17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 14 PAZAR YAZILARI ew York’taki evsizlerin hayali Los Angeles ve San Francisco’ya taşınmakmış! Çünkü buralarda donarak ölme tehlikesi yok! ABD’nin bu iki güzel kentini gezerken gece de gündüz de sürekli evsizlerle karşılaşıyoruz. Kimisi çaresizlikten, kimisi bir “tercih” olarak sokaklarda yaşıyor, yalnız ya da kalabalık bir grup olarak. Arkadaşı, sevgilisi olmayan var ama kalın bir yorganı olmayan yok! Çünkü Kaliforniya’da iklim ılıman da olsa kış aylarında geceler soğuk. Gelenden geçenden, kimseyi asla taciz etmeden usul bir sesle “quarter” (çeyrek dolar) istiyorlar, sonra da ne yapıyorlarsa ona devam ediyorlar. Yani müzik aleti çalıyor, kitap okuyor, içki içiyor, sohbet ediyorlar. Çok “muhtaç” da görünmüyorlar. Zaten hiç çalışmadan devletten ayda 1300 dolara kadar yardım parası almak mümkünmüş! CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2015 PAZAR Uyuşturucuda E rota, ölüm cezasına rağmen Endonezya! N Kaliforniya: Eşcinsellerin ve evsizlerin cenneti üstü verirken bazen kafaları karışıyor! Pasifik’te bir adada yatıyor. Babamın Örneğin, 5 dolar 30 cent tutan bir ürün mezarı da Kore’de’ deyince, ‘Ne için 30 cent vermek istemenizi bir işleri vardı oralarda?’ diye sordum. türlü anlayamıyor, sonunda anlasalar Tom da bana, ‘Birbiriyle kavga da hesabı yapamıyorlar! Ama aynı eden ülkeleri ayırıyoruz, savaşan ülkedeki eğlence sektörünün ulaştığı halklara barış götürüyoruz’ dedi. Kendilerini asla ‘emperyalist bir güç’ yaratıcılık, şapka çıkartıyor. Universal Stüdyoları’na giden olarak görmüyorlar, LOS ANGELES / herkesin birkaç saatliğine ihtiyacı olana barış SAN FRANCISCO de olsa dünya dertlerinden götürdüklerini uzaklaşacağı kesin! Gerçi, sanıyorlar!” teknoloji marifetleriyle, ğlence ve metro istasyonunda depreme tüketim dorukta! yakalanmak, köpekbalıklarıyla dolu nehirden geçmek, botla Amerika’da, yerlisi FİGEN güzel güzel gezerken dinozor turisti, herkes sürekli ATALAY saldırısına uğrayıp bir de alışveriş yapıyor! üstüne çağlayandan düşmek, Kimi mağazalar talep hele de Sapık filminden çıkmış yoğunluğundan kapılarını kapatmış, Norman Bates’in elinde bıçakla müşterileri sırayla alıyor içeriye! üstünüze doğru koşarak gelmesi biraz Japon turistler, marka mağazaların korkutucu ama... önünde düzgün kuyruklar oluşturmuş, çantalarına kavuşmak için sabırla ramvayda sarkmadan sıranın kendilerine gelmesini bekliyor! olmaz! Ama kasiyerlerin gelip bizim “Eşcinsellerin başkenti” de ülkemizde staj görmeleri gerek! Para ndonezya’da bu yılın başından itibaren en çok konuşulan konu düşen Air Asya uçağından sonra uyuşturucu suçlularının idamı oldu. İdamlar 18 Ocak Pazar gününün ilk saatlerinde kurşuna dizmek suretiyle, ıssız bir adada sıkı güvenlik önlemleri altında gerçekleştirildi. Mahkumlardan tek kadın olanı Vieatnamlı, diğerleri Hollanda, Brezilya, Malavi, Nijerya ve Endonezya vatandaşı toplam 6 kişiydi. En kısası 4, en uzunu 14 yıldır hapisteydi ve çıkmayan canda umut vardır umuduyla bekliyorlardı. Uyuşturucu kaçakcılığının Endonezya’daki cezası idam! En son infaz aynı suça 2013 yılında uygulanmıştı. Suçluların bağışlanması için çabalar son ana kadar devam etti. Özellikle Brezilya ve Hollanda diplomatik yollardan, ısrarla Başkan Jokowi’ye mesaj göndererek idamların ilişkileri zedeleyeceğini ifade ettiler. İdam kararını hayretle karşılayan, derin hayal kırıklığına uğrayan Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Roussef infazdan önceki gün Jokowi’yi bizzat arayarak tekrar ricada bulundu. Yumuşak yüzlü, sevecen, insancıl Jokowi tanınan karakterinin aksine bu kez taş olmuştu adeta; nuh diyor peygamber demiyordu! Cezanın uzun süren bir yargılama sonucu verildiğini, gerekçesi olduğunu, yargıyı tek sözüyle ezip geçmeyeceğini söylüyordu. Halbuki selefi Yudhoyono af konusunda cömertti. Ayrılmadan önce idam mahkumu altı kişiyi son anda affetmiş, eleştiriler üzerine diğerlerinin akıbetini halefine bırakmıştı. İnfazın ardından Brezilya ve Hollanda büyükelçilerini geri çekti. Aynı suçtan idamı kesinleşmiş ve yıllardır hapiste olan çoğu yabancı uyruklu 60 kişi daha var sırada! Yeni listedeki infazların bu ay yapılacağı açıklandı. Listede Brezilya, Fransa, Gana, Endonezya, Nijerya ve Filipinler vatandaşları yanı sıra iki Avustralyalı var ki bugünlerde gündem onlar! Myuran Sukuraman (33) ve Andrew Chan (31), 2005’te Bali Havaalanı’nda 8 kg. eroini Avustralya’ya kaçırmak üzereyken yakalanan Bali 9 çetesinden. Diğer elemanlar ömür boyu hapis, onlar idam almış. Tezgâhı kuran Avustralya Federal polisi olduğu halde Bali’de tutuklandıkları için Endonezya yasalarına göre yargılanmışlar. Avustralya’da idam 48 yıldır yasak. 15 yıldır hapiste olan iki mahkum kısa bir süre önce artık tamamen değiştiklerini söylerek Başkan Jokowi’den af talep etti ve reddedildi. Avustralya vatandaşlarını kurtarmak için her taşın altını yokladı. Başbakan Abbot’dan Dışişleri Bakanı Bishop’a kadar araya girmeyen kalmadı. Avukatları af ve dosyaların yeniden incelenmesi için tekrar başvurdu. Diğer mahkumlar ikilinin hapisteki örnek çalışmalarıyla hayatCAKARTA larına yön verdiklerini ifade ederek onlar adına af diledi. 111 politikacı suçluların iadesi için mektup yazdı. Yetmedi! Avustralya’da kampanyalar başlatıldı. Halk ikiGÜLSEREN ye bölünmüş durumda yarıTOZKOPARAN sı hükümete “Artık uğraşJORDAN mayın, hak ettiler, o eroinle nice canlar yanacaktı, Endonezya’nın içişine karışmayın” derken diğer kısım prensip olarak idama karşı. Endonezya uyuşturucu kullanımının en fazla olduğu ülkelerin başında ve kaçakçıların hedefi! Günde 4050 kişinin uyuşturucudan hayatını kaybettiği söyleniyor. Seçim kampanyası sırasında başkan bu sorunu kökten çözeceğine söz verdi. STK’lerin aksine halk da başkanı destekliyor. Endonezya’nın hedef olmasının sebepleri; uyuşturucunun yüksek fiyata satılması, korumasız birçok rıhtım olması, uluslarası uçuşu olan havaalanının artması, görevlilerin rüşvet alması, sınırlarda güvenlik önleminin yetersizliği şeklinde sıralanıyor. Endonezya’ya uyuşturucu sağlayan karteller Batı Afrika, İran, Çin Hong Kong ve Malezya’dan. İran’da hammadde ucuz. Çin ve Hindistan’da fabrikalar var, Malezya transit diyen Narkotik Ajansı Başkanı Iskandar, ülkede 4 milyon kullanıcı olduğunu 2015’te artmaya devam edeceğini, olayın arztalep meselesi olduğunu belirtiyor. Liman ve havaalanlarında güvenlik önlemi sıkı olsa da uzun sınır noktalarında kontrolün çok zor olduğunu ekliyor. Geçen ay epeydir izlenen Çinli kaçakçı Wong 840 kg. uyuşturucu sokarken yakalandı. Polis bile uyuşturucu kaçakcılığına bulaşmış olduğundan önlemler faydasız kalıyor, aldıkları rüşvetle kartellerin işini bir hayli kolaylaştırıyorlar. Geçen yıl 2 Endonezyalı polis Malezya’da suçüstü yakalandı; eşler bile işin içindeydi. Hapise giren çete başlarının gardiyanları besleyerek kurye gibi kullandıkları, müebbet yatan bazılarının satışı içerde yürüttükleri edindiğim bilgiler arasında. Uyuşturucu ile mücadelenin kaçakçılara caydırıcı büyük cezalar vermekten geçtiği ifade ediliyor; yeni hükümetin kararlılığı buna dayandırılıyor. Malezya, Singapur, Vietnam Güneydoğu Asya’da ölüm cezası uygulayan diğer ülkelerden. Bugünlerde Endonezya sıradaki ölüm cezalarına hazırlanırken Avustralya nefesini tutmuş bekliyor. Avukatlar üst mahkemeye verilen dilekçelerden umutlu. Yakında sıra 60 yaşındaki İngiliz büyükanne Lindsay Sanfield’e de gelecek diye İngilizler harekete geçti. Jokowi’nin Heavy Metalci tarafını bilen İngiliz grubu Napalm Death kendisine af için özel bir mektup gönderdiğini açıkladı. Bu arada Hollanda ve Brezilya elçileri görevlerine geri döndü. Avustralya halkı bile bizi destekliyor diyen Jokowi direnmeye devam ederken Sevgili Müzeyyen Senar’ı uğurladığımız bugünlerde gelişmeler bana “Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç” şarkısını anımsatıyor ve mırıldanıyorum! [email protected] E Tek ihracatımız askerimiz! İthal ürünler, ABD’ye Los Angeles limanından giriyor ve buradan ülkeye yayılıyor. Bu nedenle dış ticaret firması çok. Ülkede “made in USA” hemen hiçbir şey yok! “Ülkemizin en büyük ihracat kalemi asker!” esprisi yapılıyor! Uzun yıllardır bu ülkede yaşayan rehberimiz, ABD’li bir arkadaşıyla yaptığı diyaloğu aktarıyor: “Bir gün Tom, ‘Dedem savaşta öldü, T denilen San Francisco’daki Castro semti, eşcinsel hareketin önemli merkezlerinden biri. Yoğun olarak eşcinsellerin yaşadığı Castro’daki “gay barları”, turistlerin uğrak noktalarından. “Hippi” mekânı Ashbury Tepesi de 1968 ruhunun izlerini taşıyor. San Francisco, insanı mutlu eden şehirlerden. Tek sorun çok yokuşlu olması! Yokuşları tırmanmak istemeyenler, şehrin nostaljik tramvayı “Cable Car”a binerek pek çok noktaya gidebilir. Şehrin sakinleri de turistler de bu tramvaya ayakta, sarkarak biniyor. Zaten oturacak yer az ve biletçi de yolcuları “Oturmayın, ayakta durmanızda sakınca yok” diyerek ayakta gitmeleri için teşvik ediyor! Böylece, hemen tüm hediyelik ürünlerin üstündeki “sarkan yolcularıyla tramvay görüntüsü”nü günün her anı görmek ve fotoğraflamak mümkün. [email protected] azilerin toplama kadar bir işareti bile görülmüyor. STOCKHOLM kamplarından sağ Akılları fikirleri durağan ekonomiye olarak kurtulan üç yaşlı yeni tüketici kitle yaratmak için yılda Yahudi kadın özgürlüklerine 100 bine yakın yabancıya kapıları kavuşmalarının 70. yılında açmaları. Gelenlerin ve işlerini hüzünlüydü: “İsveç’e sığındık kaybedenlerin yoksulluk sınırında ve güven içinde yaşadık ama bile olsa tüketicilik fonksiyonlarını OSMAN İKİZ artık kendimizi güven içinde yerine getirerek ekonomiye kan hissetmiyoruz, buradan gitmek akıtmaları çok olumlu bulunuyor. istiyoruz” diye konuştular. Ama hasta sayısı artmasına rağmen Dagens Nyheter gazetesindeki fotoğraflarında hastanelerin kapasitesi artırılmıyor. Irkçılar içlerine sinen korku gözlerinden okunuyordu. artık yüksek sesle konuşmayı, milletin rahatsız Yaşları 90’ı geçmiş Yahudi kadınlar olduğu sorunları göze batırırcasına dile hayatlarının son demlerinde bir kez daha getirmeyi bıraktılar. Sadece işaret ediyorlar. korkunun esiri olarak yaşamaya mahkum 2018 seçimlerinde yüzde 20’nin üzerine edilmişti. Üstelik yine ırkçılık denen aynı çıkacakları kesin. Düşünebiliyor musunuz, bela yüzünden. Irkçılığa karşı mücadele eden örgütler seslerini yükseltiyor ama insanlar genel olarak pasif. Irkçıların güçlenmesini gelip geçici bir dalga olarak görüyorlar. Tsunami dalgalarının nasıl öldürücü tahribat yarattığını pek düşünmüyorlar. Sıradan insanlar düşünmese de ülkeyi yönetenlerin, eski siyasi partilerin, ırkçılığı önleyici birtakım şeyler yapmaları gerekmiyor mu? Her şeyden önce ırkçı partilerin oy aldığı hoşnutsuzların, neden protesto amacıyla ırkçı partilere oy verdiklerini anlamaya çalışmaları gerekmiyor mu? Hayır, öyle bir dertleri yok. Irkçıları dışlayarak, yüzölçümü Türkiye’nin üçte ikisi kadar olan bir ülkede 9.5 milyon nüfus yaşıyor aşağılayarak izole edeceklerini düşünüyorlar. ve ev sıkıntısı çekiliyor. Büyük şirketlerle, Böyle yaptıkça da ırkçıların ekmeğine yağ bankaların insafına terk edilmiş konut sürüyorlar. Hatırlayacaksınız eylül ayındaki piyasası tamamen spekülasyona dayanıyor. seçimden çoğunluk tabanı olan bir iktidar Konut inşaatı ihtiyacın altında olduğundan çıkmamıştı. Sosyal Demokrat Parti ile Çevre piyasada fiyatlar füze hızıyla yükseliyor. Partisi azınlık hükümeti kurmuş ama bütçe Kazanan, ev kredisi veren bankalar. Bu parlamentodan onay alamayınca erken belalı alan Mehmet Kaplan’a teslim edildi. seçim kararı alınmıştı. Erken seçimden Konut ve Şehircilik Bakanı Kaplan, şirketlere vazgeçildi. Seçim olsaydı hükümet sorunu yine çözülemeyecekti. Üstelik ırkçılar oylarını kredi olanaklarını kolaylaştırarak inşaatları hızlandırıp sorunu çözmeye çalışacak. Çevre biraz daha artıracaktı. Sorunu şimdilik Partili Mehmet Kaplan’dan şirketlerden ertelemiş oldular. Ama ırkçılar büyümeye ziyade vatandaşın koşullarını kolaylaştıracak devam ediyor. Hem de geleneksel partilerin bir çözüm formülü üzerinde çalıştığını sayesinde. Liberal Halk Partisi, ırkçılara duymak isterdim. Ama vatandaşın iliklerine giden oyları biraz olsun kendisine çekebilmek kadar sömürülmesine dayanan düzen, insani için klasik numaraya başvurdu. İsveç çözümlere izin vermiyor. Bu yüzden olsa vatandaşı olmak isteyenlerin dil imtihanından gerek siyasiler, ırkçılığın güçlenmesiyle, geçirilmesi gibi daha önce kullandıkları artık bayatlamış talebi öne sürdü. Gülenler, kızanlar konut ve sağlık sorunu arasında bağ olduğunu nedense görmezden geliyor. Oysa derken baktık ki kamuoyu yoklamalarında sıradan vatandaş bu sorunları artan nüfusla ırkçılar yüzde 19’a tırmanmış. Oysa altı ay açıkladığından, yabancılara karşı olan ırkçı önce seçimde yüzde 14 almışlardı. Bu düzen partiye meylediyor. Tabii ortalıkta sesini partileri yüzünden göçmenler bile ırkçılara duyuran adam gibi bir sol parti olmadığından. oy verirse şaşırmayacağım doğrusu. Neden Bu sorun da galiba sadece İsveç’e özgü değil. mi? Düzen partilerinin göçmen politikasının [email protected] sosyal sonuçlarıyla ilgilendiklerinin zerre N Bile bile lades... Y metro istasyonlarından birinin çıkışında, evsizlere destek olmak amacıyla ayda bir yayımlanan sokak dergisi Shedia’yı satarak geçimini sürdürmeye çalışıyor. Yunanistan’ın başkentinde ancak birkaç yılda bir görülen aşırı soğuk havaya karşın, günün büyük bölümünü, sokaklarda yaşam mücadelesi vererek geçiriyor. Yannis Katsikis, şoför olarak çalıştığı bir inşaatyapı şirketindeki işinden 2008 yılında çıkartılmasından sonra intiharın eşiğine gelmiş. Katsikis gururlu, “Bütün ömrü boyunca çalışmış olan babamdan bu yaşımda para isteyecek değildim” diyor. Britanya sokaklarında satılan “The Big Issue” dergisinden esinlenerek Şubat 2013’te yayın hayatına başlayan Shedia’ya, Atina Belediyesi’nin aşevinde tanıştığı birinin önerisiyle katılan Katsikis, sattığı dergilerden elde ettiği gelir sayesinde sokağa düşmekten kurtulduğunu söylüyor. Yunanistan’daki yeni hükümetten umutlu, her dört kişiden birinin işsiz olduğu ülkede artık bir şeylerin değişeceğine inanıyor. Yanis ise 53 yaşında. Yaklaşık iki haftadır, AB liderlerinin soğuk tavırlarına boyun eğmeden, Atina ile diğer Avrupa başkentleri arasında mekik dokuyor. 25 Ocak erken genel seçimlerini Yunanistan’ın kamu borçlarının yeniden müzakeresi ve kemer sıkma politikalarına son verilmesi vaatleriyle kazanarak, aşırı sağcı Bağımsız Yunanlar (ANEL) ile koalisyon hükümeti kuran Radikal Sol Koalisyon’un (SYRİZA) büyüme odaklı reform programını AB merkez güçlerine anlatmaya çalışıyor. Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varoufakis de sokaklarda dergi satan Yannis gibi gururlu. Avro Bölgesi ekonomi ve maliye bakanlarının, Yunanistan’ın mali programının geleceğiyle ilgili uzlaşma sağlanamayan 11 Şubat’taki olağanüstü toplantısına katılmadan bir gün önce, ATİNA Yunan Parlamentosu’ndaki konuşmasında “Bu hükümet Eurogroup’a ayakta dimdik gidiyor, önceden belini bükmüş olarak değil” diyor. Bir karar AYŞE biriminin kazançlarının, FERLİEL diğerlerininkine bağlı olduğu BAROUNOS karşılıklı stratejik karar almanın yer aldığı durumları inceleyen “oyun teorisi” alanındaki akademik çalışmalarıyla da tanınan ekonomi profesörü Varoufakis, aynı konuşmada, bu konudaki geçmişine de atıfta bulunarak “(Görüşmelerde) Blöf yapmayacağım. Tek taktiğim, makul önerilerle hazır bulunmak” diyerek sözlerini sürdürüyor. Adeta bilek güreşine dönüşen ABYunanistan müzakere mücadelesinde Varoufakis’in tarzı dikkatleri çekmeye devam ediyor. Times gazetesinin eski köşe yazarlarından Anatole Kaletsky’ye göre Varoufakis’in hamleleri oyun teorisi ile bağdaşmıyor çünkü stratejisi “kendi kafasına silahı dayadıktan sonra tetiği çekmemek için fidye istemek”le eşdeğer ve ciddi anlamda müzakere yapılmasını zorlaştırıyor. AB liderlerinin benzer eleştirilerine karşın, Yunan halkının çoğunluğu, seçimlerde Yeni Demokrasi partisine oy vermiş olanların büyük bir bölümü de dahil, yeni hükümetin pazarlık stratejisini destekliyor ve ülkenin kreditörleriyle uzlaşacağına inanıyor. Ancak Avro bölgesi ülkeleri ve IMF’den sağlanan 240 milyar Avro tutarındaki kredi programının ay sonunda süresinin dolmasından önce sokaklarda, işyerlerinde, kafeteryalarda politika hakkında konuşan insanların yüreğinde umut kadar korku da var; bir yanda, Yunanistan’ın Avro’dan çıkma olasılığının hâlâ gündemden düşmemiş olmasının yarattığı korku, diğer yanda da Yunanistan dahil, Avrupa’da aşırı sağın yükselişinden duyulan kaygı. Varoufakis de Başbakan Aleksis Çipras da Yunanistan’ın Avro’dan çıkışının gündemlerinde olmadığını belirtseler de aşırı sağın daha da güçlenmesinden duydukları kaygıyı da dile getirmeyi sürdürüyorlar. [email protected] annis 43 yaşında. Atina’daki Yannis ve Yanis C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle