27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 31 Aralık 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER 10 GAZETECİ, YAZAR, SANATÇI, AKADEMİSYENLERDEN OLUŞAN BARIŞ GRUBU’NDAN ÇAĞRI: Saat gece yarısını vurduğunda... amanyolu galaksisindeki Güneş adlı yıldızın çevresinde dolanıp duran Dünya adlı gezegen bu gece yarısı saat 12’yi vurduğunda bir yıl önce bulunduğu yerden geçecek(miş). Doğru mu bilmiyorum. Ben Galileo Galilei’nin ve onun ardılı gökbilimcilerin yalancısıyım. O “an” sanıyorum durup dinlenmeden zamanı ölçen saatin de, dönüp duran gezegenimizin de pek umurunda olmayacak. Benim olacak... Gece yarısına 510 dakika kala Silivri mapushanesinin an a giriş kapısında olacağım. Nöbetçilere çaktırmadan o kapıdan süzülecek ve “hapishane içindeki hapishaneler”den 9 numaralı olanın A1 bölümünün önüne gelip 5 ve 6 numaralı hücrelere dalacağım. “Nasıl olur” filan diye sormayın. Bilmiyorum. Ama nasıl olsa bir yolunun bulunacağını biliyorum. Çünkü bu ülkede hapishaneden çıkmanın zor, hapishaneye girmenin ise pek kolay olduğunu biliyorum. 5 numaralı hücrede Can Dündar arkadaşım kalıyor; 6 numarada da Erdem Gül. Anladınız. Yeni yıla girilirken iki arkadaşımı bir hapishane hücresinde yalnız bırakmak istemiyorum. 70’li yıllarda bir yılbaşını bir mapushane koğuşunda geçirmişliğim var. Tam gece yarısı içmek üzere “pansuman için lazım” beyaz yalanı ile içeri soktuğumuz beyaz ispirtoya meyve suyu ekleyip gece yarısı içmek üzere yeni yıl kokteyli(!) hazırladığımızı ve ilk yudumda o berbat karışımı tükürüp yeni yılı bir bardak sade suyla karşıladığımızı da hatırlıyorum. Bu gece de öyle yapacağız. Ellerimizde birer bardak sade suyu, dünyanın en pahalı şampanyasıymış gibi kaldırıp birer yudum alıp birbirimize “nice yıllar” dileyeceğiz... Ben içimden “Evet nice, ama nice özgür yıllara” diye yineleyeceğim. Sonra herhalde gülüşürüz. Gülüşür, birbirimize sarılır, ardından da... Ardından da içindeki sade suyun bir yudum eksildiği bardaklarımızı bu kez sokağa çıkma yasağının haftaları aşıp bir aya doğru dolu dizgin gittiği kent ve kasabalarda üşümüş, acıkmış, cesedini buzdolabında koruyabildiği bebeğinin acısı yüreğini kanatmış yurttaşlarımız için kaldırırız... Ardından da gecenin o saatinde haber peşinde koşan, yazıişleri masasında elinizde tuttuğunuz şu ya da öteki gazeteleri hazırlamakta olan medya emekçisi arkadaşlarımız için kaldırırız. Ardından... Ardından bu yılbaşı yazısına nokta koyup kendimize ve sizlere geçenden daha mutlu bir gelen yıl dileriz... Zor biliyorum. Çok zor biliyorum. Ama yine de nice mutlu ve özgür yıllara... Aslolan hayat, artık yeter! uikast sonucu öldürülen Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrank Dink’in eşi Rakel Dink, gazeteci yazar Oya Baydar, Prof. Dr. Baskın Oran, gazeteci yazar Müge İplikçi, siyasetçi Nesrin Nas, sanatçılar Lale Mansur, Zeynep Tanbay, Ferhat Tunç. 78 Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, gazeteci Celal Başlangıç, gazeteci Ayça Atikoğlu, gazeteci yazar LeMAHMUT vent Gültekin, gazeteci ORAL Mehveş Evin, CHP Parti Meclisi Üyesi Gülseren Onanç’ın da aralarında bulunduğu Barış Grubu, dün Diyarbakır’a giderek barış çağrısı yaptı. Delegasyon, Yenişehir ilçesindeki bir otelde toplandıktan sonra yaya olarak Sümerpark içindeki resepsiyon salonuna gitti. Salonun girişine Sur’daki çatışmalara tanık olan çocukların çizdiği resimler, konuşmaların yapılacağı platforma ise “Aslolan hayattır. Zulüm dursun barışı konuşalım” pankartı asıldı. Toplantının açılış konuşmalarını 28 Kasım’da öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Eçi ve 2007’de suikast sonucu öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in eşi Rakel Dink yaptı. Duygu dolu bir konuşma yapan Türkan Elçi özetle şunları söyledi: “Hoş geldin kardeşim. Bugün acılı yalnızlığıma hoş geldin. Ben, kardeşimi sevmişim bir kere kime ne! Mahzun bir kırgınlıktır benimkisi çok görme bana. Beni anlamayan Grubu karşılayan Türkan Elçi, “Hoş geldin acılı yalnızlığıma” dedi. Rakel Dink de “Hoş bulduk kardeşim, yalnız değilsin” yanıtını verdi. Barış Grubu, “Sur’da silahlar sussun” çağrısı yaptı S S ‘İç savaş çıkacak’ Programda konuşan Sur ilçesindeki Savaş Mahallesi’nin muhtarı Ahmet Şen’in bir aydır evlerine girip çıkamadıklarını söyleyerek, “Batı ve medya bizim yaşadıklarımıza neden sessiz kalıyor. Yeter artık savaş istemiyoruz. Böyle giderse iç savaş çıkacak” dedi. Ziya Gökalp Mahallesi Muhtarı Muhsin Sanar ise, çocuklarının tank sesleriyle yatıp kalktıklarını belirterek “İki vatandaşımız gazdan etkilenerek öldü. Ölümlere dur demek lazım. Batıdaki insanlarımız gelsin burada bizimle bir gün yaşasın istiyoruz. Bir gün Sur’da yatsınlar. Biz onları misafir ederiz. Bizimle beraber olsun” diye konuştu. Türkan Elçi Rakel Dink ‘Ölümler kıştan daha kış’ toprak avuçlayıp koklasın. Yağmur kokan toprak beni anlatır. Taze mezarlar yağmur kokar. Kederimi belki o an anlarsın. Gel bugün, zamanı yıkalım. Geride kalsın ölümler. Yalnızlık içinde bir mezar bizi bekler. Sessiz mezar taşına hep beraber barış yazalım. Dilsizlik ve sağırlıktan mustarip zamanlarda gel seni beni bul. Sözün bittiği yer demeden, sihirli kalemlerle kelam bizim, kelam bizim diye yazalım. Gel kalbimi koru. Kaybolmaya yüz tutan, sevgimi bul getir bana. Devlerde sevgi olmaz. Biz devlere inanmadan, çocuklara masal diye anlatalım. Karanlıklardaki devlerden bize ne. Bu kış her kıştan daha kış. Ölümler kışlardan daha kış. Haydi, gel öfkemize ip bağlayalım. İpleri dipsiz kuyulara salalım. Baharlardan güller toplayıp kurşunun keskin sesine biz gül atalım. Hoş geldin kardeşim. Bugün acılı yalnızlığıma hoş geldin.” RAKEL DİNK: akel Dink ise ülkenin batısından batıdan yalnızlığa ortak olmaya geldiklerini belirterek “Yalnız olmadığınızı göstermek için geldik. Biz geldik kan artık akmasın diye geldik. Biz hepimiz gitsek de toprak yeter demez. Ama biz yeter diyoruz. Kan dursun insanlar ölmesin. Toprak doymaz. Kardeşçe insanca parlamentoda konuşun demeye geldik. Artık kimse ölmesini istemiyoruz. İnsanlar artık eceliyle ölsün istiyoruz. Bu kadar acı yeter. Hepimiz birbirimizin acısından bıkmadık mı? Ve yeter diyoruz. Bitirin bu kan akıntısını ölmeyi öldürmeyi. İki dudağınızın arasındadır ölümleri bitirmek” dedi. Aydınların Sur’da yaptığı açıklamanın Türkçesini sanatçı Lale Mansur, Kürtçe’nin sanatçı Rojda okudu Açıklamada şöyle denildi: “Diyarbakır’dan R Artık kan akmasın bütün Türkiye’ye sesleniyoruz: Koşar adım iç savaşa gidiyoruz, farkında mıyız? Vatanın bölünmesinden kaygı duyanlara sesleniyoruz: Vatan bölünüyor, yürekler bölünüyor, farkında mıyız? Savaş kararı alanlara sesleniyoruz: Kanölümyıkım üzerine iktidar kurulmaz. Bir durun, bir görün, bir anlayın; savaş kararınız kurşun olup, bomba olup, ateş olup insanları öldürüyor, doğayı, tarihi, kültürleri, insanlık mirasını, dostluğu, kardeşliği yıkıyor; farkında mıyız? Ortak vicdanı temsilen sesimizi duyurmak için buradayız: Silahlar susturulsun. Acilen çözüm masasına dönülsün. Aslolan ölüm değil hayattır; aslolan insandır. Artık yeter! Çocuklarımızı, bizleri kurban etmeyin; bin yıllık kardeşliğimizi kurban etmeyin. Yarın çok geç olacak, farkında mısınız?” Sur’da öldürüldükten sonra cenazeleri alınamayan çocukların aileleri Sur’da öldürüldükten sonra cenazesi alınamayan İsa Oran’ın babası Mehmet Oran da bir konuşma yaptı. Oran, “Tanklarla toplarla insanlar katlediliyor. Çocuklar katlediliyor, bir acılı baba olarak bir çocuğun 20 yaşına kadar sonra üniversiteye kaydeden bir baba oğlunu üniversitede mi araması gerekiyor? Yoksa barikatlar ve hendekler araması mı gerekiyor? Kimya okuyordu oğlum. Altı ay içinde 34 kez gözaltına alındı ve tehdit edildi. AKP’nin faşist çeteleri her gün çocuklarımızı katlediyor. Bugün hâlâ aynı sorunla bütün üniversitelerinde Kürt çocuklarına karşı bu pervasızlık devam ediyor. Herkesin bu çocuklara sahip çıkmasını istiyoruz” dedi. Sur’da öldürülen ve cenazesi alınama ‘Çocuklarımız katlediliyor!’ yan İsa Seviktekin’in ağabeyi İhsan Seviktekin ise, sözün bittiği yerde olduklarını belirterek, “Kardeşlik bu değildir. Bir aydır Kürt dediğiniz kardeşleriniz tanklarla, toplarla bombalanıyor. Bu mudur kardeşliğiniz. Burada bir sorun var. Bunun adı da Kürt sorunudur. Neden bu gerçeklerini görmüyorsunuz. Cenazelerimiz üzerinden politika yapılması kadar kepazelik bir durum yoktur. Eğer buna kardeşlik deniliyorsa bu kardeşlik zedeleniyor. Bu süreçte yalnızız. Çocuklarımız sokak ortasında öldürülüyor. Bu sorun sadece bizim sorunumuz değildir. Bir an önce biz barışın olmasını istiyoruz” dedi. Yapılan konuşmaların ardından gelen sanatçılar hep bir ağızdan Diyarbakır türküsünü söyledi. AYM, özerklik için parti kapatmamıştı argıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın DBP’ye demokratik özerklik konusunda uyarı göndermesi tartışılırken hukukçular AYM’nin 2008 yılında verdiği bir karara dikkat çekti. Hak ve Özgürlükler Partisi hakkında Yargıtay Başsavcılığı’nın açtığı kapatma davasında, partinin tüzük ve programında yer alan “tekçi, otoriter devlet yapısında ısrar eden” Türkiye’yi “ademi merkeziyetçi tarzda yeniden yapılandırma” ve “Kürt sorununu hak eşitliği temelinde toplumsal uzlaşma ile çözme” şeklindeki hedeflerin “Devletin ülkesi ve mille D Kapatma mesajına HDP’den tepki Y tiyle bölünmez bütünlüğü ilkesiyle bağdaşmadığı” ileri sürülmüştü. AYM, 2008 yılında HakPar’ın kapatılması istemini reddetmişti. 1999 yılında Şerafettin Elçi’nin partisi DKP’yi aynı gerekçeyle kapatan AYM’nin bu kararı içtihat değişikliği olarak değerlendirilmişti. AYM’nin kararında HakPar’ın amacının Anayasa’da öngörülen düzene aykırı olmasının kapatma kararı verilmesine yetmeyeceği, bunun için “söz konusu amaçları gerçekleştirmek için Anayasa dışı bir yöntemi uygulayacağına ilişkin kanıt” gerektiği belirtilmişti. l KEMAL GÖKTAŞ emokratik Bölgeler Sözcüsü Ayhan Bilgen, “BenPartisi’ne (DBP) tüzük ve zer cümleler bizim program ve programında özerklik konutüzüğümüzde de var. Bu dusunda maddeler bulunması nerum yargının ne kadar bağımdeniyle Yargıtay Cumhuriyet sız olduğunu göstermesi açıBilgen Başsavcılığı’nın kapatma uyasından manidar” dedi. Bilgen, rısı yapması, HDP’de “partiye özerklikle ilgili ifadelerin kaDBP üzerinden kapatma mesajı ve patma davası konusu yapılmasının rildiği” şeklinde yorumlandı. HDP kabul edilemez olduğunu kaydetti. D Kışanak’a ‘özerklik’ soruşturması iyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak hakkında sözde “özerklik”le ilgili açıklamaları nedeniyle soruşturma başlatıldı. Başsavcılık, Kışanak’ın 19 Ağustos’ta Sur Belediyesi önünde yapılan eylemde, “Devlet gelir benim belediye başkanımı gözaltına alırsa ben de özerklik ilan ederim tabii ki” açıklamaları nedeniyle soruşturma başlattı. Soruşturma, “terör örgütü propagandası yapmak”, “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak”, “Topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak” gerekçeleriyle yürütülecek. lar nedeniyle insan hakkı ihlalleri yaşandığı belirtilirken, “Yerleaşbakanlığa bağlı olan Tür şim birimlerinde oluşturulan henkiye İnsan Hakları Kurudek ve barikatlar ile uygulanan mu (TİHK), başta Sur olmak üzere birçok ilçesinde sokağa çıkma ya sokağa çıkma yasakları tüm hayasağı uygulanan Diyarbakır’a yap tı kuşatmış ve baskı altına almıştığı ziyaret sonrası çarpıcı bir ra tır” denildi. Raporda, hendeklerin por hazırladı. TİHK Başkanı Hik ve barikatların kaldırılması, silahlı çatışmaların ve sokağa çıkmet Tülen, İkinci Başkan Aydın Bingöl, İnsan Hakları Kurulu üye ma yasaklarının sonlandırılmasi Levent Korkut ve kurumda uz sı; insan hakkı ihlali iddialarının ivedi ve etkin bir şekilde soman olarak görev yapan Yargıç Muzaffer Şakar’dan oluşan heyet, ruşturulması istenirken, “çözüm süreci”nin yeniden başlatılması 2425 Aralık tarihlerinde sokagerektiğine işaret edildi. Raporğa çıkma yasağının ilan edildiği Diyarbakır’da bir ziyaret gerçek da gözaltında işkence yapıldığı leştirdi. Raporda, kentte çatışma iddialarına da yer verildi. ALİCAN ULUDAĞ TİHK: Sur’da insan hakları ihlalleri var B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle