19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 OCAK 2015 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Türk kültüründe var SELDA GÜNEYSU ANKARA TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu’nda söylediği, “Mahallenin namusu diye bir şey geliştirebiliriz. Birine bir şey yapılıyorsa herkes ona sahip çıkar, yapanı ifna (yok etmek) eder” sözleri tartışma yaratan AKP İstanbul Milletvekili İsmet Uçma’yı AKP’li Kadın Komisyon Başkanı Alev Dedegil savundu. Dedegil, mahallenin “akil” insanlarıçma’dan ‘imam’ çıkışı nın sorunların çözümünde devreye girmesinin Türk kültüründe yeKomisyonun önceki ri olduğunu ileri sürdü. günkü toplantısında da Uçma, dünkü komisyon topAKP’li Uçma, “Diyanet”i lantısında da, “Mahallenin nave “imamları” hedef aldı. musu diye bir şey geliştireKadına şiddetin, en çok biliriz. Birine bir şey yapılıdin ve namus temeline yorsa herkes ona sahip çıdayandırıldığını ve buna kar, yapanı ifna (yok etmek) ilişkin birçok hurafe, yaneder” sözlerinin arkasında dulış dini referans gösterildirarak, “toplantının kayıtlarınğini söyleyen Uçma, öndaki belli cümlelerin alınarak, celikle Diyanet’in, toplummanipüle edildiğini” savundaki yanlış din anlayışı ile du. Uçma, “Bizim gayemiz mücadele etmesi gerekolaylar vuku bulmadan tedtiğini söyledi. Diyanet’in bir almaktır. Vuku buluyorsa, tek bir dini anlayışa dayalı yerinde tedbirler yetmiyorsa İsmet Uçma olarak yönetilmesinin bir güvenlik tedbirlerini yoğunhandikap olduğunu söylaştırmak. Benim önerdiğim husus leyen Uçma, imam ve müezzinlerin panik butonunun da olmasına asla anlayışlarının yenilenmesi gerektiğiaykırı değil ki” dedi. ni belirterek “İmamların kafalarının Komisyon Başkanı AKP İstanbul içi sülfürik asit dolu” dedi. Uçma Milletvekili Alev Dedegil de mahalayrıca “İmamların da masalarının lenin akil insanının sorunların çözübaşından ara sıra kalkması geremünde devreye girmesinin Türk külkir; başta Diyanet olmak üzere bir türünde yeri olduğunu söyleyerek, İslam Rönesansına ihtiyaç var” diUçma’yı, “Burada hiç kimse bugüyerek “Diyanet’in zihninin karışık ne kadarki uygulamalardan vazolduğunu” söyledi. geçilsin, mahalle korusun, devlet bu alandan çekilsin demiyor. Benim medyadan bir ricam var, eğer sizler de bizim gibi tek bir kadının bile hayatını önemsiyorsanız lütfen konuştuklarımızı doğru aktarın” sözleriyle savundu. CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ise komisyonda tepki göstererek, “Devlet zaten bu alanda yok” dedi. Yüceer, kadınların tek başına mücadele ettiğine işaret etti. Kadına şiddete, ‘mahalle namusu’ kavramıyla çözüm getiren AKP’li Uçma’yı kadın komisyon başkanı savundu: Bu da AKP’lilerin Öğretim görevlisi de sığınıyor işsiz de Sol Çıkış, Soldan Çakış!.. Komşudaki esintinin tesiri olacaktır. Bu, bir gaz alma niyeti, göstermelik bir adım değilse, sözden eyleme geçilecekse tamam. SYRİZA sahaya çıktı, rüzgârı esmeye başladı. Önemsiyorum. Gerici bir iktidarın zulmünde, ekonomisi ve demokrasisi özürlü, hukuku sancılı, adaletsiz, muhalefeti yetersiz ülkeme de yansımaları olacaktır, sanırım. HHH Hangi sol, ne kadar sol tartışmalarını “şimdilik” kaydıyla bir kenara koyuyorum. Dikili’de, üç yıl önce SYRİZA Genel Sekreteri’nin “Çıkışı AB içinde, o yapıyı da dönüştürerek sağlayacağız” sözüne, “O zaman sol adına yine umutlar sönecek” yanıtımı anımsatmakla yetineyim. “Restorasyoncu” tutum, sorunları temelden çözemez çünkü. Bu genç oluşumun ilk adımları neyi gösteriyor, ona bakıyorum şimdilik. Değerlendiriyorum. Açıktır, Yunanistan’daki kriz, sermayenin birliği AB’nin ekonomik politikalarının sonucu doğmuştur. İdeolojik olarak da sarsılan neoliberal politikaların bir sonucudur. Bu sonucun doğurduğu ve toplumda yeni bir umut olarak algılanan SYRİZA, sistemi iyileştirici bir unsur olarak kalırsa, kuşkusuz yaratılan illüzyon yakın zamanda silinecektir. Giderek sistemi dönüştürüp, antiemperyalist bir yola sürekleyecek tutum ise AB’de yeni süreçleri tetikleyecektir. HHH Önceki yazıda partinin programından, vaatlerinden söz etmiştim. Ayağının tozuyla, işe nasıl başladı SYRİZA? Başbakan Aleksis Çipras, “Yunan halkının umutlarını kırma hakkımız yok” diyerek çerçeveyi belirledi. Dayatılan kemer sıkma programına uymayacaklarını söyledi. Çoğunluğu Yunan sermayesine, bankacılık sistemine pompalanan AB borçlarının bu biçimiyle ödenmeyeceğini, yeniden pazarlık yapılacağını açıkladı. Yeterli değil belki, ama iyimser bir yaklaşım... Asgari ücret 400’den 751 Avro’ya çıkarıldı. 13 maaş uygulaması yeniden devreye sokuldu. Önemli bir adım da özelleştirmelerin durdurulması. Pire limanının özelleştirme ihalesinin iptal edilmesi örneğin. Kamu Enerji Şirketi PPC ve dağıtım şirketi ADMIE’nin özelleştirilmesi de... Çevre ve Enerji Bakanı Panagiotis Lafazanis, elektrik ücretlerinin düşürüleceğini söyledi, ki toplumsal beklentiyi karşılıyor. Özelleştirmenin durdurulmasının AB’yle sorunlara yol açıp açmayacağına ilişkin soruda Lafazanis’in “Biz yalnızca Yunan halkına karşı sorumluyuz” yanıtı da bir ilkenin altını çiziyor. Asıl önemli olan, durdurulan özelleştirmelerin tümüyle iptal edilmesi, önemli dönüşümlere, büyük bir sol dalgaya evrilmesidir. Bu neoliberal politikalara önemli bir tokat olacaktır kuşkusuz. Soldan bir çıkış, soldan bir çakıştır... Hoştur, iyidir, güzeldir, insanidir. Komşudaki yemeğin derdiyle değil, rüzgârlar bizim kıyılara da umutlu bir esinti taşısın diye... ‘şiddet’ karnesi CHP Milletvekili Nedret Akova, “AKP’lilerin kadına yönelik şiddet söylemlerinden oluşan” raporunu komisyona sundu. Akova’nın raporunda “şiddet” içeren söylemlerden bazıları şöyle: l Tayyip Erdoğan: Kadın erkek eşitliği doğaya aykırıdır, kürtaj bir cinayettir, her kürtaj bir Uludere’dir, kadının öncelikli rolü anneliktir. l Bülent Arınç: Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak. Bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak, iffetini koruyacak. l Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu: Anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamalıdır. l Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Özellikle kadınlar arasında kriz dönemlerinde işgücüne ka U tılım oranı artıyor. l AKP Tokat Milletvekili Zeyid Aslan (kadın gazetecilere): Ben sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam, bunların “doğal” hali budur diye. l AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün: Tecavüze uğrayan kadınlar doğurmalı, kürtaj yaptıranlar tecavüzcüden daha büyük suçlu. l Eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül: Türk hanımları evinin süsüdür. l Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu (iş isteyen kadına): Evdeki işler yetmiyor mu? l Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek: Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yaptırmak zorunda kalmasın. l AKP İl Genel Meclis Üyesi: Kızlar okuyunca, erkekler evlenecek kız bulamıyor. Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Arzu Gür İstanbul’daki erkek sığınmaevi ile ilgili bir sunum yaptı. Bilgiler şöyle sıralandı: l İstanbul’da 3 katlı bir villada 12 kişi kapasiteli bir erkek sığınmaevi bulunuyor. 15 Ocak’a kadar 15 erkeğin sığınmaevine kabulü gerçekleştirildi. l Sığınma nedenleri, “Ölüm tehdidi nedeniyle barınma talep eden 4, tedbir kararı nedeniyle 3, hayati tehlike altında olan 2, töre nedeniyle sığınan 1, eşinden tehdit alan 1, kız kaçırma nedeniyle hayati tehlikesi olan 1, aile içi şiddet nedeniyle 1, zorla evlilik yaptığı için ölüm tehdidi alan 1 kişi” olarak sıralandı. l 4’ü tekstil, 3’ü işsiz, 2’si emekli, diğerleri ise çiftçi, öğrenci, engelli aylığı alan bir kişi ve öğretim görevlisi. l Sığınan erkeklerin 10’u ilkokul mezunu, ikisi lise, diğer üç kişi de ilköğretim, ilkokul terk ve üniversite olarak belirlendi. Dikkat çeken bir öğretim üyesinin de sığınmaevinde misafir olması. Ankara Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) sorumlusu Nurdan Irmak da ilk kez Ankara’da kurulan merkeze gelip “öfke kontrol programı”na katılmaları için 200 erkeğe tebligat yollandığını dile getirdi. Irmak, erkeklerin 48’i ile programın tamamlandığını, 100 kişi ile de programa devam edildiğini anlattı. 148 kişiye öfkeyi kontrolü Maden Yasası’na Genel Kurul’da önergelerle değişiklikler yapıldı Ruhsatsız madene ceza ‘Charlie Hebdo’ Sonrası “Charlie Hebdo” saldırısından sonra gerek “AB” ülkelerinde, gerekse ülkemizde, dini özellikle de İslam’ı ele alan yazılar, dile getirişler yoğunlaşarak arttı, yaygınlaştı. Ülkelerinin gündemine oturan her türlü konuya karşı, toplumun düşüncesini, görüşünü sayılara döküp yüzdelere vurarak belirleyen “Batı”nın, bu konuda elde ettiği sonuçlar bir patlamaya gidişin uyarısı gibiydi. “2013” yılında yapılan bir çalışmaya göre “Avrupalılar”, “İslam dini”nin ulusal kültürlerine, diğer inançlara (ateizme) kıyasla daha büyük bir “tehdit” oluşturduğunu düşünüyorlar.(1) Ayrıca, “terör”e bir nitem (sıfat) eklenip, “İslam”ı “terör”le bağdaştırarak oluşturulan “İslami Terör” kavramı, özellikle “ABD”deki “İkiz Kuleler” saldırısından sonra dünya kamuoyu gündemine iyice oturtulup perçinlendi. Her ne denli İslam dünyasından bu saldırının “İslam” diniyle bir ilişkisi olamayacağını vurgulayan açıklamalar birbirini izlediyse de, ilerleyen süreçte “İslami Terör”ün adım adım arttığı, “Batı”nın saymacalarıyla (anket) yıl yıl ortaya konmaya başlandı, kuşkusuz “emperyalizm”in bundaki payından, katkılarından hiç söz etmeden... “Laiklik ilkesi”ni, “laik yaşam”ı onca yıldır benimsemiş “Türkiye”nin, “ılımlı” da olsa bir “İslam Devleti”ne dönüştürülmesine, laikliğe adım atmış İslam ülkelerine de yutturmaca bir “Arap Baharı” yaşatıp laikliğin üstünün çizilmesine, “Batı Emperyalizmi”nin katkısına hiç değinmeden... İlmik ilmik örülen bu sürecin gelip dayandığı “Charlie Hebdo” saldırısının da “din” adına yapıldığı söylemi; tüm İslam dünyasında olmasa da, ülkemizde, “din” olgusunun bağlantılı olarak da “laiklik” konusunun “basın”da kapsamlı olarak ele alınmasına neden oldu. “Cumhuriyet”te de, pek çok köşe yazısında bu konular üzerine ilginç değerlendirmeler yapıldı; bunlardan biri de “Leyla Tavşanoğlu”nun, “AntiKapitalist İslam” entelektüeli dediği “İhsan Eliaçık” ile yaptığı, “Pazar Konuğu” söyleşisinin de konusuydu. (25.1.2015) “Peygamberlerin eleştirilebilir olduğuna dikkat çeken” Eliaçık, bu konuda “Kuran”dan örnek vermiyorsa da, “Peygamber’le alay edildiğinde ‘Nisa Suresi’nin ‘140.’ ayetinin gelmiş olduğunu” ve bu ayetle de: “Konu değişene kadar alay edilen yerden uzaklaşın” denildiğini belirtiyor. Çok yerinde ama, bir başka yazıda da, “Allah’a ve Peygamber’e savaş açanların cezası, öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakların kesilmek ya da yerlerinden sürülmek” olduğu “Maide Suresi”nden alınan “33.” ayetle ortaya kondu.(2) Ayrıca bu yazıda “Tevbe Suresi”nden alıntılanan “41.” ayette de: “İsteyen, istemeyen hepiniz savaşa çıkın. Allah yolunda mallarınızı, canlarınızı ‘cihad’ edin” çağrısına da yer verildi. Bu son iki alıntıda olduğu gibi, “cihat”, “ceza”, “savaş” çağrısı içeren ayetler, “7’den 70’e” varan yorumlarla ne denli yumuşatılsa da, İ. Eliaçık’ın verdiği “barış”a yönelik ayetlerle birlikte Kuran’da çokça yer aldığı da bilinen bir gerçektir. Peki, İslam böyleyse öteki “tektanrılı” iki dinde durum nasıl diye sorulursa şu söylenebilir: İlk olan “Musa” dini yalnızca “İsrailoğulları”na, “Yahudiler”e özgü olduğundan, “İslam” gibi “evrenselliğe” uzanan “Hıristiyanlık”taki durum bu bağlamda önemlidir. Bu dinin daha doğuş yıllarında oluşturulan “Kilise” örgütünün, kutsal kitapları “İncil”i bir bakımatamamlayan “dogmalar” ortaya koyarak Hıristiyanlığı yürüttüğü dile getirilir. Ne var ki, bu düzen “Kilise”nin inanılmaz bir boyutta “güç” kazanarak, siyasetleştirip “devlet”le boy ölçüşecek kertede dünyevileşmesine neden olacaktı ki bu da Hıristiyanlığın “İsa’nın hakkı İsa’ya, Sezar’ın hakkı Sezar’a” ilkesine ters düşmekti. Sonuçta, “Rönesans”ın “Avrupa”ya getirdiği toplum yaşamındaki “yenilenme” dinde de, kilise dogmalarını yadsıyıp “Reformasyon” sürecini başlatarak, kutsal kitap ulusal dillere “çevrilip” okunacaktı. “1789 Fransız Devrimi” ile de “din ve devlet” birbirinden bütünüyle ayrılarak, “laik yaşam”a geçilecekti; bu yaşam biçimi, “1804” tarihli “Fransız Medeni Kanunu” ile de yasalaştırılacaktı. “İslam”da durum gelecek yazıya kaldı. Yarın “Beşiktaş”ta olalım! Not: (1) “C.B.T” 1453/23 Ocak 2015 (2) Örsan K. Öymen / Aydınlık (18.1.2015) ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda önergelerle değiştirilen Maden Yasası’nda firmalara kesilmesi öngörülen ceza tutarlarında indirim yapılırken maden ruhsatı verme yetkisi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’ndan alınarak kurumsal olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na verildi. Kabul edilen önergelere göre firmalara iş ruhsatı ve ÇED belgesi olmadan yapılan işlemlerde kesilmesi öngörülen cezalarda indirim yapılırken, maden ruhsatı verme yetkisi de doğrudan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na verildi. Genel Kurul’da kabul edilen önergeye göre maden ruhsatları ve buluculuk hakkı devri bakan onayı yerine bakanlık onayıyla verilmesi düzenlendi. Buna göre ruhsat devri tek bir indirimi kişi yerine kurumsal olarak Bakanlığın sorumluluğuna geçti. Söz konusu önergenin gerekçesinde ÇED kararı olmayan, işyeri açma ve çalışma ruhsatı, mülkiyet izni olmayan işletmelere uygulanacak ceza 50 bin TL’den 30 bin TL’ye düşürülürken kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan projeler dışında üretilen hammaddenin ticarete konu edilmesi durumunda kesilecek ceza da hammaddenin üç katından iki katına indirildi. Firmaların ön arama faaliyet raporlarını belirlenen zaman içerisinde vermemesi durumunda uygulanacak ceza da 30 bin TL’den 20 bin TL’ye düştü. Ayrıca ön arama faaliyet raporunda belirlenen eksiklikleri gidermeyen firmalara uygulanacak ceza limiti de 30 bin TL’den 20 bin TL’ye indirildi. Kamerunlu göçmen sessiz sedasız defnedildi HİLAL KÖSE Sınırdışı edilmek üzere tutulduğu Geri Gönderme Merkezi’nde sağlığı iyice bozulan, 20 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra da yaşamını yitiren 34 yaşındaki Kamerunlu göçmen Nancy Tamfu Nkeni, önceki gün İzmir’de sessiz sedasız bir cenaze töreniyle toprağa verildi. Tamfu’yu son yolculuğuna, kendisine hukuki destek sunan avukatı Emine Sarı uğurladı. Tamfu’nun Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne verilen 5 aylık bebeği ise dedesi Wilson Tamfu Gwei’ye verilecek. Gwei’nin masraflı olacağını düşünerek kızının cenazesini götürmek istemediğini söyleyen Sarı, “Toprağa verilirken de mezarlığa gelmedi” dedi. Tamfu, ağustos ayında Yabancılar Şubesi Müdürlüğü’nce yakalanıp Işıkkent Geri Gönderme Merkezi’ne konulduğunda hamileydi. Bebeğini 20 Ağustos 2014’te hastanede doğurduktan sonra ikisi de merkeze geri götürüldü. HIV taşıyıcısı ve tüberküloz hastası olan Tamfu’nun sağlığı, tek başına tutulduğu bodrum katındaki küçük ve havasız odada iyice kötüleşti. Tamfu, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 31 Aralık 2014’te yaşamını yitirdi. Avukat Sarı, şunları söyledi: “Bebeğini çok seviyordu. Yoğun bakıma alınana kadar emzirdi. Bebeğin babasının Tayland’da olduğunu, bebeği istemediğini biliyorum. Bebekle ilgili bulaşıcı hastalık testleri negatif çıktı. Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ bebeğe ‘Almira’ adını vermişler.” BULMACA SEDAT YAŞAYAN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Denizci 1 lerin yelken 2 açarken, ağ toplarken ya 3 da kürek çe 4 kerken gay 5 rete gelmek 6 için söyledikleri sözcük. 7 2/ Üstün bir 8 yetkinin gü 9 cünü simgeleyen değ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nek... “Manila 1 H A C I L A R Ü keneviri” adlı el 2 A L İ S İ N İ N yafı veren muz tü 3 V A A Z rü. 3/ Bir araştır 4 R O K K C A R S A H manın, bir tartışF A manın temeli olan 5 İ K İ L E M 6 L O K A İ B İ Ş ana öğe... Hayvan 7 E Ş Ç İ T A İ damı. 4/ ZongulB O Y dak yöresine özgü 8 R U G A N bir halk oyunu... 9 K AM İ K A Z E İstek, arzu. 5/ Yüreklilik. 6/ Bir zaman birimi... İlgi çekici ve değişik kimse. 7/ Bir bağlaç... Nine... Jüpiter gezegeninin, uzayın en kızgın kayası olan uydusu. 8/ II. Abdülhamit’in sürgüne gönderildiği Selanik’te ikamet ettiği köşkün adı. 9/ Ateş... Ortaoyununda kadın rolüne çıkan erkek oyuncu. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Akdeniz yöresinde yetişen ve köklerinden kırmızı boya elde edilen bir bitki. 2/ Mantık... Satrançta bir değerlendirme ve klasman sistemi. 3/ Johann Strauss’un üç perdelik hafif operası... Şöhret. 4/ İyilik, ihsan. 5/ Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası... İran’ın plaka imi... Ülkemiz sularında yaşayan ve “şip” de denilen mersinbalığı türü. 6/ En küçük izci kuruluşu... Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ. 7/ Tanrısal... Küçük mağara. 8/ Cereyan... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 9/ Ünlü şair Özdemir Asaf’ın soyadı... Tırnak boyası. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle