19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 14 Ekim 2015 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY haber 3 Parçalı Bulutlu Açık İstanbul 20/14 Ankara 21/10 İzmir 25/16 Antalya 29/20 Mersin 29/20 Trabzon 21/18 Kars 15/4 Diyarbakır 28/12 BİTMEYEN KESİNTİLER! İstanbul Anadolu Yakası’ndaki Kadıköy, Ataşehir, Ümraniye ve Kartal ilçelerinin bazı mahallelerinde bugün elektrik kesintisi yapılacak. Sağanak Bulutlu Karlı Yağmur Karla K. Yağmur Bursa Adana Artvin Çanakkale Balıkesir Sivas Erzurum Eskişehir Aydın Gaziantep Konya 240 /1 2 0 310 /1 8 0 160 /1 3 0 220 /1 5 0 230 /1 3 0 170 /10 0 160 /6 0 190 /1 1 0 310 /1 4 0 280 /1 2 0 220 /11 0 25 /1 6 Atina 80 /2 0 Berlin 0 28 /2 0 0 Girne 140 /5 0 Londra 60 /1 0 Moskova 90 /3 0 Paris 210 /1 1 0 Madrid 0 0 12 Amsterdam /3 0 22 /1 3 0 Roma 0 0 New York 19 /9 0 21 /1 4 0 Tokyo 0 0 TARİHTE BUGÜN 1927: James Bond karakteriyle ünlenen İngiliz aktör Roger Moore doğdu. 1994: Nobel Barış Ödülü Moore Yaser Arafat, İzak Rabin ve Şimon Perez’e verildi. Gidiyor bu çocuklar nkara’daki katliamın ilk görüntülerinde gençlerin halay çektiği görülüyor. Hep bir ağızdan “Bu meydan, kanlı meydan” derken ilk bomba patlıyor. Ruhi Su’nun Kanlı Pazar sonrasında bestelediği türküyle büyük bir katliama tanıklık yapacaklarını bilemeden halaya durmuşlar. Ne diyor o türkü: “Ellerinde pankartlar/ Gidiyor bu çocuklar/ Kalkın ayağa kalkın /Gidiyor bu çocuklar.” 1 Mayıs 1977 katliamından sonra yine bir Ruhi Su türküsü: “Sabahın bir sahibi var/ Sorarlar bir gün sorarlar”... 1 Mayıs 1977 katliamından iki hafta sonra doğmuşum. Demek ki hayatım boyunca bu memlekette hiçbir şey değişmemiş. 1969’da da, 1977’de de, 2015’te de yine ellerinde pankartlar, gidiyor bu çocuklar. Yine aynı çevreler “kendileri yapmıştır” diye ölenleri suçluyor. İktidarın bir televizyon kanalında Ruhi Su’nun türküsü canlı bombaya verilmiş bir talimat mıydı diye ciddi ciddi haber yapılıyor mesela. O iktidar kanallarında şu haberler yapılmıyor ama: Şehrin göbeğindeki HDP genel merkezi nasıl bir gecede iki defa basıldı ve giriş katı ateşe verilebildi? HDP Diyarbakır mitinginde bombayı koyan Orhan Gönder “terör nitelikli şahıs” olarak aranırken saldırıdan bir gün önce nasıl sakınmadan otelde kalabildi. Otelde, “asker kaçağı” diye kimlik denetimine yakalanmasına rağmen nasıl serbest bırakılarak ertesi gün miting alanına bomba koyabildi? Suruç katliamını gerçekleştiren Abdurrahman Alagöz kendini patlatmaya üzerinde nüfus kâğıdıyla gelmese tespit edilebilecek miydi? Adıyaman, İslam Çay Ocağı’ndan arkadaş olan Orhan Gönder ve Abdurrahman Alagöz bu rahatlığı neye borçlu? Peki, intihar bombacısı olacağını söyleyen ve teknik takibe yakalanan Özlem Yılmaz? Gözaltına alındıktan sonra, psikolojik muayene için hastaneye sevk edildikten sonra neden hastaneye ailesine teslim edin talimatı verildi? Hadi bu yapıldı. Bir ay sonra neden Emniyet Genel Müdürlüğü fotoğrafını IŞİD intihar bombacısı diye bütün illere faksla geçti? Âleme nizam getireceği iddiasındaki bu iktidar üst üste nasıl bu kadar çok hata yapar? Bir cihatçı otoyoluna çevrilen sınırdaki geçişkenliğin bu sonuçları nasıl öngörülemez? Bu memleket nasıl intihar bombacılarının ikiüç ayda bir kitlesel katliam yapabildiği bir yere dönüşür? Öldürülenlerden birinin bile cenaze törenine gidemeyen bir iktidar. Katliam yerine ancak yabancı büyükelçilerden sonra karanfil bırakabilen bir Başbakan. Herhalde konuşmak için muhtarlarını bekleyen bir Cumhurbaşkanı. Güvenlik açığı yok diyebilen bir İçişleri Bakanı. Her türlü etnik, dini ve siyasi fay hattı yarılmış bir toplum. Diyarbakır’ı neden engelleyemediniz? Suruç’u neden engelleyemediniz? Ankara’yı neden engelleyemediniz? Bu memleket, Adıyaman’daki bir çay ocağında toplanmış üç beyni yıkanmışın kasıp kavuracağı bir memleket midir? Öyleyse zaten geçmiş olsun. Değilse bu katliamların arkasındaki güçleri ortaya çıkaramayanlar hesabını verene kadar gün yüzü yok demektir. Barış için kol kola girmişken hayatları ellerinden alınmış o insanlara borcumuz var. Bu katliam dalgasının ortaya çıkarılması şart. İktidarda hâlâ asgari sağduyu sahibi olanlar varsa onlar da biliyor. Bu katliam dalgaları onlar da dahil hepimizi götürür. Siyasi tarihimiz ortada. Bu defa iş sadece sınırlarımız içinde kalmama riskini de barındırıyor. Felakete gidişatı ancak somut gerçek durdurur. Katliamları yapanlar bütün yapısıyla ortaya çıkarılmalı ve bunlara göz yumup onlarla işbirliğinde olanlar hesap vermeli. Bunun başka çaresi yoktur. KONUK YAZAR AYŞE KULİN lu kurtu âğıthane SanaK yi Mahallesi, Taşçı e z Caddesi üzerinde gei c Mu ş niş bir alandaki inşaatın temel kazma çalış A Umudum Alp ve Arjen’de! şimiz gerçekten Alp’le Arjen’e kaldı! Alp ve Arjen, birbirleriyle mektuplaşan ve Türkiye’nin kadim sorunlarını birlikte çözebilmek için büyümeyi bekleyen, biri Tük diğeri Kürt, on bir yaşlarında iki Cumhuriyet çocuğu. Ben, Cizre dönüşü konuk köşemde, onların ileriye dönük umut vaat eden mektuplarını okurlarıma iletmiştim. Ne var ki, bir küçük ümidi yüreğinin bir yerinde hep saklamak istiyor insan. Bu kavga belki daha önce biter, sorunlar masada, daha da iyisi Meclis’te çözülür, ülkede bunca kan akmaz, ana kuzusu genç fidanlar, toprağa zamansız düşmez diye. Ama olmuyor işte! Ülkeyi nefrete boğan, halkını bizdensin, bizden değilsin diye ikiye hatta sonunda üçe bölen zihniyetin bahçesinde çiçek yerine kan gülleri açıyor. Barış içinde, huzurlu bir ülke düşleyenlerin umutları her geçen gün biraz daha sönüyor. Kendimizi Avrupalı olduğumuza inandırmışken ki Yavuz Sultan Selim’e kadar bir Balkan imparatorluğu idik ve bu hayali perçinlemek için çırpınırken, artık sadece hiçbir ilkenin, kuralın, düzenin barınamadığı, insanların sadece didiştiği, kendini canlı bomba eylediği, pusu kurduğu, kanın gövdeyi götürdüğü bir Ortadoğu ülkesi olduğumuzu kanıksamaya başladık bile. Türk büyüğümüz Mehmet Barlas dahi, böyle buyurduktan sonra, ben de yirmi yaş üstü kuşaktan tamamen vazgeçip, umudumu Alp ve Arjen’in kuşağına bağladım. Alp ve Arjen henüz oy verme yaşında değiller. İki masum çocuk onlar. Bir suç örgütüyle, gözünü hırs bürümüş iktidarın tehlikeli oyununda, bir mayına basmaz, bir kurşuna ya da bombaya hedef olmazlarsa, büyürken seyredegeldikleri şiddete dur diyeceklerine, eminim. Çünkü çok iyi görmekteler ki, çocuklukları şiddet ortamında heder olup gitmekte... Haydi çocuklar, kifayetsiz büyüklerinizin hatalarından ders alın siz! Bu ülke coğrafi anlamda Ortadoğu sayılsa da Cumhuriyetimizin kuruluş ilkeleri doğrultusunda, tüm eksiklerine ve ayıplarına rağmen hukukun sıradan vatandaşlar için de işlediği, gençlerin yaşanan yüzyıla uyumlu eğitildiği, özgürlüğün kısıtlanmadığı, kadınerkek her insanın eşit vatandaş sayıldığı, sayılmadığı anlarda vicdanlı yargıçların devreye girdiği Batı ülkelerine çevirin yine, yüzümüzü. Her gün tekrarlanan palavralardan, solunan nefret havasından, kifayetsiz politikacılardan kurtarsın ülkemizi, sizin kuşağınız. Bindiğiniz trenin burnu, “kaos”a değil, medeniyete, vicdana (her nerdeyse o) çevrilsin, bir kere daha! Ben, göremesem de mutlu, huzurlu bir Türkiye’nin mümkün olabileceği hayaliyle gideyim ötelere... Haydi, göreyim sizi! Alp ve Arjen’in mektuplarını yayımladığım 19/9/2015 tarihli yazımda, vahim bir hata yapmış, Alp’i Gülseren Onanç’ın oğlu diye yazmışım. Oysa Alp, Hande Karakülâh’ın oğlu. Düzeltir, her üçünden de özür dilerim. İ l İSTANBUL/Cumhuriyet Fotoğraf: DHA ması sırasında önceki gün göçük meydana geldi. Bu sırada, bir vinç, yaklaşık 15 metre yükseklikten inşaat alanına uçtu. İnşaatta bulunan bir kepçenin üzerine düşen vincin operatörü, sarsıntıyı önceden fark ettiği için kendini vinçten atarak kazayı yara almadan atlattı. Yol kenarında bulunan bir otomobil ise aşağıya uçmaktan son anda kurtuldu. 5 milyonluk vurgun Ünlü işadamlarının da olduğu 30 kişinin banka hesaplarını boşaltan çeteye ‘Sihirli Ses’ baskını stanbul başta olmak üzere toplam 8 ayrı kentte yapılan ve “Magic Voice” (Sihirli Ses) adı verilen baskında, aralarında ünlü işadamlarının da bulunduğu 30 kişinin banka hesaplarını boşaltan 36 kişi gözaltına alındı. Çetenin, en az 5 milyon TL’lik vurgun yaptığı belirlendi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siber İ Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri dün sabah eşzamanlı baskın düzenledi. Çete üyelerinin, bankaların çağrı merkezlerini arayarak önceden tüm kimlik bilgilerini aldıkları işadamlarının seslerini taklit ederek yüksek li Sesleri taklit ediyorlardı mitli kredi kartı istediği ya da çağrı merkezi veya banka şubesini arayarak işadamlarının güvenlik amaçlı kullandığı cep telefon numarasını değiştirdiği belirlendi. Zanlıların ayrıca hesabı internet erişimine açtırdıktan sonra hesaptaki paraları kendi hesaplarına transfer ettirdikleri de tespit edildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet iverek’te özel bir poliklinikte pratisyen doktor olarak çalışan ve aynı zamanda bir spor salonu işleten Burhan Çağlar Yücel (34), önceki gece Ofis B.Ç.Yücel Mahallesi’nde yürüyerek evine giderken silahlı saldırıya uğradı. Göğsünden vurularak ağır yaralanan doktor öldü. l ŞANLIURFA\DHA Doktor öldürüldü S GÜNDE 600 TL RLAR KAZANIYO A Kar maskeli cinayet dana’nın Seyhan ilçesinde görgü tanıklarının ifadesine göre, yüzünde kar maskesi bulunan bir kişinin kovaladığı Neriman Hügül adlı kadın, dar bir sokaktaki 3 katlı apartmana sığındı. Kadını kovalayan saldırgan, apartmanın girişinde Neriman Hügül’e pompalı av tüfeğiyle peş peşe ateş etti. Göğsüne 2 ve koltuk altına bir kurşun isabet eden Neriman Hügül, olay yerinde hayatını kaybetti. Maskeli saldırgan ise kaçarak izini kaybettirdi. ADANA/DHA İşportacılar fotoğraflarının çekilmesinden rahatsız da olmuyor. (DHA) Can değil ölüm yelekleri zmir’de sığınmacıların Ege Denizi’nden Yunan adalarına geçerken kullandığı, merdivenaltı üretim olan can yeleklerinin satışı, polisin ve zabıtanın tüm operasyonlarına karşın sürüyor. Çankaya semtindeki Fevzipaşa Bulvarı’nda sadece dükkânlarda değil, kaldırımlarda da işportacılar tarafından can yelekleri satılıyor. Kaldırımlarda çoğu standart dışı, merdivenaltı üretim olan can yeleklerinin satışını yapanlar, Ödül gibi firar zmit’te kovalamaca sırasında bir polisi yaralayan Emre Karabacak, tutuklanarak kapalı cezaevine gönderildi. İddiaya göre, zanlı daha önceki bir suçu yüzünden açık cezaevine nakledildi. Ancak polisi vurmak suçundan tutukluluğunun UYAP sistemine işlenmemesi nedeniyle, bir önceki suçundan dolayı kesilmiş cezasını yatmak için kapalı tutulduğu cezaevinden açık cezaevine gönderilmek üzere çıkartıldı. Ancak Karabacak, gönderildiği açık cezaevine gitmeyerek firar etti. l KOCAELİ\CİHAN İ artık işportada satılıyor İ müşteri sıkıntısı çekmiyor. Her gün gidenlerin yerine yeni sığınmacılar geldiğinden, talep hiç azalmıyor. Gazetecilere, “Çürük değil marka can yeleği satıyoruz” diyen satıcılar, günde 500600 TL ciro yaptıklarını, geçimlerini sağladıklarını söylüyor. Sektöre dönüşen can yeleği pazarında, dükkân sahipleri ise seyyar satıcıların aksine vitrin ve işyerlerinin fotoğraflarının çekilmesinden rahatsız oluyor. l İZMİR/DHA Önemli not: C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle