19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Olaylar ve GOrUSler KÜLTÜR SANAT Çarşamba 14 Ekim 2015 Haydi, herkes sandığa! BÜLENT TANLA 22. Dönem Milletvekili Araştırmacı 16 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: SERPİL ÜNAY dı demokrasi olan rejimde, kişi gidişata dur demek istiyorsa, yanlışlara son verilmesinden yanaysa bunu en iyi ve çarpıcı biçimde seçimlerle gösterir. 1 Kasım 2015 seçimleri öncesi belirttiğimiz bu temel gereklilik ışığında üç gözlem yapıyoruz. Bunlar kamuoyu iletişimi, ülkemizin konum ve insan gücü, seçim sonuçlarını belirlemede herkesin tanıdığı ağırlık üzerine olacaktır. Gözlemlerimizin ilki, kamu iletişim araçlarının kullanımında bilgi toplumunun gereklerinin ne kadar yerine getirildiği noktasındadır. Siyasetçiler televizyon ve internet yoluyla propaganda yaparken mekanizmalardaki açıkları çok iyi kullanmaktadırlar. Örneğin, televizyonlar hazırlıksız çıkan sunucular arasında sarf ettikleri sözün anlamıyla aldıkları yanıt arasındaki çelişkilerin farkında olmayanlara, çanak sorularla yandaş siyasetçileri kayıranlara sık rastlamaktayız. “Bilgi Toplumu” bizim icadımız değildir. Sadece vukuat raporu gibi iletişim olmaz. Bu işi başarıyla yapanlar, yıllarca bütün dünyayı yönetmiş, yönlendirmiş olmanın verdiği deneyimle hareket etmektedirler. Altını çizdiğimiz hususların kamuoyu araştırmacısı meslektaşlarımız, tarafından özellikle dikkate alınması, yaptığımız işin ciddiyet ve sorumluğu bakımından başat niteliktedir. Elbette medyamıza da büyük iş düşmektedir. A Her insanın ülke işleri üzerine bir fikri vardır. Bu fikrini gerçekleştirecek imkânlar ise çok fazla değildir. Bunlardan en önemlisi seçimlerdir. Çellonun büyülü tınısı Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserleri bir solo viyolonsel dinletisiyle açıldı. Başlangıç konseri için oldukça iddialı bir programdı: Dünyanın en ünlü çellistlerinden Daniel MüllerSchott, Bach ve Britten’ın eşliksiz süitlerini çaldı. iyolonsel (çello), orkestra ailesindeki en etkileyici çalgılardan birisi, yaylı çalgıların dokunaklı tenor sesini yansıtan üyesidir. Orkestra çalgısı olduğu kadar solo çalgı veya oda müziği üyesi olarak da etkinliğini korur. Geçen hafta Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserleri bir solo viyolonsel dinletisiyle açıldı. Başlangıç konseri için oldukça iddialı bir programdı: Dünyanın en ünlü çellistlerinden Daniel MüllerSchott, Bach ve Britten’ın eşliksiz süitlerini çaldı. Salonda çıt çıkarmadan dinleyen kitlenin konsantrasyonu dikkat çekiciydi. Bir başka dikkat çekici olay da son yıllarda ülkemizin göğsünü kabartan nice çellisti yetiştiren Dilbağ Tokay’ın bu konsere bir dolu öğrencisiyle gelmesiydi. Müzik öğrencilerinin konserleri dinlemesi, ünlü solistleri izlemesi başlı başına bir eğitimdir. Dilbağ ile ülkemizdeki viyolonsel eğitimi ve kendi yetiştirdiği öğrenciler üstüne konuştum: “Ülkemizin yaylı çalgılar alanında yetiştirdiği değerli ustalardan Muhiddin Sadak, Edip Sezen, Feyha Talay, Ali Doğan, Doğan Cangal, Nusret Kayar ve benim de hocam olan Reşit Erzin gibi önceki kuşağımızın önemli viyolonselcileri, viyolonsel ekolünü yaratmış çok değerli sanatçılarımız. Günümüze gelirken Efe Baltacıgil ve 2011 yılında talihsiz bir şekilde kaybettiğimiz Benyamin Sönmez ile başlayan, ardından benim de öğrencilerimin aralarında bulunduğu, genç kuşak viyolonselcilerin başarıları ise uluslararası arenada göze çarpmakta. MSGSÜ Devlet Konservatuvarı’nda hocalığa başladığımdan beri, mezun ettiğim öğrencilerin tümü, şu an eğitimlerine yurtdışında devam etmekte. Dorukhan V Hangi pazarlıklar Bu bağlamda seçimler bir iç konumuz olmakla birlikte hangi güçlerin, kimlerin sürece müdahale edebileceklerinin ve muhtemelen ettiklerinin de farkında olmak zorundayız. Biz burada günlük söylentilerle vakit geçirirken “ülke güvenliği, ekonomi, komşularımızdaki gelişmeler” üzerine ne gibi pazarlıklar yapılmaktadır? Bu pazarlıkların seçim sonuçları üzerine etkisini yok sayabilir miyiz? İkinci mesajımızla, karşılaştırmalara ve çıkarsamalara giderken ülkemizin konum ve çapını küçümsediğimizi vurgulayacağız. Evet, çok yakın ve tarihsel birlikteliğimiz olan komşularımızla mukayeselerde yarar vardır. Ancak, örneğin Yunanistan’daki seçmen, oy verenler, iktidarı belirleyen oy yüzdesi gibi faktörlere baktığımızda SYRIZA’nın bizde yüzde 2 civarında oy almış bir partiyle aynı sayıda seçmenin tercihiyle yeniden iktidara geldi1 Kasım’daki seçimde, seçmenlerin yüzde 9’unun ülkenin kaderini belirleyeceği düşünülüyor. ğini göz ardı etmemeliyiz. Türkiye, sığınmacılar için milyarlarca dolar harcıyor, kendisine bunun çok azı bir miktarın verilmek istendiğinin ancak sözü ediliyor. Bunun yanı sıra Yunanistan’ın yüzlerce milyar Avro’luk borçları erteleniyor, siliniyor. Bu durumda Yunanistan’la Türkiye karşılaştırması anlamsızdır. Böyle yanlışlarla konum ve sorunlarımızı anlamak mümkün değildir. ken, bir başka ilde seçim sonucunu belirlemektedir. Tecrübeli siyasetçiler bu durumun farkındadır. Ancak, ülke çapında buna göre siyaset oluşturulması sadece el yordamıyla olmaktadır. Sayısal verilerin taşıdıkları anlamı bu eşitsizlik ve dengesizlikleri dikkate almadan fark edemeyiz. Dünya çapında bir örnek vermek gerekirse, Çin’in yaptığı hamleler ve günümüzde taşıdığı ağırlık büyük nüfus gücüne dayanmaktadır. Avrupa ve ABD’nin büyük firmaları bu ülkede daha elverişli maliyetlerle üretim yapmaktadırlar. Ancak, o kalan yüzde 9 her şeyi belirleyecektir. O halde yapılması gereken yüzde 9’un sandık başında oy tercihini değiştirecek dinamiklerin belirlenmesidir. Gerçi önümüzde fazla zaman kalmadı, yine de bu dinamiklerin belirlenmesi ile çok küçük yüzdelerle sonuçlara etki yapmak mümkündür. Fazla makro bakıyoruz, ülkemizde kurt siyasetçilerin yaptıklarına ABD’de, Avrupa’da on yıllardır mikro seçim stratejileri uygulamalarında çok daha sağlam örnekler görüyoruz. Evet, haydi herkes sandığa! Aksi halde başımıza geleceklerin sorumlusunun da kendimiz olacağının bilincinde olmalıyız. Demokrasi, kişinin seçimler yoluyla “yanlışı sürdürmenize izin vermiyoruz” deme hakkını kullandığı rejimin adıdır. El yordamı siyaset Üçüncü olarak, niceliknitelik ilişkisini iyi kuramazsak seçim sonuçları üzerine tahmin ve değerlendirmelerimizde hangi aksaklıkların olacağı bilinemez. Ülkemizde seçim sistemi ve milletvekillerinin illere göre dağılımında herkesin oyu eşit değildir. Bir ilde 5 bin oy çok anlamlı değil Yüzde 9 mu belirleyecek? Bu son söylediklerimizi konumuza taşırsak, evet belki seçmenin yüzde 91’i, 1 Kasım’da oy verdiği partiyi değiştirmeyecektir. Dostu da düşmanı da bilmek Dr. ALİ HAYDAR FIRAT İletişim Bilimci nsanlığın büyük yürüyüşünün serüvencileri bayraklarını başka ellere bırakarak güneşin kızıllığına doğru yol aldılar. Kaderi değişsin diye insanın, dünyanın, ülkenin; köylerinden, kentlerinden sel olup meydanlara aktılar. İnsanlığın büyük kavgası sürüyor. Bugünün değil, dünün değil, yüzyılların kavgasıdır bu... İnsanlıktan, onurdan, haysiyetten, barıştan, kardeşlikten, eşitlikten, özgürlükten yana olanlar; bu değerleri hiç tanımamış, hiç görmemiş, hiç yaşamamış, bir kere bile insan olamamışlar tarafından o büyük kavgadan koparıldılar. Evet, onlar öldürmeyi iyi bilirler... Biz nasıl yaşamı seçtiysek, nasıl yaşamak için ama gerçek bir hayat için yaşamın tarafındaysak, onlar da ölümün tarafındadırlar. İnsanlık katilini biliyor. Hepimiz birbirimizi biliyoruz. Onları çok iyi biliyoruz. Çünkü onlar; tarih boyunca katliamların, alçaklıkların, namussuzlukların, vicdansızlıkların tarafında oldular. İnsanlık ne zaman başkaldırsa, ne zaman sokağa çıksa, ne zaman zulme karşı dirense bunlar hep çıkar karşısına. Mayası bozuk İ NECATİ SAVAŞ Doruk halen Norveç Müzik Akademisi’nde Truls Mark ile eğitmine devam ediyor. Botan Özsan Almanya’da “Folkwang Güzel Sanatlar Üniversitesi”nde; Nil Kocamangil Paris’te CNSM’de, Emirhan Tunca Amerika’da New York Universitesi Steinhardt Akademi’de, Marion Feldman ile çalışmakta. Bu sene mezun olan öğrencilerimden Poyraz Baltacıgil, çellist JeanGuihen Queyras ile çalışmak üzere Freiburg’a ve Gülce Sucular ise Larissa Groeneveld ile çalışmak üzere Hollanda’ya gitti. Her birisi bir yandan da solist ve oda müzikçisi olarak Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli sahnelerinde yer alıyorlar. Onlarla konserlere gidiyoruz. Hocaöğrenci birlikte gidilen konserlerin, onların gelişimi üzerinde büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Müzik paylaşımımız derslerle sınırlı kalmıyor. Ayrıca yazın katıldığımız masterclass’larla da yetinmeyip, ulusal ve uluslararası yarışmalara giderek motivasyonumuzu pekiştirmeye çalışıyoruz. On seneyi aşkındır öğrencilerimle birlikte Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’ndeki masterclass’lara katılıyoruz. Yarışmalara giderken de onların yanında oluyorum. Tek soliste, yıldız yaratmaya kilitlenmiyor; onların takım olmasının, BİZ’in içinde biricik hissedebilmelerinin peşine düşüyorum. Konservatuvarlarımızda tam zamanlı yaylı çalgılar eğitimi 5. sınıfta başlıyor ve üniversite mezuniyetine dek 12 yılda tamamlanıyor. Mesleğe başladığım günden bugüne en büyük dileğim, bir müzisyenin ne kadar zorlu ve uzun bir eğitim sürecinden geçtiğinin bilinmesi, sahip olduğu mesleğiyle değerini hissettiği bir ülkede yaşamasının hayal olmaktan çıkması. Yaşamın kıyısında... Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak kayıtlara geçen Ankara’daki terör saldırısı, “devletin gözü önünde” yaşandı, ancak hiçbir önlem alınmadı. bu sürülerin, bu güruhun işidir, katletmek... Aslında herkes işini yapıyor... Bir tarafta insan olan, insanlık için mücadele edenler, özgür ve eşit bir dünya yaratmak için sokağa çıkanlar; diğer yandan hırsızlıklarla, ahlaksızlıklarla kurdukları düzeni sürdürmek isteyenler ve onların kiraladıkları katiller... Elbette işin fıtratı bu değil. Bu olmayacak. Bunu kabul etmediği için yüzyıllardır mücadele ediyor insanlık. “Bu işin fıtratında var” diyenlerin başına kurdukları düzeni geçirmek için sokağa çıkıyor, insanlık... Hep yeniden ve hep daha güçlü bir biçimde ayağa kalkmıştır, insanlık. Ankara’nın orta yerinde katledilen insanlık; yine aynı yerde, yine bu topraklarda ve bütün dünyada daha güçlü bir biçimde yeniden girecek hayata ve kavgaya... İnsanlık çok büyük katliamlardan, acılardan çıkarak bugünlere geldi. Çünkü hiçbir güç, hiçbir düzen insanlığın içindeki umudu bitiremedi. İnsanlığın onurlu gelecek düşünü hiçbir güç içinden sökülüp alamadı. Yine alınamadı ve hiçbir zaman alınamayacak... İnsanlığı var eden güç; her büyük katliam sonrası daha büyük bir öfke, daha büyük bir direnç, daha büyük bir heyecanla kavgasına sarılmasından gelmektedir. Yine öyle olacak ve insanlık katillerini bilerek o büyük yürüyüşüne ara vermeden devam edecektir. “birer birer biner biner biner ölürüz / yana yana döne döne yine geliriz / biz dostu da düşmanı da elbet biliriz / vurulup düşenler canım darda kalmasın” İşin fıtratı mı? MSGSÜ Devlet Konservatuvarı’nda hocalığa başladığımdan beri, mezun ettiğim öğrencilerin tümü, şu an eğitimlerine yurtdışında devam etmekte. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle