28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ŞUBAT 2015 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Süleyman Şah Türbesi’ndeki bordo bereliler için ‘tarihi bir operasyon’ yapıldı 5 bile... Bu, açık açık devlet terörü değil miydi? Soruyu kendi kendime sorarken dışarıya baktım, kar çiçeklerini aradım, yoktular... Kuşlar ise çatıların arasına saklanmışlardı!.. Kış türkülerinin, kış sevişmelerinin alevinde, o canlı gülüşlerimizi bize bırakıp gitmiş yarı aydınlık bir gecede... Söylencelerimiz bitmiş, Homeros’un “ışık sahili” bile derin bir uykuya dalmıştı... O büzgülü kırmızı etekler giymiş nisan kapımızı çalacak mıydı? Koltuğa oturdum ve düşünmeye başladım... Paul Celan’ın dizelerini anımsadım, sararmış defterimi yeniden karıştırmaya başlayınca: “Üzerimizdeki ağaçtan sarkıyordu saçların, ama sen yoktun. Biz dünyaydık sanki, sense büyük kapının önünde bir çalılık. Beyazdır ölümün güneşleri, çocuklarımızın saçları gibi...” HHH Kar çiçeklerinin arasına saklanmıştı güzel Helen... Karın erimesini, çiçeklerin yüzlerini göstermesini istiyordu sanki! Bir yerlere saklanmıştı ama nereye! Ölümsüz güneşin bin bir renge büründüğü gün, o çılgın ve güzel Helen ansızın çıkıp gelir miydi? Benim Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’den okuduğum, Azra Erhat’tan birçok kez dinlediğim Helen, İyonya Denizi’nin koylarından çapkın bakışlar fırlatmıştı 2 bin 500 yıl önce... Erkekler o yakıcı bakışların sahibi Helen’i hiç incitmeden, kırmadan sevdiler hep... Erkekleri kahretti, erkekleri bakışlarıyla yaktı kavurdu... Lajos Kassák’ın kış çiçekleriyle taptaze kaldı Helen, yaşlansa bile... “İç içe gökle, uzak hasret artığına sürgün; yaşamak bize kalandır hâlâ, parmaklarımız çoktan buza tutuklu...” Yaşamak ancak kadınlarla, onları incitmeden, kırmadan kar çiçekleri gibi, Helen gibi değerli! HHH Tanınmış tarihçi arkadaşım Yaşar Aksoy’un Etki Yayınları’ndan çıkan 35 yıllık araştırmalarının sonucunu kapsayan “1915 GenelÖzel Soruda Ermeni KomşumSoykırım İddiası ve Barış Yolu” ve “Kıbrıs Direnişi ve Çözüm” kitabını mutlaka okumanızı öneririm. Şah operasyonu DUYGU GÜVENÇ Kar Çiçekleri ve Güzel Helen... Kareli defterimin sararmış yapraklarında Octavia Paz’dan “Unutuş” dizeleri vardı yıllar önce yazılmış... Kar çiçekleri gecenin aydınlığını arıyordu o saatlerde. Dizeleri sessizce okurken kendimi gölgeli kışlara, dalgalı lacivert sulara bırakıyordum. Benliğin sonsuzluğu, güzel Helen’in çapkın bakışları, ıslak sevişmelerin çığlığını anımsatıyordu. İyonya’dan esen imbat, ay ışığı, Assos’tan Midilli’nin göz kırpan ışıkları... Ötelenmiş yalnızlıkları, özlemleri bir kıyıya bırakmış, çakıl taşları toplamaya başlamıştım... Bir rüyada gibiydim! Sokakta oyun oynayan, okulda mini etek giyen kızlar şiddetin kurbanıydı. Özgecan öldükten sonra ölüm başka kadınların kapısını çalmıştı. Erkekler hoyrattı, erkekler vahşetin adresi... Kadınlara saldıran iktidar şiddeti tırmandırırken, muhalif partilerin milletvekilleri, Musa Çam ve Ertuğrul Kürkçü iktidar partisinin milletvekilleri tarafından saldırıya uğruyordu. İşte o anda rüyadan, güzelliklerden koptum... Gözlerim çapkın bakışlı Helen’i aradı, İyonya kıyılarında, İda Dağı eteklerinde. Boşuna arayıp durdum... Beni de bırakıp gitmişti... Güzel Helen, benden önce görmüştü Meclis’te HDP’li kadın milletvekilleri Pervin Buldan ve Sebahat Tuncel’in tartaklanmalarını... HHH Karanlık ve belirsiz günlerden geçerken bir aşk yazısı yazmak isteğiyle oturdum masama... Aşk, sevgi bir toplumu tümleştirir! Sevgisiz ve eğitimsiz bir toplum ortaçağın karanlığında yaşamaya mahkumdur... Kadını aşağılamak, şiddet uygulamak! Özgecan Aslan’ın öldürülmesinin üzerinden kaç gün geçti? Bildiğimiz, 3 kadın daha öldürüldü... Şiddet toplumuna dönüştük... Cizre’de 14 yaşındaki bir çocuğu kalbinden, 12 yaşındaki bir başka çocuğu başından vurarak öldürenler yakalanmadı ANKARA Türkiye’nin sınırları dışındaki tek vatan toprağı olan Süleyman Şah’ı koruyan bordo bereliler için dün sınırda beklenmedik hareketlilik yaşanırken tarihi bir operasyon yapıldığı belirtildi. Süleyman Şah Türbesi’ndeki IŞİD’in eline esir düştüğü yolundaki haberlerin ardından dün gece geç saatlerde TSK’ye ait 40 araçlık askeri konvoyun Suruç’taki Mürşitpınar sınır kapısından Kobane’ye geçtiği iddia edildi. Alınan bilgiye göre cemselerden, jeeplerden ve ağır silahların bulunduğu araçlardan oluşan konvoyda sinyal kesici jammerlerin de olduğu bu nedenle konvoyun geçmesinden sonra Kobane ile Türkiye arasındaki cep telefonu bağlantısının kesildiği öne sürüldü. Kobane’ye geçen TSK’ye mensup askerlerin Rojava’nın askeri gücü olan YPG ile IŞİD’e karşı ortak operasyon yapabileceği de gelen haberler arasında. Alınan bilgiye göre Türkiye’den geçen askeri konvoyun Kobane’deki yetkililerle yapılan görüşmeler sonrası harekete geçtiği, bir süredir Ankara’da bulunan Kobane Kantonu Eşbaşkanı Enver Müslim ile de konunun görüşüldüğü öne SINIRA 10 TANK GÖNDERİLDİ Askeri hareketliliğin yaşandığı Mürşitpınar Sınır Kapısı, Süleyman Şah Türbesi’ne yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta. Sınır kapısı geçmişte de ikmal ve değişim merkezi olmuştu. (DHA) Sınırdaki hareketliliğin başlamasıyla Mürşitpınar Sınır Kapısı yakınlarına 10 tank gönderildi. Sınıra 6 7 kilometre yakınlıktaki Oğan köyü yakınlarında da tanklar hazır bekletildi. Sınırda güvenlik önlemleri en üst düzeye çıkarıldı. sürüldü. Geceyarısı da devam eden operasyonla ilgili masadaki opsiyonlar ise şöyle: l Personele görevlerini sürdürmeleri için başta gıda olmak üzere ikmalin yapılması. l Personelin değişiminin sağlanması. l Personelin tamamen türbeden tahliye edilmesi ve alanın terk edilmesi. l Türbenin tahliye edilmesi. l Türbenin başka bir alana taşınması. YPG’nin basın sözcüsü Polat Can dün saat 20.57’de tekrarlanan birgün önceki tweetinde “Türkiye, YPG’den Süleyman Şah Türbesi’ndeki askerlerini kurtarmasını ve Türkiye’ye getirmesini rica etti” demişti. Sınırdaki hareketlilik dün bölgedeki muhabirlerin kameralarına da yansıdı. Ancak servise verilen haberler akşam saatlerinde kaynağından geri çekildi. Yetkililerin bu aşamada bilgi vermekten kaçınması ve haberin geri çekilmesi, Süleyman Şah ile ilgili karartma iddialarını güçlendirdi. 7 ayı aşkın süredir, Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nda, 40 kadar Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı kamuoyunda “bordo bereliler” olarak bilinen personel ile karakolda görev yapan yaklaşık 10 personel IŞİD’in kontrolündeki bölgede görev yapıyordu. Son günlerde başta Meclis’e subayların değiştirilemediği, IŞİD’e esir olduğu ve yemeklerinin dahi IŞİD tarafından verildiği haberleri yansımış ancak bu iddialar hükümet tarafından yalanlanmıştı. Elvan’ın göreve gelmesinin ardından Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nda Yıldırım döneminde gelenler görevden alınıyor. DHMİ Genel Müdürü Birdal kızağa çekildi MUSTAFA ÇAKIR Yeni bakan eskilere karşı GEREKÇE, ULAŞIMI FELÇ EDEN KAR YAĞIŞI ulislerde Birdal’ın geçen günlerde İstanbul Atatürk Havaalanı’nı felç eden kar K nedeniyle görevden alındığı bilgisi dile getirildi. Geçen günlerde yağan yoğun kar nedeniyle Atatürk Havaalanı’nde seferler iptal olmuştu. Pistin, uçak park alanlarının ve apronun temizlenememesi nedeniyle uçuşlar durmuş, perişan olan yolcular ya havaalanında konaklamak zorunda kalmış ya da otellere yerleştirilmişti. Yolcular günlerce uçak beklemişti. Seferleri iptal olan THY’nin de milyonlarca lira zarar ettiğine dikkat çekildi. Kulislerde, pistin uzun süre temizlenememesi nedeniyle THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu ile DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal arasında da tartışma yaşandığı iddia edildi. THY’nin, geniş araç parkı ve çok sayıdaki personeline karşın DHMİ’nin iyi hizmet verememesinden yakındığı öğrenildi. ine kulislerde havaalanının iptal olması nedeniyle başka kurumlardan üst düzey birçok ismin de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na eleştirisini ilettiği belirtildi. Türkiye’nin en büyük havaalanlarından birisinin kar nedeniyle kapalı kalmasının Orhan dünyada prestij kaybına neden olduğu ifade edildi. Tüm bu gelişmeler üzerine Orhan Birdal’ın görevden alındığı öğrenildi. Birdal ANKARA İstanbul Atatürk Havaalanı’nı felç eden karın faturası Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Orhan Birdal’a kesildi. Pistin uzun süre hava trafiğine açılamaması, uçuşların iptal edilmesi nedeniyle eski bakan Binali Yıldırım döneminde göreve getirilen Birdal, görevden alındı. Birdal, kızak görev olan bakanlık müşavirliğine çekildi. Seferlerin iptal edilmesi nedeniyle milyonlarca lira zarar eden Türk Hava Yolları’nın (THY) üst yönetimi ile Birdal arasında tartışma yaşandığı da kulislere yansıyan iddialar arasında yer aldı. Lütfi Elvan’ın göreve gelmesinin ardından Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndaki kadro değişimi devam ediyor. Halen Cumhurbaşkanı Danışmanı olarak görev yapan Yıldırım’ın bakanlığı döneminde göreve getirdiği isimler görevden alınıyor. Bakanlığa bağlı Karayolları Genel Müdürlüğü’nde daha önce genel müdür yardımcısı ile 6 daire başkanı görevinden alınmıştı. Görevden alınan isimler önceki bakan Yıldırım döneminde göreve getirilen isimlerdi. Son olarak dün de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na bağlı DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal görevden alındı. Güvenlik hizmet alımları nedeniyle şirketlere fazla ödeme yapılarak DHMİ’nin 6 milyon 498 Y l Mahkeme aileden 1.500 lira istedi bin 135 lira zarara uğratıldığı da Sayıştay raporlarına yansımıştı. Çok sayıda havaalanına yapılan alım ihalelerinde usulsüzlük olduğu gerekçesiyle de dava açılmıştı. Birdal da bu davada yargılanıyordu. Birdal’ın görevinden alınmasında bunların da etken olduğu belirtildi. Ayrıca kulislerde Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Elvan’ın zaten Birdal’ı görevden almak istediği son olarak Atatürk Havaalanı’nda yaşa nanların “tuz, biber olduğu” ileri sürüldü. Yine Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı TCDD’de de Yıldırım döneminde genel müdürlüğe getirilen Süleyman Karaman da AKP’den aday adayı olmak için görevinden ayrılmıştı. Karaman ile Elvan arasında sorunlar olduğu kulislerde iddia ediliyordu. Din dersi davasında ‘bilirkişi’li yıldırma MEHMET MENEKŞE Karaman da ayrılmıştı Postu deldiler. Delmekle yetinmediler; 15 santim kadar da kestiler. Oradan içeri girdiler. İçeride kemikler varmış; onları freze ile (Evet aynen böyle dendi: Freze ile) kestiler. Sonra diktiler ve kesiğin üstüne kocaman bir bant yapıştırıp, beni aldıkları yere, hastane odasının yatağının üstüne bıraktılar. Üç dört gün sonra da “Haydi bakalım yallah. Bundan sonrasını evde geçirirsin” deyip postaladılar. Yani postu deldirdim ama galiba postu kurtardım da... Ancak eve yollandım diye özgür kaldığımı sanmayın. Net ve sert bir dille tebliğ ettiler: “Ya yatacaksınız ya ayağa kalkacak ama sürekli yürüyeceksiniz. Dikilip durmak yasak. Oturmak ise kesinlikle yasak...” Ne demek bu? Çok açık değil mi? Yatabilirsin, evin içinde deli dana gibi dolanabilirsin de ama yazmak yasak!.. Tabii bu komploya boyun eğecek değilim. Birkaç gündür “yatay konumda yazma teknikleri” üstüne araştırma ve denemeler yapıyorum. Henüz On Üç Gündür Yoktum Ya... optimum yani mümkün olan en iyi çözüme ulaşamadım ama epey yol da aldım. “Üç satır yazıp beş dakika tavan seyretme” yöntemi gördüğünüz (yani okumakta olduğunuz) gibi bayağı işe yarıyor... HHH Oturup parmak hesabı yaptım. On üç gündür cep telefonu kapalı. Bilgisayarın kapağını ilk bugün açtım. Televizyon salonun bir yerinde ötüp duruyor ama bakan kim? Gazeteler birikmiş ama onlar da salonda masanın üstünde. Bense yatak odasında tavan seyretmekteyim. Yani on üç gündür ben yoktum. Olup bitenlerden Oya Baydar’ın anlattığı kadarıyla haberim var. Karlar yağmış. Evinizden çıkamamış ya da işinizden evinize dönememişsiniz. Hayat durmuş. Valla görmedim. Benim odaya kar yağmıyor ve perdeler karşı apartmandaki dedikoducu teyzeler yüzünden sımsıkı kapalı. Yurdum erkeğinin “errrrkkkkekkkliği” yine şaha kalkmış. Biri minibüsünde yalnız yakaladığı genç kadına tecavüz etmeye kalkmış. Kadın direnince öldürmüş, sonra da yakmış. Bir başkası karısını kesip parçalamış, çöp bidonuna yerleştirmiş... Yurdum esnafı saray fermanı ile mahalleye alperen, polis, kadı, yargıç, jandarma tayin edilmesinin gereğini yerine getirmek üzere kolları sıvamış, bıçağını bilemiş; bilediği bıçağı “her daim gülebilme” sanatının ustası bizim Nuh Köklü’nün yüreğine saplamış... Yurdum siyasetçisi devlet maslahatının görülmesinde yargıyı iyiden iyiye aradan çıkaracak bir kanun hazırlamış; gözaltı kararını da, üst baş arama yetkisini de devlet memuru polise devretmeye hazırlanıyor. Artık devlet işleri “hem hantal hem paralel bulaşmış” yargıdan arındırılıp hızlı yürütülecek. Biri gözaltına mı alınacak, bir başkasının susturulması mı gerekiyor, müdür polise talimat verecek. Müdüre kaymakam, kaymakama vali, valiye içişleri bakanı, içişleri bakanına başbakan, başbakana... Anladınız... HHH Ben de on üç gün boyunca cep telefonsuz, gazetesiz, televizyonsuz yaşamanın ne kadar değerli, ne kadar hoş olduğunu anladım... Yukarıda sayageldiklerimi ben sadece bana anlatıldığı kadarıyla biliyorum ve kendimi mutlu sanıyorum. Ağrı kesici ilaçların getirdiği sürekli uyku haline rağmen; tavan seyretmekten ibaret saatler geçirmeme rağmen mutlu... Ne çare... Artık işbaşı zamanı. Yatay konumda yazı yazma tekniğiyle bugünlük bu kadar. Tamam, sade suya tirit bir Tırmık oldu ama dedim ya günler sonra ilk yazı bu. Hoş görün. Yarın daha iyi bir Tırmık çıkarmaya çabalayacağım. Bakarsınız belki de beceririm... AMASYA Amasya’da kızları E.S.N’nin zorunlu din dersinden muaf tutulması için 2011 yılında açtıkları davayı kazanan Özlem ve Erol N., küçük kızları Ö.G.N’nin de zorunlu din dersinden muaf tutulması için 2013 yılının eylül ayında dava açtı. Mahkeme 1.5 yıl sonra bilirkişi atanması için aileden 1.500 TL istedi. Aile davayı AİHM’ye kadar götüreceğini belirtirken zorunlu din dersleriyle ilgili açılan davalara bakan avukat Kazım Genç, davalarda genellikle bilirkişi olarak ilahiyat fakültesinden öğretim üyelerinin atandığına dikkat çekti. Baba Erol N. “1.500 TL bilirkişi ücretini dar gelirli vatandaşların ödemesi mümkün değil. Maddi sıkıntılardan dolayı avukat bile tutamıyorum, davayı kendim takip ediyorum. Dava açılmasının önüne geçmek için, dava açmak isteyenleri yıldırmak için engeller çıkarıyorlar. Benim çocuğum zorunlu din dersine giriyor. Bunun yanında çocuğum seçmeli din derslerine girmediği için de okulda baskı görüyor” dedi. Zorunlu din dersine karşı açılan birçok davaya bakan avukat Kazım Genç ise daha önce birçok davaya İlahiyat Fakültesi’nden bilirkişi atandığına dikkat çekti. Açılan davaların yıllarca sürdüğüne bu sırada çocukların okullarını bitirdiğine dikkat çeken Genç, “Türkiye’de yargı yolu ile zorunlu din dersi ile ilgili bir davanın kazanılma olanağı kalmamıştır” dedi. Gazeteciye ‘Vali Coş’a hakaret’ soruşturması NEVŞEHİR (DHA) Adana Nevşehir Adliyesi’nde ifade Ekspres gazetesi köşe yaveren Yardımcı daha sonra zarı Koza Yardımcı hakkınserbest bırakıldı. Yardımcı’nın da, eski Adana Valisi olan gözaltına alınması, sosyal şu anda ise Sakarya Valilimedyada büyük tepki topladı. ği görevini yürüten Hüseyin Tweet’lerde Koza Avni Coş hakkında yazdığı Yardımcı’nın bu hafta bobir yazı nedeniyle hakaret yunca Adana’da bürosunettiği iddiasıyla soruşturda olduğu, çarşamba günü ma başlatıldı. adliyeye gidip sabıka kaydı Yardımcı, tatil için gittiği aldığı, yine hafta içerisinde Yardımcı Nevşehir’in Kapadokya ilçebaşka bir haber nedeniyle sinde kaldığı otelde gözaltına alınEmniyet Müdürlüğü’ne giderek ifadı. Polisler tarafından götürüldüğü de verdiği vurgulandı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle