29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 3 Ekim 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN ‘Kansız eller’ mesajı HDP’nin seçim bildirgesini açıklayan Demirtaş, Gandi’nin sözleriyle PKK’ye mesaj gönderdi haber 15 Dolmabahçe ruhu bildirgede özüm süreci kapsamında 28 Şubat’ta Dolmabahçe’de açıklanan maddeler vaatler halinde 1 Kasım bildirgesinde yer aldı. Özyönetim ve demokratik Cumhuriyet, çoğulcu demokratik anlayış ve çözüm süreci bildirgenin genelinde sıralanan vaatlerin içinde yer aldı. Bildirgede dikkat çeken değişiklikler ve öneriler şöyle: Demokratik özerklik ‘özyönetim’ oldu: 7 Haziran bildirgesinde tartışma yaratan ve demokratik özerklik başlığıyla yer alan bölüm 1 Kasım bildirgesine “Özyönetim ya da yerinden yönetim” olarak girdi. 7 Haziran’da birkaç paragraf ayrılan özerklik başlığına 1 Kasım bildirisinde tam 3.5 sayfa yer verildi. Özyönetimin; özerk ve demokratik yerinden yönetim modeli olduğu ifade edilerek, özyönetimin Türkiye’nin üniter yapısı ve parlamenter sistem içerisinde gerçekleştirilmesinin mümkün olduğu belirtildi. Ç Devlete ve PKK’ye çağrı DP’nin 1 Kasım seçimlerine yönelik seçim bildirgesini açıkladığı etkinlikte “İnadına arış, İnadına HDP” ana sloganı ve İnadına HDP adlı yeni seçim şarkısı da tanıtıldı. Etkinliğin yapıldığı salon HDP bayrakları ve seçim sloganlarıyla süslenirken, salonda Türk bayrağının yer almaması dikkat çekti. Kürtçe ve Türkçe anonslarla saMAHMUT lona giren HDP Eş Genel LICALI Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ birlikte HDP’nin 1 Kasım vaatlerini açıkladı. Yüksekdağ, HDP’nin Türkiye’ye yeni bir ufuk açtığını belirterek, 7 Haziran’ı hazmedemeyen Saray ve AKP’nin 1 Kasım’da iktidar hırsını tatmin edecek daha iyi bir sonuç elde etmeyi amaçladığını belirtti. Yüksekdağ, “Yine başaramayacaksınız. Dün ‘Barış’ dedik, ‘Bugün inadına barış’ diyoruz. Bugün ‘İnadına beraber, inadına HDP’ diyoruz. Sizi başkan yaptırmayacağız dedik, bugün de ‘Sizi diktatör yaptırmayacağız’ diyoruz” diye konuştu. Yüksekdağ, HDP’nin 1 Kasım’da Saray’ı barış altında bırakacağını ifade etti. Yüksekdağ’ın ardından konuşan Demirtaş, dolaylı olarak Kandil’e mesaj verdi. Demirtaş, “Ya tek dil, tek ırk olacağız dediler. Ya da bunu kabul et H Demirtaş’tan özyönetim eleştirisi Selahattin Demirtaş, DİHA’ya yaptığı açıklamada özyönetim taleplerinin silahla gündeme gelmesini eleştirdi. Demirtaş, “Özyönetim hakkının silahla birlikte öne çıkması ve anılması bir talihsizlik, eksikli ve hatta bir provokasyondur. Devlet halkın özyönetime doğru bir kararlığını, bir hazırlığını görünce mevzuyu silahlı alana çekip özyönetimin sivil, demokratik yönünü baypas etmek için Silopi’de mahallelere silahla saldırdı. Çok kısa bir süre içinde bu iş kriminalize edilmeye çalışıldı ve sadece silahlıların öne çıktığı ve silahla bir öz yönetim ilanlarının yapıldığı bir algı yaratılmaya çalışıldı” dedi. Özyönetimin ne olduğu ve bölgede ne yapılmak istendiği sorularını yanıtlayan Demirtaş, söz konusu sürecin iyi yönetilmediğine işaret ederek, “Özellikle sivil halk meclislerinin, kent inisiyatiflerinin çok daha iradeli bir şekilde bu süreci yönetebilecek bir ön hazırlığının olması gerekir. Çünkü AKP iktidarı tek adam hegemonyası kurmaya çalışırken güçlü bir yerinden yönetimi, yerel demokrasiyi asla benimsemeyecekti” dedi. Demirtaş, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) İmralı’da inceleme yapması talebinde bulundu. miyorsanız terk edeceksiniz dediler. Bize ikinci seçeneği dayattılar. Biz inkâr ve isyan kısırdöngüsü arasında uzun yıllar kaybettik. Biz ikisine de mahkum değiliz diye üçüncü bir seçenek olarak HDP ortaya çıktı. Teklik politikalarına karşı birlik politikalarını savunduk” diye konuştu. 1 Kasım’da 7 Haziran’dan daha güçlü bir güneşin doğacağını kaydeden Demirtaş, “Bir an HDP’siz bir Türkiye düşünün. Öyle bir Türkiye tehlikeli sulara sürüklenen gemi gibidir. Bugün bu kadar saldıraya karşın batmıyorsa HDP’nin bu gemide sağladığı dengeden dolayıdır. HDP’yi bu gemiden atmaya çalışanlar, HDP bu gemide olmazsa batar. Hepbirlik te bu gemide olmalıyız” diye konuştu. Demirtaş, yolun bundan sonrasını artık HDP ile devam edeceklerini belirterek, “Rejim değişecek. Geçiş sürecindeyiz. Adaletli, eşitlikçi bir rejim inşa edeceğiz. Siyasetle, akılla ve barış yoluyla devam etmeliyiz” dedi. Mahatma Gandi’den alıntı yapan Demirtaş, “Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Alkışlar önüne kansız elle çıkınız. Bizler hayalleri olan insanlarız. Rüyaları gerçekleştirmenin tek yolu uyanmaktır. Bizler uyananların partisi olarak inadına HDP diyoruz” diye konuştu. l ANKARA Bundan sonra HDP Eş başbakan, eş cumhurbaşkanı ildirgede, “Derhal silahların iki taraflı susturulması, akan kanın durdurulması ve yeniden müzakere masasına dönülmesini istiyoruz. Yoksul, emekçi çocukların kanı üzerinden siyasi ikbalini garantiye almak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Sonuna kadar savaş diyenlere, sonuna kadar barış diyeceğiz. Her koşulda silahsız çözüm ve demokratik siyaseti savunmaya devam edeceğiz. Savaşın zararlarının saptanmasını, savaş yüzünden yerinden edilenlerin geri dönüşünü ve ekonomik açıdan desteklenmesini sağlayacağız” denildi. Başkanlığa güçlü ‘hayır’: HDP’nin 7 Haziran’da temel vaatlerinden biri alan başkanlık sistemine hayır vurgusu 1 Kasım bildirgesinde daha da güçlendirildi. Bildirgede, “HDP açık bir biçimde karşı olduğu başkanlık sisteminin anayasa değişikliklerinin temel koşulu haline getirilmesini kabul etmeyecek. Başkanlık sistemine geçit verilmeyecek” ifadeleri yer aldı. B erkesin yüzünde bir tedirginlik vardı. Zaman zaman yükselen coşku sonra yeniden kesin yanıtı olmayan bir soruya dönüşüyordu: “Yüzde 10 barajını aşacak mıyız?” Dünyanın sonu değildi elbette, ama o süreçte bir varlık yokluk sorunuydu bu. Tarih 21 Nisan’dı. Yer, Beşiktaş’taki Mustafa Kemal Kültür Merkezi’ydi. HDP ilk kez parti olarak gireceği 7 Haziran seçiminin bildirgesini açıklıyordu. O gün salondaki partililerin ruh halini ancak iki sözcük tanımlayabilirdi; coşku ve tedirginlik. Aradan tam 163 gün geçmişti ve HDP’nin dün 1 Kasım seçimleri bildirgesini açıkladığı Ankara’daki Hiltonsa Kavaklıdere Salonu’na hâkim duyguyu tanımlayan sözcükler değişmişti: Umut ve özgüven... Yine iki eş genel başkan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş çıkıyordu sahneye Türkçe ve Kürtçe anonslarla. Ama o anda salonu ayağa kaldıran, coşturan müzik de Karadeniz horonuydu. HDP’nin bu çok kimlikli, çokkültürlü yanını da Demirtaş “Partimizi tıpkı Türkiye gibi, rengârenk bir çiçek bahçesine inşa ettik” diye anlatıyordu. Bir önceki bildirgeyle dünkü arasındaki en büyük fark, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ne yapılacağı konusuydu. 21 Nisan’da bildirgede yer alan ilgili maddeyi Yüksekdağ okumuştu: “Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılarak devletin din ve inanç alanından elini çekmesi sağlanacak.” Demirtaş da “Diyanet İşleri Başkanı’nın makam aracını ne yapacağız? Onu konuşmadık” deyince salonu güldürmüş, Yüksekdağ da bu soruya “Diyanet İşleri Başkanı’nın makam aracını cemevine bağışlayacağız” karşılığını vermişti. Diyanet İşleri’ni kaldırma konusu HDP içinde de çok tartışılmıştı o günlerde. AKP sözcüleri tarafından da ağır biçimde eleştirilmişti HDP. Ancak dün okunan bildirgede görüldü ki, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı “kaldırmak” yerine her inancın temsil edileceği Din ve İnanç İşleri Kurulu’na “dönüştürmek” önerisi geliştirilmişti. Anlaşılan tartışmalar ve eleştiriler bu bildiride dikkate alınmıştı. Erdoğan’ın Kürt sorunu yok, artık HDP sorunu var! H Asıl hedef farklı DEMİRTAŞ :OYUMU HDP’YE VEREBİLİRİM Demirtaş esprileriyle salonda gülüşmelere neden oldu. Yüksekdağ vaatleri anlatırken araya giren Demirtaş, “Söz mü, hepsini yapacak mısınız?” diye sordu. Yüksekdağ’ın “Evet” demesi üzerine Demirtaş, “Vallahi etkilenmedim değil. Oyumu HDP’ye vermeyi düşünüyorum” dedi. Demirtaş, bildirgede gençlik başlığını anlatırken de “Sevgili Ahmet Türk sizinle ilgili daha çok” diye espri yaptı. ildirgede cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılarak sembolik düzeye çekileceği belirtilerek, bu bölümde de “Demokratik özerklik halkların yönetim ve karar süreçlerine katılımının sağlanması için hayata geçirilecek” denildi. Bildirgede, eş başbakanlık, eş muhtarlık ve eş cumhurbaşkanlığı sistemleri vaat edildi. Asgari ücret 2 bin TL: HDP’nin 1 Kasım bildirgesinde 7 Haziran’da 1800 TL olan asgari ücret vaadi 2 bin TL olarak güncellenirken, her eve her ay 10 metreküp su, 180 kilovatsaat elektriğin ücretsiz verileceği belirtildi. Emeklilere verilen en düşük maaşın da 2 bin TL olacağı belirtildi. MGK kalkacak: 12 Eylül’ün ürünü olan MGK kaldırılacak. İç Güvenlik Yasası, TCK’nin evrensel demokratik ilkelere uymayan maddeleri, Terörle Mücadele Kanunu ve özel isimlerle donatılmış mahkemeler kaldırılacak. Siyasi Partiler Yasası değiştirilecek, seçim barajı, dokunulmazlıklar, köy koruculuğu kaldırılacak. l ANKARA eplerini doldurup saraylar yaptırdılar, HES yapacağız diye doğayı katlettiler, omuz ver Karadeniz omuz ver HDP’ye, kardeşlik horonunu kuralım hep birlikte”.... HDP’nin eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ Karadeniz ezgileriyle girdi seçim bildirgesini açıklayacakları salona. En önde onları alkışlayanlar arasında iki “aksaçlı” vardı. Hareketin önemli isimlerinden Ahmet Türk ve Gültan Kışanak. Bildirgenin “Gençlik” başlıklı bölümünde Demirtaş “Ahmet Abi ile ilgili bölüm” diye espri yaptı. Türk ve Kışanak’ın başta Diyarbakır Cezaevi günleri, o saçları nasıl ağırttığını bilenler program boyunca en yoğun ilgiyi ikisine gösterdi. Neşeli, dikkat çekici bir sunumdu. Sahnede Demirtaş ile Yüksekdağ iyi bir dağılım yapmıştı. Demirtaş’ın konuşmasındaki bir vurgu, “Türkiyelileşme noktasında önemli bir adım daha atan bildirgenin” önüne geçti. Demirtaş aynen şunları söyledi: “Biz bugüne kadar halkların yararına B DP’nin seçim bildirgesinin H açıklandığı toplantıda hem Kandil’e, hem de seçmene karşı bü Bizim için baraj yüzde 13 suçlamalar dikkate alınmış olsa gerek bu kez “Diyanet İşleri Başkanlığı Din ve İnanç İşleri Kurulu olarak yeniden yapılandırılacak” diye değiştirilmişti. Kadın ve gençlere özel bir yer ayrılmıştı. Salondaki kadın ağırlığı gözden kaçacak gibi değildi. HDP, “inadına” vurgulu “zılgıt, halay, zeybek, saz” sloganlarıyla bir kez daha “Türkiye partisi” imajının altını çizdi. Nâzım Hikmet’in “Büyük İnsanlık” şiiri “Büyük insanlığın toprağında gölge yok/ sokağında fener/penceresinde cam/ama umudu var büyük insanlığın/ umutsuz yaşanmıyor” dizeleriyle biter. HDP’liler de “Büyük İnsanlıkBüyük Barış” adlı bildirgeleriyle “büyük insanlığın” barış umuduna vurgu yaptılar. ÖDP’nin “İnadına aşk, inadına devrim ve sosyalizm” sloganını çağrıştıran “İnadına HDP” sloganındaki bilenmişlik ve iddia 1 Kasım öncesi ruh halini özetliyordu. Hedef büyüten HDP, yüzde 10 barajını yüzde 13’e yükseltti! Salonda konuştuğumuz HDP’liler “yüzde 15 üstünü” teleffuz ediyordu. Artık AKP’nin “baraj sendromu” dönemi başlamış görünüyor. l ANKARA partili “İktidarın yolu buralardan geçiyormuş, ne yapalım!” diye bize takıldı. yük bir özgüven ve iddia sergilenSahnede konuşan HDP eş başdi. “İnadına HDP” sloganıyla meykanları Selahattin Demirtaş ve dan okuyan HDP’liler, “Bizim için Figen Yüksekdağ’ın konuşmaTÜREY artık baraj yüzde 13” diyerek hedef larında geçen “gökkuşağı”, “nar” KÖSE yükseltti. Cumhurbaşkanı Tayyip metaforları ve salondaki sloganErdoğan’ı hedef alan “Seni başkan lar son dönemin en büyük özlemi yaptırmayacağız” sloganı da “Seni diktatör olan barış içinde birarada yaşamaya vurgu yaptırmayacağız” diye güncellendi. yapıyordu. Demirtaş’ın “Biz yolun bundan HDP’nin seçim bildirgesinin açıklansonrasına HDP ile devam edeceğiz” sözdığı toplantıda seçilen “mekân”dan, veleriyle Kandil’e mesaj gönderirken, hemen rilen mesajlara dikkat çekici değişiklikarkasından Gandi’den yaptığı alıntıyla “deler vardı. 7 Haziran seçimleri öncesinde mokratik siyaset” vurgusu yapması önemli HDP’nin “Büyük İnsanlık” başlıklı seçim bir dönemeci işaret ediyordu. bildirgesi İstanbul’da Mustafa Kemal KülBildirgede 7 Haziran’dan bu yana yatür Merkezi’nde açıklanmış ve kampanyaşananlar dikkate alınarak yapılan bazı da “Bizler Meclise” sloganı kullanılmıştı. “rötuşlar”ın yanı sıra ciddi değişiklikler de HDP eş başkanları seçim bildirgelerini bu vardı. Demokratik özerklik ilanlarıyla ilgili kez başkentte, bir süre önce ateşe verilen rahatsızlık ve tepkiler dikkate alınarak “özgenel merkez binalarına çok yakın bir meyönetim ya da yerinden yönetim” ifadesi safede bulunan Hiltonsa Otel’de açıkladı. kullanılmaya başlanmıştı. Bir önceki bildirBazı HDPliler mekânı biraz yadırgamış gö gede yer alan “Diyanet İşleri Başkanlığı kalrünüyorlardı. Nitekim, salona girerken bir dırılacak” ifadesi de AKP tarafından gelen Dünkü toplantıda Demirtaş’ın en çok dikkat çeken sözlerinin başında da “Yolumuzun bundan sonrasına HDP ile devam edeceğiz” demesi geliyordu. Hele bu sözleri, “Taş üstüne kim taş koyduysa ona teşekkür ederiz” dedikten sonra kullanması elbette “Kürt siyasi hareketi içinde yeni bir tartışma” kuşkusu uyandırdı. Çok kişi “bu mesaj PKK’ye” diye düşündü ama bizce asıl adres farklıydı. Burada esas akla gelmesi gereken, şimdilik bölgeyle sınırlı tutulan Demokratik Bölgeler Partisi’ydi (DBP). DBP, daha çok ideolojik bir parti olarak yapılandırılmış ve Kürt Siyasi Hareketi’nde daha uzun vadeli ve stratejik bir örgüt olarak konumlandırılmıştı. Hâlâ bölgedeki belediye başkanları DBP üyesiydi. Bölgedeki belediyelerde oluşması muhtemel “yozlaşmayı” önleyecek güç olarak da hareketin bir bölümü DBP’ye büyük önem atfediyordu. Demirtaş’ın bu sözleri Kürt siyasi hareketinde yeni bir “yöntem” tartışmasının işareti olarak da değerlendirilebilir. ‘Seni diktatör yaptırmayacağız’ “C Böldürtmeyeceğiz, öldürtmeyeceğiz her kim olumlu ne iş yaptıysa, taş üstüne kim taş koymayı başardıysa onlara ancak teşekkür edebiliriz. Ama yolun bundan sonrasına HDP ile devam edeceğiz.” Demirtaş bu cümlelerinden sonra Gandi’ye atıfla şunları söyledi: “Doğru rejim değişecek ama adaletli bir rejim inşa edeceğiz. Eşitlikçi bir rejim inşa ede ceğiz. Siyasetle akılla barış yoluyla devam etmeliyiz yolumuza. Gandi’nin dediği gibi ‘Adaletsiz rejimi adaletle yıkınız ve alkışlar önüne kansız elle çıkınız’.” Bu iki cümleyi ardı ardına dinleyenlerin aklına ilk gelen, “Demirtaş’ın mesajı Kandil’e” oldu. Toplantı çıkışı konuştuğum kimi HDP’liler “Bu bir siyasal alanı genişletme vurgusu böyle de okuyabilirsiniz” diye yorum yaptılar. Nereden baksanız çok kritik bir konuşma idi. Buna bir de bildirgenin sonundaki “Halklarımızı böldürtmeyeceğiz, evlatlarımızı öldürtmeyeceğiz” sloganını da eklediğinizde HDP özellikle “endişeli kitlelere”; bölünmeye karşı, ölümleri durdurma noktasında “her kesime sesini yükseltebilecek iradede” mesajını vermiş oldu. İnadına diye başlayan, ardına; can cana, yan yana, çok dilli, rengârenk, eşit, dere, ağaç, emek, saz... eklenen sloganlar ise herkesin rahatlıkla diline yerleşecek cinstendi. Özellikle “İnadına barış, inadına beraber”... 7 Haziran seçimlerinden farklı olarak bildirgede iki nokta netleştirilmiş: Birincisi “Diyanet İşleri kaldırılacak” sözünün yerini; “Diyanet İşleri Başkanlığı, Din ve İnanç İşleri Kurulu olarak yeniden yapılandırılacak” almış. Bir diğeri “özyönetim modeli” daha net anlatılmış. 4 sayfalık bölümde dikkat çeken cümleler ise şunlar: “Özyönetim, özerk ve demokratik yerinden yönetim modelidir. Türkiye’nin üniter devlet yapısı ve demokratik parlamenter sistem içinde gerçekleşmesi mümkündür.” Bildirgenin sonunda HDP’nin Kürtçe seçim şarkısı çalındı. Şarkıda sık sık “rabın” kelimesi geçiyordu. Yani ayağa kalkın. Bakalım 1 Kasım’da HDP oy verenler yeniden ayağa kalkıp oyları daha da yukarı çekebilecek mi? Bölgede son günlerde yaşanan şiddetli çatışmalara, sokağa çıkma yasaklarına, ölümlere özel bir vurgu yapılmadı bildirge açıklanırken. Ancak “Türkiye gibi bir kan deryası” tanımıyla yetinildi. Bir de “Açıkça ve yüzsüzce ilan edilmiş bir savaş var karşımızda” denildi. HDP’nin 7 Haziran seçimleri bildirgesinde “Kürt” sözcüğünün yedi defa mı, 13 defa mı geçtiği çok tartışılmıştı. Ancak dün açıklanan bildirgede özel olarak, tek başına Kürt sözcüğünün hemen hemen hiç geçmediğini söylemek, bildirge hakkında bir fikir verebilir. “Kürt” sözcüğü geçse de yanında mutlaka “Çerkes”, “Azeri”, “Ermeni” gibi diğer etnik yapıların adları da anıldı. Gerek bildirgeye, gerekse de eş genel başkanların konuşmalarına hâkim olan “Türkiye” vurgusuydu. Örneğin, “7 Haziran’da Türkiye’ye umudu yaydık”, “HDP gerçek bir Türkiye partisi. Bu nedenle Türkiye’nin HDP’ye ihtiyacı var” gibi... 7 Haziran seçimlerine dönük olarak çok prim yapan “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganı da 1 Kasım seçimleri için değişim göstermişti: “Seni diktatör yaptırmayacağız!” HDP’nin seçim bildirgesini dinlediğim salonda sanki yükseklerden bir yerlerden, siz deyin “üç tepe”ler, ben diyeyim “beş tepe”lerden boğuk bir ses duyar gibiydim: “Ah şu HDP olmasaydı, ne güzel başkan olacaktım. Şimdi tek başına iktidar bile zor!” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle