19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 16 Ekim 2015 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 13 İki canlı bombacı resmen aranırken katliam yapmışlar kişinin öldüğü Ankara katliamını gerçekleştiren canlı bombalar hakkında Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine yakalama kararı alındığı ortaya çıktı. Suruç katliamcısı Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün ağabeyi Yunus Emre Alagöz hakkında Adıyaman’da yürütülen ALİCAN IŞİD soruşturması kapsaULUDAĞ mında 23 Temmuz tarihinde, Ömer Deniz Dündar hakkında ise 26 Temmuz tarihinde yakalama kararı çıkarıldığı öğrenildi. Yani iki saldırgan “resmen” aranırken ellerini kollarını sallayarak Ankara’ya gelmiş. Kent girişinde arama yapılsa, iki zanlı fark edilebilecekti. Başbakan Ahmet Davutoğlu, patlamaya ilişkin hükümetin suçlanması üzerine canlı bomba listesinin ellerinde olduğunu anımsatıp, “Biliyorsunuz bu, bir eylem hazırlığı içinde ama bunu gerçek bir eyleme dönüştürmedikçe veya elinizde o eylemin olabileceğine dair bir veri olmadıkça tutuklayamazsınız. Türkiye bir hukuk devleti” savunmasını yapmıştı. Ancak Davutoğlu’nun açıklamasını çürüten bir gerçek Adıyaman’da ortaya çıktı. Adıyaman Başsavcılığı, 20 Temmuz’da 33 kişinin öldüğü Suruç katliamı yaşanınca Yunus Emre Alagöz hakkında 23 Temmuz’da, Dündar hakkında ise 26 Temmuz tarihinde yakalama kararı talep etti. Adıyaman Sulh Ceza Hâkimliği de iki zanlı hakkında yakalama kararı verdi. Ancak haklarında yakalama kararı bulunan iki canlı bombanın başkentin göbeğine kadar elini kolunu sallayarak gelip, saldırı düzenlemesi de güvenlik ve istihbarat açığını ortaya koydu. Emniyetin 21 kişilik bombacılar listesinde yer alan, ayrıca terör nitelikli kayıp şahıs olarak da kayıtlara geçen zanlıların, hiç bir güvenlik engeline takılmadan eylemi gerçekleştirebilmesi tepki çekmişti. Ankara saldırısını yapanlar hakkında Adıyaman Sulh Ceza Hâkimliği üç ay önce yakalama kararı almış Ellerini kollarını sallayarak alana gelen iki bombacı, kent girişinde arama yapılsaydı yakalanacaktı Siz 360 derece biz 180 encereden dışarı bakıyoruz ve susmuyoruz. Çünkü gördüklerimiz korkunç. Susmamız için gözlerimizi kör, kulaklarımızı sağır etmeniz ve kalbimizi kurutmanız gerekecek. Biz pencerenin önündeyiz ve yaptığınız her şeyi ayan beyan görüyoruz. Siz çerçeveyi sökmeye çalışıyorsunuz. Olmadı kalın perdeler çekiyorsunuz. Olmadı üzerine demir kepenkler çakacaksınız. Olmadı gözlerimize mil çekeceksiniz. Olmadı dillerimizi sökeceksiniz. Niyetiniz ne yapıp edip bizi susturmak ve gerçekleri saklamak. Çünkü görmemizi istemediğiniz şeyler yapıyorsunuz Öğrenmemizi istemediğiniz ilişkiler kuruyorsunuz. Kendi hayalleriniz uğruna başkalarının hayatlarını karartıyorsunuz. Aslında müsebbibi olduğunuz o korkunç gerçeklerden, bizim korktuğumuzdan daha çok korkuyorsunuz. Çünkü gerçek, epeydir kötücül niyetlerinizle suladığınız zehirli bir sarmaşık. Ve kontrolden çıktı artık. Önce ayaklarınıza dolandı; koparıp atmaya çalıştınız, olmadı. Sonra belinize tırmandı; içinde çırpındınız, kurtulamadınız. Şimdi boynunuzu sarmış durumda; nefes almanızı zorlaştırıyor. Zıvanadan çıkmış iktidar hırsınız, kendi kazdığınız o derin kuyuda boğuldu boğuluyor. Can havliyle başkalarına saldırıyorsunuz ve sanki hiç yenilmemiş gibi hâlâ gaddar bir güç oyunu oynuyorsunuz. Tüm pencereleri karartmaya çalışıyorsunuz. Biz inadına o pencerelerden dışarı bakıyoruz ve susmuyoruz. Çekilen perdeleri açıyor, sökülen çerçeveleri yerine çakıyor, kapatılan kepenkleri yerinden söküyoruz. Avaz avaz bağırıyoruz. Gözlerimizi fal taşı gibi açıyoruz. Sadece dışarıda olanları değil ardındakileri ve ardındakileri ve ardındakileri de görmeye çalışıyoruz. Katmer katmer bir kötülük var karşımızda. Görmekle yetinmeyip anlamakla da yükümlüyüz. Zaaflarla ve kafa karışıklıklarıyla harcanacak bir vakit kalmadı. Kürtler ne ediyorlarsa kendi kendilerine ediyorlar, diyorsunuz; buna inanamayız. Ve Müslümanlar ne yapıyorlarsa Allah için yapıyorlar diyorsunuz; buna kanamayız. Bütün Kürtler kötü, bütün Müslümanlar iyi, bütün Türkler haklı olamaz. Halkların can güvenliği lanetli bir ideolojinin aklına, daha da korkuncu niyetine bırakılamaz. Hayır, susmayacağız. O sizin yüzümüze üflediğiniz tek ve büyük nefesi almayacağız. Sizin kötülükle aranızda 360 derce fark var; bizim 180. Günlerdir Ankara’daki patlamanın görüntülerini izliyoruz. Tekrar tekrar.... Canlı bombalar hakkında yazılan yazıları okuyoruz. Satır satır... Görüntüler ve yazılar ve görüntüler ve yazılar ve görüntüler... Üzerimize bir dağ gibi yıkılan yığınla ceset; kalbimizi delip geçen yığınla gerçek. Kim kiminle ne zaman görüşmüş; kim ülkeye nereden girip nereden çıkmış; nerelerde toplanmışlar; nasıl planlar yapmışlar hepsi devlet nezdinde aşikâr. Bu ülkenin artık tam kalbinde büyük bir yara var. 99 Baba Gönder: Devlet bulsun Diyarbakır bombacısı olan ve halen cezaevinde bulunan Orhan Gönder’in babası Mustafa Gönder’i çalıştığı işyerinde bulduk. Önce konuşmak istemedi. Baba Gönder, şunları söylemekle yetindi: “Ben artık bunları konuşmaktan bıktım. Artık kendi kendimden nefret ediyorum. Benim çocuğum şu an devletin elinde. Biz şiddet yanlısı değiliz. Esnafız. Ömer Deniz Dündar’ın babasını tanırım, ailecek tanırız. Ama çocuklarını bilmem. Birileri çocuklarımızın beynini yıkadı. Çocuklarımızın beynini yıkayanları devlet bulsun. Bu bizim işimiz değil.” P Adıyaman’da IŞİD’lilerin buluştuğu öne sürülen İslam Çay Ocağı yine gündemde. Huzurdan ‘terör’ kentine ALİCAN ULUDAĞ Diyarbakır, Suruç ve Ankara patlamalarının failleri Adıyamanlı çıkınca kent içine kapandı iyarbakır ve Suruç patlamalarının ardından Ankara katliamının faillerinin de Adıyamanlı çıkması, gözleri bir kez daha bu kente çevirdi. Türkiye’yi sarsan canlı bomba eylemcilerinin neden hep Adıyaman’dan çıktığı sorusunun yanıtı aranırken; kenti yöneten vali ve emniyet müdürü kapılarını basına kapattı. Hiçbir yetkili, “Neden bu olaylar dizisi başlamadan önce önlem alınmadı” sorusuna yanıt vermek istemiyor. D ‘Bizi bulaştırmayın!’ Bu nedenle kent sokaklarında yaşananları halka sorduk. Her kimle sohbet etsek, Adıyaman’ın adının terörle anılmasından rahatsız. Kent bir an lamda içe kapanmış. Suruç saldırısında olduğu gibi bir kez daha İslam Çay Ocağı’na gidiyoruz. Yaşları 70’i aşmış üç emekli, İslam Çay Ocağı’nın karşısındaki çaycının önünde oturmuş sohbet ediyor. Üçü de yıllardır bu çay ocağına gelip giderlermiş. Üç yurttaş, yaşananlar karşısında hem tepkili hem de şaşkın. “Beraber fotoğrafınızı çekip bu olaya nasıl baktığınızı anlatın” dediğimizde “Aman bizi bulaştırmayın, bıktık bu işlerden” diye karşı çıkıyorlar. İsim vermeden biri anlatıyor: “Biz buraya hep gelir gideriz. Ancak geçen yıl burada İslam Çay Ocağı açıldı. Garip garip insanlar gidip geliyordu. Kimisi sakallı, kimisi uzun saçlıydı. Sonradan bunlar, bu bombalama olaylarını yaptı. Ben 72 yaşındayım. Böyle terbiyesizlik görmedim. Adıyaman çok hoş bir kenttir. Huzur şehridir. Burada Alevisi Sünnisi, Kürt’ü Türk’ü hep bir arada yaşar. Bu yaşananlara biz de hayret ediyoruz. Burası Doğu’nun batısıdır.” ‘Radikalleşme olmaz’ Kenti dolaşmaya devam ediyoruz. Kime selam versek, konuşmak istemiyor. Kent merkezinde öğle yemeği yerken iki genci yakalıyoruz. Onlar da isimlerini vermekten kaçınıyor. Ancak aynı şeyleri anlatıyor: “Adıyaman’da radikalleşme, ayrılıkçı düşünce yoktur. (Yanındaki arkadaşını kastederek) Arkadaşın babası burada 20 yıldır öğretmen. Ama buradan hiç gitmek istemiyor. Biz bu olaylarla ilgili yine mi Adıyaman tarzındaki haberlerden rahatsızız. Ama o örgütlere gidenler işsiz güçsüz gençler.” l ADIYAMAN A nkara’daki katliamı gerçekleştiren 2 canlı bombadan biri olan Ömer Deniz Dündar’ın, IŞİD’e birlikte katıldığı ikiz kardeşi Mahmut Gazi Dündar’ın YPG tarafından geçen haziranda Tel Abyad’da yakalanarak cezaevine konulduğu belirtildi. Adıyamanlı olan ve “Dokumacılar” olarak adlandırılan grubun üyeleri arasında yer alan Ömer Deniz Dündar, beraberinde ikiz kardeşi Mahmut Gazi ile birlikte Suriye’ye geçti ve IŞİD saflarına katıldı. “Dokumacılar” grubuna Suriye’de “Konstantin Taburu” adı verildi. YPG ve Burkan El Fırat güçleri Tel Abyad’ı geçen haziranda IŞİD’den temizledi. YPG kaynakları Dündar’ın cezaevinde tutulduğunu doğruladı. l DHA Bombacının kardeşi YPG’nin cezaevinde ALİ DENİZ’E MEKTUPLA VEDA A Artık herkes senin gülüşünü biliyor Katliamda ölen Ben için Gazi’de tören Ankara’da gerçekleştirilen bombalı saldırı sonucu ağır yaralanan ve önceki gün yaşamını yitiren İnşaat İşçileri Sendikası üyesi Serdar Ben (33) Gazi Mahallesi’nde düzenlenen törenin ardından Gazi Mezarlığı’nda toprağa verildi. Serdar Ben’i anmak amacıyla dün yaklaşık 5 bin kişi Gazi Mahallesi eski karakol binası önünde toplandı. Alana girenler sivil görevliler tarafından tek tek aranarak içeri alındı. Burada üzerinde Serdar Ben’in fotoğrafının bulunduğu dev bir pankart açan grup sloganlar atarak yürüyüşe geçti. Yürüyüşe HDP milletvekilleri Ali Kenanoğlu, Turgut Öker, Erdal Ataş ile CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun yanı sıra Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfi Sarısülük, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm ve babası Sami Elvan da katıldı. Gazi Cemevi’ne kadar yürüyen grup burada Ben’in üzerinde baret bulunan tabutunu alarak Gazi Mezarlığı’na yürüdü. Ağabey Ali Haydar Ben, “Bu katliamı gerçekleştiren devletin kendisidir. O gün alanda doğru düzgün polis bile yoktu. Anlatacak o kadar çok şey var ki, yoruldum artık” dedi. Katliamda yaşamını yitiren HDP Alanya İlçe Teşkilatı Ebaşkanı Fatma Batur ile Bedriye Batur ve Hasan Baykara’nın cenazeleri de Alanya’da toprağa verildi. l ALİ AÇAR/İSTANBUL nkara katliamında yaşamını yitiren Ali Deniz Uzatmaz (19), Gezi Direnişi’nde polis şiddeti sonucu yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz (19) eyleminde çekilen fotoğrafla katliamın sembollerinden biri oldu. Ali Deniz’in kuzeni Işıl Dönek, kuzenine bir mektupla veda etti. Işıl Dönek, şunları yazdı: “Sana güzel yürekli kardeşim; salıncağa bin, dedem sorsun ‘ne kadar’ diye. Sen de her zaman söylediğimiz gibi ‘dünyalar kadar’ de. Burayı da düşünme artık. Herkes seni, yumruğunu, gülüşünü biliyor. Biz evet biz elbet bir gün buluşacağız.” l ABİDİN YAĞMUR Polis aracıyla yaralı taşıyana gözaltı Ankara’daki patlamadan sonra yaralı yaşlı bir insana yardım etmek için anahtarı üzerinde polis aracını kullanan 2 genç ‘polis aracını gasp’ suçundan gözaltına alınmış İKLİM ÖNGEL Suriye’den Türkiye’ye 1.5 milyon araç girdi RUS HEYETİ GENELKURMAY’DA S ınırda Rus uçakları ile Türk uçakları arasında yaşanan sorunlar için iki ülke askeri yetkilileri arasında iletişim kuruldu. Hava Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Sergey Vladimirovich Dronov başkanlığında bir heyet Genelkurmay’da bilgi paylaşımında bulundu. Heyetin, önce Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda da görüşmeler yaptıkları ve hava sahası ihlallerinin yaşanmaması için iki ülke askeri yetkilileri arasında kurulabilecek iletişim mekanizmalarının işlerlik kazanması için temasların sürdürülmesini benimsedikleri bildirildi. Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak, Kilis’in Öncüpınar sınırında incelemelerde bulundu. Hava sahası ihlalinin önlenmesi konuşuldu nkara’da gerçekleşen ve resmi rakamlara göre 99 kişinin yaşamını yitirdiği Türkiye tarihinin en büyük katilamında, yaralılara yardım eden insanlar da gözaltına alındı. Yaşlı ve ağır yaralı bir insana yardım etmeye çalışırken filmleri aratmayacak bir olayın içine giren iki Halkevleri üyesi gencin hikâyesi ise oldukça ilginç. Halkevleri üyesi Mert Kaya ve arkadaşı Devran Saçıntı, katliam günü pat A lamanın olduğu yere 30 metre mesafede duruyordu. Kaya o anları “Şoku üzerimizden atarak ‘ne yapabiliriz’ diye etrafa baktık. Polisler bile kaçışıyordu, hatta bir ekip arabası yardım etmek yerine, insanlara çarparak alandan uzaklaşmaya çalışıyordu” sözleriyle anlatıyor. Kaosun ortasında kalan Kaya ve arkadaşı, alanda patlamanın etkisiyle dağılmış, camları parçalanmış 3 trafik polisi aracı gördüklerini ve bunlardan birinin kontak anahtarının üzerinde olduğunu fark ettiklerini söylüyor. Kaya ve arkadaşı yaralılara en hızlı şekilde yardım edebilmek için bir an bile düşünmeden aracı almaya karar veriyor. İnsanlar can derdindeyken ambulansların bir türlü alana giremediği ‘Polis aracına koyduk’ ni söyleyen Kaya, “Ağır yaralı ve yaşlı tanımadığımız bir amca vardı, onu alıp parçalanmış ama anahtarı hâlâ üzerinde olan polis aracının içine koyduk. Arkadaşımla birlikte biz de polis aracına bindik. Aklımızda o kişiyi bir an önce hastaneye götürmek vardı” diyor. Kaya, alandan uzaklaştıkları Sıhhiye Köprüsü’nde kurulan polis barikatına kadar geldiklerini belirtiyor. Kaya, “Barikatın önünde polislerin yanında durduk ve ambulans için bağırmaya başladık” diyor. Yolun karşısında bekleyen ambulansın geldiğini ve ağır yaralı amcayı aldığını söyleyen Kaya, arkadaşı ve kendisinin de “kamu malını gasp” gerekçesiyle gözaltına alındıklarını, 5 saat tutulduklarını ve ifade verdiklerini söylüyor. Kaya ve arkadaşı hakkında bir yaralıya yardım etmelerine rağmen gasptan dava açılabilir. l ANKARA Tren Garı’ndaki bombalı saldırının ardından güvenlik zafiyeti tartışmaları sürerken, Suriye’den Türkiye’ye giriş yapan araç sayısı 2011 yılından bugüne kadar 1.5 milyona ulaştı. Hükümet, araçların takibi için ancak bu yıl geçici plaka uygulamasını getirebildi. CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan, TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, “15 Mart 2011’de başlayan iç savaştan bu yana Suriye’den Türkiye’ye kaç araç girişi olmuştur. Halen Türkiye’de kaç adet geçici Türk plakası verilen Suriye aracı bulunmaktadır” diye sordu. Soru önergesine yanıt veren Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 2011 yılında 719 bin 157, 2012 yılında 246 bin 232, 2013 yılında 198 bin 30, 2014 yılında 181 bin 644 ve 2015 yılının ilk 7 ayında 106 bin 778 olmak üzere 1 milyon 451 bin 850 aracın Suriye’den Türkiye’ye giriş yaptığını bildirdi. Suriyeli araçlardan kaç tanesine Türkiye plakası verildiği sorusu ise yanıtsız bırakıldı. l ANKARA/Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle