17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 ŞUBAT 2015 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] 9 Suriye’nin Haseke bölgesinde YPG ile çatışan IŞİD, Süryani köylerine saldırıp 70100 arası kişiyi rehin aldı IŞİD’in yeni hedefi Süryaniler Dış Haberler Servisi Ortadoğu’da Hıristiyanlara yönelik IŞİD tehdidi büyüyor. Libya IŞİD’inin rehin aldığı 21 Mısırlı Kıpti’nin kafasını kesmesinin ardından, Suriye’de onlarca Süryani IŞİD tarafından kaçırıldı. Bu, Suriye içsavaşında Hıristiyanların ilk kez toplu kaçırılması vakası. Suriye Kürtlerinin büyük oranda kontrolündeki Haseke bölgesinde YPG’nin taarruzuna uğrayan IŞİD, pazartesi günü Mezopotamya’nın kadim halkı Süryanilerin Habur Nehri kıyısında sıralanan köylerine saldırdı. Özellikle kuzeyde Tel Temir kasabası civarındaki köyler hedef alındı. Dini azınlıklarla ilgili faaliyet gösteren Eylem İçin Çağrı 70100, muhaliflerin Suriye İnsan Hakları Gözlemevi 90 Süryaninin kaçırıldığını duyurdu. 3 bin Süryani de IŞİD saldırısı karşısında Haseke ve Kamışlı kentlerine kaçmak zorunda kaldı. Her iki gruba göre en çok rehineyi, bölgenin merkez kenti Kamışlı’nın 85 km güneybatısındaki Tel Şamiram köyü verdi. Bir süre önce Beyrut’a yerleşmiş olan Tel Şamiramlı bir Süryani kadın, annebabası, erkek kardeşi, eşi ve çocuklarından haber almaya çalıştıklarını söyledi. Akrabalarının cep telefonlarının kesik olduğunu belirten kadın, “Katledildiler mi acaba? Hâlâ hayattalar mı? Kendimi çok çaresiz hissediyorum. Dua etmekten başka bir şey elimden gelmiyor” dedi. Derinlik Sarhoşluğu  Süleyman Şah operasyonu, 2010’dan  beri ideolojik körlükleriyle Ortadoğu ve  dünyadaki bütün gelişmeleri yanlış okumayı  başaran aklın “derinlik sarhoşluğunun” son tezahürü. “Ecdad ecdad” diye bağırıp  duranlar bir de kalkmış, Kurtuluş Savaşı  koşullarında imparatorluktan yadigâr tek  toprak parçasını ısrarcılığıyla sembolik  bile olsa muhafaza etmiş Atatürk’e dil  uzatırlar. “Musul ve Kerkük’ü masada verenlerin kalkıp konuşmaya hakkı yok” nutukları sallarlar. Osmanlı hayallerini  kendi kendilerine dinamitlemişken üstelik.  Hamaset ve entrikayı dış politika sanarak iç  siyasette oya tedavül etmek nereye kadar,  diye soracak akılları yoktur. HHH Dört yıldır neler görmedik! Reyhanlı’daki  entrika ile savaşın Türkiye topraklarına  taşınmasını... Bir savaş uçağımızın Suriye  tarafından şaibeli biçimde düşürülmesini...  Musul başkonsolosluğumuzun işgal  edilip 46 vatandaşımızın rehin alınması ve  memleketi yöneten siyasi heyetin “IŞİD onları misafir ediyor” güzellemelerini...  Kürt sorununu çözeceğiz diye oyalayanların  güney sınırımızda oyunlarını dini ve  mezhepçi güdüler üzerinden inşa edip  Rojava’yı boğmaya kalkışmalarını... IŞİD  canileri karşısında direnen Kobani için  “Koridor moridor yok” diye diklenip  “Kobani düştü düşecek” arzularını beyan  etmelerini... Şimdi bu zincire Süleyman Şah  eklendi: ABD yönetimi ve “gayri meşru” addedilen Suriye yönetimini bilgilendirme  zaruretiyle YPG’nin açtığı koridordan  operasyon icra edilmesini... HHH TSK, tahliye operasyonu için 39 tank, 57  zırhlı araç ve 572 asker ile Suriye’ye girip  Süleyman Şah Türbesi’ndeki “kalıntıları” ve karakolu bayrak direğiyle birlikte  sınırımızın 200 metre dibine taşıdı. Siyasi  heyetimiz “Geçici” diyorlar. Geçiniz...  IŞİD canilerinden askerimizin canını  kurtardığımıza şükredip şimdilik memleketin  başka maceralara sokulmamasına  sevinmeli. Yoksa Amerika’nın Hollywood  yapımı “Iwo Jima” operasyonu ile Beyaz  Saray PR’cılığının tezahürü “Durum Odası” fotoğraflarının kötü taklitleri eşliğinde  elâlemin “maskarası” olurduk. Öngörü  düzeyimiz belli. Bugünkü Başbakan’a birkaç  yıl önce dışişleri bakanıyken “Suriye’deki cihatçı Selefi tehdidini” sorduğumda  katiyetle böyle bir şeyin söz konusu  olmadığını buyurup “Suriye’yi köy köy, kasaba kasaba biliyoruz” demişti. Bugün  de dünya âlem Türkiye’yi yönetenlerin rejim  değiştireceğim diye diye memleket sınırında  IŞİDistan’ın kurulmasına “katkılarını” biliyor maalesef. Dolayısıyla Süleyman  Şah tahliyesiyle girişilen bir başka algı  operasyonu artık pek çok sorunun ortalığa  saçılmasını engelleyemiyor.  HHH Musul’da Türk vatandaşlarının “ev sahibi” diye sunulmuş IŞİD’e neyse ki türbe  mevzuu bahis olduğunda “höt” denilmiş.  Batılı bir diplomat, Reuters’a, Ankara’nın  IŞİD’le temasını şöyle yorumlamış:  “(Türklerin) IŞİD’le son derece etkili ve açık kanalları bulunduğu aşikâr, bu konuda şüphe götürür bir durum yok. Onlarla bir yanlış anlaşılmadan kaçınmak konusunu tartışmış olmalılar ki benim anladığım ortada bir tavizden çok sopa gösterme olmalı.” Her şerde bir hayır  vardır, deyip geçelim diyeceğim ama Musul  vakasında 200 militan kanlı örgüte iade  edilmişken bu kez ne verildi?  HHH Peki niye şimdi? Dünyanın dört yanında  her gördüğü türbeyi patlatmayı ilke belleyen  IŞİD aklı bizim türbeye kimbilir neden  dokunmazken.. Kanlı örgüt Kobani’den  sökülüp atılmış, YPG güçleri köy köy  temizliğe girişmiş, Rakka’nın sınırlarına  dayanma iddiasındayken... Kimi yorumcular  bunları Türkiye’nin IŞİD ile “örtülü ittifaka” son verip Kürtlerle “ortaklığa” girişeceğinin  alameti görmekte. Bu siyasi heyetin  ideolojik aklını düşününce haddinden fazla  “iyimser” buluyorum.  HHH Cevap belki türbenin sınırın Suriye  tarafında 200 metre öteye çekilmesinde.  Türkiye’yi yöneten siyasi heyet bu sayede  dilediği yere bayrak dikebileceğini  ispatlamış oldu. Zamanlama manidar.  BM arabuluculuğunda Suriye’yi dört yıldır  kavuran, üçte biri Suriye ordusu askeri  200 bin insanın can verdiği, milyonlarca  insanın yerinden olduğu kanlı iç savaşı  sona erdirme; Suriye arabulucusu Stafen de Mistura’nın Halep’i pilot bölge ilan  eden planı eşliğinde Moskova diyaloğu  başlatılmışken... Nusra Cephesi, İslami  Cephe gibi radikal unsurların en etkili  güç olduğu Halep kıskaca alınıp Türkiye  ile lojistik bağ kesilmek üzereyken...  ABD ile onca pazarlığa rağmen “hedefi boş bırakılarak” yapılmış eğitdonat  mutabakatıyla “ılımlı” addedilen muhaliflerin  uzun vadeli eğitimine soyunulmasıyla  sevindirik olunmuşken. Ve bu mutabakat  sınırda Ankara’nın “güvenli bölge” dediği  uluslararası lügatteki “tampon bölgeyi” kurma hayallerini canlandırmışken...  HHH Suriye çatışmasında Türkiye “görmezden gelinemez”, doğru. Peki hangi anlamda?  Bölge ahalisinin Sünnisi, Şiisi, Hıristiyanı,  Alevisi, Kürt yahut Arap’ıyla gırtlak gırtlağa  gelmeden barış içinde yaşayabileceği  koşulların yaratılmasına katkı sağlayacak  şekilde mi? Bu dediklerimiz “bayrak dikerek” olmuyor. 3 kızın Suriye’ye geçişi kriz yarattı, Scotland Yard Arınç’ı yalanladı Dış Haberler Servisi Türkiye üzerinden Suriye’ye geçen ve IŞİD’e katılacakları tahmin edilen Britanya vatandaşı 3 kız sebebiyle Londra ile Ankara arasında kriz çıktı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Kendileri takip edecekler, yurtdışına çıkışlarına engel olacaklar. Madem engel olamadınız, hemen bize haber vereceksiniz” diyerek Londra’yı kendilerini 3 gün sonra bilgilendirmekle suçlamasına Britanya Polis Teşkilatı (Scotland Yard) tepki verdi. Arınç’ın “Meşhur Scotland Yard nasıl kaçırdı” diye çıkıştığı teşkilat kızların ortadan kaybolmasının ertesi günü Türkiye’yi uyardıklarını belirtip “18 Şubat çarşamba günü, Türkiye’ye seyahat ettiklerini tespit edip Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği’ndeki birimlerle irtibata geçtik” dedi. Türk yetkililerle yakın işbirIŞİD’in online radyosu Beyan da militanların onlarca “Haçlı” kaçırdığını ve Tel Temir çevresinde 10 köyü ele geçirdiğini duyurdu. Yazın Irak’ta Ezidilere yönelik saldırıları soykırım noktasına varan IŞİD’in bu kez Suriye’de Süryani katliamı yapması da YPG ve Hıristiyan milislerle esir takasına gitmesi de mümkün. Suriye’nin 1.2 milyonluk Hıristiyan nüfusundan 30 bini Süryani. Telefonlar kesik liği içinde çalıştığını söyleyen teşkilat, dün gece “Kızların artık Türkiye’de olmadıkları, Suriye’ye geçtiklerine inanmak için sebeplerimiz var” açıklaması yaptı. BBC de Suriye’deki kaynaklarına dayanarak “Kızların 45 gün önce Kilis’ten geçiş yaptığını” duyurdu. Dün Britanya parlamentosunun özel oturumunda Başbakanı David Cameron, havayollarının yanlarında refakatçi olmadan seyahat eden gençlerle ilgili önlem almasını isterken “Gençler havayolları gerek ‘THY sorumsuz davrandı’ li soruları sormadan Türkiye uçağına binebiliyor” diye çıkıştı. Lise öğrencisi 1516 yaşlarındaki Şamima Begüm, Amira Abase ve Kadiza Sultana’yı 17 Şubat’ta İstanbul’a getiren THY de eleştiriliyor. THY’nin sorumluluklarını yerine getirmediğini öne süren Times gazetesi, daha önce British Airways’le Türkiye’ye gelip Suriye’ye geçmek isteyen bir kızın, havayolları görevlilerinin uyarması sonucu durdurulması örneğini hatırlattı. Son 3 kızla aynı okuldan 4. bir kızın ise aralıkta yine THY uçağıyla Türkiye’ye gelip Suriye’ye geçiş yaptığına dikkat çekti. İngilizce IŞİD’den öğrenilir Dünyanın dört bir yanından cihatçıların saflarına katıldığı IŞİD, yabancı savaşçılarının çocukları için Rakka’da İngilizce eğitim veren okullar açıyor. “İngilizce konuşan mücahitlerin dikkatine” başlıklı ilanda, 614 yaş arası kızlar ve oğlanlar için yan yana iki okul kurulacağı, derslerin sabah 912 arası yapılacağı, okulların perşembe ve cuma günleri kapalı olacağı belirtiliyor. Müfredatta dini derslerin yanı sıra İslami hukuk, matematik, İngilizce, Arapça ve “cihadiye” dersleri bulunuyor. İlanda, çocuğunu kaydettirmek veya öğretmenlik yapmak isteyen IŞİD’lilerin, cep telefonu verilen Abu Muhammed adlı şahısla görüşmesi isteniyor. ‘Libya’nın kararı değer taşımıyor’ n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Libya’da uluslararası toplumun tanıdığı hükümetin Türk firmalarını Libya’dan çıkarma karar almasına, Dışişleri sözcüsü Tanju Bilgiç bir gün gecikmeyle yanıt verdi. Karar için “Düşündürücü... Libya’daki kriz ile meşruiyet tartışmaları sebebiyle bir değer taşımıyor. Tahsil ve tazmini takibe devam edilecek” denilen açıklamada uluslararası toplumun tanıdığı Başbakan Abdullah Sini’nin tanınmadığına dair ifade yer almadı. “Libya’ya müdahalede bulunulmaması” ifadesiyle Mısır üstü örtülü uyarıldı. Çok sayıda Türk firmasının iş araçlarını bırakarak terk ettiği Libya’da son kararla Türk müteahhitlerinin milyarlarca dolarlık alacağı riske girdi. Trablus’taki TürkiyeKatar destekli rakip hükümet ise Sini hükümetinin kararının yalnızca kendi kontrolündeki bölgeleri bağladığını söyledi. Maldivler’de eski devlet başkanına polis dayağı Turizm cenneti Maldivler’de siyaset can yakıyor. “Terör suçlamasıyla” yargılanan eski Devlet Başkanı Muhammed Naşid mahkemeye polisler tarafından yerlerde sürüklenerek getirildi. Muhalefetteki Maldivler Demokratik Partisi lideri Naşid devlet başkanıyken bir yargıç hakkında gözaltı emri vermekten dolayı “terörle mücadele” yasası kapsamında gözaltına alınmıştı. Mahkemeye ilk çıkarılışında basına konuşmak isteyince polis dayağı yedi. Aldığı darbeler nedeniyle topallayan, kolunun kırıldığını söyleyen, ardından kolu sargılı halde görüntülenen Naşid, duruşmada polislerin kendisine kötü davrandığını, gözaltına alınmasının ardından yasal haklarının engellendiğini söyledi. Polis ise Naşid’in oturma eylemi düzenlemeye çalıştığını savundu. Naşid, 2008’deki seçimde 30 yıl boyunca iktidarda kalan Mamun Abdül Gayyum’u yenerek demokratik yollarla seçilen ilk devlet başkanı olmuştu. Tutuklanan bir muhalifi serbest bırakan bir ağır ceza yargıcını hakkında gözaltı emri verince protestolar üzerine Şubat 2012’de istifa etmişti. (AFP) İran çatlağı sızdı, Bibi zorda kaldı Dış Haberler Servisi Dünyayı istemişti. Netanyahu 3 Mart’ta ABD İran’ın nükleer silah peşinde oldu Kongresi’nde yapacağı İran’la nükğuna iknaya çalışan İsrail Başbakan leer anlaşma karşıtı konuşma önceBenyamin (Bibi) Netanyahu’ya is si bu sızıntıyla zorda kaldı. Spy Cables (Ajan Kriptoları) adı tihbarat teşkilatı Mossad’ın katılmadığı ortaya çıktı. El Cezire’nin verilen belgeler, Güney Afrika gizli sızdırdığı ve Guardian’la ortak yayımladığı belgelere göre, Netahyanu’nun 2012’de BM kürsüsünde yaptığı konuşmadan birkaç hafta sonra hazırlanan Mossad raporunda, Tahran’ın “silah üretmek için gerekli faaliyetlerde bulunmadığı” bildirildi. Halbuki Netanyahu, dünya liderlerine hitabında basit şemalar yardımıyla İran’ın bir yıl içinde nükleer bomba üreteceğini du Bibi’nin BM’de gösterdiği ‘İran’ın atom yurmuş ve harekete geçilmesini bombası’ şeması alay konusu olmuştu. servisinin 20062014 arasında ABD, Britanya, İsrail, Rusya ve diğer ülke istihbaratlarıyla yaptığı “çok gizli” yazışmalardan oluşuyor. Ortaya dökülen sırlardan bazıları şöyle: l CIA, ABD yasağına rağmen Hamas’la iletişim kurmaya çalıştı. lMossad, Gazze’de işlenen savaş suçlarına dair Goldstone Raporu aleyhine Güney Afrika’da lobi yaparak Filistin Yönetimi lideri Abbas’ın da onlarla hemfikir olduğunu iddia etti. l Filistinli yetkililere göre ABD Başkanı Barack Obama, Abbas’ı BM’de Filistin’in devlet olarak tanınması isteğinden vazgeçmesi için telefonla arayarak tehdit etti. İsrail’de 2000’lerde düzenlenen saldırılarda ölen ve yaralananlar adına ABD’de açılan davada, Filistin Yönetimi ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) 218 milyon dolar para cezasına çarptırıldı. 20024 arasında Kudüs ve çevresinde düzenlenen 6 saldırıda ABD vatandaşları dahil 33 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmıştı. New York’taki federal mahkemede dava açan 10 aileyi haklı bulan jüri, FKÖ’yü saldırıları gerçekleştirenlere destek vermek, malzeme temin etmek ve saldırıları onaylamakla suçladı. Tazminat bedeli, terörle mücadele yasaları gereği üç kat artarak 650 milyon dolara çıkabilir. İsrail’in “ahlaki zafer” addettiği karara sert tepki gösteren Filistin temyize gidecek. Kazak damadın şüpheli ölümü n Kazakistan’ın demir yumruklu Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in eski damadı hapiste kendini asmış halde bulundu. Nazarbayev’in kızı Dariga ile 1983’te evlenen Rahat Aliyev’in adı 2007’de iki bankacının öldürülmesine karıştı. Aliyev’in kendisine muhalifliğinden de rahatsız olan Nazarbayev, özel kararname imzalayarak 12 Temmuz 2007’de evliliği geçersiz ilan etti. Dünya çapında aranmaya başlayan Aliyev, 2014’te Avusturya’nın başkenti Viyana’da teslim olmuştu. Avusturya eski Viyana Büyükelçisi Aliyev’i cezaevine koymuştu; ama bankacıların öldürülmesi davasının sanığı olarak iade etmeye Kazakistan’da adil yargılanmayacağı gerekçesiyle yanaşmıyordu. Son olarak iki mahkumu kendisini “Haraç vermezsen seni öldürür ve intihar gibi gösteririz” diye tehdit etmekle suçlayan 52 yaşındaki Aliyev, bununla ilgili ifade vermesinin öncesinde hücresinde “asılmış” bulundu. Avukatları intihar ettiğine inanmıyor. ABD yargısından Filistin’e ağır fatura Parmak izi vermeyene telefon yok Dış Haberler Servisi Pakistan hükümeti cep telefonu kullanıcılarına “parmak izinizi verin, aksi halde telefonunuz kapanır” ültimatomu verdi. Washington Post’a göre, terörle mücadele kapsamında biyometrik veri tabanı kuran Pakistan’da bugünlerde milyonlarca kişi cep telefonu şirketlerine koşuyor. Uzun kuyruklara yol açan bu acelenin nedeni, hükümetin kullanıcıların kimliklerini doğrulatma gerekçesiyle parmak izlerini alma kararı. Operatörlere 15 Nisan’a kadar telefon kartlarının sahiplerini belirlemesi için süre verildi. Son 1.5 ayda biyometrik taramalar sonucunda 38 milyon kişiye ait 53 milyon SIM kartı veri tabanına alındı. Hükümetin kararının gerisinde, son yıllarda kayıtdışı SIM kartların piyasada artması ve bunları terörle bağlantılı kişigrupların kullanması yatıyor. Aralıkta Taliban’ın 150 öğrenciyi katlettiği okul baskınında 6 militanın üzerinden çıkan SİM kartları bir kadının üzerine kayıtlı gözüküyordu. Ama kadının saldırganlarla bağı yoktu. Pakistan’da 103 milyon SIM kart var. Yetişkin nüfusu da o kadar. Ancak bir kişi birden fazla SIM kartına sahip olabiliyor. Parmak izi kuyruklarında bekleyenler şikâyetçi. Pazarda tezgâhtan satın aldığı SIM kartının artık kayıt dışı olduğunu öğrenen Afgan göçmen Gulam Rasul, “Kartın adıma olması gerekiyormuş. Bana yeni cep numarası verdiler. Yeni numarayı vermek için yüzlerce kişiyi aramam lazım” dedi. Bir diğeri de SIM kartının 6 kişi tarafından kopyalandığını öğrenip şoke oldu. ABD Kongresi‘nde yine Ermeni tasarısı ABD Kongresi’nin alt kanadı  Temsilciler Meclisi’nin 4 üyesi, 1915’te yaşananların ‘Ermeni Soykırımı’ olarak tanınmasına yönelik bir tasarı  sundu. Cumhuriyetçi Robert  Dold ile David Valadao ve  Demokrat Adam B. Schiff ile  Frank Pallone’nin sunduğu  tasarı geçen yıl kadük hale  gelen 227 sayılı tasarıyla aynı dili kullanıyor. Kongre üyelerine ‘Ermeni Soykırımı’nın  tanınmasının sponsorları olması çağrısı yapan 4 vekil,  “42 ABD eyaleti ile 11 NATO  müttefikinin tanıdığı Ermeni  Soykırımı’nı Başkan Barack  Obama’nın da seçim vaadini  tutarak tanımasını” talep etti.  C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle