23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 31 Aralık 2015 EDİTÖR: CAN DOKER haber 11 yada çoğulculuk bütünüyle ortadan kalkmış değil. Bir parlamento var. Kamusal alanda tartışmanın içeriği hızla boşaltılıp yerine aşırı polemikçi bir tarz dayatılıyor. Muhalif veya rakip artık düşman olarak tanımlanıp, hemen gayri milli hatta hain damgası vuruluyor.” Sanki günümüz Türkiye’si! Bu iki ülkedeki mazrufu faşizan (total iktidar) zarfı demokrat yönetimlerin aralarında farklar var. Ama siyasal dinamik ve beslendiği toplumsal tahayyül aynı. Ana gövdesini piyasacı bir milliyetçi muhafazakârlık oluşturuyor. Polonya’da içinde kilisenin de yer aldığı köktenci Katolik akımlar bunu besliyor. Dini olarak daha heterojen olan (Katolik ve Kalvinist) Macaristan’da ise, dini değerlerin Büyük Macaristan ülküsüyle harmanlandığı bir milliyetçi otoriterlik söz konusu. Bu otoriter demokrasiler siyasal alanın büyük ölçüde çökmesi ve itibarını yitirmesinden besleniyorlar. Toplumun kadim değerlerine sahip çıkmak, “milletin gerçek unsurları”nın iradesini hızla hayata geçirmek adına iktidarı bölünmez bir bütün olarak talep ediyorlar. En çok da yargının en üst seviyeye kadar yürütmeye bağlı olmasını, milli iradeye ayak bağı olmamasını savunuyorlar. Polonya’da cumhurbaşkanlığını daha önce kazanmış olan muhafazakârlar, ekim ayında mecliste çoğunluğu elde edince, ilk iş olarak dört yandaşı Anayasa Mahkemesi’ne sokmaya çalıştılar. Ardından istihbarat örgütünün başını değiştirip, kamu televizyonlarını da “milli medya” statüsüne çevirmeye giriştiler. Bunu “kültürel devrim” yani temizlik harekâtının takip etmesi bekleniyor. Polonya’da toplumsal muhalefet gücünü ve canlılığını korumaya devam ettiği için, bu muhafazakârmilliyetçi tahakküm girişimine karşı şimdilik ciddi bir direniş var. Ama Macaristan’da artık bu da yok. Bu gelişmelere karşı AB kurumlarının kaş çatıyor olmasının pek bir etkisi yok. AB, gelecek yıl göçmen işgali korkusu içinde daha fazla titrerken kendi içinde otoriter demokrasinin yerleşip güçlenmesini ve belki yayılmasını bir kader olarak kabul edecek mi? Her durumda, gelecek yıl, AB içindeki otoriter demokrasi uygulamalarını emsal göstererek başka total iktidar projelerinin, milliyetçimuhafazakâr ittifakların kendilerini meşru gösterme çabalarına şahit olacağız. Erdoğan ve AKP’nin yeni Türkiye’si de belki bu açıdan zamanın ruhunu yakalamış olabilir. Zamanın bu tür ruhlarının yakın tarihte insanlık için büyük felaketlerin ebesi olduğunu hatırlatarak, 2016’ya hoş geldin diyelim. ‘Minik Miray’ın cenazesi başkasının üzerinde’ Miray bebek için soruşturma açmayan savcıları eleştiren Demirtaş, ‘Başbakan aileyi aramış. Miray bebek defnedilemiyor bile’ dedi. DP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş “Cenazeler morgda üst üste duruyor. Miray bebek defnedilemiyor bile. Koyacak yer yok, başka bir cenazenin göğsüne koymuşlar” dedi. Diyarbakır’da HDP il binasında basın toplantısı düzenleyen Demirtaş, Başbakan Davutoğlu’nun “yeni anayasa” için yapılması planlanan toplantıyı HDP’li Sırrı Süreyya Önder’in “Kaçak çay” açıklaması gerekçesiyle iptalini de eleştirerek, “Kürt meselesini konuşmadan nasıl anayasa yapılacak? Toplum bu kadar tehdit altındayken nasıl toplumsal mutabakat yapacak?” diye sordu. “Randevuyu Sırrı Süreyya’dan mı aldılar bizden aldılar” diyen Demirtaş, “Bahane ediyorlar ucuz gerekçe üretme çabası var. Görüşmeyi iptal etmek savaşta ısrardır” dedi. Haklarında soruşturma açan savcıları da eleştiren Demirtaş, “Miray bebeği öldürenlerle ilgili bu kadar acele soruşturma yapabiliyor musunuz? Suriçi’nde katledilen 2 gencin cenazesini 8 gündür bekletiyorsunuz, aileleri alamıyor, suç değil mi? Cizre’de 70 yaşındaki kadının cenazesi, 8 gün sonra sokaktan alınabildi. Ve cenazeler morgda üst üste. Başbakan, Miray bebeğin ailesini aramış da, başsağlığı dilemiş. Miray bebeği defnedemiyorlar bile yahu. Bu kepazeliklere sesleri çıkmayanlar, HDP’ye gelince kahraman kesiliyorlar. Ve buna da kardeşlik diyorlar” dedi. Zarfı demokrat, mazrufu faşizan esin sayısını belki hiçbir zaman bilemeyeceğimiz, yüzlerce insanın Akdeniz ve Ege’de boğularak hayatını kaybettiği bir yıl arkada kaldı. Ülkelerinde yaşanan büyüklü küçüklü iç savaşların savurduğu insanlar, Avrupa Birliği’ne girebilme umuduyla öldü. Küçük bir kısmı amacına ulaştı. Milyonlarcası, başta Türkiye olmak üzere, AB sınırlarında fırsat kolluyor. Bu göçmen baskısı karşısında, AB içinde kâh ikiyüzlü kâh açıkça dışlayıcı tavırlar öne çıktı. 2015, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı üzerine kurulduğuyla övünen Avrupalılık tasarımının ağır bir yara aldığı yıl olarak tarihe geçecek. Bu dönüşümü sadece yabancı göçü baskısıyla açıklamak Avrupa ırkçı, faşizan aşırı sağ hareketlerinin ekmeğine yağ sürmek olur. AB’nin birçok ülkesinde toplumun içinden ve tabandan gelen bir muhafazakâr otoriter eğilim yükseliyor. Fransa’da Milli Cephe vesilesiyle daha çok gündeme geldi ama başka AB ülkelerinde durum daha anlamlı. Polonya’da yeniden iktidara gelen Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) ile Macaristan’da beş yıldır iktidarda olan Viktor Orban yönetimindeki FIDESZ, AB çatısı altında otoriter demokrasinin iktidardaki halinin ne olabileceğini gösteriyorlar. İlliberal demokrasi veya hegemonik demokrasi olarak da adlandırılan bu yönetim tarzlarının ortak özelliği, bütün iktidarı bölünmez bir blok halinde ellerine geçirmeyi istemeleri. Dayandıkları parlamenter çoğunluk çerçevesinde bunu doğal hak olarak görüyorlar. 2015 sonbaharında iki Fransız araştırmacının (Jean Yves Camus ve Nicolas Lebourg) yayımladığı, Avrupa’da Aşırı Sağlar başlıklı çalışmada çizilen çerçeveyi, zarfı demokrat içeriği otoriter/faşizan bir rejim olarak tanımlamak mümkün. Polonya ve Macaristan’daki gelişmeleri Yves Camus şöyle özetliyor: “Seçimler yapılıyor. Bunlar hâlâ serbest ve büyük ölçüde şeffaf. Bağımsız medyanın alanı giderek daralıyor ama med H K 1 caddede yasak kalktı D iyarbakır’ın Sur ilçesinin 6 mahallesinde sokağa çıkma yasağı ve operasyonlar 17 saatlik ara dışında 2 Aralık’tan bu yana sürerken, Gazi Caddes’inde 11 Aralık’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağı kaldırıldı. Yasağın kalktığı yere gelen emniyet müdürü ve yanındaki polisler ellerinde silahlarla görüntülendi Birlik: Fiilen gizlilik kararı var Davutoğlu, 4 gün sonra Miray bebeğin ailesini aradı Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu, Şırnak’taki operasyonlar sırasında yaşamını yitiren 3 aylık Miray bebeğin babası Burhan ve annesi Soulin İnce’yi telefonla aradı. Davutoğlu, “Acınızı paylaşıyoruz. Bizim de o yaşta çocuğumuz vefat etmişti. Bu acıların son bulması için gereken her şey yapılacak” dediği belirtildi. Davutoğlu, Cizre’de yaşamını yitiren 5 yaşındaki Hüseyin Selçuk’un babası Yusuf Selçuk’u da telefonla aradı. ırnak’ta bulunan HDP’li Leyla Birlik, “Gizlilik kararı var denilerek otopsi raporu bize gösterilmiyor. Fiilen bir gizlilik kararı uygulanıyor” dedi. Avukatlara ‘ailelerden vekâleten alın’ deniliyor. Birlik şöyle konuştu: “İnsanlar evlerinden çıkamıyor, nasıl vekâlet versin. Kaldı ki Cizre ve Silopi’de hiçbir kamu kurumu çalışmıyor. Biri Miray bebek olmak üzere 2’si bebek 7 cenaze sabah Şırnak’tan Cizre Devlet Hastanesi’ne sevk edilmiş. Adeta cenazeleri kaçırdılar. Hastane başhekimi ‘2 bebek ve diğer cenazeleri koyun koyuna koyduk’ dedi.” Ş ‘Baronun tepkisi utanç verici’ İstanbul Barosu’nun DTK’nin özerklik ile ilgili 14 maddelik önerisine yönelik açıklamasına da tepki gösteren Demirtaş, “Elçi öldürüldüğünde, Roboski olduğunda sesini çıkaramayan İstanbul Barosu’nun DTK deklarasyonuna tepkisi utanç vesikasıdır” dedi. Akademisyene odasında gözaltı masya Üniversitesi’nde bir öğrencinin ‘hocam örgüt propagandası yapıyor, rahatsızım’ diye 155’e ihbarda bulunması üzerine okutman Çise Atalay odasında gözaltına alındı. İngilizce okutmanı Çise Atalay, dün üniversiteye gelen Terörle Mücadele Şubesi görevlileri tarafından gözaltına alındı. Atalay’a suçunun terör örgütü propagandası olduğu söylendi. Gerekçe olarak da bir öğrencisinin 155’e gönderdiği ihbarı gösterildi. Atalay’a sorguda “KPSS sorularının çalınmasını eleştirdin mi?”, “Sınıfta Delila şarkılarını dinlettin mi?”, “Doğu’daki sokağa çıkma yasakları hakkında konuştun mu?”, “Annen HDP milletvekili adayı diye HDP’ye oy verin dedin mi?” şeklinde sorular soruldu. Atalay, daha sonra serbest bırakıldı. Serbest bırakılma tutanağı yanında olduğu halde sağlık raporu için hastaneye giden Atalay, savcılık talimatıyla tekrar gözaltına alındı. Atalay’ın evinde ve üniversitedeki odasında arama kararı verildi. A “Çocuklar İçin Barış, Hemen Şimdi” talebi ile bir araya gelen 107 örgüt, dün eş zamanlı olarak Milli Eğitim Bakanlığı ile İstanbul ve İzmir milli eğitim müdürlükleri önünde eylem yaptı. Yapılan açıklamada, ‘’Bölgede çocuklar, eğer şans eseri yaşamlarını kaybetmiyorlarsa bile, hiçbir yasal dayanağı olmayan sokağa çıkma yasaklarında Hemen şimdi barış yakınlarını kaybetmekte, sağlık, güvenli bir ortamda büyüme, barınma ve gelişim haklarına erişememekte, şiddetin doğrudan tanığı olmakta ve tüm bu sebeplerle ihmal ve istismar edilmektedirler. Çocukların yasaklarla ilgili yaşadıkları önemli bir sorun da eğitim hakkına ilişkindir. Bugün biz 107 örgüt adına Mili Eğitim Bakanlığı’nı acil olarak çocukların yüksek yararını gözetmeye çağırmak üzere buradayız’’ denildi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EğitimSen) Sason İlçe Şube Başkanı Fırat Erdem, sosyal medya üzerinden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilgili paylaşımları nedeniyle gözaltına alındı. Erdem, “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla tutuklandı. Sendikacı, Erdoğan’a hakaretten tutuklandı Cizre’de 10 bebek doğamadan öldü ‘Kızım oyun oynarken bu hale geldi’ İZRE: Sokağa çıkma yasağı, tanklar ve ağır silahlarla düzenlenen operasyon sürüyor. HDP’li Faysal Sarıyıldız, Yafes Mahallesi’nde evlerinin bodrumunda mahsur kalan yurttaşlardan Hediye Erden’in yaşamını yitirdiğini, Kazım Tong’un (51) ise eşi ve çocukları yanındayken keskin nişancılar tarafından vurularak ağır yaralandığını söyledi. Bomba ve patlama sesleri nedeniyle 10 kadının düşük yaparak, bebeklerini kaybettiğini belirten Sarıyıldız, “Bu bebek ceninleri depolarda tutuluyor. Kanaması olan kadınlar hastaneye gitmekten bile korkuyor” dedi. l SİLOPİ: HDP’li Ferhat Encü, 3’ü kalp krizinden 14 kişinin yaşamını yitirdiğini belirterek, cenazelerin 5’inin hâlâ beklediğini belirtti. Encü, “Evinin mutfağında vurulan Mele Seyda (75) (din adamı), Hasan Sanrı’nın cenazesi hâlâ öldürüldüğü yerden alınamadı. Taybet İnan (57) gibi onun cenazesi de 1 haftadır öldürüldüğü yerde. Cenazelere adeta işkence ediyorlar” dedi. C ‘Güzel günlere’ dedi göremeden vuruldu izre Devlet Hastanesi sağlık çalışanı Aziz Yural, Nur Mahallesi’nde ayağından yaralanan bir kadını sokaktan almak istediği sırada vurularak öldürüldü. İki çocuk babası Yural’ın cenazesinin ise çatışmalar nedeniyle sokaktan alınamadığı belirtildi. Yural sosyal medyadaki son paylaşımında, “Güzel günler göreceğiz Aziz Yural çocuklar” ifadesini kullanmıştı. Cizre’de 14 Aralık’tan bu yana süren sokağa çıkma yasağında aralarında anne karnında bir bebek ve 3 aylık Miray İnce’nin de bulunduğu 25 sivil yaşamını yitirdi. C Barış grubunun toplantısında Sur’dan kızıyla birlikte gelip konuşan Berivan Aslan, kızının üzerini soyarak çatışma sırasında yaralanan kolu ve sırtını gösterdi. Berivan Aslan, “Mahallemizde aç susuz kaldık. Kızım oyun oynarken bu hale geldi. Kimseden saray, köşk istemiyoruz. Biz sadece kalıcı barış istiyoruz. Çocuklarımızı evden çıkarırken bile ateş ettiler. Her gün kan, ceset görmekten bıktık. Bu işe bir çözüm bulsunlar” dedi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle