18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 27 ŞUBAT 2015 CUMA 20 KÜLTÜR 4 Oscar ödülünün dumanları tüten ‘Birdman’ taze taze gösterimde Sıkı bir ‘artiz milleti’ yergisi 6 gün önce açıklanan Oscarlardan, en iyi film, yönetmen, özgün senaryo ve görüntü ödülleriyle dönen “Birdman or The Unexpected Virtue of IgnoranceBirdman ya da Cehaletin Umulmayan Erdemi”nin bir zamanlar çok ünlü ve tanınmışken gitgide unutulmuş ve sönmüş bir Hollywood yıldızının acıklı hikâyesi gibi çok bildik bir konusu var. Ama yönetmen koltuğundaki isim, 15 yıl kadar önce bizde “Paramparça Aşklar, Köpekler” adıyla gösterilmiş, o unutulmaz ilk filmi “Amores Perros”uyla çokça hayranlığımızı kazanmış ve Hollywood’un çekim alanına girmiş, 1963 Mexico City doğumlu Meksikalı senarist, yapımcı, yönetmen Alejandro Gonzalez Inarritu olunca o beylik “Broadway”de dikiş tutturmaya çalışan, düşmüş Hollywood starı hikâyesi çeşitlemesi kuşkusuz daha ilginçleşiyor. 2002’de çeşitli yönetmenlerin 11 Eylül terörüne kendi açılarından baktığı bölümlerinden oluşan “11 09 01”de bir skeç yönettikten sonra, yine “Amores Perros”taki gibi senarist Guillermo Arriaga’yla işbirliği yaparak Sean Penn, Naomi Watts, Benicio Del Toro gibi “şöhret”lerle, İngilizce çektiği, ikinci filmi “21 Gram”ı (2003) izleyen, 3 kıtada geçen, Cate Blanchett, Brad Pitt, Gael Garcia Barnel’in rol aldığı “Babel” (2006) ve benzersiz oyuncu Javier Bardem’i yönettiği “Biutiful”, Inarritu’nun sinema dünyasındaki uluslararası ününü perçinleyen, epeyce ses getiren, yoğun, dinamik, çarpıcı filmlerdi. Farklı kahramanların birbiriyle kesişen hikâyelerini, uzun planlar halinde, melodramımsı ama etkileyici, sarmal bir anlatımla aktaran o kendine özgü Inarritu tarzı, çok geçmeden Hollywood sinemasını da derinlemesine etkiledi Milenyum yıllarında. Guillermo Del Toro, Alfonso Cuaron ve Tarantino ekürisine dahil olan Roberto Rodriguez, vb. gibi yakın dönemde, Hollywood’a Latin duyarlığı ve coşkusuyla taze bir kan sağlayan göçmen sinemacılar grubundan Inarritu’nun beşinci uzun metrajı “Birdman”, Broadway’de hem oynayıp hem de sahneye koyacağı, bir Raymond Carver hikâyesinden uyarlanmış bir oyunla yeni bir çıkış ve ikinci bahar arayışındaki eski bir unutulmuş şöhret olan Riggan’ın (Michael Keaton) yaşlanmış yüzünü yavru domuz spermleriyle gerdirmek istediği bir Michael Keaton Ed Norton sahneyle başlıyor. Birlikte oynamaktan pek hazzetmediği oyuncu Ralph’dan bir kaza (!) sonucu kurtulup yapımcısı Jake’le (Zach Galifianakis) oyuncu arkadaşı Lesley’nin (Naomi Watts) de salık verdiği, ağzı çok laf yapan, aşırı benmerkezci, gösterişçi ama geleceği parlak, yetenekli aktör, hatta solaryum yatak isteğini bile kabul ettiği, sahnedeyken Lesley’le gerçekten sevişmeye kalkışan, aşırı gerçekçi Mike’a (Ryan Gosling kompleksine tutulmuş Ed Norton yine çok iyi her zamanki gibi) başrolü veren Riggan’ın, asis u 1980’lerde oynadığı, gişesi parlak Batman filmleriyle popüler bir Hollywood ünlüsü olagelmiş Michael Keaton’ın gerçek hayatına hoş bir gönderme niteliğindeki, hayali süper kahraman Birdman rolünden kurtulup saygın bir Broadway yönetmeni olabilme mücadelesine odaklandığımız “Birdman”, yer yer sinema ve şöhret dünyasının ve şu egosu şişik “artizrejisör milleti”nin harika ve eğlendirici bir yergisine dönüşmüş. tanlığını yapan ancak yıllardır iyi bir baba olamadığı, kuşak çatışması yaşadığı, ot içmesine de kızdığı kızı Sam (Emma Stone) ve ayrıldığı eski karısıyla (Amy Ryan) başı hep beladadır. İçindeki “öteki ben”in vicdan sesiyle sürekli konuşup dertleşen, depresyona bir girip bir çıkan, 20 yıl geride kalmış o parlak ün ve başarı yıllarının gölgesindeki acınılası Riggan, lisedeyken izlediği bir müsameredeki oyunculuğunu överek mesleğe bulaşmasına sebep olmuş yazar Raymond Carver’in “What we talk about when we talk about love” adlı bir hikâyesinden sahneye uyarladığı bir oyunla yeniden “yırtmak” derdindedir Broadway’de. Ama yapımcı Jake’i mest eden, kalabalık öngösterimler süresince upuzun seyirci kuyruklarının ilgi siyle karşılansa da o harika bir Ray Carver metnini çocuksu bir oyuna dönüştürmekten pek öteye gidememiştir “Hollywood zavallısı, meczupumsu, deforme” kahramanımız sonuçta. 1980’lerde oynadığı, gişesi parlak Batman filmleriyle popüler bir Hollywood ünlüsü olagelmiş Michael Keaton’ın gerçek hayatına hoş bir gönderme niteliğindeki, hayali süper kahraman Birdman rolünden kurtulup saygın bir Broadway yönetmeni olabilme mücadelesine odaklandığımız “Birdman”, yer yer sinema ve şöhret dünyasının ve şu egosu şişik “artizrejisör milleti”nin harika ve eğlendirici bir yergisine dönüşmüş. Sonuçta (içindeki Kuşadam’ın dediği gibi) tüm hayatını bol paraün kazanmak, yüklü banka hesabı açmak ve nam salmak için harcayan, beyaz slip donuyla sokaklarda çıplak koşuşturmasıyla internette olay haline gelip ülke gündemine girerek yerçekimine bile karşı koyan, İkarus gibi gökte uçan kahramanımızın, karısı, kızı ve yeni burnuyla (!) mutlu bir aile üçgeni oluşturduğu, biraz uzatılmış, alkışlar içindeki abartılı bir finale varan “Birdman”, sıkıcı bir şekilde felsefe paralayan, sanat filmlerinden kaçıp genelde kana ve aksiyona bayılan ortalama seyircinin pek de yeğleyip hoşlanacağı türden değil. Baştan seyirciyi biraz zorlayan ama sonuna dek azalmayan bir ilgiyle seyredilen, narsist artist milletinin hastalıklı yanlarına değinen, etkileyici, uzun plan sekanslara dayanan anlatımına birtakım gerçeküstücü numaralarla hız ve tempo kazandıran filmin başarısına, kameraman Emmanuel Lubezki de katkıda bulunuyor nefis görüntüleriyle. Mike’ın tanıdığı olup Riggan’a senden ve temsil ettiğin tüm değerlerden nefret ediyorum, oyununu da yazacağım eleştiriyle yerin dibine sokacağım diyen, kaleminden kan damlayan kadın eleştirmenle (Lindsay Duncan) kahramanımızın didiştiği sahne gibi iz bırakan, Flaubert’den Barthes’a, Oprah’dan aynı günde ölen Michael Jackson’la Farah Fawcett’e kadar kimi güncel göndermelere ve içdış hesaplaşmalara da yer veren bu yeni Inarritu filmi, o alışılmış, muhafazakâr Akademi kriterlerine pek uymasa da 4 Oscar’la taçlandırılmış olarak gösterime giriyor bugün ve kuşkusuz görülmeyi hak ediyor sonuçta. Aralarında gerçekçi, önkoşulsuz bir dinamik oluşur. Film aynı zamanda benzersiz bir umut Akademi ödüllü James Marsh (Man on Wisimgesi olan Stephen’ın ardındaki insanı, onun re/Teldeki Adam,2008) Jane Hawking’in Traveldehasını, iradesini işler. Jane de onu sevmiş, ona ling to Infinity: My Life with Stephen adlı kitadestek olmuş güçlü bir karakterdir. bından uyarladığı dramında astrofizikçi Stephen “Yaşam ne kadar kötü görünürse görünHawking’le karısı Jane’in 1963’te başlayan 25 sün yaşamın olduğu yerde umut vardır” diyen yılı kapsayan özel yaşamlarını anlatıyor. Stephen Hawking bugün 73 yaşında, her şeyin te1963’te İngiltere’nin en prestijli üniversiteleorisini aramayı sürdürüyor. Jane’le Stephen dost rinden Cambridge’de kozmoloji okuyan Stepkaldılar, üç de torunları var. Stephen Hawking hen (Eddie Redmayne) evrendeyorumuyla Eddie Redmayne’e (Sefilki tüm oluşumu açıklayan tek bir u “Her Şeyin Teorisi”, iki ler) en iyi erkek oyuncu Oscarı’nı gebirleştirici denklemin peşindedir. tiren, aşk, irade, savaşım, yenilgi, kurkişi arasındaki olağanüstü tuluş, umut temalarını yetkin bir anla21 yaşındaki bu enerji dolu üsyoğun, fiziksel düşüş, tün zekâlı gence bir gün motor nötımla irdeleyen Her Şeyin Teorisi buron hastalığı tanısı konur, konuşgün gösterime girdi. ünün gelişiyle birlikte ma, yürüme, yutma becerilerini En iyi ses kurgusu Oscarı’nı alan benzersiz, zorlayıcı bir American zamanla yitirecek fakat beyni etkiSniper (Tetikçi) ise Ameriaşk öyküsü. lenmeyecektir. kan propagandası yapan Güzel Sanatsavaş, terör yanlısı bir lar öğrencisi Jafilm olarak tanımlanıyor. ne Wilde’ın (FeAmerikan askeri tarihilicity Jones) kanin en önemli tetikçisi, rarlılığı, desteğiy160 kişiyi öldüren Chris le çift evlenir. İkiKyle’ın yaşamöyküsüsi de çok sıra dışı nü aktaran, ABD’nin kişilikler olmasıKore, Vietnam, Afgana karşın (Stephen nistan, Irak savaşlarıateist, Jane dindar) nı onaylamayan, ülkeHawking’ler birsinin polislik yapmasıbirlerini tamamlanı kınayarak Clint Eastyarak tüm zorlukwood, “Bugüne dek çelara birlikte meydan okurlar. Stephen’la Jane sevkilmiş en büyük savaş karşıtı film, savaşın ailegi ve evreni mikroskop altına alarak aradıkları ya lerin, savaştan dönenlerin üstündeki etkilerini, nıtları kendi içlerine, yıldızlara, yıldızların ötesine savaştan geri kalan insanları anlattım” diyen bakarak bulurlar. Eastwood, kahramanına “Asıl kurtaramadığım Böylesine parlak bir zekânın en sıradan haAmerikalılar için üzülüyorum. Amerika dünreketleri yapamaması Stephen’a çok acı verir. yadaki en iyi ülkedir” dedirtiyor. Fiziksel çöküşle birlikte zihinsel yükselişin içiAkademi ödüllü Rob Marshall (Chicago) Jane giren Stephen doktora tezinde zamanın bir mes Lapine’le Stephen Sondheim’ın Tony başlangıcı olduğunu savunur. Engelli olması ödüllü Broadway müzikalinden uyarladığı Inonun zihinsel olarak istediği yere yolculuk etto the Woods’ta (Sihirli Orman) peri masallarımesini engelleyemez. nı sorguluyor. Her Şeyin Teorisi, iki kişi arasındaki olağanüsGrimm Kardeşler’in Sindrella, Kırmızı Başlıklı tü yoğun, fiziksel düşüş, ünün gelişiyle birlikKız, Rapunzel, Jack ve Sihirli Fasulye Sırığı mate benzersiz, zorlayıcı bir aşk öyküsü. Bu başarısallarının bir kolajından oluşan fantastik müzikal lı dram Stephen’ı övsede onu efsaneleştirmiyor, değişim, cesaret, dayanışma, özen, sabır, güven, evliliğin iniş çıkışlarını da yansıtıyor. Bu benzerseçim temalarına odaklanıyor. Sonsuza dek mutsiz aileye daha sonra müzik hocası Jonathan’la lu yaşamak yerine sonunda her karakter kendi ey(Charlie Cox) hemşire Elaine’de (Maxine Pealemlerinin sonuçlarını tartışıyor. Zaman zaman ke) katılır, bu dörtlü ilişki karmaşık, gelenek dışı cadılar haklı, devler iyi olabiliyor. Sihirli Orman, ama son derece insancıldır. olağanüstü bir görsellik ve koreografi içeriyor. ASLI SELÇUK ‘Yaşam varsa umut vardır’ James Marsh’ın yönettiği ‘Her Şeyin Teorisi’ bugün beyazperdede ‘A BRONX TALE’İN MÜZİKALİNİ YÖNETİYOR VEFAT Cemiyetimiz Üyesi, Sürekli Basın Kartı Sahibi, Değerli büyüğümüz TÜRKİYE DİYABET VAKFI OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTI DAVETİ Vakıf senedimizin 17. Maddesinin (c) bendi uyarınca 2015 yılı Mart ayı Olağan Genel toplantısı 15 Mart 2015 Pazar günü saat 11:00’de Merkez Mahallesi, Abidei Hürriyet Caddesi, No: 64/66 Şişliİstanbul adresindeki Vakıf Genel Merkezi’nde ekte bulunan gündemi görüşmek üzere toplanacaktır. Yeterli çoğunluk sağlanamadığı takdirde 2. toplantı 22 Mart Pazar günü aynı yer ve aynı saatte çoğunluk aranmaksızın yapılacaktır. Tüm üyelerimize saygı ile duyurulur. Prof. Dr. Ahmet Kaya Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı GÜNDEM 1 Açılış ve yoklama 2 Divan Heyetinin seçimi ve tutanakları imzalama yetkisinin görüşülerek oylanması 3 Saygı duruşu 4 2014 yılı Faaliyet Raporunun okunması ve görüşülerek oylanması 5 2014 yılı Bilanço, Gelir ve Gider tablosunun okunması ve görüşülerek oylanması 6 2014 Denetim kurulu raporunun görüşülmesi ve oylanması 7 Yönetim ve Denetim kurulunun ibra edilmesi 8 Vefat eden ya da ayrılan mütevellilerin yerine yeni mütevelli seçilmesi 9 Dilek ve temenniler 10 Kapanış HİKMET ANDAÇ 26 Şubat 2015 Perşembe günü vefat etmiştir. Kaybı basın topluluğumuzda üzüntü yaratan Hikmet Andaç’ın cenazesi 27 Şubat 2015 Cuma günü (bugün) öğle vakti Basınköy Camisi’nden alınarak Kozlu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Hikmet Andaç’ı sevgi ve saygıyla anıyoruz. Ailesine ve basın topluluğuna başsağlığı diliyoruz. TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ YÖNETİM KURULU Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Gökçeada Meslek Yüksek Okulu önlisans diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. ONUR AÇAR Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi lisans diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. VOLKAN AÇAR İTÜ İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümünden aldığım lisans diplomamı ve İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsünden aldığım yüksek lisans diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. BAHADIR ÖZCİHAN De Niro ‘Günaha Davet’ edecek Kültür Servisi Türkiye’de “Günaha Davet” adıyla gösterilen “A Bronx Tale” (Bir Bronx Hikâyesi) adlı filmin sahne müzikali bu yıl içinde New Jersey’deki Paper Mill Playhouse’ta sahnelenecek. Müzikalin iki yönetmeninden biri, 1993’te çekilen filmde ilk yönetmenlik denemesini yaşamış olan Robert De Niro. Ünlü tiyatro yönetmeni Jerry Zaks’in De Niro’yla birlikte yöneteceği müzikalin müziklerini ise Oscar ödüllü besteci Alan Menken üstlenecek. Chazz Palminteri, filme de kaynaklık etmiş olan kendi oyununu sahne müzikaline uyarladı. New York kentinin Bronx bölgesindeki ırkçı bir mahallede 1960’larda geçen “A Bronx Tale”de, İtalyan asıllı Amerikalı genç Calogero’nun, işçi kökenli babası ile kendisini kanatları altına alan mahallenin çete reisi arasında kalışının öyküsü anlatılıyor. 1993’te De Niro’nun yönettiği filmde, Calogero’yu Lillo Brancato, babasını da De Niro oynamıştı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle