28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 1 Kasım 2015 18 ugün, bir ülke tarihinde “kader” denilen karar günüdür. Bugün Türkiye son kavşakta, yolunu ve yönünü seçecek. Geri dönüşü olmayacak, çünkü bütün manevra alanları geride kaldı, önünde refüj bile yok artık. Ya yüzünü evrensel değerlere, gerçek bilgiye, bireysel eşitlik, özgürlük, ortak adalet ve dürüstlüğe dönüp uygarlık yolunda ilerleyecek; ya da güçlünün güçsüzü dövdüğü ve insanın mal, kul, hatta leş sayıldığı mafya düzenini seçip hızla çürüyeceği bir gayya kuyusuna düşecek. Fikret İlkiz, seçimini hep birinci yönde yapmış, yönünü hiç değiştirmemiş bir hukukçudur. Basın davalarında otorite kabul edilen bir avukat... Dostluğumuz 1985 yılında, Cumhuriyet gazetesinde başlar. O gazetenin avukatıdır, ben de çaylak muhabir, taze yazar. Ama Fikret İlkiz’i en doğru tarif eden tümce, ortak arkadaşımız Nazım Alpman’a aittir: “Başı sıkışanların acilen aradıkları ve daima buldukları adam!” HHH Meslek hayatı boyunca toplum gayya kuyularına düşmesin diye mücadele eden gazetecileri savunan İlkiz, “Basın, en önemli denetim organıdır, gazeteciler denetçi olmak zorundadır. Oysa bu bitti” diyor. “Gazetecilerin bir bölümünü, büyük paralar karşılığında yönetici yaptılar. Muhabirleri ve yazarları işten çıkarmak görevini, yönetici gazetecilere yüklediler. Sistem kapolar yarattı. Hayır diyemeyecekleri kadar para sahibi olduktan itibaren, herhangi bir gazetecinin işten atılması bu Fikret İlkiz kapolar için önemsiz hale geldi. Basında kapoların yaratılmasına sessiz kalırsanız, hayatın her alanında kapolar karşınıza çıkar. Nitekim çıktı. Kapoluk sistemini yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY B l usal ve bireyse “Yasalar, kamtidar baskısından özgürlükleri ik dir.” korumak için Madde rı Bildirisi, 9. la k a H n sa İn 1973 sun Türkiye. Şahsen, buna ne kadar katkıda bulunurum diye çaba gösteriyorum.  Bazen yanlış yaptım demek, diğer insanlara daha anlayışlı olmanızı sağlar. Size yanlış yaptıran olaylardan ders çıkardığınız zaman, onurlu insan olursunuz. Barış istemek, onurlu insan olmak gereğidir. Bunun üzerinde tartışma olmamalıdır. Üzerinde konuşmaya bile gerek yoktur. Kardeşlikti, oydu buydu, siyasal ve geçici söylemlerdir. Hiç kimsenin veresiye bir hayatı olmaması gerekir. Hiç kimsenin terk edilmişlik duygusuyla yaşamaması gerekir.  İnsanların birbirini sevmesinin başında da insan onurunun korunması gelir. Türkiye’de böyle bir devlet olması, devletin bunu sağlaması gerekir. Ve ben hâlâ, karamsar olmama rağmen Türkiye’den çok umutluyum. Bu ülkede yaşayan insanlardan çok umutluyum...” Umarım Fikret İlkiz, yine haklıdır, haklı çıkar! Küçük Hitler’ler… e pazar ama, seçim yasaklarına da girdik. Ne yazsam ki, en iyisi küçük Hitler’lere bodoslamadan bir dalış yapalım. Ne demek istiyorum, açıklayayım. Son derece entelektüel bir halk olan, işçi sınıfının en örgütlü olduğu savaş öncesi Almanya’nın nasıl olup da Nazilere kucak açtığı, altı milyon insanın gaz odalarında yakıldığında sessiz kaldığı pek çok araştırmanın konusu olmuştur. Araştırmaların büyük çoğunluğu Nazilerin çok başarılı bir algı yönetimi uyguladıklarını kabul ediyorlar. Bir sihir yaratmışlar. Bu sihrin temel özelliği her bir Alman bireyinin kendini “Hitler” gibi görmesini sağlamak. Çok basit, örneğin yapılan propaganda sayesinde, Alman kadını kendini dünyayı değiştirecek, geleceğin ari ırkını doğuracak küçük Hitler’lerin anası gibi görmeye başlamış. Lütfen bunu bizdekilerle karıştırmayın, bu daha sofistike, daha ince bir propaganda. Ne de olsa Almanlar yapıyor. Evet doğur demişler Alman kadınlarına, yeni Hitler’ler doğur ve kendini tanrı gibi taçlandır! Evet, pek çok bilim insanının Hitler rejimine karşı çıktığı, pek çoğunun Salvador Dali’den başka ülkelere kaçtığı göesinlenilmiş bir rülse de, gene de hatıresim. Adı SON. rı sayılır bir kısım bilim insanı kendini öylesine kaptırmış ki, bir kısmı gaz odalarının mucidi olmuş. Bir kısmı ari ırk yaratmak için insanları acımasızca deneylere tabi tutmuş. Bir kısmı kandırıldım filan demeden tüm becerisini Hitler’in emrine gönüllü sunmuş. Kendini önemli hissetmek, tanrı Hitler’le aynı masada yemek yemek, onlar için Tanrısal bir ayin olmuş. Bizdeki örnekleri hatırlayın. Biz çıkarcı bir millet olduğumuzdan işin içinde para da var. Sanayiciler ne yapmış dersiniz? Sermayenin dini, vatanı yoktur. Hitler için en kolay şey, sanayicileri satın almak olmuş. Üstelik söz konusu sanayiciler, bizdeki gibi devlete göbek bağıyla bağlı değiller. Ama sermaye demek çıkar demek, hemen Hitler’in emrine girmişler. Son derece soylu geçindikleri için de bu davranışlarına hemen bir kulp bulmuşlar. Deutschland Über Alles!… Kendini Tanrı yerine koyan bir adamın peşinden giden yazarları, sinemacıları da unutmamak gerek. Özellikle sinemacılar, öyle propaganda filmleri çekmişler ki, her Alman kendini Tanrısal bir ışıkla kuşatılmış, Tanrısal bir görevle ödüllendirilmiş gibi hissetmiş. Bizdekiler de bize göre, pek bir uyduruk. Ve çocuklar! Hitler’in en çok üstünde durduğu yeni yetişen kuşaklar olmuş. Onlara seslenmiş, analarınızı, babalarınız, öğretmenlerinizi, şeker aldığınız bakkalı, sokakta top oynadığınız arkadaşlarınızı “kutsal davamız için ihbar edin!” Evet, “ihbar edin!” Şimdi Nazilerin çok önemli bir özelliğinden söz edeceğim. Her şeyi ama her şeyi kayda almışlar. İyi ki almışlar, daha sonraları bu kayıtlar incelendiğinde binlerce çocuğun babasını ihbar ettiği görülmüş. Baba Naziler tarafından tutuklanıp götürülürken çocukların muzaffer bir edayla Hitler selamı durduğu fotoğraflar Nazi arşivlerinin en kalın dosyasını oluşturuyormuş. Bütün bunlar olurken Naziler ülkenin en önemli gazetelerini ellerinde sopalar, ellerinde balyozlar basmışlar. Bütün makineleri kırmışlar, ses çıkaranı toplama kampına göndermişler ya da hemen orada silahla öldürmüşler. Tek bir ses kalmış, Hitler’in sesi. Şimdi ben bunları neden anlattım, Alman halkı gibi entelektüel ve örgütlü bir halk bile algı operasyonlarıyla ele geçirilebiliyorsa, bizim gibi entelektüel düzeyi düşük, sermayesi devlete göbek bağıyla bağlı ve küçük Hitler’liğe özenenlerin çok bol olduğu bir ülkede neler yapılmaz. Nitekim yapılıyor. Ama ben bir şey söylemek istiyorum, Naziler gibi güçlü bir örgütlenme bile yıkılabiliyorsa, bizimki haydi haydi yerlerde sürüklenebilir. N Kapolara karşı bir adam kabullenmek, ilkelerden vazgeçmek demektir. Gazeteciliğin ilkeleri var mı, yok mu? Etik kurallarınız var mı, yok mu? Yoksa, yoktur. Ama var olduğunu ileri sürerek gazetecilik yapmak, bence en kötü yaklaşım.” HHH Geçen cuma, saldırı tehditi altında ablukaya alınan Cumhuriyet gazetesi, Türkiye’de yönetimi kapolara teslim edilmeyen çok az sayıda basın kuruluşu arasında, en eskisi ve kurumsal olanıdır, sevgili okurlar. Böyle bir ihbar bile; bugünkü seçimlerde direksiyon doğru yöne kırılmadığı takdirde Türkiye’nin nasıl bir tehdit ve tedhiş ortamına yuvarlanacağını gösterir! Fikret İlkiz’e, bir demokrasi rüyası olarak “İnsan hakları nedir?” diye sordum. “İnsanların onurunu koruyan, onurlu yaşamalarını sağlayan hukuk düzenlemesi ve güvencelerdir” dedi. “Onur nedir?” dedim. “İnsan yaşamının ta kendisidir” dedi. “Nasıl bir Türkiye isterdin?” sorusuna verdiği yanıt ise, ülkemizin kaderini oylayacağı bugün, özel bir önem ve anlam taşıyor: HHH “İsterim ki insan onurunun korunduğu bir ülke olbehicak@yahoo.com.tr Bugün oyların sayıldığı saatlerde, ben bir ödül töreninde olacağım. Dünya Kardeşlik Birliği Mevlana Yüce Vakfı, her yıl on kategoride dağıttığı ödüllerden birini, yazılarımla “insanın yücelişine” hizmet ettiğim için bana layık görmüş. Hak ettiğimi sanmıyorum, ama vakfın nitelikli üyelerine saygımdan, “hayır” da diyemedim. Haydi hayırlısı. Evrensel kardeşlikten dünya barışına KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Çünkü biz akıllıyız (!) ünyanın ateşi yükseliyor. Buzullar eriyor. Sıcaklık arttıkça, fırtınalar, tsunamiler, sel felaketleri… Pek çok canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Susuzluk, hastalıklar, orman yangınları, tarımsal üretimde düşüşler... İklim değişikliği, insanoğlunun yarattığı en büyük çevre felaketi. Bu yüzyılın sonuna kadar küresel ısınma 2 dereceyi aşmasın diye yoğun bir çaba var. Aşarsa ne olur? IMF Başkanı Christine Lagarde’ye göre, aşarsa “tavuklar gibi kızaracağız.” HHH Aralıkta Paris’te yapılacak iklim konferansı bu yüzden önemli. Pek çok ülke konferans öncesi iklim değişikliğiyle mücadele için neler yapacağını rapor haline getirip iletti. Ne beklersiniz bu raporlardan? Ülkelerin, sera gazını azaltmak konusuna hedefler belirlemelerini. Avrupa mesela yüzde 40 azaltacağını söylüyor. ABD, Çin, Hindistan, Brezilya… Hepsi azaltıyor. Fakat bir ülke var ki, sera gazı salımını bırakın azaltmayı, iki katına çıkarmayı hedefliyor, iyi mi. Acaba bu ülkenin yetkilileri, yapılması gerekeni anlamadılar mı? Daha da ilginci, diyorlar ki: “Biz sera gazı salımını yüzde 21 azaltıyoruz.” Nasıl bir hesap bu? Bugün sera gazı emisyonunuz ne kadar? 460 milyon ton. 2030’da bu emisyon ne kadar olacak? 929 milyon ton. Yani doğaya iki kat daha fazla gaz salacaksınız. “Yok, yüzde 21 azaltıyoruz” diyorlar. Nasıl? Ülkenin enerji tüketimi 2030’da aslında 1 milyon 175 milyon tona çıkacakken, biz emisyonu 929 milyon tonda tutacağız. Bu şekilde sera gazı emisyonumuzu yüzde 21 azaltmış olacağız. Nasıl matematik ama? Yani onlar akıllı, dünyanın diğer ülkelerindeki uzmanlar “aptal”. HHH Bu raporlar bilim insanlarıyla, sivil toplum örgütleriyle tartışılarak hazırlanacaktı sözüm ona. Ama bu ülkenin yetkililerinin “akla” gereksinimi yok. Yapılan projeksiyonun da nasıl yapıldığı belli değil. Bu ülkenin, 2030’da 1 milyar 175 milyon ton sera gazı salımına ulaşabilmesi için ekonomisi 15 yıl boyunca her yıl yüzde 8 büyümesi gerekiyor. “Mümkün değil” diyor uzmanlar. Ülke ekonomisi geçen yıl yüzde 2.9 büyümüş. Bu yılki büyümenin yüzde 3’ün altında kalacağı şimdiden belli. Fakat mantıkları farklı işliyor: Ülkenin sera gazı salımı, hedef gösterilen rakamların altında kalırsa, “bakın doğayı ne kadar önemsiyoruz, hedeflerimizin bile altında kalmayı başardık” diyeceklermiş. Nasıl akıl ama? Sizce iklim mücadelesini baltalayan, yöneticileri bu kadar “akıllı” ülke hangisi? Bilebildiniz mi? HHH Dünya büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bütün dünya ülkeleri yukarıdaki ülke gibi tutum alsa ne olur? Bu ülkenin yöneticilerine sormazlar mı, hadi komşularınızı, diğer ülkeleri düşünmeyecek kadar bencilsiniz. Kendi insanınızı da mı düşünmüyorsunuz? Fosil yakıtlara ağırlık veren bu enerji politikasının sonuçları ne olacak? Ortaya çıkacak çevresel felaketlerin bedelini hesapladınız mı? Kirlilik nedeniyle kaç milyon insan hastalanacak? Fosil yakıtlardan vazgeçip yenilenebilir kaynaklara yönelmek gerektiğini ne zaman göreceksiniz? Daha yenilerde, “Türkiye İçin Düşük Karbonlu Kalkınma Yolları ve Öncelikleri” raporu yayımlandı. Sonra “Türkiye’nin Yenilenebilir Gücü”, “Enerji Devrimi” başlıklı raporlar var. Ama okuyan kim. Not: İstanbul’da “İklim Forumu” ve “Büyük İklim Yürüyüşü” için geri sayım başladı. D ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr HARBİ SEMİH POROY 1 KASIM 2015 SAYI: 32897 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı VEFAT Merhum Mehmet Emin Aygen’in sevgili kızı, Cumhuriyet Gazetesi’nin eski yazar ve yöneticilerinden merhum Adnan Tahir’in sevgili eşi Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. ŞEHBAL TAHİR hanımefendiyi sevdiklerinin yanına sonsuzluğa uğurladık. Saygıyla duyururum. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.59 05.44 06.06 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.27 12.55 15.41 07.10 12.39 15.28 07.30 13.02 15.54 Akşam 18.10 17.57 18.22 Yatsı 19.31 19.16 19.39 23 25 35 36 40 44 l6 bilen: 1 milyon 522 bin 213 lira (DEVİR) l5 bilen: 3 bin 772 lira l4 bilen: 50 lira 50’şer kuruş, l3 bilen: 7 lira 40’ar kuruş ikramiye alacak. YEĞENİ NURŞAT AYGEN C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle