19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 21 Ekim 2015 EDİTÖR: Serkan OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 15 IŞİD’e hava operasyonu Kilis’in karşısındaki Suriye’nin Azez kentine bağlı, Haraba, Karamezra, Havar, Delha ve Savran köylerinde bulunan IŞİD hedefleri, koalisyon ülkelerinin savaş uçakları tarafından vuruldu. Türkiye sınırına 5 kilometre mesafedeki bölgelerde yapılan hava harekâtı sırasında uçakların bıraktığı bombaların patlaması paniğe yol açtı. Bombardıman sırasında hedef alınan IŞİD bölgelerinden yükselen dumanlar Türkiye tarafından görülürken, tedirginliğe yol açan harekât sırasında sınır hattında güvenlik önlemleri artırıldı l KİLİS/ DHA Tank avcıları İncirlik’te ABD, Türkiye’nin İncirlik Üssü’nü koalisyon güçlerine açmasının ardından üsse en kapsamlı konuşlanmasını önceki gün yaptı. Hürriyet’in haberine göre, ABD Hava Kuvvetleri’ne ait, “Tank avcısı” olarak bilinen A10 uçaklarından altısı İncirlik’e geldi. Alçaktan ve yavaş uçabilen bu uçaklarla IŞİD’in elindeki tank ve diğer zırhlı araçlarını hedef alması bekleniyor. ABD, İncirlik’e 6 F16 savaş uçağı ile 300 personel ve üç silahlı insansız hava aracı Predatör konuşlandırmıştı. l Haber Merkezi ABD İHA’sı zorunlu indi Hatay’ın Kırıkhan ilçesi Gülova Mahallesi’nde bir İHA’nın düştüğü yönündeki haberlerin ardından güvenlik birimleri söz konusu bölgeye hareket etti. Yapılan inceleme sonucunda bölgede İHA’nın düşmediği, havada arızalanan ABD’ye ait İHA’ya zorunlu iniş yaptırıldığı öğrenildi. İHA’nın silahlı bir predatör olduğu öne sürüldü. Durumun netleşmesinin ardından Jandarma bölgeden güvenlik önlemi aldı. Zorunlu iniş yapan İHA için İncirlik’ten ABD’li ekip gelmesinin beklendiği dile getirildi. l ANKARA/ Cumhuriyet ‘Yeni Kaddafi, Erdoğan’ Almanya Milletvekili Kılıç, Almanya ile Türkiye’nin kamuoyundan gizlenen anlaşmaları olduğunu söyledi lmanya Yeşiller Parlar oluşturacak. 3 Sınırlarının tisi Federal Milletvegeçişini güvence altına alakili ve Göç ve Uyum cak. 4 İnsan hakları, düşünce Politikaları Sözcüsü Mehözgürlüğü ve basın özgürlüğü met Kılıç, sığınmacılarla ilgibi temel hak ve özgürlüklegili olarak AB’nin daha önce ri garanti altına alacak. BunKaddafi’ye verdiği rolü şimlar gerçekleştikten sonra kodi Erdoğan’a verdiğini söylemisyon, vize engeli konusunMiyase di. Kılıç, Avrupa’ya Türkiye da karar verebilir.” üzerinden gelen sığınmacıMerkel’in, sığınmacılaİlknur ların geri alınmasına ilişkin rın Türkiye’nin geri almazaten AB ile Türkiye arasında 16 Arası halinde 3 milyar Avro önermesi kolık 2013 tarihinde ikili bir anlaşmanusunda ise “Çünkü o kadar mültenın varlığına dikkat çekerek, “1 Ekim ci Almanya’ya gittiğinde zaten o pa2014’te yürürlüğe giren bu anlaşmaradan daha fazlası harcanacak” diyen nın içeriğinin Türk kamuoyundan sakMehmet Kılıç, “Türk hükümetinin palandığını öne sürdü. Kılıç şunları söyra karşılığı bu işe sıcak bakacağını biledi: “Bu anlaşmanın ayrıntıları şöyleliyorlar. Bir de ellerinde bizim bilmedidir: Türkiye mecburiyetlerini yerine ğimiz başka kozlar da var” diye konuşgetirecek. Yani kendi vatandaşı olanlatu. AB’nin daha önce sığınmacılar için rı 2017’ye kadar zaten alacak. Üçüncü tampon bölge olarak Libya’yı seçtiğini ülkelerle sığınmacıları geri alma anlaş ve para karşılığı bu işi Kaddafi’ye yapmaları varsa o vatandaşları da geri alatırdıklarını açıklayan Kılıç şöyle devam cak. 2017 tarihinden itibaren ise başka etti: “Merkel bu attığı adımın kendi ülüçüncü ülkelerden Avrupa’ya geçenkesinin ve Avrupa’nın çıkarına olduğuleri de geri alacak. Bütün bunları yerinu biliyor. Bazı görüşmeleri yüzyüze ne getirdikten sonra şu koşulları da ye yapmanın doğru olduğunun farkında. rine getiriyorsa Türkiye, komisyon düÇünkü Merkel’in de telefonlarının dinşenecek. 1 Kendi vatandaşlarını ve lendiği ortaya çıktı. Gelip burda Türk üçüncü ülkelerden gelenlerin vatanyönetiminin anladığı dilden konuşmuşdaşların temel insan haklarını garantur. Bir para istiyorsan para istersen ti altına alacak. 2 Güvenli pasaportelimizde kamçı da var demiştir.” A ALİ AÇAR Maltepe kültürlerle buluştu Türkiye’de görev yapan yabancı diplomatlar, Maltepe’nin kültür ve sanat faaliyetlerinin aktarıldığı “Kültür ve Sanatın Kalbi Maltepe” konulu toplantıda bir araya geldi. Kültür gecesinde bir konuşma yapan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, dünya kültürlerine ilçelerinin kapılarını açtığını belirterek “Gönüllerinizi bize açın ki geleceğin dostluk ve barış köprüsünü bunlar üzerine inşa edelim” dedi. rmutlu’daki evlerine düzenlenen baskında polislere galoş giymesi konusunda uyarıda bulunan ve daha sonra çıkan tartışmada polis tarafından vurulduğu belirtilen Dilek Doğan’ın SGK Okmeydanı Hastanesi’ndeki tedavisi sürüyor. Dilek Doğan’ı vuran polisin ortaya çıkarılması istemiyle Halk Cephesi üyeleri de hastane bahçesinde oturma eylemi yaptı. Burada grup adına yapılan açıklamada, “Dilek Doğan, polis tarafından canlı bomba iddiasıyla vurulmuştur. Ankara’da katlettikleri 102 canın katillerini açıklayamayanlar, devrimci Dilek eylemine m ü dahale A Polis, 2’si kadın 11 kişiyi yaka paça gözaltına aldı. leri ve devrimci dostlarını katlediyorlar. Dilek, Armutlu’da bir markette çalışan bir arkadaşımızdı. Bizler, Dilek Doğan’ı vuran polisin hesap vermesini ve adalet önünde yargılanmasını istiyoruz” denildi. Bu sırada grubun yanına gelen polis pankartın kaldırılmasını ve basın açıklaması yapılmasına izin verilmeyeceğini söyledi. Gruptakilerin itirazı üzerine polis müdahale ederek 2’si kadın 11 kişiyi yaka paça gözaltına aldı. Göstericiler polis arabasına bindirilerek emniyete götürülürken, bazı polislerin göstericilere araç içinde tekme attıkları görüldü. Cem Küçük: ‘Sinek gibi ezeriz’ benzetmeydi CANAN COŞKUN tar gazetesi yazarı Cem Küçük, Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’a yönelik bir yazısında, “İstersek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hâlâ hayatta kalabiliyorsun” sözleri nedeniyle şüpheli olarak ifade verdi. Küçük ifadesinde bu sözün benzetme olduğunu ve mecazi anlamda kullanılan bir cümle olduğunu savundu. Küçük hakkında, “ölümle tehdit”, “öldürmeye tahrik” ve “iftira” suçlarından soruşturma başlatıldı. İfade veren Küçük, yazıdaki ifadelerin önceki dönemlerde Hakan’la kendi aralarında konuştukları, yüzüne söylediği, ironik anlamdaki cümleler olduğunu iddia etti. Küçük, Gezi Parkı Direnişi sırasında Zehra Develioğlu’nun Kabataş’ta 2030 kişilik bir grubun saldırısına uğradığı iddialarıyla ilgili de itiraflarını sürdürdü. Küçük, Kabataş’ın kurgu olduğu ve iyi yönetilemediğiyle ilgili kendi gazetesini de kapsayacak şekilde eleştirel bir yazı yazdığını belirterek, Ahmet Hakan’ın bu konuyla ilgili köşesinde kendisine saldırdığını savundu. Küçük, yazısının basın özgürlüğü kapsamında ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmesini talep etti. Ahmet Hakan’ın avukatı Aslı Kazan, Küçük’ün 14 Ekim 2015 günü ifade verdiğini anımsatarak, “Aynı gün köşe yazısında kendisini ifadeye çağıran savcıları hedef göstermektedir. Şahsın Ahmet Hakan’a yönelik saldırı soruşturmasında da ifade vermesi gerekiyor” dedi. l İSTANBUL S Kabataş itirafı DP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Biz sırtımızı YPG, YPJ ve PYD’ye yaslıyoruz” sözlerinin “Sırtımızı PKK’ye yaslıyoruz” olarak çarpıtıldığını söyledi. Yüksekdağ, “Varsa öyle bir kanıtları ispatları gereğini yaparız. Benim o miting konuşmasında söylediğim sözler çok açık. Tekrar söylüyorum, evet biz sırtımızı PYD’ye yaslıyoruz. PYD orada IŞİD’e karşı bir insanlık mücadelesi verip o canileri süpürüp atmasaydı bugün Hatay, IŞİD’in elinin altındaydı, işgal edilmişti. O caniler tarafından ele geçirilmişti” diye konuştu. PKK’nin 10 Ekim’de çatışmasızlık kararı aldığını anımsatan Yüksekdağ, “Ateşkesi, eylemsizliği birileri istemiyor. ‘Kahraman Mehmetçik’ diye diye olmayan bir savaşta ölmesi için askeri, dağların teYüksekdağ, Adana Ceyhan’da basın mensupları ve partilileriyle kahvaltıda bir araya geldi. pesine sürüyor” dedi. l Yurt Haberleri Yüksekdağ: PYD olmasa Hatay IŞİD’in elindeydi H KP, çok derinleştirmekten yana olmadığı, kapatmak istediği, devamında aleyhine döneceğini düşündüğü, kendi sorumluluğunun da ortaya çıkacağını anladığı konularda çıkış yolunu yayın yasağı getirmekte buluyor. Yakın geçmişte Türkiye gündemini sarsan önemli olayların neredeyse tümüyle ilgili yayın yasağı getirildi. Deniz Feneri’nden Niğde’deki IŞİD katliamına, Musul Başkonsolosluğumuzun basılmasından 1725 Aralık soruşturmalarına kadar 200’e yakın konuda yayın yasağı getirildi. Medya bu yasaklar karşısında zaman zaman cesaret gösterip haberciliğini sürdürse de sonuç almak çok zor oldu. Ancak 10 Ekim Cumartesi günü Ankara Garı önünde yaşanan büyük facianın ardından getirilen yayın yasağı artık halkın da gazetelerin de canına tak etti. Başta Cumhuriyet olmak üzere pek çok gazete yayın yasağına karşı 10 Ekim saldırısını sorgulamayı sürdüreceğini, ulaştığı sağlam bilgileri yayımlayacağını duyurdu. Devam eden yayınlar gösterdi ki 10 Ekim saldırısının failleri, meçhul değil meşhurmuş. Aranan 21 potansiyel intihar bombacısının içinde 10 Ekim saldırısını gerçekleştiren kişi de varmış. HHH Canlı bombanın kimliğinin resmi makamların açıklamalarından önce medyada yer alması yayın yasağı sürecinde gerçekleşti. Kendi haline gülen bakandan Emniyet mensuplarına kadar pek çok sorumlu ortaya çıkan tabloda gerçeklerin daha fazla gizlenemeyeceği görüşüne geldiler. Sonunda daha önce kimliği açıklanmış olan canlı bombacıyı açıklayıp, yayın yasağına son verildiğini duyurdular. Bunu yaparken de yayın yasağını delenleri kamuoyu önünde mahkum etmek için bir haber uçurdular. 9 zanlının, isimlerinin medyada yer almasıyla birlikte kayıplara karıştığını söylediler. Basın buna anında karşılık verdi. O zanlılardan bazılarının olaydan sonra birkaç saat içinde sırra kadem bastığını duyurdu. Bir an resmi açıklamayı doğru kabul edelim, bir iddiada bulunalım; haydi açıklayın kayıplara karışanları. Bakarsınız medya onları resmi görevlilerden daha önce bulur! İletişim teknolojisinin böylesine geliştiği bir dünyada bu olmayacak bir şey değil. HHH Son dönemde yeri geldikçe vurguladığımız bir söz var; halkın sessizliği, bombaların sesinden daha tehlikelidir! Bu sözü genişletebiliriz, medyaya uyarlayabiliriz; basının sessizliği bombaların sesinden daha tehlikelidir, diyebiliriz. Zira basın sustuğunda halk da büyük ölçüde susmuş olur. Herkes sustuğunda iktidar sahipleri daha da densizleşir ve gücünü mutlak kılmak için her şeyi yapma hakkını kendinde görür. Türkiye’de basın özgürlüğünün giderek gerilediği sadece kendi içimizde konuştuğumuz bir gerçek değil. Bu alandaki pek çok uluslararası kurum da Türkiye’nin geldiği noktayı rakamlarla dile getiriyor. AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllarda basın özgürlüğü karnemiz orta düzeydeydi. 80’li sıralardaydık. Bugün 150. sıralara kadar geriledik. Bu baskıya karşın direnen yayın organlarının varlığı umut verici. 10 Ekim saldırısının aydınlatılması için yasağı delmeyi göze alan basın organlarının tirajı ne olursa olsun etkisi ötekilerden büyük oldu. Medyanın kimi önemli olaylarda soruşturmayı olumsuz etkileyecek yayınları olabilir, ama bunun çözümü yekililerin kamuoyunu zamanında bilgilendirmesi ve sorumluluğunu tam olarak yerine getirmesidir. Dileriz iktidar, bunca yaşananlardan sonra Atatürk’ün şu sözünü dikkate alır: “Basın özgürlüğünden kaynaklanan sorunların çözümü basın özgürlüğüdür.” Basın, yayın yasağını takmayınca A Sürpriz sanık: Celalettin Cerrah Dink cinayeti iddianamesi eksiklik gerekçesiyle savcılığa iade edildi. rant Dink cinayeti soruşturmasında Emniyet istihbarat Daire Başkanı Engin Dinç, eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın da aralarında olduğu 25 şüpheli hakkında iddianame düzenledi. Başsavcılığa onay için gönderilen iddianamenin eksiklik gerekçesiyle savcılığa iade edildiği öğrenildi. Başsavcılığa sunulan iddianamede Cerrah’ın yanısıra Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç, eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürleri Ahmet İlhan Güler ve Ali Fuat Yılmazer, eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve eski İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Coşkun Çakar’ın da bulunduğu öğrenildi. Püpheliler “suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “kasten öldürme”, “resmi belgede sahtecilik”, “resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek” ve “görevi kötüye kullanmak” ile suçlandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Nâzım Hikmet’li gerekçeli karar Balyoz’da 32 ay tutuklu kalan Albay Tufan’a 440 bin TL tazminat ödenmesine karar veren mahkeme “Haksız tutuklama devletin en büyük kabahati, bedel ödemeli” dedi alyoz Davası’nda 32 ay tutuklu kaldıktan sonra beraat eden Emekli Albay Refik Hakan Tufan’a 440 bin TL maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar veren mahkeme gerekçeli kararını açıkladı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçeli kararında, devletin kabahatli ise ağır bir bedel ödemesi gerektiği, haksız tutuklama neticesinde özgürlüklerin yok edilmesinin de devletin en büyük kabahatlerinden birini teşkil ettiği vurgulandı. Bir insanın bir gün bi H B le özgürlüğünden yoksun bırakılmasının insan haklarına, hukuka, dini inançlara ve demokrasiye aykırı olduğu kaydedilen kararda, “Hiçbir şahsın özgürlüğünün yok edilmesinin devlet eliyle bile olsa telafisi parayla ölçülemeyecek şekilde büyük zararlar oluşturduğu, devlet adamlarının bundan sonra bir şahsı tutuklarken özgürlüklerini yok ederken daha dikkatli olması gerekmektedir” denildi. Devletin kabahatli ise ağır bir bedel ödemesi gerektiği, haksız tutuklama neticesinde özgürlüklerin yok edilmesinin de devletin en büyük kabahatlerinden birini teşkil ettiği belirtilerek ünlü şair Nâzım Hikmet’in “Ben içeri düştüğümden beri” başlıklı şiirinden şu mısralara yer verilerek gerekçeli karar tamamlandı: “Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafından on kere döndü dünya, Ona sorarsanız: afı bile edilmez mikroskobik bir zaman...Bana sorarsanız: On senesi ömrümün...” l İSTANBUL / Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle