27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 28 Kasım 2015 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ biz Cumhuriyet’iz 13 SİYASİLER, VERİLEN TUTUKLAMA KARARINA ÇOK SERT TEPKİ GÖSTERDİ FAşİST DARbE REjİMİ şahin: Siyasi karar değil AKP Genel Başkan Yarşahin dımcısı Mehmet Ali Şahin, Dündar ve Gül’ün tutuklanmasını “Siyasi karar değil, yargının uygulamasıdır” diye değerlendirdi. Şahin, siyasetçiler beklentilerinin cezaevlerinin boş kalması olduğunu, hiç kimsenin cezaevinde olmasından hoşnut olmadıklarını belirterek, “Yapılan işlem tamamen yargısal bir işlemdir. Siyasi bir karar değildir, yargının bir uygulamasıdır. Konu siyasi değil, yargısal bir konudur” dedi. Erinç Pınar Türenç Hüsamettin Cindoruk Zülfü Livaneli Turgut Kazan Faşist aşistin öncelikli özellikleri despot, acımasız, kinci olmasıdır. Bu gibi özellikler genellikle sonradan oluşmaz. Erken yaşlarda yaşanmış travmalarla ilgilidir. Sonraki yıllarda bu özellikler büsbütün yok olmasa da törpülenebilir. Ya da tersine, kişiliğin değişmez özellikleri olarak daha da güçlenip kronikleşir. Kişisel yaşamda, aile ortamında, faşist kişiliğin zararı kendi yakınlarına, yakın çevresinedir. Toplumsal yaşamda bu zararlar, etkili olduğu alanın genişliğiyle orantılı olarak az ya da çok ve kimi kez ölçülemez ölçüde yıkıcı olabilir. Uzak ve yakın tarihten tanıdığımız, yaşamakta olduğumuz süreçlerde de kişiliklerine ve etkinliklerine tanık olduğumuz faşist kimlikli diktatörlerin ya da taslaklarının sundukları örnekler yeterince göz önündedir. HHH Faşizmin bir ideoloji olup olmadığı tartışılabilir. İnsana, insanlığa düşman; nefretle bilenmiş, yıkıcı, yok edici, acımasız bir yaşam algısına ideoloji denebilir mi? Nasıl bir görüşe bürünürse bürünsün (dinci, ırk ayrımcı, şoven milliyetçi vb...) faşizm bir dünya görüşü değil, bir hastalık, ruhsal sakatlık, kimlik bozukluğudur. Faşist, bir ideolojiyi, bir dünya görüşünü savunur görünebilir. Fakat onu yöneten asıl itkiler şu ya da bu görüş değil, kişiliğindeki yukarıda bazılarını sıraladığım dürtülerdir. Faşist kişilik, sakatlanmış, hasta bir kişiliktir. HHH Bu kişiliğin başkaca özelliklerini sıralayacak olursak, yine uzak ve yakın tarihin ve yaşamakta olduğumuz süreçlerin verdiği örneklerden yararlanarak, bunların, korkaklık, sinsilik, yalancılık gibi başkaca aşağılık, irkiltici kimlik özellikleri oldukları söylenebilir... Soyut bir kimlik çözümlemesi yapmak amacında değilim. Faşizmin sınıfsal çıkarlarla ilişkisini de biliyorum kuşkusuz. İstediğim, somut örneklerden yola çıkarak faşist kişiliğin özelliklerini sergilemek... Acımasızlık ve korkaklık tek bir şeyin iki yüzü gibidir. En acımasız faşist diktatörlerin iktidarlarını yitirdiklerinde nasıl korkaklaşıp sürüngenleştikleri bilinen bir şeydir. İktidarda oldukları sürece acımasızlık dozunun giderek şiddetlenmesinin nedeni de aslında bu korkudur. Kötü kişi kötü olduğunu içten içe bilir, duyumsar, Fakat bir kez lanetlendiği, suça battığı için, istese de kötülük bataklığından çıkamaz, bu pisliğe, bataklığa daha çok gömülür... HHH Burada kilit kavram sanıyorum hümanizmdir. İnsan sevgisi, insana saygı, insanın değerliliği demek olan hümanizm. İnsana ve insanlığa düşman hiçbir faşist yönetimin varlığı çok uzun sürmez, süremez. Faşistin sonu ise şaşaası ne kadar parıltılı, yıkılmazlık görüntüsü ne kadar ürkütücü, acımasızlığı ne kadar sınır tanımaz oldu ise, o kadar çabuk gelecek, geride kirli ve karanlık bir iz bırakarak yok olup gitmesi o kadar çabuklaşacaktır... Bu satırlar gazeteci arkadaşlarımızın tutuklanışını protesto etmek için İstanbul’daki merkez binamız çevresinde toplanan büyük bir kalabalığın bir ağızdan haykırdıkları “faşizme karşı omuz omuza” sloganları eşliğinde yazıldı... F Sabah saatlerinden itibaren destek ziyaretine gelen konuklara gazetemiz imtiyaz sahibi Orhan Erinç ev sahipliği yaptı. abah saatlerinde gazetemize gelen CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, “12 Eylül darbe rejimiydi, bugünkü rejim katmerli faşist bir darbe rejimi” dedi. Dünyanın hiçbir ülkesinde devletlerin, iktidarların silah ticareti yapamayacağını vurgulayan Tanal, “İktidarlar silah kaçakçılığı yapamaz. Eğer bir ülkenin iktidarı silah ticareti, kaçakçılığı yapıyorsa o ülkeye hukuk devleti denilemez. O ülkeye meşru iktidar denilemez. O iktidar olsa olsa aşiret devletidir. Kendi suçlarını devlet sırrı diye örtüyorlar. Açığa çıkmış olan bir suçun örtülmesi mümkün değil. Devletin güvenliği, kamu yararı silah taşımakla olmaz. Devlet yararı, suç işleyenleri açığa çıkaran insanları, Can Dündar’ları, Erdem Gül’leri ödüllendirmekle olur, cezalandırmakla değil” diye konuştu. n HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ: “Kızgınız ancak yılgın ve umutsuz değiliz. Türkiye’de bir hukuk katliamı daha gerçekleştirildi. İnsan haklarına, düşünce özgürlüğüne, gerçeği, haki Ertuğrul Özkök’ün yazısına dava açıldı Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök hakkında, 3 Eylül 2015 tarihli gazetede yayımlanan “Utan Ey Büyük Adam” başlıklı yazısında “Cumhurbaşkanı’na basın yoluyla hakaret etmek” suçundan 1 yıl 4 aydan 5 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Hakkındaki iddianame Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen Özkök’ün yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak. Cengiz Çandar da Radikal’de yayımlanan 7 yazısında Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla başlatılan iki ayrı soruşturma kapsamında dün ifade verdi. S kati arama ve bulma mücadelesine karşı geliştirilmiş bir saldırıdır. Kamu güvenliği adı altında aylardır darbe rejimini, dikta rejimini inşa ediyorlar. Bu darbe girişimi karşısında sözüyle, bilinciyle direnenleri hedef haline getiriyorlar. Suçlusunuz. O TIR’lar dolusu suçlusunuz. İşlemeye devam ettikleri suçları böyle karanlık operasyonlarla örtmeyi başaramayacaklar” şeklinde konuştu. n CHP Milletvekili Eren Erdem: “Büyük hukuk katliamı. Böyle gülünç, böylesine alçakça bir itham söz konusu dahi olamaz. Çünkü devlet sırrı dediğimiz kavram, anlattıkları şey değildir. Bu sır devletin değil, saraydaki avanenin, saraydaki şahsın sırrıdır. Erdoğan’ın sırrıdır” ifadelerini kullandı. n Eski HDP İstanbul milletvekili ve Eski EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel: “Basın özgürlüğüne yönelik saldırılara karşı dimdik duracağız.” n Gazetemizi ziyaret eden eski gazeteci, yazar, milletvekili Oktay Ekşi: (Cumhuriyet gazetesi çalışanlarına) “Güzel günlerde görüşmek üzere.” n CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker: “Hukuk katledildi, infaz edildi. Normalde bu davanın daha açılmadan düşmesi gerekiyordu. Bu, hukuk adına utançtır, ayıptır. Bu utanç tablosunu mutlaka ortadan kaldıracak çalışmaları yapacak, gerekli direnişi göstereceğiz, bir hukuk devletinin yeniden kurulması için ne gerekiyorsa yapacağız.” n CHP milletvekili Enis Berberoğlu: “Ben hukuktan bahsetmeyeceğim. Çünkü bu ülkede zaten hukuk yoktu. Bunların bir tek korkusu var, aydınlıktan korktukları için Cumhuriyet’ten korkar, Cumhuriyet’in adının geçtiği her kurumdan, kuruluştan, gazeteden korkar.” n CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş: “Karar aslında Çağlayan Adliyesi’nde değil, 6 ay önce TRT haberde bir röportajda verilmişti. 7. Sulh Ceza Hâkimi soruşturma sonucunda her iki meslektaşımızı adeta örgütle ilişkilendirmeye çalışmıştır. Ortada sadece ve sadece gazetecilikten dolayı suçlamalar vardır. Gazetecilik yaptıkları için tutuklanmıştır. Bu Türkiye medyası açısından kırılma noktasıdır. ” 'Bu kırılma noktasıdır' Tezcan: beni yargılayın CHP’liler Türk hukuk tariTezcan hine kara leke olarak yazılan tutuklama kararıyla ilgili gün boyunca gazetemizin Ankara ve İstanbul bürolarına destek ziyaretinde bulundu. Konuyu TBMM’ye taşımaya hazırlanan CHP, bugün görüşmeleri yapılacak hükümet programı öncesinde tutuklama kararıyla ilgili genel görüşme isteyecek. Tezcan, MİT TIR’larını ilk kez kendisinin gündeme getirdiğini belirterek, “Belgeleri ben açıkladım. Dolayısıyla beni yargılayın” dedi. ‘Dimdik duracağız’ ‘Hukuk katliamı’ 64. Hükümet’in programı bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek. “Türkiye ifade ve basın özgürlüğü konularında hiçbir Avrupa ülkesinden geri değildir”, “Basın özgürlüğü ve entelektüel özgürlük benim için kırmızı çizgidir” diyen Davutoğlu’nun hükümet programında, basın özgürlüğü tek bir yerde geçiyor. Programda, “Her özgürlük bir sorumluluk getirir. Basın ve ifade özgürlüğü özel hayata saygılı basın ahlakının, girişim özgürlüğü meşru ve vergilendirilmiş kazanç anlayışını, inanç özgürlüğü ise diğer inançlara sagyıyı gerektirir” denildi. basın özgürlüğü sadece tek satır! n ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş: “Yalnızca onları tutuklamadılar, bizi de tutukladılar, özgür basını da tutukladılar. Saray emretti, yargı halletti, olay budur. Ama arkadaşlar, gerçek her zaman devrimcidir, Can Dündar ve Erdem Gül devrimcidir, çünkü gerçekleri ortaya çıkarmıştır. İnsanlık tarihi, gerçekle yalanın kavgasıdır. Gerçekçilerle, devSendika temsilcileri dün gazetemizi ziyaret etti. DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve rimcilerle, yalancıların kavgasıdır.” KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay’la görüştü. ‘Bu özgürlüğe baskı’ ‘Saray emretti’ TGC’den Turgay Olcayto başkanlığında bir heyet gazetemizi ziyaret etti. n CHP PM üyesi Ercan Karakaş: “Bu hukuksuz kararı kabul etmiyoruz. Umuyoruz ki yapılan itirazları diğer mahkemeler dikkate alır ve düzeltir. Özgürlükler ve barış gelene kadar dayanışmayı yürüteceğiz.” Gazetemizi ziyaret edenler arasında yerel yönetimlerden de Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç vardı. Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri ve editörü İsmiErgün naz Ergün, yazdığı bir yazı gerekçe gösterilerek ‘terör örgütü propagandası’ iddiasıyla hakkında arama kararı olduğu belirtilip gözaltına alındı. Cumhuriyet’e konuşan Ergün soruşturma açıldığına dair belgeyi almak için gittiği İstanbul Emniyet Müdürlüğü girişinde hakkında arama kararı olduğu belirtilerek gözaltına alındığını söyledi. Ergün’ün 28 Ağustos 2015 tarihli Atılım Dergisi’nde yayımlanan izlenim yazısı nedeniyle gözaltına alındığı belirtildi. ormal şartlarda bir meslektaşımızın gazeteciliğini anmak, hatırlatmak, hatta övmek için ölmesi beklenir. Gelin görün ki eğer olağanüstü şartların hâkim olduğu bir ülkede yaşıyorsanız gazetecilerin sadece gazeteci olduklarını söylemeniz için ölmelerini değil cezaevine atılmalarını bekliyorsunuz. Türkiye’de hangi görüşten olursa olsun, düşündüğünü özgürce söylediği için cezaevine girmeyen ‘aydın’ kimse yoktur. Bu nerede ise Türkiye’de ‘aydın’ olarak anılmanın yazılı olmayan kuralı haline gelmiştir. Görünen o ki bu geleneğin son kurbanları Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül oldu. Erdem Gül ile yollarımız hiç kesişmedi ancak bugün ‘terörist’ ya da ‘casus’ suçlamalarına maruz kalan Can Dündar ile mesleğe ilk başladığım günden bu yana tanışıyorum. Yıllarca aynı ofiste aynı programlarda çalıştık. Ardından farklı kanallarda farklı gazetelerde hemen hemen aynı tarz programlar ile birbirimizle ETHA editörü Ergün’e gözaltı Eski AKP’liler de tepki gösterdi ski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener: Can Dündar ve Erdem Gül’ün böyle bir muameleye muhattap kalması, Can Dündar’ın da deyimiyle, meslek kariyerlerine yeni bir madalyadır. Onurlu bir duruştan, mesleğini baskı altına almadan, özgürce yerine getirme çabasının bir sonucu olarak böyle bir durumla karşılaşmışlardır. Bir kahramanlıktır, değerdir, anlam taşımaktadır. Ama bu tablo Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu göstermesi açısından da üzüntü vericidir. Bu ülkede demokra E Abdüllatif şener Ertuğrul Günay si, hukuk, basın özgürlüğü kalmamıştır. n Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay: Çok üzgünüm, büyük bir şok oldu hepimiz için. Hem Can Dündar’ı hem de Erdem Gül’ü yakından tanırım. Hem iyi gazetecilerdir, hem de iyi insanlardır. Onların tutuklanması basın özgürlüğü konusunda Türkiye’nin yok derecesine geldiğinin, artık haber alma özgürlüğünün olmadığını gösteren bir olaydır. n Eski AKP kurucusu HDP Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat: Maalesef Türkiye bir kanun devleti olmaktan çıkıp mafyatik yöntemlerle yönetilmeye başlanmıştır. Bırakın yasaları, ahlaki değerler de ortadan kalkmıştır. Gazetecilik görevini yapmışlardır. alanında portre belgesellere imza atmaya devam etti. (Nitekim Coşkun Aral ve Nebil Özgentürk ile hazırladıkları Biz Kültür Yolcuları adlı belgesel halen yayımlanmaya devam ediyor.) Can, Türkiye’nin görsel tarihini televizyon ekranlarında nakış gibi dokuyarak yazdı. Bunun dışında benim sayabildiğim 37 kitabı yayımlanmış. Azı yok fazlası vardır. Bugün Can Dündar’ın gazeteciliğini eleştiren ve Can Dündar’ı itibarsızlaştırmaya çalışan isimlerin tamamını toplayıp ürettikleri eserleri bir araya getirseniz, Can’ın tek başına ürettiklerine yaklaşamadıklarını görürsünüz. Can Dündar yıllardır milyonların gözü önünde hayatını sürdüren bir isim. İşte böyle bir gazeteci, mesleğinin 30. yılında yaptığı bir haberden dolayı bir anda kendisini casus ve terör örgütü mensubu suçlaması ile Silivri Cezaevi’nde buluveriyor. Yapılan haber “doğru muydu, yanlış mıydı, yapılmalı mı, yapılmamalı mı” tartışması etik olarak elbette yapılabilir. Yapılmalıdır da… Gelin görün ki Can Dündar gibi bir ana N KONUK YAZAR CÜNEYT ÖZDEMİR Can Dündar gazeteciliğini tutuklamak taplar ve köşeyazıları ile sonraki kuşaklara adeta bir referans olarak bırakmayı şimdiden başarmıştır. Yaptığı belgeseller kimi zaman büyük alkış almış, kimi zaman da aynı kitleler tarafından yerden yere vurulmuş olsa da Can her daim kamuoyunun nabzını tutan işlere imza atmayı başarmıştır. 1992 yılında Can Dündar ile ilk tanıştığımda Bülent Çaplı ve Mehmet Ali Birand ile Demirkırat belgeselini tamamlamak üzereydi. Ardından 12 Mart belgeseli geldi. Sonrasında Birand ile yollarını ayırdılar ancak Can Dündar Gölgeler ve Aynalar gibi siyasi ve popüler kültür yarıştık. Kimi zaman uzaklaştık, kimi zaman birbirimize kızdık ama her her zaman gazeteciliğimize saygıyı, birbirimize sevgiyi elden bırakmadık. Bu tanıklığa dayanarak şunu söylemeliyim ki Can Dündar, Türkiye’nin tanıdığı en üretken gazetecilerin başında gelir. Televizyon gazeteciliği bizim meslekte akıp giden zamana benzer. Her akşam ekrandasınızdır ancak geriye ün veya şöhretten başka bir şey kalmaz. Oysa Can Dündar tıpkı Mehmet Ali Birand gibi televizyon gazeteciliğine hapis kalmak yerine kendini her daim gazeteci olarak konumlandırmış ve birikimini belgeseller, ki akım medya mensubunun yaptığı bir haber nedeni ile casus ve terör örgütü mensubu ilan edilmesi hiçbir mantığa ve vicdana sığmaz. Böylesine absürt bir iddia geçtim hukuku hayatın normal akışına da uygun değildir. Elbette gazeteciler dokunulmaz değildir ancak gazetecilik de suç değildir. Böyle bir yazıyı son olarak odatv soruşturmasında tutuklanan gazeteci meslektaşlarımın ardından yazmıştım. Yazıyı bitirirken “Belki bu meslektaşlarımızın suçlarının gazetecilik olmadığına öyle ya da böyle Türk kamuoyunu ikna edebilirsiniz ancak dünyayı ikna edemezsiniz” demiştim. Gördük ki edemediler. Omuz omuza gazetecilik yaptığım, mesleğin yüz akı ve Türkiye’nin vicdanı sayılabilecek Can Dündar ve Erdem Gül’den şimdi bir terörist ya da casus yaratmaya çalışıyorlar. Bu mümkün değil. Başaramazlar. Can Dündar’ı ‘gazetecilik’ suçuyla tutuklamak aslında Türkiye’de bizzat gazeteciliği tutuklamaktır. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle