19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 28 Ekim 2015 TASARIM: SERPİL ÜNAY yorum 15 tnik ya da dinsel aidiyeti kimlikçi politikalara alet ederek resmen ırkçılık yapanların, kendilerine “yanlış yoldasınız” diyenleri faşistlikle suçladığı bir toplumda; herkesin saygısını kazanmış ve kimsenin duruşunu tartışmaya açmadığı bir demokrat olmak kolay değildir. Size böyle bir insanı tanıtmak istedim: Fikret İlkiz, insan hak ve özgürlüklerinin giderek büzülüp daraldığı, zaten hukuk devleti olmaktan da çıkan ülkemizde, “basın davaları” deyince akla gelen savunma hukuku otoritelerinden biridir. 1982 yılından öteye 23 yıl süreyle Cumhuriyet gazetesinin avukatları arasında yer alan ve 1997’den 2004 yılına kadar da sorumlu yazıişleri müdürü görevini üstlenen İlkiz’in özelliği, herkesin herkesi çekiştirdiği medya âleminde, meslek ahlakı ve değeri üzerinde fikir birliğine varılmış olmasıdır. Kendisine Fikret İlkiz kimdir, diye sorarsanız, “Avukattır! yanıtını verir. Ne zaman, nerede, nasıl, diye üstelerseniz; “1950 yılında Eskişehir’de doğup büyüdüm. Babam, şeker fabrikasında işçiydi, annem ev kadını. Pek çok dostluğumu, aldığım iyi eğitimi bana Eskişehir sağladı. Doğduğum kente borcumu ödeyebilmek için 18 yıldır her hafta, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’ne gidiyorum. Geleceğin gazetecilerine ‘Medya Hukuku’ konusunda bildiklerimi aktarmaya çalışıyorum...” der. HHH İlgiyle dinlediğinizi görürse, devam eder: “Hep sosyalist olmak istedim. SınıfFikret İlkiz E musal “Hukuk, adaletin ka ettir.” yararından ibar ETIENNE DE JOUY Olağanüstü rejimin ortadan kaldırılması için demokrasinin Türkiye’ye tam anlamıyla yerleşmesi gerekiyordu. Oysa AKP’nin gösterdiği çaba, olağanüstü rejimi olağan rejim haline getirmekten ibaret oldu. Burada hukuk yoktur. Dolayısıyla hukukun AKP öncesi ve sonrası diye bir kıyaslama da yapamazsınız. Çünkü dünkü miras, bugünün geleceği oldu. Bu mirası kullanmaya başladıktan öteye, hukuk kalmaz. Ama bolca kanun vardır. Zaten bolca üretilen kanunlara, torba yasa dediler. Bu torbanın içinde her şeyi bulabilirsiniz, ama aradığınız hiçbir şeyi bulamazsınız. Bu hukuk değildir. HHH Aslında aranması gereken, ne yasalar olmalıdır, ne de hukuk. Adaleti aramak gerekir! Kamu vicdanında adaleti oluşturmaya kim katkıda bulunmadıysa ya da adaletin yerine kanunları koyduysa, suçludur! Asıl yargılanması gereken de budur. Yoksa hukuk, Türkiye’de zaten bir yerde değildi. Zaten adalet kavramı yoktu. Biz Türkiye’de hukuku, yaşanan acılar üstüne kurmaya çalıştık. Düşüncem odur ki Türkiye, yıllardır açılan çok sanıklı, az sanıklı ceza davaları üzerinden demokrasiyi tartışır. Önemli olan demokrasiyi tartışmak değildir. Yargının verdiği kararın kamu vicdanını rahatlatmasıdır. Oysa bu ülkede yargı, verdiği kararlarla kamu vicdanını sürekli kanatan bir organ haline geldi...” Fikret İlkiz’le sohbetin devamı, 1 Kasım’da. Benim için bir ‘Dilek’ ağacı dik anne... ç yıl önce o daha da küçüktü. Küçük Armutlu’da halkın mühendisleri, halkın ziraatçıları ve mahalle halkı, hep birlikte yepyeni umut dolu bir projenin etrafında toplanmıştı. Mahallede kullanılmayan bir boş alan hazırlanmış, orada yaşayanlar için ortak bir bostana dönüştürülmüştü. Mahalle halkı, mahalle gençleri tarafından paketlenmiş domates, hıyar, biber (hepsi yerli) tohumları, fideleri sırayla alıp bir dostluk ve kardeşlik havası içinde toprağa ekiyorlardı. Ben de oradaydım, Dilek de. Ekose bir etek, beyaz bir gömDevrimin gelini lek giymişti. Çevredeki cemevi için elde ördükleri cüzdanları, Dilek. Fotoğraf: Ali Öz yastık kılıflarını, sabunlukları satan bir yandan da neşeli bir türkü tutturmuş annelere, kız kardeşlere yardım ediyordu. Dilek’in gözleri öylesine umut dolu, sesi öylesine cıvıltılıydı ki, ondan minnacık kırmızı renkte iki patik almıştım. Şimdi o patikler masamın yanında duruyor ve ben bir polisin hunharca öldürdüğü Dilek’i düşünüyorum. Canından can alınan Aysel Ana, anacığım, Dilek için bir ağaç dik, hepimizin dilekleri o ağacı öyle kuşatsın ki, yeryüzünün bütün kızları senin kızın olsun. Her biri bir dilekle seslensin Dilek’e. Sevdiğiyle evlenen bir işçi kız, usulca gelin telinden bir top assın ağaca. Bir başkası, en çok istediği hemşirelik okulunu kazandığı için güllerin en güzelleriyle ağacın dallarını süslesin. Bir başkası Doğu’da asker nişanlısının bir mektubunu asıversin ağaca. Bir kadın çocuğu sağ salim doğduğu için onun minik patiklerini ağacın bir oyuğuna yerleştirsin. Bir başkası kocasından şiddet gördüğünde ağacın sert kabuğuna sarılıp yaşamak için yeniden güç bulsun. Annesinin futbol ayakkabısı alamadığı Ali, eski bir futbol ayakkabısı bulup bağcıklarından assın ağaca. Artık kimselerin masallarını dinlemediği masalcı Nimet her gün aynı saatte elinde küçük bir iğneyle gelip ağacın yapraklarına masalın o günkü bölümünü iğne oyası gibi işlesin. Gaziler giysilerinden çıkardıkları madalyalarını birbiri ardına gene yapraklara iğnelesinler. Mehmet’in annesi de gelip bir tekerlekli sandalye dilese, oğlu için, kucakta taşımak zor oluyor. Mahallenin delisi her gün bir şeker bağlasın dallara, çocuklar gelip yesin diye. Sevdalılar, ağacın kovuğuna birbirlerinin adlarını yazıp yanına da küçücük bir kalp koyuversinler. Ağaç bir şenlik ağacı olsun, namı yürüsün, Dilek’in ağacının! Ağaç öyle bir gölge versin ki, baharda salatalıklar pıtrak gibi her yeri kapladığında, domatesler kızardığında cümle mahalleli onun altında piknik yapsın. O gölge, ev işinden yorgun argın dönen kadınların su içtiği, günlük dedikodularını yaptığı bir köşe olsun. Sevdalılar ilk onun gölgesinde öpüşsün. Annesine kızan Ali, soluğu ağacın altında alsın, birileri onu nasıl olsa dinler. Ah, namı öyle bir yürüsün ki dilek ağacının her gün onlarca kız erkek, yaşlıgenç insan, ağaca gidip kendi kendine söz versin. “Onu bir polis kurşunu öldürdü! Hiç unutmayacağız!” Dilek ağacı dileklerle öyle dolsun ki, Dilek’i vuran işkenceci namıyla bilinen o polis, yolda yürürken, çocuklarıyla oynarken sürekli binlerce insanın hiç durmadan fısıldadığını duysun. Dilek ağacındaki her dilek, dilek ağacındaki her istek usulca onun yanına sokulup, “Sen gencecik, henüz çocuk yaşında bir kız çocuğunu öldürdün” diye seslensin. Gecenin karanlığında kuytu bir köşeden geçerken o gencecik kız aklına gelsin. Kızını evlendirdiği gün, tam da kızını öperken Dilek’in yere düşerken çıkardığı sesle ürpersin! Dilek ağacındaki dilekler çoğalırken, o usul usul ölsün. Anacığım, Dilek için bir dilek ağacı dik. Öldüğü evin tam da kapısı önüne. Çünkü o dilek ağacı bir annenin çektiği acıyı, bir babanın kederini, ağabeylerinin gözbebeği bir kız çocuğunun bize bir armağanı olacaktır. Onu hiçbir zaman unutmayacağız. Ben onu hep o kırmızı patikleri aldığım gün ışık saçan gülümsemesiyle anımsayacağım. Haklı bir adam sal açıdan baktığımda, babamın işçi oluşu elbette önemli bir etkendi. Ama İstanbul Hukuk Fakültesi’ne 1967’de girdiğim düşünülecek olursa, başka şansım da yoktu, denilebilir. Başka bir şey olamam, diye düşünmüşümdür. Ha, sosyalist oldum mu? Hâlâ çalışıyorum. Bu isteğimi gerçekleştirdikten sonra, ölmeden önce komünist olmayı da başarırsam, çok iyi olur. Ama buna vaktim kaldığını sanmıyorum. Sınıfsal kökenim ya da siyasal davranışlarıma baktığım zaman; karınca kararınca işini iyi yap, hukukçuysan hukukçu ol gibi bir şey öğrendim. Bir de babamın öğüdünü tuttum: Ne olursan ol, çalışmaya başladığın zaman işyerinin çaycısına borçlanma, derdi! HHH Türkiye’de hukuku hep olağanüstü rejimler biçimlendirdi. Temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı dönemler birbirini izlerdi. AKP ise olağanüstü rejimi sona erdireceğim diye yola çıktı. Pek çok liberalin iktidara yıllarca verdikleri desteğin temel nedeni, AKP’nin bunu gerçekleştireceğine inançlarıdır. Ama yıllar içerisinde oluşturulmuş olağanüstü sistem, AKP’nin daha çok işine yaradı. Ü KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Köşemen Polisiyenin gücü eçen hafta sonu Pera Palas’ta “İstanbul Kara Hafta” polisiye edebiyatı festivali vardı. Türkiye Ekonomi Bankası TEB ana sponsorluğunda yapılan festivalde üç gün boyunca okurlar polisiye edebiyatının yerli ve yabancı yazarları ile buluştular. “Kara Hafta” dünyada çeşitli şehirlerde birbirinden bağımsız olarak gerçekleştiren polisiye festivallerinin ortak adı. Pera Palas Genel Müdürü Pınar Timer’in açılış konuşmasında söylediğine göre Agatha Christie’nin 125. yaşını kutlamak için ne yapalım diye danışırken öneri Adnan Özer’den gelmiş. Ahmet Ümit de destekleyince karar verilmiş, sonra da Doğan Hızlan’ın başkanlığında yürütme kurulu oluşturulmuş. Açılış töreninden önce Türkiye’nin polisiye edebiyatının tarihini yazan Erol Üyepazarcı’ya bir şükran plaketi sunuldu. Üyepazarcı konuşmasında polisiyeye yapılan üvey evlat muamelesinden söz etti. Polisiyenin popüler bir tür olarak görülüp edebiyat olarak kabul edilmediğini, oysa iyi edebiyatın çoğunlukla polisiye niteliğini taşıdığını söyledi. Shakespeare’in “Hamlet”inin de Dostoyevski’nin “Karamazof Kardeşler”inin de aslında tipik birer polisiye olduklarını anlattı. Üyepazarcı Türkçede romanın çok geç, icadından yüz yıllar sonra yazıldığını ama dünyada yazılan ilk polisiye ile Türkçede yazılan ilk polisiye arasında sadece 40 yıl olduğunu belirtti. Polisiye ilk bakışta edebiyatın bir alt türü olarak görünüyor. Genel kanı polisiyenin belirli bir meraklı kitlesine hitap ettiği ve Türkiye’de polisiye meraklılarının pek de çok olmadığı yönünde. Oysa dünyada da Türkiye’de de en çok okunan yazarlar arasında çok sayıda polisiye yazarı var. Dan Brown’ın ya da Ahmet Ümit’in kitaplarının satış rakamları yüz binlerle ifade ediliyor. Polisiye edebiyata yönelik pek fazla etkinlik yapılmıyor. “İstanbul Kara Hafta” sanırım Türkiye’de polisiye konusunda yapılan ilk festival. Polisiyenin gördüğü üvey evlat muamelesini düşününce festivalin izleyicisinin de çok fazla olmayacağı düşünülüyordu. Üstelik insanlar Ankara’daki katliam nedeniyle üzüntülüydü, zoraki de olsa bir seçim havası vardı ve İstanbul’da o kadar çok kültür ve sanat etkinliği yapılıyordu ki okurların hafta sonlarını böyle bir etkinliğe ayırmalarını beklemek büyük bir hayaldi. Üstelik İstanbul’da insanı sokağa çıkmaktan kolayca vazgeçirecek şiddetli sağanak ve fırtına vardı. Bu olumsuz şartlarda festivalin pek çok olmayacağı düşünülen izleyici sayısının daha da azalacağını öngörmek mümkündü. Festivalin artılarına gelince; dünyadan Alexander McCall Smith, Leslie S. Klinger, Mathew Prichard, Türkiye’den Ahmet Ümit, Sevil Atasoy, Celil Oker, Osman Aysu gibi hemen hepsi önemli ve tanınmış yazarlar konuşmacıydı. Agatha Christie’nin 125. yaşı kutlanacaktı. Festivalin mekânı da birçok polisiye romana esin kaynağı olmuş simge bir mekân, Pera Palas’tı. 23 Ekim Cuma Günü Pera Palas’ın büyük salonunun camları fırtına ile sarsılırken polisiyenin gücünü gördük. Tüm olumsuzluklara rağmen, yağmura, fırtınaya aldırmadan okurlar salonu doldurmuştu. İlave sandalyeler getirilmesine rağmen birçok izleyici ayakta kaldı. Festival izleyicilerinin büyük çoğunluğunun kadın okurlar olması da bir başka dikkati çeken noktaydı. Her yaş grubundan izleyiciler vardı. İkinci gün ilk oturuma başlarken “Dünkü gibi salon dolmayacak herhalde” diye konuştuk Pera Palas Pazarlama Müdürü ve Festival Koordinatörü Dilşat Alkan’la. Yağmur hafiflemişti ve insanlarda cumartesi telaşı vardı. Polisiye okuru bizi yine yanılttı. İlk oturumda tamamen dolan salon son oturumda artık izleyicilere yetmiyordu. Dışarıda salona girmek için bekleyen birçok okurun olduğu da söyleniyordu. “İstanbul Kara Hafta”ya polisiye okurunun gösterdiği müthiş ilgi ile Türkiye ilk polisiye edebiyat festivalini kazanmış oldu. Umarım uzun ömürlü olur. G ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 28 EKİM 2015 SAYI: 32893 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: T.C. TARSUS 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2013/1096 Esas DAVACI: KAYHAN KIR DAVALILAR: 1 HASAN TAHSİN USLUKUL Öğretmenler Mah. Rasim Dokur Bulvarı No: 18 İç Kapı No: 5 Tarsus/MERSİN 2 FAHREDDİN BAYKAL’a Vesayeten ALİ BAYKAL Öğretmenler Mah. 2935. Sk. No: 4 İç Kapı No: 3 Tarsus/ MERSİN 3 FARUK ÖMER ÇOPUR Cami Şerif/33 No: 6 MERSİN 4 ERDOĞAN KURT Çankaya Mahallesi 4725 Sok. Üçkal Egen Apt. 4/5 Ab. İletişim Yenişehir/MERSİN Davacı Kayhan Kır tarafından davalılar Hasan Tahsin Uslukul, Fahreddin Baykal, Faruk Ömer Çopur ve Erdoğan Kurt aleyhine açılan ortaklığın giderilmesi davasında davacı ile davalıların Mersin ili Tarsus ilçesi Yeni Mahalle 3300 ada 1 parselde malik olduklarını, tarafların taşınmazın kullanımında anlaşamadıklarını bu nedenle dava konusu taşınmazın satış yoluyla ortaklığın giderilmesi davası açılmış olup açılan davanın yapılan yargılamasında verilen ara kararı gereğince; Mahkememize dava dilekçesi ile Bahçelievler Mah. Hüseyin Okan Merzecibulvarı kapı no: 486 daire no: 7 Yenişehir/Mersin adresi olarak bildirilen davalı Erdoğan Kurt’un tüm araştırmalara rağmen bugüne kadar dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilememiş, davalıya ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup davalı Erdoğan Kurt’un Murat Sanlav’ın dava dilekçesinde belirtilen hususlara karşı itirazlarınızı bildirmeniz Duruşma Günü: 12/11/2015 günü saat: 10.40’ta duruşmada bizzat hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde HUMK’nin 3156 sayılı yasa ile değişik 213/2 maddesi uyarınca yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı ve dava dilekçesi ve duruşma günü yerine geçerli olmak üzere ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra kendisine tebliğ olunmak üzere ilanen tebliğ olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın:167731) Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı CUMHURİYETİN 92. YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE “TÜRK GENÇLİĞİNE HİZMET VAKFI” BİLDİRİSİDİR: VARLIĞI sona ermiş sanılan büyük bir ulusun yüzyıllardır çektiği acıların yarattığı uyanıklıkla Yurdunun her köşesini sulayan kanları dökerek kazandığı Kurtuluşun doğal sonucu olarak kurduğu, Devletin karakteri ilan edilen Cumhuriyetin 92. yıldönümünü başta Mustafa Kemal Atatürk’ü ve arkadaşlarını derin saygıyla ve özlemle anarak yürekten kutluyoruz. Kurtuluşun ve kuruluşun felsefesi, yaşam nedenimiz Atatürk İlkelerinin temelini oluşturduğu Türk Devrimi’nin en büyüğü Cumhuriyet, demokrasi’nin yönetimindeki adı olarak bizi yarınlara taşıyacak en yüce değerimizdir. Tekil devlet, ulusal yapı, kanla çizilmiş sınırlar bizim varlık ve yaşam nedenimizdir. Ümmetten Ulus durumuna gelen toplumumuzu bölüp parçalayarak yeniden karanlığa gömmek isteyen iç ve dış odakların her kötülüğü yapmaya kalkıştıkları günümüzde tam bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik ve çağdaşlık ekseninde yükselen Laik Cumhuriyetimizi sonsuza değin bağımsız yaşatarak güçlendirmek andımızı yineliyor, karşıtlarını bir kez daha uyarıyoruz. Saygılarımızla, Prof. Dr. Güngör ŞATIROĞLU Türk Gençliğine Hizmet Vakfı Başkanı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.55 05.40 05.02 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.23 11.55 14.45 07.06 12.40 15.32 06.26 12.02 14.57 Akşam 17.15 18.01 17.27 Yatsı 18.35 19.20 18.43 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle