19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 10 Ekim 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 18 Hukuk tanımazlık Anadolu Nobel’leri artıyor, gururluyuz rkçılığın en zayıf yanı, yine ırkçı olmak ve buna değer vermek ne yazık ki… Mesela aynı köyde yaşayan iki kişiden birinin, ötekini farklı kökeni nedeniyle dışlaması, sadece o köyün gerçeğidir. Çünkü karşılarına başka bir köylü çıktığı anda, o aralarında dağlar olduğunu sanan iki kişi, üçüncü kişinin gözünde aynı köyden iki kişiye dönüşür bir anda. Bu ülkeler için de geçerlidir. Mesela, Kürt diye ayırdığınız bir Anadolulu ile Kapıkule’den dışarı çıktığınız anda, ikiniz de “Türk” olursunuz. Daha ileri gitmek de mümkün. Bir Türkle bir Suriyeli veya bir Kuzey Irak Kürt’ü, bir Amerikalının gözünde “Ortadoğulu” olmanın ötesine geçemez. Bir Amerikalı ile bir Afgan’ın uzayda, başka uzaylılarla karşılaştığını düşünün… Dünyalı deyip geçerler. Amerikalının “Hey, ben Amerikalıyım” deme çabaları ise arada kaynar gider. Bir de Türkiye’den gönderilen Rum kökenlilerin Yunanistan’da “Türk” diye aşağılanmaları gerçeği var. Bu yüzden Atina’nın belli merkezlerine yerleştiler, üzerlerindeki bu etiketi göçten bu yana 100 yıl geçtiği halde atamadılar. Benzer bir örnek de İsrail’de yaşandı. Türkiye’den göç eden Yahudiler, “Türk” etiketiyle yine belli bir merkezde yaşayıp belli sevinçlere ortak olabildiler. Avrupa’daki tüm Anadoluluların da, kökenine bakılmadan “Türkler def olsun” ortak sloganıyla kovulmak istendiği başka bir gerçek. Yani “köken” göreceli bir kavram. Ama değişmeyen bir şey var: Coğrafi ortaklık. Anadolu dünyanın her yerinde Anadolu. Anadolulu da öyle. Bir Anadolulu olarak, Orhan Pamuk’un 2006’da Nobel Edebiyat Ödülü alması kişisel olarak beni gururlandırmıştı. Türkçe konuşup yazan bir edebiyatçının gelmiş geçmiş milyarlarca insan arasından topu topu birkaç yüz kişi arasına girme başarısını göstermesi bir ayrıcalık oldu. Çalıştığım gazete, Pamuk’un doğduğu ilçede… Şimdi Nobel Kimya Ödülü’nü alan Aziz Sancar’dan sonra, “Dünyanın en parlak bilim adamlarından biri, Mardin Savur’dan” diye gururlanıyorum. Beni ilgilendiren, Sancar’ın etnik kökeni değil, ikimizin de doğdukları yerlerin yakınlığı: Aralarında sadece 180 kilometre var… Osmanlı topraklarında doğmuş ve Nobel almış 3 kişi daha var. Gurur kaynağı bu üç kişi de İvo Andriç, Yorgo Seferis ve Elias Canetti… “Drina Köprüsü”yle tanınan Bosnalı Andriç, İzmirli şair Seferis ve Bulgaristan doğumlu romancı İspanyol Yahudisi Canetti. Her üçü de birer Osmanlı olarak doğdu. Böylece ucundan tutacağımız Nobel’li sayısı 5’i buluyor. Ne mutlu… Biraz yükseğe çıkıp dünyaya bakınca, ne sınır gözüküyor, ne de ülkelerin gelişmişlik farkı: Aynı karalar, aynı denizler. Nobel’lerin tümü de o karalar ve denizlerde yaşayan insanların ürünü. Zaten hepsinin eserleri de tüm insanlık için değil mi zaten? Şimdi Aziz Sancar’ın başarısını kutlamak ve onun, “insanlığın başına bela” olmuş kanseri de yenmesi için dua edeceğiz. Evet, bu ülkede gençleri iyi eğitemiyoruz. Evet, bu ülkenin yöneticileri, gençlerin eğitime olan ihtiyacının pek fazla bilincinde değiller ama… Kendine güvenen ve çalışmaktan kaçmayanlar endişe etmesin… Biraz çabayla Nobel almaları hayal değil… YDD Ankara Şubesi, bugün Ankara’daki etkinliklerle 25. yılını övünçle kutluyor. Kirası bile üyelerin özverileriyle güçlükle ödenebilen küçücük bir dairede başlayan bu 25 yıllık serüvenin içine neler sığdırılmadı ki... “Bir Işık Yakın”, “Anadolu’da Bir Kızım Var” çığlığı yankı buldu, binlerce çocuk Cumhuriyetçi aydınlanma ile ışıdı. Eğitimevi açıldı, yaz okulları, kış okulları, beceri kursları, okumayazma kursları açıldı. Üniversite öğrencilerinin barınma sorunlarına çö Ç 25 yıllık ışık züm arandı, eşya desteği verildi. Kilisli öğretmen Lütfiye Kışlalı Kız Yurdu hizmete sokuldu. Çağdaşlık eğitimi seminerleri düzenlendi. Okullara kitaplıklar kuruldu. Yurdun dört bir köşesinden gelen yardım isteklerine yanıt verilmeye çalışıldı. Bu arada, yobazca saldırılara, baskı ve soruşturmalara karşı göğüs gerildi. ÇYDD, yaptıkları ile unutulmaz, unutulmayacak. Yetiştirdiği gençlerle Türkiye’nin karanlık gecelerinin ayı ve yıldızı olmaya devam edecek! Aktaş, seçim öncesi gözlemlerini aktardı bize: “Yıllardır hem edebiyat öğretmeni, hem de avukat olarak hizmet ettiğim Erzurum’da ‘Bu sefer bir ihtimal daha var’ diyorum. Her sene yüzde 1.5 oranında göç veren ve katma değer üretimi çok düşük olan Erzurum için başka bir yolun mümkün olduğunu biliyorum. Erzurum gibi dar bir siyaset anlayışının önermelerinin arasına sıkışmış bir şehirde 13 yılda gelinen nokta Türkiye’nin en yoksul ili olmak. AKP’nin ‘ilk günkü aşk’ hikâyesinden geriye kalan yoksulluk ve geleceksizlik. Şimdi köylerini, sokaklarını, çeşmelerini adım gibi bildiğim bu şehire yeni bir kalkınma yolu önermek için milletvekili adayı olarak kendimi Erzurumlulara sunuyorum. Erzurum dün kalkınma hızında rekorlar kıran bir şehirdi. O günlerin sırrını bilenler olarak elimizi taşın altına koyduk.” Yurtsever aday Tuncer Aktaş’ın yolu açık olsun. [email protected] I Erzurum’dan gelen ses er partide olduğu gibi, CHP’de de adaylar ikiye H ayrılıyor: Paraşütle inenler, örgütten gelenler. CHP’nin Erzurum 1. sıra adayı avukat Tuncer Aktaş, örgüt emekçilerinden. CHP’li bir aileden geliyor. Erzurum’da, gençlik kollarından başlayarak partide adım adım yükselmiş. Aktaş, aday olduğu ilini ve halkını biliyor, tanıyor. Erzurum’un, Türkiye’nin en yoksul üç ilinden biri haline getirildiğinin ayrımında. Gelir eşitsizliğinin de yüksek olduğu ilde hemşerilerinin bir çıkış aradığının bilincinde. Aynı mahallede büyüdüğü farklı partilere yakın insanların, “Adaylığınız bir milli duruştur. Erzurum için bir sorumluluk aldınız” dediklerine tanık olan Tuncer ilim insanı Prof. Dr. Rennan Pekünlü, uygarlığı savunduğu, kadının kapatılmasına karşı çıktığı için anayasaya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına karşın cezaevine gönderilmişti. Tahliye oldu çıktı. Bu arada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi açısından Pekünlü’nün başvurusunu kabul etmiş ve esasa girmişti. Ancak bu ay başındaki bir duruşmada, yerel mahkeme, Pekünlü’yü bir kez daha mahkum etti. Yine, anayasaya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına karşın... AİHM’nin tutumuna karşın... Neden? Türkiye’de hukuk yok, saray var çünkü... B Parça parça azetemizin ölümsüz başyazarlarınG dan Nadir Nadi, ömrünün son yıllarında çeşitli rahatsızlıklara uğrayınca dostlarına takılırmış: “Parça parça ölüyorum.” Son günlerde yaşananlara bakınca Nadir Nadi’nin bu sözünü anımsadık. Çünkü birileri parça parça kaçmaya başladı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK T.C. İSTANBUL 16. AİLE MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 2012/37 KARAR NO: 2015/299 Davacı Meryem KUNUKCU tarafından davalı Turan KUNUKCU aleyhine mahkememizde açılan Boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Giresun ili, Alucra ilçesi, Aktepe Mah. köyü, cilt: 5, hane: 95, Bsn: 207’de nüfusa kayıtlı, 37315768684 TC numaralı, Ali ve Meryem’den olma 02/02/1972 doğumlu davacı Meryem KUNUKCU ile Bsn: 93’te nüfusa kayıtlı, 22993881428 TC numaralı, Hasan ve Müzeyyen’den olma, 11/11/1972 doğumlu davalı Turan KUNUKCU‘nun M.K.nun 166/1 maddesi uyarınca BOŞANMALARINA, Müşterek çocuklar 18/09/2000 doğumlu Eylül KUNUKCU ve 23/10/2001 doğumlu Saliha Deniz KUNUKCU’nun velayetlerinin davacı annelerine verilmesine. Müşterek çocuklar ile babaları arasında; her ayın 1. ve 3. cumartesi günü saat 10:00’dan saat 20:00’e kadar, dini bayramların 2. günleri saat 10:00’dan, 3. günü saat 20:00’e kadar, her yıl sömestr tatilinin 1. günü saat 10:00’dan 5. günü saat 20:00’e kadar ve her yıl temmuz ayının 1. günü saat 10:00’dan 15. günü saat 20:00’e kadar çocukların baba yanında kalması suretiyle şahsi ilişki tesisine, Müşterek çocuklara dava tarihinden itibaren bağlanan ayrı ayrı aylık 200 TL tedbir nafakasının hüküm kesinleşinceye kadar aynen devamına, Hükmün kesinleşmesine müteakip davacı yanında bulunan müşterek çocukların her biri için ayrı ayrı aylık 300,00 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Davacı asilin kendisi için talep ettiği tedbir ve yoksulluk nafakası ile manevi tazminat talebinin reddine, Peşin harç yatırılmadığından 27,70 TL harcın davalıdan tahsiline, Davacı tarafından yatırılan 21,15 TL peşin harç giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Suçüstü ödeneğinden karşılanan 109,00 T’nin (tebligat gideri 77 TL, müzekkere gideri 32 TL) davalıdan tahsiline, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.500,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Karar verilmiş olup, iş bu 05/05/2015 tarihli hükmün ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra başlamak üzere 15 gün içinde Yargıtay yasa yoluna müracaat edilmediği takdirde kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. 29/09/2015 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 154532) ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 10 EKİM 2015 SAYI: 32875 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.36 05.22 05.45 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.02 12.58 16.06 06.46 12.43 15.52 07.08 13.06 16.16 Akşam 18.42 18.27 18.51 Yatsı 20.01 19.45 20.07 merika Birleşik Devletleri North Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde bilimsel çalışmalar yapan Prof. Dr. Aziz Sancar, “DNA onarımı” çalışmasıyla 2015 Kimya Nobel Ödülü’ne layık görüldü. Prof. Dr. Sancar, 300’e yakın bilimsel makale ve bu makalelere yapılan  12 binden fazla atıfla bilimsel araştırmada eşine az rastlanır bir başarıyı temsil ediyor. 2005 yılında Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne, 2006 yılında da Türkiye Bilimler Akademisi’ne Asil Üye olarak seçilmişti. Değerli bilim adamı bu önemli ödülün kendisine verildiğini duyunca şu açıklamayı yaptı: “Kendim ve  memleketim için çok sevindim. Çünkü bana çok güzel öğretim veren kendi memleketimdir. Bana olağanüstü tıp eğitimi verdi ve o buradaki başarımının kaynağı oldu. O bakımdan anavatanıma çok minnettarım. Bütün Türk milletine sevgi ve selamlarımı iletiyorum.” Bu toprakların bir insanı olarak duygulanmamak elde değil. Benzer duyguları Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldığında da duymuştum. Nobel Ödülü’nü kazanmak kolay değil. Uzun yıllar verilen emeklerin çok yüksek düzeyde bir karşılığı olan bir ödül. 1. Fizik, kimya, fizyoloji veya tıp alanlarında çok önemli buluşlar yapan kişilere; 2. Edebiyat alanında en soylu ve en içten ideali örnek alarak meydana getiren eserlerin yazarlarına; 3. Halklar arasında kardeşliğin gerçekleştirilmesi, orduların kaldırılması veya sayısının azaltılması, barış kongrelerinin yapılması ve yaygınlaştırılması için en çok çalışan kişilere veriliyor. Prof. Dr. Aziz Sancar, MardinSavur doğumlu bir yurttaşımız. 8’i öz, 2’si üvey 10 kardeşten biri. Oku A Vefa duygusu ma yazma bilmeyen, fakat çocuklarını okutmakta kararlı bir annebabanın oğlu. ABD’de yaşamasının nedeni ise kendisine orada daha geniş bilimsel olanaklar tanınması. Bizim insanlarımız çok tuhaf! Kendilerinden birinin başarısına sevineceklerine, bu başarıdan kendilerine de bir övgü payı çıkartacaklarına bu insanın Kürt mü, Türk mü, Arap mı olduğunu tartışıyorlar. Öyle olsa ne olur, böyle olsa ne olur? Kişinin etnik kimliği bu kadar önemli mi? Orhan Pamuk da Nobel Ödülü aldığında ortalık ipe sapa gelmez tartışmalardan geçilmez olmuş, yazarın ne Türkçesinin bozukluğu, ne Yahudi dostu olması, ne soykırımcılığı ne de Kürtçülüğü kalmıştı. Sonuçta elbirliğiyle Orhan Pamuk’un ülkemizi terk etmesi başarılmıştı! Ne yazık ki pek az insan dışında çoğunluk, Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü’nü almasının ülkemiz edebiyatının ve edebiyatçılarının dün yaya açılmasında belirleyici bir eşik olduğunun farkına varmamıştı. Salt bilim ve edebiyatta mı? Finalleri 31 Mayıs ve 30 Haziran 2002 tarihleri arasında Güney Kore ve Japonya’da gerçekleşen 17. FIFA Dünya Kupası’nda “Dünya 3.’sü” olan ulusal futbol takımımızın teknik direktörü Şenol Güneş’i hayattan bezdirmek için elimizden geleni ardımıza koymamış, bu değerli futbol adamının ne kravatının uyumsuzluğu, ne üzerindeki giysilerin “basitliği” ne de karizmatizm yoksunluğu kalmıştı! 4 Ekim 1936’da, İstanbul’da, bir Rum ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen, 1959’da İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirip 1965’te doktora derecesini aldı. 19651968 arasında Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Ionna Kuçuradi’nin ABD Boston’da yapılan bir toplantı sonucu Dünya Felsefe Federasyonları Başkanlığı’na seçildiğini, onun bu göreve seçilen ilk Türk ve ilk kadın olduğunu kaçımız biliyor? Şimdi oturup 2001 yılında Dünya Felsefe Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasını sağlayan bu bilim insanının Rumluğunu, Türklüğünü mü tartışacağız? Bize bu ülkenin insanları olarak iyi duygular yaşatan bu insanlara karşı hiç mi vefa duygumuz yok? Yazımı yine bir İstanbul Rum’u, 2008 yılında yitirdiğimiz Heybeliada doğumlu bilim insanı Doç. Dr. Kriton Dinçmen’in sözleriyle noktalayayım: “Ben vefa’yım. Korkmayın, sizi esir almayan bir borçtur vefa. İnsandaki karar serbestisini bozmayan, aklınızı çelmeyen, sizin insan olma gururunuzdan bir şey çalmayan, kişiliğinizin yapısından ödün vermenizi istemeyen bir borçtur. Sizi insan yapan bir borçtur.” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle