bahçe yaratmak istediğini vurguladı. Okullarda zorla mescitler açıldığını, yasalarla yönetmeliklerin değiştirildiğini, okulların ibadethaneye çevrildiğini belirten Karaca, “Piyasacı, gericileştirilmiş eğitim değil, kamusal bir eğitim istiyoruz. Bilimsel, laik, anadilde, çağdaş eğitimden bizi geriye götüremeyeceksiz” ifadelerini kullandı. Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Rıza Eroğlu, zorunlu din dersinin ne İslamda ne de başka bir dinde olduğunu kaydetti. Lise öğrencileri Can Kaya ve Buket Karakurt da tüm liselileri 13 Şubat’ta yapılacak boykota katılmaya çağırarak “Okullarımızı AKP’ye teslim etmeyeceğiz” dedi. HALKEVLERİ’NİN SON EĞİTİM RAPORU OKULLARDAKİ ‘GERİCİ UYGULAMALARI’ GÖZLER ÖNÜNE SERDİ İbadethane ‘zorunlu değil’ dediler ama... SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı son düzenleme ile tüm okullarda mescit açılmasının önü açıldı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ibadethane açılmasının ve ibadetin zorunlu olmadığını açıkladı. Ancak Halkevleri’nin son eğitim raporu okullarda yaşananları gözler önüne serdi. 1205 öğrenci, veli ve öğretmen arasında yapılan anket, okullarda mescit yapımına hız verildiğini, bazı okullarda mescit sayısının ikiye çıkarıldığını, öğrencilerin namaz kılma ve başörtme telkinleri ile karşı karşıya kaldığını, cuma namazı saatlerinde derslerin boş geçtiğini, özellikle başarılı öğrencilerin namaza götürüldüğünü, anaokulu öğrencilerine velilerinin bilgisi ve istediği dışında yemek duası öğretildiğini ortaya koydu. Ankete katılanların yüzde 92’si okulun din öğrenme yeri olmadığını ifade etti. Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri, 4+4+4 eğitim sisteminin yürürlüğe girdiği yıldan bu yana aylık olarak hazırladığı Eğitim Hakkı Raporları’nın sonuncusuna “Eğitimde Gerici Uygulamalar” başlığını verdi. Rapor için 28 ilde, 112 okulda anket düzenlendi. Anketlere 810 veli, 301 öğretmen, 94 öğrenci yanıt verdi. Anket sonuçları okullarda mescit açılması ve ibadet uygulamaları konusunda nelerin yaşandığını gözler önüne serdi. Raporun detayları şöyle: Sorunlardan önce mescit: Anket yapılan okulların yüzde 82’sinde okul müdürleri değişmiştir. Bazı okullardan gelen bilgiler ye LAİK EĞİTİM İÇİN AYAKTAYIZ YA SİZ? Anket sonuçları, Birleşik Haziran Hareketi’nin eğitimde gerici uygulamalara karşı hazırlıklarını sürdürdüğü Uyarı Boykotu’nun gerekçelerini ortaya koymuş oldu. “Bilimsel ve Laik Eğitim İçin Ayaktayız ve Boykottayız. Ya siz?” sorusu ile 13 Şubat’ta Türkiye genelinde veliler çocuklarını okullara göndermeyecek, 13 Şubat’ı çocuklarına ayıracak. ni göreve gelen müdürlerine bazı konularda baskı yapmaya başladığı söylemiştir. Özellikle öğrencilere dönük kılık kıyafet baskısı birçok okulda karşımıza çıkmaktadır. Bazı okul müdürlerinin göreve gelir gelmez okulların temel sıkıntılarına dair çözüm üretmekten önce aceleyle mescit açtığı tespit edilmiştir. Bir okulda 2 mescit: Görüşme yapılan okulların yüzde 55’inde, 56 okulda, mescit açıldığı tespit edilmiş, bu mescitler çoğu okulda laboratuvar, kitaplık yerine açılmıştır. Hatta İstanbul Kadıköy’de bir okulda 2 tane mescit açıldığı görülmüştür. Yüzde 7 ‘öğretmenler için ihtiyaç’ diyor: “Okullarda mescit açılmasının eğitimin bir ihtiyacı olduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna ankete katılanların yüzde 7’si evet yanıtını vermiştir. Evet diyenlerin büyük bir bölümü mescidin öğretmenler için bir ihtiyaç olduğunu ya da olabileceğini ifade etmiştir. Geri kalan yüzde 93 okullarda mescit açılmasının eğitimin bir ihtiyacı olmadığını söylemiştir. AVCI İHTİYAÇ VARSA AÇILABİLİR DEMİŞTİ MEB, eylül ayında yaptığı bir yönetmelik değişikliği ile tüm okullarda mescit açılmasına mevzuat onayı verilmiş, ibadethanenin zorunlu olup olmayacağı sorularına Milli Eğitim Bakanı Avcı, “İhtiyaç olan okullarda bu tip hizmetler verilecek. ‘Açılabilir’ diyoruz. İhtiyaç olan yerlerde açılabilir. Ama ibadet zorunlu değil” yanıtını vermişti. vaplanabilmesi ve ortalamaların yükselmesi için yararlı olduğunu söylemişlerdir. Cuma saati ders yok: Birçok okulda cuma namazı saatinde bazı derslerin boş geçtiği anlaşılmaktadır. Öğrencilerden edinilen bilgilere göre bazı okullarda özellikle başarılı öğrencilerin bazı öğretmenler tarafından namaza götürüldüğü öğrenilmiştir. Değerler ağacında iffet: 19. Milli Eğitim Şurası’nın da kararları arasında yer alan “değerler eğitiminin” henüz sistematik bir biçimde hayata geçmediği gözlemlenmiştir. Ancak “bazı okullarda değerler eğitimi ağacı” yapıldığı, bu ağacın dallarına “iffet, sadakat, itikat” gibi kelimelerin asıldığı görülmüştür. Sınıfta kızerkek ayrımı: Sınıflardaki oturma düzenine ilişkin kız ve erkek öğrencilerin ayrı oturtulmasına ilişkin henüz yaygın bir baskı tespit edilmemiş, ancak yine de bazı okullarda öğrencilerin ayrı oturmasına dönük sınıf öğretmenleri tarafından baskı yapıldığına rastlanmıştır. Anaokulu çocuğuna yemek duası: Veli, öğretmen ve öğrencilerin yüzde 42’si okullarında etnik, mezhep ve cinsiyet ayrımcılığı yapıldığına bizzat yaşayarak ya da gözlemleyerek şahit olduklarını belirtmiştir. Yine okulların yüzde 46’sında özellikle din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin namaz kılma, baş örtme gibi konularda telkinlerde bulunduğu tespit edilmiştir. Ankete katılan anaokulu velilerinin büyük kısmı yaşı küçük olduğu gerekçesiyle çocuğuna henüz dini bilgi vermediğini, ancak bilgisi ve istemi dışında öğretmenler tarafından yemek duası öğretildiğini söylemişlerdir. Okul din öğrenme yeri değil: “Sizce din eğitiminin müfredat içerisinde artırılması öğrencinin yararına mıdır” sorusuna ankete katılanların yüzde 92’si hayır cevabı vermiş, büyük çoğunluk okulların din öğrenme yeri olmadığını ifade etmiştir. Soruya “yararınadır” yanıtını verenlerin önemli bir kısmı da bu artışın sınavlarda artan din dersi sorularının ce Ey halkım, yetki ver, kendimi feshedeceğim! RTE ve adamları Başbakan Davutoğlu’na görevler veriyor: Partinin seçim programına almalı, meydanlarda başkanlık anayasasına geçileceğini söylemeli, meydanlarda halka bunun sözünü vermeli... Davutoğlu meydanlarda şunu mu söyleyecek yani: Sayın halkım, ben başbakan olarak fuzuli ve faydasız bir insanım. Bu kahrolası şimdiki anayasa beni karşınıza ne yazık ki başbakan olarak çıkarıyor. Utanarak yapıyorum bu işi... Size söz veriyorum, başbakanlığı ve kendimi yok edeceğim, yeter ki siz başkanlık anayasasını yapacak yeter bir çoğunluğu sağlayın Meclis’te... Komik olmayın. Kimse sahip olduğu anayasalyasal yetkilerin yerle bir edilmesini istemez. Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık arasında kesin bir yetkigörev çatışması vardır. Her AKP’linin oturmak için rüyasını kurduğu o koltuk orada kalır. RTE de kendi yerinde. Yazın bir kenara! C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle