17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ŞUBAT 2015 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Anayasa Mahkemesi, cezaevinde 32 yıl kalan Tahir Canan’ın başvurusunu reddetti 7 Celal Kara’ya Tepkiler Geçen hafta boyunca okuduğunuz “O Savcı Konuştu” başlıklı yazı dizisinde, aslen 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun perde arkasını yansıtmak istedim, ancak kaçınılmaz olarak tartışma, operasyonu yöneten savcının isminde yoğunlaştı. Savcı Celal Kara’nın, kendisine yönelik eleştirilere yanıtlarını önceki gün yayımlamıştık. Bugün de o açıklamalara gelen tepkilere yer vererek bu konuyu noktalamak istiyorum. Ömrünü yediler AYM ‘yasal’ dedi Anayasa Mahkemesi, Ankara 2 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki hükümlü Özkan Kart’ın mevzuatta bir sınırlama olmadığı halde odasında 10 kitaptan daha fazla kitap bulundurmasına izin verilmediği gerekçesiyle yaptığı başvuruyu da değerlendirdi. Kart’ın 6 yıldır cezaevinde bulunduğu, bu süre içerisinde 500’e yakın kitap okuduğu ve artık cezaevi kütüphanesinde okuyacağı kitap kalmadığı için ailesi vasıtasıyla kitap getirttiği kaydedildi. Ancak aynı anda şahsına ait 5 kitap bulundurabileceği gerekçesiyle daha fazla kitabın kendisine verilmediğini ifade eden Kart’ın, daha fazla sayıda kitap bulundurma talebinin yasal mevzuata dayalı olmaksızın cezaevi yönetimince keyfi olarak sınırlandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesini iste On Kitap Yasağı Ankara 2 Numaralı F Tipi; Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde mahkumlar ya da tutuklular hücrelerinde ancak on kitap bulundurabiliyorlar. Fazlası yasak. Yeni bir kitap istiyorsanız eldekilerden birinden vazgeçeceksiniz. Doğal geliyor insana! Hem F tipi, hem yüksek güvenlikli hem de kapalı olunca durumlar da farklı olacaktır kuşkusuz. Bu “on kitaptan fazlası yasak” uygulaması Türkiye’deki kitap okuma ile ilgili istatistiklere de uygundur. Hatta cezaevlerindeki okuma oranını, ortalamayı yükseltecek bir sayı bile sayılabilir. HHH Yasak hangi “sağlam” gerekçeye, gerekçelere dayanıyor öğrenemedik, ama Silivri’deyken sevgili Balbay’a uygulansaydı kitapsız ne yapardı sevgili dostum bilmiyorum. Daha vahimi var; 2013 yılında bu yasakla savaşmaya karar veren okumadan duramayan mahkum Özkan Kart konuyu Anayasa Mahkemesi’ne kadar taşıdı. Şu sıralarda “demokrasiye” yaptığı hizmetler, ki bir kısmı gerçekten kimi haksızlıkların sürüp gitmesini önledi çokça konuşulan Anayasa Mahkemesi de “on kitap yeter, anayasanın 26. maddesinde koruma altına alınan ifade özgürlüğü bu durumda ihlal edilmemiştir” diye karar verdi. Öyle ya, ne yapacaksın daha fazlasını, bir fukara mahkumsun, hücrende kitaplık mı kuracaksın? HHH Hapiste yatanın zamanı çoktur. Birtakım uğraşlar bulmak, zamanı hem geçirmek hem de değerlendirmek için iyidir. Nâzım şiir yazmanın yanı sıra, çeviri yapar, ayna döker, resim çizer, öteki yetenekli mahkumlara bildiklerini öğretirdi. O uzun yılları böyle verimli bir şekilde bize pek çok hayat armağan edecek eserleri yaratarak geçirdi. Bol bol da okurdu. Zaten okumadan, dünyayla ilişkiyi sıcak bir şekilde sürdürmeden de yapamazdı Nâzım. İkinci Dünya Savaşı’nı, Nazilerin saldırılarını, Sovyet orduları karşısındaki gerileyişini kimi zaman hüzünle, kimi zaman coşkuyla ama hep yıkılmaz bir umutla harita üzerinde izlediğini de biliyoruz. HHH Kısacası okumak iyidir. Hele cezaevinde daha da iyidir. Kısıtlanmış hayatınızı başka hayatlarla zenginleştirir, kilitli kapıların engelleyemediği bir özgürlük yaratırsınız kendinize. Tutuklunun, hükümlünün bu kaçışını, özgür olma halini şimdiye kadar hiçbir gardiyan, hiçbir zincirli kapı engelleyemedi. Özgürlük cezaevi kapısından kitap olarak girer, tutukluyu hükümlüyü de yanına alır, çıkar gider; mavi gökyüzünün ışıklı kentlerine, eski zamanlarına, gelecek çağlarına uzanır. Hapisteki yalnızlıktan kurtulur, birbirinden değerli yaşı belirsiz yazarlar, bilginler gelir konuk olurlar. İşte belki de bu kapıda izin sormadan içeri girenleri engellemek, “yalnız mahkuma değil, size de yasak var” demek içindir şu on kitap yasağı. HHH Ne yapacak şimdi mahkum Özkan Kart? Herhangi bir yasaya da dayanmayan, bir infaz yönetmeliğinin keyfi satırlarına sığıştırılmış bu yasağı nasıl hükümsüz kılacak? Artık Anayasa Mahkemesi de “yasakta tuhaf bir durum yoktur, fikir özgürlüğü ihlal edilmemiştir” diyerek yasaktan yana tutum aldığına ve böylece iç hukuk yolları tükendiğine göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yolunu tutma zamanıdır. Onlar ne yapar, neye karar verir bilmiyorum. Umarım, “Siz bir tuhaf rejim altında yaşamaktasınız, sizden gelen şikâyetlerden bıktık usandık, baktığımız ifade özgürlüğü davalarının yarısından çoğu sizden geliyor. Oturun oturduğunuz yerde on kitap bile fazla size” demezler. Zaten bu gidişle ya onlar bizi Avrupa Konseyi’nden çıkaracaklar ya da biz Bülent Arınç’ı Strasbourg’a gönderecek, “Sizde ifade özgürlüğü bizdeki kadar geniş değil” diye efelenerek kapıyı çarpıp çıkacağız. HHH Neyse uzatmayalım. Okumak her yerde iyidir. Kendimizi özgür sandığımız yerlerde, evde, yolda, şu Haziran günlerinde polis barikatının karşısında elinde kitapla direnen delikanlı gibi sokakta. Ve hiç kuşkusuz kitaplarla hapisliğin zincirini kırabileceğimiz hücrelerde. Ve yine hiç kuşku yok on kitap yetmez bize... NEDİM ŞENER: Gazeteci Nedim Şener, “Celal Kara, ‘Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’ kitabım nedeniyle hakkımda hapis cezası isteyen duruşma savcısıydı” demiş, Kara da buna itiraz etmişti: “Kitapla ilgili ‘gizli belgeleri açıklama’ suçundan beraat talep etmiştim. ‘Hedef gösterme’ suçundan ise cezalandırma istemiştim, mahkeme beraat vermişti. Bu beraat kararı da benim temyizim üzerine bozulmuş diye medyada okudum.” Şener, son mesajında, “Kara doğru söylemiyor” diyor: “Gizli belge temin etmediğim mahkemede ispatlandı. O yönden beraat istemekten başka seçeneği yoktu. Hedef göstermekten ceza istedi, ama mahkeme beraat verdi. Savcı, Yargıtay’a itiraz etti. Yargıtay, Savcı’nın isteğinin tersine beraatı onadı. Ama çok sonra, Savcı’nın hukuki görüşüyle değil Erteleme Yasası gereği, beraatı ertelemeye çevirdi.” ‘Doğru söylemiyor’ ŞAFAK YÜREKLİİBRAHİM SEZER: Celal Kara, “Askeri Casusluk Davası bittiğinde bazı sanıklar kürsüde benim bulunduğum yere izin isteyip yaklaşarak ayrı ayrı teşekkür etti” derken de Tuğamiral Şafak Yürekli ve emekli Albay İbrahim Sezer’in adlarını vermişti. Bu iki isimden de yalanlama geldi: Tuğamiral Şafak Yürekli, “Kara’nın açıklamaları gerçeği çarpıtmaktadır” diyor: “Savcı’nın esas hakkındaki mütalaasında biz Atatürk’ün subaylarına casusluktan ceza talep etmemesinden duyduğum memnuniyeti, nihai savunmamda ifade ettim. Bunu burada da tekrar söylüyorum. Savcı’ya teşekkür etmem ise hiçbir ortamda, asla ama asla söz konusu olmamıştır. Kararın açıklanmasının hemen akabinde Savcı’yı salondan çıkmadan yakaladım ve verilen hükmün bir hukuk katliamı olduğunu, aslında bu kararın, subaylar üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şeref ve itibarını zedelemek için verildiğini de içeren en şiddetli tepkiyi kendisine aktardım. Buna mahkeme salonunda bulunan herkes şahittir. Savcı’nın bunu saptırmaya çalışarak bizim üzerimizden kendini aklama çabalarının beyhude olduğunu, yüce Türk milleti yakında öğrenecektir.” Emekli Albay İbrahim Sezer’in açıklaması ise şöyle: “2 Ağustos 2012 günü karar duruşması sonrası benim ve adı geçen sanıkların, mahkeme sonrası heyet apar topar çıktıktan sonra yalnız kalan Celal Kara’dan izin isteyerek kürsüye yaklaştığı doğrudur. Ancak burada kendisinin iddia ettiği tarz bir konuşma geçmemiştir. Ben kendisine, ‘Bu davada haksız yere ceza aldık, siz bizlere bir sürü ceza kestiğiniz için rahat mısınız?’ dediğimde kendisi, ‘İbrahim Bey, inanın elimden geleni yapıp cezaları hafiflettim, ama mahkemenin takdiri bu’ diye adeta çaresizliğini dile getirmiş, neredeyse bu durumdan ve acizliğinden dolayı devletin Cumhuriyet Savcısı olarak özür diler pozisyona düşmüştür. Yine kendisi ‘Bu karar, Yargıtay’da inşallah düzelecek’ demiştir. Konuşmanın hitamında, sözleri dinlendiği için medeniyet gereği ‘Sağ olun’ diyerek yanından ayrılan sanıklar için, ‘Kendilerine ceza vermediğim için bana teşekkür ettiler’ demesi, Savcı’nın ruh halini ortaya koymaktadır. Aramızda geçen konuşma, mahkemenin görüntülü kayıtlarında mevcuttur. Kaldı ki Savcı bu kumpası gördüyse, niçin 21 ay boyunca suçsuz ve haksız yere yatarken benim için bir kez bile tahliye talebinde bulunmamış, nihayetinde 15 yıl 7 ay ceza almamı sağlayan mütalaayı vermiştir. Bunu Türk halkının takdirine bırakıyorum.” ‘Bizim üzerimizden aklanma çabası’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi (AYM), 12 Eylül öncesinde siyasi suçtan içeri giren ve 32 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 2013’te 4. yargı paketiyle tahliye edilen Tahir Canan’ın haksız yere 12.5 yıl içeride tutulduğu gerekçesiyle yaptığı bireysel başvurusunu kabul edilemez buldu. Anayasa Mahkemesi, son yıllarda verdiği “özgürlükçü” kararlarıyla çelişen iki karara imza attı. Tahir Canan, 1978’de 36 yıl hapis cezasına çarptırılmış, 1991’de çıkarılan Şartlı Tahliye Yasası ile tahliye edilmesine rağmen 1993 yılında Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) üyesi olduğu iddiasıyla tekrar tutuklanarak 12.5 yıl ceza almıştı. Yaklaşık 32 yıldır cezaevinde bulunan Canan, 2013 yılında “4. Yargı Paketi”nden yararlanarak tahliye edilmişti. Canan tahliye edilmeden önce, hakkındaki koşullu salıverilme kararının geri alınmasına esas gösterilen mahkumiyet kararı ortadan kalkmasına kar FAZLA KİTAP TEHLİKELİYMİŞ diği aktarıldı.Mahkeme, bu sınırlamayla başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verdi. Kararda, Kart’a 10 kitaptan daha fazla verilmemesinin sebebi olarak oda veya koğuş düzeninin bozulmasının önlenmesi olarak gösterildi. Kart’ın ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kamu düzeninin sağlanması kapsamında devlet tarafından belirlenen amaçların ve faaliyetlerin uzantısı niteliğinde olduğu kanaatine ulaşıldığı belirtildi. Yüksek mahkemenin kararında Kart’ın 10’dan fazla kitap bulundurmasına izin verilmemesi sebebiyle müdahale edilen ifade özgürlüğü ile oda düzeninin sağlanması arasındaki dengenin ölçülü olduğunun kabulü halinde, daha fazla kitap bulundurma talebinin reddine ilişkin gerekçelerin inandırıcı, ilgili ve yeterli oldukları sonucuna varılabileceği belirtildi. şın geri alma kararının infazına devam edilmesinin anayasal haklarını ihlal ettiğini ileri sürerek, bireysel başvuruda bulundu. Mahkeme, başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna hükmetti. Koşullu salıverilmenin, hükümlünün iyi hali nedeniyle şarta bağlı olarak ödüllendirilmesi olduğu ifade edilen kara rın gerekçesinde, koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi halinde koşullu salıverilme kararının geri alınacağı, hükümlünün denetim süresini iyi halli geçirmesi halinde cezanın infaz edilmiş sayılacağı kaydedildi. Somut olayda Canan’ın mahkemece mahkumiyet kararının değil, kalan cezasının ortadan kaldırıldığına işaret edilen kararda, bu nedenle ortadan kaldırma kararına rağmen koşullu salıverilme kararının geri alınması kararının infazına devam edilmesinin kanuna uygun olduğunun kabul edilmesi gerektiği anlatıldı. ROBOSKİ’DE TAŞLI SALDIRI Astsubay ağır yaralı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Şırnak’ın Uludere (Roboski) ilçesi Ortasu köyünde, bir jandarma komando unsuruna, evlerin çatısından el yapımı gaz bombası ve taşla saldırıda bulunulması sonucu bir personelin başından ağır yaralandığını bildirdi. Şırnak Valisi Hasan İpek, ziyaret ettiği ağır yaralı askerin Astsubay Ali Kızılay (24) olduğunu açıkladı. Kızılay’ı Şırnak Devlet Hastanesi’nde ziyaret eden İpek, “Sınırda yaptığı görevden dönerken, Ali Kızılay kardeşimiz kaçakçıların saldırısına uğradı. Taşla, ciddi bir yaralanması oldu. Hayati tehlikesinin henüz geçmediğini fakat doktorlardan durumumun iyiye gittiği bilgisini aldık. Ailesi burada” diye konuştu. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesindeki açıklamaya göre, olay önceki gün yaşandı. Buna göre, keşiften yaya dönen bir jandarma komando unsuruna, Ortasu köyünde evlerin çatısından el yapımı gaz bombası ve taşla saldırıda bulunuldu. Saldırıya, unsurlar tarafından gaz bombasıyla karşılık verildi. Taşlı saldırıda, bir personel başından hayati tehlikesi olacak şekilde yaralandı. Personelin kafatası kemiğinde 5 santimetrelik kırık tespit edildi. Yaralı astsubayı, İl Jandarma Komutanı Albay Mustafa Sakaoğlu ile birlikte ziyaret eden Vali İpek, bu tür olayların önlenmesi için Uludere’de Gülyazı Sınır Kapısı’nın açılması gerektiğini söyledi. Roboski Derneği Başkanı Veli Encü, olayla ilgili olarak asker ve kaçakçılar arasında gerginlik yaşandığını askerlerin gaz bombasına köylülerin taşla karşılık verdiğini ifade etti. Encü, sınır kapısının açılması halinde sorunun çözülebileceğini anlattı. Yurt Haberleri Servisi Irak ve Suriye’de geçen hazirandan bu yana terör estiren, Rojava’nın Kobani kantonunda durdurulan IŞİD ilk kez yenilgisini kabullendi. Cuma gecesi geç saatlerde IŞİD yanlısı Aamaq Haber Ajansı’nın yayınladığı videoda iki militan Kobani’den geri çekilmelerinin temel sebebinin Amerika öncülüğündeki koalisyon güçlerinin kendilerini hedef alan hava saldırıları olduğunu söyledi. Suriyeli silahlı muhalefeti destekleyen Londra merkezli İnsan Hakları Gözlemevi, YPG savaşçılarının Kobani çevresindeki yüzlerce köyden 17’sini kontrol altına aldıklarını duyurdu. YPG de Kobani’nin batısındaki bazı bölgeleri kurtardığını, IŞİD’e ait çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirdiğini duyurdu. IŞİD: Yenildik Öte yandan IŞİD’den temizlenen Kobani’nin yeniden inşası için kanton yönetiminin oluşturduğu komisyon çalışmalara başladı. Kobani Kantonu Eşbaşkanı Enver Müslim, Kobani’nin müze yapılmasının da tartışıldığını belirterek, kentin patlamamış mühimmatlar ve bubi tuzaklarından temizlenmesinin ardından geri dönmeleri için sivil halka çağrı yapacaklarını söyledi. Kobani’deki incelemelerinin ardından basın toplantısı düzenleyen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi ise şehrin inşası için halkı ve uluslararası kuruluşları acil yardıma çağırdı. Elçi; Kobani, Rojava ve Suriye’nin diğer bölgelerinde IŞİD tarafından insanlığa karşı işlenen suçların soruşturulması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tara IŞİD’den temizlenen Kobani’nin inşası için çalışmalar başladı. Kobani Kantonu Eşbaşkanı Müslim, şehrin müze yapılmasının tartışıldığını belirtti. (Fotoğraf: REUTERS) fından başlatılan soruşturmaya katkı ve müdahalede bulunmak amacıyla delilleri toplamak için çalışma başlatacaklarını, ziyaret ve incelemelerinin devam edeceğini bildirdi. Kobani’nin yeniden inşası için Kanton yetkilileri tarafından mühendis ve uzmanlardan bir komisyon oluşturuldu. Savaşın izlerini taşıyan Kobani’nin müze olmasının tartışıldığını belirten Müslim, “Kobani’nin müze olacağının kesin kararı alındı demek doğru değil. O yönlü öneriler var. Tartışılıyor” dedi. Kentin sivil halkın dönüşü için henüz güvenli olmadığına dikkat çeken Müslim, “Şehir yıkıntı içinde ve cenazeler var. Evlerde tuzaklama ve mayınlar var” dedi. ‘Müze olabilir’ IŞİD’İN ELİNDEKİ PİLOT VE GAZETECİLERİN KURTARILMASI GİRİŞİMLERİNDE ÜRDÜN REST ÇEKTİ Görüşmeler tıkandı, bekleyiş sürüyor MAHMUT ORAL AKÇAKALE IŞİD’in elindeki Ürdünlü pilot ve Japon gazeteciye karşılık, Irak El Kaidesi’nin lideri Zerkavi’nin yardımcılarından birinin kız kardeşi olduğu belirtilen ve Ürdün’de hapiste bulunan Iraklı kadın militan Sajida el Rişavi’nin Türkiye sınırında bırakılmasını istemesinin ardından gazetecilerin Akçakale sınır kapısındaki bekleyişi sürüyor. Japonya IŞİD’le yapılan görüşmelerin çıkmaza girdiğini açıkladı. Ürdün hükümetinin de IŞİD’e “Pilotu öldürürseniz Rişavi ve diğer cihatçı mahkumları idam ederiz” mesajı gönderdiği ortaya çıktı. Rehine pilot Muaz Safi el Kesasibe’nin (44) hayatta olduğuna dair bir delil beklediklerini açıklayan Ürdün hükümeti, pazarlıklarda yeni bir koz oynadı. Kuveyt’teki Al Rai gazetesinin muhabiri Elijah Magnier, İngiliz Daily Mail gazetesine Ürdünlü kaynakların IŞİD’e “Pilotu öldürürseniz Rişavi ve diğer cihatçı mahkumları idam ederiz” mesajı gönderdiğini söyledi. Japonya Dışişleri Bakanı Yasuhide Nakayama ise Ürdün’ün başkenti Amman’da yaptığı açıklamada, Japon gazeteci Kenji Goto ve El Kesasibe’nin serbest bırakılması için IŞİD ile yürütülen görüşmelerin çıkmaza girdiğini söyledi. Bu arada, Japonya Dışişleri Bakanlığı’nın, Goto’nun serbest kalma ihtimali nedeniyle Akçakale’de bulunan Japon gazetecileri bölgeden ayrılmaları konusunda uyardığı belirtildi. Gelişmeler üzerine başta Japon gazeteciler olmak üzere basın mensuplarından bir bölümü bölgeden ayrıldı. Bozdağ ‘padişahlık çıkmaz’ savunmasıyla başkanlık turunda ŞIRNAK (DHA) Şırnak’ın Cizre ilçesinde 26 Aralık’tan itibaren 3’ü çocuk 6 kişinin ölümü, 6 kişinin de yaralanmasına neden olan olaylardan sonra, Nur, Sur, Cudi ile Yafes mahallelerine PKK’nin gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDGH) üyeleri tarafından güvenlik güçlerinin girmesini engellemek için kazdığı hendekler, dün belediye tarafından kapatılmaya başlandı. Sur Mahallesi’nden başlanan hendek kapatma çalışmalarını HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Belediye Başkan Yardımcısı Kadir Konur, DBP ilçe yöneticileri ile öldürülen 14 yaşındaki Ümit Kurt ile 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın babaları da izledi. Sarıyıldız, “Hendekler keyfi tutuklamalara ve siyasi soykırım operasyonlarına karşı bir tedbir olarak açıldı. Ama şu an bu hendekleri kapatıyoruz. Basının bir kısmı, paralel denilen kesim ile hükümete yakın kesim iktidar kavgasının aracı haline getirmiş durumdalar. Ama Kürt halkı bu oyuna gelmeyecektir. Biz kapatacağız.” dedi. Cizre’de hendekler kapatılıyor Akçakale Sınır Kapısı’nda bekleyen gazeteciler, dün sınırın Suriye tarafındaki Tel Abyad kasabasından geçerek Türkiye’ye ait olan tren rayları üzerinde silahıyla gezen bir IŞİD üyesi teröristi görüntüledi. Gazetecileri umursamadan silahıyla raylar üzerinde gezen IŞİD’li, bir süre sonra turuncu bir kulübenin arkasına geçip kayboldu. Saat 13.30 sıralarında ise ellerinde çuvallarla Tel Abyad’tan Türkiye’ye doğru koşarak gelen iki kaçakçı, bir süre sonra sınırın Türkiye tarafında devriye gezen jandarma tarafından fark edildi. Tel örgülere yaklaşan kaçakçılar, zırhlı aracın yaklaşması üzerine Tel Abyad’a doğru geri kaçtı. Sınırda silahlı IŞİD’li ve kaçakçılar ÇANKIRI (DHA) Partisinin il kongresinde konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, başkanlık sistemine yönelik muhalefetin eleştirilerine yanıt verirken ilginç ifadeler kullandı. Bozdağ, “Padişahlık diyorlar, başkanlıktan padişahlık çıkmaz. Niye padişahlık diyorlar? Milleti korkutmak için diyorlar. Demokrasi yok olur diyorlar. Vallahi yalan söylüyorlar” dedi. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 10 Ağustos’ya yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlere aday olmasını proje olarak nitelendiren Bozdağ, “çatı adayını MHP’ye CHP’ye kim tavsiye etti? CHP’liler rahatsız, MHP’liler rahatsız, millet rahatsız. Peki genel merkezleri buna kim ikna etti. Bu büyük bir proje. Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı da o projenin bir parçası” dedi. “2015 seçimleri arifesinde de emin olun pek çok iftiralar çıkacaktır” diyen Bozdağ şöyle devam etti: “Elinizde ne varsa piyasaya sürmezseniz, sizden namerdi yok... Şimdi yeni bir projeden bahsediyorlar. HDP’yi ayrı bir parti olarak seçime hazırlıyorlar. Paralel medya pohpohluyor, başka medya, pohpohluyorlar. Yunanistan’da seçim oldu, Syriza’ya da ne kadar benziyor, ordan pohpoh burdan pohpop... Bundan sonraki yapılacak projeleri de bu millet yırtacak.” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle