19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAyLAR ve GORUSLER KÜLTÜR SANAT Cuma 16 Ekim 2015 Savaşın insanları 10 Ekim üzerine yazı yazmak ne kadar da zor. Katliam karşısında kelimeler kifayetsiz kalıyor. Söylenen söz ölenlerden çok gidenlerin acılarıyla birlikte yaşayanlara dair olunca işimiz biraz daha hafiflemekte. Türkiye karanlık bir dönemde ve bu karanlıkta insanlar acımasızca öldürülüyor, yaşayanlar ise katı ve renksiz bir hayat sürüyor. arMağaN ÖZTürK artvin Çoruh ü., Sosyoloji 18 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Grafiti üzerine boya dökülerek tahrip edildi. Erdoğan grafitisine boyalı saldırı! makul akıldan daha popüler. anksy’e ait olduğu sanılan ancak sanatçının temsilciliğini yapan JBPR şirketinin söz konusu çizimin “kesinlikle sahte” diyerek sanatçıya ait olmadığını belirttiği ‘Erdoğan grafitisi’ bo Grafitide Tayyip Erdoğan ve oğlu yalı saldırıya uğra Bilal Erdoğan yer alıyor. dı. Londra’daki bir duvara çizilen grafitide Tayyip mış. Bir sokak resmi çizen ya Erdoğan sırtında para dolu bir da grafiti sanatçısı yok mu buçuvalla kaçarken, oğlu Bilal na cevap verecek, anladıkları Erdoğan ise çuvaldan taşan pa dilden” diyerek grafitiye cevap raları toplarken çizilmişti. Yeverme çağrısında bulunmuştu. ni Akit gazetesi yazarı AbdurDün paylaşılan fotoğraflarda rahman Dilipak, grafitiyle ilgili ise grafitinin üzerine boya döTwitter’dan “İngilizler, sokak külerek tahrip edildiği görülüresimleri ile Erdoğan’a saldıryor. l Kültür Servisi B ok uzun bir süredir bu topraklarda insanlar ne insanca yaşayabiliyor ne de huzur içinde ölebiliyor. Acı insanlığımızın zorunlu bir bileşeni haline geldi. Acı çekmek yaşamakla eş anlamlı. Öncelikle kaybolan ışıltımız hakkında konuşmak gerekli. Karanlıkta tüm renkler birbirine benziyor. Türkiye’deki durum da böyle. Ülkemiz sabahın bir türlü olmadığı, şafağın sökmediği bir yere döndü. Bu sürekli karanlıkta kalma halinde insanlar sadece acımasızca öldürülmüyor, aynı zamanda yaşayanlar da arzuladıklarından daha farklı, daha sert, katı ve renksiz hayatlar yaşamakta. Sosyal medya orman kanunlarının geçerli olduğu bir alana döndü. İnsan insanın kur Ç du oldu. Herkes diğer herkesi ötekileştirmekte. Nefret sadece sosyal medyayla sınırlı da değil. Konya’daki maçta yükselen ıslık sesleri halkın bir kısmıyla diğer kısmı arasında asgari düzeyde bile bir ortaklığın kalmadığını göstermekte. Yaşamı bu denli köşeli ve geri dönülmez bir şekilde yaşadıkça iyimserlik maddi zeminini kaybediyor. Yarının bugünden daha iyi olduğuna dair umut azalmakta. İçinde debelenerek giderek daha da battığımız toplumsal ve siyasal krizden nasıl çıkacağımızı bilen biri var mı mesela? Bir sabah uyandığımızda bizim gibi düşünmeyen veya yaşamayan insanları yok olmuş bulmayacağız. Erdoğan ve sayısı on milyonlara ulaşan AKP’li kitle yerli yerinde kalacak. PKK ve onu destekleyen kitleler de. Ne gericiler ne de milliyetçiler buharlaşacak bir anda. Peki, nasıl bir arada yaşayacağız? Özgürlüğe inanmayan insanların çoğunluğu teşkil ettiği bir memlekette özgürce ve onurlu bir yaşam mümkün müdür? Bizden olmayan anlayışı Barış mitingi bombalandığında canı yananların hepsi karakollar basılıp askerler öldürüldüğünde vicdanında acı veya huzursuzluk hissetmiyor. Ölen asker ve polisler karşısında sesini yükseltenlerin epey bir kısmı ise şu aralar sessiz. Bizden olmayan cenaze daha az değerli. İlkeli davranmadığımızı, solcuysak solu, sağcıysak sağı kayırdığımızı kendimize bir türlü itiraf edemiyoruz. Yıllar bu şekilde geçmekte. Aydınlanmayı tükettik. Kimse akla inanmıyor. “Her Müslüman kendi cenazesini yıkamayı bilmeli” diyen bir reis tarafından yönetiliyoruz bu nedenle. Ötekiyle barışmanın bir yolunu bulmalıyız. Yoksa hepimiz öteki olmaya, yani olmamaya devam edeceğiz. acı ve kızgınlık Sorular insanı yoruyor. Acı ve kızgınlıkla birlikte hissettiğimiz bir diğer his yorgunluk. Yanıtını bilmediğimiz sorularla birlikte yaşamak yoruyor insanı. Büyük kitlelerin sessizliği yoruyor. Bir de tarih tabii. Kuşaklar geçiyor ama bu ülkede hiçbir şey değişmemekte. Faili meçhul cinayetler, çalışmayan mahkemeler, keyfi iktidar pratikleri ve sokak vandalizmi. Tüm sorunlar yerli yerinde. Sanki bizler misafir, sorunlar asıl ev sahibi. Her şeyin bu denli hızla yozlaştığı bir yerde en çok aranan erdem dürüstlük çünkü. Şiddete ve özgürlüğe yönelik araçsal tutum Tok karnına düşünmek ÇağaTaY Güler H.ü. Tıp Fak. Halk Sağlığı aD İran, fuar standındaki raflarını boş bıraktı. öp kutusundaki ekmek parçasını yemek zorunda kalan birilerinin olması halimize şükretmenin çok ötesinde bir sorumluluk yükler. Afrika’nın büyük bir bölümünde bir kadının, tencereye atacak bir kök bulabilmek için günlük yürüme mesafesi yirmi kilometredir. Midesine girecek organik bir madde bulamadığı için ölenler var. Onların durumuna bakarak çöpte ekmek bulan bir kadını şanslı mı sayacağız? Bu olay “çocuklar koşun, bakın ne halde olanlar var” demekle geçiştirilebilecek bir durum hiç değil. “Bakın bizim yanlış seçimlerimiz nelere yol açıyor!” demelisiniz. Charles Bukowski ağır bir karamizahla, “Afrika’ya ilaç göndermeye karar vermiştik; fakat hepsinin üze Ç rinde “tok karnına” yazıyordu” demişti. Ne zaman işittirebileceğim sesimi: “Ey halkım, sağlık elektronik bip biplerden ibaret değil, anla artık!” “Ve bir aile üyesinin süreğen bir hastalığa yakalanması bizi kısa sürede yoksullaştırabilir!” Yoksullar karışık bir yapı gösterir: İşsiz, kıt kanat geçinecek iş bulanlar, çalıştıkları halde ek iş yapmak bulamadığında dilenmek zorunda kalanlar vardır. Sağlık ve sosyal yapı yakından ilişkilidir. Bu ilişki ev halkından başlar. Hastalık tüm ailenin sorunudur. Evde bir hasta olması diğer üyelerin “sosyal iyilik” durumunu bozar. Çöp kutusundaki ekmeği yemek zorunda kalan bir tek kişinin olması bile toplumun bedensel, ruhsal ve sosyal iyilik durumundaki bozulmanın göstergesidir. Yaşama standardı, kültür ve tarih, sosyal kurumlar, yapılı çevre, politik yapı, ekonomik sistemler ve teknolo ji toplumun sağlık durumunu belirleyen sosyal yapılardır. İşsizlik, yetersiz çevre, zorlu sosyal koşullar sözgelimi yetersiz konutlar ve yüksek suç oranları toplum sağlığını önemli boyutta etkiler. liliğinden orantısız boyutta etkilendiğini göstermektedir. Sosyoekonomik grupların etkilenim riskleri farklıdır ve kaynaklara erişimle ilişkilidir. Bu kısırdöngüyü kırabilmek doğru öncelikleri belirleyecek, doğru insanları seçebilmekle mümkündür. Yoksulluğun eğitim ve farkındalıkla ilişkisi bunu da engellemektedir. Yazar ve Gazeteci Matt Taibbi, “Serbest pazar ve serbest seçimlerle yönetilen bir toplumda örgütlü hırs, örgütsüz demokrasiyi her zaman yener” diyor. Sonunda baskı ve zorbalığa mahkum olacağınız hiçbir sistem demokrasi değildir. Eisenhower, “İnsanları kafalarına vurarak yönetemezsiniz. “Bu liderlik değil, darptır” diyorsa da bu fark güç peşinde koşan hırs sahiplerinin umurunda değildir. Kitap fuarına İran boykotu ran, 1989 tarihli ‘Şeytan Ayetleri’ kitabı dolayısıyla “katli vacip” ilan ettiği yazar Salman Rushdie’nin açılış konferansına katıldığı Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı’nı ulusal standındaki boş raflarla boykot ediyor. İran Kültür Bakanlığı, İran ulusal standının iptal edildiği İ Yoksulluk getirdiği bütün yüklerinin yanı sıra sağlık durumunu da güçlü bir biçimde etkiler. Yoksul sosyal çevre, iş bulma güçlüğü, suç eğilimlerinin yüksek olduğu bölgelerde yaşama vb. stres etmenlerini artırır. Kötü sağlık yoksulluğa, yoksulluk kötü sağlığa yol açarak bir kısırdöngü oluşturur. Yoksulluğa bağlı kötü konut koşulları, kötü beslenme, yetersiz eğitim, eğitimsizliğe bağlı özsaygı eksikliği vb etmenler bu kısır döngüyü alabildiğine hızlandırır. Bilimsel çalışmalar politik gücü olmayan grupların, özellikle düşük sosyoekonomik düzeydeki bölgelerde yaşayanların çevre kir Yoksulluğun yükü Kısırdöngü nin duyurdu. Bakanlık, buna sebep olarak, Hint asıllı Britanyalı yazar ve romancı Salman Rushdie’nin fuarın açılış törenine katılımını gösterdi. Fuarın açılış konferansına katılan Rushdie, yaptığı konuşmayla düşünce özgürlüğü için mücadele çağrısında bulunmuştu. l Kültür Servisi Şerafettin Turan’a veda ir süredir mide kanseri tedavisi gören bilim insanı, tarihçi ve yazar Prof. Dr. Şerafettin Turan, önceki gece 90 yaşında vefat etti. Turan’ın vefatını Onursal Başkanı olduğu Dil Derneği duyurdu. Turan’ın cenazesi, bugün DTCF’de saat 10.00’da başla B yacak veda töreninden sonra, Kocatepe Camisi’ndeki öğle namazının ardından Gölbaşı Gömütlüğü’ne defnedilecek. l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle